BÖLÜM-2
HERŞEYİN DOĞDUĞU YER;
CUSCO
İbrahim Fidanoğlu
(27 Ocak 2010- 8 Şubat 2010)
Dünyanın Göbek Deliği; İnkaların Başkenti Cusco’da
Cusco’nun
İnkalar için ne anlama geldiği aslında anlamında gizli; İnka dilinde Cusco, “göbek deliği” anlamına geliyormuş.
İnkalar dünyanın bu delikten nefes alıp verdiğine inanırlarmış. Yani yaşayanlar
için hava kadar, su kadar kutsal bir şehir burası, yaşadıkları yer adına. Öyle
ilginç bir coğrafyaya sahip ki buralar; biz havaalanına ilk indiğimizde
yaklaşık 3400 metrelik yüksekliği nedeniyle fiziksel dengemizi alt üst eden,
ancak koka denilen o mucizevî bitkisi ile dermanını da bağrında taşıyan
Cusco’da konakladığımız 5 yıldızlı Otel Eco İnn’in kapısından girer girmez
dayadılar burnumuzun dibine koka çaylarını. Yükseklik hastalığına karşı
direnebilmemizi belki de günde 5-6 bardak içtiğimiz bu koka çayları sağladı
diyebilirim. Çünkü diüritik özelliği nedeniyle, koka çayı yükseklikle birlikte
değişen kandaki oksijen ve basınç dengesinin yeniden kurulmasına yardımcı oldu.
Yüksekliğin fiziksel organizmamız üzerindeki tek etkisi elbette ki bu durum
değildi; bir de güneşin ultraviyole ışınlarının derimizde yarattığı olumsuz
etkilerdi. Bulutlu havalar bile bu ışınların etkisini engelleyemiyordu. Bu
yüzden bu yüksekliklerde sürekli geniş siperlikli şapkalar ve boyun bağlarıyla
dolaştık. Işık bu yükseklikte o kadar kuvvetliydi ki; Cuzco’da yürürken Plaza
De Armas meydanındaki döşeme yolun taşlarından yansıyan ışık bile gözleri
kamaştırmaya yetiyordu.
Bugün Cusco’da
Plaza
de Armas (Silahların Meydanı) olarak bilinen meydanda iç içe üç
kiliseden oluşan bir katedral bulunuyor. Bu yapılar topluluğu, bir İnka
Tapınağı’nın üstüne inşa edilmiş. İspanyollar, İnkalar’ın tapınaklarını geri
dönülmez şekilde tahrip etmişler ve bu tapınakların yerlerine tapınakların taş
malzemelerini ve temel yapılarını da kullanarak kendi katedral ve kiliselerini
inşa etmişler. Yıllarca süren bu katedrallerin inşaatında yerlileri
kullanmışlar; onları kiliselerin içlerinin dekorasyonunda ve süsleme işlerinde
kullanmak üzere gerekli zanaatkârlık bilgilerini öğretmişler, sonra da bu
yapıların inşasında çalıştırmışlar. Zorla İspanyolcayı ve Hristiyan Katolik
inancını benimsetmişler. Sözün kısası, İnkaların kültürüne dair ne varsa geri
dönülmez bir şekilde tahrip ederek kendi kültürel yapılarını tesis etmişler.
Cusco'da Plaza de Armas Meydanı'nda üç kilise iç içe; Cusco Katedrali yada Sagrada Familia; ana kilise Zafer Kilisesi
Plaza de Armas Meydanı’ndaki Cusco
Katedrali’nin içinde yerli sanatçılar tarafından yapılmış “Son Akşam
Yemeği” tablosunu gördük. Tabloda ilginç olan yerli sanatçının yemek sahnesinde
hain Yuda’nın suratı yerine işgalci Pizarro’yu oturtmuş olmasıydı. Masada yemek
olarak da burada kutsal kabul edilen Hint Domuzu (fare ile tavşan arası bir
kemirgen; evlerde insanlarla birlikte aynı mekânı paylaşıyorlar, çok önemli
günlerde kurban ediliyor; etini de tüketiyorlar) resmedilmişti. Kiliselerden
birinde de İsa Peygamber, mihrapta siyah derili olarak canlandırılmış idi. Bunu
İspanyolların yerlileri hızlı Hristiyanlaştırma sürecinde karşı karşıya gelen
iki kültürün çatışması sonucunda ortaya çıkan bir sentez olarak yorumladık.
Plaza de Armas Meydanı’ndan yürüme mesafesinde
İnkaların Güneş Tapınağı Korikancha’ya ulaştığımızda bizi
yine bir manastır ve kiliseler kompleksi karşıladı. İnka temel duvarları kentin
içinde sokaklar boyunca uzanıp gidiyordu. Güneş Tapınağı içinde de aynı durum
mevcuttu. Sokaklarda İnkaların torunları, önümüzü keserek ya hediyelik bir
şeyler satmaya çalışıyorlar, ya da yanlarındaki lama ya da kendileri ile
fotoğraf çektirmek karşılığında para istiyorlardı. Yüzyıllardır süren kolonyal
dönemin sonunda varılan nokta asri (!) yada açıktan dilencilikti.
Korikancha’nın üstüne inşa edilen
manastır yapısının temelleri İnka duvarlarından oluşuyor. Poligonal taşlar
birçok noktadan birbirine sürtünme bağlı olarak yerleştirilerek bir kilit taşı
işlevi görüyor. İç içe kapıların bulunduğu tapınakta en kutsal nokta İnkalar
döneminde Güneş Kursu’nun bir gemi pruvasına benzer tarzda Cusco kentine doğru
uzanan bölümdü. Buradaki altından güneş kursu da altına aç Pizarro’nun
askerleri tarafından talan edilmişti. Şimdi sadece bu kursun sabitlendiği duvar
girintileri yer alıyor yapıda… Duvarlar ve kapılar, deprem v.b. doğal etkilere
karşı trapozoidal formda inşa edilmişti. İspanyolların bile yıkamadığı bu
duvarlar 1.dereceden deprem bölgesi olan yörede günümüze kadar ulaşabilmişti.
Cusco'da Güneş Tapınağı'nın üstünde; İspanyollardan kalan manastırın iç avlusu
Cusco'da Korikancha'nın depreme dayanıklı olarak inşa edilmiş eğimli kapı geçişi duvarlarına bir örnek
Korikancha'da İnkaların su mühendisliğine bir örnek; basınçlandırıcı su şebeke sistemleri
Korikancha'dan Cusco'ya bakış
Korikancha'da İnka duvarları
Korikancha'nın en kutsal noktası güneş kursunun olduğu yerden eklenti yapılara bakış
Korikancha'nın duvarları
Korikancha'nın önündeyiz
Korikancha ve manastır yapıları
Gerek Lima’da
ve gerekse Cusco’da dolaşırken kolonyal dönemin mimari izlerine de
tanıklık ettik. Özellikle İspanya’daki Endülüs mimari etkisinin izlerinin
buralara savrulması sonucu oluşturulmuş meydanlardaki büyük kolonyal dönem
yapılarında sedir ağacından yapılmış ahşap balkonları, Cusco’da evlerin ikinci
katlarında, pencere ve kapıların önlerinde dar alanlı, ahşap korkuluklu, yeşile yada maviye
boyanmış dekoratif balkonları gördük.
Cusco sokaklarında dekoratif balkonlar