DEREKÖY’DEN KIZILOBA’YA
4 Ocak 2024
İbrahim Fidanoğlu
Giriş
Bayındır, İzmir’in güneyinde dağda ve ovada verimli toprakları,
nispeten korunmuş mimari dokusu ve dağların koynuna sokulmuş saklı köyleriyle
her zaman öne çıkan şirin ve derinlikli bir kasabadır. Ilıcaları ile tanınmış Dereköy-Ergenli, Kızıloba ve karşısındaki dağda konumlanmış Sarıyurt çevresinde daha önceki yıllar birkaç kez dolaşmıştık(1). Bugün de yılın ilk
yürüyüşü olarak ılıcaların bulunduğu Dereköy’den
kuzeyindeki bir sırta vurarak bazen kızılçamların, bazen yoğun zeytinliklerin
arasından geçerek Ilıca Vadisi’nin
batı yakasına konumlanmış Kızıloba
köyüne doğru yürüdük. Hava sıcaklığı 18-19 derece civarında idi ve yine
bahardan kalma bir günde gerçekleştirdik yürüyüşümüzü. Yaklaşık 13 km.lik
mesafeyi 4,5 saatte yürüdük. Dereköy’den
Kızıloba’ya dek yaklaşık 640 metre
yükseklik kazandık. Bizim yaşımızdaki yürüyüş ekibi için oldukça iyi bir
performanstı doğrusu. Rotamız, iki köy arasında güneyden kuzeye doğru çizilmiş
bir “ring” seferi gibiydi. Kızıloba’da
yaklaşık 14 gibi öğle yemeğimizi köy kahvesinde çaylar eşliğinde yedikten
sonra, hemen yeniden yola koyularak yürüyüşümüzü 17 civarında başladığımız
yerde; Dereköy’ün Hisarlık yönündeki girişinde
sonlandırdık. Günün kapanışı ise, Bayındır’ın
Çerkez köyü Arıkbaşı’nda; çaylar eşliğinde haluj
(bir tür çiğ börek) adı verilen Çerkez
böreklerini tadarak sonlandı.
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
Dereköy’den Kızıloba’ya…
Sabah 9.30’da Bornova yolcumuzu aldıktan sonra, Kemalpaşa’nın Ovacık Yaylası’na doğru yöneldik. Sabah ayazı vardı ortalıkta ve
gök griydi. Kemalpaşa’dan bize
katılacaklar ile Bağyurdu (19.yy.daki
Parsa) üzerindeki yaklaşık 850 metre
yükseklikteki Ovacık Yaylası’nda
bulunan Halil’in kahvehanesinde buluşacaktık. Ovacık Yaylası’na ulaştığımızda saat 10.30 civarındaydı. Ekip
tamamlandıktan ve yayla ürünü ceviz ve kestane alışverişleri
gerçekleştirildikten sonra, sabah çaylarını Halil’in kahvehanesinde içtik.
(Eylül 2019)
(Eylül 2019)
(Eylül 2019)
Asırlık çınarların
altındaki kır lokantası, işi büyütüp koskocaman bir bina inşaatına başlamıştı.
İnşaat sıva aşamasındaydı. Daha önceleri küçük bir kulübe şeklinde ve daha çok
çınarlar altındaki havuzun kıyısında; açık alanda hizmet veren lokanta, mekânı
betona boğarak aklınca iş yapmıştı. Hem alan daralmış, hem de çınarların altındaki;
yazın püfür püfür yayla havasıyla dolup taşan konfor alanı boğulup kalmıştı
binaların arasında. Yazık dedik ve Hisarlık
üzerinden Dereköy’e doğru gitmek
üzere, Ovacık Yaylası’ndan ayrıldık.
(Mayıs 2010)
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
Hisarlık’ta kış mevsiminin sessizliği vardı. Köyün çeşme başındaki
kahvehanesinde bile kapı önünde oturan birkaç köylüden başka kimsecikler yoktu
ortalıkta. Virajlı yoldan kıvrıla kıvrıla inerek 11.30 gibi Dereköy’ün girişine ulaştık. Arabaları
bıraktığımız yer, köyün Hisarlık yönünden
girişinde bulunan caminin hemen karşısında; çınarların altındaki düzlüktü.
Sokağa doğru sarkan turunç ağacının her yana saçılmış meyveleri nedense
toplanmamıştı.
(Ocak 2024)
(Mayıs 2010)
Dereköy ve köye adını veren dereyi atlayarak ulaşılan yakınındaki Ergenli köyü, Bizans döneminden kaldığı
söylenen ılıcalara isimlerini birlikte vermişler. Bayındır Ilıcaları olarak da anılan kaplıcalar, Kızıloba ve Sarıyurt köylerinin yamaçlarında bulunduğu Ilıca Vadisi’nin ovaya kavuştuğu hat boyunca uzanan bir fayın izin
verdiği sıcak su çıkışından besleniyor olmalı. Her iki köyün sınırını oluşturan
dere yatağının Ergenli tarafında
kalan ılıca; Ergenli Ilıcası, Dereköy tarafında yer alan ise Dereköy Ilıcası olarak anılıyor.
(Ocak 2010)
(Ocak 2010)
İlkçağ’da tarihi Kral Yolu üzerinde bulunan Dereköy, bugün iki farklı sırtta
konumlanmış; yükseklerdeki Hisarlık
ve Kızıloba ile Ergenli arasında bir geçiş rotası üzerinde yer alıyor. Başlangıcı Dereköy olan; hem Hisarlık, hem de Kızıloba
yolu, sonunda Ovacık Yaylası’na
oradan da Kemalpaşa ovasına dek
ulaşıyor. Bu geçişlerin bugünkü konforlu haline ulaşmasında, elbette
Cumhuriyetin erken dönemlerinde bir seferberlik anlayışı içinde sürdürülmüş
olan bayındırlık faaliyetlerinin büyük rolü bulunmakta. Genç Cumhuriyet’in ilk
İzmir valilerinden Kazım Dirik
zamanında açılan her iki geçişin de Ovacık
Yaylası’ndaki suyu gürül gürül akan Paşa
Çeşmesi ile temsil edilmesi, en azından bu hatıraya saygıyı hak ediyor.
Dereköy'den Kızıloba'ya; ilk çıkış...
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
Dereköy’ün girişindeki şimdi metruk haldeki çınarlı kahvenin hemen
yanındaki sokaktan yukarıya doğru yürüdük. Sırta doğru ilerleyen yol, kimi
yıkık dökük; yerel malzemeyle yapılmış eski köy evlerinin arasından ilerleyerek
bir zeytinliğin dibinde sonlandı. Sokağa açılan kuytu köşelere sinmiş birkaç
sepetli motor, bir traktör, bahçelerde narenciye ağaçları, bir akmayan çeşme ve
sağımızdaki sırtta yıkıntılar arasında sessizliğe gömülmüş birkaç köy evinin
kalıntıları dikkat çekmekteydi.
(MYC; Ocak 2024)
Tırmandığımız zeytinlikliklere doğru yürürken sağmızdaki yamaçta yıkıntılar halinde iki eski Dereköy evi vardı.
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
Bundan sonra kuzeybatı
yönünde zeytin ağaçlarının arasından sırta doğru tırmanmaya başladık.
Tırmandığımız sırtta yer alan tüm zeytin ağaçlarının diplerinde emek ürünü;
yerel kayrak taşlarla yapılmış muhteşem sekiler vardı. Uzaktan o kadar güzel
görünüyorlardı ki; üst üste basamaklar halindeydiler sanki. Sırtta yükseldikçe,
altımızdaki Dereköy’ün kırmızı renkli
çatılarıyla belirginleşen köy evleri iyice ortaya çıktı. Güneydoğu yönünde tepelerin
arasında kendini saklamış Ergenli’yi
göğe yükselen dumanlarından hissediyorduk. Bir süre sonra zeytin sekileri
arasından batıya doğru yönelen bir toprak yola ulaştık. Anlaşılan bir süre bu
yolu takip edecektik.
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
Yolda sağımızdaki sırtta
birbirinin üzerinde kayıyormuş hissini veren kahverengi-sarımsı renkte kayrak
taş plakaları oldukça ilginçti. Sağımız solumuz; bütün sırtlar en yukarıdaki
tepelere dek zeytinliklerle kaplıydı. Bir yandan da yamaçlarda insan eliyle
yapılmış mükemmel sekilerin resmigeçidi vardı sanki. Burası bir zeytin
dünyasıydı tamamen. Yol boyunca zeytinliklerinde çalışan köylülerle karşılaştık
sürekli. Herkes ölmez ağacının bu bereketine ulaşma çabasındaydı besbelli.
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
Bir süre sonra yol
kıvrılarak kuzeydoğuya doğru yöneldi. Belli ki Ilıca Vadisi’nin yukarılarına doğru ilerliyorduk. Yönümüzü Ilıca Vadisi’ne doğru çevirmiştik. Ergenli yönünde arka arkaya sıralanmış
dağ sıralarının arkasında, sisler altında bir deniz hissini veren Küçük Menderes ovası izlenebiliyordu. Ergenli köyü, Ilıca Vadisi’nin güneydeki ağzında iyice belirgin durumdaydı. Sağ
altımızda Ilıca Vadisi’ndeki Ergenli Barajı’nın inşaat alanı, Sarıyurt’a yönelen dağ yolu ve
yamaçlarda; her yerde zeytinlikler vardı.
(İzzet Berktaş; Ocak 2024)
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
Bir süre sonra çevresi
kızılçamlar, sandal ağaçları, ağaç çilekleri, yer yer zeytin ağaçlarıyla kaplı
bir orman yolundan yürümeye başladık. Ağaç çileklerinin çiçekleri salkım salkım
saçılmıştı dallara. Meyveleri de henüz geçmemişti çoğunda. Birkaç hafta önce
Foça-Yeniköy sırtlarında rastladıklarımız kadar yoğun olmasa da, burada da ağaç
çileklerinin tadına bakmak kısmet oldu yeniden.
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
Yürüdüğümüz sırt
yemyeşildi. Kızılçamlar ve makiliklerin arasından kaybolup gittik derinlere
doğru. Zaman zaman kararan göğün ardından güneş çıkardı başını. Ama gün boyu yağmur,
Kızıloba’dan çıkarken üzerimize
damlayan birkaç damladan ibaret kaldı. Ufka doğru arkada bıraktığımız Küçük Menderes ovası, ormanın izin
verdiği ölçüde bir görünüp bir kayboluyordu.
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
Zeytinlikleri
birbirinden ayıran ve bayır aşağıya doğru kayrak taşlardan oluşturulmuş güzelim
bahçe duvarları vardı. Taşın kahverengisi, zeytinin ve toprağın rengine ne
kadar uymuştu. Yeşil ve kahverengi… Zeytinliklerin içindeki seki mimarisi,
neredeyse Kızıloba’ya dek devam etti.
Döne döne ilerlediğimiz orman yolunda bir süre sonra kızılçamların arasından Kızıloba’nın evleri göründü uzaktan.
Hala yüksekteydik, ama artık köye iyice yaklaşmıştık. Bir süre sonra köyün
güney yönündeki girişinde yer alan mezarlığına ulaştık.
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
Zeytinliklerin kayrak taşlarla örülmüş şirin duvarları uzanıyordu, yamaçlardan aşağıya...
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
Kızıloba ile ilgili olarak Tireli araştırmacı yazar;
rahmetli A. Munis Armağan; Bayındır Belediyesi’nin kültür yayınları
arasında çıkan Tarihin Gizemli Kenti
Bayındır isimli kitabında şu bilgileri aktarıyor:
“Malanda
Yaylası’nın (bugünkü Alankıyı
düzlemi-İF) eteklerinde Manastır ile
birlikte bir Rum yerleşimi olan Kızılkilise,
1530 yılı Defter-i Hakani kaydında Kızıl
adıyla görünmektedir. Daha sonra Kızıloba
adını alan yerleşim, konumunun önemini yansıtan Gâvur Damları ile Latin kolonistlere ev sahipliği yaparak ticari
yol ağının üzerinde yer aldığını göstermektedir. Araplı grubundan Işık Dede,
Nur Dede ve Fatma Pınarı’nın yanı sıra, Olucak
Yaylası, Sülmen Çeşmesi, Yanık Dağı, Kocabaş, Kılboz, Murtak, Ercek,
Yelcikayası, Yürümler, Sekilik, Ömer Dere, Ulucak, Kırkpınar Yaylası, Arslan
Kavak, Börtlengeç, Gelin Mezarlığı gibi üzerinde durulması gereken
semtleriyle zenginleşmektedir.”(2)
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
Kızıloba köyünün Dereköy yönünden girişinde yer alan köyün mezarlığı; tatlı bir meyille Ilıca Vadisi'ne doğru alçalıyor zemin.
(Ocak 2024)
Kızıloba, oldukça eski ve büyük bir köy… Bu durum, zaten tepeden
inerken köyün genel görünüşünden ve sokak aralarındaki rastladığımız yorgun ve
metruk köy evleriyle onların kırık dökük koca kapılarından anlaşılıyor. Köyde
edindiğimiz bilgiye göre 900 civarı insan yaşıyor. Merkezde; köyün camisinin
yakınlarında bir faal zeytinyağı fabrikası harıl harıl çalışmakta… İşlenen
zeytinyağının mis gibi kokusu sokaktan geçen herkesi ele geçiriveriyor hemen.
Köyün daha önceki yürüyüşlerde de uğradığımız kahvehanelerinden biri,
zeytinyağı fabrikasının tam karşısına denk düşen merdivenli bir sekide yer
alıyor. Öğle yemeği için biçilmiş kaftan bizim için burası. Hemen
konuşlanıyoruz kahvenin avlusu diyebileceğimiz merdivenlerin kıyısına.
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
Yaklaşık yarım saatlik
yemek ve dinlenme molası sonrası kahvehanede tanıştığımız Kızılobalı Nezihi
Bey, uğradığımız birçok köyde olduğu gibi bizlere çay paralarını ödetmiyor. Bir
geçiş yolu olan merdivenlerden inen çıkan köylülerle selamlaşıp kısa sohbetler
yapıyoruz bu arada. Nezihi Bey ve güler yüzlü genç kahveci ile vedalaşıp
yeniden koyuluyoruz dönüş yoluna.
Bizlere çay paralarını dahi verdirmeyen Kızılobalı Nezihi Bey ile birlikte bir Kızıloba hatırası....
(İzzet Berktaş; Ocak 2024)
(İzzet Berktaş; Ocak 2024)
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
(İzzet Berktaş; Ocak 2024)
Köyün içinden
güneydoğuya doğru ilerlediğimiz bir sokağı takip ederek, her iki yanında bahçe
duvarlarıyla çevrilmiş zeytinliklerin arasındaki bir yoldan aşağıya doğru
indik. Köyün bir sokağın köşesine denk gelen evlerinden birinde, duvarın gelen
geçen hayvanların çarpmaması için nasıl yumuşatılmış olduğuna tanıklık ettik.
Bir süre sonra yeniden güneye doğru dönerek, yine zeytinlikler arasından
ilerleyen bir patikaya ulaştık. Bu yol bizi altımızdaki Ovacık-Kızıloba-Dereköy asfaltına paralel şekilde ilerleyen bir üst
düzlemden bir sel yatağına doğru taşıdı.
(Ocak 2024)
(İzzet Berktaş; Ocak 2024)
(İzzet Berktaş; Ocak 2024)
Karşımızdaki yamaçta Sarıyurt, arkamızda zeytinliklerin
ardında bıraktığımız Kızıloba; bir
süre onların gölgesi vurdu yolumuza. Dağ taş zeytinliklerle kaplıydı. Bu her ne
kadar bildiğimiz bir gerçek olsa da, bitmez tükenmez bu bereket dünyasının
içinden geçerken, bunu görmek ve hissetmek bambaşka bir duyguydu. Yol boyunca suyu
akmayan sessiz çeşmelerin yanından geçtik. Kim bilir bir zamanlar kimler
içmişti suyundan?
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
Yer yer zeytinlikler
arasında rastladığımız yaşlı incir ağaçları, doğanın mimarı karıncaların bir
kuleyi andıran muhteşem yuvaları, çiçek açmış bir ahlat ağacı, hayata merhaba
demiş şemsiye gibi mantarlar ve uzaktan bizleri selamlayan iki gösterişli çam
ağacı yol üstünde rastladığımız ayrıntılardandı. Bu şekilde Kızıloba-Dereköy asfaltına ulaştık. Tam
bu noktada yanımızda taşıdığımız çaylar aklımıza geldi birden; yukarılardan Ergenli’yi seyrederek yudumladık
çaylarımızı. Başka yükümüz kalmamıştı artık. Hepsini tüketmiştik.
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
(MYC; Ocak 2024)
Asfalt yoldan yaklaşık
500 metre yürüyüp yeniden zeytinlikler arasından ilerleyen uygun bir patikaya
yöneldik. Dereköy’e az kalmıştı.
Yemyeşil bir patikayı takip ederek bir süre sonra Dereköy’ün hemen üzerindeki restore edilmiş birkaç köy evinin
arasından yola doğru inen bir sokağa ulaştık. Arabaları bıraktığımız yere çok
yakındık. Sokağın köşesinde köylünün ortak olarak kullandığı beyaz badanalı bir
fırın vardı. Hepimizin hafızalarında canlanan eski hatıralardı; ekşi mayalı,
sıcacık ve mis gibi kokan köy ekmeklerinin fırından çıktığı an… Unutulmaz
zamanlardı.
(İzzet Berktaş; Ocak 2024)
(Ocak 2024)
(Ocak 2024)
14.30’da çıktığımız Kızıloba’dan yaklaşık 2 saatte Dereköy’e ulaşmıştık. Günün yürüyüşünü
başladığımız noktada sonlandırmıştık. Günün kapanışı ise, Bayındır’ın Torbalı yolu
üstündeki köylerinden biri olan Arıkbaşı’nda
yorgunluk çayları eşliğinde Çerkez böreği halujlarla
(bir tür çiğ börek) gerçekleşti. Bütün ekip, halinden memnun, keyif içinde
doğada geçirmişti bugünü. Artık dönme zamanıydı. Torbalı-Kemalpaşa yoluyla İzmir’e
doğru hareket ettik. İzmir’e
girerken, yine bizi kahreden o berbat akşam trafiği bekliyordu sinsice.
Dağlarda depoladığımız bütün pozitif enerjimizi yiyip bitirecek olan…
Dipnotlar:
(1)
Bayındır Ilıca Vadisi yürüyüşü için bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2014/11/bayindir-ilica-vadisi.htm;Bayındır
Sarıyurt Yaylası’nda yürüyüşü için
bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2019/12/bayindir-sariyurt-yaylasinda.html;
Kemalpaşa Ovacık’tan Kızıloba’ya yürüyüşü
için bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2019/07/kemalpasa-ovaciktan-bayindir-kizilobaya.html;
Kızıloba’daki Aslan Gavağı ya da Yoldan
Çıkmak isimli yürüyüşümüz için bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2023/10/aslan-gavagi-ya-da-yoldan-cikmak.html
(2) A. Munis Armağan, Tarihin Gizemli Kenti Bayındır; Bayındır Belediyesi Kültür
Yayınları, Şubat-2013; 2. Baskı; sayfa:32
(3) Fotoğraflar, belirtilenler dışında gezi sırasında İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC
Bayındır doğumluyum. Lise bitince ayrıldım yılda 3-5 kez uğrayabiliyorum. Ergenli ve ılıca bölgesini iyi bilirim Kızıloba köyüne 1 gece misafir oldum. Sabah kahvaltısını unutamam. Çok güzel anlatımınız ve fotoğraflar beni gençlik yıllarıma götürdü. Anılarım canlandı. Çok teşekkür ediyorum
YanıtlaSilSağlıcakla kalın
İlginize ve geri bildiriminize çok teşekkürler... Ne mutlu bize ki; sizleri gençlik yıllarınıza götürmüşüz. Tekrar teşekkürler. İlginizin devamlılığı dileğiyle...İF
Sil