Şükrü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Şükrü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Aralık 2015 Çarşamba

YUNT DAĞI’NDA BİR AİOL KENTİ: AİGAİ



9 Aralık 2015
İbrahim Fidanoğlu

Güne Buruncuk’ta bir Aiol yerleşimi olan Larissa Antik Kenti’nin eteğindeki bir yol üstü kahvehanesinde sabah kahvaltısı ile başladık. Bu yıl bitmek bilmeyen bir yüksek basınç kâbusuyla yağmurdan ve kıştan uzak, ancak bunun yanında da baskılanmış ve hareketsiz havanın getirdiği yoğun kirlilik nedeniyle oldukça sıkıntılı bir atmosferle birlikteyiz uzun zamandır. Böyle bir kirli bir havada en azından şehirlerden uzakta olmak yine de bir şanstır diyerek koyulduk yollara. Bugünkü rotamız çoğunlukla Aiol coğrafyası olacak. Hedefimiz ise kıyıdan oldukça içerlerde; Yunt Dağı volkanik kütlesinin sarp tepelerinden birisi olan Gün Dağı’nın zirvesinde kurulmuş Aiol yerleşimi Aigai Antik Kenti… Canımız nerede isterse orada duracağız, döşeme yoldur, Kapıkayası’dır, Yunt Dağı’nın dağ köyleridir demeden kenarda köşede bakılacak ne varsa bu coğrafyada; günlerin iyice kısaldığı bu dar zamanda bir şekilde hepsine bakmaya gayret edeceğiz.

 
Yunt Dağı'nda Kocaçay Vadisi

Yunt Dağı, kütlesel olarak bakıldığında Dumanlı Dağ ile sınırını oluşturan Güzelhisar Çayı’nın kıyısından başlayarak kuzeydoğuya doğru tedrici olarak artan yükselme eğilimi, insanda sanki kuzeydoğu yönünden Çandarlı Körfezi’ne doğru eriyip akmış hissini veren yapısal görünümü ve bunun yanında çekirdeğini oluşturan volkanik yapısıyla öne çıkan ilginç bir coğrafyayı kapsıyor. Andezit, bazalt; yer yer mika şist ve kireç taşı oluşumlarla neredeyse birçok jeolojik yapıyı içinde barındıran bu dağ kütlesi, Çandarlı Körfezi’nden Soma, Kırkağaç ve Akhisar havalisine kadar uzanan oldukça geniş bir alanda kendini gösteriyor. Dağın jeolojik yapısına uygun şekilde gelişen bitki örtüsü çeşitliliği içinde kızılçamlar, yoğun olarak meşeler ve pırnar meşeleri, melengeçler, keçilerin bayıldığı kesme çalıları, zeytinlikler, ahlat armutları, son zamanlarda Osmancalı, Türkmen, Ortaköy düzlüklerinde geliştirilen kara üzüm bağları dikkat çekiyor.

 
Karakuzu köyü yakınlarında Güzelhisar Çayı'nın Dumanlı Dağ yönünden gelen diğer kolu
 (Fotoğraf: Nisan 2011-İF)

Şakran’ın arka dünyasına sarkarak Aigai Ören Yeri odaklı gerçekleştirdiğimiz gezimize; sabahın erken saatlerinde ulaştığımız İzmir-Çanakkale asfaltı üzerindeki Şakran-Yunt Dağı Köseler sapağından dağa ve doğuya doğru kıvrılarak başladık. Son yıllarda yapılan dev boyutlardaki F Tipi Şakran Cezaevi Kompleksi’nin yanından seyirtip yukarı doğru tırmanırken, neden bu kadar çok ve büyük hapishanelerimiz var diye hayıflandık. Hapishanelere sığmıyordu suçlular; tıkıyordu içeri güçlüler… Bu nasıl bir sarmaldı Tanrım? Barolar Birliği başkanlarından ve aynı zamanda öğretim üyesi rahmetli Prof. Dr. Faruk Erem vardı eskilerde. Ankara Sanat Tiyatrosu’nda sahnelenen onun bir oyununu izlemiştim; ismi her şeyi anlatıyordu: “Suçluyu kazıyınız; altından insan çıkar!”

 
Kapıkaya'dan Yunt Dağı volkanik kütlesine bakış

Bugün iyi şeyler düşünmeliydik; çünkü sessizliğin ortasında; sadece doğanın kendi sesi vardı bize eşlik eden. Bu da kendimizi iyi hissetmek için yeterli bir nedendi. Hapishanenin tam karşısına düşen gölet, suyun en az olduğu bu mevsimde bile bu kez bana biraz daha büyümüş gibi geldi; ama nedenini anlayamadım. Tırmanmaya devam ettik. 

 
Kapıkaya'dan Şakran Düzlüğü'ne bakış

Yunt Dağı’nın yukarılarındaki Türkmen köylerine doğru kıvrıla kıvrıla ilerleyen yol bizi adıyla müsemma kapı gibi dev bir kayanın ortasından geçerek Kapıkaya köyüne getirdi. Andezit ve bazalt taşlarla yapılmış köyün eski evleriyle çevrili meydana sabahın mahmurluğu çökmüştü sanki. Meydana bakan evlerden birinin önündeki bankta oturan iki yaşlıdan başka ortalarda kimsecik yoktu. Arabayı meydana bırakarak biraz aşağı kotta yer alan Kapıkayası’na doğru yürüdük.

 
 Bir kale burcunu andıran Kapıkaya kayalığı

 
 Kapıkaya köyü girişindeki sulama amaçlı kullanılan gölet

Kapıkaya

Kapıkaya, Şakran Düzlüğü’ne hâkim bir noktada; yaklaşık 300 metre yüksekliğinde bir kaya kütlesi. Neredeyse bir kaleyi andıran kaya kütlesinin ovaya doğru uzanan bir burç şeklindeki en ileri noktası, ovaya doğru oldukça dik bir şekilde inen bir uçurumla sonlanıyor. Tam bu noktadan çevredeki topografyayı izlemek son derece keyifli… Açık bir havada özellikle Çandarlı açıklarındaki Corciyo Adası’na kadar uzanan bir ufuk hâkimiyetine sahip olması nedeniyle iyi bir seyir terası işlevi görüyor. Ne yazık ki, yüksek basınç nedeniyle oluşan havadaki pus, ufka dair görüşümüzü engelliyor.

16 Temmuz 2015 Perşembe

GÖKBEL COĞRAFYASI'NDA BİR GİZEMLİ YERLEŞİM: GERGA



KIRSALDA ARAYIŞ

GERGA

15 Mayıs 2015
İbrahim Fidanoğlu

Giriş

Karya bölgesinin en ilginç coğrafyası Gökbel’de; jeolojik zamanların hikâyelerini de içinde taşıyan benzersiz bir vadinin içinde dolaştık bugün. Magmanın yeryüzüne yükselerek zaman içinde katılaşıp basınç ve sıcaklık altında başkalaşarak oluşturduğu granit katmanların atmosferik etkilerle aşınarak oluşturduğu; Çine Çayı ve kollarının aktığı vadiden ve onun arka dünyasındaki hikâyelerden söz ediyoruz. Bir jeopark görünümündeki coğrafyada insan dolaşırken, gerçeküstü bir dünyada olduğu sanısına kaptırıyor kendini. Yakınmış gibi gözüken hedefler, o anda görünmeyen ve sırtı tırmandığınızda aniden ortaya çıkıveren vadilerle sizden uzaklaşıyor. Böyle bir masal dünyası; Madran ve Beşparmaklar arasındaki coğrafya…

 Alabayır Köyü'nden Çine Baraj Gölü'nün görünüşü

Gerga  yürüyüş rotası
(Google Earth'de çizilmiştir. by MYC)


Çine’nin arka dünyası, bugün Madran Dağı’nın eteklerine kadar dayanmış; bir zamanlar eski Çine-Muğla yolu üzerinden izlenebilen Roma döneminden kalma bir su kemerinin parçası olan İnce Kemer Köprüsü’nü de yutmuş bulunan Çine Baraj Gölü’nün kıyısından başlıyor. Sonra tırmanıyor da tırmanıyor; Madran Dağı’nın kuytu köşelerinde, birbirinin nerdeyse aynı, dev gnays kayalarla kaplı benzersiz görünümlü vadilerinde kaybola kaybola Gerga’yı arıyor; işte biz onlarız bugün…

Gerga
 Gezginler, Gerga Tapınak Alanı'nda tapınağın önünde...

Çine kırsalında bir yalnız köy; Gerga yada Gergakome


Madran Dağı, bir yandan Çine’nin, diğer yandan Bozdoğan Kasabası’nın sırtını dayadığı; iki yakasında uzak Karya yerleşimlerinin yer aldığı yaklaşık 1800 metre yüksekliğinde bölgenin önemli bir dağıdır. Çine Kasabası’nı Muğla yönünde geçince Eski Çine’den önce Madran Dağı’na doğru Gerga 15 km. yol levhasını görürsünüz. Sanırsınız ki; 15 km. sonra Gerga diye bir antik yerleşim sizi beklemektedir yukarıda… Ancak kazın ayağı, hiç de öyle değildir. Önce 15 km.lik asfalt yolu tamamladığınızda Kırsakallar Köyü’ne ulaşırsınız. Sizin için bir seçenek daha vardır; o da asfaltın devamında; Kırsakallar Köyü’nden yaklaşık 4 km. kadar sonra Alabayır Köyü’ne kadar gitmek… Gerek Kırsakallar’dan ve gerekse Alabayır Köyü’nden; aracınızı uygun bir yere bıraktıktan sonra baraj gölüne doğru pek de belli olmayan ve rehbersiz her zaman kaybolmaya müsait bir coğrafyada ilerleyerek yaklaşık 2-3 km. kadar sonra Gerga’nın ilk yerleşim izlerine ulaşırsınız. Tabii ki; hala kaybolmadıysanız… Ama bu sizi korkutmasın; Çine’nin arka dünyasındaki bu saklı vadilerde kaybolup yeniden yolunu bulmanın da ayrı bir keyfi vardır. Bence tadını çıkarmak gerek…