Tevrat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tevrat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Ağustos 2012 Perşembe

Bergama’nın “Gâvur” Mahalleleri(*)


İbrahim Fidanoğlu

Bergama, tarihsel arka planı ile İzmir’in öne çıkan kasabalarından birisidir. Helenistik dönemde Büyük İskender’in ardılları tarafından Bergama Krallığı adı altında örgütlenen şehir, en büyük gelişim düzeyine bu çağda ulaşmıştır. Keçi derisinden elde edilen parşömen kâğıdının ilk kullanıldığı yer olan Bergama, bu dönemde kütüphaneleri, tapınakları, sağlık yapıları, tiyatro ve diğer etkinlik alanlarıyla kültür ve sanat alanında kendi tarihsel doruğuna ulaşmıştır. Takip eden dönemlerde de her zaman önemli bir yerleşim merkezi olmakla birlikte eski önemini nispeten yitiren kent, zamanımıza daha yakın çağlarda da kozmopolit demografik yapısı ve kent içinde farklı mahallelerde kümelenmiş kültürel yapılanmaları ile dikkat çekmektedir.

Resim–1: Rum ve Yahudi Mahallesi’ni ayıran Bergama çayı ve Kızıl Avlu altındaki tüneller

Rum Mahallesi ve Domuz Alanı
Kozak Yaylasından gelip aşağıdaki ovada Bakırçay’a karışacak olan Bergama (Selinus) Çayı, Osmanlı Döneminde Rum ve Yahudi Mahalleleri’nin sınırını çizmekteydi. Akropol’ün eteklerinde uzanan Rum Mahallesi, zamanında bir sosyal etkinlik alanı olarak işlev gören Domuz Alanı diye adlandırılan bir meydanla öne çıkmaktadır. Bu alan, Rum Mahallesi’nin merkezi gibidir. Selinus Çayı üzerinde yer alan köprülerden biri olan Tabak Köprüsü’nden geçilerek Tabak Köprü Caddesi yoluyla yukarı doğru Rum Mahallesi’ne ve bu meydana ulaşılmaktadır. Bergama’ya hâkim bir yükseklikte yer alan ve üzerindeki geniş kullanım alanı ve çevresinde yer alan yaşam mekânları ile Domuz Alanı, bugün itibariyle oldukça iyi korunmuş durumdadır. Meydanda yer alan ve en az 150 yıllık dev fıstık çamlarının altında yazın geniş bir gölgelik alan oluşmaktadır. 19.yy.da Bergama’ya yüksekçe bir düzlemden bakan bu alanda, Kafeneon Attalos isimli bir Rum Kahvehanesi bulunmaktaydı. Burası, Rum ahalinin toplaşıp vakit geçirdiği hoş bir mekândı. Eski Belediye Başkanı Sefa Taşkın zamanında iyi niyetli bir restorasyon hamlesi ile yeniden düzenlenen bu meydanda, ovaya bakan cephede yer alan bu eski Rum Kahvehanesi, aynı amaca yönelik olarak derlenip toplanmış durumdadır. Şimdilerde Bergama Ticaret Odası tarafından işletilen bu bina, kafeterya ve restoran olarak hizmet vermektedir. Bu yapının hemen solunda yer alan diğer taş yapının restorasyonu ise bu günlerde Bergama Ticaret Odası tarafından sürdürülmektedir.

Resim–2: Domuz Alanı ve “Cafeneon Attalos”

Alana halk arasında Domuz Alanı denmesinin nedeni, büyük ihtimalle bu meydanın Rumların bolca tükettiği domuz eti ihtiyacını karşılamak için domuzların satıldığı ve paylaşıldığı bir alan olmasıdır. Domuz eti yemeyen 19.yy. Bergama’sının Türk ve Yahudi Mahallelerinde yaşayan ahali tarafından alana bu yüzden bu isim konmuş ve benimsenmiş olmalıdır. Asıl ilginç olanı da, yıllar geçse de bu alanın halkın hafızasında hala bu adla anılmakta oluşudur.

Meydana açılan çok sayıda yol, bizi birçok Rum evinin yer aldığı, hepsinin ayrı bir öyküsü ve iç parçalayıcı dramı olan, eski ve yeni sahipleri mübadillerinin yaşadığı daracık sokaklara sürükler. Kimi iki katlı, kimi tek katlı, üzerlerinde 19. yüzyılın ikinci yarısına ait tarih ve isimlerin kazındığı yapılardır hepsi. O yüzyıllarda az sayıda olsa da Ermeni sakin de bu mahallede yaşamıştır. Genellikle 4 – 5 basamaklı bir merdivenle çıkılan, iki kanatlı demir parmaklıklı giriş kapısından evin ana girişine ulaşılan bu yapılarda, merdivenin sağladığı yükseklik imkânı ile alt katta bir bodrum katı yaratılmış durumdadır. Burası çoğunlukla kiler yada depo amaçlı olarak kullanılmıştır. Üstte esas yaşamın sürdüğü bir yada iki kat yükselmektedir. Pencere ve kapılar, üç kenarı taştan söve ile çevrilmiş, demir kepenkli yada değil, ama taş yada tuğladan kemerleri ile ustasının elinden dökülmüş ince bir zevki temsil etmeye yorgun olsalar da devam etmektedirler.

Resim–3: 14 Eylül İlköğretim Okulu karşısındaki eski Rum Okulu’nun girişi

Sokak aralarından Kızıl Avlu’ya doğru inerken, Domuz Alanı’nın hemen alt sokaklarının birinde, 14 Eylül İlköğretim Okulu’na ve okulun bahçesine bitişik konumda, yıpranmış durumda olsa da mimari tarzı ile dikkat çeken büyük bir Rum yapısına rastlarsınız. Binanın yan sokağa bakan ve iki taraftan merdivenlerle çıkılan mermer giriş kapısının üstündeki açık vaziyetteki bir kitap kabartması ve iki yanda yer alan çelenkler yapının okul olduğuna dair işaretlerdir. Rum mahallelerinde kilise ve okulu birlikte düşünmek gerektir. Okulun bahçesinde yer alan kilisenin granit sütunlarından birisi bu konudaki kanaatimizin delilleri gibidir. Okulun yerinde bir kiliseyi düşünsek, bunun hemen yanında yer alan iki katlı yapı da Rum döneminden kalma bir okul yapısı olmalıdır. Mübadele sonrasında Rum kiliseleri genellikle bakımsızlıktan harap vaziyete gelmiş ve nihayetinde yıkılarak okul yapılmıştır. Bu kilisenin de akıbeti aynı olmalıdır. Bu alanda yer alan kilisenin adı, kaynaklarda Aya Teodari Kilisesi olarak verilmektedir. (1)