Nazım Hikmet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nazım Hikmet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Aralık 2012 Perşembe

SELATİN’DEN HALKAPINAR’A; “AYDIN DAĞLARI’NI AYNI GÜNDE İKİ KEZ GEÇTİK”


13 Aralık 2012
İbrahim Fidanoğlu

Bu yıl, yüzünü İzmir’de oldukça geç gösteren kışın; hızlı başlayan ve aşağı yukarı iki haftadır sürekli yağan sağanak yağmurları nedeniyle, ara verdiğimiz yürüyüşlerimize yeniden başladık. Güneşli, ancak soğuk bir günün erken saatlerinde Bornova’dan yola çıktık. Bugünkü rotamız; Aydın Ortaklar’a 12km uzaklıktaki 800 yaşındaki tabii anıt çınar ağacının da bulunduğu, İzmir – Aydın otoyolunun hemen üstünde yer alan ve tünele adını vermiş Selatin Köyü idi.

Selatin köyü
 Selatin köyü

Kahvaltı molamızı Belevi Köyü’nün merkezindeki kahvehanelerden birinde; yeni yakılmış sobanın başında yaptık. Dışarıda hava sıcaklığı 80C civarındaydı. Güneşli olmasına rağmen dışarıda sabah ayazı vardı. Yaklaşık 1 saat kadar köy meydanında oyalandık; daha sonra Selçuk – Çamlık üzerinden Ortaklar’a doğru hareket ettik.

İsmini 600 yıllık “yârin yanağından gayrı her şeyde, her yerde hep beraber diyebilmek için(1) yapılmış bir kavganın hatırasından alan Ortaklar’a; oradan da 12 km uzaklıkta bulunan Selatin Köyü’ne saat 1o gibi ulaştık. Sabah sabah sırt çantalarıyla; 800 yıllık can çekişen yaşlı çınar ağacının da bulunduğu ıssız köy meydanında dolaşan yabancıları gören kahveci, şaşkın şaşkın bize baktı kaldı. Ona merhaba deyip, köy çıkışında yeni konulmuş “Tire 25 km” levhasına doğru yaklaşık 10.15’de yürüyüşe başladık.

Selatin-Halkapınar yürüyüş rotası 19 km
Selatin-Halkapınar yürüyüş rotası 19 km
(Google Earth'de çizilmiştir. by MYC)

Aydın Dağları’nın geçişleri ile ilgili Kurtuluş Savaşı’na ve daha önceki dönemlere ait buralarda çok öyküler anlatılmaktadır. Bunlardan biri de daha öncelerde köye uğramışlığımda, köylülerden dinlediğim Selatin’e ve onun isminin kökenine dair bir söylencedir.

Giderken...

Osmanlı döneminde Ayanlara kafa tutan eşkıyalık mekanizmasının geliştiği bu dağlarda, haksızlığa boyun eğmeyen ve erkek kılığında zeybeklik eden Zal Hatun isminde bir genç kız varmış. Ömer Seyfettin’in Yalnız Efe öyküsündeki temayı andırır şekilde; hiç kimse ve hiçbir efe bu civarda onun bileğini bükemezmiş. Gel zaman git zaman, bu dağlarda namı yürümüş gitmiş. Ama ne yazık ki; eşkıyalar arasında onu çekemeyenler de varmış. Günün birinde; bir şekilde kadın olduğu ortaya çıkınca çalı kakıcı efelerden bazıları Zal Hatun’u yok etmeye karar vermişler. Bundan sonrası halkın vicdanında şekilden şekle bürünmüş. Kimine göre Zal Hatun bir şekilde erenlere karışıp bu dağlarda kaybolup gitmiş, kimisine göre de kahpece bir tuzakta “bizim aramızda kadına yer yok” diyen çalı kakıcılar tarafından öldürülmüş. Bu öykü her ne şekilde biterse bitsin; halkın dilinde anlatıla anlatıla böyle bir söylenceye dönüşmüş ve bu köyün ismi de Zal Hatun’dan bozunarak Selatin’e dönüşmüş. Ama doğru, ama yanlış; söylence bu… Bize de anlatması düşer.