31 Ağustos 2021 Salı

DATÇA’DAN BETÇE’YE-2020-7

 BETÇE’NİN EGE KIYISINDAKİ CENNET KOYLARI 
MERSİNCİK ÇİFTLİĞİ VE MERDİVENLİ 
21-24 Ekim 2020 
Hasan Doğan-İbrahim Fidanoğlu
 
Giriş
  
Cumalı’dan ötede; bir toprak yolla başlar kuzeydeki Ege kıyılarına yolculuk. Gocadağ’ın öte yüzüne; sürekli kıyıya doğru alçalan zahmetli bir yoldan ilerleyerek ulaşırsınız o cennet koylara birer birer. Murdala, Mersincik ve Merdivenli bu rota üzerindedir sırasıyla. Biz de bugün Murdala’ya yukarıdan bakarak, Mersincik Çiftliği’nin bulunduğu Mersincik koyuna ve oradan da şirin mi şirin bir patikayı takip ederek Merdivenli’ye dek yürüdük. Betçe geçmişinde önemli bir yeri olan Sındı Ağaları’nın zamanında sahip oldukları Mersincik Çiftliği’ne dair hatıraları anlattı Hasan Hoca yol boyunca. Sandal ağaçlarının ağırlıkta olduğu her türlü makilik ve kızılçamlarla karışık bir ağaç denizinin içinden geçen daracık bir patika ile Sındı’nın arkasından köylülerin Mersincik’e nasıl ulaştıkları, Mersincik Çiftliği’nde keçi çobanlığı yapan Koreli Amca’nın ailesi ile birlikte, Robenson’u andıran bir yalnızlık içinde; bu zorlu coğrafyada nasıl bir hayat mücadelesi verdiği de anlatılanlar arasındaydı. Şimdi sıra bunları sizlere aktarmakta...

Mersincik Çiftliği
(Ekim 2020)

Mersincik Koyu; doğal bir liman...
(Ekim 2020)

Mersincik patikalarından Merdivenli koyuna bakış
(Ekim 2020)
 
Cumalı’dan çıktık yola 
 
Mersincik, yarımadanın kuzey tarafında; Murdala koyu ile yan yana ve bu koyun doğusundadır. Bu yüzden Mersincik koyuna ulaşmak isteyenler, önce Cumalı köyünün içinden kuzeye doğru ilerleyen bir toprak yoldan Murdala’ya dek ortak güzergâhı kullanırlar. Bu toprak yolun aşağı yukarı yarısına gelindiğinde, sola ve denize doğru Murdala sapağı karşınıza çıkar. Bu ayrımdan sonra artık bu yolun devamında Mersincik koyu saklıdır. Sağa doğru devam eden toprak yolun kalanı, yolcusunu yine bayır aşağı; hırçın bir coğrafyanın içinden geçerek Mersincik Çiftliği ve koyuna ulaştırır. 
 
Kızılağaç Mevkii'nde rastladığımız eski bir su sarnıcı; arkada Poyraz Limanı...
(Ekim 2020)

Cumalı'dan Murdala'ya doğru; Ege'nin derin mavilikleri...
(Ekim 2020)
  
Her ne kadar binek arabaları için elverişli olmasa da, denize doğru sürekli alçalarak ilerleyen yol, yürüyenini hiç yormaz. Murdala sapağından Mersincik koyu, yaklaşık olarak 4-4,5 km uzaklıktadır. Aşağı yukarı normal bir yürüyüşle 1 saatte Mersincik Çiftliği’ne ulaşmak mümkündür. Yolun sonundaki ödül ise, Ege’nin derin mavilikleridir.
 
Gocadağ'ın başı dumanlı bu sabah...
(Ekim 2020)

Gocadağ ve eteklerindeki sandal denizi
(Ekim 2020)

Murdala'dan Mersincik Çiftliği'ne doğru...
(Ekim 2020)

Doğal liman özelliği taşıyan Mersincik koyu, oldukça büyük bir koydur. Denizin kıyısında çok eski zamanlardan kalmış olduğunu düşündüğümüz mağara benzeri oluşumlar, duvar kalıntıları, bunların üzerindeki düzlemde yer alan çok sayıda amfora kırığı malzemenin varlığı belki de İlkçağ’da Knidoslular tarafından bu limanın kullanılmış olabileceğini akla getiriyor. Mersincik Çiftliği’nin batısında yer alan girintiyi bugün de yatlar, bir yanaşma ve demirleme alanı olarak kullanıyorlar hala. 
 
Mersincik Çifliği
(Ekim 2020)
 
Mersincik koyunda duvar izleri
(Ekim 2020)

Mersincik Limanı'nda bir poligonal duvar parçası
(Ekim 2020)
 

Bu koyun batı tarafı ise tamamen zeytin ağaçları ile kaplı. Hatta bu ağaçlar sahile kadar yayılım göstermişler. Ayrıca bu zeytinliğin içinde çalışanların yaşadıklarını düşündüğümüz evler de yer alıyor. Küçükyalı ise, Mersincik’in doğu tarafında kalan küçük bir girinti. Genelde Yaka ve diğer Betçe köylüleri, çoğunlukla Küçükyalı’yı tercih ediyorlar. Buraya ailecek gelip hem denize giriyorlar, hem de balık avlayıp tuttukları balıkları da hemen orada pişirip bir güzel yiyorlar. 
 
Mersincik'ten Merdivenli'ye doğru; Hasan Hoca bizi selamlıyor.
(Ekim 2020)

Merdivenli patikalarından denize bakış; karşıda solda Mersincik limanı...
(Ekim 2020)
 
Merdivenli yolundan Mersincik koyuna bakış
(Ekim 2020)
 
Küçükyalı’dan sonra kıyıya paralel olarak patikadan yürüdüğünüzde, önce Kızılburun’a daha sonra Kelburun’a ve Mersinli Boğaz’a ve en sonunda ise yörede Merdivenli olarak bilinen; küçücük şirin mi şirin bir koya engebeli bir araziden dikkatlice inerek ulaşırsınız. Bu güzel koya inmeden önce seyre uygun bir tepeye oturup, her yere bakmakta yarar var. Bu seyir tepesi Merdivenli koyuna inmeden önceki son yükseltidir. 
 
Merdivenli sahiline ve daha öteye doğru bir bakış; Gocadağ denize dokunurken...
(Ekim 2020)

Mersincik'ten Merdivenli'ye giden şirin patikada bir dar geçiş noktasındayız.
(Ekim 2020)

Mersincik-Merdivenli arasında; kızılçamların ardındaki denizi doya doya seyrettik.
(Ekim 2020)

Biz yine Mersincik koyuna ve Mersincik Çiftliği’ne dönelim. Çocukluğunu Mersincik’te çobanlık yaparak geçirmiş; meşhur Koreli Amca’nın kızı Ayşe Bayırlı’nın aktarımına göre Mersincik çevresindeki bilinen bazı mevki isimleri ise şöyle; Mersincik koyu üzerindeki Gocadağ’ın Sındı tarafında Erikli, Murdala tarafında Teberli, Murdala’ya doğru giden boğaz ise Demirci Boğazı olarak anılıyor. Mersincik’teki evlerin yanında yer alan kuyunun arkasında Karain Mağarası bulunuyor. Bu mağaranın içinde insanlar zamanında yıllarca barınmışlar; bu zorlu coğrafyada yaşam savaşı vermişler. Merdivenli Boğazı’nın üzerinde Merdivenli Kalesi, Murdala sapağından Mersincik’e inerken sağ tarafta ise, Mersincik Kalesi yer alıyor. Bölgenin bilinen en eski Yörüklerinden Gubur’un evine giden patika da Pınarlı Su olarak bilinen kaynağın üzerinden geçiyor.
 
Mersincik yolundan Murdala'ya bakış
(Ekim 2020)

Mersincik yolunda pirenler çiçekte...
(Ekim 2020)

Gocadağ'ın gölgesi düştü üstümüze; sandal ağacı ağırlıklı bir yeşil deniz gibiydi etekleri...
(Ekim 2020)
 
 Bir zamanlar Mersincik Çiftliği’nde 
 
Yukarıda adını andığımız çobanın kızı Ayşe Bayırlı, aslında Koreli Amca’nın beş çocuğundan en büyük olanıdır. Buradaki “çobanın kızı” ifadesi, Ayşe’nin Mersincik koyunda, küçük yaştan itibaren keçilerinin başında çobanlık yapmasından dolayı kullanılmaktadır. Ayşe’nin anne tarafı, bu yörenin en büyük Yörüğü olarak bilinen Gubur’un ailesine mensuptur. Gubur olarak anılan bu Yörük, evini Gocadağ’da yapmış, oğlu Musa ise zamanla Zeytincik mahallesine yerleşmiş. İşte Ayşe’nin annesi Akile Teyze, bu yörenin en tanınmış Yörüklerinden Gubur oğlu Musa’nın kızıdır. 
 
Koreli Amca ve ailesi
(Ayşe Bayırlı Arşivi)
 
Gocadağ; çobanların mekanı...
(Ekim 2020)

Gocadağ'ın bağrında...
(Ekim 2020)
 
Gubur, Betçe’de köylüler arasında neredeyse efsaneleşmiş bir kişiliktir. Anlatılanlara göre; kendisinin mekânı Gocadağ imiş. Gocadağ’da keçi yetiştiriciliği ile uğraşan Gubur’un o yıllarda oldukça geniş sürüleri bulunmaktaymış. Yani hali vakti yerindeymiş Gubur’un. Torunu Ayşe’nin anlatımına göre; Gubur paralarını dağdaki evinin ocağında; bir metal kasanın içinde saklarmış. Kasayı ise, bulunmasın diye ocağın içindeki arka duvarın dibine gömermiş. Nitekim hiç bulunamamış kasası Gubur’un. Torunu Ayşe’ye göre, dedesi o yıllarda yörenin en zengin adamlarındanmış. 
 

Koreli Amca ve eşi; Gubur'un torunu Akile Teyze ile Akçabük'teki evlerinin önünde...
(Ayşe Bayırlı Arşivi)
 
Gezginler, Mersincik yollarında...
(Ekim 2020)

Mersincik'e yürürken Murdala'ya bakış
(Ekim 2020)
 
Ailenin Mersincik Çiftliği’ndeki yıllarına dönecek olursak; 
 
Mersincik Çiftliği, yıllarca Sındı Ağaları’nın mülkiyetinde işletilmiş. O yıllarda çiftliği çoğu zaman Rum kökenli kâhyalar idare ederlermiş. Çiftlik, yıllarca Sındı köylülerinin çalıştığı ve karınlarını doyurdukları bir mekân işlevi görmüş. Ne de olsa ağalar, Sındı köyünde oturdukları için, Mersincik Çiftliği’nde çalışanlar da genellikle Sındılı olurmuş. Çiftlikte çalışan Sındılı köylüler, Gocadağ’ı aşarak Mersincik koyuna giden en kestirme yolu ezbere bilirlermiş. Sındılılar, Mersincik Çiftliği’ni o yıllarda adeta komşu kapısı yapmışlar. Bu yüzden bütün Sındılıların bu çiftlik ile ilgili yaşadıkları her şey, bir anlamda yer etmiş belleklerinde. Asayişin tam olarak sağlanamadığı, ana karayla bağın neredeyse hiç olmadığı o zorlu yıllarda, denizden yönelen korsan baskınlarına karşı; Sındılı köylüler, çiftliğin denize açık ve savunmasız konumu nedeniyle apar topar çiftliği terk edip, Sındı’ya doğru; Gocadağ’ın makiliklerle kaplı dar geçitlerinden sıvışarak dağa kaçarlarmış. 
 
Hasan Hoca; Mersincik Limanı yolunda...
(Ekim 2020)
 
Sındı'nın arkasında Sındı Ağaları'nın tarihi konağı
(Ekim 2019)
 
Mersincik'ten Sındı'ya ulaşan patikaların vardığı nokta; Gocadağ'ın eteklerinde....
 (Ekim 2019)

 
Genellikle denizden gelen korsanların tek hedefi çiftlikteki hayvanlar olurmuş. Sındı köyünden Gocadağ’ı aşarak Mersincik’e en kestirme yoldan gidiş, neredeyse bir buçuk saati bulurmuş. Bugün Sındı köyünün yaşları 80’leri geçmiş olan yaşlıları, Mersincik Çiftliği ile ilgili bu hikâyeleri gayet iyi bir şekilde hatırlıyorlar. Anlatılanlara göre; Mersincik’ten Sındı’ya sık çalılar içinden giden patika yol üzerinde Cemal Ağa Çamı’ndan söz ediyor köylüler. Sındı Ağaları’ndan Cemal Ağa, Mersincik’ten Sındı’ya doğru bu yolu kat ederken, bu çamın dibinde mola verip soluklanırmış; üstelik bir de “susadım, bana Mersincik’ten su getirin” dermiş. Ne yapsın köylüler; ağanın su ihtiyacını karşılamak için; onca yolu göze alıp, gerisin geri dönerek ağaya su almaya giderlermiş. Sonunda ne olmuş; Cemal Ağa’dan ötürü, gel zaman git zaman çamın adı Cemal Ağa Çamı olarak kalmış. 
 
Mersincik yolunda fundalıklar arasından duyduk bu sesleri; arıların senfonisi; siz de dinleyin.
(Ekim 2020)
 
Mersincik'e doğru yol kıyısında zehirli ve kırmızı meyveleriyle zilcanlar
(Ekim 2020)

Mersincik koyu yakınlarında yol boyunca konumlanmış arı kovanları
(Ekim 2020)
 
Sındı köyündeki yaşlılar, çiftlik sahibi ağalardan hangisinin iyi, hangisinin gaddar olduğunu dile getiriyorlar. Hasan Hoca, Sındı Ağaları’ndan özellikle İzzet Bey hakkında pek de olumlu konuşanını duymadığını belirtiyor. Ancak yine de zorlu coğrafya koşulları ve zamanın imkânsızlıklarından beslenen bunca yoksulluk içinde, Sındı insanı, hep o çiftlikte iş bulmuş, çalışmış ve hayatını bir şekilde idame ettirip bugünlere ulaşabilmiş. 
 
Rodoslu taş ustalarının elinden çıkmış bu konak, bir zamanlar Sındı Ağaları'na yaşam mekanı olmuştu. Şimdi bir viranelik halinde...
(Ekim 2019)

Konağın bir kuleyi andıran ana yaşam mekanında savunma refleksinin izlerini taşıyan demir pencere parmaklıkları ve alt katta yer alan mazgal delikleri seçiliyor.
(Ekim 2019)

Mersincik'e inerken Gocadağ'ın uzantıları arasında; arkadaki boynuz gibi tepede Papazın İni saklı...
(Ekim 2020)
 
Sındı Ağaları’ndan çiftliği satın alan Yalman Ailesi’nin mensupları, çiftlikte keçi beslemek amacıyla bir çobana ihtiyaç duymuşlar o yıllarda. Betçe civarında yaptıkları bir araştırma sonucunda ise, bu iş için en uygun ismin Zeytincik mahallesinden Koreli Amca olduğuna karar vermişler. 
 
Koreli Amca; orta yaşları sürerken...
(Ayşe Bayırlı Arşivi)

Mersincik Limanı
(Ekim 2020)

Koreli Amca, keçi kırkımına gelen dostlarıyla sofrada.... O yıllarda kırkım zamanında keçiler karşılıklı yardımlaşma ile kırkılırmış.
(Ayşe Bayırlı Arşivi)
 
Bu karar sonrasında Koreli Amca, eşi Akile Teyze ve kızı Ayşe ile birlikte çiftliğe taşınırlar. Çiftlikte Koreli ailesine bir kulübe yaptırılır ve orada oturmaları sağlanır. Koreli Amca için, çiftliğe 200 civarında keçi alınır; ayrıca Koreli Amca’nın da bir miktar kendi keçisi bulunmaktadır. Keçiler, Koreli Amca’nın 10 yaşındaki kızı Ayşe’ye emanet edilmiştir. Ayşe, keçilerle her gün Mersincik’te dağlara çıkmaktadır. Ayrıca çiftliğe yakın bir yerde; Mersincik koyuna inen yolun hemen solunda yükselen sırtta bulunan bir mağara ise, özellikle sıcak yaz günlerinde ağıl olarak kullanılmaktadır. 
 
Mersincik yolunda Papazın İni olarak bilinen mağara
 (Ekim 2020)

O yıllarda Gocadağ'da Papazın İni'nde keçileri ile birlikte kalan Koreli Amca'nın kızı Ayşe Bayırlı eski hatıraları anlatırken...
(Hasan Doğan Arşivi)
 
Gocadağ'ın fundalıkları
(Ekim 2020)
 
Koreli Amca’nın kızı Ayşe Bayırlı’nın anlatımına göre; bu küçücük kız çocuğu dağdaki bu mağarada keçileriyle beraber geçirirmiş bazı geceleri. Bu mağara bu yöredeki insanlar tarafından Papazın İni olarak bilinirmiş. Mağara bugün de çiftliğin biraz güneyindeki bir sırtta yer alıyor. Yine Ayşe Bayırlı’nın aktarımına göre; mağara, 200 civarındaki keçiyi alacak büyüklükte imiş. Murdala sapağından ayrıldıktan sonra Mersincik koyuna doğru inerken, yoldan bu mağaranın girişini biz de fark ettik; ancak zaman kısıtı ve Merdivenli’ye doğru devam edeceğimiz için mağaraya kadar çıkmayı göze alamadık. Belki başka sefere… 
 
Mersincik koyuna inerken...
(Ekim 2020)

Mersincik Çiftliği
(Ekim 2020)

Kızılçamlar arasından Mersincik'e doğru...
(Ekim 2020)
 
Küçük Ayşe, Mersincik civarındaki sırtlarda keçilerini otlatırken bir gün fena halde hastalanır ve titremeye başlar. Çiftliğin kâhyası; Sındı köyünden Bedri Bey, başlangıçta yerel otlarla çocuğu tedavi etmeye çalışarak işi biraz ağırdan alır. Ancak küçük Ayşe iyileşmeyince; olayı duyan çiftliğin sahibi, hemen çiftliğe gelerek çocuğu bir botla Bodrum’a doktora götürür. Çocuk, zatürree olmuştur. Sıkı bir tedaviden sonra, Ayşe yeniden sağlığına kavuşur. Yeni patron, çiftlikteki kâhyaya; özellikle bundan sonra en küçük bir rahatsızlıkta dahi dikkatli olmalarını söyleyerek bu konuda hassasiyet gösterilmesini tembihler. 
 
Mersincik yolunda; sağımız solumuz Gocadağ...
(Ekim 2020)
 
Mersincik koyunda...
(Ekim 2020)
 
Mersincik yolunda Karya Yolu levhaları
(Ekim 2020)
 
Ayşe Mersincik yöresinde adım atmadık yer bırakmaz. Keçiler nereye giderse o da arkalarından gidermiş. Bazen de denizden gelen birileri olursa korunma içgüdüsü ile dağa doğru çekilirmiş küçük çocuk. 
 
Ayşe Bayırlı, anlatımında özellikle bir kişiden söz ediyor; yılın belirli günlerinde bir sandalda tek başına bir kişi yanaşırmış Mersincik koyuna. Ayşe zamanla bu amcayı artık tanır hale gelmiş. Her ne kadar denizden gelenlere karşı bir korkusu olsa da, bu amca Ayşe’ye çok yakın davranırmış. O yaşlarda Ayşe’nin kaldıramayacağı kadar büyüklükte balık verirmiş Ayşe’ye. Ayşe’den bunun karşılığı peynir istermiş. Yarımadada paranın pulun geçmediği o yıllarda bir trampa usulü gibi; balığa karşılık peynir… Zamanla Ayşe’nin bu amcaya karşı kanı kaynamış. Denizde onu gördüğünde koşar; evden bu amcanın peynirini getirirmiş. Karşılığında da kuyruğundan tutup sürükleyerek evine götürürmüş sinarit balığını. Bu amca kimdi derseniz, belki bir meçhuldür bugün artık bizim için; ama yine de bu koyları avucunun içi gibi bilen o bilge insan; Halikarnas Balıkçısı geliyor aklımıza her nedense. 
 
Antik Mersincik limanında...
(Ekim 2020)

Mersincik limanında suyun çırpıntısını dinlemedeyiz.
(Ekim 2020)
 
Mersincik'ten bir görünüm
(Ekim 2020)
 
Koreli Amca, yıllarca Mersincik’te çobanlık yapmış. Ürettiği keçi peynirlerini yörede satmış. Ayşe de bazı zamanlar keçileri ile beraber Papaz’ın İni’nde kalmış. Babası Koreli Amca, yaptıkları peynirleri yüklenip diğer köylere satmaya gider ve üç beş gün eve gelmezmiş. Yörenin insanı yemeyi, içmeyi ve eğlenmeyi çok sever. Koreli Amca da bu nedenle gitti mi bir süreliğine gelmez, sattığı peynirin paralarını arkadaşları ile yermiş.
 
Papazın İni; Koreli Amca'nın ve kızı Ayşe'nin keçilerinin dağdaki barınağı...
(Ekim 2020)
 
Koreli Amca, dostlarıyla sofrada zaman geçirmeyi severdi. Şimdi ikisi de hayatta olmayan Koreli Amca ve Hoppa Hakkı, Akçabük'te bir çilingir sofrasında...
(Ayşe Bayırlı Arşivi)
 
Mersincik; bir doğal liman...
(Ekim 2020)
 
Hasan Hoca’nın aktarımına göre; Koreli Amca yörede bir keyif adamı olarak bilinirdi. Eğlenmeyi severdi. Bir avuç leblebi ile her gün demlenmek, onun en büyük tutkularından birisi idi. Evine gelen kim olursa olsun, hemen bir oğlak keserdi. Bu tür insanlar hayatları boyunca paraya hiç bir değer vermemişlerdir. Bugün Betçe’nin yerlileri, Koreli Amca’yı hayır ve rahmetle anıyorlar.
 
Gocadağ'da piren kolonileri çiçekte...
(Ekim 2020)
 
Akile Teyze; Mersincik günlerinde...
(Ayşe Bayırlı Arşivi)
 
Mersincik'te kaya korukları
(Ekim 2020)
 
 
Koreli Amca’yı kaybettikten sonra eşi Akile Teyze, keçileri ile dağlarda gezmeye devam etmiş bir süreliğine daha. Akile Teyze de bir genç kız kadar dirençli vücuduyla her gün dağlarda keçileri ile usanmadan gezermiş. Akile Teyze’nin üç kız ve iki oğlu var; hepsi de hayatta henüz. Ne yazık ki Akile Teyze, son yıllarda çok sevdiği keçilerini elinden çıkarmak zorunda kalmış. Betçe’de son yıllarda turizmin gelişimi ve insanların pansiyonculuğa yönelmesi sonucunda, keçi ağıllarının bu tesisler yakında yaşama olanağı tükenmiş artık. 
 
Koreli Amca ve eşi Akile Teyze, Akçabük'teki yaşam mekanlarında...
(Ayşe Bayırlı Arşivi)

Akçabük
(Ekim 2019)
 
Koreli Amca, Mersincik Çiftliği’ndeki yaşamı sonrasında, ailesi ile birlikte Palamut Bükü yakınlarındaki Akçabük’e taşınmış. Önceleri Killi Dede diye anılan bir Rum’un terk ettiği; viranelik haline gelmiş ağılı ve evinden kalanlar üzerinde yaşamışlar. İlerleyen zamanda ise, bu arazinin içine kendi yaşam mekânlarını inşa ederek buraları yaşanabilir hale getirmişler. 
 
Mersincik'ten Merdivenli'ye doğru...
(Ekim 2020)

Koreli Amca, emeklilik günlerinde; elinde bastonuyla bir dostunu Palamut Bükü'nde ağırlarken...
(Ayşe Bayırlı Arşivi)
 
Koreli Amca, yaşamının son zamanlarında burada yaşadı ve burada öldü. Son yıllarda keçileriyle pek ilgilenmezdi artık. Elinde bastonu ile Akçabük’ten Palamut Bükü’ne gelir ve Ilgın Kafe’de otururdu. O yerine oturur oturmaz, garson hemen leblebisi ve içeceğini önüne koyardı. Sevenleri Koreli Amca’yı hiç yalnız bırakmazdı. 
 
Akile Teyze, Yakalı Goca Mehmet ile sohbet ederken...
(Hasan Doğan Arşivi)

Mersincik yollarında...
(Ekim 2020)
 
Koreli Amca’nın eşi Akile Teyze, şu anda Akçabük’teki evinde yalnız yaşıyor ve gelene gidene el sallıyor. Ne yazık ki bu yörenin her yaşlı insanı gibi kulakları artık duymuyor. Kızları Ayşe de, Palamut Bükü’nde oturuyor ve aslen Yaka köylü Cahit Bayırlı ile evli… Ayşe Bayırlı’nın aktarımı olan şu ilginç olayı da bir zamanlar Cahit Bayırlı’dan dinlemiştik: 
 
Gocadağ'dan denize...
(Ekim 2020)
 
Mersincik'te arı kovanları
(Ekim 2020)
 
Bir gün Ayşe’yi Mersincik’teki çeşmeye su doldurmaya göndermişler. Ayşe çeşmeye yaklaştığı sırada, patikanın tam orta yerinde; başını havaya kaldırmış bozyörük yılanı (buralarda bu yılana dağyörüğü de diyorlar), Ayşe’nin karşısına dikilmiş ve yoldan geçirmemiş. Bunun üzerine küçük Ayşe, yan taraftaki patikaya yönelmiş, ama bu kez de bozyörük orada karşısına çıkıvermiş. Hayvan, büyük olasılıkla o civarda bulunan yuvasındaki yavrularını koruma refleksi ile hareket ediyor olmalıydı. O sırada Ayşe korkuyla çiftlikte çalışan işçilerden yardım istemiş. İşçiler toplanıp gelmişler ve yılanı oradan uzaklaştırmışlar. Ayşe de ne yapsın; suyunu doldurmuş ve evine gitmiş. 
 
İşte size yılların ötesinden Mersincik Çiftliği öyküleri… Yazmasak olmazdı.
 
Merdivenli yolunda Mersincik limanına son bakış
(Ekim 2020)
  
Mersincik’ten Merdivenli’ye 
 
Mersincik’ten Merdivenli’ye hemen denizin kıyısı boyunca kızılçamların içinden geçerek devam eden güzelim bir patikayı takip ederek yürüdük. Deniz seviyesinden bir miktar yüksekte konumlanmış ve süreklilik arz eden bir seki özelliğindeki parkurun kuzeyini örten kızılçamların arasından, zaman zaman Ege’nin maviliklerini doyasıya seyrettik. Sık makilikler arasından ilerlerken dikkatimizi çeken hâkim bitki örtüsünün önemli unsurlarını, sandal ağaçları, sakız çalıları, zilcanlar, pırnar meşeleri, kızılçamlar, kaya korukları, pirenler, Girit ladenleri, kesmik çalıları, zeytin ağaçları, mersinler ve defne ağaçları oluşturmaktaydı. 
 
Kızılçamlar ardında deniz hiç terk etmedi bizi.
(Ekim 2020)

Mersincik'ten Merdivenli'ye şirin mi şirin bu patikadan yürüdük.
(Ekim 2020)

Sık çalıların ardındaki denize doğru alçalan dik patikaların ve onu takip ederek ulaşılan benzersiz güzellikteki maviliklerin karaya nüfuz ettiği küçücük girintilerin üzerinden geçtik usulca. Kızılçamların ardında ve çok uzaklarda Kos (İstanköy) Adası’nın silueti fark ediliyordu zaman zaman.
 
Merdivenli yolunda denize doğru mersinlerden bir halı uzanıyordu sanki...
(Ekim 2020)
 
Merdivenli yolunda kırmızı gövdeleriyle dikkat çeken sandal ağaçları
(Ekim 2020)
 
Mersincik'ten Merdivenli'ye...
(Ekim 2020)
 
Bazen tatlı bir meyille tırmandık patikada; bazen inişe geçtik koylara doğru. Ama Merdivenli’ye kadar hiç inmedik kıyıya dek. Mersinlerden bir halı uzanıyordu sanki denize doğru yer yer. Mersinli Boğaz mıydı orası ne? Ağaç kökleri yer yer takılıp düşme tehlikesi oluştursa da, biraz dikkat yeterliydi aslında; güvenli yürümek için bu patikada. Ama yukarıda da belirttiğimiz gibi denizin mavi-yeşil rengi kızılçamların arasından göz kırptığı zaman benzersizdi her şey. 
 
Yol boyunca denizin karaya doğru nüfuz ettiği sayısız noktadan geçtik.
(Ekim 2020)

Sanki bir akvaryumdu deniz.
(Ekim 2020)
 
Merdivenli'de deniz...
(Ekim 2020)
 
Yürümeye devam ettik. Bir saat kadar bir yürüyüş sonrasında (yaklaşık olarak 4 km kadar) Merdivenli koyuna ulaştık. Sahil bomboştu ya da biz öyle sandık. Kayaya kazınmış İlkçağ merdivenlerinden ansızın bir yabancı turist seyirtti bize doğru. Karaköy yönünden geliyor olmalıydı. Sırtında ağır bir sırt çantası yanımızdan geçerken selamlaştık onunla. Kararlı bir yürüyüş temposuyla bir süre sonra Mersincik yönüne ilerleyen patikada gözden kaybolup gitti. Merdivenli’de dört can; masmavi bir cennetin kıyısında yapayalnızdık artık. Duyduğumuz sadece kıyıya vuran beyaz köpüklerin sesinden ibaretti. Yaşadığımız ise sanki bir ibadetti. 
 
Hasan Hoca, ana kayaya oyulmuş Merdivenli geçişinde...
(Ekim 2020)

Basamakların yukarından görünümü
(Ekim 2020)

Merdivenli sahiline Merdivenli basamaklarından bakış
(Ekim 2020)
 
Halk arasında ana kayaya kazınmış antik basamaklar nedeniyle Merdivenli olarak adlandırılan bu geçiş yolunun İlkçağ’da bir ticari anlamının olması beklenir. Geldiğimiz yönde lodosa ve poyraza kapalı bir doğal liman özelliği gösteren ve yüzeyde izlenebilen çok sayıda amfora kırığıyla dikkat çeken Mersincik koyu, bu özelliği ile bir ticari liman niteliği taşıyor olmalı. Son derece sarp ve engebeli bir coğrafyayı barındıran Datça yarımadasının kuzeyinde ise, İlkçağ’daki birtakım ticari kervanların doğudan batıya doğru ilerlerken, denize paralel son derece dar bir şeridi takip ederek Merdivenli civarına ulaştıklarını düşünebiliriz. Burada Gocadağ’ın eteklerinden denize doğru uzanan kayalıklarla önü kesilen yolun önündeki engellerin, 25 basamaklı ve ana kayaya oyulmuş bu merdivenler aracılığı ile aşılmış olması oldukça muhtemel. Bugün bu basamakların bir kısmı, yüzlerce yılın ardında bıraktığı aşınmışlığın izlerini taşımakta. Hatta Karaköy’den Mersincik koyuna doğru uzanan bu ticari rota üzerindeki geçiş kapısının batı yönünde yer alan merdivenlerin daha altta kalan bazıları, neredeyse yok olmuş durumda. Şimdilerde geçişi sağlamak üzere bu eksik basamakların işlevini derme çatma bir tahta merdiven yerine getiriyor.
 
2500 yıllık kayaya oyulmuş basamaklar ve eğreti tahta merdiven bir arada...
(Ekim 2020)

Bir başka açıdan merdivenlere bakış...
(Ekim 2020)
 
Merdivenli plajında; yalnızız...
(Ekim 2020)
 
Ama Gocadağ’ın denizin hemen kıyısından bir duvar gibi yükselen azametli gövdesi, bir ağaç ve makilik denizi kadar yoğun bitki örtüsüyle birlikte bu sırları derinliklerinde saklıyor olmalı hala. Bunun ötesinde modern insana düşen görev ise, bu sırları ve bu toprağın içinde saklı o kadim kültürü, ona zarar vermeden ve bozmadan ortaya çıkarabilmek ve gelecek nesillere aktarabilmek olmalı. 
 
(DEVAM EDECEK)
Dipnotlar: 
(1)     Fotoğraflar, belirtilenler dışında İ.Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
 

Yazan: Hasan Doğan-İbrahim Fidanoğlu

Düzenleyen: MYC

9 yorum:

  1. Tebrikler bu bölgeyi gezmiş gibi olduk emeği geçenler için teşekkürler

    YanıtlaSil
  2. Datcali olmama ragmen hic gitmedigim bir bolge sayenizde bilgi sahibi oldum guzel manzaralari seyrettim cok tesekkurler.

    YanıtlaSil
  3. Bir solukta okudum yaşanmış yaşanası hikayeler çok hoş bir görsel şölene dönüşmüş bu bölgeyi gezmek istiyen ler için bulunmaz bir rehber niteliği taşıyor emeği geçenlere teşekkürler

    YanıtlaSil
  4. Ne güzel okuyorduk. Aniden bitiverdi. Atıcı ve çekici anlatım,sürükleyip alıyor okuyucuyu. Ayağınıza,dilinize sağlık

    YanıtlaSil
  5. Yine zevkle okudum. Ayağınıza da elinize de sağlık. Ama okudukça gezesim geliyor Hasan. Umarım bir gün bana da rehberlik yaparsın.

    YanıtlaSil
  6. Adım adım gezmek çok güzel ama, bilerek gezmek ve bunu belgelemek harika bir emek. Bölgede gezmenin tadına sizinle vardık. Çok teşekkürler. Devamını bekliyoruz. Selamlarımla

    YanıtlaSil
  7. Dizinin diğerleri gibiydi, keyifle okudum.

    YanıtlaSil
  8. Teşekkürler hocam, bölgeyi gezmekle yetinmeyip izlenimlerinizi yazıya dökme düşüncenizi destekliyorum.

    YanıtlaSil