ARMUTLU VADİSİNDE TERK EDİLMİŞ MARMARİÇ KÖYÜ ve BAYINDIR CİVARINDA AZ BİLİNEN YERLER
30 Mart 2016
İbrahim Fidanoğlu
Giriş
Bugün Foça’dan bize katılan arkadaşlarla ne zamandır gitmek istediğimiz
bir noktaya; Armutlu-Bayındır
geçişinde yer alan terk edilmiş Marmariç köyüne
doğru bir seyahat yaptık. Az yürüdük, çok yer değiştirdik. Ama bu bölgenin
çocuğu olan Coşkun ağabeyi yakalamışken, onun değerli rehberliğinde Bayındır
coğrafyasında bir şekilde gözden kaçan başka noktalara da uğrama şansımız oldu.
Her ne kadar ilgilileri ile yerinde olmamaları nedeniyle görüşme fırsatı
bulamasak da; Marmariç köyünü ve
hikâyesini öğrenmek bizim için günün en ilginç anlarından biriydi.
Marmariç köyünün kirazlıkları
Sabah Foça’dan gelen arkadaşlarla Karşıyaka’da buluştuk ve Bornova
yolcularını almak üzere kısa bir süre için Bornova’ya uğradık. Her sabah olduğu
gibi bugün de otoyolda kahredici bir trafik vardı. Kimsecik kurallara uymuyor,
birçok sürücü, diğer araçların hakkına saygı duymaksızın otoyol
çıkış-girişlerinden yolu by-pass ederek diğer araçlara karşı avantaj sağlamaya
çalışıyor, emniyet şeritlerini işgal ediyor; hatta bu ihlallerini sürdürmek
adına otoyoldaki akaryakıt istasyonunun transit geçişlerini dahi
kullanıyorlardı. Bu ihlalleri yapanların bir kısmı da ne yazık ki, Büyük Şehir
Belediyesi v.b. kamu kuruluşlarına ait ve siyah plaka taşıyan araçlardı.
Taşıdıkları ne bir hastaydı; ne de “usta”… Aklımıza imam ve cemaatin nasıl
davrandığına dair pek sık söylenen bir darbımesel geldi. Tam da yeriydi. Ama
söyleyemezdik; boğazımızda düğümlendi kaldı sözcükler. Şizofrenik bir toplum
olmanın dayanılmaz ağırlığı içinde; başkalarının yaptığı her şeyi eleştiren,
ama kendi yaptığı hataları asla kabul etmeyen ve görmeyen hastalıklı bir ruh
haliydi içinde bulunduğumuz. Bornova’ya ulaştığımızda saat 9 olmuştu bile.
Bornova yolcularını aldıktan sonra, yeni açılan İstanbul otoyolunun Kemalpaşa
bölümünü kullanarak kısa sürede Armutlu
üzerinden Armutlu Vadisi’ne ulaştık.
Bayramlı köyünün girişindeki meydanlık
Bayramlı’da sabahın ilk
molası
Pomak köylerinden birkaçının yer aldığı vadide ilk molamızı Bayramlı’da verdik. Köyün açık tek
kahvehanesinde ne yazık ki kahve yoktu. Çaya razı olduk sonunda. Kahvehanenin
önündeki erik ağaçlarının hepsi bembeyaz çiçekteydiler. Ovadakiler ise, çoktan
yapraklanmışlardı bile. Yükseltiden kaynaklanan bir faz farkıydı yaşanan. Çayları
içerken, köylülerle kısa bir sohbet yapma olanağımız da oldu. Hepsinin ortak
fikri, çılgıncasına ve belli bir planlama olmaksızın yürütülen rüzgâr enerji
santralleri kurulumunun arıcılık, meraların etkilenmesi nedeniyle küçükbaş
hayvancılık ve diğer tarımsal üretim alanlarını olumsuz olarak etkilediği
doğrultusundaydı. Tepeden inme “acil kamulaştırma” kararlarıyla birçok mağdur
yaratıldığını söyledi köylüler. Bununla ilgili olarak; Marmariç ekoköy projesini
yürüten ekibin de olumsuz etkilendiğini ve onların başlattığı yargı
süreçlerinin halen devam ettiğini belirttiler. Marmariç’e; Armutlu Vadisi’nin
daha içlerine doğru nüfuz etmek üzere Bayramlı kahvehanesindeki köylülerle
vedalaşıp yeniden yola çıktık.
Bayramlı sırtlarındaki RES'ler ve çiçeklenmiş erik ağaçları
Marmariç; bir ekoköy
denemesi
Terk edilmiş Marmariç köyü,
bugün Bayındır ilçe sınırları içinde;
Pomak köyü Çınardibi (ya da Kavakalanı; en eski isminin ise, Osmaniye olduğunu Coşkun ağabeyden bugün
öğrendik) ile Dernekli köyü arasında
bir yerde yer alıyor. Armutlu’yu Bayındır’a bağlayan asfalt vadi
geçişinin hemen batısında; Dernekli
köyü sapağına gelmeden önce sağa doğru ayrılan bir toprak yolla ulaşılan hafif
eğimli bir sekinin üzerinde konumlanmış Marmariç,
Bayramlı köylülerinden öğrendiğimize
göre; yaklaşık 20 yıl kadar önce susuzluk nedeniyle terk edilmiş. Bizi köye
ulaştıran toprak yolun iki yanında; yerel malzeme kayrak taştan yapılmış, ama
şimdilerde kimisi onarılmış, kimisi ise yıkık durumdaki evler, şimdi ekoköyün
atölyesi işlevini gören eski köy camisi, yolun sağında yer alan eski bir
ormancı çeşmesi ve en arkalarda köye sonradan gelen “İstanbullular”ın ilk onardığı ve içine yerleştikleri okul binası
karşılıyor köyün konuklarını. Köyde hummalı bir inşa süreci devam etmekte… Yine
kayrak taşlardan; kısmen yığma, kısmen betonarme kolonların da yer aldığı;
kerpiç tuğla ya da kerpiç sıva gibi yapı yöntemleriyle de desteklenmiş yeni
binalar kuruluyor köyün sağında solunda. 1960’lardan kalma ormancı çeşmesinin
de bulunduğu köyün meydanlığına yakın konumdaki köyün camisinin hemen arkasında
yükselen büyük ölçekli iki katlı bina oldukça dikkat çekici. Hemen onun
aşağılarında ve üstünde başka tek katlı yapılar da var. Demek ki; Marmariç yeniden hayat buluyor; sabırlı
ve uzun soluklu bir süreç sonunda yavaş yavaş ayağa kalkıyor.
Marmariç köyünün inşası süren yeni evleri; kerpiç sıvayla kaplı...
Bu da köyün ortasında kayrak taşlar kullanılarak yapılmakta olan köyün en büyük binası
Köyün yeniden kuruluşunda rol oynamış Marmariç Ekolojik Yaşam Derneği, Marmariç Permakültür isimli web sitelerinde kuruluşun amacını ve
yürüttükleri projeyi şu ifadelerle tanımlıyorlar:
“Dernek; temelde İzmir ili, Bayındır
ilçesi, Dernekli köyüne bağlı Mersinli (Marmariç) mahallesinin, genelde de
civar köylerin sosyal, ekonomik, kültürel, yerleşimsel, teknolojik ve üretimsel
açıdan doğa ile uyumlu ve yerel değerlerin gözetildiği, sürdürülebilir birer
insan yerleşimleri haline getirilmesini amaçlar. Benzer oluşum ve çalışmalar
ile her türlü işbirliğine gider.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
Küresel Çevre Fonu Küçük Destek Programı çerçevesinde “Permakültür Tasarım Yöntemleriyle Doğa Dostu, Sürdürülebilir ve Verimli
Arazi Kullanım Modeli Geliştirme ve Uygulama Projesi” Kasım 2009 itibariyle
faaliyete geçmiştir.”(1)
Yapılardan birinin kapı ve pencere detayları ile kerpiçin yapıda kullanımına dair örnek
Söz konusu projenin
kapsamı ve hedefleri ise yine aynı sitede aşağıdaki ifadelerle özetlenmektedir:
“Küresel
ısınmanın sonuçlarından biri olan yağış rejimindeki düzensizlik ve kuraklaşma,
tarımsal sürdürülebilirliğin önünde büyük bir engel oluşturmaktadır.
Derneğimizin faaliyet gösterdiği Bayındır ilçesi, İzmir-Aydın-Manisa üçgeninde
yer almakta ve bahsi geçen kuraklıktan büyük zarar göreceği öngörülmektedir.
Gittikçe
kuraklaşan iklim şartlarında standart tarım ve sulama metotları yetersiz
kalmakta, yer altı suları üzerindeki baskının artması gibi olumsuz sonuçlara
neden olmaktadır.
Yukarıda
belirtilen sorunlar için, dünya genelindeki birçok başarılı uygulamanın da
gösterdiği gibi, permakültür tasarımı sürdürülebilir çözümler sunmaktadır.
Özellikle kurak iklimlerde alınan çarpıcı sonuçlar, bölgemiz için hayati önem
taşımaktadır.
Marmariç köyünün yeni yapıları birarada...
“Permakültür,
doğal ekosistemlerin çeşitliliğine, istikrarına ve esnekliğine sahip olan,
tarımsal olarak üretken ekosistemlerin bilinçli tasarımı ve bakımlarının
sağlanmasıdır” (Bill Mollison,
“Permaculture A Designers' Manual”; Tagari Publications; 1988)
Projenin
amacı, Marmariç Ekolojik Yaşam Derneği tasarrufundaki arazileri, permakültür
ilkeleri doğrultusunda bütünsel bir yaklaşımla ve çeşitli teknik ve yöntemler
kullanarak dönüştürmek ve böylelikle çoğaltılıp yaygınlaştırılabilecek bir
model oluşturmaktır. Bu doğrultuda, proje kapsamında uygulanacak permakültür tasarım yöntemleri
şunlardır:
Bu projenin
ilk aşaması, su tutma amaçlı permakültür
uygulamalarının önemli bir parçasını oluşturan Yağmur Hendeği (Swale) ve Gölet
(Dam) yapımından oluşmaktadır. Yağmur hendekleri, yüzey suyunun yağmur
mevsiminde tarımsal üretim yapılan alanda toprak katmanları tarafından emilmesi
ve depolanması prensibine dayanır. Göletler ise akıp giden yüzey suyunu yönlendirme
ve depolama olanağı sağlarlar. Biriktirilen su, daha sonra kurak sezonda
(projenin gerçekleştirileceği bölgede 5-6 aya kadar uzayabilmektedir) sulama
amaçlı kullanılabilir. Göletlerden, bunun yanı sıra biyolojik çeşitliliği
artırma (su kültürü yaratma) amacıyla da yararlanılır.
Kerpiçin ve kayrak taşların yapılarda ortak kullanımı
Tavan yalıtım detayı
Projenin bir
başka unsuru ise yağmur hendekleri kazılırken ortaya çıkan ve hendeklerin önüne
yığılan toprak tümseğin üzerinde oluşturulacak “Gıda Ormanı”nı kapsamaktadır. Bu amaçla aynı zaman diliminde 7
katmandan ve çeşitli baklagillerden meydana gelen bir bitki örtüsü oluşturulur.
Bunların arasına ise toprak cinsine ve iklime uygun seçilen meyve ağaçları
dikilir. Doğal ekosistemleri taklit eden bu 7 katmanlı oluşum kendi içinde
yeterli bir döngü oluşturduğundan, çok az dış müdahale gerektiren bir bütündür
ve yaşam süresi ve verimliliği de bu paralelde ortalamanın üstünde gerçekleşir.
Böylelikle hem kırsal yaşamı destekleyen bir gıda üretimi gerçekleştirilmiş
olur hem de ihtiyacın ötesine taşan üretim satışa sunularak yöresel ekonomiyi
destekler. Yöntemlerin verimliliği karşılaştırmalı nem ölçümleri ve tarımsal
üretimde gözlemlenen değişimler yoluyla test edilecek ve sonuçlar yerel
üreticiler ve resmi kurumlarla paylaşılacaktır.
Terk edilmiş Marmariç köyünden kalan eski cami
Marmariç köyü; güney-kuzey eksenindeki ana sokağı
Proje alanında
ayrıca, kompost üretimi, yükseltilmiş yataklarda ekim, malçlama gibi
tekniklerle, yerli ve çeşitli tohum ve fidelerin kullanılmasıyla örnek bir permakültür bahçesi oluşturulması;
çatılardan yağmur suyu hasadı yapılarak içme ve kullanma suyu temini gibi diğer
permakültür tasarım uygulamaları da
yapılmaktadır. Bu örnekler deneyim paylaşım aşamasında hedef kitleye
aktarılacaktır. Projede elde edilecek deneyimin paylaşılması ve genel olarak permakültür tasarım yöntemleri konusunda
bilinçlendirme ve kapasite artırmaya yönelik bir dizi eğitim ve bilgilendirme
çalışması da planlanmıştır. Bunun yanında basılacak eğitim kitapçıkları da
planlanan eğitim ve sunumlarda ve resmi kurumlarla paylaşım amacıyla ilgili
taraflara dağıtılacaktır.”(2)
Marmariç köyünün eski camisinin yandan görünüşü
Marmariç’e gittiğimiz gün, köydeki inşaatlarda çalışan ustalar vardı. Onlarla
kısa sohbetler yapma imkânımız oldu. Onlardan başka da konuşacak kimseyi
göremedik ortalıklarda. Biraz ilerideki kirazlıkta ağaçlar, henüz
çiçeklenmemişti daha. Batıda bir dere yatağına doğru alçalan arazinin
ilerilerinde başka kulübeler vardı. Ustaların verdiği bilgiye göre; toprak
yolun daha yukarısında; köyün eski ilkokulundan bozma iki bina, permakültür deneyimlerinin aktarıldığı
eğitim faaliyetlerinde ve ilk zamanlarda yaşam alanı olarak kullanılmış. Ama
köye eklenen yeni yapılarla yaşam alanları hem çeşitlenmiş; hem de farklı
işlevler kazanmış. Bunlardan bir diğer yapı grubu; ahşap bungalovlar ise, doğu
yönündeki dere (belki de insan eliyle açılmış hendek) yatağına hâkim noktada
konumlanmış bir yamaçta yer alıyordu. Bunlara yakın konumda; İlkçağ’daki
birbirine bitişik latrinaları andıran
ahşap kapaklı yan yana üç helâ ise, ziyaretçisine buradaki basit ve zorlu
yaşamın ipuçlarını sunmaktaydı.
Doğudaki dere yatağına bakan bungalov kulübeler
Marmariç köyünün yıkık durumdaki eski evlerinden biri
bir diğeri...
Marmariç ekoköy projesi kapsamında; tarımsal alanlara, farklı bölgelerden
getirilen elma, ceviz, kiraz gibi meyve ağaçları, asmalar dikilmiş. Geniş bir
alanda sürdürülen tarımsal faaliyetlere ek olarak arıcılık da köyde sürdürülen
bir diğer faaliyet alanı olarak belirtiliyor.
Gezginler, köyü dolaşırken...
Doğayla barışık ve sürdürülebilir bir ilişki içinde bir yaşam planlayan
Marmariç köyünün yeni sakinlerinin çabasından haberdar olmanın ve ona tanıklık
etmenin keyfi ile köyden ayrıldık; ama mutlaka yeniden ve üretimin canlandığı
bir mevsimde bir daha buralara uğramak düşüncesiyle…
Marmariç köyünü Çınardibi-Osmanlar
yoluyla Küçük Menderes Ovası’na doğru arkamızda bıraktık. Durmadan derine; en
derine doğru inen bir vadinin başlangıcındaydık. İndiğimiz dere yatağı, Uladı vadisiydi. Öğle üzeriydi, zaman.
Gezginlerde yavaş yavaş acıkma alametleri baş göstermişti. Yukarı doğru
kıvrılan Balcılar köyü sapağını
geçtikten sonra, Uladı vadisinin
ucundaki düzlükte yer alan Yakapınar köyüne
gelmeden önce; bir zamanlar Ali ismindeki bir tatlıcının barındığı güzel bir
mekân olan Tatali Çeşmesi’nin
bulunduğu yerde yemek molası verdik. Şimdi de içimi hoş bir su akmaktaydı
çeşmeden. Çevrede piknik yapmak için masalar ve bir çay ocağı da vardı.
Yakapınar köyü yakınlarındaki Tatali Çeşmesi
Gezginler, Tatali Çeşmesi Mevkii'indeler.
Tatali Çeşmesi'nin bulunduğu düzlükten Uladı Kalesi'nin görünümü
Uladı Kalesi yürüyüş rotası; 1,5 km
(Google Earth'de çizilmiştir. by MYC)
Uladı Kalesi yürüyüş rotası; 1,5 km
(Google Earth'de çizilmiştir. by MYC)
Arkamızda yükselen yaklaşık 200 metrelik bir tepede konumlanmış; Bizans
Dönemi’nden kalma bir gözetleme noktası olan Uladı Kalesi, bulunduğumuz noktadan bizi kendisine çekti. Bu
vadiden daha önceki geçişlerimizde de fotoğrafladığımız(3) Uladı Kalesi’ne
yemek molası sonrasında tırmandık. Tepeye doğru çıkan patikayı, bir süre sonra
makilik örtü içinde kaybettik. Sürü geçişlerinin arkalarında bıraktığı daracık
geçişlerden ilerleyerek tepenin üst düzlemine ulaştık. Ama kale biraz daha
batıda olmalıydı. Pırnarlar, deliceler, kesme çalıları arasında bir süre
boğuşarak kalenin sur duvarlarından devrilen yapı taşlarına ulaştık. Kale,
tepenin batı ucunda ve kuzeye bakan keskin bir uçurumun kıyısında kurulmuştu.
Konumu itibariyle, Küçük Menderes Ovası’ndan Nif (Kemalpaşa) ve dolayısıyla Sardeis
yönüne doğru ilerleyen önemli bir dağ geçidini denetlemekteydi. Ayrıca Uladı vadisinin güneye doğru açılan
ucundan; Belevi yakınlarındaki Alaman Dağı’nın üzerinde yer alan ve tüm
Kaystros (Küçük Menderes) havzasındaki
kalelerle haberleşme yeteneğine sahip Keçi
Kalesi’ni (Lazarus Manastırı) de
görebilecek bir konumdaydı.
Dağa Kaçtım gezginleri, Uladı Kalesi'ne tırmanırken...
Uladı Kalesi'nin sur duvarları
Uladı Kalesi'nden Uladı Vadisi'ne bakış
Kalenin yıkık duvarlarının üzerinden toprakla dolmuş üst düzlemine doğru
tırmandığımızda, ayaklarımızın altından aşağılara doğru yaklaşık 1,5 metre
uzunluğunda bir boz yılan kaydı gitti. Sezonun ilk yılanıydı gördüğümüz. Kalede
ise ilk dikkatimizi çeken, defineci tayfası tarafından açılmış iki çukurdu.
Bunlardan birinde; yapılan kaçak kazı sonunda, son derece düzgün bir şekilde
örülmüş duvarlarla göze çarpan; toprağın altındaki uyur uykusundan uyandırılmış
güzel bir odacık vardı. Üstünde yürüdüğümüz küçük tepeciklerin altı da boştu ve
yapının çökmesi sonucu düzensizce dolmuş molozla kaplıydılar. Kalenin daha
aşağılarında, inişimiz esnasında yer yer küçük duvar parçalarına da rastladık.
Bu da aklımıza daha aşağılarda bir başka dış surun varlığını aklımıza getirdi;
ancak emin olamadık.
Kale düzleminde defineci tayfası tarafından açılmış bir çukur
Uladı Kalesi'nden vadinin kuzey yönünün görünümü
Uladı Kalesi'nden; vadinin Yakapınar köyüne doğru görünümü
Uladı Kalesi’ndeki keşif gezimiz kısa sürmüştü. Batı Anadolu’ya doğru Türkmen
akınlarının yoğunlaştığı 12.yy.dan itibaren, Anadolu’nun iç dünyası ile kıyı
bölgeleri arasındaki geçişleri kontrol eden Bizans savunma kalelerinden birisi;
Uladı Kalesi’nin de içinde bulunduğu
vadinin Küçük Menderes Ovası’na açıldığı noktadaki Alevi Türkmen köyü Yakapınar ise, o çileli yılların
hafızasını günümüze taşıyan bir delil gibiydi. Uladı Kalesi’nin bulunduğu tepeden kısa sürede aşağıya indik ve Yakapınar köyünün; duvarları beyaz kireç
badanayla kaplı tertemiz mezarlığını ikiye bölen yolu takip ederek Küçük
Menderes Ovası’na ulaştık.
Uladı Kalesi'nden inerken karşılaştığımız duvar parçaları
Uladı Kalesi'nde gezginler bir arada...
Bayındır’ın sessiz
istasyonlarında; Arıkbaşı ve Karpuzlu
Bayındır-İzmir karayolu üzerinde Arıkbaşı
köyü var. Köyün tarihi 1870’lerde Anadolu’ya yönelen Çerkez göçü ile ilişkili.
Köyün meydanında yer alan bir çeşmenin üzerindeki taşa kazınmış; Çerkez
danslarını oynayan bir çiftin figüratif resmi bize köyün sosyal dokusu ile
ilgili ilk bilgiyi sunuyor. Bu meydana bakan kahvehanelerden birinde verdiğimiz
kahve molasında arkamızdaki küçük büfede bazı yazılar dikkatimizi çekiyor; haluj ve metaze… Büfenin içinde çalışan kadınlar, bize “haluj”un; kıymalı ya da peynirli çiğ böreğe Çerkezlerin verdiği
isim, “metaze”nin ise Çerkez mantısı
olduğunu belirtiyorlar.
Arıkbaşı köy meydanında yer alan çeşme
1860-70’li yıllar, Osmanlı için acılı yıllar yine. 93 Harbi ile
Balkanlar ve Kafkasya’da yaşananlar; Anadolu’ya yönelen Çerkeslerin göçü yeni
insan dramlarını tetiklerken, Batı Anadolu’da ise İzmir-Aydın demiryolunun
1866’da devreye alınmasıyla yörenin tarımsal ürünlerinin Batı Avrupa pazarına
kolayca intikalinin yolu açılıyor. Bir anlamda Batı Anadolu’daki ticari
kapitalizmin ivmelendiği bir dönemin habercisi olan ve İngilizlerin
teknolojileriyle övündükleri bu yatırım, bir başka bakış açısı ile İngiliz
emperyalizminin; daha ileriki süreçlerde Anadolu’yu açık işgale dek
sürükleyeceği bir dönemi tetikliyor.
İzmir-Aydın demiryolu üzerinde yer alan Arıkbaşı istasyonu
Arıkbaşı’nın Çerkes kahvehanesinde bu muhabbetler arasında Coşkun Ağabey,
hazırladığı günün sürprizlerini bir bir döküyor masaya. Bunlardan biri tarihi
İzmir-Aydın demiryolu hattının bir yan kolu olan İzmir-Ödemiş-Tire demiryolu üzerinde yer alan Arıkbaşı ve Karpuzlu
istasyonları ve Arıkbaşı istasyonunun
karşısında dikili; Yunan işgalinde topluca yakılan 16 Türk yurttaşının anısına adanmış
kurtuluş abidesi…
Arıkbaşı istasyon meydanında yer alan Şehitler Abidesi
İzmir-Ödemiş-Tire demiryolu üzerinde ıssız bir istasyondur Arıkbaşı… Tren seferlerini gösteren
tarife tahtası bir yapboza dönmüş ve tren seferleri azala azala daracık bir
sütuna sığdırılmıştır. Yakın zamanlarda demir yollarına ne kadar önem
verildiğini göstermek için olsa gerek; yalap şap yapılan istasyon binalarının
onarımları, Victoria dönemi mimarisinin çizgilerini taşıyan istasyon binasının
estetiği ile tarifsiz bir zıtlık içinde miadını doldurmuş ve onlar bile can
çekişmektedir artık. İstasyon binasının hemen önünde yer alan; neredeyse 150
yıllık döşeme yola eklenen uyumsuz plakalar, perondaki kenar çizgilerinin harç
ya da benzeri bir malzeme ile sabitlenmemesinden dolayı dağılmak üzeredir.
Dağa Kaçtım gezginleri, Arıkbaşı tren istasyonunda...
Arıkbaşı tren istasyonunun arka cephesi ve depolar; kavun karpuz bu kapıdan yüklenirmiş.
Arıkbaşı tren istasyonu; bir zamanlar istasyon şefinin lojmanıydı.
Arıkbaşı’ndan Bayındır yönünde yaklaşık
5 km. kadar uzaklıkta bulunan Karpuzlu istasyonu
ise, daha hazin bir durumda ve sürekli kapalıdır. Pencereleri istasyonu korumak
amaçlı tuğla ile örülerek kapatılmış bulunan Karpuzlu istasyonunun önünde yer alan bir taksi durağının telefon
numaralarının yazılı olduğu levha, bir zamanlar cıvıl cıvıl bir hayatın
yeşerdiği bu alanlardaki sessizliğin tercümanı gibidir.
Karpuzlu tren istasyonu; şimdi sessiz...
Arıkbaşı istasyonunun arkasında bulunan şimdi metruk durumdaki istasyon şefinin
lojmanı, zamanında Bayındır’ın bostanlarından taşınan karpuz ve kavunun yüklendiği
depolar ve diğer müştemilat, ayyaşlardan binaları korumak amacıyla; kapısı
bacası, Karpuzlu istasyonu gibi
mühürlenmiştir sanki. O yılları yaşayan ve Karpuzlu
istasyonundan 6 yıl Tire’deki okullara taşınan Coşkun ağabey için, tabii ki
bugün gördüğümüz manzaraların hepsi hüzün verici olmalıdır.
Coşkun Ağabey, 6 yıl Tire'ye okula gitmek için kullandığı Karpuzlu istasyonunda; gelmeyen treni beklerken...
O yıllarda; istasyonların arkasındaki depolara yanaşan kamyonlardan
İzmir’e trenle gönderilmek üzere boşaltılan ürünler, Bayındır’ın ekonomisine bir can suyu anlamına gelmekteydi. İzmir-Ödemiş-Tire
demiryolu hattının üzerindeki köy ve kasabaların bu anlamda önemi çok büyüktü.
İstasyonun çevresinde ekonomisiyle, sosyal ilişkileriyle capcanlı bir hayat
gelişmişti. Ama 1950’li yıllardan sonra karayolu odaklı ulaşımın ülke hayatına
giderek egemen olmasıyla demiryolu hatlarının çevresinde gelişen bu canlı
hayat, yavaş yavaş geriledi ve söndü; aynı Arıkbaşı
ve Karpuzlu istasyonlarındaki gibi…
Karpuzlu tren istasyonundaki İngiliz kantarı
Kantarın tabliyesi üzerindeki yazılar
Karpuzlu istasyonunda İngiltere’nin Birmingham
şehrinde imal edilip buraya getirilmiş olan tarihi değerdeki bir yük kantarı da
mevcuttur. Kantarın üzerinde “Henri
Pooley ve Oğulları Ltd.; Birmingham&Londra” yazıları okunmaktadır. Metruk
istasyon binasının önündeki peronda yer alan kantar, aslında müzelik bir
görüntüye sahip olsa da; ne yazık ki, hırsızlık amaçlı orası burası koparılmış,
herhalde hurda toplayanlar tarafından olsa gerek; kantarın üst tabliyesi
götürülmeye çalışılmış, ancak kaldırılamayacak kadar ağır olması nedeniyle zorlanmış,
ama başarılamayarak bulunduğu yerde bırakılmış durumdadır. Buradan T.C. Devlet
Demir Yolları ilgililerine duyurulur; tarihi değeri olan bu İngiliz kantarı en
kısa sürede koruma altına alınmalı; onarılıp bakımı yapılmalı ve bir şekilde
sergilenmelidir.
Dağa Kaçtım gezginleri, Karpuzlu'nun metruk istasyonunda; hemen önümüzde onarım gören peron taşlarının pespaye görünümü; arkada tuğlalarla kapatılmış kapı ve pencereler...
Arıkbaşı istasyonuna uğramamızın nedenlerinden biri de Kurtuluş Savaşı
yıllarında yaşanan hazin bir olayın anısına dikilmiş olan abideyi görmekti.
Abide, tam istasyon binasının karşısındaki bir meydanda yer alıyordu. Abidenin
ön yüzünde şu ifadeler yazılıydı:
Arıkbaşı Şehitler Abidesi
“ERKİNLİK SAVAŞINDA DÜŞMAN TARAFINDAN 4.9.1922 GÜNLEMECİNDE YAKILAN 16
YURTTAŞ İÇİN 1935”
Abidede yer alan erkinlik; istiklal;
günlemec ise tarih anlamında
kullanılmış olmalıdır. Bu ifadeler o yıllardaki Türk dilinin arîleştirilmesi
çalışmalarının ulaşmış olduğu seviyeyi göstermesi açısından da ilginçtir.
Bir başka açıdan Arıkbaşı Şehitler Abidesi
Abidenin en üstünde yer alan yanan meşale; hepsi Taşçı Rıza'nı eseri...
Gezginler, abidenin yanında...
Üzerindeki tarihten anlaşıldığına göre abide, 1935 yılında dikilmişti.
Yine abidenin kaidesinin sağ alt köşesinde daha küçük puntolarla Necati-Taşçı Rıza isimleri okunmaktaydı.
Bu kişiler abidenin yontucularıydı. Bunlardan Taşçı Rıza, Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında Ege kasabalarının
birçoğunda imzası olan, aslında İzmirli olup hayatını Tire’de taş işçiliği ile
kazanmış; değerli bir taş ustası ve yontu sanatçısıydı. Şimdilerde belki de
kimsenin adını bile hatırlamadığı bu güzel insanın, Tire’de ve civar
kasabalarda; çoğu Kurtuluş Savaşı abideleri, dağ geçitlerindeki Paşa çeşmeleri ve
diğer sanat yapıtları olmak üzere ardında bıraktığı çok sayıda değerli eseri
bulunuyor. Bunlardan biri de şu anda İzmir’de Kokluca mezarlığında yer alan bir
mermer lahittir. Kendi kalfası Tireli İbrahim Şimşek’in oğlu mermerci Hasan
Şimşek’in anlatımına göre bu lahdin öyküsü şöyle gelişir:
Taşçı Rıza (solda) ve İbrahim Şimşek, Tire'deki atölyelerinde mermer lahte şekil verirken...
(Hasan Doğan Arşivi)
Taşçı Rıza'nın eseri; Hamalbaşı'nın mermer lahdi
(Hasan Doğan Arşivi)
Arıkbaşı Şehitler Abidesi
Arıkbaşı tren istasyonunda hüzün
Arıkbaşı ve Karpuzlu tren
istasyonlarında hüzünlü anlar yaşamıştık. Bir yandan Coşkun ağabeyden
dinlediğimiz istasyon anıları; diğer yandan Kurtuluş Savaşı’ndan kalan acılı hikâyeler…
Akşam olmak üzereydi. Sabah terk edilmiş Marmariç
köyünden başlayan yolculuğumuz, 1879 yılında Kafkasya’dan göç eden Çerkesler’in
iskân edildiği Arıkbaşı’nda son
bulmuştu. Artık gitme zamanıydı; bugünden bize kalan ise, İzmir ve Foça
gezginlerinin güne dair ortak hatıralarıydı.
Dipnotlar
(2) Projenin
özeti; http://marmaric.org/wordpress/wp-content/uploads/pub/Proje.pdf adresinden alınmıştır.
(3) Bayındır’ın Yalnız ve Hüzünlü Köyü Çıplak- Bir
Çocukluk Hatırası; bkz. http://dagakactim.blogspot.com/2012/06/bayindirin-yalniz-ve-huzunlu-koyu.html
(4) Tireli mermer ustası Hasan Şimşek’in Dağa Kaçtım gezgini Hasan Doğan’a anlatımından alınmıştır.
(5) Fotoğraflar yazıda
belirtilenler dışında MYC tarafından çekilmiştir.
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC
"Dağa Kaçtım Gezginleri" ekibini hem imrenerek,hem kıskanarak gönülden kutluyorum.Bir kutlamam da İbrahim Fidanoğlu'na ve geziyi belgeleyen arkadaşlarınıza.Bu gezileriniz gelecek kuşaklara bırakılacak önemli kültür hazinelerinden olacağına hiç kuşkum yok.Mutlaka kitaplaşmalı.Yeni gezilerinizi okumak dileğiyle...
YanıtlaSilDeğerli takipçimiz, övgü dolu geri bildiriminiz için teşekkür ederiz. Bütün amacımız doğanın içinde geçirdiğimiz bir günün öyküsünü kadir bilir dostlarla paylaşmak, doğal ve kültürel varlıklarımızın zenginliğiyle ilgili olarak farkındalık yaratma sürecine bir damla da olsa katkıda bulunmaktır. Geri bildirimlerinizin ve katkılarınızın sürekliliğini diliyoruz.İF
SilGezilerinizi ve vermiş olduğunuz bilgileri ilgi ile takip ediyorum. Bayındır a yakın olmama ve Bayındır ı gezmeme rağmen bilmediğim çok yer var teşekkür ederim sizlere.
YanıtlaSilBloğumuza göstermiş olduğunuz ilginiz nedeniyle biz de size teşekkür eder; geri bildirimlerinizin devamını dileriz.İF
YanıtlaSil"Geçmiş tozlu bir pencere camından bakar gibi" kar wai wong
YanıtlaSilKatkınız için teşekkür ederiz.Gerçekten öyleydi. Biraz da hüzünlü...İF
SilMarmariç köyü hakkında aşağıdaki bilgiyi, bu geziye katıldıktan sonra elde ettim.İbrahim kardeşimin bu geziyi tanımlayan yazısına yetiştiremedim,beni bağışlasın. Kuzenim'in Eşi 1965 de Marmariç de doğmuş. Yaklaşık 20 haneli köyde geniş bir sülale ''Kölemenler'' olan lakaplarını kanun çıkınca soyadı olarak yazdırmışlar.Kuzenimin Eşi bu aileden, çocukluğun da atalarının Mısır da ki mirasları konuşulurmuş evlerinde.Bunları duyunca , Köyün 1250-1517 yılları arasında Mısırda hüküm sürmüş ,kölelikten gelen Türk kökenli komutanların kurmuş olduğu Memlükler=KÖLEMENLER Devletinin Osmanlıya sığınmış ardılları veya ahalisi tarafından kurulmuş olabileceği ihtimalini düşündük. Araştırılacak derin bir tarih konusu.Bu ekibin gezileri böyle, doğa,tarih,arkeoloji, ve hatta jeoloji gibi bir çok bilim dalına olan merakımızı depreştiriyor.
YanıtlaSilKatkınız için teşekkürler.... İF
Sil,,Gecmisi sadece ozlemek istemiyorsan ayak izlerini kaybetmemelisin,,
YanıtlaSilAbraham Lincoln
Ne mutlu sizlere ki bu ayak izlerini yeni nesile aktardiniz..
Bu
W
İlginiz ve değerli geri bildiriminiz için teşekkür ederiz. İlginizin sürekliliği dileğiyle... İF
SilHerzamanki ilginç gezilerinizden biri. Kutlarım. Hazırladığım bir sunu için karpuzlu kantarı fotografını kullanmak istiyorum.
YanıtlaSilİlginize ve geri bildiriminize teşekkür ederim. Fotoğrafı elbette kullanabilirisiniz. Orjinalini isterseniz e-mail adresime bir ileti gönderin lütfen. İlginizin devamlılığı dileğiyle...İF
Silİzin verirseniz makalede kullanılmak üzere Arıkbaşı Tren İstasyonu fotolarını kullabilir miyim?. Selamlar
YanıtlaSilBayındır ve Arıkbaşı fotolarınızı kaynak göstererek makalemde kullanabilir miyim. İzin verirseniz çok sevinirim. Selamlar
YanıtlaSilElbette kullanabilirsiniz. Eğer bir sıkıntı olursa blogtaki sayfanın en altında yer alan e-mail adreslerine ileti gönderebilirsiniz. Kolaylıklar dileğiyle...İF
SilElbette kullanabilirsiniz. İlginize teşekkürler...İF
Sil