TAŞRADAKİ BİR KARIA YERLEŞİMİNDEN MENDERES’İN GÜNEYİNDEKİ AYAN
KULELERİNE BİR YOLCULUK
6 Kasım 2015
İbrahim Fidanoğlu
Bugün Boz Menderes’in güney kıyısı boyunca seyrederken bir dizi köy ve
kasabanın içinden geçilir. Madran Dağı’na doğru yükselen yamaçlarda konumlanmış
yüzlerce yıllık köyler, onların ovaya sarkmış ve balbalları andıran yazısız
mezar taşlarıyla dikkat çeken eski mezarlıkları, yeryüzünün üstüne ve altına
dair hikâyeleri hatırlamaya teşvik eder insanı.
Harpasa Kalesi'nden bereketli Menderes Ovası'na bakış
Binlerce yıllık kadim geçmişinde saklı tarihiyle bu topraklar, İlkçağ’da;
Batı Anadolu’da Karia diye tanımlanan coğrafyanın bir parçasıydılar. Her ne
kadar silik de olsalar; taşrada örgütlenmiş bu kentlerden; Madran Dağı’nın
kuzey yüzünde Yenipazar yakınlarındaki Orthosia,
Dalama’nın arka dünyasında yer alan ve bugün Madran Dağı’nın geçit verdiği bir
vadiyi izleyerek, Çine-Topçam Baraj Gölü’nün kıyısından dolaşıp Dalama’ya
ulaşan rota üzerindeki yeri belirsiz Koskinia,
Kavaklıdere-Bozdoğan geçişinde Karia’nın en uzak noktalarından birinde; şimdiki
Derebağ Köyü’nde yer alan Hyllarima
ve Arpaz’ın sırtını dayadığı tepenin üstündeki Harpasa Madran Havzası’na dağılmış Karya yerleşimlerinden önemli
bir kaçıdır.
Harpasa Kalesi'nin bulunduğu Arpaz üstündeki Hisar Kale'nin uydudan görünümü
(Google Earth'den alınmıştır.)
(Google Earth'den alınmıştır.)
Harpasa yada Arpasa
Bizim bugünkü konumuz olan Harpasa
yada Arpasa, Nazilli-Bozdoğan
yolunda; Büyük Menderes’in iki önemli kolundan biri olan ve Bozdoğan yönünden,
kendi adıyla anılan bir barajın ardından soluklanarak bu topraklara ulaşan
Akçay’ın hemen güney kıyısında yer alan bir tepenin üstünde kurulmuştur. Hisar
Tepesi olarak anılan bu tepenin eteklerinde ise, Osmanlı’nın gerileme döneminde
gücü yerel otoritelerle paylaştığı Ayanlık Dönemi yerleşimlerinden olan ve
tipik kule yapısıyla dikkat çeken Arpaz
yer almaktadır. Harpasa’dan bozunarak
anlamlı bir şekilde Arpaz’a dönüşen bu kadim yer; ne yazık ki, yer isimlerinin
anlamsızca değiştirilmesinin kurbanı olmuş ve bugün artık Esenköy adını almıştır.
Hisar Tepesi sırtlarında bir yaşlı meşeyi saygıyla selamladık.
Esenköy’e girdiğimizde hava oldukça güzeldi. Pastırma yazının sürdüğü şu
günlerde Harpasa’nın bulunduğu Hisar Tepe’ye; üstelik de hemen
eteklerinde çokça yer alan koyun ağılları nedeniyle köpek baskısının da
etkisiyle epey enerji tüketerek ulaştık. Harpasa’nın
günümüze ulaşan en önemli kalıntıları, kentin akropolü görünümündeki tepedeki
yerleşimi kuzeyden çeviren sur duvarlarıyla şimdi sahnesinde bir su deposunun
bulunduğu yaklaşık 2500 kişilik tiyatrosu… Yeryüzü yapısı itibariyle tepe gnays
kayalarla kaplı diyebiliriz. Zaten iç ve dış kaleden oluşan surların malzemesi
de bu yerel kayaçlardan elde edilmiş. Zaman zaman tepedeki surlar yıkılmış olsa
da, temel izleri boyunca neredeyse tamamen takip edilebiliyor. Ancak, yukarıda
da belirttiğimiz gibi günümüze ulaşan en gösterişli ve sağlam sur duvarları Harpasa’nın kuzeye bakan yüzünde yer
alıyor.
Harpasa'nın tepeye doğru rastladığımız ve bir burca ait olduğunu düşündüğümüz ilk duvar parçaları
Harpasa'dan ovaya doğru bakış; solda bir burç kalıntısı
Duvarın dış yüzündeki muntazam işçiliğin izleri