KARTAL DAĞI’NIN ETEKLERİNDE
5 Aralık 2014
İbrahim Fidanoğlu
Giriş
Kurak geçen aylardan sonra ülkenin batısı yağmurla tanıştı. Birkaç
gündür süren yağmur bugün ara verdi. Her ne kadar sabah İzmir’den Aydın Otoyolu
aracılığıyla Belevi’ye doğru ilerlerken hava kapasa ve yağmur ara ara çilese de
bir süre sonra durdu. Ancak; bugünün en önemli meteorolojik olayı Ayrancılar
Mevkii’den sonra etrafımızı kaplayan yoğun sisti. Yürüyüşün ilk saati boyunca
etkisini gösteren sis, Büyükkale’ye
doğru dağıldı.
Küçükkale, sis altında...
Küçükkale Köyü, Tire-Selçuk yolundan
yaklaşık 1 km kadar yukarıda yer alıyor. Gerek Küçükkale ve gerekse Büyükkale,
tarih boyunca Sardes’i Ephesos’a bağlayan stratejik Kral Yolu’nu denetleyen bir
konumda olması nedeniyle kaleleşmiş yerleşimleri barındırmışlar. Hitit Dönemi’ne
kadar götürülen bu kaleleşme eğilimleri, bugüne erişen kalıntılarda; Helenistik
duvar örgüleriyle daha yakın zamanlara kadar aynı işlevin sürdüğünü bize haber
veriyor.
Gezginler, yürüyüşe başlamadan önce, Küçükkale'de...
Küçükkale
Küçükkale Köyü, Büyükkale’ye göre daha küçük
bir yerleşim. Büyükkale, yakın zamana
kadar Gökçen ile birlikte Tire’nin
iki beldesinden biriymiş. Küçükkale Köyü’nde
iki cami var. Birisi ovadaki arazilerinde çalışan köylülerin yararlanabileceği
bir uzaklıkta ve yola yakın konumdaki cami; diğeri ise köyün merkezindeki
meydanın az yukarısında çınarlar arasında yer alan yukarıdaki cami. Büyükkale’de ise nüfus daha fazla
olmasına karşılık (yaklaşık 1000 kişi kadar) tek cami var; o da köyün
merkezinde ve kurtuluş abidesinin de yer aldığı orta meydanda bulunuyor.
Küçükkale'de; yukarıdaki caminin önündeki meydan
Küçükkale’nin merkezinde faal halde bir kahvehane var. O da sabah kimse
uğramadığı için çay demlemiyor. İsteğe göre kahve yapıyor. Köylüler, ovadaki
tarlalarından akşama doğru yukarıya çıkınca, çaylar o vakit hazırlanıyor. Bu
anlamda Küçükkale’nin yukarıdaki
merkezinde hayat pek durgun denilebilir. Doğanın ve aşağıya doğru akan Şeytan
Deresi’nin sesleri arasında sabah başlıyor.
Sabah; Küçükkale Köy Kahvehanesi'ndeyiz.
Küçükkale'nin yukarıdaki meydanında en eski evlerinden biri
Küçükkale’nin merkezindeki kısa kahve molası sonrası, sırta yaslanmış son evleri
geçerek tırmanmaya başladık. Evlerin arkasındaki patikaların birinden başlayan
yürüyüşümüz, zeytinlikler arasında; dip toplaması yapan köylülerle selamlaşarak
devam etti. Köyün son evlerinin arkasında dikkatimizi çeken dev kayanın
yanından geçerek, doğu yönünde Küçükkale’den
günümüze ulaşan kalıntıların olduğu bölgeye doğru yürüdük.
Köyün sırtındaki kocaman kaya kütlesi
Küçükkale sırtlarında; zeytinlikler, kızılçamlar, çınarlar, ağaç çilekleri, nadiren
sandal ağaçları ve meşelikler yaygın bitki örtüsünü oluşturuyordu. Orman
yolunun menfezlerle kesilen dönüşlerinde yukarıdan aşağıya doğru inen sis,
vadilerin diplerine doğru sıkışmıştı. Sonbaharın türlü renkleriyle karışan
sisin içinden geçip gittik.
Küçükkale'ye yukarıdan bakış
Zeytinlikler, kızılçamlar ve çınarlar sis altında...
Gezgin, orman yolunun hemen üstünde yer alan bir mağaranın önünde...
Bir süre sonra ovaya hâkim bir noktada; makilikler ve yer yer
kızılçamlar içindeki bir düzlüğe doğru, Küçükkale’nin
duvar izleri göründü. Duvarların hemen önünde ise, bir Kızılderili çadırı
görünümünde bezden bir çadır vardı. Çevresindeki müştemilatla birlikte bir
modern dervişin yaşam mekânı gibiydi.
Küçükkale önlerinde bir "kızılderili" çadırı sanki
Gezginler, Küçükkale ören yerinde...