28.Nisan 2013
İbrahim Fidanoğlu
Güneşli bir bahar günü
Tire –Selçuk yolundan Başköy’e doğru yola çıktık. Amaç bahardan çok yazı
andıran bu güzel günde Aydın Dağları’nda avarelik etmekti biraz. Başköy’e
gelmeden Aydın Dağları’na doğru Güney yönünde Habibler Köyü’ne giden yola
saptık. Tırmanışla geçen belli bir süreden sonra Aydın Dağları’nın ara yüzünde
yer alan ve göz alabildiğine incir ağaçlarıyla bezenmiş derin vadilerle yüz
yüze kaldık.
Habibler'e doğru Aydın Dağları geçişi
Küçük Menderes Ovası’na
en tepeden baktığımız son noktadan sonra yolumuzu Habibler’e çevirdik. Önceki
yıllarda geleneksel olarak düzenlenen Mahya şenliklerinde çıktığımız Çaldede
zirvesine doğru uzanan o güzelim vadileri izlemeye doyamadık bir süre.
Erguvanlar buralarda da geçmek üzereydi. Karşımızda Çaldede zirvesi bütün
tepelerin ardında ihtişamı ile uzaktan da olsa seçilebiliyordu.
Habibler yolundayız; ardımızda Çaldede'nin uzaktaki zirvesi
Habibler, Kurtuluş Savaşı sırasında Yunan
işgalinin hüzünlü hatıralarını, Germencik’e uzanan yolun üstündeki köyün kahvehanesinin
bulunduğu düzlükte yer alan ve tamamen unutmayanların çabası ile dikilmiş
mütevazı bir abidede somutlaştırmış.
Habibbler'de bize hikayeyi anlatan köylü ve arkasındaki mütevazı abide
Yunanlar,
işgalin son günlerinde Aydın’ın kurtuluş günü olan 7 Eylül’e doğru bu
toprakları terk ederlerken köyün erkeklerini topladıkları camide acımasız bir
katliam gerçekleştirmişler. Abide, hatırlayanlara kurtuluşu ve bu toprakların
yeniden nasıl kazanıldığını bir kez daha hatırlatıyor.
Habibler'de suyu akmayan Paşa Çeşmesi
Köyün
Tire yönünden girişinde çalılar arasında kaybolmuş eski bir çeşmenin
kitabesinde yazanlar ise bir başka hatırayı gözümüzde canlandırıyor. Çalıları
kaldırarak okuduğumuz kitabede aynen şöyle yazıyor:
“Cumhuriyet’in
mübarek eserlerinden Vilayet Hususi İdaresi’nin ve köylünün büyük yardımile açılan Tire Çamköy Germencik
yolunun hatırası olmak üzre Vali
Kazım Paşa zamanında yaptırılmıştır. 1933”
Paşa Çeşmesi'nin kitabesi
Cumhuriyet
döneminin ilk yıllarında kıt kaynaklarla bir kalkınma seferberliği başlatan
devrimin temsilcilerinin, taşrada yarattığı bir bayındırlık hamlesinin
nazarlığı gibi duruyor Aydın Dağları’nın geçişlerinde. İzmir’in çalışkan Valisi
Kazım Dirik’in görev zamanlarına denk düşen bu dağ geçişleri ile ilgili
bayındırlık faaliyetleri, genellikle ince bir düşünce ile çeşme veyahut tak
gibi sanat yapıları ile taçlandırılmış. Yeni bir çağın mimarlarının bu tarz bir
tutuma sahip olmaları da anlaşılır bir şey olsa gerek diye düşünüyor insan.
Yalnız
çeşmenin bugünkü halini anlatmak inanın çok zor. Çünkü her yanı sarmış
çalıların arkasında kalan çeşmeyi fark edebilmek bile bugün çok zor. Ayrıca
çeşmenin akmayan suyu, sökülmüş musluğu ve harap olmuş yapısı da bunların tuzu
biberi sanki.
Hıdırbeyli girişindeki kuyu ağzı
Aydın
Dağları’nı Büyük Menderes’e doğru aşarken; avareliklerimiz, bu şekilde
hüzünlerle de kesiliyor zaman zaman. Ne diyelim; yolcu yolunda gerek.
Habibler’den sonraki köy Dampınar’ın içinden geçiyoruz. Hıdırbeyli’ye doğru
iniyoruz.
Hıdırbeyli girişindeki kuyu ve lahit
Hıdırbeyli, hemen Germencik’in üstünde yer alan
küçük bir kasaba… Aydın Dağları’nın hemen eteklerinde konumlanmış. Girişinde
yer alan bir kuyunun yüzyıllarca kullanılmışlıktan aşınmış giriş ağzının taşını
ve hemen yanındaki Roma döneminden kalma mermer lahdi fotoğraflayıp yolumuza
devam ettik. Germencik yönüne dönüşümüzde hemen sağımızda köşede; yeni
yapraklanmış dut ağaçlarının altında, koyu gölgeli kahvehane vardı. Ancak,
Habibler’deki molamız nedeniyle yeniden durmadık; bu güzel mekânı aklımızın bir
köşesine not ettik.