pırnar meşesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
pırnar meşesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Ocak 2016 Çarşamba

YAKAKÖY-KARAKOCA KÖYÜ YÜRÜYÜŞÜ



8 Ocak 2016
İbrahim Fidanoğlu

2015’in son günlerinde aniden bastıran Sibirya soğuklarını savuşturduktan sonra, 2016’nın bu ilk haftasında Bornova-Manisa arasında yakın bir çevrede yürümekti amacımız. Bu nedenle bu haftaki rotamızı, nadiren yürüdüğümüz Manisa havalisinden seçtik. İzmir – Manisa arasındaki Sabuncubeli Vadisi’ne paralel diyebileceğimiz bir güzergâhtaki yürüyüşümüz, gidiş dönüş toplamı olarak yaklaşık 16 km kadar sürdü. Sabah 10 civarı Yakaköy’ün sırtlarından başladığımız yürüyüşümüzün ilk etabı, yaklaşık 8,5 km sonra saat 12.30 gibi Manisa’nın Karakoca köyünün meydanında sonlandı. Köy kahvehanesinde verdiğimiz öğle yemeği molası sonrasında yaklaşık 1 civarında yeniden başlayan dönüş yolculuğumuz ise, Çatal Çeşme’deki çay molası dâhil 15.30 gibi Yakaköy’de bitti.



 
Yakaköy-Karakoca yürüyüşü rotası-16,3 km.
(Google Earth'de çizilmiştir. by MYC)

Bir gün önce; bütün gün ve gece devam eden şiddetli yağmur nedeniyle toprak zemin oldukça yumuşaktı. Yeni güne uyandığımızda karşılaştığımız pırıl pırıl bir hava, bütün bu çamur faktörünün üstesinden gelmemize neden oldu. Yağmur sonrasının atmosferik ortamda yarattığı temizlik ve görüş mesafesindeki berraklık, yürüyüş boyunca etkili oldu. Yaklaşık 14-15 derece civarında seyreden hava sıcaklığı ve Yakaköy’den Karakoca’nın sırtını dayadığı yaklaşık 750 metre yüksekliğindeki Adatepe’ye doğru tedricen yükselen topografya sayesinde, bugün fazla yorulmadan oldukça konforlu bir yürüyüşü gerçekleştirmiş olduk.

 
Yakaköy sırtları

Yakaköy, yakınındaki Çiçekliköy ile birlikte son yıllarda artan bir şekilde kahvaltı evleri ve kır lokantalarıyla esir alınmış durumda. Eskiden şehirdeki insanların, doğada bir parça nefes almak adına uğradığı yerlerdi buralar. Ama 80’li yıllardan sonra toplumda bir eğilim olarak yaygınlaşan kır lokantalarında kahvaltı yapma alışkanlığı, kır düğünü salgınıyla da birleşince, şehrin doğaya açılan pencereleri diyebileceğimiz yakın kırsalında bir patlamaya dönüştü. Bu da Çiçekliköy-Yakaköy arasında görülebileceği gibi ormanın ve yeşilliğin ortasında çığ gibi büyüyen bir yapılaşmanın fitilini ateşledi. Aynı durum, bugün şehrin dışa açılan bütün çıkış noktalarına hâkim olmuş durumda. Tüketme alışkanlıklarıyla da paralellik arz eden bu yeni statüko, bir şekilde toplum tarafından kabul görüyor ve destekleniyor. Ama hiç durmayacakmış gibi; şehrin en yakınındaki ormanın ve yeşilin içine doğru nüfuz eden bu sızma hareketi, ne yazık ki; birçoğumuzun farkına bile varmadan doğanın kalbine saplanan bir bıçak gibi ilerliyor. Bir sarmalı andıran bu süreçler, belli bir süre sonra ise, biteviye kentleri kuşatan bir canavara dönüşüyor. Ama kime ne?

 
Yakaköy-Beşyol arasındaki kır evleri

 
Yakaköy çıkışındaki güzergahımız

Köyün merkezine ulaştığımızda, bu kasvetli muhabbetleri ardımızda bırakarak köyün sırtlarındaki Beşyol ve Karakoca yönüne doğru ilerleyen asfalt yoldan yürüyüşe başladık. Kemalpaşa - Ulucak yönüne doğru dönen bir sapağı ve küçük bir yangın havuzunu geçtikten kısa süre sonra asfalt bitti ve toprak yola dönüştü. Gece boyu devam eden şiddetli yağmur, doğadaki canlı cansız tüm varlıkları yıkamıştı sanki. Pırıl pırıl bir güneşin eşliğinde yağmurla yumuşayan ıslak toprağın üzerinde keyifle ilerledik.

Eski ormandan kalan tek tük kızılçamlardan  örnekler