AKÇABÜK “KEZİ”NDEN AVLANA’YA…
21 Ekim 2023
Hasan Doğan-İbrahim
Fidanoğlu
Gerence’den Akçabük’e…
Sabah Palamut Bükü’nün sahil yolunu takip
ederek Gerence üzerinden Akçabük’e ulaştık. Saat 10 civarıydı. Akçabük’te Hasan Hoca’nın aktarımına
göre; bir zamanlar Asım Çuhadar’ın
sahip olduğu kıyıdaki düzlükte bir kamping vardı artık. Bu kamping, uzun bir
süredir turizm sezonunun yüksek zamanlarında; buranın yaşanmışlıklarına,
kültürüne ve köklerine yabancı, sadece derdi tatil yapıp, ardında ne kadar
atığı varsa bırakıp gitmek olan “yeni nesil” insan kalabalıklarının akınına
uğramaktaydı. Bu hafta sonu da motosiklet tutkunlarının bir kampına ev
sahipliği yapacaktı anlaşılan. Daha sabahtan bir telaş, geleni gideni eksik
olmama hali, çadırların kurulması; kısacası bir kaos, Cuma’dan esir almıştı
koyu.
(H.Doğan; Aralık 2023)
Gerence koyunda...
(H.Doğan; Aralık 2023)
Gerence’den geçerken Hasan Hoca aldı sözü;
“Bu yörede yaşlıların anlatımına göre Gerence, adını dağdan gelen bir kaynak
suyundan ve o suyun yavan, yani buradaki insanların ifadesiyle “gerensi” tadından almış. Eskiden
Yakaköylü hayvan sahipleri, harmandan sonra toz yüklü hayvanlarını önce deniz
suyu ile yıkayıp sonra da bu “geren”
su ile durularlarmış. Ayrıca köyün keçi çobanları hayvanlarına buradan su
içirirlermiş. Bu arada kendileri de mecbur kalınca içerlermiş. Ayrıca
yarımadada aynı isimle anılan bir başka koy daha var. Bu koyun toprağı “geren” toprak; yani yağlı ve killi
olduğundan dolayı bu koya da halk, Gerence
adını uygun görmüş ve bugüne kadar her iki koy farklı nedenlerle Gerence olarak anıla gelmiş. Son
yıllarda küçücük kaçamaklarla buralara tatil diye gelen yerli insan
kalabalıkları, bu koyu; evlerindeki akvaryumlara benzetip, artık Gerence adını unutturmaya çalışıyorlar.
Oysa gördüğünüz gibi Gerence, tatlı
tuzlu ve yavan suyu ile bir ekosistem... Binlerce yılın birikimi ile oluşmuş ve
kendi kendine yeterli olan bu sistemleri evdeki akvaryum ile özdeş tutmak en
azından cahilliktir, duyarsızlıktır. Lütfen kısa da olsa buralara gelip
kaldığınız bu yerleri iyi tanıyın ve öğrenin.”
Gerence'de denizin sesini dinle; pişman olmazsın.
(H.Doğan; Aralık 2023)
Gerence'ye adını veren yavan su kaynağı
(H.Doğan; Aralık 2023)
(H.Doğan; Aralık 2023)
(Aralık 2023)
Akçabük’e vardığımızda motosiklet tasallutu henüz asfalt yola
taşmamıştı. Biz de usulca arabamızı kıyıda uygun bir yere park edip yöre
insanının Akçabük Kezi adını
verdikleri tepeye doğru yöneldik. Tam o sırada hemen yolun yamacındaki evinin
verandasında dolaşan ve geleni geçeni sevgiyle selamlayan rahmetli Koreli Dede’nin eşi Akile Nine çarptı gözümüze uzaktan. Hasan Hoca; hadi gidelim
yanına, bir uğrayalım dedi.
(H.Doğan; Aralık 2023)
(Ekim 2023)
(H.Doğan; Ekim 2023)
(H.Doğan; Aralık 2023)
Eve doğru yaklaşırken Akile Nine, hareketlenmişti; gözleri
artık oldukça az görmesine rağmen, hemen konukları olduğunu anladı ve
verandadaki sandalyeleri düzenlemeye başladı. 90 yaşını çoktan geçmiş “ada”lı
bir kadının yanına varıp selam verdik; elini öptük. Israrla çay pişirme
teklifini; hem onu yormamak, hem de bir an önce Akçabük’ün Kezi’ne doğru tırmanışa geçebilmek için
nazikçe kabul etmedik. Davranışı daha ileride; Avlana’da karşılaştığımız 97 yaşındaki Melek Nine ile neredeyse birebir örtüşüyordu. Melek Nine de onu Avlana’da
ziyaret ettiğimizde; iki büklüm oturduğu yerden kalkıp neredeyse sürünerek,
bizlere lokum ve kolonya ikramında bulunmak istemişti. Melek Nine’ye göre, “eve
gelen misafir kuru gönderilmezdi.” O da bunun gereğini yapmıştı. Biz de
sonunda Akile Teyze’nin ısrarına
karşılık vererek, ne olursa olsun; bir süre oturmalıydık; Akile Nine’nin hazırladığı
sandalyelere ilişiverdik.
(Hasan Doğan Arşivi)
Akile Nine; evinin verandasında yakınlarda sonsuzluğa göçen Betçe'nin son bilgesi Goca Memet Emmi ile...
(Hasan Doğan Arşivi)
(H. Doğan; Ekim 2023 )
Hasan Hoca anlatıyor:
“Akile
Nine, rahmetli Koreli Dedemizin eşi idi ve beş çocuğu vardı. Üç kız ve iki
oğlan… Dedemiz çok verici bir insandı. 2012 yılında kaybettiğimiz Koreli
Dedemizi rahmetle anıyorum. Kim gelirse gelsin hemen bir oğlağı keser,
insanları ağırlardı. Damadı Cahit Bayırlı,
zaman zaman bu hareketin suiistimal edildiğini de anlattı. Her toplumda daima
böyle insan tipleri mutlaka vardır. Bu tür güzel davranışları kötüye kullanan
insanlardır bunlar. Dedemiz, her sabah erkenden elinde asası ile Palamut Bükü’ne gelir ve kıyıdaki bir kafeteryada
bir duble rakı ile bir avuç leblebi isterdi.
(Hasan Doğan Arşivi)
(Hasan Doğan Arşivi)
Koreli
Dede ve Akile Nine, aslen Sındı köyünün Zeytincik
mahallesinden. Yıllarca hayatlarını keçi çobanlığı yaparak geçirmişler. Koreli Dede, 1960 yıllarının ortalarında
Mersincik Çiftliği el değiştirince(1), ailecek o çiftliğe
taşınmışlar. Yeni çiftlik sahibi Nur
Yalman, onlara 200 adet keçi almış. Çocukların en büyüğü Ayşe, küçücük
yaşlarda orada çobanlık yapmış. Hatta bazı günler yorgunluktan, keçileri
koydukları mağarada zaman zaman uyuyup kalırmış bile. Anne Akile, çiftliğe
bakarken, baba üretilen peynirleri satmak için civar köylere gidermiş. Ayşe,
keçilerini akşamları patika düzleminden hayli yükseklerde ve oldukça sarp konumdaki
“Papazın İni” olarak bilinen bir
mağaraya koyarmış. Keçiler, orada sağılırmış. Koreli Dede, tahminen; on yıl sonra çiftlikten Akçabük’e göç etmiş. Önce bir zamanlar Rum kökenli Killi Dede’nin terk ettiği; şu anda Akile Nine’nin yaşadığı evin arkasında
yükselen sırtlardaki mekânlara yerleşmiş.
Koreli Dede ve ailesi Mersincik Çiftliği'nde çalışırken, o yıllarda Gocadağ'da; Papazın İni'nde keçileri ile birlikte kalan Koreli Dede'nin kızı Ayşe Bayırlı hatıralarını anlatıyor.
(Hasan Doğan Arşivi)
(Hasan Doğan Arşivi)
(Hasan Doğan Arşivi)
Koreli
Dede’nin, 2012
yıllarında ölmesi ile birlikte Akile Nine,
bir müddet daha keçilerini dağlarda gezdirdi. Ama artık yaşlanmaya paralel
olarak, ninenin çobanlık hayatı da yakın zamanda sona erdi. Oysa her sabah gün
doğmadan Akile Nine, keçilerini
ağıldan serbest bırakır ve keçilerin arkalarından o da yürürdü dağlara doğru.
Sözün kısası buraların deyimi ile Akile Nine,
bu dağlarda ayak basmadık çalı dibi bırakmamıştır.”
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
Akile Nine ile vedalaşıp yanından ayrıldık. Yörede Akçabük’ün Kezi(2) olarak adlandırılan tepeye doğru yürümeye
başladık. Tepe karşıdan oldukça dik görünse de, bir zamanların “yol mühendisleri” eşekler tarafından
belirlenmiş ve yüzlerce yıl Betçe’nin
bu tarafındaki köylülerin yarımadanın öbür tarafındaki değirmenlere geçişini
sağlamış mükemmel bir patika sayesinde tırmanışımız oldukça keyifliydi. Hele ki
ardımızda uzanan mavilikler, onunla koyun koyuna güzelim koylar ve daha ileride
Ege adaları; benzersiz bir manzaranın bileşenleriydi.
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
Hasan Hoca’nın
aktarımına göre, Akçabük-Avlana
geçişi, yüzlerce yıl bu tepeyi aşan bu düzgün patikalar sayesinde sağlanmış.
Değirmene giden çocuklar ya da dağın ardındaki köylerde düzenlenen düğünlere
yetişmeye çalışan köylüler hep bu tepeyi aşarak varırlarmış gideceklere
yerlere. Biz de aynı güzergâhı ve patikaları kullanarak yükselmeye başladık Akçabük Kezi’nde…
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
(Aralık 2023)
Ardımızda engin
mavilikler, Palamut Bükü’nün evleri
ve önündeki ada ile Palamut Bükü’nden
Hayıt Bükü’ne doğru ilerleyen sahil
yolu, yükseldikçe iyice belirginleşti. Patikanın iki yanında hayat bulmuş
yarımadaya özgü sık geven örtüsü içinde ilerliyorduk. Arada bir topraktan adeta
dışarı doğru taşmış ada soğanlarının iri yumrularıyla karşılaştık. Sanki
yeniden fışkırmaya hazırlık yapar gibiydiler. Havalar oldukça yumuşaktı;
buralarda kışı yaşamak neredeyse imkânsızdı.
Solumuzdaki vadi taban suyu nedeniyle oldukça yeşildi; hem de bu mevsim...
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
Akçabük Kezi’ni solumuzdaki tepeden ayıran bir sel yatağı
vardı. Vadinin kuzey yamacında ise Killi
Dede’den kalan yıkıntılara dikkatimizi çekti Hasan Hoca. Bitki örtüsünün
canlılığı ise, o bölgedeki taban suyunun varlığına işaret etmekteydi.
Bulunduğumuz tepe ile kuzeydeki vadinin yamaçları tamamen bir zıtlık içindeydi.
Bir taraf yemyeşil, bizim bulunduğumuz sırtlar ise kupkuru ve sadece gevenlerle
kaplı idi. Tırmanmaya devam ettik.
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
Zirveye doğru Palamut Bükü ve adası tamamen ayaklarımız
altında idi. Bir yanda masmavi bir Akdeniz,
diğer yanda artık bademlerinden kurtulmuş ve hayatta kalma mücadelesi veren
ağaçlar... Bir de Uluçay’ın bereketiyle
doldurduğu ovanın içinde mantar gibi biten evler... Akçabük’ün başına musallat olan turizm belası, ovayı zaten çoktan esir
almıştı. Ortada bir rant vardı ve bu durum artık birilerinin iştahını
kabartmaya yetmişti. Badem tarlalarına tarım amaçlı alınan elektrikler, ne
yazık ki şimdi başka amaçlara hizmet etmekteydi.
Kurubük
(H.Doğan; Ekim 2023)
(Ekim 2023)
Akçabük Kezi'nin güney yüzündeyiz artık. Kızılçamlar arasından ilerleyen hoş bir patikada yürüyüyoruz; gölgeli bir alanda sıcaktan korunarak...
(Ekim 2023)
Bir süre sonra
sağ-arkamızda Kurubük göründü; yine
mavi-yeşil tonlarıyla Akdeniz’in
karaya doğru sokulduğu duraklardan biri gibiydi. Zirveyi aşağı yukarı
yakalamıştık. Akçabük Kezi’nin
arkasına doğru dönmekteydik. Bundan sonra bizi bazen kızılçamların arasından,
bazen de dere yataklarından aşarak ilerleyen muntazam bir patika beklemekteydi.
Bu yolculuğa bir süre Kurubük’ün
eşsiz görüntüsü eşlik etti. Kızılçamların altından bir süre Mesudiye yönünde bir sırta doğru
yürüdük. Sırtın arkasına doğru geçtiğimizde, yoğun ama oldukça bakımsız zeytinliklerin
bulunduğu bir alana gelmiştik. Karşıdaki ovada Mesudiye’nin Mezgit Mahallesi
göründü. Ama hala epeyce yolumuz vardı.
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
Hasan Hoca anlatıyor:
“Daha önce Temel öğretmen söylemişti. Bu
bölge “karaballık” olarak anılırmış. Bu
ne anlama geliyordu? Kendisine sorduğumda ise, burada doğmuş büyümüş her
insanın çocukluk yıllarında yaşadığı bir anısını aktardı bana. Olay şöyle; bir
siyah arı, türü kayaların üzerine kumdan kümeler yapıyor. Bu kümelerin üzerinde
üç dört delik bırakıyor. Bu siyah arı, önce bu kümenin içini bal ile
dolduruyor. Balın içine de yumurtalarını atıyor. Yumurtalar bir müddet sonra
kurtçuk haline gelip, bu balla besleniyorlar. İşte bu insanlar çocuk yaşlarında
bu yuvaları bozup balını yerlermiş; tabii ki, bu arada kurtçuk oluşma sürecine
denk gelmezlerse eğer.”
Avlana'ya doğru yürüyoruz. Hala ağaçların gölgesindeyiz.
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
Bozuk orman ve
zeytinlikler birbirinin içine geçmiş gibiydi. Zeytinlerin dibinde eski
zamanlardan kalma taşlarla örülmüş zeytin sekileri dikkat çekiciydi. Biraz ileride;
önce Hayıt Bükü denizi; daha sonra da
Ova Bükü’nün sınırı olan Adatepe Burnu göründü. Artık buralara
yeni yollar açılmış ve bir zamanların zeytinlikleri ile kızılçamlar birbirine
karışmıştı. Zeytinliklerin içinden Avlana’ya
doğru yönelen bir toprak yola doğru yürüdük. Hemen altımızdaki yamaca Avlana’nın evleri konumlanmıştı;
aşağılara doğru. Aşağıda ise Avlana’nın
sembolü; buz gibi soğuk suyundan hatırladığımız Avlana Çeşmesi vardı.
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
Hava oldukça sıcaktı.
Güneşin yakıcı sıcağında yaklaşık 2,5 saattir yürümekteydik. Çeşmeden kana kana
içtik suyu; doyuncaya dek. İki oluğundan buz gibi suyun aktığı çeşmenin
üzerinde “Avlana halkının katkılarıyla
yapılmıştır-1999” yazısı okunmaktaydı. Çeşmenin hemen arkasında zengin bir
bahçe vardı. Keçiboynuzları çiçekteydi; arılar da telaşta… Bizi bugün o
bahçenin de sahibi; köyün eski muhtarlarından Mustafa Coşar ağırladı Avlana’da.
Köyün girişinde bizleri karşılayan Mustafa Bey’in evi biraz yukarıdaydı. Oraya kadar
yürüdük yeniden. Yakaköylü Molla Mustafa
Tokcan’ın torunu Mustafa Coşar’ın
evinde içtiğimiz yorgunluk kahveleri, günün kapanışı adına iyi geldi doğrusu.
Onlar da Palamut Bükü’ndeki bir
düğüne yetişeceklerdi. Daha fazla oyalanmadan izin isteyip, ayrıldık
yanlarından.
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
Avlana’dan ayrılırken Hasan Hoca, aniden rotayı tipik bir Betçe evine doğru çevirdi. Melek Nine’nin evine doğru… Önünde
havuzu olan, hanay biçiminde ve oldukça usta ellerden çıkmış bir Betçe evinde
tek başına yaşıyordu Melek Nine.
Kapısı açıktı; içeride Melek Nine’nin
yanında bir genç kız vardı. Bir süre sonra o yanından ayrıldı; biz yalnız
kaldık kendisiyle. Melek Nine, hemen
aynı Akile Nine’nin yaptığı gibi iki
büklüm halde doğrularak, ilerideki basit bir konsolun üzerinde duran kolonya ve
lokum kutusuna uzanmak istedi; bize ikram etmek için. Hasan Hoca, hemen
müdahale etti; nineyi yeniden yerine oturttu. Melek Nine, Hasan Hoca’ya kolonya ve lokumların yerini tarif ederek
almasını sağladı uzaktan ve misafirin “kuru” gönderilmemesinin gereğini bu
şekilde yerine getirmiş oldu.
(Ekim 2023)
Melek Nine, 97 yaşındaydı. Dokuz çocuk doğurmuştu hayatı
boyunca. Ama hala yaşama bağlı, kendi çapında dirençle yaşam kavgasını
sürdürmekteydi Melek Nine. Bir süre
sonra onunla ilgilenen gelini geldi yanımıza. Hasan Hoca kendisini tanıttı;
kimlerden olduklarını söyledi. Bir süre daha sohbet ettikten sonra, Melek Nine ve gelinine veda ederek
yanlarından ayrıldık.
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
(H.Doğan; Ekim 2023)
Avlana’dan aşağıya doğru, bir bayırı inerek ovaya ulaştık.
Dönüşümüz kıyıya paralel yoldan olacaktı. Mesudiye’nin
bir mevkii olan Ova Bükü ile Palamut Bükü arasına yıllar önce yol
açılmış ve asfaltlanmıştı. Bizler de solumuzda Akdeniz ve önümüzde Kurubük plajını
da aşarak, önce Benli Burun’a, oradan
da Akçabük’e ulaşacaktık. Ama tam biz
bunları aramızda konuşurken, Hayıt Bükü’nden
gelen Hasan Hocaların damadı Hakkı Kaya,
kamyoneti ile zınk diye duruverdi yanımızda. Sonuçta asfaltta yürümekten
kurtulmuştuk. Kısa sürede Akçabük’de
arabayı bıraktığımız kampingin karşısına ulaşmıştık.
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
Akile Nine yine oralardaydı; evinin önünden sağa sola
sesleniyordu. Karşıya dizilmiş yüzlerce motorcuya bakıp bakıp bir anlam da
veremiyordu. Kimdi bunlar; neden gelmişlerdi yine? “Hoş geldiniz yavrularım” diyecekti, ama motorların sesinden bu kara
kara giyinmiş tuhaf adamlara ulaşmak ne mümkündü? Onların çaldığı havalar
bambaşka teldendi; Akile Nine’nin
köklerine de, bu topraklara da yabancıydı; çok yabancı.
Dipnotlar:
(1) Mersincik ve Merdivenli
ile ilgili olarak bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2021/08/datcadan-betceye-2020-7.html
(2) Kez: Betçe ağzında özellikle Betçe yaşlıları tarafından
“yükselti, yükselen yer, tepe” anlamında kullanılıyor.
(3) Fotoğraflar, belirtilenler dışında gezi sırasında İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
Yazan: Hasan Doğan-İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC