18 Şubat 2024 Pazar

ARMUTLU VADİSİ’NDE YÖRÜK KÖYLERİNDE…

DERNEKLİ’DEN DAĞTEKE’YE
 
8 Şubat 2024
İbrahim Fidanoğlu
Giriş
 
Kemalpaşa-Armutlu Vadisi’nin yukarılarında yer alan iki Yörük köyü arasında kızılçam ormanları içinden yürüdük bugün. Bayındır’a bağlı Dernekli köyünden başlayıp, Torbalı’ya bağlı Dağteke'ye yönelen yürüyüşümüz; bu köyde verdiğimiz yemek molası sonrasında dönüş yolunu takiben, yine başladığımız köy olan Dernekli’de son buldu. Yaklaşık yarım saatlik yemek molası dışında, saat 11’de başladığımız yürüyüşümüzü, 5 saatlik sürede ve 14,7 km.lik bir parkurda yürüyerek saat 16.30'da Dernekli köyünde tamamladık. Şimdi gelelim günün ayrıntılarına…
 
Dernekli'de sabah vakti...
(Şubat 2024)
 
Marmariç lahanaları; doğanın fırçası değmiş üzerlerine...
(Şubat 2024)
 
Gezginler, Dağteke köy meydanına inerken...
(MYC; Şubat 2024)
 
Dernekli’de sabah vakti
 
Sabah saat 11’e yaklaşırken Dernekli’ye ulaştık. Köyün camisinin önüne arabamızı park ederken, yüksek zeminli kahvehanesinin avlusunda oturan birkaç köylünün meraklı bakışları hemen bize döndü. Sabah çaylarını içmeden ve köylülere merhaba demeden yürüyüşe başlamak olmazdı. Yol düzleminden birkaç basamakla ulaşılan kahvehanenin avlusunda oturanlarla selamlaşarak bir masaya iliştik. Kahveci hemen içeriden bir masa örtüsü kapıp geldi. Geçen yıl Mayıs ayında yine Dernekli civarında yürümüş(1) ve aniden bastıran bir sağanak yağıştan kahvehaneye sığınarak kurtulmuştuk. Uzun süre köylülerle sohbet ettiğimiz için içlerinde bir iki kişi hatırladı bizi. O sırada geçen hafta Bayındır’ın dağ köylerinden Çamlıbel’de karşılaşıp sohbet ettiğimiz Derneklili nakliyeci Mehmet Ali Bey, yanımızda bitiverdi. O da şaşırdı, biz de; birer hafta arayla yine karşılaşmıştık. Kısa sohbet sonrası kahveciye “arkadaşlardan çay parası alma” diye seslendi. Yine mahcup etmişti bizi Ege’nin konuksever köylüleri… Teşekkür ettik ve biz de bir süre sonra kahvedekilerle vedalaşıp, Dağteke yönüne gitmek üzere Dernekli’nin tepedeki çıkışına doğru yürüyüşe başladık.


 
 Dernekli köy meydanındayız. Bir sabah vakti...
(MYC; Şubat 2024)
 
Dernekli çıkışına doğru...
(Şubat 2024)
 
Yürüyüşün başlangıcında; Dernekli'de bir köy evinin avlusunda rastladık onlara; koyun koyuna yatıyorlardı.
(Şubat 2024)
 
Köyün çıkışındaki tepeye ulaştıktan sonra, bir süre güneybatı yönünde Armutlu-Bayındır yoluna bağlanan Dernekli köy asfaltını takiben yürümeye başladık. Amacımız solumuzdaki kızılçam ormanının derinliklerine doğru ilerleyen bir patikanın başlangıcına ulaşmaktı. Bir süre sonra bu girişi fark ederek kızılçam ormanının içine girdik.
 
Sarıtaş Tepesi civarında zemindeki kayrak taşı oluşumları
(Şubat 2024)
 
Sarıtaş Tepesi'ndeyiz, yönümüz aşağılara...
(Şubat 2024)
 
Doğanın elinden çıkmış tablolar gibi; milyonlarca yılın birikimi...
(Şubat 2024)
 
Yürüdüğümüz orman yolunun iki yanında kızılçamlardan oluşan yoğun bir orman örtüsü vardı. Yeryüzü jeolojisini ele veren ilginç oluşumlar ayaklarımızın altında ufalanıp gidiyordu sanki. Halk arasında kayrak taşı diye bilinen bu yöreye özgü kayaç tabakaları, orman yolunun zeminini de kaplamaktaydı. Bazı yerlerde o kadar ilginç oluşumlara rastladık ki fotoğraflamadan duramadık.
 
Kayrak taşı ya da arduvaz kayaç tabakalarının güzelliği
(Şubat 2024)
 
Yaprak yaprak açılıyor önümüzde zaman. Un ufak oluyor her şey onun içinde; topraktır geriye kalan...
(Şubat 2024)
 
“Arduvaz ya da damtaşı olarak da bilinen kayrak taşı, aslında bir başkalaşım kaya kütlesidir. Katmanlar halinde bulunduğu bölgeden çıkartıldığında yaprak, yaprak ayrılabilen, ince taneli, gözenekli ve yüzeyi doğal pürüzlü bir taş olan kayrak taşı, jeolojik olarak tortul yapısında; çamur, silt ve volkan külleri bulundurur. Ana kaya kütlesi başkalaşırken birbirini takip eden şeritler halinde katmanlaşır. Yarılma ise, bu kaya kütlesinin üzerine yüzyıllar boyunca binen basınçtan dolayı meydana gelir. Bu sebeple kayrak taşı daha çok eski kayaçlarda bulunur.”(2) 
 
Saygı duymamak imkansızdı; nefes nefes işlemişti zaman, doğanın girdaplarında...
(Şubat 2024)

Dernekli'den Dağteke'ye; bir sırttan bir sırta doğru...
(Şubat 2024)

Doğanın fırçasının dokunduğu bu muhteşem oluşumlar, o kadar hassastı ki; yüz binlerce, belki de milyonlarca yıl boyunca basınca maruz kalmaktan un ufak olmaya hemen hazırdılar. Sonunda onların da akıbeti toprak olmaktı. Dokununca ufalanıveriyorlardı.
 
Kızıl gövdeleriyle göz alıcı sandal ağaçları
(Şubat 2024)

ve üzerinde meyveleri; sandal ağaçları...
(Şubat 2024)

Sandal ağacı ve salkım salkım kıpkırmızı meyveleri
(Şubat 2024)
 
Ormanın içinden güneybatıya doğru ilerleyen yangın yolu, Sarısu Pınarı’na doğru batıya yöneldi. Bu sırada arkamızda bıraktığımız birkaç tepeyi aşmıştık. Sırasıyla Takaraklı, İhane ve Sarıtaş tepeleri… Kızılçamların dışında kızıl gövdeleri ve kırmızı renkli meyveleriyle dikkat çeken sandal ağaçları, pırnar meşeleri, standart yapraklı Girit ladenleri (cistus creticus) ve defne yapraklı Girit ladenleri (cistus laurifolius) bitki örtüsünün diğer hâkim unsurlarıydı. Üzerlerindeki meyveleri geçmiş de olsa, yer yer ağaç çileklerine de rastladık.
 
Yırtık çiğdemler (colchicum atticum)
(Şubat 2024)
 
Bordo-mor çizgili çiğdem çiçekleri (crocus nubigena)
(Şubat 2024)
 
Biraz ileride topraktan yeni yeni fışkırmakta olan bir tür çiğdem çiçekleri (crocus nubigena) kesti yolumuzu. Taç yapraklarının içi tamamen beyaz renkte, dışı ise bordo-lacivert renkli çizgilerle kaplı; ortasında sarı-turuncu renkli dişi organları ve sarı renkli çiçek boğazı ile göz alıcıydılar. Kimi tomurcuk halinde, kimi ise daha yeni hayata merhaba demiş gibiydiler. Selam verip geçtik yanlarından.
 
Selam verip geçtik yanlarından; hayata henüz merhaba derken çiğdem çiçekleri...
(Şubat 2024)
 
Bu da bir başkası; Dağteke yolunda...
(Şubat 2024)

Terkedilmiş Marmariç'in sessizliğinde...
 
Kuru bir dere yatağını aştıktan sonra Armutlu-Bayındır yoluna; daha sonra da yolun batı yakasındaki bir sırtta yer alan ve şimdilerde bir ekolojik köy yaşamının deneyimlendiği eski Marmariç köyünün evlerinin yakınlarına ulaştık. Buralara yıllar önce uğramış ve henüz oluşum aşamasındaki köyün mekânlarını dolaşmıştık.(3) O günlerde İstanbul’dan gelen köyün yeni sakinlerinin onarmaya başladıkları eski Marmariç köyünün yıkıntılarının bir kısmı, bugün oldukça iyi bir duruma gelmiş; köyün merkezinde yer alan iki katlı okul binası tamamen elden geçirilerek ekolojik köyün bir anlamda en gösterişli yapısına dönüşmüştü. Köyün çeşmesinin bulunduğu meydanlığa ulaştığımızda köyün köpeklerinden birkaçı bizi denetlemeye geldiler; ama çevremizde dolaşıp ayrıldılar. Biz de köyün altından geçip Dağteke’ye doğru ilerleyen bir toprak yolu takip ederek önümüzdeki ormana doğru yürüdük.
 
Terk edilmiş Marmariç köyünün yıkıntıları arasında...
(Şubat 2024)
 
Bir diğeri; yaşanmışlıkların tükendiği yer...
(Şubat 2024)
 
Marmariç lahanaları; köye girişte rastladık onlara.
(Şubat 2024)
 
Eski Marmariç köyünün ilkokul binasının restorasyonu tamamlanmış; ekolojik köyün merkezi konumunda...
(Şubat 2024)

Marmariç'in yeni hayatına dair ip uçları...
(Şubat 2024)

Arkamızda “permakültür” ekolojik çiftliğinin yazdan kalan bozulmuş bahçelerini bırakarak, Gemikaya Tepesi ile Çırpılı Tepesi arasındaki vadi boyunca kızılçamlar arasından önce batıya, daha sonra da güneye yönelen bir orman yoluna girdik. Bu şekilde ulaştığımız nokta; Armutlu-Bayındır Kızılcaova asfaltındaki Dağteke yol ayrımıydı. Burası bizim için çok bildik bir yerdi; çünkü sık sık Armutlu Vadisi’ndeki bir çeşmeden su doldurmaya geldiğimizde, Dağteke’deki gözlemeci Perihan Abla ile eşi Sezai Ağabeylere uğramadan geçmezdik asla. Bu noktadan itibaren her zaman arabayla yaptığımız yolculuğumuzu, bu kez ayni asfalttan bir süre yürüyerek gerçekleştirdik. Ama bir süre sonra bayır aşağı inen keskin bir dönemeçte bizi bekleyen bir orman yolu, kurtarıcımız oldu bir anlamda. Bu yolun sonu Dağteke köyünün ilk evlerine dek götürecekti bizi.
 
Marmariç'den Dağteke'ye doğru; arkada restore edilen eski ilkokul binası...
(Şubat 2024)
 
 Dağa Kaçtım gezginleri; Marmariç'te...
(MYC; Şubat 2024)
 
Gezginler, ekolojik köyün bahçeleri arasından yürüyor.
(Şubat 2024)
 
Dağteke'ye doğru; arkamızda bıraktıklarımız; Marmariç falan...
(Şubat 2024)
 
Dağteke yolunda bir sırta doğru yürüyoruz.
(Şubat 2024)
 
Sırım gibi kızılçamlar arasında...
(Şubat 2024)
 
Dağteke'ye doğru...
 
Köyün ilk evleri göründü uzakta. Solumuzdaki dere yatağına doğru atılmış her türlü atık malzeme ve yol kıyısındaki arı kovanlarının hurdaları can sıkıcı olsa da yapacak bir şey yoktu; kalibremiz bu kadardı ne yazık ki… Köyün ilk evlerinin girişinde ise, üst üste yığılmış arı kovanlarından tepeler karşıladı bizleri. Kilit taşı döşeli yolun başlangıcına yakındı kovanlar. Köyde arıcılığın yaygın bir uğraş olduğunu köyün meydanındaki köylü pazarından çok iyi biliyorduk. Yerel malzeme olan kayrak taşlardan yapılmış Dağteke evlerinin arasından geçerek ulaştığımız köyün mezarlığının yanından geçen bir dar geçidi kullanarak, köyün meydanına doğru süzüldük.
 
Dağteke'ye doğru; ormanın içinden yürüyoruz.
(Şubat 2023)
 
Dağteke asfaltından toprak yola ayrıldığımız yer...
(Şubat 2024)
 
Dağteke'ye giriyoruz.
(Şubat 2024)
 
Yerel taştan geleneksel yöntemlerle yapılmış bir Dağteke evi
(Şubat 2024)
 
Dağteke yolunda karşıladılar bizi. Meydana kadar bize eşlik etti bu iki sevimli köpek.
(Şubat 2024)
 
Dağteke, Armutlu Vadisi ile Torbalı ovasını birbirine bağlayan geçişte önemli bir yerleşim. İzmir ve civarında böbreklere iyi gelen suyuyla ün salmış; bunun için dertli birçok insanı suyuna, toprağına çeken bir özelliğe sahip. Bu vesileyle gelenlerin soluklandığı meydanda gözlemeciler ve köylülerin yerel ürünlerini satışa sundukları tezgâhları mevcut. İndiğimiz sırttan köyün içine doğru akan Karadere, meydanın kıyısında soluklanıp Torbalı yönüne doğru kıvrılıp gidiyor ovaya doğru; ama içinde su yok…
 
Öğle yemeği için mola verdiğimiz Dağteke'deki yaşlı kadınlardan dinlediğimize göre bizim bugün yürüyüşe başladığımız Dernekli'deki düğünlere yürüyerek gidip gelirlermiş köylüler o günlerde. Hatta kadınlardan birisi; o yıllarda Torbalı-Kemalpaşa geçişindeki Mahmut Dağı'nın eteklerinde yer alan Cumalı'ya bile yürüyerek gidip geldiklerini aktardı. Biz de bugün köyün yaşlılarının yıllar önce yaşadıklarını bir anlamda deneyimlemiş olduk. 
 
Dağteke; meydana doğru iniyoruz.
(Şubat 2024)
 
Dağteke Camii
(Şubat 2024)
 
Dağteke'de Dağa Kaçtım gezginlerinin yemek sonrası çay keyfi...
(Şubat 2024)
 
Dağteke köyünün ismi, son yıllarda Dağtekke olarak değiştirildi. Yıllardır köyün ismini her yerde Dağteke şeklinde duyduk, okuduk, öğrendik. Ne hikmetse, yakın zamanlarda yukarıda sözünü ettiğimiz değişiklik gerçekleşti. Ama biz yine de alışık olduğumuz şekliyle Dağteke demeyi; köye köy, mahalleye de mahalle demeyi yeğliyoruz. Manalara dokunmanın, anlamları ters yüz etmenin ne anlamı var ki? Cumhuriyet döneminde yerleşim yerlerinin isimleriyle çok oynandı; kökeninden, aslından değişik nedenlerle sıyrılıp koparıldı. Allah aşkına bir yerin ismini değiştirip yok ederseniz; onun geçmişini, tarihini ya da her neyse yaşananları unutturabilir misiniz? Bunların hepsi beyhude bir çabadan öte anlam taşımaz. Bu işlere karar verenlerin halkın gönlüne dokunan daha anlamlı ve yararlı işlerle uğraşmasında sayılmayacak kadar yarar var. Ama…
 
Dağteke'den çıktık yola; yine kızılçamların arasından yürüyoruz.
(Şubat 2024)
 
Keltepe'ye doğru...
(Şubat 2024)
 
Dağteke'den Dernekli'ye doğru; kızılçamlar arasında...
(Şubat 2024)
 
Sezai ağabeylerin mekânında önce yanımızda getirdiğimiz azıkları, daha sonra da içerden söylediğimiz otlu peynirli gözlemelerimizi sıcacık çayların eşliğinde paylaştık yemek molasında. Sezai Ağabey, Torbalı pazarına gitmişti. Bir süre dinlendikten sonra vedalaşıp ayrıldık Dağteke’den… Dönüş yolumuz; köyün meydanından önce batıya, daha sonra da güneye kıvrılarak, asfalt yoldan ayrılan bir toprak patikayı takiben yükselen sırta doğruydu. Yine kızılçamların içinden ilerleyen yol bir süre sonra bizi yaklaşık 750 metre yüksekliğindeki Keltepe’ye doğru taşıdı. Kızılçamlar ve makilikler arasından ilerleyen oldukça geniş yangın yolunu takip ederek, Keltepe’nin kuzey eteklerinden Armutlu-Bayındır Kızılcaova asfaltına kadar yürüdük.
 
Bayındır düzlemini ilk gördüğümüz an; kızılçamlar arasından bir hayal gibi Yakapınar ve Uladı Deresi...
(Şubat 2024)
 
Dernekli'ye doğru; battal bir patikadan yürüyoruz. Önce güneye, daha sonra doğuya doğru...
(Şubat 2024)

Sandal ağaçları, ağaç çilekleri ve başka makilikler arasından...
(Şubat 2024)
 
Dağteke'den Dernekli'ye; yeniden...
 
Kurt Gediği civarında asfalt yolu aşıp, doğu yönünde kızılçamların içindeki bir patikaya doğru yöneldik biraz sonra. Önce güneye, daha sonra sert bir virajla doğuya doğru kıvrılan az kullanılmış bir patika, bizi Küçük Menderes ovasına hâkim bir noktaya ulaştırdı. Aşağılarda geniş yatağıyla dikkat çeken susuz Uladı Deresi’ni ve hemen yanı başındaki Yakapınar köyünü görüyorduk uzaklarda. Bir sis tabakası kaplamıştı köyün üstünü. Yükseklerden hayal gibiydi gördüklerimiz sanki.
 
Küçük Menderes ovası ayaklarımız altında; sırtlarda ağaçlandırma terasları...
(Şubat 2024)
 
Yakapınar ve Uladı Deresi; aşağılarda...
(Şubat 2024)
 
Sarıtaş Tepesi'ne tırmanırken...
(Şubat 2024)
 
Meyveleri geçmiş çiçekteki ağaç çilekleri, yine sandal ağaçları ve yeni dikilmiş kızılçam fidanlarıyla kaplı bir sırttan Sarıtaş Tepesi’ne tırmandık. Giderken izlediğimiz yol ile birleşmek üzereydik neredeyse. İki dev kayrak taşı ya da arduvaz kütlesinin dibinden geçtik. Henüz ufalanmamışlardı daha. Oldukça görkemliydi duruşları doğrusu... 
 
Ağaç çilekleri çiçekte...
(Şubat 2024)

Sandal ağacının meyveleri salkım salkım...
(Şubat 2024)
 
İki dev kayrak taşı kütlesinden biri 
(Şubat 2024)

ve diğeri...
(Şubat 2024)
 
Sarıtaş Tepesi’ni aştıktan sonra, Dernekli’ye doğru inmeye başladık hızla. Dizlerimizin dermanını Sarıtaş Tepesi tırpanlasa da, kızılçamların arasından Dernekli görüş alanımıza girmişti bile. Köyün meydanına ulaşmamız da fazla sürmedi zaten. Köyün meydanındaki kahvehanenin sakinleri birkaç kişi dışında, sabah bırakmışız gibi aynı yerdeydiler. Anlaşılan hayat, bu mevsim oldukça durağan seyrediyordu Dernekli’de.
 
 Geçen hafta yürüdüğümüz Bayındır dağ köylerinden Çamlıbel'i karşı sırtlarda gördük.
(Şubat 2024)
 

Bu da Söğütören köyünün hayali gibi; bir vadi koyağına saklanmış sanki...
(Şubat 2024)
 
Dönüş yolunda kızılçamlar arasından Dernekli'ye bakış...
(MYC; Şubat 2024)
 
Gün boyu toplamda 14,7 kilometre yol yürümüştük dağlarda, dere yataklarında. Terk edilmiş köyleri mesken tutmuş şehir kaçkınlarının hayata tutunma çabalarına tanıklık etmiştik yeniden. Hayata merhaba diyen çiğdemlerin sevincine, salkım salkım meyveleriyle kızıl gövdeli, göz alıcı sandal ağaçlarının cazibesine, milyon yıldır korkunç çileler altında başkalaşıp tabakalar halinde ayrışıp, un ufak olarak toprağa karışan kayrak taşlarının çilesine ortak olmuştuk dağlarda. Yine doğanın kucağında sessiz sedasız bir günde; sadece ve sadece rüzgârın, baştankaraların ve çalılıklardan aniden havalanan karatavukların seslerine eklemiştik zamanı. Ne mutlu bize; ne mutlu doğanın farkındalığı içinde yaşayıp, onun peşinden gidenlere, yürüyenlere…
 
Haydi; şimdi İzmir’e; büyük şehrin, dertli şehrin karmaşasına doğru…

Dipnotlar:
(1)   Çınardibi-Dernekli yürüyüşü için bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2023/06/cinardibinden-dernekliye-dogru.html
(3)  Terk edilmiş Marmariç köyü hakkında bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2017/04/armutludan-bayindira-dogru.html  
(4)    Fotoğraflar, belirtilenler dışında İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
 
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC