13 Şubat 2017
Hasan Doğan
Tanrıça Kibele’ye ve Suya Adanmış Yaşamlar
Anadolu; adı üzerinde
anaların vatanı, tarihin her döneminde analara adanmış ve kutsanmış; yaşamın
her alanında üretkenliğin ana yurdu, analar diyarı, her farklı kültürde
dişiliğin, üretkenliğin ön planda olduğu topraklar olarak öne çıkar. Özelinde Tire’nin
de içinde yer aldığı bu yakın coğrafyada Efes’den Aydın Dağları’na ve Boz Dağlara
uzanan bu topraklar da, Tanrıça Artemis’in kutsal toprakları olarak
bilinmektedir. Tanrıça Artemis; suyun, çiğin ve bolluğun tanrıçasıdır. Adına dünyanın
yedi harikasından birisi olan Artemis Tapınağı yapılacak kadar yüceltilen bir
kimliktir. Ona adanmış kutsal toprakları sulayan Kaystros’un ve su deposu
Güme’nin beslediği o muhteşem ovada, tarih boyunca dizginsiz akan sulara gem
vurma anlamında anıt çeşmeler yapılmıştır. Hititlerden bu yana bu topraklarda
yaşayan uygarlıkların tümü, coğrafyadan kaynaklanan bu yaşama biçimini
benimsemiş, sulara gem vurup anıt çeşmelerden akıtmışlardır.
Dibekçiler yaylasına doğru; Dallık yolunda bir kır çeşmesi
Tire bu anıt çeşmelerin
vatanıdır. Çeşmeler, aynı zamanda, ince düşünülmüş, planlanmış günümüzün
mühendislik hesaplarına taş çıkartacak nitelikte anıtsal yapılardır. O çeşmelerde
bir yandan Tanrıça Artemis’i görürsünüz, diğer yandan Ömer Hayyam’ın şarap
testisinden damlayan badeyi… Anadolu erenleri vardır o çeşmelerin akan her
damlasında. Altaylar’dan gelen suya hasret bir toplumun, suyun tanrıçaları ile
kavuşmasıdır bu çeşmeler. Bunun için de ince dokunmuş düşünülmüş bir sanat
eseridir çeşmeler. Taze bir genç kızın rüyası kadar saf ve temiz akarlar daim.
Doğunun bilimselliği ile Batının sanatsal birikimi sanki çeşmelere yansımıştır.
İşin içine bu toprakların kutsanmış değerleri de katılınca bu eserler, ulvi bir
değer ve anlam kazanmaktadır. Bu günün bilimi; suyla hayatı özdeşleştirirken,
sanki binlerce yıl geriden gelen tanrıçaların sözüne kulak vermektedir. Çeşmeli
Alan’ın meşhur abidesi Hafsa Hatun Çeşmesi benim gözümde binlerce yıl gerideki Tanrıça
Kibele’yi, Tanrıça Artemis’i hatırlatmaktadır.
Hafsa
Hatun Çeşmesi; bir başka açıdan...
(Fotoğraf:Hasan Doğan)
(Fotoğraf:Hasan Doğan)
Sular, analara, ana tanrıçalara adanan yaşam pınarlarıdır. Hepimiz biliriz ki, o yaşam pınarlarından her türlü canlı nasibini alır. Önündeki havuzlardır ki, kurdun kuşun ferahladığı mekânlardır. Tanrıçalık ya da analık o kadar kolay bir iş değildir. Suyun Tanrıçası Artemis ve onun kuşakları bu topraklara kim gelirse gelsin bu ulvi görevi gelecek nesillere aktarmışlardır. Yakın tarihimizin ünlü simaları Özçelikler, Namlılar, Hacı Ömerler, Hacı Ali Paşalar, Hafsa Hatunlar suya bir Tanrıya değer verecek kadar önem atfetmişlerdir. Sevgili hocamız Seha Gidel(1) ve Taşçı Rızalar(2) sanki tarihin derinliklerinden gelen seslere kulak vermiş ve suyun akışını o derin anlamlar içeren abidelerde sanatçı ustalığı ile bezemişlerdir.
İzmir'in Cumhuriyet dönemi valilerinden Kazım Dirik Paşa zamanında Tire-İncirliova yolunun açılışının anısına yaptırılan Paşa Çeşmesi
(Fotoğraf:Hasan Doğan)
Gezginler, İncirliova
– Tire yolunda Paşa Çeşmesi önünde...
Tire Asri Mezarlığı'nın avlu duvarı önünde yer alan ve Seha Gidel'in eseri Mezarlık Çeşmesi
Tire Asri Mezarlığı'nın avlu duvarı önünde yer alan ve Seha Gidel'in eseri Mezarlık Çeşmesi
Bu memleketin
kurtuluşuna imza atmış kişilerin de suya gem vurduklarını, suyla sanatçıyı
buluşturduklarına tanık oluyoruz. Cumhuriyet Dönemi İzmir Valilerinden Kazım
Dirik Paşa, Tire – İncirliova yolunun açılışının anısına bugün Paşa Çeşmesi
diye bilinen çeşmeyi yaptırmıştır. Taşçı Rıza’nın eseri olan Paşa Çeşmesi’ndeki
mimari güzelliği yoldan geçen herkes hayranlıkla izlemektedir. Alt tarafı bir
dağ yolunun kenarında su kaynağına atılan bir gemdir bu çeşme; ama bu esere
bakan gözler, onun yüzünde Anadolu’nun tüm tanrıçalarını görebilirler.
Yeğen Ağa Çeşmesi; bir başka açıdan...
(Fotoğraf:Hasan Doğan)
Bu toprakların insanları; suyun tanrıçalarından; paylaşmayı, beraber yaşamayı, kederde kıvançta suyun yanında atasını anımsamayı öğrenmiştir. Bu insanlar, ayrıca suların başına bir taç da eklemeyi ihmal etmemiştir. Suyla taçlandırılmış bir uğrak ve dinlenme yeri olmuştur çeşmeler. Taçlar, subaşlarında yükselen çınarlardır. Bu topraklarda, Anadolu kültürüyle kaynaşmış su ve çınar bir arada anılmaya başlanmıştır. Nerede kutsanmış bir ağaç ve su varsa, orada genç kızların tanrıçalar adına adadıkları bir gelecekleri vardır. Bir taşın altındaki karıncayı veya uğur böceğini gördüğünde farklı anlamlar yükler bizim insanımız. Bu, geleneklerden gelen ve geleceğe yön veren kültürel bir birikimdir aynı zamanda. Yoksa Çatal Çeşme’nin inceliği, zarafeti başka türlü nasıl anlatılır? Kibele’nin torunları ona layık olurcasına çeşmelerin başında sevgililerine ulaştılar. Yeni bir hayatın düşlerini, ondan özür dilercesine onun başında paylaştılar. Çeşme deyip geçmek ne kadar basit bir yaklaşımdır ki, o eserleri yaratan insanların kemiklerini sızlatır. Bu kutsal toprakların suları, aynı kutsiyetle kutsanmış çeşmelerden bir genç kız saflığı ile akmaktadır sonsuza dek.
Hafsa Hatun Külliyesi
Ana tanrıçaların
kutsanmış topraklarında, kutsanmış suları ile beslenen Anadolu’nun bu sevgi
dolu insanları; kederde, kıvançta bir olmayı, beraberce şölenlerde yemek yemeyi,
türkü söylemeyi ve bağımsızlığa düşkünlüğü içlerine sindirmişlerdir. Çakırcalar,
Gökçen Efeler, Yörük Aliler, Karasakal Mustafalar, Halil Efeler de kutsanmış
dağın kutsanmış suları ile beslenip şekillendiler. Su gibi özgür olmak
istediler. Haksızlığa karşı geldiler. Kendi yaşamlarını bu suların özgürlüğüne
feda edercesine su kadar temiz bir hayatı özlediler. Öfkeleri de bir çağlayan
kadar hırçın ve acımasızdı. Roma İmparatoru Hadrianus, Efes’de adıyla anılan o
muhteşem çeşmeyi yaptırırken, sonraki kuşaklara bırakabileceği en değerli miras
olarak düşündü belki de.
Canbazlı köyü üstündeki Eşekçioğlu Yaylası'nda bir çeşme
Aynı çeşmeden suyun akışı
Tire’ye girmeden
karşınıza çıkıveren Çavuş Çeşmesi de yolculuktan yorgun düşmüş insanların bir
nebze soluklandıkları bir mekândır. Güme’den süzülüp gelen buz gibi suyu içmek,
ev sahibinin ziyaretçiye sunduğu en güzel ikram olmalıdır. Tire’ye girmeden
karşınıza çıkıveren bu çeşmelerden kısa aralıklarla dizilmiş iki âdetini daha
görürsünüz.
Çatal
Çeşme
Kenti doğudan terk
ettiğinizde de yine sizi çeşmeler uğurlar. İtfaiye meydanındaki Yeğen Ağa Çeşmesi ile Asri Mezarlığın kuzey ve güney köşelerindeki çeşmeler size en
değerli armağanlarını sunarlar. Yine bu mezarlıktan Güme’ye doğru yürürseniz,
Hafsa Hatun’a ait iki çeşme ile karşılaşırsınız. Bu çeşmeler, adı üzerinde
Çeşme Alanı’ndan sizleri gülümseyerek dağlara yollar. Doğuda, Gökçen yoluna
girdiğinizde sol tarafta Kız Çeşmesi, başındaki muhteşem çınarı ile size el
sallar. Cumhuriyet Meydanı’ndan dümdüz yürürseniz sizi bu kez Çatal Çeşme
karşılar. O da sizi, dağı aşıp Aydın’a geçmeden önce beni hatırla dercesine
uğurlamaya hazırdır.
Çatal Çeşme; şimdi yalak olarak kullanılan lahdin yakından görünüşü
Ketenci Mahallesi'nde yer alan ve şimdilerde suyu akmayan Yavan Çeşme
(Fotoğraf: Hasan Doğan)
Ketenci Mahallesi'nde yer alan ve şimdilerde suyu akmayan Yavan Çeşme
(Fotoğraf: Hasan Doğan)
Özellikle yolculukların
katırlarla yapıldığı zamanlarda, Aydın Dağları’nı aşacak bu yolculuk
duraklarındaki çeşmelerden birisi de Kara Hayrettin Camisi’nin dibindedir. O da
sizi o noktadan Kaplan tarafına uğurlar. Alay Parkı’ndaki Hacı Ömer Çeşmesi de vakti
zamanının Bayram kutlamalarında insanımızın uğrak noktası idi. İbni Melek
girişindeki Taşçı Rıza Usta’nın yaptığı çeşme de ziyaretçilerini karşılar. Taşçı
Rıza Usta’nın bir diğer eseri olan Yıldız Meydanı’ndaki çeşme, mermer işçiliği
ile bir anıt özelliği taşır.
Hacı Ömer Çeşmesi
(Fotoğraf: Hasan Doğan)
Yıldız Çeşmesi eski yerinde...
Kara
Hayrettin Camisi ve Mısırlı Çeşmesi
Üzerinde yaşadığımız
dünyanın dörtte üçü sudur; ne ilginçtir ki, insan vücudunun da dörtte üçü sudur;
yine ne tesadüftür ki, yaşam ana karnında suyun içinde başlar. İnsan, yaşamının
belirli bir evresini ana karnındaki sulu torbanın içerisinde yüzerek geçirir.
Torbanın patlamasıyla ananın doğurma işlemi suyun gelmesi ile başlar. Anadolu’nun
ismi, onun bağrında yeşeren ana tanrıça kültü, suyla başlayıp suyla biten bir
hayatın sembolüdür. Suya yapılan çeşmenin kendisi bile haznesi ile ananın,
çeşmesi ile babanın cinselliğini çağrıştırmaktadır. Sanki çeşmelerden akan su, yepyeni
bir hayatın ortaya çıkışını temsil etmektedir. Anadolu’da yeşeren kültürün ilk
izleri; ana tanrıçaya adanan yaşamları anlatmaktadır. Tanrıçanın adı ile
simgeleştirilmesinin altında yatan derin izler; suya yön vermek kadar, suyla
insanın ilk karşılaşmasındaki derin izleri bilinçaltından çıkarıvermektedir. O
çeşmelere baktıkça, kendini aramasındaki derin izleri görüyor sanki insan.
Kaziroğlu Çeşmesi
Peşrefli köyünün üstünde yer alan Karakaya'nın alt düzlemindeki Kımıl Beli'nde bulunan sarı sulu çeşme
Su ve sabun bütün
pislikleri temizlemiyor mu? Zeytin ağacındaki kutsiyet gibi, Anadolu’da su
kadar eski olan bu ağacın meyvesi su ile birlikte insanı pisliklerden ve
kötülüklerinden arındırmaktadır. Sanki ana karnında yüzen o insana dönüşü
hatırlatmaktadır. Barış ve kardeşliğin simgesi zeytin ağacı ile temizliğin
sembolü su, birlikte insanın üzerindeki kirlerinden arınıp saflığa ve temizliğe
dönmesini sağlamaktadır. Suyun ana tanrıça ile özdeşleştirilmesini, adını Ana’dan
alan bu toprakların dünya medeniyetler sahnesinde hep var oluşunu başka türlü
nasıl açıklayabilirsiniz?
Peşrefli
köyünde eski bir "ostotek"den bozma çeşme
Peşrefli köyü girişindeki bir meydanlıkta yer alan ve antikitenin kullanıldığı Peşrefli Çeşmesi (Pir Veli Beşe'nin kabrine giderken)
(Fotoğraf:Hasan Doğan)
Peşrefli köyü girişindeki bir meydanlıkta yer alan ve antikitenin kullanıldığı Peşrefli Çeşmesi (Pir Veli Beşe'nin kabrine giderken)
(Fotoğraf:Hasan Doğan)
Suya yanaşan bir el ve bir çift dudak, kana kana susuzluğunu giderirken,
bilinçaltında sevgilisini hatırlaması ve buluşma yerlerinin çeşmeler olması
insanın en doğal, en saf davranışını simgelerle anlatması açısından ne kadar
anlamlıdır. Bu toprakların anaları, zeytinin yağı ile suyunu birbirinden
ayırmadılar mı? İki sevgilinin birbirinden ayrılmasındaki hazin şöleni sevince
dönüştürmenin yollarını bulmadılar mı? Yine onları bir araya getirip
kötülükleri ve pislikleri yok etmediler mi? Bütün bunları ana tanrıça ile
simgeleştirmiş Anadolu’nun anaları yapmadı mı? Suyla bütünleşmiş sabunun o
tılsımını bütün dünyaya bu insanlar öğretmedi mi? Çeşmelere adanmış yaşamların,
yine o çeşmenin bir kenarına konduruluveren sabunluğun yapımındaki zarif
düşünceyi kim anlatabilir dünya medeniyetlerine. Daha düne kadar su ve sabun
arasındaki zarafeti anlamayan Batı, köklerini bu kültürden çalıp oluşturduğu
medeniyetinin altını doldurma çabasındadır. Bu topraklar ister çok tanrılı
olsun, isterse tek tanrılı olsun; üzerindeki yaşayan insanların genetiğinden
gelen en temiz ve saf düşüncelerini o muhteşem çeşmelere yansıtmışlardır.
Kethüda Ahmet Efendi Çeşmesi
(Fotoğraf: Hasan Doğan)
Ahmet Yol Deresi üstünde; Kaplan köyüne tırmanırken rastladığımız çok eski bir çeşme; belki de Aydınoğulları zamanından kalma...
Tire’de, yeme içme
hizmeti gören lokantalar veya kahvehanelerde su sürahi ile masaya konur ve
ücret alınmaz. Bu durum dışarıdan gelen yerli yabancı turistlerin ilgisini
çeker. Doğadaki dengelerin zamanla değişmesi sonucu, bundan en çok su zarar
gördü. Suyun miktarı ve kalitesindeki bu değişim, bizim geleneksel yapımızda da
köklü değişmelere yol açıyor. Su hayattır diyelim ve çeşmelerimizden sular
eksilmesin diyerek bu bölüm için sözümüze nokta koyalım.
Dipnotlar:
1.Tire’nin yetiştirdiği
ünlü ressam ve bilge adam; Tire’de herkesin öğretmeni Seha Gidel Hoca için bkz.
http://dagakactim.blogspot.com/2012/04/seha-gidel-bir-ulu-cnar.html
2.Taşçı Rıza, Cumhuriyet döneminde Tire’de yaşayan; şimdi bu
dünyadan göçüp gitmiş; ince ruhlu bir taş ustası; yontu sanatçısı; Tire
civarında ve yakın illerdeki bir çok heykele ve çeşmeye imza atan adam…
3.Fotoğraflar, yazıda belirtilenler dışında 2000’li
yıllarda gerçekleştirilen muhtelif Tire gezilerinde İ. Fidanoğlu tarafından
çekilmiştir.
Düzenleyen ve Fotoğraflayan: İ.Fidanoğlu
Ne faydalı, ne hoş bir derleme olmuş.
YanıtlaSilİlginize teşekkür eder, katkılarınızın devamını dileriz. İF
SilTire çok ilği gördü emeğinize sağlık
YanıtlaSilTire'de "son dakikada'119 beğeni aldı ilgi devam ediyor
YanıtlaSilİlginize teşekkürler...İF
SilSayenizde, çevremizde göremediğimiz nice değerleri gördük. Bakmakla görmenin aynı şey olmadığını anımsardınız. Sağ olun.
SilÇalışmanızdan çok faydalandım. Emeklerinize teşekkürler.
YanıtlaSilNe mutlu bize... Yazımız işe yaramış demekki. İlginizin devamlılığı dileğiyle...İF
SilHOCAM, YILDIZ ÇEŞMESİ ESKİDEN NEREYDİ?
YanıtlaSilYıldız Çeşmesi'nin eski yeri şimdiki Cumhuriyet Meydanıdır. Sanıyorum; 1930-1940 yılları arasında şimdi bulunduğu yer olan Yıldız Meydanı'na taşınmış olmalı. Bu taşıma işleminin Taşçı Rıza tarafından gerçekleştirildiği düşürülmektedir.IF
Silmükemmel bir çalışma tebrikler...
YanıtlaSilİlginize teşekkürler...İF
Sil