22 Haziran 2024 Cumartesi

TİRE’NİN BEYBABASI; FUAT MENSİ DİLEKSİZ

 15 Haziran 2024
Hasan Doğan
 
TİRE’DE BİR GARİP;
FUAT MENSİ DİLEKSİZ
 
Yukarıdaki başlığı oluştururken Yunus Emre’nin o meşhur dizilerini hatırladım birden. O dizeleri aşağıya ekliyorum. Yaklaşık 750 yıl önce Dünyamızdan ayrılan halk şairi Yunus Emre meşhur şiirinde şöyle diyordu;
 
“Bir garip ölmüş diyeler
Üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyin”
 
Seha Gidel'in öğrencisi Ahmet Kırkağaçlı'nın fırçasından Tire'nin Beybabası
(İ. Fidanoğlu; Ekim 2010)
 
Şimdi de gelin XIX. yüzyılın son çeyreğinde İzmir’de doğmuş, yaşadığı onca maceralardan sonra en sonunda yolu bir şekilde Tire’mize düşmüş ve ölünceye kadar zamanını Tire’de geçirmiş ressam ve aynı zamanda heykeltıraş olan bir garip adamın öyküsünü anlatmaya anlamaya çalışalım. Bu garip adam, tek başına ve de tek odalı bir evin divanında yıllarca yatmış kalkmış. Evini gören nadir sayıda insan, divanda bir minderin bile olmadığını söylerdi. Elektriğin henüz o yıllarda olmadığı, dolayısı ile bir sıcak çorbanın dahi kaynamadığı bir evde, bir insan tek başına ve artık 80 yaşını çoktan geçmiş haliyle nasıl yaşayabilir? Bu sorular beynimi kurcalarken, birden tasavvuf felsefesinin temelini teşkil eden “bir lokma bir hırka” sözcüğünde anlatılmak istenen yaşam felsefesi aklıma takıldı. Zira o yıllarda Tire, özellikle de Dere Mahallesi tasavvuf erbabının yoğun olarak yaşadığı bir bölge olarak bilinir. Mevlevilik, Melamilik, Halvetilik, Nakşibendîlik gibi çeşitli tarikatların bu bölgede etkin olduğunu ben de biliyorum.
 
Tire'de önemli bir ziyaretgah; Hisarlık köyü altında yer alan Balım Sultan Türbesi
(İ.Fidanoğlu; Mart 2007)
 
Balım Sultan Türbesi; içi
(İ.Fidanoğlu; Mart 2007)

Çatal Çeşme Mescidi
(İ.Fidanoğlu; Ocak 2007)
 
Bu yönü ile bu kişi de sufi yaşamda anlatılan yaşam tarzına uyan bir adam olarak anlatılır hep Tire’de. Yaşamının son yıllarında Tire’de tek başına bir yaşamı sürdüren bu kişi, Seha Gidel Hocamızın aktarımına göre “Benim ölen vücudumun kokusu cenazemi kaldırır” dermiş. Nitekim Yunus’un dizelerinde anlattığı gibi üç gün sonra yaşadığı evden koku gelmeye başlayınca, belediyeye haber verilmiş. Oldukça az sayıda kişi ile kokan cenaze hortum ile yıkanarak Tire Asri Mezarlığı’na defnedilmiş.
 
Fuat Mensi Dileksiz'e ait bir manzara resmi; Ayvalık olma olasılığı bir hayli yüksek; Tire Kent Müzesi'nden...
(i.Fidanoğlu; Ocak 2004)
 
Fuat Mensi Dileksiz (1880-1965)
(https://kentstratejileri.com/2023/09/05/izmirin-unutulan-sanatcilari-8-fuad-fuat-mensi-dileksiz/)
 
Fuat Mensi Dileksiz; Büyükada'dan peyzaj
 (https://www.artiummodern.com/urun/5142665/fuat-mensi-dileksiz-1880-1965-buyukada-dan-peyzaj-imzali-duralit-uzerine-yag)
 
Yıllar sonra Tire’de bir avuç duyarlı insan kendi aralarında para toplayıp, önce mezarı bulup sonra da yaptırmışlar. Bu konuda en çok emeği geçen emekli öğretmen Yılmaz Göçmen’i de hatırlamakta ve teşekkür etmekte yarar var.
 
TİRE’DE BİR KONFOR MEKÂNI; DEREKAHVE
 
Fuat Mensi Dileksiz, esasen bir ressam ve heykeltıraş olarak bir sanatçıdır. Böyle bir sanatçı, son yıllarını niye Tire’de geçirmek ister? Üstelik bu sanat insanı neden Derekahve’yi tercih etmiş olabilir? Bu soruları yanıtlamadan önce, onun tercih ettiği Tire kasabasını ve bu kasabanın nadide mekânlarından olan Derekahve’yi kısaca anlatmak gerekir diye düşündüm. O halde gelin Tire’yi biraz daha yakından tanıyalım.
 
Tire'de Derekahve
(İ.Fidanoğlu; Mayıs 2016)
 
Derekahve'den bir başka görünüm
(İ.Fidanoğlu; Mayıs 2016)
 
Tire, dereleri ile ünlü bir yerleşimdir. Bu derelerin en meşhuru Tire’yi tam ortadan bölen deredir. Tire’de Derekahve’den inen dere, Taphane Deresi olarak bilinir. Bu dere, yakın zamanlara kadar üzeri açık olarak Tire’nin tam ortasından akar ve ileride Küçük Menderes ırmağına karışırdı. Eğer Tire’ye yukarıdan bakarsanız, bu kasabada tüm tarihi yapıların bu dere etrafında konumlandığını görürsünüz.
 
Dere yolun altına alınmadan öncesinden kalmış kemerli köprülerden biri; Derekahve'nin girişinde...
(İ.Fidanoğlu; Mayıs 2016)
 
Derekahve'de Hıdrellez etkinliğinde...
(İ.Fidanoğlu; Mayıs 2016)

Derekahve'nin marulları; kapış kapış...
(İ.Fidanoğlu; Mayıs 2016)
 
Derekahve, zamanında bu gürül gürül akan suyu ile hem değirmenleri döndürmüş ve hem de her türlü meyvenin yetiştiği çok zengin bitki örtüsü sayesinde dışarıdan gelen misafirler için bir konfor alanı olmuş yıllarca. Derekahve’nin bu çekiciliği yanında aynı zamanda o yıllarda Tire ekonomisinin can damarı olma özelliğine de sahiptir. En başta keçecilik olmak üzere tapacılık, dericilik (debbağlık) ve urgancılık doğası gereği suya ihtiyaç duyardı. Tire, daha geçen yüzyılın sonlarına kadar bu mesleklerin merkezi olmuştur. Dere Mahallesi de bu derenin çevresinde konumlanmış Tire’nin en eski yerleşim yerlerindendir. Bu bölgedeki tarihi camiler, hamamlar; yine bu meslekleri yürüten ailelerin lakapları ile anılan sivil mimari örneği o muhteşem yapılar hala ayaktadır.
 
Tire ustalarından; bıçakçı ustası; öldü.
(Hasan Doğan Arşivi)
 
Tire ustalarından; Urgancı Şükrü Amca, Tahtakale Kutu Han'ın ikinci katında urgan işliyor. O da öldü.
(Hasan Doğan Arşivi)
 
Tire ustalarından; Semerci Kamil Amca semer işliyordu. O hayatta...
(Hasan Doğan Arşivi)

Tire ustalarından; Tavuk Pazarı'nda nalbant ustası Yıldız Usta; o hayatta...
(Hasan Doğan Arşivi)
 
Tire ustalarından; körüklü çizme ustası; o da öldü.
(Hasan Doğan Arşivi)
 
Tire ustalarından; El Sanatları Çarşısı'nda Yularcı Ustası Emin Akkuş; öldü.
(Hasan Doğan Arşivi)

Tire ustalarından; Beledi dokuması ustası Saim Bayrı Ağabey; o da öldü. Çırağı Ethem Usta da öldü.
(Hasan Doğan Arşivi)

Tire ustalarından; nalıncı ustası; bir tek bu usta sağ; ama o da işi bıraktı.
(Hasan Doğan Arşivi)

Örneğin Gülcüoğlu Konakları, Yörükoğlu Evi, Helvacızadeler Konağı, Hattatoğlu Evi, Urgancıoğlu Evi gibi eski konaklar hala ayaktadır. Buraları dolaşan bir yabancı yakın geçmişte ticaretin ve sosyal yaşamın bu bölgede yoğunlaştığını hemen anlar. Dere Mahallesi, bu konumu ile yıllarca üretimin içinde bulunmuş ve binlerce insana da iş ve aş kapısı olmuştur. Ayrıca bu bölge hafta sonları İzmir’den trenler dolusu gelen Levanten aileleri de kendine çekmiştir.
 
Gülcüoğlu Konakları
(İ.Fidanoğlu; Kasım 2005)
  
Gülcüoğlu Konakları
(İ.Fidanoğlu; Kasım 2005)

Gülcüoğlu Konakları'ndan birindeki merdiven başında yer alan ters lale detayı
(İ.Fidanoğlu; Kasım 2005)
 
TİRE’DE DERELERİN UYGARLIĞA KATKISI
 
Tire, coğrafi konumundan dolayı hem sırtını dayadığı Aydın Dağları’nın (Tireli, sıradağların bu bölümünü Güme Dağı ismiyle anar) nimetlerinden beslenmiş, hem de yüzünü döndüğü Küçük Menderes ırmağının suladığı verimli ovanın imkânlarından yararlanmıştır. Aydın Dağları’ndan süzülüp gelen suların oluşturduğu dereler, Tire’de belirli üretim faaliyetlerinin gelişmesine neden olmuştur. En batıdan itibaren Beyler Deresi, Kalamos Deresi, Taphane Deresi, Çöplen Deresi ve Değirmen Deresi bu derelerin bazılarıdır. Bu arada hatırlatayım; Canbazlı köyünden tanıdığım bir dede, Değirmendere üzerinde tam 39 değirmenin olduğunu söylerdi. Güme Dağı’ndan kopup gelen suyun gücüdür bu değirmenleri döndüren. Coğrafi konumu gereği bunca zenginliğin ortasında olan Tire, tarih boyunca elbette içeriden ve dışarıdan pek çok kesimin ilgisini çekmiştir. Örneğin Tire’de Mısırlı Mahallesi dendiğinde, akla Yahudiler gelir. O yıllarda Tahtakale ve çevresinde, ticari aktiviteye tamamen Yahudiler egemendir. Buna karşın Tire’de Akyol Caddesi deyince de, ilk Rumlar akla gelir. Her türlü üretim faaliyetini sürdüren kasabanın Rum sakinleri de, Tire’nin bir başka yüzüdür. Tire, o yıllarda farklı etnisite ve kültürden insanların kardeşçe birlikte yaşadığı, ticaretin ve sosyal yaşamın canlı olduğu kozmopolit, ama oldukça uygar bir yerleşim olarak dikkat çeker.
 
Derekahve'nin üzerinden Tire'ye bakış
(İ.Fidanoğlu; Mayıs 2016)

Dağa Kaçtım gezginleri; Derekahve'nin üzerindeki daracık geçitlerde...
(Mayıs 2016)

Bir evin istinat duvarı üzerinde hayat bulan aslan ağızları
(İ.Fidanoğlu; Mayıs 2016)
 
Bu farklı cemaat yapıları ile birlikte Tire’de geniş bir esnaf teşkilatı yapısı da oluşmuştur. Tire için bir ahi kenti desek yanılmayız. Bu arada kendir lonca ile zahire lonca teşkilatları, son yıllara dek; Tire gibi toprağı zengin, suyu bol bir bölgede faaliyetlerini sürdürdüler.
 
Derekahve üzerinde 1.Karakurna Sokağı
(İ.Fidanoğlu; Mayıs 2016)

Derekahve üzerinden bir başka bakış
(İ.Fidanoğlu; Mayıs 2016)

Ahmet Karcı Evi; bir yangına kurban edildi.
(İ.Fidanoğlu; Ağustos 2006)

Bir zamanlar evin yan cephesinde yer alan tuğra
(İ.Fidanoğlu; Ağustos 2006)

Dere mahallede yer alan eski evlerden biri
(İ.Fidanoğlu; Kasım 2006)

Zeybek Hoca'nın evi
(İ.Fidanoğlu; Kasım 2006)

BİR ELİNDE ASA, DİĞERİNDE ZEMBİL; AKSAKALLI HAFİF KAMBUR BİR DEDE; BEYBABA
 
Emekli öğretmen arkadaşım Salih Önal, aynen yukarıdaki gibi tanımlıyor Beybaba’yı. “Dedenin evi bize çok yakın idi. Çocukluk yıllarımda Derekahve’deki Şeyh Camii altında toprak damlı ve tek katlı küçük bir evde yaşardı” dediği Beybaba’dan çocukken korktuklarını aktarıyor Salih Önal. Demek ki oldukça uzun ve beyaz sakalıyla bu yaşlı adam çocuk zihinlerinde korkuyu çağrıştırıyormuş. Oysa Tire’nin o yıllardaki bir avuç entelektüel insanları arasında, oldukça saygınlık kazanmış bir adamdı Fuat Mensi Dileksiz. Yine kendisi gibi İzmir’den gelip Tire’ye yerleşen Altınuç Sineması’nın işletmecisi Selahattin Altınuç ile kurduğu yakın dostluğu, en azından sinemaya hediye ettiği resimlerden anlıyoruz. Aydın’ın Köşk ilçesinde yaptığı Atatürk heykelini de ilçeye hediye ettiğini duymuştum.
 
Tire'de Derekahve'de...
(i.Fidanoğlu; Kasım 2005)

Çatal Çeşme
(i.Fidanoğlu; Ocak 2007)

Çatal Çeşme'nin lahitten bozma çeşme yalağı
(İ.Fidanoğlu; Ocak 2007)

Şimdi gelin Salih Önal’ın çocukluğuna; yani 1965 yıllarına doğru gidelim. Benim de çocukluk yıllarıma rast gelen bu yıllarda, çarşımızda her gün bir adam gözükür ve her esnafa selam vererek geçer giderdi. Bu kişi çocuk halimle benim de ilgimi çekmişti. Zira adam, bembeyaz takım elbiseli, beyaz ve uzun sakalı, başında fötr şapkası ve kolunda bir zembil ile görünürdü. Bu temiz giyimli yaşlı adam, çarşımızda Beybaba olarak bilinir ve sevilirdi. Çarşıdaki esnaf büyüklerim ona Beybaba diye hitap ederdi. Çarşının tüm esnafının onu kabullenmiş gibi bir durumu seziyordum. Bu yaşlı adam, çarşıya Derekahve yönünden gelirdi. Sonraları öğrendiğime göre aşağıdaki Kartal Fırını’ndan ekmek almaya gelirmiş. Yıllar sonra fırın sahibi ile görüştüğümde her gün bir adet ekmek alıp dönermiş. Bir de fırıncı büyüğüme “Ben üç gün üst üste gelmez isem, bil ki ben ölmüşümdür” tembihinde bulunurmuş. Sonraları öğrendim ki; bu yaşlı adam Derekahve’deki bir küçük evde tek başına yaşıyormuş. O yıllarda çocukluk halimle bu Beybaba beni hayli derinden etkilemişti.
 
Fuat Mensi Dileksiz; Seha Gidel'in bir eskizi
(İ.Fidanoğlu; Ekim 2010)
 
Fuat Mensi Dileksiz (1880-1965)
(https://kentstratejileri.com/2023/09/05/izmirin-unutulan-sanatcilari-8-fuad-fuat-mensi-dileksiz/)
 
Fuat Mensi Dileksiz'in Ayvalık tablosu
(https://www.istanbulantiksanat.com/urun/4040672/fuat-mensi-dileksiz-1880-1965-ayvalik-imzali-29x47-cm-cerceveli-47x65-cm)
 
TİRE’DEKİ ESNAF TEŞKİLATLARI
 
Tire, esnaf teşkilatları ile tanınmış önemli bir yerleşim. Bunun nedenlerinin başında Tire’nin tarihi ve coğrafi konumu geliyor. O yıllarda keçecilik, semercilik, deri tabaklama, kendir tarımı ve ona bağlı urgancılık Tire ekonomisinde yer tutan önemli iş alanlarındandı. İlginçtir; Tire, yukarıda sözünü ettiğimiz beyaz sakallı Beybaba gibi binlerce insana ev sahipliği yapmış ve onları bağrında korumuş kollamış, o kimsesiz insanları sahiplenmiştir.
 
Tire'de son keçeciler
(İ.Fİdanoğlu; Şubat 2013)
 
Tire-Değirmendere kıyısındaki bir tabakhanede tabaklanmış deriler kururken...
(İ.Fidanoğlu; Şubat 2013)
 
Yularcı Ustası Emin Akkuş
(İ.Fidanoğlu; Şubat 2013)
 
Rahmetli Şemsiyeci Raşit Taşer ağabeyimiz de Beybaba’nın kolunda taşıdığı sepet için ilginç şeyler söylemişti. Onu hiç unutmadım. Raşit Ağabey’e göre; kolda taşınan o kulplu sepet, zembil idi. Kulplu sepetin içinde ne olduğunu, taşıyandan başka kimse bilmezdi. Tire’de o yıllarda meraklıları tarafından uydurulan “sepette yılan besleme” hikâyesi de tamamen tevatürdü. Sufilere göre hayat basitti; “İstemeyiz. Verilince de reddetmeyiz ve elimizdekini de depolayıp biriktirmeyiz”.
 
Şemsiyeci Raşit Ağabey; o da yok artık.
(İ.Fidanoğlu; Aralık 2022)
 
Fuat Mensi Dileksiz (1880-1965); Tire'nin Beybabası
 
Aydın-Köşk'te yaptığı kültür heykeli ile ilgili gazete küpürü
(https://kentstratejileri.com/2023/09/05/izmirin-unutulan-sanatcilari-8-fuad-fuat-mensi-dileksiz/)

Tire Şehir Sineması'nda yer alan tablolarından biri
(İ.Fidanoğlu; Kasım 2008)
 
Benim de içinde bulunduğum çarşıda; kahve işleten rahmetli babam da bu çarşının yazılmamış kurallarına uyuyordu. Kahvemize gelip oturan; uzun kış günlerinde ve sabahın erken vakitlerinde sobanın etrafına doluşan bu kimsesiz insanlara her türlü yardımın yapıldığını ben hatırlıyorum. Özellikle bu tür yardımlar yapılırken, mümkün olduğu kadar, başka insanların görmemesine azami özen gösteriliyordu. Sonraları bu konuları büyüklerimle konuştuğumda, gerçekten çarşımızda yıllardır pek çok insanın aç ve açıkta bırakılmadığını onlardan da işittim. Bu, Tire’de yüzlerce yıldır olagelen bir davranıştı. Beybaba da işte böyle birisi idi ve bu lakabı bizzat çarşımız takmıştı o muhterem kişiye. Eğer bizler Beybaba’yı tekrar hatırlayıp hakkında pek çok olumlu noktalar bulup yazabiliyorsak, bilinsin ki Tire o yıllarda örgütlü bir toplumdu. Esnaf teşkilatları ile fakiri doyuran, kimsesizi sahiplenen bu yapı sayesinde pek çok insan yaşamını sürdürebilmiştir.
 
Derekahve üzerinde...
(İ.Fidanoğlu; Mayıs 2016)

Çatal Çeşme Sokağı ve Çatal Çeşme
(İ.Fidanoğlu; Mayıs 2016)
 
Çatal Çeşme Sokağı; bir başka açıdan...
(İ.Fidanoğlu; Mayıs 2016)
 
SEHA GİDEL, SIR PERDESİNİ ARALIYOR
 
Yıllar sonra ben öğretmen oluyorum ve tayin ile doğduğum bu topraklara dönüyorum. Mezun olduğum lisedeki öğretmenim Seha Gidel ile bu kez beraber öğretmen olarak çalışıyorum. Seha Gidel resim öğretmenliğinin yanında, Tire’de yaptığı heykeller, çeşmeler ve de resmî kurumlardaki özellikle kurtuluş savaşı temalı resimleri ile tanınır. Eşi Jale Gidel ise, Tire’mizin ilk diplomalı eczacılarındandır. Seha Gidel öğretmenimiz ile sohbetlerimizde, beyaz sakallı, beyaz giyimli, tertemiz görünümlü bu adamın öncelikle bir kurtuluş savaşı kahramanı olduğunu öğrendim. 1880 yılında İzmir’de doğmuş olan Fuat Mensi, önce Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüne tanık olacaktı. Nitekim Trablusgarp Savaşı’nda Mustafa Kemal ile birlikte savaşmış ve Suriye’de ise, İngilizlere esir düşmüştür. Hatta bu savaşlar sırasında Enver Paşa’nın ona bir tabanca hediye ettiği söylenir. Tire’de Bu tabancanın öldüğü gün evinden yok olduğu anlatılır. Bu konuyu rahmetli Seha Gidel Hocamız da doğrulamıştı.
 
Derekahve üzerinde Nilüfer Mescidi
(İ.Fidanoğlu; Mayıs 2016)

Seha Gidel ve öğrencisi Hasan Doğan; Toptepe'de...
(İ.Fidanoğlu; Ocak 2004)

Seha Gidel'in Tire Kent Müzesi'ndeki Kurtuluş Savaşı temalı tablolarından biri
(İ.Fidanoğlu; Ocak 2004)
 
Fuat Mensi, bir süre sonra esaretten kurtulur ve uzun yıllar Avrupa’da çeşitli atölyelerde çalışır. Sonra ülkesine döner, önce Aydın sonra da yolu Tire’ye düşer. Seha Gidel Hocam, onun iyi bir ressam olduğunu söylerdi daima. Fransa’da, İtalya’da hatta Yunanistan’daki çeşitli atölyelerde dünyaca ünlü ressam ve heykeltıraşların yanında çalıştığını anlatırdı. Seha Gidel’in anlatımına göre; geçmişte ressamlar eşeklerine binip İstanbul’da Çamlıca sırtlarına giderek oralarda resim yaparlarmış. Yine onun anlatımına göre; Fuat Mensi de Derekahve’ye yerleştikten sonra o küçücük evinin alt katında beslediği eşeği ile Güme Dağı’na çıkıp manzara resimleri yaparmış.
 
Güme Dağı'ndan ovaya bakış
(İ.Fidanoğlu; Nisan 2016)

Kaplan köyü sırtlarından Tire'ye bakış
(İ.Fidanoğlu; Nisan 2016)
 
Kaplan köyünde; dar geçitlerde...
(İ.Fidanoğlu; Nisan 2016)
 
Fuat Mensi, Soyadı Kanunu çıktığında Dileksiz soyadını alır. Seha Gidel’in aktarımına göre; aldığı bu soyadı bile onun yaşam felsefesini yansıtır; kimseden hiçbir şey dilemeden, beklemeden tek başına yaşamayı tercih eden bir adam…
 
Fuat Mensi Dileksiz'in sergi davetiyesi
(https://kentstratejileri.com/2023/09/05/izmirin-unutulan-sanatcilari-8-fuad-fuat-mensi-dileksiz/)
 
Fuat Mensi'nin Tire Şehir Sineması'ndaki diğer resmi
(İ.Fidanoğlu; Kasım 2008)
 
Fuat Mensi Dileksiz'in tablolarında kullandığı imzalarından biri
(https://kentstratejileri.com/2023/09/05/izmirin-unutulan-sanatcilari-8-fuad-fuat-mensi-dileksiz/)
 
Tire’nin yaşayan önemli simalarından emekli öğretmen ve edebiyatçı-yazar İsmet Çallıbay’ın da Fuat Mensi ile ilgili bir hatırası var. Tire’de meslek lisesinde okurken bir gün onun zembilini Derekahve’deki evine kadar taşımış. Fuat Mensi, normalde kolundaki o sepeti kimseye göstermezmiş. Nedense ilk defa İsmet Çallıbay’ın okuduğu okuldaki müdürün Fuat Mensi’ye tavsiyesiyle onun güvenini kazanmış ve sepetini Atatürk Caddesi’nin ucundaki Çatal Çeşme üzerinden Derekahve’deki evine kadar götürmüş. O gün Fuat Mensi’nin evinde gördüğü manzara, İsmet Çallıbay’ı o çocuk haliyle bile derinden etkilemiş. Evde sadece bir hasır seriliymiş ve bu hasırın üzerinde de bir divandan başka hiçbir eşya yokmuş.
 
Çatal Çeşme evlerinden biri
(İ.Fidanoğlu; Ocak 2007)
 
Fuat Mensi'nin Tire Şehir Sineması'nda yer alan manzara resminden detay
(İ.Fidanoğlu; Kasım 2008)

Derekahve'de Hıdrellez telaşı
(İ.Fidanoğlu; Mayıs 2016)

Derekahve'de dilekler bina ediliyor.
(İ.Fidanoğlu; Mayıs 2016)

Dilek ete kemiğe bürünmüş bile...
(İ.Fidanoğlu; Mayıs 2016)

Ben bu konuyu daha önce de duymuştum. Tire’de bu beyaz sakallı ve yaşlı adamla ilgili olarak, boş bir divanın üzerinde yatarmış diye konuşulurdu. Tire’de başlamayan, ama Tire’de sonlanan bir uzun yaşam öyküsünden bize kalanlardır sözünü ettiğimiz. Aynı zamanda bir heykeltraş olan bu değerli adamın İzmir’de çalışmaları ve ürünleri olduğunu hep söylerdi Seha Gidel. Fransa’daki sanat atölyelerinde yetişen bu garip adam Tire’ye geldiğinde, özellikle Altınuç Sineması sahibi Selahattin Altınuç’a yaptığı resimler ile de tanınır. Bu arada ona yaptığı resimler ile onu iflas etmekten kurtardığı söylenir. Bizler sinemanın o loş ışıkları altında büyük çerçevelerin içindeki bu resimleri gözlerdik çocukluk hallerimizle. Şu anda Tire’de bir adet resminin belediyeye ait cep sinemasının salonunda asılı olduğunu biliyorum. Bana göre, tuvaletlere inen merdivenin başındaki duvara asılan bu resim oradan kurtarılıp layık olduğu yere asılmalıdır.
 
Fuat Mensi Dileksiz (1880-1965); sağda...
(https://kentstratejileri.com/2023/09/05/izmirin-unutulan-sanatcilari-8-fuad-fuat-mensi-dileksiz/)
 
Ayvalık resimlerinden biri daha; Ayvalık zeytinyağı fabrikası...
(https://www.artiummodern.com/urun/3998381/fuat-mensi-direksiz-ayvalik-zeytinyagi-fabrikasi-imzasiz-27-kasim-1944-tarihl)
 
Fuat Mensi Dileksiz (1880-1965)
(https://kentstratejileri.com/2023/09/05/izmirin-unutulan-sanatcilari-8-fuad-fuat-mensi-dileksiz/)
 
Seha Gidel, Beybaba’nın son günlerinde ilerleyen hastalığından (prostat kanseri) dolayı okula kadar ziyarete geldiğini, bir miktar para vererek onu tedavi olması için gönderdiğini anlatmıştı. Daha önce de değindiğim gibi hiç kimseden bir şey dilemeyen, ama sunulanı da geri çevirmeyen bir felsefenin adamı olan Fuat Mensi Dileksiz bir müddet sonra evinde ölmüş olarak ölümünden üç gün sonra bulunur. Anlatılanlara göre pilot olan oğlu, ölümü sonrasında gelip babasının evdeki eserlerini toplayıp götürür. Sonraki yıllarda Fuat Mensi Dileksiz’in resimleri muhtelif müzayedelerde satılır.
 
Fuat Mensi Dileksiz (1880-1965); Cem Üsküp koleksiyonu...
(https://kentstratejileri.com/2023/09/05/izmirin-unutulan-sanatcilari-8-fuad-fuat-mensi-dileksiz/)

Fuat Mensi Dileksiz; deniz (Ayvalık'a ait olmalı) peyzajı; karton üzerine suluboya; 20*26 cm...
(https://kentstratejileri.com/2023/09/05/izmirin-unutulan-sanatcilari-8-fuad-fuat-mensi-dileksiz/)

Fuat Mensi Dileksiz (1880-1965); natürmort...
(https://kentstratejileri.com/2023/09/05/izmirin-unutulan-sanatcilari-8-fuad-fuat-mensi-dileksiz/)
 
FUAT MENSİ’NİN KISA YAŞAM ÖYKÜSÜ
 
Fuat Mensi Dileksiz, 1880 yılında İzmir’de doğdu. İdadi ve rüştiyedeki öğrenimini tamamladıktan sonra Fransa’ya gitti. Paris’te Charles Despiau’nun atölyesinde çalıştı. Hocasının ölümü üzerine V.Marcuchi’nin atölyesine geçti. Almanya, İtalya ve Yunanistan’da serbest sanatçı olarak yaşamını sürdürdü.
 
Fuat Mensi Dileksiz (1880-1965); natürmort; 40*60 cm...
(https://kentstratejileri.com/2023/09/05/izmirin-unutulan-sanatcilari-8-fuad-fuat-mensi-dileksiz/)

Yukarıdaki tablonun arka yüzü ve üzerindeki el notları
(https://kentstratejileri.com/2023/09/05/izmirin-unutulan-sanatcilari-8-fuad-fuat-mensi-dileksiz/)
 
Fransız heykeltraş Rodin'in asistanı Charles Despiau (1875-1946); Fuat Mensi, bir süre Paris'te onun atölyesinde çalışır.
(https://kentstratejileri.com/2023/09/05/izmirin-unutulan-sanatcilari-8-fuad-fuat-mensi-dileksiz/)
  
Makedonya ve Batı Trakya’da vatani görevler üstlendi. Trablusgarp’ta milis kuvvetleri kurarak düşmana karşı savaştı. Birinci Dünya Savaşı’nın bitiminde, Mısır çöllerinden kaçırdığı çok miktarda altın varlığını ve belgeleri hükümete teslim etti. Dönüşte İngilizlere tutsak oldu, tutsaklıktan kurtulunca da Avrupa’ya geçti. Daha sonra İzmir’e yerleşti.
 
Savaş, esaret ve sanatla geçen fırtınalı bir ömür; Fuat Mensi Dileksiz (1880-1965)
 
Fuat Mensi Dileksiz (1880-1965); Dükkanlar ve Figürlerle Sokak Manzarası; kağıt üzerine suluboya; 14*20 cm...
(https://kentstratejileri.com/2023/09/05/izmirin-unutulan-sanatcilari-8-fuad-fuat-mensi-dileksiz/)
 
Fuat Mensi Dileksiz (1880-1965); Manzara...
(https://kentstratejileri.com/2023/09/05/izmirin-unutulan-sanatcilari-8-fuad-fuat-mensi-dileksiz/)
 
Çanakkale Zaferi’ni simgeleyen İzmir Poligon’a diktiği ilk heykel, 1919‘da Yunanların İzmir’i işgali sırasında tahrip edildi. Kurtuluştan sonra İzmir’deki Atatürk heykelinin yapımı sırasında İtalya heykeltıraş Canonica ile çalıştı. Bu çalışma, İtalyan sanatçının Avrupa’da oluşturduğu heykel çalışmaları sırasında da sürdü. Yurda dönüşün-de, İzmir ve yöresinin (Tire, Aydın, Bergama, Dikili, Ayvalık) doğal güzelliklerini tuvallerine yansıttı. Yaşamının son döneminde Tire’de yalnız bir yaşam sürdü. İzlenimci anlayışta çalıştığı peyzaj ve ölü doğa resimlerinin yanında, Heykel sanatıyla yoğun biçimde ilgilendi. İzmir’de Çanakkale Zaferi’ni temsil eden Mehmetçik Heykeli, İzmir Milli Kütüphane’deVali Rahmi Bey ve Vidinli Tevfik Paşa büstü, İzmir Fuar alanındaki anıt bu dalda gerçekleştirdiği başlıca yapıtlarıdır. Fuat Mensi Dileksiz 1965 yılında Tire’de vefat etti.(1) 
 
Vidinli Tevfik Paşa büstü, Fuat Mensi eseri; İzmir Milli Kütüphane'de...
(https://kentstratejileri.com/2023/09/05/izmirin-unutulan-sanatcilari-8-fuad-fuat-mensi-dileksiz/)
 
Osmanlı'nın son İzmir Valilerinden Rahmi Bey'in (Arslan) büstü, Fuat Mensi eseri; İzmir Milli Kütüphane'de...
(https://kentstratejileri.com/2023/09/05/izmirin-unutulan-sanatcilari-8-fuad-fuat-mensi-dileksiz/)
 
Fuat Mensi'nin 1 Kasım 1938 tarihinde Aydın Gazetesi'ne verdiği röportajın küpürü
(https://kentstratejileri.com/2023/09/05/izmirin-unutulan-sanatcilari-8-fuad-fuat-mensi-dileksiz/)
 
Mensi'nin Hisarönü'nde atölyesi olduğu, hatta burada dersler verdiği bilinmektedir. Mensi, 1938 yılında Aydın'da yaşamaya başlamıştır. Aydın Gazetesi'ne verdiği söyleşide, "Üç aydır Aydın'da bulunuyorum. Fakat burada asıl gaye ve hedef revaç bulmuş olmadığından levha yazmakla iştigal mecburiyetinde kaldım. Bu da çok kötü şey oluyor" diyerek, parasal sorunlarını anlatmaktadır. Yazı, "55'ini dolduran değerli adam, İzmir'deki Gazi heykelinde de parmaklarının rol oynadığından kısaca ve mütevaziane bahsederek, "Maddi hiç bir gaye taşımıyorum, yalnız içimde estetik sanatlara karşı olan arzuyu henüz tatmin edemediğime esef ediyorum. İstiyorum ki, memleket nam hesabına bana yalnız masrafı verilen birçok şeyler yapayım" satırlarıyla devam eder.(2)
 
Fuat Mensi Dileksiz (1880-1965); narlı natürmort; tuval üzerine yağlı boya; 30*39 cm...
(https://kentstratejileri.com/2023/09/05/izmirin-unutulan-sanatcilari-8-fuad-fuat-mensi-dileksiz/)

Fuat Mensi Dileksiz (1880-1965); köy, kağıt üzerine suluboya; 32*26 cm, aile onaylı...
(https://kentstratejileri.com/2023/09/05/izmirin-unutulan-sanatcilari-8-fuad-fuat-mensi-dileksiz/)

Fuat Mensi Dileksiz;natürmort...
(https://kentstratejileri.com/2023/09/05/izmirin-unutulan-sanatcilari-8-fuad-fuat-mensi-dileksiz/)

Zahir Güvemli onu, "Fuat 'kalp' demek. Mensi ise 'unutulmuş'. Soyadı Kanunu ile aldığı isim olan 'Dileksiz'i de hesaba katarsanız, Fuat Mensi'nin adeta isteyerek zorla kendini unutturduğuna hükmedersiniz" sözleriyle tanımlar. "1880'de doğmuş, 1965'de ölmüş olan Fuat Mensi, Frenklerin tabiriyle tam bir avanturier (maceracı) idi. Seksen beş yıllık ömründe girmediği kalıp, boyamadığı boya hemen hemen kalmamıştır. Çok çeşitli istidatları vardı, heykeltıraşlık, ressamlık gibi meşguliyetlerinden başka seyahat ve macera zevki onu daima takibetmiştir. Fuat Mensi'nin son yılları gözlerine inen perde (katarakt) dolayısıyla gerçekten münzevi geçmiştir. Dünyadan elini, eteğini çekmiş adeta unutulmuştur" der.(2)
 
Fuat Mensi Dileksiz (1880-1965), natürmort; mukavva üzerine yağlı boya; 30*47 cm; Hayati Görkey koleksiyonu...
(https://kentstratejileri.com/2023/09/05/izmirin-unutulan-sanatcilari-8-fuad-fuat-mensi-dileksiz/)
 
Fuat Mensi Dileksiz (1880-1965), natürmort; 1959...
(https://kentstratejileri.com/2023/09/05/izmirin-unutulan-sanatcilari-8-fuad-fuat-mensi-dileksiz/)
 
Fuat Mensi Dileksiz (1880-1965), natürmort; incirler...
(https://kentstratejileri.com/2023/09/05/izmirin-unutulan-sanatcilari-8-fuad-fuat-mensi-dileksiz/)
 
FUAT MENSİ DİLEKSİZ; KALBİMİZDESİN.
 
85 yıl yaşanmış kocaman bir hayat. Doğum yeri Tire değil, ama yaşamının noktalandığı yer Tire. Sonsuzluk uykusunun adresi de Tire. Beybaba artık Tireli kardeşleri ile koyun koyuna. Onu Tire’de önemli bir kuşak çok iyi tanıyor. Onun yaşadığı onca sıkıntılı hayatı biliyor. Onun yaşamı, bütün dünyanın felakete doğru hızla sürüklendiği yıllara denk gelen bir yaşam. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışına giden sürece ve üç padişahın tahta çıkışına tanıklık etmiş birisi o. Sonra da imparatorluğun küllerinden doğan bir yeni cumhuriyet. Kuruluşunda da emeği olan bir kahraman... Cepheden cepheye koşturan yılmaz bir savaşçı. Sonra da yeni cumhuriyetin gölgesinde yepyeni bir dünya... Onu derinden sarıp sarmalayan sanata olan tutkusunun peşinde bu kez kendi istikbaline yönelik bir hayat mücadelesi... Kurtuluş’ta verdiği mücadele kadar, bu kez de ideallerinin peşinde yürümüş, derken en sonunda yılların yorgunluğu sinmiştir içine.
 
Fuat Mensi Dileksiz (1880-1965); Aydın Ramazan Paşa Camii...
(https://kentstratejileri.com/2023/09/05/izmirin-unutulan-sanatcilari-8-fuad-fuat-mensi-dileksiz/ )
 
Fuat Mensi Dileksiz (1880-1965); Tarihi Kapı...
(https://kentstratejileri.com/2023/09/05/izmirin-unutulan-sanatcilari-8-fuad-fuat-mensi-dileksiz/ )

Fuat Mensi Dileksiz (1880-1965)
 
Tireli küçük bir çocuğa Fuat Mensi Dileksiz'in hediyesi
dir. Şimdi onun evinin duvarında asılı... (3)
 
Tire’de oldukça yalın ve mütevazı bir yaşamı sürdürerek geçer bundan sonraki zamanları. Koluna taktığı sepeti ile Tire’nin dar koridorlarında sakince süzülerek yürümeyi yeğler o anlarda. Üstelik anılarını da yüklenmiştir sırtına. O sepete konulan bir kaç maddiyatı umursamayan, ondan öte kendi ruh dünyasında her yönü ile doygun. Kolundaki sepete birilerinin koyduğu bir parça dünya nimeti onu akşam rahat uyutur. Koyan olmadı ise hiç fark etmez. O zaten aç değil ki. Sanatçı kimliği ile ürettiği eserleri alan birisi çıkarsa, cebi üç kuruş para gördü demek ki. Derekahve’nin mistik görüntüsüne tam uyan ve kimseye muhtaç olmadan noktalanan bir yaşam. Oysa senin çok önemli bir ressam ve heykeltıraş olduğunu, saymakla bitmez eserlerinin varlığını yıllar sonra öğrendik; ama sen hala bizim çarşımızın Beybabası idin. Yine de öylesin. Seni rahmetle anıyoruz Beybaba.

Dipnotlar:
(1)     Kaynak: Tire Kent Müzesi
(2)    Zahir Güvenli, Unutulmaya yüz tutmuş bir ressam Fuat Mensi Dileksiz, Türkiyemiz, sayı 44, Ekim 1984; bkz. Uzman Doktor Metin Özer-İzmirli kahraman heykeltıraş Fuat Mensi Dileksiz unutulmasın. https://kentyasam.com.tr/haber_detay.php?id=109053 
(3)     Tire'mizin çok renkli simalarından olan ve Marangoz Şakir olarak bilinen Şakir Değirmancioğlu'nun kızı; emekli öğretmen Neval Değirmencioğlu'na ressam Fuat Mensi Dileksiz tarafından hediye edilmiş bu tablonun önemli bir özelliği söz konusu imiş. Resme baktığınızda; vaktin sabah ya da akşam olduğu belli değilmiş. Neval öğretmenin çocukluk yıllarında "Ressam Dede" dediği Fuat Mensi, zaman zaman Marangoz Şakir'in evinde akşam yemeklerine gelirmiş. Özellikle yaprak sarmayı çok severmiş. Marangoz Şakir'in evi, Bedesten altında olup, Neval öğretmen çocukluğunda bu Ressam Dede'sini evine kadar götürürmüş. Ressam Dede de bir gün kendisine bir resim yapacağını;hangi tür resim istersin diye sormuş. O da çocuk haliyle manzara demiş. Şu anda bu resim, Neval öğretmenin odasında asılı... Kendisine katkısı nedeniyle teşekkürler...
 
Yazan: Hasan Doğan
Fotoğraflayan ve Düzenleyen: İbrahim Fidanoğlu