27 Şubat 2013
İbrahim Fidanoğlu
Tanzimat döneminin
Osmanlı Padişahı Abdülmecit zamanında dönümlerce çiftlik arazisinin
bağışlandığı Fransız edebiyatçı ve siyasetçi Lamartine’nin topraklarında
dolaştık bugün. Herhalde; bir anlamda kendisini sınırlayan kalelerin ona
verdiği bir adla; Burgazova diye anılan bu havza son yıllardaki yağışlarla
yeniden geri dönen Cellât Gölü’nün
Batı yakasında kalan Ahmetli Köyü’nden
başlayarak Kuzey Doğuda Tulum Köyü sınırları
içindeki İlkçağ’dan kalma Tulum Kalesi ve daha ileride Subaşı, Atalan ve Çiflikköy’e kadar uzanan bir alana yayılıyor.
Gezginler Tulum Kalesi tırmanışında; baharın habercisi çiriş otları arasındalar...
Meteorolojik hava
bültenlerinden yansıyan yağmur beklentili uyarıların eşliğinde sabah 8’de
İzmir’den Belevi yönüne hareket ettik. Hava sabahleyin; söylenenin aksine bir
bahar gününü aratmayacak denli güzeldi. Tire’den bize katılan Hasan Hoca’yla
Belevi’de buluştuk ve adet olduğu üzere Belevi Köy Meydanı’ndaki her zamanki
kahvehanede sabah kahvaltımızı yaptık. Kahvaltı sonrası 9.30 civarında
Belevi’den ayrıldık ve Selçuk – Torbalı karayolunu takiben Tulum levhasından
köy yoluna saptık. Tulum Köyü’ne, Selçuk’tan İzmir yönüne doğru seyrederken
Belevi’yi geçince bir kaç kilometre sonra sağa doğru sapan bir köy yolu ile
ulaşılıyor.
Çiriş otları çiçekte...
Tulum
Kalesi
Tulum Köyü, Burgazova
diye adlandırılan geniş tarımsal alanların ortasında üç küçük tepenin
çevresinde öbeklenmiş durumda. Köyde küçük ve büyük baş hayvancılığın önemli
bir geçim kaynağı olduğu, köy civarında yer alan geniş hayvan çiftlikleri ve
köy yolunda ilerlerken önümüzü kesen koyun sürülerinden anlaşılıyor. Bu yılki
aşırı yağışlar, Burgazova’nın tarımsal alanlarını sular altında bırakmış. Köyde;
Ahmetli Köyü’nde de bir benzeri yer alan ve II. Abdülhamit döneminde tek tip
mimarisi ile dikkati çeken; 19.yy.ın sonlarında Batı Anadolu’da yükselen
azınlık milliyetçiliği rüzgârlarına karşı Müslüman halka moral vermek amacıyla
bir kampanya şeklinde yaptırılmış minarelerin bir örneği ile karşılaşıyoruz.
Ahmetli Köyü’ndeki caminin minaresi 1895 tarihini taşıdığına göre, bu da o
yıllardan kalmış olsa gerek.
Tulum Kalesi'nden Burgazova ve Keçi Kalesi'ne bakış
İlkçağ’da önemli bir
savunma merkezi olarak öngörülmüş Tulum Kalesi, köyün çıkışından hayvan
çiftliklerine doğru bağlanan köy yolunun hemen kıyısında yükselen bir tepenin
üzerinde yer alıyor. Güney – Kuzey ekseninde uzanan, yaklaşık 125 metrelik bir
yükseltideki tepenin Kuzey cephesi oldukça dik ve kayalıklarla kaplı. Bu
haliyle tepenin kuzey yamacı doğal bir kale görünümünü koruyor. Tepe, Güneye
doğru tatlı bir meyille alçalıyor. Kale, bir yandan Belevi önlerindeki Keçi
Kalesi, diğer taraftan Kuzey - Batı yönündeki Metropolis Kenti ve üzerinde yer
alan Bizans dönemi kalesi ile haberleşir konumda olması açısından stratejik bir
öneme sahip olmalı.
Kuzey duvarları
Kale, tepenin üst
kesimlerinde yer alan bir iç kale ve Güneye doğru alçalarak dağı çepeçevre
kuşattığı izlenimini veren duvar izlerinden de anlaşıldığı üzere bir dış
kaleden oluşuyor.
Tulum Kalesi ve çevresi; Google Earth'den alınmıştır.