Aybey Çini
Merhaba... Bizi izleyen bütün dostlara sonsuz selam ve sevgilerimizi
sunar, 2013 yılının ülkemize, halkımıza sağlık, barış, huzur ve mutluluk
getirmesini dileriz.
Yeni yılın ilk doğa yürüyüşünü, Kemalpaşa ilçesi sınırları içinde yer alan; şimdilerde boncuk üretimi ile öne çıkan, bu nedenle de Nazarköy ismi ile anılan Kurudere köyündeki kanyona doğru yaptık.
Arkadaşlarımızdan birinin hep söylediği gibi; Kemalpaşa yöresi bizim
için çok önemli bir yer; İzmir’in hemen dibinde, doğaseverlerin ve dağcıların
her zaman rağbet ettiği, birçok güzergâh ile her daim ilgiyi çekmekte. Bu
yöreler; keşfedilmeyi bekleyen güzellikleri ile orman içinde hemen yolculuğa
çıkabileceğiniz birçok parkuru bağrında barındırıyor. Kurudere Kanyonu da
bunlardan sadece biri…
Köy çıkışında Kurudere
Bu güzergâhta daha önce de yürüyüşler yapmıştık. Bu kez, daha önce
yürümeye yeltendiğimiz; ancak içindeki küçük büvetlerin engellemesi neticesinde
daha fazla ilerleyemediğimiz bu kanyonu keşfetmek için yola çıktık. Bu amaçla
ekip olarak Kurudere köyüne, şimdiki adıyla Nazarköy'e vasıl olduk.
Vadiyi selamlayan gezgin
Bu köy, nazar boncuğu üreten ocaklara sahip ve bu üretimde oldukça da söz
sahibi olduğu söylenebilir. Köyün çoğunluğu bu işten gelir elde etmekte, ayrıca
yerel yönetimlerin desteğinde üretim teşvik edilmekte. Satış yapmak isteyenler
için natürel tahtadan yapılmış küçük ev şeklindeki dükkânlarda; bu köyde
üretilen boncuklar ve süs eşyaları satılıyor. Köy meydanındaki boncuk pazarı
ile turistik bir görünüme bürünen köye, ziyaret amacıyla çevreden özellikle
hafta sonları birçok misafir geliyor. Ancak ne yazık ki, son yıllarda Çin’den
ülkeye giren her türlü ithal malın içinde bu köyün ürettiği nazar boncukları da
var. Bu durum, köydeki insanların önemli bir geçim kaynağı haline gelmiş bu iş
kolunu ciddi biçimde tehdit etmeye başlamış durumda. Bu da son yıllarda ülke
ekonomisini iyiden iyiye ele geçiren ithal malzemelerin egemenliğini göstermesi
açısından çarpıcı olsa gerek.
Çaylarımızı köy meydanında bulunan bir kır kahvesinde yudumlayıp bu
havayı soluduktan sonra, yürüyüşe sisli bir havada başladık. Havanın yüksek
basınç nedeniyle uzun bir süredir puslu olması, sanki bir bilinmeze yürüyen
ekibin heyecanını artırıyordu. Sisler içinde; önümüzde beliren her ağaç, her kaya
çıkıntısı ve bir yükselti; ekipteki yürüyüşçülerin her birinin kafasında farklı
imgeler oluşturuyordu. Bu pastoral ortam, uzun zamandır özlemini çektiğimiz kış
yürüyüşlerini hatırlamamıza vesile oldu.
Dere
Parkur boyunca kâh sağımızda, kâh solumuzda akan dere; suyun berraklığı
ile hemen dikkatimizi çekiyordu. Aynı anda ekip sözleşmiş gibi hemen hemen benzer
temennilerde bulunuyordu: Bu suyun korunması gerek… Fakat daha önce salına
salına akan bu berrak derenin, bu kez İZSU tarafından farklı noktalara konulan
depolarda, denetim altına alındığını gözledik. Kent yaşamında suya yönelik
artan talep de göz önüne alındığında, mega kentlerin karmaşık yaşamının bugün
oluşturduğu yeni şartlar, bu sorgulamayı yaparken bizi daha insaflı olmaya sevk
etti.
Sis, çınar yaprakları ve kanyona doğru yolumuzu kesen kayalar
Biz bu güzellikleri seyrede seyrede Nif Dağı’na çıkan orman yolundan
sola saparak ayrıldık ve kanyon içerisinde yürümeye başladık. Kış mevsiminin
ortasında olmamıza rağmen dere yatağı oldukça kuruydu. Önceki yürüyüşte
geçemediğimiz bir kaç küçük havuzdan eser yoktu. Burada rahatça ilerleyip 500
metre kadar daha yürüdük.
Kanyon sisler içinde
Kanyon duvarlarının birbirlerine doğru bazen iki metre, bazen daha da yakın
bir konumda yaklaşmalarını ve önceki yüzyıllar boyunca akan suyun şiddetinin
duvarlarda oluşturduğu kıvrımları ve oyukları gördükçe hayranlık içinde kaldık.
Zemindeki kayaların nemli olması, taşları aşırı kaygan bir hale getiriyor,
yürüyüş güvenliğini oldukça tehlikeye atıyordu. Kanyonda biraz daha ilerleyince;
rakımın ve kayaların kütlesinin artışı ile birlikte arazi şartları yürüyüş
açısından giderek zorlaştı. Bu noktadan itibaren, kanyon içindeki yürüyüşümüzü
sonlandırıp geriye dönmeye karar verdik.
Kurudere Kanyonu
Tahminimize göre 8 kilometre uzunluğundaki mesafeyi 3 saate yaklaşan bir
zaman diliminde yürümüştük. Yemek için mola vermeksizin köye kadar yürüdük.
Yemek işini köydeki kır kahvesinde yapmak daha uygun geldi. Aheste adımlarla
köy meydanına saat 14’de ulaştık. Sis hala dağılmamıştı.
Daralan kanyonda gezginler
Dönüş yolunda bir kır evinin bahçesinde hapsolmuş, açlıktan kaburgaları
sayılan bir kangal köpeğinin hazin manzarası ile karşılaştık. Hayvancık,
açlıktan havlamayı bile unutmuştu. İnsanların kısa süreli ve gelip geçici
zevkleri için zavallı hayvanları bu durumlara düşürmelerine içerledik. Yanımızda
getirdiğimiz ekşi maya ev ekmeğinin yarısını can havliyle tel parmaklığa
zıplayan; ahı gitmiş vahı kalmış zavallı hayvancığa vererek, onu bir nebze
olsun açlığını giderir umuduyla besledik.
Köye doğru dere
Köy meydanındaki Şahin Usta’nın kır kahvesinde; bu huzurlu hal içinde,
getirdiğimiz nevaleye eşlik eden iki parça gözlemeyi, sıcak çaylar eşliğinde
yerken, her lokmada ve yudumda bu anı paylaşmanın keyfini yaşadık. Yemek
sonrası sisler içinde Kurudere’yi ardımızda bırakarak İzmir’e doğru yola
çıktık.
Yazan: Aybey Çini
Düzenleyen: M.YC
Merhaba ben öğrenciyim ve kanyon fotoğrafını ödevim için alıyorum teşekkürler
YanıtlaSilAl bakalım; iyi çalışmalar...İF
SilYardımcı olduysak ne mutlu bize. İlginizin devamlılığı dleğiyle...İF
YanıtlaSilBu hafta sonu yürümek istiyorum. Zorluk derecesi nedir? Daha önce yaz günlerinde Kapadokya'da ki kanyon ve vadilerde yürümüşlüğüm var. Tavsiyelerinizi bekliyorum
YanıtlaSilKurudere ya da yeni ismiyle Nazarköy'den kanyona dek hiç zor sayılmaz. Kanyona girdikten sonra bir süre orta derecede devam eden rota, daha ileride daralmakta ve zorlaşmakta. Kanyonda yer yer kaya engelleri var. Gidebildiğiniz kadar gidin. Ama tek başınıza yürümeyin. Bilgilerinize.IF
SilGeçen hafta bizde yürüdük çok keyifliydi,ancak suyun çoğalması ile parkuru tamamlayamadık üzgünüm.
YanıtlaSil