23 Mart 2023
İbrahim Fidanoğlu
Giriş
Karaburun yarımadası bizim için her zaman cezbedici
olmuştur; hele ki dağlarına ve derin vadilerine bahar gelmişse… Tarihsel arka
planı, insan kardeşlikleri üzerine binbir hikâyenin harman olduğu bu engebeli
coğrafya; şimdi karşı kıyıya çekilmiş, oradan atalarının anlattıkları hüzünlü
hikâyelerle bu yakaya bakan insanların düşleri; dağ başlarında terk edilmeye
ramak kalmış köy eskileri, arada bir hatırlayıp yazları uğrayan; şehirlerden ya
da sınır ötelerinden sökün edip gelmiş köylerin yeni ve “uzak” sakinleri; ölüme
yaklaşmış mübadil çocukları hepsi bu yarımadadadır. Her çınarın başında durup
nefes almak, saklı bir köşedeki yorgun bir Karaburun
çeşmesinden su içmek, makiliklere dalmak; gevenlerden, yeni baş veren mor
renkli güzelim karabaş otlarından ve orkidelerden hatır sormak bizim işimizdir.
Haydi o zaman yürüyelim arkadaşlar…
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Temmuz 2008)
Kaynarpınar İskelesi’nde kahvaltı
Bugün kendi
normalimizden daha kalabalık bir grupla yürüdük. Toplamda 6 kişiydik. Hava
sıcaklığı 15-16 derece civarındaydı; zaman zaman kuzeyli rüzgârların hafif
esintisinin etkisiyle durduğumuz anlarda azıcık ürperdiysek de Karaburun coğrafyasında yürümek için
oldukça güzel bir gündü. Sabah 10 gibi Kaynarpınar’daydık.
Karşıyaka ve Kemalpaşa’dan iki ekip halinde yola çıkan gezginler, Kaynarpınar’da denize alçak bir sekiden
bakan asırlık çınarlar altındaki daha önce de defalarca uğradıkları kır
kahvesinde buluşmuşlardı.
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
Ortalık ıpıssızdı.
Kahvede bir iki kişi dışında neredeyse bizden başka kimsecik yoktu. Denizde
hafif bir çalkantı, karşıda belli belirsiz Özbek
kıyıları, önümüzde Kaynarpınar
mendireğine bağlı irili ufaklı teknelerden oluşan bir manzaranın eşliğinde
keyifli bir kahvaltı yaptık.
(N.Fidanoğlu; Mart 2023)
(İzzet Berktaş; Mart 2023)
19.yy.da Kaynarpınar, Esendere, Boyabağ ve daha
ilerideki Saip Altı’nda yer alan derme
çatma ahşap iskelelerden; Karaburun
yarımadasının bu yakasının üzüm ve zeytin gibi yerel ürünleri, şimdi izi bile
kalmayan İzmir Körfezi’nin karşı
kıyısındaki (Deniz Bostanlısı’nın
hemen kuzeyinde) eski Menemen iskelesine
mavnalarla taşınırmış. Oradan alınan başka ürünler ise, bu yakanın ihtiyacını
gidermek adına dönüşte yine bu iskelelere indirilirmiş. Şimdi Kaynarpınar’ın bugünkü haline bakıp o
günleri ve o çileli yolculukları sadece hayal etmek bile ne kadar zor olsa
gerek? Çünkü kıyıdaki iskelelerin o günkü hallerinden eser bile yok hayal
edebilmek için…
(Mayıs 2019)
Kaynarpınar, Karaburun yarımadasının doğu
sahilinde su kaynaklarıyla bilinen ve bunu ismine taşımış bir küçük balıkçı köyü
aynı zamanda. Şimdilerde yazlıkçıların rağbet ettiği küçük iskele, muhtemelen Börklüce Ayaklanması’nı(1) bastırmak için 30.000
kişilik ordusuyla yarımadaya gelen Şehzade
Murat ve Beyazıt Paşa’nın
askerlerinin su ihtiyacını karşılamak için seçtikleri bir rota üzerinde yer
alıyor olmalıydı. Bugün Balıklıova-Gerence
Körfezi geçişi üzerinde yer alan Kozağaç
Çeşmesi’nden Kaynarpınar’a doğru
ilerleyen ve tarihte yaşanan olaylardan esinlenerek Cehennem Deresi olarak adlandırılan bu rota, Börklüce kuvvetlerinin yarımadada sıkıştırıldığı ve bugün Karaburun’un kuzey-batı ucunda yer alan Kanlıburun’a doğru sürüldüğü coğrafyanın
bir parçasını oluşturmaktadır.
Yeni Liman’dan Hasseki’ye
Kahvaltı sonrası bugünkü
yürüyüşümüzün başlangıç noktası, aynı zamanda; tepedeki Tepeboz köyünün deniz kıyısındaki limanı olan Yeni Liman’a doğru hareket ettik. Yeni Liman’a vardığımızda saat 11.15 gibiydi. Rıhtımı ele geçirmiş
Karadenizli balıkçı tekneleri sıra sıra dizilmişti. Kıyıda az sayıdaki
kahvehaneler ve lokantalarda hayat henüz uyanmamıştı. İskele kıyısındaki alana
arabayı park edip, hemen daha önceden belirlediğimiz rotayı takip ederek Hasseki yönünde yürümeye başladık.
(İzzet Berktaş; Mart 2023)
(İzzet Berktaş; Mart 2023)
Hasseki yönünden gelen dere yatağının denizle kavuştuğu noktaya
kadar bir süre kıyı boyunca yürüdük. Yürüyüşün başından itibaren peşimize
takılan Yeni Liman sakinlerinden iki
sokak köpeği, tüm zamanlı olarak bize eşlik etti; Bu noktada kupkuru dere
yatağı neredeyse bir azmağa dönüşmüş, deniz kavuşma noktasından yaklaşık 50
metreye kadar dere yatağından içerilere doğru girmişti. Dere kıyısında
ellerinde serpme ağlarla bekleşen birkaç kişi vardı; yaklaşıp birine sorduğumda
derenin sazlıklarla kaplı karşı kıyısında oynaşan kefalleri gösterdi. Biraz
ileriden bir demir köprünün üzerinden dere yatağının karşı kıyısına geçtik.
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
Dereye paralel ilerleyen
toprak yol, bir süre sonra denize doğru kıvrılarak önümüzde yükselen tepeye
doğru yöneldi. Belli ki rotamız oldukça keyifliydi; çünkü bunun ilk işaretleri,
hemen bu patikanın başında ve yan yana konumda karşımıza çıkıveren iki
gösterişli çınar ağacı oldu.
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
Patikayı izleyerek ilerlerken
solumuzda; en azından 100 senedir maviliklere bakan bir eski yıkıklığın
yanından geçtik. Çatısı içine doğru çökmüş, duvar yıkılmış; hatıllar birbirinin
üstünde ve sadece zamanında hiç sönmeyen bir ocak vardı sanki. Yanından geçtik
gittik. Patikanın sağında solunda çeşit çeşit sarı renkli yonca çiçekleri
açmıştı; kimisi tek katlı; kimisi ise katmerli taç yapraklarıyla oldukça göz
alıcıydılar.
(Mart 2023)
(Mart 2023)
Biraz ileride Karaburun yarımadasının karakteristik
bitkilerinden şifalı karabaş otları (yabani lavantalar) başladı. Mor renkli
çiçekleriyle yeni yeni uyanıyorlardı. Işığın ve kuzey rüzgârının boyun bükücü
etkisine açık olup olmamasına göre öbek öbek yeni hayatı karşılar gibiydiler.
Kupkuru gevenler de aşağı kalır mı hiç; bayırlardan aşağıya doğru sanki sımsıkı
toprağı tutarcasına yavaş yavaş yeşile dönen o kuru çalı halleriyle biz
buradayız der gibiydiler. Ve onların diplerine doğru saklanmış Karaburun
orkideleri; türlü renkte ve yapıdaki çiçek profilleriyle olağanüstü
güzellikteydiler.
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
Hasseki’ye doğru tepeyi tırmanırken kuzeyli esintilerin eşliğinde
burnumuzu yalayıp geçen, hafif ama baştan çıkarıcı kokularıyla ve sapsarı
çiçekleriyle katırtırnakları başladı yamaçlarda. Ne kadar çoktular? Sivri ve
dikensi dallarının ucunda biten göz alıcı çiçeklerine yanaşıp koklasanız dahi o
kadar iyi hissedemezdiniz kokularını. Bayır yukarı ilerledikçe, pembe ve beyaz
çiçekleriyle Girit ladenleri ve akyıldızlarla devam etti yürüyüşümüz.
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
Yamaçlardaki bir başka dikkati
çeken bitki ise, yumru köklere sahip ve her bahar belki de herkesten önce
topraktan baş verip, gelmekte olan baharın müjdecisi; kirli beyaz renkli
çiçekleriyle çiriş otlarıydı. Kimyanın hayatımıza bu denli müdahil olmadığı o
eski zamanlarda, çiriş otlarının yumru kökleri kurutulup un haline getirilir,
daha sonra suyla karıştırılarak yoğun bir mayi şeklinde ayakkabı
imalatçılığında yapıştırıcı olarak kullanılırdı. Kütlesel ölçekte üretimin söz
konusu olmadığı zamanlardı büyük ihtimalle o günler. Zamanla her şey değişti;
insanların tüketme alışkanlıkları ve nüfus da giderek farklılaştı. Geldik
bugüne; kimya her şeyin içine girdi; sonunda bizim de “kimyamız” bozuldu.
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
Tepeye yaklaştıkça
ardımızda bıraktığımız; mendireği ve Tepeboz’un
konumlandığı tepenin eteklerinden başlayarak denize dek yayılmış evleriyle Yeni Liman bütünüyle ortaya çıktı. Aynı
şekilde biz ve Yeni Liman’dan beri
bizimle birlikte yürüyen yol arkadaşımız iki köpek de (Akbaş ve Karabaş dedik
onlara), yükseldikçe aşağılardaki bahçelerde ve derme çatma kulübelerin
çevresinde bulunan köpeklerin dikkatini daha çok çeker olduk. Aşağıdaki köpeklerin
biteviye havlamaları, biz onların görüş açısından kayboluncaya dek sürdü.
Tepeye vardığımızda, geçmiş zamanların denizden gelebilecek korsan saldırılarına
karşı savunma refleksiyle bir vadiye sinmiş Hasseki
köyü çıktı karşımıza. Köyü uzaktan fotoğrafladık ve esas hedefimiz olan Yeni Liman üstündeki Tepeboz köyüne doğru yöneldik.
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
Çıktığımız tepe ile üzerinde
Tepeboz’un konumlandığı yükseltilerin
arasındaki vadiden Hasseki ve ötesine
doğru uzanan karayolunu aşmak için vadinin dibine doğru kuzeydoğu yönünde
inmeye başladık. Gevenler, henüz çiçeğe durmuş sakız kolonileri ve sık
çalılıklar arasından geçerek ve dik bir eğimle mücadele ederek yavaş yavaş dere
yatağına doğru indik.
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
Vadiden vadiye; Tepeboz’a doğru…
Dere yatağına indiğimiz
noktada; henüz uyanmamış hayıtların ardındaki düzlükte, kırık dökük onlarca arı
kovanı vardı. Hepsi parçalanmış durumdaydı. Ona bitişik konumdaki limon bahçesi
ise, çevresini saran elektrikli bir çitle koruma altına alınmış görünüyordu.
Bahçenin sınırını izleyerek Hasseki’ye
doğru ilerleyen asfalt yolu geçtik ve saygı duyulası yüzlerce yıllık zeytin
ağaçlarıyla karşılaştık. Diplerinde hayat bulmuş bir sürü gelincikle birlikte koyun
koyuna; gümüşi-kırmızı bir kardeşliği sürdürür gibiydiler. Bilge zeytin
ağaçlarının zamana dirençli eşsiz gövdeleri, burula döne şekilden şekle girmişlerdi.
Hele biri vardı ki; gövdesinin tam ortasında bir insan kafasının içine rahat
sığabileceği koca bir deliği sarıp sarmalamış gibiydi. Budandıkça yenileniyordu
hayat; mübarek gövdelerinde yeniden ve yeniden.
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
Biraz ileride, sanırım
bölgenin volkanik özelliklerinden kaynaklanan ve kömürü andıran siyahlıkta
kayaçlardan oluşan tabakalarla karşılaştık. Buradan alınan malzeme büyük
olasılıkla muhtelif yerlerde dolgu olarak kullanılmaktaydı. Tepeboz köyü vadinin ucunda ve tam
karşımızdaki tepenin başındaydı, ama bir hayli uzaktı daha.
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
Önce Tepeboz yönünden gelen dere yatağına
doğru yöneldik. Sık hayıtlar nedeniyle buradan devam etmek zordu. Bu nedenle
solumuzda yükselen sırta doğru ağır ağır tırmandık. Bir süre sonra, son derece
bozuk olsa da; iş makinaları tarafından açıldığını düşündüğümüz ve neredeyse Tepeboz’a kadar devam eden bir yol
düzlemine çıktık. Bu rotayı takip ederek önce bir su deposunun da bulunduğu
daha konforlu bir patikaya, daha sonra da hemen Tepeboz köyünün batı yönündeki bir düzlükte yer alan bir ulu çınar
ve dibindeki taştan yapılmış eski bir Karaburun
çeşmesine ulaştık.
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
Burası gerçekten
yürüyüşün en güzel mola yeriydi ve çeşmeden şırıl şırıl akan su, yerdeki kuru
çınar yaprakların arasından bulduğu yolu izleyerek çınarın alt düzlemindeki
eski bir havuza doğru boşalmaktaydı; oradan da sızarak daha aşağılara doğru…
Bir süre suyun sesini dinledik; kuşlardan ve arada bir duyduğumuz Tepeboz’un horozlarından başka ses seda
yoktu ortalıklarda. Bitmesini istemediğimiz bir andı; ruhumuzun arınma hali
gibi…
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
Tepeboz, neredeyse yaşlılar dışında tamamen şehirden ya da
yurtdışından gelen gurbetçilerden nasibini almış ve bu anlamda sosyal dokusu
orijinal haline göre oldukça farklılaşmış bir yerleşim… Çekirdeğindeki eski
evleri çepeçevre saran, denize nazır parsellerde yükselen gösterişli evlerin
neredeyse hepsi insansız durumda bu mevsim… Sezonda belki hayat bulur; ama
köyün sosyal hayatını sürekli kılacak herhangi bir işaret kalmamış köyde. Köyün
girişindeki eski cami de ıpıssız; sokaklarda dolaşan belki Suriyeli birkaç
inşaat amelesi dikkatimizi çekiyor; belli ki köydeki inşaatlar sürmekte.
Eskilerine yenileri ekleniyor.
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
Köyün altındaki
düzlükten evlerinin arasına doğru daracık geçitlerden birini takip ederek
ilerlediğimizde; evinin kapısının önünde, babası 7 yaşında mübadelede Selanik’ten göçüp gelen, 70’lerinde bir
teyze ile karşılaşıyoruz. Köyün boşaldığını, yaşlılardan başka kimsenin köyde
yaşamadığını anlatıyor teyze bizlere ve sonra yakınıyor; “Hep yabancılar doldu
köye. Otursalar evlerinde; ona da razıyız. Ama yaz dışında ara ki bulasın
evlerinde şehir kaçkınlarını…”
(Temmuz 2008)
(Temmuz 2008)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
Caminin karşısındaki bir
çeşme yalağının kıyısında soluklanıyoruz. Caminin avlu duvarında köyün eski
mezar taşlarından bazıları sökülüp duvara gömülmüş. Çeşmenin yanındaki bir
Atatürk büstü ise, olan bitenin sanki tek tanığı gibi… Ne camide, ne sokaklarda
ses seda yok. Bize de artık Tepeboz’dan
ayrılmak düşer.
(Mart 2023)
Tepeboz’dan Yeni Liman’a
Köyden ayrıldıktan
sonra, Yeni Liman’a doğru inen tali
asfalt yolu takip ederek bir süre yürüdük. Daha sonra zeytinlikler arasına
yönelen bir patikaya saptık. Aşağıda masmavi bir deniz; çevremizde çiçeklenmiş
türlü nebat; keyifle yürüyorduk. Önümüze papatyalar ve hindibalarla kaplı bir
çayır çıktı; bir de Arap sümbülleri… Bayırdan aşağı yürürken üzeri hala turunç
ve limonlarla kaplı bir narenciye bahçesinin kıyısından geçtik. Yeni Liman’a doğru yaklaşırken
rastladığımız; taşlarla tahkim edilmiş, bakımlı teraslarıyla dikkat çeken ve
denize doğru basamaklar şeklinde alçalan gösterişli zeytinlik için gerçekten
büyük emek harcanmıştı. Son derece bakımlı bahçenin denize nazır bir köşesinde
de küçük bir kulübe mevcuttu. Altları sürülmüş, hasat sonrası budanmış bakımlı
zeytin ağaçlarıyla bahçenin görünümü gerçekten dikkat çekiciydi. Gıpta ettik
doğrusu…
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
Yeni Liman’a iyice yaklaşmıştık. Sesimizi duyan köyün ilk
evlerinin bahçelerindeki köpekler havlamaya başlamıştı bile. Yürüyüşün başından
beri yanımızdan ayrılmayan Akbaş ve Karabaş ile birlikte, kontrollü bir şekilde
sessizce köye giriş yaptık. Evlerin arasından iskeleye ulaşan bir sokağı takip
ederek deniz kıyısına indik. Yaklaşık 3,5 saat ve 10 km. kadar Yeni Liman’dan Tepeboz’a dek; çevredeki tepeleri aşarak yürümüş, sonunda da Yeni Liman’da başladığımız yürüyüşümüzü
keyifle sonlandırmıştık.
(Mart 2023)
(Mart 2023)
Aybey, yürüyüş boyunca yanımızdan ayrılmayan yol arkadaşlarımızı ödüllendiriyor.
(Mart 2023)
Şimdi bir tek şey
kalmıştı geriye; kıyıdaki kahvehanede içecekler eşliğinde yorgunluk atmak ve
bizimle birlikte dağ tepe dolaşan yol arkadaşlarımız Akbaş ve Karabaş’ı
ödüllendirmek… Öyle de oldu; kahvehanenin hemen arkasındaki bakkaldan iki paket
sosisi alan Aybey, soluğu hayvanların yanında aldı. Bu an aslında onlarla
vedalaşma anlamına da gelmekteydi. Sosisleri afiyetle midelerine indiren Akbaş
ve Karabaş bir gölgeye çekilip dinlenmeye geçtiler. Bizim için ise, artık Yeni Liman’dan ayrılma zamanıydı.
(Mart 2023)
(Mart 2023)
Dönüş yolunda Akçakilise yakınlarında denize yakın bir
alanda bizi bir sürpriz bekliyordu. Hemen deniz kıyısında uzanan bir düzlük,
eflatun rengine bürünmüştü. Arabadan dikkatimi çekti bu durum; hemen durduk ve
bayır aşağı eflatun rengi çiçeklerle kaplı bu alana ulaştık. Manzara gerçekten
görülmeye değerdi ve sanki çektiğimiz bu fotoğraf günün kapanışında bir ödül
gibiydi bizler için. Doğanın bu hediyesini aldık, kabul ettik. Sanırım bu
eflatun rengi çiçek tarlası, yabani şebboylarla kaplıydı ve gün boyu
dolaştığımız başka hiçbir yerde bu manzarayla karşılaşmamıştık.
(Mart 2023)
(Mart 2023)
Yeniden arabaya binerek Gülbahçe’ye kadar devam ettik. Günün
kapanışı ve değerlendirmesi köyün merkezinde yeni açılmış olan bir kafeteryada
içilen çayların eşliğinde yapıldı. Gün verimli geçmiş; planlanan rotada yürüyüş
gerçekleştirilmiş, Kaynarpınar ve Yeni Liman molalarında kurulan sofralar
eşliğindeki sohbetlerde an zenginleştirilmişti. Daha ne isteyebilirdik ki? Nasip,
yeni hedeflere dedik ve İzmir’e doğru yola koyulduk.
Dipnotlar:
1.
Karaburun coğrafyasında Börklüce Ayaklanması’nın izleriyle ilgili bkz.
https://dagakactim.blogspot.com/2019/06/karaburundan-kosedereye.html
ve https://dagakactim.blogspot.com/2016/03/karaburunun-bati-yuzunde-dolasirken.html
ve https://dagakactim.blogspot.com/2014/11/karaburun-yarimadasinda-sonbahar.html
2.
Fotoğraflar, belirtilenler dışında gezi sırasında İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC