KEÇİ
KALESİ ya da LAZARUS MANASTIRI
26 Nisan 2019
İbrahim Fidanoğlu
Giriş
İzmir’den Selçuk’a doğru
ilerlerken, Belevi yakınlarında yolun
sağında ağırlıklı olarak kireç taşı oluşumlu bir dağ kütlesi ve onun yalçın
kayalıkları üzerinde yükselen bir Ortaçağ kalesi dikkat çeker. Sözünü
ettiğimiz; Alaman Dağı ve onun doğuya
bakan bir tepesinde Bizans’ın Laskarisler
Dönemi’ne tarihlenen Keçi Kalesi’dir.
Aslında geçmişin izleri salt bunlarla da sınırlı değildir ve hikâye bu kale ile
başlamaz. Arkasında; Hıristiyan keşişlerin Sina
Çölü’nden başlayarak manastırlarda sürdürdükleri münzevi yaşamların
vardığı; dayanma, sabır ve adanmışlığın uç (aşırı) örnekleri olan ve benliği
inkâr etme ve ona karşı koyma yolunda, hayatlarını yüksek bir sütunun tepesinde
sürdüren sütun azizlerinden (Stylites)
birinin hikâyesi saklıdır.
Alaman Dağı'ndan Keçi Kalesi'ne doğru...
Son düzlükten Alaman Dağı'na bakış
Alaman Dağı florasından; peygamber çiçeği ya da dağ karanfili
Keçi Kalesi'ne kuzeybatıdan bakış
Keçi Kalesi-Gallesion yürüyüş rotası
(Google Earth'de çizilmiştir. Çizen: MYC)
Keçi Kalesi-Gallesion yürüyüş rotası
(Google Earth'de çizilmiştir. Çizen: MYC)
Defalarca çıktığımız,
ama bir türlü yayla formatındaki arka yüzüne doğru sarkıp da oralarda neler var
diye bakamadığımız Alaman Dağı’nın
başka köşelerinde dolaştık bugün. Bu haftaya sığdırdığımız iki yürüyüş
etkinliği, bahardaki artan verimliliğimizin bir göstergesi gibiydi bizim için. Hatundere vadilerinden sonra, yüzeyde
hala belirgin kültür yapıları, bereketli hikâyeler ve baharla birlikte coşmuş Alaman Dağı’nın zengin florası, gün boyu
yürüyüşü tatmin edici bir çizgide tuttu hep. Oldukça sıcak bir havada
başladığımız tırmanışımız, yukarılara çıktıkça esen serin rüzgârlarla hayat
buldu.