9 Ocak 2014
İbrahim Fidanoğlu
Bugün İzmir’in tarihi su kaynaklarından biri olan Karapınar’ın civarında; Arap
Deresi’nden Nif Dağı’na uzanan
bir rota üzerinde; Kaynaklar’ın arka
dünyasında dolaştık. Amacımız; 2 yıl önce Porta
Kapı’dan geçerek ulaştığımız Arap
Deresi kıyısınca yaptığımız yürüyüşü, bu kez Nif zirvesine taşımaktı.
Ancak; güne biraz geç başlamamız nedeniyle yürüyüşümüz Nif’in zirvesinden
yaklaşık 100 metre kadar aşağısında bulunan bir düzlükte; tüm çevreye ve Spil’e
kadar uzanan bir görüş açısına sahip Çocuktumarı
Mevkii’nde son buldu. Çıkışta ve iniş sırasında orman yollarından sapıp
sırtlara vurarak yolu kısaltma gayretlerimiz, bazen hüsranla sonuçlansa da
akşam 5 civarında ve alaca karanlıkta yolumuzu doğrultup Porta Kapı’ya ulaştık.
(Google Earth'de çizilmiştir. by MYC)
Gökdere Vadisi'nin üstünden sisin perdelediği İzmir Körfezi'ne bakış
İki yıl önceki yürüyüşümüz sırasında Arapderesi’nin
yatağı, yine bu aylarda olmakla birlikte bayağı su barındırmaktaydı. Ama bu kez
genel olarak tüm yurtta yaşadığımız kuraklık nedeniyle, derede neredeyse hiç su
yoktu. İZSU’nun özellikle Nif Dağı’nın kaynaklarına son yıllarda vurduğu gemler
nedeniyle, Kemalpaşa derelerinin çoğu akmaz hala geldi. Bu iyi niyetli
çalışmaların tümü, İzmir’i kurak mevsimlerde susuz bırakmamak adına olumlu gibi
görünse de, bunların tümü toplamda; doğanın dengesini hayvan ve bitki yaşamı
açısından ne şekilde etkiliyor; bunu da etraflı bir şekilde değerlendirmek
gerekiyor. Yoksa bu durum doğada telafisi mümkün olmayan izler bırakacak.
Ekip bu kez takviyeli; Nif yolundayız şimdi.
Tarihte İzmir’i besleyen önemli su kaynaklarını barındıran Nif Dağı’nın eteklerinde yer alan Kaynaklar’ın adı da buradan geliyor. Karapınar ve Halkapınar bu kaynaklardan en önemlileri… Son yüzyıllık tüketim
temposu içinde bu kaynaklar, şehri beslemek açısından artık devre dışı kalmış
durumda. 19.yy.da Alman Arkeolog Weber’in yaptığı araştırmalarda önemli yer
bulan Karapınar ve Arap Deresi, artık bazen akan cılız bir
dereye dönmüş durumda.(1)
Kızılçamların arasından vadilere doğru bakarken...
Gezgin sırtta zorlanıyor; ama alışacak.
Kaynaklar ise; son yıllarda moda olan kır düğünü mekânları ve kahvaltı
salonlarıyla öne çıksa da; Buca’nın hemen arka dünyasında yer alan bu cennet
köşe, ne yazık ki üstüne gelen bu ağır yükü taşımakta zorlanıyor.
Nif'e doğru sırtı tırmanarak ulaştığımız yangın yolunda gezginler tırmanışta...
Nif eteklerinde erken gelen bahar mı?
Sırtı tırmanırken; Aynalı Kaya ismini verdiğimiz kireç taşı kayalık kütle...
İki yıl önceki yürüyüş parkurumuzun bir kısmını bu kez arabayla geçtik. Arap Deresi’ni Gökdere ( eski ismi zaten Arap
Deresi idi) Köyü yönünde atlayan
toprak yolu ve dere boyunca devam eden istinat duvarını da arkamızda
bıraktıktan sonra, Vişneli Köyü
yönünde yukarı dönen orman yolu sapağında arabayı uygun bir yere bırakarak
yürümeye başladık.
Çocuktumarı Mevkii'ne doğru bir kısa soluklanma
Sıra sıra çiğdemler
Çınarcık yönüne inen yol
İki yıl önce yemek molası verdiğimiz çınarlar altındaki düzlüğe geldiğimizde
oradaki dere yatağında da su olmadığını gördük. Gökdere yönüne dönen toprak yol, diğer yandan Nif’in eteklerini Batı
yönünde yalayarak dönen bir rotayı izliyordu. Uzun bir süre yüksek basıncın
etkisiyle şehrin üstüne çökmüş sisin ardındaki körfezin izlerini solumuzda
bırakarak yola devam ettik. Yürüyüş öncesi rota çalışması sırasında tespit
ettiğimiz patikadan, Nif Dağı yönünde
yükselen küçük bir sırta doğru tırmandık. Mesafe kısa olmakla birlikte, eğim
oldukça dikti ve bizi biraz zorladı. Sırtı tırmandığımızda önümüze Nif Dağı’na doğru kıvrılan bir orman
yolu çıktı.
Çocuktumarı Mevkii'ne doğru ilerleyen yol
Çocuktumarı Mevkii