Yıllar önce Bayındır-Dereköy-Ergenli
ılıcalarından başlayarak Ilıca Vadisi’nden
Ovacık Yaylası’na doğru yürümüştük.(1)Kızıloba köyü ile Ovacık
Yaylası arasında yer alan ve Ege Bölgesi’nin en yaşlı ve en muhteşem çınar
ağacına da vadiye doğru inen bir yamaçta ve bahçeler arasında tanıklık etmiştik.
Yıllar sonra bugün Bayındırlı eski bir dostumuzun çocukken dolaştığı yerleri
bir anlamda ona yeniden hatırlatmak adına Aslan
Kavağı’na doğru bir yürüyüş gerçekleştirdik. Yürüyüşün ilk bölümünde Aslan Kavağı’na uğradıktan sonra, Ovacık Yaylası’na doğru çıktık. Arabayı Ovacık Yaylası’nın girişindeki Karakol Mevkii’nde bırakıp, bu yılın
bahar aylarında Karakol Mevkii-Erenköy
civarında yaptığımız yürüyüşün(2)
bazı bölümlerini değiştirerek benzer bir rotayı yeniden gerçekleştirmiş olduk.
Aslan Kavağı; Kızıloba'ya 3 km uzaklıktaki bir dere yatağının içinde; 1300 yıldır.
(Ekim 2023)
Kızıloba sırtlarından Ilıca Vadisi'ne doğru bakış
(Ekim 2023)
Sabah
vakti Aslan Kavağı’nda…
İzmir’in kasabalarında, Aydın ve Denizli
civarında çınar ağacına kavak derler. Kavak ağacı ise, olur size servi;
mezarlıklarda yoğun olarak dikilen servi de kara serviye dönüşüverir İzmir
diyarlarında… Her yörenin yerel ağızları ve deyişleri vardır aslında; örneğin
İzmirli; simide gevrek, ay çekirdeğine çiğdem der. Kavak da öyle bir şey yani…
Bu da bu yörelerin güzelliğidir bir anlamda.
Aslan Kavağı; ışığı örten yapraklarıyla...
(Ekim 2023)
Kızıloba-Ovacık tali asfaltında yer alan Aslan Kavağı sapağını işaretleyen levha
(Ekim 2023)
Aslan
Kavağı,
Bayındır’ın Kızıloba köyü ile Ovacık
Yaylası arasında Sarı Kavak Mevkii’nin
hemen altında, kendi adı ile anılan Aslan
Kavağı Mevkii’nde bulunuyor. Kızıloba’dan
Ovacık Yaylası’na doğru ilerleyen
tali asfalt yol üzerinde her iki yeri tanımlayan yol levhaları mevcut. Yani
bulması kolay…
Bütün ihtişamıyla Aslan Kavağı ve biz
(Ekim 2023)
Aslan Kavağı yolundayız.
(MYC; Ekim 2023)
Aslan Kavağı'nın gölgesinde; Dağa Kaçtım gezginleri...
(MYC; Ekim 2023)
Aslan Kavağı, deniz seviyesinden yaklaşık 625 metre
yükseklikte, Ovacık’a giden yol
ayrımından birkaç yüz metre içeride, bahçeler arasındaki patikalar üzerinden
ulaşılan bir dere yatağının içinde yer alıyor. Son derece zengin bir taban
suyundan beslenen yüzlerce yıllık bu anıt ağacın zaman içinde oluşan kovukları,
böcek ve haşerata karşı sıvanıp kapatılarak koruma altına alınmış. Bu bizim
için sevindirici bir durum idi. Çünkü ağaç; yıllar önce geldiğimizde, bu
kovuklar açık ve ağaç tehlikelere karşı savunmasız durumdaydı.
Aslan Kavağı'nın gölgesinde...
(Ekim 2023)
Aslan Kavağı'nın bulunduğu düzlükte yenilenen çeşme
(Ekim 2023)
Aslan Kavağı yolunda vadiye nazır bir çardak altındayız.
(Ekim 2023)
Ağaç yaşı, boyu, dip çevresi ve gövdesinin çapı
açısından benzerlerine göre emsalsiz nitelikte. Ege Bölgesi’nin en büyük çınar
(kavak) ağacı olduğu kesin. Belki de bu ihtişamı ile ülkenin bile en büyük
ağacı olabilir. Platanus orientalis (doğu çınarı) türü bir çınar ağacı olan Aslan Kavağı’nın yaşı kaynaklarda yaklaşık
olarak 1300, dip çevresi 21 metre, gövde çapı 5,22 metre, yüksekliği ise
yaklaşık 40 metre olarak veriliyor.(3)
Kızıloba sırtlarındaki Aslan Kavağı; görkemli çınar...
(MYC; Ekim 2023)
Aslan Kavağı yakınlarında; tali asfaltın kıyısında bir geriz
(H.Biriz; Ekim 2023)
Sonbaharın çiçeklerinden; yapışkan andız otları
(Ekim 2023)
Aslan
Kavağı’na
ulaştığımızda ortalık ıpıssızdı. Ağacın her yeri kaplayan muhteşem gölgesi
altında yenilenmiş bir çeşme, aşağıdaki derme çatma havuz ve ağaca yukarıdan
ulaşan patika varlığını koruyordu. Aşağılarda Ilıca Vadisi’ne doğru alçalan topografya, bahçeler arasından en
arkadaki Aydın Dağları’na kadar
benzersiz bir manzara sunmaktaydı.
Aslan Kavağı
(Ekim 2023)
Aslan Kavağı'ndan sonra Sarı Kavak Mevkii'ne doğru yürürken...
(MYC; Ekim 2023)
Dallarda domuz erikleri; acı mı, ekşi mi?
(Ekim 2023)
Yıllar önce Aslan
Kavağı’na Sarı Kavak Mevkii’nden
bahçeler arasından aşağıya doğru yürüyerek ulaşmıştık. Bu kez arabayı Aslan Kavağı’nın yaklaşık 1 km kadar
aşağısında, hemen yol kıyısındaki Kızıloba
köyünden sonraki ikinci çeşmenin yanına bıraktık. Bu güzergâhtaki yaptığımız
iki yürüyüşte de güzel bir sulama havuzu, çeşme ve ihtişamlı bir kavak (çınar)
ağacının bulunduğu bu konforlu alanda yemeğimizi yemiştik. Bu kez aynı mekânda Aslan Kavağı’ndan dönüşümüzde
çaylarımızı yudumladık havuz başında.
Kızıloba yakınlarında arabayı bıraktığımız çeşme başı
(Ekim 2023)
Kızıloba sırtlarından Sarıyurt köyünün bulunduğu karşı yamaçlara doğru bakarken...
(Ekim 2023)
Yol kıyısındaki sırtta yer alan geriz
(H.Biriz; Ekim 2023)
Aslan
Kavağı’nın
altında huzur vardı; yüzlerce yıldır aynı yerde doğanın ve insanın bin bir
tahribatına karşı yorgun da olsa, hala dimdik ayakta kalabilmiş bu muhteşem
hayatın önünde saygıyla eğildik bir kez daha; ona dokunduk, sarıp sarmaladık
çevresini. Gerçekten anlatılmaz andı. Çünkü o da bir candı.
Aslan Kavağı'ndan ötede; bahçeler arasında...
(MYC; Ekim 2023)
Sağda solda kara mürver üzümleri
(Ekim 2023)
Bu kez Aslan
Kavağı’na, kendi adını taşıyan yönlendirici levhanın bulunduğu noktadan
sapıp, bahçelerden arasından ilerleyen bir toprak yolu takip ederek aşağıdan
ulaşmıştık. Aslan Kavağı’yla
vedalaştıktan sonra bu kez yukarıya bahçeler arasındaki patikalara doğru vurduk
kendimizi. Bahçelerin içinde bulunan evlerden yer yer insan sesleri geliyordu.
Kayrak taşlarla örülü iki bahçe duvarının arasından yol düzlemine doğru
ilerleyen hoş bir patika bizi yer yer Kavacık
üzüm salkımlarının hala üzerinde bulunduğu bir bağa ulaştırdı. Patikanın
kıyısındaki kara mürverler üzüme dönmüş ve iyice büyüyerek kararmıştı. Bu
mevsimin sapsarı çiçekleriyle dikkat çeken yapışkan andız otları da her yerde
boy vermişti topraktan.
Bahçeler arasında; Aslan Kavağı'ndan Sarı Kavak Mevkii'ne doğru... (Ekim 2023)
Patikadan biraz daha ilerleyince bir evin
bahçesinin içine düştük. İleride evin sahibi olduğunu düşündüğümüz bir kadın
bizi izliyordu. Selam verdik. Daha bahçelerden el ayak çekilmemişti. Tarlalarda
kaldırılacak ürün vardı daha. Ceviz, üzüm ve kestane… Bu yıl iklimsel
problemler nedeniyle yağışlar hem az, hem de gecikerek gelmişti. Bundan dolayı
verimlilik düşmüş, rekolte azalmıştı. Köylü kadın da benzer şeyler anlattı
bize. Kısa bir sohbetten sonra veda ederek yanından ayrıldık. Bir süre sonra Sarı Kavak yol çatısına ulaşmıştık bile.
Tali asfaltı takip ederek arabaları bıraktığımız havuz başına döndük ve
çaylarımızı içerek, günün birinci etabını bu şekilde sonlandırdık.
Uzaklardan geldiler; Aslan Kavağı'na yürüdüler.
(MYC; Ekim 2023)
Aslan Kavağı'ndan dönerken...
(MYC; Ekim 2023)
Havuz başında çay keyfi (MYC; Ekim 2023)
Ovacık
Yaylasında
Bağyurdu’nun ya da eski ismi ile
Parsa’nın üzerinde yer alan OvacıkYaylası, kuzey-güney eksenli bir hatta Kemalpaşa’dan Bayındır’a
doğru alçalır. Kiraz, kestane, ceviz, kızılcık, böğürtlen gibi orman meyveleri,
son yıllarda Kavacık üzümü, geç eren
yayla domatesi, sebzeler, hatta çilek bu yaylanın eşsiz ürünlerindendir. 15
Haziran’dan sonra başlar kiraz hasadı bu yaylalarda. Kızıloba’dan ve Ovacık’tan
kirazlarını toplayıp üçer beşer kasa sepetli motorlarına yükleyip, yaylanın Kızıloba’ya doğru alçalmaya başladığı
noktadaki eski Karakol Mevkii’ne
taşıyan köylüler, her yıl; kiraz zamanı burayı sanki bir mahşer yerine
çevirirler. Türkiye’nin dört bir yanına buradan sarılan kamyonlar, ağır ağır
yola çıkar yayladan Kemalpaşa’ya doğru…
Ovacık Yaylası; Karakol Mevkii
(Mayıs 2023)
Ovacık kestaneleri; henüz dallarda duruyor.
(Ekim 2023)
Bugün şimdi ortada izi olmayan eski bir jandarma
karakolundan ismini alan Karakol Mevkii’ne
ulaştığımızda yukarıda kiraz zamanı sözünü ettiğimiz hengâmeden eser yoktu.
Kiraz sezonu, İzmir çevresinde her yerde olduğu gibi bu yıl iklimsel
problemlerden dolayı zamanlı zamansız yağan baskın yağmurlar nedeniyle arzulanan
düzeyde geçmedi. Şimdi artık sonbahar günlerindeyiz; Ovacık’ın kestanesi ve cevizi meşhurdur. Kestaneler, henüz
ağaçlarda ve hasat için olgunlaşmayı bekliyorlar. Ceviz ise çoğunlukla toplandı
buralarda. Dolayısıyla şimdi sadece yaylada sessizlik ve hüzün hâkim; biten bir
yazın ardından.
Dağa Kaçtım gezginleri; patika ararken...
(Ekim 2023)
Kestaneler; yakından...
(Ekim 2023)
Kuytularda siklamenler (Ekim 2023)
Yol boyunca karşılaştığımız kiraz bahçeleri ve
üzüm bağlarında yapraklar kızarmaya ve sonbaharın türlü renkleriyle donanmaya
başlamışlardı. Sanki bir tek kestaneler ve meşe ağaçları hala yemyeşildi. Yaban
gülleri (kuşburnu ya da rosa canina’lar)
meyveye durmuş; böğürtlen üzümleri ardı ardına olgunlaşıp kararmaya
başlamışlardı. İçine girdiğimiz ormanda kızılçamların dibinde ya da
çalılıkların kuytu gölgeliklerinde sonbaharın vazgeçilmezleri; siklamen kolonileri, koyu pembeden açığa
doğru türlü tonda her tarafta baş vermişlerdi.
Bağların ötesinde; Ovacık yaylasından dağlara bakış
(Ekim 2023)
Siklamenler; her yerde...
(Ekim 2023)
Vadiye bakan yamaçlardan yine dağ sıralarının
birbirinin ardı sıra dizilişlerini seyretmek bize düştü doğrusu. Erenköy’e varmadan yukarı doğru dönen
bir toprak yola saptık. Bu sapak, bizi yaz başında kullandığımız üst düzlemden Karakol Mevkii’ne dönen yola ulaştıracak
ara geçişlerden biri olabilirdi. Bir süre yürüdükten sonra toprak yol, bir
kestaneliğin dibinde son buldu. Bir köylü, kestane ağaçlarını silkmekle
meşguldü. Kısa süre onunla söyleştik ve ne amaçla buralarda olduğumuzu anlattık
kendisine. Bulunduğu yerden “dikkat edin; kaybolmayın” diye seslendi bize.
Bundan sonra sık çalılıklar ve kızılçamlara yakın
makilik taban örtüsü içinde yolumuzu bulmaya çalıştık. Biraz ileride; kızılçamların
arasında bir ara çınarları fark ettik; daha sonra da kirazlıkları… Bu bizim
için iyi bir haberdi. Medeniyet yakınlarımızdaydı. Sağa mı, sola mı gitsek diye
aranırken, sağda bizi yeniden bir toprak yol düzlemine ulaştıracak geçişi
yakalamıştık. Buradan küçük bir tırmanışla yaz başında Erenköy’den Karakol Mevkii’ne
dönüş yolu olarak kullandığımız toprak orman yoluna ulaşmıştık. Bundan sonrası kolaydı
gayri.
Çıkış yolunu ararken...
(MYC; Ekim 2023)
Yemek molası verdiğimiz yerdeyiz; kızılçamların altında...
(Ekim 2023)
Sabahtan beri sırtımızda taşımaktan omuzlarımızı
çökertmiş sırt çantalarımızın içindeki nevaleleri mideye indirmenin zamanı
gelip de geçmişti bile. Artık bu bizim için akşam yemeği yerine geçecekti. Vadinin
göz alıcı derinliklerine nazır ve kızılçamların altındaki bir gölgelik alanda
yemek molası verdik. Bizden başka çıt yoktu çevremizde. Kuşlar bile gitmişti
uzaklara. Ormanın içinde yapayalnızdık resmen. Öyle bir bahtiyarlık ki;
anlatılmaz. Karşımızda meşelerle kaplı vadinin karşı yamaçları, masmavi bir gök
ve yukarılara doğru uzayıp giden filinta gibi kızılçam gövdeleri… Sadece
doğanın öz sesi vardı çevremizde…
Bağlara veda zamanı; Ovacık Yaylası'nda... (Ekim 2023)
Yemek molasından sonra Karakol Mevkii’ne doğru yeniden yürümeye başladık. Birbirlerinden kayrak
taşlardan oluşmuş çit duvarlarıyla ayrılan ve kızıla çalan yapraklarıyla bizleri
bir anlamda selamlayan bağların ve kirazlıkların yanından geçtik. Yaklaştıkça
virajlar başladı yeniden. Döne döne ilerliyordu orman yolu. Biraz sonra Karakol Mevkii göründü uzaktan. Akşama yaklaşan
bir vakitte Ovacık Yaylası’nda 6,5 km;
sabahtan Aslan Kavağı civarında ise
yaklaşık 2 km kadar yürümüş; toplamda 8,5 km.lik bir rota gerçekleştirmiştik.
Elbette mesafeden daha önemli şeyler vardı yaşadıklarımız arasında; dostlar
arasındaydık her şeyden önce ve çocukluk hatıralarına bir selam göndermiştik Kızıloba sırtlarından; Aslan Kavağı’nın koyu gölgesinden.
Üzümünden, elmasından, böğürtlen üzümünden; Ovacık
Yaylası’nın nimetlerinden tadımlık anlar yaşamıştık. Derin derin çekmiştik
kızılçamların reçine kokulu havasını içimize. Kıyıda köşede saklı siklamenlere selam
verip hatır sormuştuk. Daha ne olsundu ki?
Bahçeler arasında; Ovacık Yaylası'nda...
(Ekim 2023)
Ovacık Yaylası'nda; Halil'in Kahvesi'nde...
(Eylül 2019)
Ovacık Yaylası'nda; havuz başında... (Eylül 2019)
Günü Ovacık
Yaylası’nda; Paşa Çeşmesi’nin
yanındaki Halil’in kır kahvesinde arka
arkaya içtiğimiz yorgunluk çaylarıyla sonlandırdık bir anlamda. Yayla
domatesleri, kilo kilo cevizler son yüklerimiz oldu Ovacık’tan aldığımız. Bizim için yeni sezonun ilk yürüyüşü idi bu. Ilımlı
ama keyifli bir başlangıçtı bizim için. İstanbul’dan aramıza katılan
dostlarımızla paylamıştık anı. Artık ayrılma vakti gelmişti dostlardan; onlar Bayındır yönüne; biz ise İzmir’e doğru koyulduk yollara. Kırlardan
şehre doğru…
Bugünkü
rotamız baharda olmazsa olmazımız; Karaburun
yarımadasına doğruydu. Engebeli topografyası, ona uygun düşen dirençli bitki
örtüsü ve tarihsel arka planının zenginliği ile dikkat çeken Karaburun yarımadası her zaman ilgi
odağımız olmuştur. Neredeyse gitmedik rota bırakmadık yarımadada. Ama elbette
hala gidilecek yerler, hatır sorulacak kayalıklar, aniden karşımıza çıkıveren
güzelim Karaburun çeşmeleri, belki
başka sürprizlerle bizi bekleyen kuytu köşe mekânlar mutlaka vardır. Bugün de
öyle oldu; Saip köyünden başladığımız
yürüyüşümüzü köyün hemen arkasında yükselen Saip
Kayası’na doğru gerçekleştirdik. Rotanın zorlu olması ve bir ara yolu
karıştırmamız nedeniyle ancak Saip Kayası
düzlemindeki Çınarlı Çeşme’ye kadar
yürüdük. Yaklaşık 12 km.lik bir yürüyüş rotasını gerçekleştirirken Saip Kayası’na doğru çıkan; belki de bir
antik yolun başlangıcında Karaburunlu dostlarla karşılaştık. Velhasıl
sürprizlerle dolu her bakımdan verimli güzel bir gün geçirdik Rüzgârlı Mimas’ın eteklerinde…
Saip Kayası'na tırmanırken; Karaburun ve Saip Altı İskelesi'ne bakış
(Mayıs 2023)
Saip köyünün girişi ve sırtını dayadığı Saip Kayası
(Mayıs 2023)
Saip kırsalında Girit ladenleri; hem pembesi, hem beyazı yan yana...
(Mayıs 2023)
Dağa Kaçtım gezginleri, size Saip sırtlarından selam eder.
(Mayıs 2023)
Karaburun’a doğru
Sabah Bornova’dan yola çıktığımızda 8.30
gibiydi. Bu sabah şehrin kalbine doğru akan trafik, geçen haftaya göre daha
sakindi. Yeşildere vadisi yoluyla Konak Tüneli’ni kullanarak, sahil
yolundan Çeşme otoyoluna vasıl olduk.
Kahvaltı yapmayı planladığımız İnecik
köyüne vardığımızda yarımadanın doğusundaki maviliklere bakan verandasıyla
bizim için her zaman cezbedici olan köyün şirin kahvehanesinin henüz
açılmadığını gördük. Bu durumda Kösedere
köyünün meydanına bakan kahvehaneye gitmek uygun bir seçenekti. Kösedere’de arabadan indiğimizde
dışarıda resmen bir ayaz vardı; hem sıcaklık düşüktü, hem de sert bir poyraz
esmekteydi. Mayıs’ın 11’inde neredeyse kış geri gelmiş gibiydi. Ekip, arabadaki
kışlıkları kuşandı hemen; elbette dışarıda yapacaktık kahvaltıyı. Arka arkaya
gelen sıcacık çaylar içimizi ısıtmıştı. Karşıyaka’dan
aldığımız sıcacık gevrekler her ne kadar Karaburun’a
kadar buz gibi olsa da, hiçbir şey keyfimizi bozamazdı. Kahvaltı sonrası Saip köyüne doğru yola çıktık. Saat 11
gibi Saip köyündeydik. Sokaklarda
hala sabahın ıssızlığı vardı. Köyün girişindeki kır kahvesinde birkaç kişi
dışında ortalıkta kimsecikler yoktu.
Kösedere köy kahvehanesi
(Mayıs 2023)
Kösedere Camii; 19.yy.da Müslüman halka moral vermek amacıyla II. Abdülhamit döneminde sarmısak taşından yaptırılan tek tip minare örneklerinden biri
(Mayıs 2023)
Kösedere Çeşmesi; bir Karaburun çeşmesi...
(Mayıs 2023)
Saip
Yarımadayı çepeçevre
saran kıyı çizgisi boyunca konumlanmış; kimi Akdağ’ın eteklerinde, kimisi ise hemen kıyıda bulunan köylerin
isimlerinin hepsi ayrı bir hikâyeyi saklar gibidir. Saip de bu köylerden biridir aslında. Bu köye her gelişimde nedense
Yunus’un “mal sahibi, mülk sahibi / hani
bunun ilk sahibi/mal da yalan mülk de yalan/var biraz da sen oyalan”
dizeleri gelir aklıma. Acaba derim kendi kendime; “yârin yanığından gayri her şeyin ortak olduğu” bir düzeni
düşleyerek 15.yy.da bu dağları mesken eylemiş Bedrettin yiğitlerinin ütopyası ile bir ilgisi var mıdır diye
düşünürüm bu ismin; ama oradan öteye de gidemem.
Saip köyü camii
(Mayıs 2023)
Saip'te krizantemlerin ardından maviliklere bakış
(Mayıs 2023)
Saip'de sokaklardan geçerken; bir avlu duvarının ardından Saip Kayası'na bakış
(Mayıs 2023)
Bu köylerin bir kısmı 15.yy.daki bu coğrafyada yaşanmış bir büyük
deneyimin ve kavganın tanıkları olmuşlardı. Öyle bir alt üst oluş ve kıyımı
yaşamış olmalı ki yarımada; belki Osmanlı’nın bu toprakları lanetlemesi, belki
de kıyımdan kurtulan kılıç artığı halkın korkudan ve acıdan sinerek, bu dar
geçitlerin hikâyelerinden uzaklaşıp unutmak düşüncesiyle bu vadilere ve eski
yerleşim alanlarına en az iki yüz yıl uğramayışı sonrasında her yer balkanlık
olmuş.
Saip sokaklarındayız.
(Mayıs 2023)
Saip kırsalında taş yığınları
(Mayıs 2023)
Yaşam alanlarını ele veren taş yığınları
(Mayıs 2023)
Bütün bunlar; Karaburun
yarımadasında yaşanan o toplumsal dramın izlerinin üstünü doğanın yorganıyla
örtüvermiş sanki. Bütün patikalar, bütün yollar kapanmış gitmiş. Yaşam alanları
battal olmuş; evlerin taş duvarları birer yıkıntıya dönerek zaman içinde ağıl
malzemelerinde değerlendirilmiş. Kırsalda taşların çevrildiği dev taş
havuzlarına dönmüş yaşam mekânları. Bugün Saip’ten
Saip Kayası’na doğru yürürken
kırsalda pek çok yerde bu taş yığınlarına yine rastladık. Zaman zaman bir yaşlı
zeytin ağacının dibinde ya da anlamsızca bir vadinin yamaçlarına doğru dağılmış
konumda birçok taş yığını gördük. Gerçekten ilginçti. Bir yaşanmışlık ifade
ediyordu; bir hikâyesi olmalıydı.
Saip köyünde; Saip Kayası'na karşı...
(Mayıs 2023)
Saip köyünden denize bakış (Mayıs 2023)
Tarla sarmaşığı; Saip'te... (Mayıs 2023)
Saip; Karaburun’a
oldukça yakın konumda; yine korsan akınlarına karşı tüm yarımadada gelişen
savunma refleksinden kaynaklanan nedenlerle Akdağ’ın
eteklerindeki bir başka sekide yer almaktadır. 19.yy.da Osmanlı’dan elde edilen
bağımsızlık sonrası geçim kaygısı nedeniyle Rum ahalinin Ege adalarından Batı
Anadolu kıyılarına yönelmesiyle birlikte, Ege kıyılarındaki kasabalarda Rum
nüfusunun artışı gözlenmektedir. Batı Anadolu şehir ve kasabalarındaki 19.yy.da
yaşanan bu Rum nüfus hareketlerinin esas nedeni genellikle budur.
Saip geçitlerinde... (Mayıs 2023)
Uzaklardan Saip köyüne bakış
(MYC; Mayıs 2023)
Dağa Kaçtım gezginleri; Saip köyünde...
(Mayıs 2023)
Saip köyü de bu zaman diliminde Ege adalarından Rum tebaanın
göçünden etkilenen Karaburun
köylerinden biridir. Ari Çokana’nın 20.yy. başlarında Anadolu ve Trakya’daki Rum
Yerleşimleri isimli kitabından Saip
köyünde 19.yy.da 800 Rum ile 300 Türkün birlikte yaşadığını öğreniyoruz.(1) İsmini bilemediğimiz;
ama Saip kırsalında yıkıntıları
bulunan kilise, 19.yy.da köydeki Rum cemaatinin varlığına işaret ediyor.
Sevdalı kıyıların; Girit'in eski bir türküsü; Sto Pa Kai Sto Ksanaleo ya da "Furtuna" Türküsü; Natassa Mpofiliou söylüyor.
Girit türküsünün Türkçe sözleri yazının girişinde yer almaktadır.
(Youtube'dan alınmıştır.)
Saip köyünden Karaburun'a doğru bakış
(Mayıs 2023)
Saip köyünde bir döşeme yol parçası
(Mayıs 2023)
Saip'ten Saip Kayası'na doğru... (Mayıs 2023)
Ambarseki’den Akdağ’ın
eteklerini dolaşarak Saip’e ulaşan
dağdaki yolun dışında, köye Mordoğan-Karaburun
karayolu üzerindeki iki farklı noktadan ayrılan tali asfalt yollarla da ulaşma
imkânı mevcut aslında. Zaten köyün Karaburun
ve Mordoğan yönündeki esas ulaşım
rotaları bu iki yolla irtibatlı… 19.yy.da oldukça işlek olduğu bilinen kıyıdaki
Saip Altıİskelesi bugün de balıkçı ve yazlıkçıların uğrak noktasını
oluşturuyor. Ari Çokana’nın
kitabından alınan Saip köyüne ve Karaburun merkezine (Ahırlı) ait 19.yy. nüfus rakamlarına
göre, Saip köyünün en az Ahırlı kadar önemli bir yer olduğu
anlaşılıyor. Saipliler, o yıllarda daha çok tarım, hayvancılık ve kıyı
balıkçılığı ile uğraşırlarmış. Hayvanlarının ahırları da Saip’ten yaklaşık 3 km kadar uzaklıkta bulunan bugünkü Karaburun merkezindeymiş. Bu hayvan
damlarının bulunduğu yer nedeniyle bugünkü Karaburun
merkezi, o yıllarda Ahırlı adıyla
anılırmış.
Saip Camii ve avlusu
(Mayıs 2023)
Caminin harime ulaşan giriş kapısı ve üzerindeki süslemeler
(Mayıs 2023)
Son yıllarda kapsamlı
bir restorasyon geçiren Saip köyünün
camisi, bugün daha çok bir kahvaltı evi olarak işlev gören ve aşağılardaki Saip Altı İskelesi’nin bulunduğu deniz
kıyısına hâkim konumdaki köyün kahvehanesinin hemen arkasında yer alıyor. Yapı
doğudan batıya doğru eğimli bir arazide; dikdörtgen planlı bir yapı olarak inşa
edilmiş. Caminin duvarları sıvalı ve badanalı… Caminin girişindeki ahşap
sütunların taşıdığı sundurmanın altındaki son cemaat yerinin iki penceresinin
üzerinde birer vazo içinde yaprak ve çiçeklerden oluşan kalem işi bitki
süslemeleri, harimin doğudaki ve batıdaki cephelerinde ise, yine pencere
alınlıklarının üzerinde bu kez iki ayrı cami tasviri yer alıyor.
Pencere üstü kalem işi süslemelerden biri; vazo içinde çiçekler...
(Mayıs 2023)
Bu da diğer pencere üstünde yer alan bitki süslemeleri; yine vazo içinde betimlenmiş.
(Mayıs 2023)
Cami pencerelerinden birinin genel görünüşü
(Mayıs 2023)
Son cemaat yerinden
harime açılan basit görünümlü kemerli ahşap kapının en üstünde ise, bir
kitabenin iki yanında birer servi ve birer ay-yıldız motifi bulunuyor. Harimin
üstü ahşap bir tavanla örtülü olup, diğer Karaburun camilerine benzer şekilde
harime doğru uzanan küçük balkonlu bir kadınlar mahfili; mahfilin harime bakan
korkuluklarının yüzünde mahfil boyunca uzanan, koyu yeşil renkli, stilize
edilmiş sivri tepeler ve tepelerin arasında ağaç siluetleri yer alıyor. Minber
ve kürsü, ahşaptan olup herhangi bir özelliğe sahip değil.
Diğer pencere üzerindeki süslemeler; ağaçlar arasında bir cami betimlenmiş.
(Mayıs 2023)
Bu resimde de bir cami betimlenmiş.
(Mayıs 2023)
Saip köyünde eski bir evden kalanlar
(Mayıs 2023)
Caminin inşa tarihine
ilişkin bir bilgi olmamakla birlikte; harime giriş kapısının üzerinde yer alan
kitabeden, caminin (Hicri 1250/Miladi 1835 yılında Ali Efendi tarafından
onartıldığını öğreniyoruz. Onarım tarihinin 19.yy.ın ilk yarısı olduğu dikkat
edilirse, caminin ilk inşasının 18.yy. içinde gerçekleştirilmiş olması
olasıdır.(2)
Saip köyünde 19.yy.dan kalma bir döşeme yol
(Şubat 2010)
Saip köyüne Saip Kayası eteklerinden bakış
(MYC; Mayıs 2023)
Saip köyü; sırtlardan bakış
(Şubat 2010)
Saip köyünün daracık sokaklarında dolaşırken, moloz
taş/köşelerinde ise kesme taş kullanılarak yapılmış; sıvalı ve badanalı ya da
sıvasız çok sayıda eski köy evini görmek mümkün. Bunların bir kısmı yıkılmak
üzere, bir kısmı ise restorasyon geçirip günümüze daha sağlam bir şekilde
ulaşabilmiş durumdalar. Şimdilerde Saip
köyü şehrin sıkıntılı hayatından uzaklaşıp kafa dinlemeye gelen şehir kaçkınlarının
sığınağı haline gelmiş gibi. Köyün çekirdeğinin çevresinde yükselen çok
sayıdaki villa ve devam etmekte olan benzer yapıların inşaatları, bu
dediğimizin canlı birer kanıtı gibi karşımızda duruyor. Bu inşaat furyası,
şehirden kaçanlar için ilk anda belki bir kurtuluş kapısı gibi görülebilir; ama
her şeyin de bir doyum noktası var. Küçücük Saip
köyü bu inşaat baskısına ne kadar dayanabilir; orası meçhul görünüyor.
Sabah Saip köyünün daracık sokaklarından
geçerek kuzeye ve Karaburun yönüne
doğru yürüyüşe başladık. Hava rüzgârlı ve oldukça serindi. Yanımızdaki polar
montlarımızı geçirdik sırtımıza hemen. Birbirine sırt vermiş köyün eski
evlerinin arasından ilerlerken, bazen hala varlığını sürdüren; belki 150 yıllık
taş döşeme yol parçalarına ve dar geçitlere rastladık. Saip’in kuzey çıkışından bayır aşağı inen bir toprak yolu takip
ederek 2019 yılındaki Karaburun-Kösedere
yürüyüşü(3) sırasında
kullandığımız şirin bir patikaya ulaştık. Bayırın dibinde suyu halen akmakta olan
tipik Karaburun çeşmelerinden biri
vardı. Su, çeşmenin ağzına bir hortum takılarak aşağıdaki tarlalara doğru
taşınıyordu. Çeşmenin hemen yanında serpilip gelişmiş ve yolcusuna göğe doğru
uzanan dallarıyla konforlu bir gölgelik alan sunan çınar ağacı ile çeşme bir
bütünün parçaları gibiydi. Bir süre yeni yapraklanmış gövdesinin dibinde
oyalandık. Sadece kuşların ve suyun sesi vardı o an.
Krizantemlerin ardındaki Saip
(Mayıs 2023)
Saip'ten çıkarken yol kıyısında rastladık; baklagiller ailesinden keçi gevişi
(Mayıs 2023)
Saip köyünün yeni "sahipleri"; karşıda gösterişli Saip Kayası...
(Mayıs 2023)
Saip'ten çıkarken kantaronlara rastladık. Çiçekleri çok sık rastladığımız yaygın örneklerine benzese de yaprakları farklıydı. (Mayıs 2023)
Solumuzda
yekpare kireçtaşından bir kayalık şeklinde yükselen Saip Kayası’nın insanı neredeyse ezen heybeti, sağımızda denizin
kıyısında Saip Altı İskelesi’nin
varlığı bizi yürüyüş boyunca neredeyse hiç terk etmedi. Yükseldikçe Karaburun
yarımadasının doğu yakasının Ege Denizi’nin mavilikleriyle buluşan güzellikleri
iyice belirginleşti. Bir süre 2019 yılındaki Karaburun-Kösedere yürüyüşünde izlediğimiz ve işaretlenmiş bir
parkurda yürümeye devam ettik. Yer yer 19.yy.dan kalma döşeme yol parçaları,
makiliklerin arasında devam eden bir koridor gibi bize eşlik etti. Gerçekten
çok değerli ve şirin bir patikaydı yürüdüğümüz.
Karaburun yönünde yürürken; çınarlı çeşmelerden ilki... (Mayıs 2023)
Çınarın dibindeki 19.yy.dan kalma tipik Karaburun çeşmesi
(Mayıs 2023)
Karaburun'a doğru Saip'ten yürürken bir süre kullandığımız patika ya da döşeme yol
(Mayıs 2023)
Yürüdüğümüz patikadaki döşeme parçaları
(Mayıs 2023)
Bir süre
sonra bu patikadan batıya ve Saip Kayası
yönünde; bir zeytinliğin içine doğru ayrıldık. Amacımız Saip Kayası’na kolayca yaklaşabilmek için Karaburun-Yaylaköy karayoluna neredeyse paralel olarak tatlı bir
meyille yükselen kuzey-batı yönündeki makilerle kaplı bir sırta ulaşmaktı. Bu
hedefimize ulaşmamız nedense pek kolay olmadı.
Yürüdüğümüz patikada makilikler arasında böyle hoş geçitler vardı.
(Mart 2023)
Bu noktada bir zeytinliğin içine doğru yürüdüğümüz patikadan ayrıldık. (Mayıs 2023)
Yavan kenger (notobasis syriaca) (Mayıs 2023)
Katırtırnakları (Mayıs 2023)
Yavan
kenger (notobasis syriaca), acı baklalar (fabaceae sp.), yabani bezelyeler ve her yerde baklagiller ailesinden sapsarı
çiçekleriyle katırtırnaklarının (spartium
junceum) tam zamanıydı. Bezelye ve acı baklalar meyveye durmuşlardı.
Yürüdükçe zeytin ağaçları ve pırnar meşeleri birbirine girmeye başlamışlardı.
Bir de sıklıkla zeytin ağaçlarının hemen yanında görmeye alıştığımız taş
yığınları vardı çevremizde. Ada çayları (salvia
sp.)çiçekteydi. Hemen arkamızdaki makilikler ve birkaç anlamlı kaya ile
çevrilmiş bir alan içinde yaşlı bir incir (ficus
carica) ağacı her yana doğru dal budak vermişti. Kıvrım kıvrım kıvrılmıştı
dalları yerlere doğru. İncir ağacının hemen arkasında ise, bir süsen (iris; iridacea sp.) kolonisi vardı; mor
renkli çiçekleriyle oldukça göz alıcıydılar. Yukarılarda bir yol düzlemi
görünüyordu. Makiliklerin arasından tırmanarak bir toprak yola ulaştık. Yolun
yukarıya doğru döneceğini düşünerek bir süre güneybatı yönünde yürüdük. Ama ne
yazık ki yol, bir süre sonra sık makilikler arasında nihayet buldu.
Zeytinlikler içinde taş yığınları
(Mayıs 2023)
İncir ağacı ve taş yığınları
(Mayıs 2023)
İncirin dibinde bir süsen kolonisi; (ya da iris; iridacea sp.)
(Mayıs 2023)
İncir ağacının civarından Saip İskelesi'ne doğru bakış
(Mayıs 2023)
Makilikler
ve öbek öbek taş yığınları arasında zaman zaman görünüp zaman zaman kaybolan
patikaların peşinde yaklaşık 1 saate yakın bir süre mücadele ettik. Ama bir
çıkış bulamadık ne yazık ki. Önce bir dinlenme molası verdik, daha sonra da
taşlı bir patikayı takip ederken kararsız kaldığımız üç yol sapağına kadar geri
döndük ve sapmadığımız diğer seçeneği kullanarak nispeten belirgin bir patikayı
takip edip, ulaşmak istediğimiz sırtın hemen yakınlarındaki taşlarla çevrili
bir açık ağıla kadar gelebildik. Oldukça yükselmiştik; arkamızda tam ortada İzmir-Karaburun asfaltı; yolun bir
yanında Saip köyü, diğer yanında ise Saip Altı İskelesi ve Ege’nin
mavilikleri uzanmaktaydı.
Saip Kayası hemen karşımızdaydı. Ama ona ulaşmak o kadar kolay olmadı.
(Mayıs 2023)
Gezginler patika peşinde...
(Mayıs 2023)
Kekik kolonileri; dönüş yolunda topladık yeterince.
(Mayıs 2023)
Her yer kekik doluydu. Bunlar zahter kekiğini andırıyordu. Kokuları anlatılmaz. (Mayıs 2023)
Ada çayları (salvia sp.)
(Mayıs 2023)
Bu makilikler içinde kaybolduk, gittik.
(Mayıs 2023)
Bizi aldı bir düşünce; dinlenmek şarttı.
(Mayıs 2023)
Saip kırsalında arayıştayız.
(Mayıs 2023)
Sanki
bundan sonrası daha kolaydı. Pırnar meşeleri arasından devam eden patikayı
takip ederek biraz sonra sırta ulaştık. Bu bizim için iyi haberdi. Beyaz ve
pembe renkli çiçekleriyle makilikler arasına serpilmiş bodur ardıçlar (juniperus sp.), Girit ladenleri, farklı
türde; ama benzer şekilde ve kokuda çiçekleri, dikensi dallarıyla dikkat çeken
katırtırnakları, gülkurusu renginde çiçekleriyle püren salepleri (orchis sancta), lila renkli çiçekleriyle
sivri salepler (anacamptis pyramidalis),
ladengillerden beş yapraklı sarı çiçekleriyle yer güneş otları (fumana procumbens), tıbbi bitki olarak
bilinen beyaz renkli abdestbozan otları (pimpinella
saxifraga), bir örümcek ağını andıran tüysü ve kırmızı renkte çiçekleriyle
yıldız yoncalar (trifolium stellatum),
açık lila rengi çan çiçekleri (campanulaceae
sp.), şemsiye formunda çiçekleriyle sütleğenler (euphorbiaceae sp.); buraya gelene kadar, yolda gördüğümüz floraya
örnek teşkil edebilecek unsurlardı.
Çok uğraştık, ama sonunda makilikler arasında bir çıkış yolu bulduk.
(Mayıs 2023)
Büyük uğraşılardan sonra ulaştığımız açık ağıl, bize bir anlamda yeni bir çıkış noktası oldu. (Mayıs 2023)
Saip Kayası yolunda püren salepleri; (orchis sancta)
(Mayıs 2023)
Dalları dikenli katırtırnakları; koku aynı koku; renk aynı renk, sarıların en güzeli...
(Mayıs 2023)
Ada çayları (salvia sp.)
(Mayıs 2023)
Maydanozgillerden; tıbbi bitki olarak
bilinen beyaz renkli abdestbozan otları (pimpinella
saxifraga)...
(Mayıs 2023)
Girit Ladeni ya da bayır gülleri; beyaz çiçekli...
(Mayıs 2023)
Sütleğenler (euphorbiaceae sp.)
(Mayıs 2023)
Şirin mi şirin patikalarda yürüdük; Saip Kayası'na doğru...
(Mayıs 2023)
Katırtırnakları (Mayıs 2023)
Ladengillerden beş yapraklı sarı çiçekleriyle yer güneş otları (fumana procumbens)
(Mayıs 2023)
Artık
doğru patikayı bulmuştuk. Tatlı bir meyille makilikler arasından Saip Kayası’na doğru yürüyorduk. Bir ara
önümüzdeki çalıların ardından insan sesleri duyduk. Önce dağda kekik v.b.
otları toplayan köylüler diye düşündük. Ama bir açık alana çıkınca kayaların
arasında 4 Karaburun sevdalısı ve bizleri Dağa
Kaçtım bloğundaki resim ve yazılarımızdan takip eden dostlarla
karşılaşıverdik. Bu, makilikler arasında kaybolup boğuşmamızı saymazsak, günün
ilk sürprizi idi. İkincisini ise, dönerken yaşadık.
Saip Kayası yolunda YürüMeli Grubu'ndan Karaburunlu dostlarla karşılaştığımız andır.
(MYC; Mayıs 2023)
Dağa Kaçtım-YürüMeli yoldaşlığı
(Mayıs 2023)
Ardımızda Karaburun-İzmir karayolunun iki yanında yer alan Saip köyü ve Saip Altı İskelesi
Kendilerine
19.yy.da bir Rum yerleşimi olan Meli
köyünden esinlenerek YürüMeli ismini
veren Meneviş Hanım ve arkadaşları biz oraya ulaştığımızda yemek
molasındaydılar; bizleri de aralarına davet ettiler. Sanki birbirimizi uzun
zamandır tanıyormuş gibi Rüzgârlı Mimas’ın
eteğinde koyu bir sohbet başladı dersek yanlış olmaz. Hakkımızda değerli geri
bildirimlerde bulundular. Doğrusu dağın başında bunları bu güzel insanlardan
işitmek, bizim için en azından karşımızda bir duvar gibi dikilen Saip Kayası’na çıkmak için bulunmaz bir
motivasyon kaynağı idi. Hemen yola devam etmeliydik; teşekkür ederek
yanlarından ayrıldık.
Pırnar meşelerinin taze filizleri; sanki bir renk cümbüşü...
(Mayıs 2023)
Pembe renkli çiçekleriyle Girit ladenleri
(Mayıs 2023)
Çan çiçekleri; (campanulaceae
sp.)
(Mayıs 2023)
Ardımızda mavilikler; Saip Kayası'na doğru yükseliyoruz.
(Mayıs 2023)
Sütleğen kolonisi; Saip Kayası yolunda...
(Mayıs 2023)
İpar Buğra rotasında; İlkçağ'dan kalma bir patikada yürüyoruz. (Mayıs 2023)
Bir örümcek ağını andıran tüysü ve kırmızı renkte çiçekleriyle
yıldız yoncalar (trifolium stellatum)
(Mayıs 2023)
İnsan
elinin değdiği, düzensiz de olsa neredeyse döşeme diyebileceğimiz nitelikte
belki de İlkçağ’dan beri kullanılan bir taş yolda yürümeye başlamıştık. Heyecan
vericiydi doğrusu. Biraz önce yeryüzü sofralarına konuk olduğumuz Meneviş
Hanım’dan öğrendiğimize göre bu antik yol, Karaburun
yarımadasında uzun yıllardır sürdürülen çevreci hareketin öne çıkan ismi, Karaburun Kent Konseyi’nin 2012-2017
yılları arasında başkanlığını yürütmüş olan rahmetli İpar Buğra’ya ithaf edilmiş tanımlı bir rota imiş. İpar Buğra,
yarımadada RES ve GES’lere, taş ocaklarına, balık çiftliklerine ve çevreyi
tehdit eden her türlü unsura karşı yılmadan mücadele etmiş, bu anlamda hem
Türkiye’de hem de Karaburun yarımadasında ismi bir anlamda öne çıkmış bir
kişilik. Özellikle yarımadanın biyosfer rezerv alanı/öncelikli çevre koruma
alanı olarak devlet tarafından tanımlanması için bu uğurda uzun yıllar
sürdürülen çalışmaların mimarı olarak biliniyor. Ne yazık ki İpar Buğra, yarımadanın belli
bölgelerinin özel çevre koruma alanı olarak 14 Mart 2019 tarihinde
cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile tanımlanmasını göremeden 2017 yılında vefat
etmiş. Söz konusu kararname ile ilgili olarak ise Ekoloji Birliği’nin web sitesinde yarımadanın tümünü kapsamaması ve
özellikle yarımadanın batı yakasında yoğunlaşan RES ve GES’lerin bulunduğu;
yerleşimin doğu yakasına göre daha az olduğu bölgelerin dışarıda tutulması
nedeniyle “dağ fare doğurdu” yorumu yapılıyor.(4)
Özetle
Karaburun yarımadasında talan devam ediyor; hem de göstere göstere…
İpar Buğra rotası ve Ege'nin mavilikleri bir arada...
(Mayıs 2023)
Sanki antik yolda yürüyoruz; yer yer döşeme parçaları...
(Mayıs 2023)
Zambakgillerden Akbaldır, Akdeniz akyıldızı ya da Akdeniz tükürük otu; (ornithogalum narbonense)
(Mayıs 2023)
Karaburun kıyıları ayağımızın altında sanki.
(Mayıs 2023)
Patikanın güzelliği
(Mayıs 2023)
Türkiye Ekoloji Hareketi’nin
öncü isimlerinden İpar Buğra’nın
ismiyle onurlandırılan ve Saip Kayası’na
doğru ilerleyen antik yoldan yürümeye başladık yeniden. İki yanı makiliklerle
kaplı şirin patika ve arkamızdaki bıraktığımız manzaralar, benzersiz
güzellikteydi. Yükseldikçe Saip, Saip
Altı İskelesi, Karaburun ve Büyük Ada,
karşı kıyılar ve hatta Midilli
tamamen ortaya çıktı. Bu kadim patika gerçekten görülmeye değer nitelikteydi. Bir
yandan kıvrıla kıvrıla tatlı bir meyille yükselirken, bir yandan da engebeli
bir taş yolda düşmeden ilerlemeye gayret ediyorduk. Sık makilikler arasındaki
bir dar koridordan yaklaşık 1,5 saat kadar yürüdük. Taş yolda zaman zaman belki
de İlkçağ’dan kaldığını düşündüğümüz döşeme yolun parçalarına tanıklık ettik. Solumuzdaki
Karaburun-Yaylaköy karayolu düzlemine
yaklaştığımızda uzaktan dibinde Çınarlı
Çeşme’nin bulunduğu asırlık çınar ağacını gördük. Artık deniz ve iskeleler
ardımızda kalmış, tepenin ardına doğru dönmüştük. Burada Çınarlı Çeşme yönünden aşağıya doğru yönelen ve ağırlıklı olarak henüz
uyanmamış hayıtlarla kaplı bir dere yatağı vardı. Hayıtlar arasındaki küçük
patikaları takip ederek kendimize yol açtık. Bir süre sonra Kırkım Alanı’nın alt düzlemindeki
hayıtlarla kaplı vadinin başındaki Çınarlı
Çeşme’ye ulaştık. Lavanta mavisi çiçekleriyle dikkat çeken hanımeligillerden
uyuz otları (scabiosa sp.), eflatun
renkli ebegümeci çiçekleri (malvaceae sp.),
kırmızıya çalan gövde renkleriyle göbek otları (umbilicus rupestiris), yumak halinde bir sürü düğmeyi andıran boncuk
çiçekleri (tordylium apulum), genellikle
sarı renkte çiçeklerine alışık olduğumuz ve burada ilk kez gördüğümüz beyaz-pembe
renkli taç yapraklarıyla dikkat çeken bir tür hindiba çiçekleri patika boyunca
rastladığımız floranın örneklerindendi. Özellikle bu pembe-beyaza çalan hindiba
çiçeklerine Çınarlı Çeşme civarında
rastladık.
Önde katırtırnakları; ardında Saip Altı İskelesi ve karşı kıyılar...
(MYC; Mayıs 2023)
Taş yolda bir keskin virajdayız; ama tırmanmaya devam... (Mayıs 2023)
Köşede bir dinlenme anında...
(MYC; Mayıs 2023)
Sanki bir seyir terası; Karaburun-Yaylaköy asfaltına ve aramızdaki vadiye nazır bir manzaraya sahip...
(Mayıs 2023)
Yürdüğümüz patikada döşeme parçalarından biri
(Mayıs 2023)
ve bir diğeri...
(Mayıs 2023)
Hanımeligillerden
uyuz otları (scabiosa sp.)
(Mayıs 2023)
Bir yar başından Karaburun denizine doğru baktık.
(Mayıs 2023)
Kırmızıya çalan gövde renkleriyle göbek otları (umbilicus rupestiris)
(Mayıs 2023)
Yumak halinde bir sürü düğmeyi andıran boncuk
çiçekleri (tordylium apulum) (Mayıs 2023)
Çınarlı Çeşme’ye vardığımızda saat 16
civarındaydı. Öğle yemeği vakti çoktan geçmiş, zorlu patika bizi oldukça
yormuştu. Yalağı ve taş örgülü aynası ile diğer Karaburun çeşmelerine göre oldukça naif kalan Çınarlı Çeşme usul usul akmaktaydı. Önce yüzümüzü yıkadık, suyundan
içtik ve bilge çınar ağacının dibine sinerek gecikmiş öğle yemeğimizi yedik. Çeşmenin
arkasındaki üst düzlemde otlayan koyunların boyunlarındaki çan sesleri, birkaç
taşın arasına sıkıştırılmış basit bir hortumun ucundan yalağa usul usul dökülen
suyun sesi birbirine karışmaktaydı bu anda. Çevremizde büyük olasılıkla yaz
aylarında sürülerin su ihtiyacını karşılamak için beton koruganlarla çevrilmiş
su kuyuları vardı. Biraz çevrede dolandık; Karaburun denizini doya doya
seyreyledik yukarılardan. Manzara doyumsuzdu.
Çınarlı Çeşme'ye doğru; Yaylaköy'ün kabusu; en arkada RES'lerden biri...
(Mayıs 2023)
Patikadan bir görünüm daha...
(Mayıs 2023)
Hayıtlı dere yatağı
(Mayıs 2023)
Çınar ve ardında çeşme; nihayet....
(Mayıs 2023)
Bir tür hindiba olmalı; alışık olmadığımız bir renkte...
(Mayıs 2023)
Çınarlı Çeşme'nin çınarının altındayız.
(Mayıs 2023)
Bir çoban çeşmesi; Çınarlı Çeşme (Mayıs 2023)
Çınarlı Çeşme ve yalağı
(Mayıs 2023)
Kimbilir kaç asırlık bir çınar ağacı; yolcusuna konfor sunar. (Mayıs 2023)
Çınarlı Çeşme'nin bulunduğu sırttan Karaburun dünyasına bakarken...
(Mayıs 2023)
1 saati
bulan yemek ve dinlenme molası sonrası Çınarlı
Çeşme’nin yanından ayrıldık. Aynı taşlı yolu kullanarak aşağı inecektik şimdi.
İnmek her zaman çıkmaktan daha zordur aslında. Düşmeler ve sakatlanmalar
genellikle yorgunluğun ve rehavetin bastırdığı iniş anlarında olur genellikle. Hele
bir de zemin takılıp düşmeye uygun engellerle doluysa. İnişe başlayalı epey
olmuştu; önümüzdeki çalıların arasından iri kuyruklu bir hayvan kaybolup gitti.
Bu bir tilki olmalıydı. Etrafı aradık, taradık ama bulamadık. Yeniden yürümeye
başlayınca, arkamızda bir kayanın dibinde ansızın onu fark ettik. Merakla bizi
izliyordu. Bir süre bakındı durdu arkamızdan; sonra yine çalılıkların arasından
sıvışıp kayboldu. Tilki, günün ikinci sürprizi idi.
Saip Kayası hindibaları
(Mayıs 2023)
Saip Kayası'ndan aşağıya...
(Mayıs 2023)
Bilge çınara veda vakti...
(Mayıs 2023)
Çınarlı Çeşme'den dönüyoruz. (Mayıs 2023)
İpar Buğra rotasındaki o güzelim patikadan bir bir daha geçtik. (Mayıs 2023)
Yıldız yoncalar; dönüş yolunda bir koloniye rastladık.
(Mayıs 2023)
Günün sürprizi; arkamızdaki tilki...
(Mayıs 2023)
Tilkinin büyütülmüş hali; Saip Kayası yolunda...
(Mayıs 2023)
Karaburunlu
dostlarla karşılaştığımız ve taşlı yolun başlangıcına gelen bir noktada Saip Kayası’na paralel bir patika
bulduk. Buradan Saip’e doğru inmeye
karar verdik. Epeyce yürüdükten sonra anladık ki; geliş anında sıkıştığımız
makiliklerin bulunduğu bölgeye yine girmiştik. Her ne kadar bu patika da sık
makiliklerle geçişe zaman zaman engel çıkarsa da; bazen çalılarla boğuşarak,
bazen de neredeyse Saip Kayası’na
çıktığımız taş yola benzer tarzda gösterişli bir patikayı izleyerek, dev
kayalığın eteklerini dolaşan bir rotada ilerledik. Saip köyü uzaktan görünmüştü.
Dönüş yolunda inek memeleri
(Mayıs 2023)
Makilikler arasında patika arıyoruz; dönüş yolunda da... (Mayıs 2023)
Katırtırnakları bugün bizi neredeyse hiç terk etmedi. (Mayıs 2023)
Yürüdüğümüz yolun güzelliği
(Mayıs 2023)
Saip'e selam olsun.
(Mayıs 2023)
Bu rotanın
sürprizi ise, çalıların dibinde fark ettiğimiz bir çift inek memesi oldu. Bu
arada iki sel yatağını daha geçtik ve sonunda bir zeytinliğin kıyısından
başlayan ve çok yukarılardan varlığını fark ettiğimiz genişçe bir toprak yola
ulaştık. Bundan sonra artık sorun yoktu. Bu toprak yolun sonunda Saip köyünün ilk evleri vardı. Gün boyu
çektiğimiz çile Saip köyünün
girişinde son bulmuştu. Saip Kayası’ndan
köye kadar iki saatte yürümüştük. Köyün girişindeki kır kahvesinde yorgunluk
çaylarımızı içmeyi doğrusu hak etmiştik artık. Ege’nin maviliklerine karşı içtik
akşam çaylarımızı. Vakit akşam saat 7’yi geçmişti. Gün boyu Karaburun yarımadasının kuzeydoğu
kesiminde bazen çalılıklar arasında yolumuzu kaybetsek de, Akdağ’ın yavrusu gibi duran yekpare bir kayanın etrafında dolaşıp
durmuştuk. Yorulmuştuk, ama sonuç olarak doğanın bağrında yine güzel bir gün
geçirmiştik. Ne mutlu bize; hala yürüyebiliyorduk. Artık İzmir’e dönme
zamanıydı. Ağır ağır çöken akşama ve Karaburun
yarımadasının doğu yakasına veda ederek İzmir’e doğru yola çıktık.
Dipnotlar:
(1)Ari Çokona, 20 yüzyıl başlarında Anadolu ve
Trakya’da Rum Yerleşimleri; Literatür Yayınları; 1.Basım, Kasım 2016;
sayfa: 284
(2)Cengiz Gürbıyık, Karaburun Yarımadasında Türk Mimarisi; Arkeoloji ve Sanat
Yayınları-2010; sayfa:68-76