BAĞARCIK
KALE VE ÇÖRLEN ASARI
2 Kasım 2023
İbrahim Fidanoğlu
Giriş
Latmos ya da bugünkü ismiyle Beşparmak Dağları, en doğuda Çakmar Ovası’nın arkasından yükselerek Milas dünyasına kadar uzanan; kireçtaşı,
granit, gnays ve mika-şişt özellikli bileşimi ile öne çıkan ve İlkçağ’dan
günümüze dek türlü uygarlıkların yaşam alanı olmuş son derece özgün bir
coğrafyayı tanımlar. İ.Ö. 1.yy. civarında aslında Ege Denizi’nin içerilere doğru
nüfuz ettiği Latmos Körfezi’nin, Büyük Menderes ırmağının binlerce yıldır
taşıdığı alüvyonlu topraklarla ağzının kapanmasıyla oluşan Bafa Gölü ve onun arkasında türlü hikâye ve yaşanmışlıklarla
desteklenen bu coğrafya, her zaman gezginlerin ilgi odağı olmuştur. Biz de
bugün yıllar önce rahmetli Arkeolog Şükrü
Tül ile ilk kez gezdiğimiz Beşparmakların
arka dünyasında; İlkçağ yerleşimi Bağarcık
Kale ile Ortaçağ gözetleme kalesi Çörlen
Asarı’nın civarında Dağa Kaçtım
gezginleriyle birlikte dolaştık. Bazen arıların, bazen zorlu grano-gnays
kayaların gazabına uğrasak da, benzersiz bir gün geçirdik doğrusu; akşam
dönerken yaşadığımız trafik keşmekeşini saymazsak... Şimdi gelelim hikâyesine…
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
(Bağarcık Latmos Konuk Evi'nin instagram hesabından alınmıştır)
Belevi’den
Beşparmaklara…
Karşıyaka’dan yola çıktığımızda
saat 6.30 idi. 7’de Bornova’dan hareket ettik. Kahvaltı için planladığımız Belevi’ye vardığımızda saat 8 civarıydı.
Meydan hareketlenmişti bile. Biz; Belevi’ye
ulaşıp meydandaki kahvehanede kahvaltı düzeni aldığımızda, Kemalpaşa’dan yola
çıkan ekip bize katıldı. Sabah haberleri, hafif sabah ayazı, kulak misafiri
olduğumuz kırsaldan muhabbetler eşliğinde Bornova gevrekleri, peynir, domates,
bahçe biberlerimiz ve arka arkaya gelen çaylarla şenlendi kahvaltı soframız. Saat
9 olmadan Belevi’den ayrıldık; Koçarlı’ya ve Beşparmakların arka dünyasına doğru…
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
Koçarlı’nın kıyısından, Beşparmaklar’ın başlangıç noktası kabul
edebileceğimiz Büyük Menderes ovası
ile dağın sınırını çizen Çakırbeyli
yoluna döndük. Koçarlı mezarlığının
hemen dibindeki Koçarlı çöplüğü aynı
berbat görüntüsü ile rüzgârın da yardımıyla ovaya ve mezarlığa doğru bütün pisliğini
saçmaktaydı. Biraz sonra Beşparmaklara
doğru dönen Çulhalar, Mersin Beleni ve eski Karia yerleşimi Amyzon (Mazın Kale)
yoluna saptık. İlk hedefimiz, sapaktan yaklaşık 6 km kadar uzaklıktaki Büyük Menderes ovasına yükseklerden
bakan Çulhalar köyünün köy
kahvehanesiydi. Ovaya egemen duruşuyla dikkat çeken ve son yıllarda Aydın
civarından gelen yürüyüş gruplarının uğrak noktası olan bu kahvehanede geçmiş
yıllarda birkaç kez mola verip doyumsuz manzarayı seyretmiştik.
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
Bugün de aynısını yaptık. Sabah kahveleri
eşliğinde, kahvehanenin konforlu avlusunun kıyısından ovaya doğru baktık
doyasıya. Görüş mesafesi yüksek basınç nedeniyle iyi değildi; sisli puslu bir
tabaka çökmüştü ovanın üstüne. Her şeye rağmen yaklaşık 500 metre yükseklikten
güzelim Büyük Menderes ovasına
bakmak, yine de keyifliydi doğrusu.
(İ.Berktaş; Kasım 2023)
Amyzon'a giderken; tam 10 yıl önce Çulhalar'da molada...
(Ocak 2013)
(Kasım 2023)
Çulhalar köyü, bir anlamda Koçarlı üzerinden gidildiğinde Beşparmakların arka dünyasının kilidi
gibi… Rampada yer alan kahvehaneden ayrıldıktan hemen sonra, grano-gnays
yeryüzü yapısı ve alttaki dallarının budanması nedeniyle uzaktan bakıldığında
aynen bir karnabaharı ya da brokoliyi andıran fıstık çamlarıyla kaplı göz alıcı
bitki örtüsü başladı bile.
Bağarcık köyü civarında halkın en önemli geçim kaynağı; fıstık çamları
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
Çörlen Asarı'nda grano-gnays kaya yapısına yakından bakış; solda açık renkli bir "haç", ortada kiremit renginde belli-belirsiz şekiller...
(MYC; Kasım 2023)
Magmanın yeryüzüne
yükselişi sırasında; granit katmanların basınç altında başkalaşması sonucu
oluşan grano gnays kayalar, yörenin kayaç tabakasını oluşturuyor. Yöre;
feldispat, kuvars ve mika şist yapılar açısından da oldukça zengin. Ayrıca;
yakınlardaki Mersin Beleni köyü
civarında; dağın derinliklerinde yer alan ve şimdi faal durumda olmayan eski
bir linyit kömürü madeni bulunmakta.
(Kasım 2023)
(İ.Berktaş; Kasım 2023)
Gnays ve granitin kardeşliği; Çörlen Asarı'nda, açık renkli kayaç gnays, koyu gri kayaç tabakası ise granit...
(MYC; Kasım 2023)
Aydın, Cincin
köyü ve başka yerleşimlere doğru inen birkaç sapağı ardımızda bıraktıktan sonra
yörenin en büyük köylerinden biri olan Mersin
Beleni’ne ulaştık. Yolda Demokrat Parti döneminden beri bu dağların kahrını
çeken, köylünün eli ayağı Willys
ciplerinden birkaç tane geçti yanımızdan. Bir tanesiyle Çulhalar çıkışında yolda durdurup söyleştik; uzun zamandır benzinli
değillermiş artık; modifiye edip LPG’ye çevirmişler hepsini. Mersin Beleni’ne doğru bahçesi varmış;
davet etti bizi. Ama vaktimiz yoktu; program yüklüydü. Vedalaşıp ayrıldık.
(Kasım 2023)
(Ocak 2013)
(Ocak 2013)
Virajları takip ederek, önce Mersin Beleni’ne, daha sonra da Mazın Kale ören yerinin (Amyzon) girişine ulaştık. Yıllar önce bu
dağlardaki Karia gözetleme kaleleri Tekke Asar’a ve Amyzon’a gelmiş; her iki kaleyi de etraflıca gezmiştik(1). Amyzon; Bafa Gölü
kıyısındaki Latmos Herakleiası, Çine yakınlarındaki Alabanda ve bugünkü Karpuzlu’daki
Alinda arasında hayat bulan; İ.Ö.
4.yy.dan itibaren taşrada adından söz ettiren; Büyük İskender sonrasında da Mısırlı Ptolemaios ve Suriyeli Selevkos
yandaşlığı ile tarihi kayıtlarda yer almış, ıssız bir coğrafyadaki bir Karia kenti olarak göze çarpıyor. İ.S:
2.yy.dan sonra giderek bir dini merkeze dönüşen Amyzon; 15.yy.dan itibaren Türkmenlerin yöreye gelişiyle Mazın Kale’ye evrilmiş. Ören yerinin
hemen yakınlarında; bugün hala varlığını koruyan Akmescit köyü, adını Türkmenlerin Mazın Kale’de devşirme malzeme ile inşa ettikleri bir mescitten
alıyor.
(Kasım 2023)
Mazın
Kale’den Bağarcık köyüne
Mazın Kale’yi arkamızda bırakarak
ve sağa sola doğru yönelen sapak levhalarına dikkat ederek hedefimiz olan Bağarcık yoluna girdik. Akmescit ayrımından sonra yer yer
yollarda bozulan satıh onarım çalışmaları vardı. Neredeyse bir sırtta yolumuza
devam etmekteydik. Bir süre sonra karşımızda; sisler ardında, Zeus’un tahtı; ihtişamlı Latmos’un zirvesi göründü. Önümüzdeki
tepelikler ve vadiler boyunca her yer, fıstık çamlarından oluşan ağaç deniziyle
kaplıydı sanki. Yemyeşildi ortalık.
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
Yolun solunda Kızılcabölük köyüne doğru kıvrıla kıvrıla ilerleyen dere yatağında
neredeyse hiç su yoktu. Yağmursuzluk dağda, ovada bütün tabiatı vurmuş
durumdaydı. Bir süre sonra Kızılcabölük
köyüne ulaştık. Bağarcık köyü buradan
yaklaşık 2 km, Koçarlı kasabasından
ise 20 km kadar uzaklıktaydı. Kızılcabölük’ün
çevresinden dolaşan ve Latmos Ziyaretçi
Merkezi’ne (Çulhalar köyünden 42
km uzaklıkta) doğru giden çevre yolundan değil, doğrudan köyün içinden saptık Kızılcabölük’e. Yerel grano-gnays ve mikaşişt içeren yerel malzemeden yapılmış birkaç güzel köy evi
vardı. Köyün evleri arasından geçen daracık yolu takip ederek köy çıkışına ve Bağarcık yoluna vardık.
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
Artık Latmos
Dağı’na daha yakından bakıyorduk. Bir süre sonra ileride Bağarcık köyünün evleri ve arkasındaki
dev gibi grano-gnays kayalar göründü. Koskocaman kayaların arasına sinmiş
küçücük bir köydü Bağarcık. Köyün
camisinin yanındaki düzlükte; yaşlı bir dut ağacının karşısına bıraktık
arabaları. Yandaki evin verandasında oturanlar vardı; Bağarcıklı aile ile
selamlaştık; balkondan bize bakan sapsarı bukleli saçlarıyla tatlı mı tatlı,
küçücük bir kız çocuğu meraklı gözlerle izliyordu bizi. El salladık ona ve
hemen Bağarcık Kale’ye doğru yürümeye başladık.
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
Yerel malzemeden taşlarla örülmüş bahçe
duvarları arasından ve işaretlenmiş bir patikayı takip ederek her biri bir
tabii anıtı niteliğindeki grano-gnays kayaların egemenliğindeki bu gizemli
dünyaya doğru yöneldik.
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
Bağarcık
Kale'ye doğru...
Bağarcık köyünü arkamızda
bırakmıştık. Çevremiz dev kayaların arasından fışkırmış gibi duran bir
yoğunlukta karnabaharı andıran ve bu coğrafyadaki köylerin en önemli geçim
kaynağı olan fıstık çamlarıyla kaplıydı. Uzaktan o kadar güzel görünüyorlardı
ki, hepimizin içini bir coşku ve heyecan kaplamıştı. Bir süre döşeme bir
yoldan; daha sonra da işaretli bir toprak patikadan devam ederek bir tanıtım
levhasına ulaştık. Orman Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı tanıtım levhasında Bağarcık yürüyüş rotası ve rotada
bulunan arkeolojik ve kültürel unsurlarla ilgi bilgi verilmekteydi.
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
Kayaların arasından tatlı bir eğimle bazen
yükselen, bazen bir dere yatağına doğru alçalan güzergâhta kuytu köşelerde
sonbaharın çiçekleri; güzelim siklamenler ve sarı duyargalarıyla eflatun rengi
çiğdemler bizi selamlar gibiydiler. Bazen inekler çıktı karşımıza ya da küçücük
buzağılar; ürktüler ve bizden uzaklaşıp dere yataklarına doğru indiler. Ne
yazık ki dere yataklarında dirhem su yoktu. Suyla ilerde bir yerde; bir gerizin
başında karşılaştık.
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
Fıstık çamları ve dev kayaların arasından
kıvrıla kıvrıla ilerleyen patika bir süre sonra bizi hafif bir yükseltinin
üzerinde bulunan bir çoban kulübesi ve onun önündeki taşlarla çevrili, içi
harçla sıvanmış güzel bir havuzun yanına sürükledi. Belli ki Bağarcıklı
köylülerin kullanıldığı bir yaşam mekânıydı burası; içindeki bir ocak ve
duvardaki bir raf bunu ele verir gibiydi. Yanı başındaki yaprakları sararmış
genç bir dut ağacı ve hemen karşısındaki büyükçe havuzla ile birlikte
düşünüldüğünde gnays ve mikaşişt içeren yerel taştan örülmüş bu güzelim kulübe Bağarcık kırsalında bir konfor mekânı
gibiydi. Bir süre soluklandık evin kıyısında; koca bir ağaç gövdesinin
üzerinde.
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
Bağarcık
Kale,
solumuzda ve ileride dev bir kaya kütlesinin üzerinde yer alıyordu. Fıstık
çamları arasında yürürken, patika; artık eski belirginliğini yitirmişti, bazen
bir kayada ya da bir ağaç gövdesinde patikayı tanımlayan kırmızı-beyaz işaret
boyalarıyla karşılaşsak da, kısmen el yordamıyla ilerliyorduk artık. Hemen
önümüzde çam ağaçlarıyla kaplı bir tepecik üzerinde yıllar önce Şükrü Tül Hoca ile birlikte gelip
gördüğümüz bir tapınağa ait olduğu düşünülen kalıntılar göründü. Bu sol
yanımızda yükselen Bağarcık Kale’nin
bulunduğu kaya kütlesinin görüş alanı içinde ve büyük olasılıkla bu yerleşmeye
ait Zeus Akraios Tapınağı idi.
Bağarcık Kale yakınlarında; fıstık çamları arasında Latmos Dağı'nın zirvesindeki Zeus'a ve dağdaki toprak tanrıçası Thea Akre'ye adanmış Zeus Akraios Kutsal Alanı'nın ön cephesi ve hala ayakta bulunan cella girişindeki ante direkleri
(Kasım 2023)
Zeus
Akraios Tapınağı
Tapınağın ön cephesindeki alanda; tapınağın
girişini temsil eden ve birinin üzerinde kalkan, diğerinin üzerinde ise bir Frig
miğfer kabartması yer alan ve halen ayakta iki ante direği (tapınaklarda
cella duvarının ön cephesinin her iki köşesinde yer alan ve dışarı doğru
çıkıntılı sütun ayağı)
ile onların önünde devrilmiş halde Dorik sütun ve tapınağın arşitravına ait
başka mimari parçalar bulunmaktaydı.
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
Bafa’nın neredeyse her
yerine; her kaya oyuğunun dibine dokunmuş, yerli halkla kurmuş olduğu sağlam
ilişki sayesinde bu coğrafyada neredeyse basmadık yer bırakmamış ve dünyaya Bafa Gölü ile onun arka dünyasındaki
kültürel zenginliği tanıtmak için büyük bir çaba harcamış olan Alman Arkeolog Anneliese Peschlow-Bindokat’ın Herakleia isimli kitabında Bağarcık Kale yerleşimi ile ilgili
olarak şunlar yazılı:
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
“Latmos’ta şimdiye kadar bilinen
yerleşmeler içinden en ilginci; Bağarcık
köyü yakınlarında, dağın arka tarafındaki yerleşmedir. Bu yerleşmenin Antik
Dönemdeki adını henüz bilmemekteyiz. Yerleşme iki vadi arasında kendini
gösteren, deniz seviyesinden 800 metre yükseklikte dağ sırtına kurulmuş olup
çevresine hâkim bir yerde bulunur. Bu yükseltinin kuzeyinden, Yuva Tepe Geçidi’nden gelen Antik Dönem
yolunun geçtiği vadiden, özenle yapılmış ve iki yanında mezarların sıralandığı
bir antik taş döşeme yol, 100 metre daha yukarıda bulunan iyi tahkim edilmiş
bir yerleşmenin ana kapısına gider. Yerleşmenin güney surunda, yine döşeme
taşla yapılmış bir yolun gittiği ikinci bir kapı bulunmaktadır. Bunların
dışında doğu savunma duvarında ayrı yolları olan daha küçük bir kapı ve bir
giriş yeri daha vardır. Stratejik olarak iyi konuşlanmış bu tahkimatlı alan,
kuşkusuz Herakleia topraklarının doğu
sınırının korunmasına ve yolların denetimine katkıda bulunuyordu.”(2)
(Kasım 2023)
Bağarcık Kale'nin içinden güney yönüne doğru bakarken; hemen ileride sağda dev bir kaya kütlesinin üzerinde Çörlen Asarı görünüyor.
(Kasım 2023)
Anneliese
Peschlow,
her ne kadar Bağarcık Kale’nin antik
dönemdeki isminin henüz bilinmediğinden söz etse de, Harvard Center for Hellenic Studies Fellow in Homeric Studies
(Berlin/Athens)’dan Alexander Herda’nın
Dağlık Amyzon’daki (Bağarcık Kale) Zeus
Akraios ve Thea Akre Tapınağı ismindeki makalesinde(3) Priene’deki
İ.Ö. 168 yılına tarihlenen bir yazıta dayandırılarak, dağdaki bu yerleşimin
isminin yakınlardaki Karia kenti Amyzon’un
dağdaki uzantısı Dağlık Amyzon olarak
anıldığı belirtilmektedir.
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
Makalenin yazarı Alexander Herda, aynı bölümde Dağlık
Amyzon ile ilgili olarak şu bilgileri aktarmaktadır:
“Bu
yazıt, Dağlık Amyzon ile onun güçlü
komşusu Latmos Herakleiası arasındaki
arazi mülkiyetiyle ilgili bir anlaşmanın kopyasıdır. Mimari kalıntılar ve
seramik parçaları da içeren Bağarcık Kale’nin
arkeolojik verileri yerleşmenin en azından İ.Ö. 4. yüzyıldan Roma İmparatorluk Dönemi’ne kadar
varlığını sürdürdüğünü göstermektedir (Peschlow-Bindokat
1996a: 221; id. 1996b: 50-51; id. 2005a: 143). Dağlık Amyzon, Bizans Dönemi’nde (İ.S. 13. yüzyıl başı)
Αμαζονοκορακία ismiyle
biliniyordu (Ragia 2008:178-179; Herda
vd. 2019: 75 no. 520). Bu olağandışı isim “karga barınağı” olarak çevrildiğinde yerleşmenin tırmanması zor
yalçın bir kayalık üzerindeki konumuna (Robert,
Robert 1983: 280), “karga karası
Amyzon” olarak çevrildiğinde ise, granit kayalarının koyu rengine (E. Ragia’yla kişisel görüşme) gönderme
yapıyor olabilir.”(3)
Zeus Akraios Kutsal Alanı; ayaktaki ante direği, Dorik sütun ve arşitrav parçaları tapınağın girişinde yerde yatıyor.
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
Bağarcık
Kale
yerleşiminin kült alanı olan Zeus Akraios
Kutsal Alanı ile ilgili olarak ise, Anneliese
Peschlow’un Herakleia isimli
kitabında şu bilgiler verilmiş:
“Hemen
hemen kare planlı diyebileceğimiz 6,90*7,30 metre boyutlarındaki bu tapınak,
kuzey-güney doğrultusunda konuşlandırılmış olup güneye açılır. Giriş tarafında
ikisi de hala ayakta duran ante direklerinden birinin üzerine kalkan,
diğerininkine de miğfer betimi yapılmıştır. Cepheye ait her iki ante içi
sütunu, batı ante başlığı ve üç baş taban bloğu gibi diğer mimari yapı parçaları,
giriş alanı çevresinde yerlere yuvarlanmış durumda bulunmaktadır. Yapının
antelerdeki gibi muhtemelen Dor düzeninde olan her iki sütun başlığı ve yapının
üst kısmına ait parçalar mevcut değildir. Şu andaki durumuyla bunlardan yoksun
olmasına rağmen mevcut yapı öğeleri yardımıyla bu küçük tapınağın görünümü
hakkında fikir edinmemiz mümkündür. Tüm mütevazı görünümüne karşın, tapınağın
hangi tanrı için yapıldığını bildiğimizden, bu yapı tarafımızdan kendisine özel
ilgi gösterilmeyi hak eder.
Zeus Akraios Tapınağı'nın ön cephesinde yer alan cella duvarının köşelerindeki ante direklerinden biri; üzerinde bir Frig miğferi rölyefi var.
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
Arşitravlarda
tespit ettiğimiz yazıtlardan bunun Zeus
Akraios’a, yani dağ zirvesindeki Zeus’a adandığı anlaşılmaktadır. Dağ
zirvesiyle ancak, tapınağın görüş sahasında bulunan ve daha önce sık sık
değindiğimiz gibi Anadolu Hava ve Yağmur
Tanrısı’nın tapım gördüğü Tekerlekdağ
(Latmos’un zirvesi) kastedilmiş
olmalıdır. Hava Tanrısı’nın yerini sonraları Zeus’un aldığını tahmin etmekteydik; fakat buna ilişkin kesin
kanıtı, dağ zirvesiyle doğrudan bağlantısı bulunan bu küçük tapınak
sunmaktadır. Sıradan yapı biçimiyle bu tapınağın kesin tarihlendirilmesi hemen
hemen hiç mümkün olmayacaktı. Arşitrav bloklarına kazınmış yazıtlar sayesinde
-ki bunların harf biçimleri, Hellenistik Döneme işaret eder- tapınağın tahminen
ne zaman yapıldığını da bilmekteyiz.”(4)
Tapınağın kime adandığını (Zeus Akraios) ve yaklaşık hangi dönemde (Hellenistik Dönem) yapıldığını ele veren yazıtlı arşitrav; hemen tapınağın ön cephesinde yerde yatıyor.
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
(İ.Berktaş; Kasım 2023)
Yukarıda ismi anılan Alexander Herda’nın makalesinde ise, arşitrav epigrafilerine
dayandırılarak, tapınağın dağın
zirvesindeki Zeus’un yanında Thea Akre isimli dişil ve toprağın
bereketini temsil eden Dağın Toprak
Tanrıçası’na (bir anlamda Anadolu’nun yerli tanrıçası Kybele’ye gönderme) birlikte adandığı belirtilmektedir. Sonuç
olarak; Bağarcık Kale yakınlarındaki Zeus Akraios Kutsal Alanı’nın aslında
sadece eril Zeus’a değil; ama aynı
zamanda dişil tanrıça Thea Akre’ye
birlikte adandığı söylenebilir.
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
Dağ
Başında Bağarcık Kale’nin bize kilidini açan kadın; Ayşe Bacı
Zeus
Akraios Kutsal Alanı’nın
yanından ayrıldıktan sonra bir dere yatağına doğru yürüdük. Bağarcık Kale’nin konumlandığı dev
kayalığın eteklerinde yer alan bu dere yatağının kıyısında bir geriz ve ondan
gelen suyun biriktiği yosunlarla kaplı bir havuzcuk vardı. Bir süre gerizin
başında oyalandık; suyun içinde debelenen binlerce, yüz binlerce hayat vardı.
Amacımız yekpare dev kayanın üzerinde konumlanmış Bağarcık Kale’ye ulaşan bir patika ağzı bulmaktı. Ama bu kadar çok
sayıda kaya arasından bu girişe erişebilmek hiç de kolay değildi.
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
Tam biz kalenin girişini ararken, ileride
çalılarla çevrilmiş bir ağıldan gelen keçi ve bir kadının seslerini duyduk.
Oraya doğru yaklaştık, köylü kadın da bizi fark etmişti. Ağılın etrafı tamamen
yüksek çalılarla bir kale gibi çevrilmişti. Kadına merhaba dedik ve sıkıntımızı
anlattık. O, bizim takip ettiğimiz patikanın aynen Peschlow’un Bağarcık Kale’nin
konumunu tarif ederken sözünü ettiği yol gibi Latmos Dağı’nın zirvesine doğru gittiğini; kalenin girişini bizim
bulmamızın çok zor olduğunu söyledi. Çite dayalı eğreti bir merdivenden inerek,
iki keçisiyle birlikte yanımıza geldi. Ayşe
Bacı’ydı ismi. Eşi İsmail Akarsu
ile birlikte Bağarcık köyünde
yaşıyorlardı. Anlatımına göre; eşi İsmail
Bey, bu dağlara turizmi getiren adamdı. Muhabbet ilerleyince, kendisini TRT Belgesel’deki Şehirden Uzakta isimli programdan tanıdığımı hatırladım. “Sen
televizyona çıktın mı?” dedim; evet dedi ve başladı gülmeye; hem de gururla. Bağarcık köyündeki evlerini pansiyon
olarak turizme açmışlar; ismi de Bağarcık-Latmos
Konukevi imiş. Latmos Dağı’na
gelip buraları gezmek isteyen yürüyüş gruplarına rehberlik yapıyormuş eşi İsmail Bey. Anladığımız kadarıyla
köydeki geleneksel uğraşlarının yanında, Akarsu
ailesi Latmos Dağı’nın turizm
elçileri olmuşlardı. Hem rehberlik, hem konaklama, hem de yeme içme ve kamp
hizmetleri; her seçenek vardı onlarda. Günü bitirip köye döndüğümüzde, Ayşe Bacı’nın evinin; arabaları kıyısına
bıraktığımız köy camisinin hemen ardında olduğunu anladık.
Bağarcık Kale'nin girişini gösteren ve bir anlamda bize kalenin kilidini açan Ayşe Bacı; sevgili keçisi ile...
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
Mandalinalar eşliğinde sohbeti tamamlayınca, Ayşe Bacı önde, biz arkada Bağarcık Kale’nin girişine doğru
yürüdük. Bizim bu dar zamanda girişi bulmamız neredeyse imkânsıza yakındı.
Bunu, geçiş imkânı yokmuş ve kapalıymış gibi duran kayaların arasındaki
patikanın başlangıcına ulaştığımızda daha iyi anladık. Ayşe Bacı’ya ve dönüşteki nazik çay davetine teşekkür ederek
vedalaştık ve kalenin girişine doğru yöneldik.
(Kasım 2023)
Bağarcık
Kale
Bağarcık
Kale’ye
girişten başlayarak düzgün kaya parçalarının insan eliyle yerleştirilmesiyle
oluşturulmuş düzgün bir merdiven patikadan ulaştık. Merdiven bazen kesikliğe
uğrayarak geçişi son derece zor; grano-gnays kayalar arasındaki dar geçitlere
dönüşerek devam etti. Belli bir yüksekliğe ulaşıp ufak bir sahanlığa gelince Bağarcık köyü yönüne; önce güneye, daha
sonra muntazam merdivenli ve iki yanı kaya mezarlarıyla kaplı kuzey yönündeki
çıkışa doğru döndük. Ayşe Bacı,
aşağıda girişi gösterirken bize bu şekilde davranmamızı tembihlemişti. Yoksa
köyden ve kuzey çıkışından uzaklaşma olasılığı vardı.
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
Zaman zaman kale içinde dolaşırken; bazen geçiş, bazen dinsel ritüellerin gerçekleştirilebileceği mekanlara (akropolde olduğu gibi) ulaşmak için ana kayaya oyulmuş muntazam merdivenlerle karşılaştık.
(Kasım 2023)
(MYC; Kasım 2023)
Bağarcık
Kale’nin
üzerine konumlandığı ana kaya, çevreye ve geçiş yollarına egemen bir noktada
yer alıyor. Kalenin içinde yoğun bir yapılaşma yok aslında. Yer yer kayalara
kazınmış merdivenlerle çıkılan mekânlar var; özellikle güney çıkışına doğru
geniş bir düzlükte yer alan ve yine geniş merdivenlerle çıkış sağlanan bir alan
var ki; Anneliese Peschlow buranın Latmos Dağı’nın zirvesindeki Zeus Akraios’a adanmış bir kutsal alan
olabileceğini söylüyor.
(Kasım 2023)
(İ.Berktaş; Kasım 2023)
Grano-gnays kaya kütlelerinin izin verdiği ölçüde savunma amaçlı Hellenistik duvarlarla karşılaştık.
(Kasım 2023)
Kalenin ikili bir amacı olabilir; bir yandan Herakleia’nın doğu sınırlarını korumak
ve kente giden geçiş yollarını denetlemek adına savunma amaçlı bir rol
üstlenmiş ya da Karia halkının yılın
belli zamanlarında dağ başındaki kutsallık atfedilebilecek akropoldeki bu
alanda bir toplanma merkezi işlevi de görmüş olabilir.
(Kasım 2023)
Güney burcunda...
(Kasım 2023)
Kale, ana kayanın topografyasının izin verdiği
ölçüde surlar ve yer yer savunma amaçlı burçlarla çevrilmiş durumda. Burçlardan
güneyde yer alanı, oldukça geniş bir alanı kapsıyor ve Bağarcık-Sakarkaya geçişine ve bir Ortaçağ kalesi görünümündeki Çörlen Asarı’na dek uzanan geniş bir
alanı tarıyor.
Güneye bakan burcun üzerindeyiz.
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
Bağarcık
Kale
ile ilgili olarak Anneliese Peschlow,
yine Herakleia isimli kitabında şu
bilgileri veriyor:
“Yerleşmenin
büyüklüğünü ve biçimini arazi koşulları belirlemiştir. Yerleşmenin azami
uzunluğu 350 metre, genişliği 150 metredir. Savunma duvarlarının seyrini, dik
yamaçlardaki kayaların dış kenarları belirlemiştir. Yamacın bazı yerlerinde
doğal arazi yapısının güvenliği yeter derecede sağladığı düşünüldüğünden,
savunma duvarı yapılmasına gerek görülmemiştir. Latmos ve Herakleia’da olduğu
gibi burada da duvarların arazi yapısına ayak uydurduğu görülür. Yerleşmenin
kuzeybatı köşesindeki kule, diğerlerine oranla günümüze daha iyi konumda koruna
gelmiş olup, tüm savunma yapısı dâhilinde duvarları en özenli olarak örülmüş
olandır. Burası savunma işlevi görmesi yanında muhtemelen ev olarak da
kullanılmaktaydı.
Kayaların altındaki bu dehlizden geçtik.
(Kasım 2023)
(İ.Berktaş; Kasım 2023)
Güney burcunun yanından ayrıldıktan sonra, burcun hemen arkasındaki bir çukurluk alanda bir yaşam mekanına benzettiğimiz bu duvarlarla karşılaştık. Belki de savunma burcunun bir uzantısı idi.
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
Yoğun
yapılaşmaya uğramamış bu yerleşme (Bağarcık
Kale), dağ sırtında, çevresindeki en yüksek yerde etrafı duvarla tahkim
edilmiş bir akropol ile büyük ölçüde yamaçlar üzerinde bulunan ve etrafı
akropol gibi savunma duvarıyla çevrili asıl yerleşme sahası olmak üzere iki
kısma ayrılır.
Tahkim
edilmiş bu yerin, olağan anlamda bir yerleşme yeri mi, yoksa bir olasılıkla
Labranda ve Amyzon’da olduğu gibi aynı zamanda savunma amaçlı işlevi de bulunan
merkezi bir Karia kutsal alanı mı olduğu, henüz aydınlığa kavuşmamış bir
noktadır. Savunma yapısının içinde az sayıda yapının bulunması –ki bunların da
bildiğimiz türden evler olduğu kuşkuludur- ve aynı şekilde mezar sayısının da
az olması, fakat her şeyden önce akropoldeki büyük kutsal alan ve de kısmen
kayaların yontulması suretiyle asıl biçimini kazanmış, gizemli hissi uyandıran
ve tip olarak da bir gizem kültü kutsal alanını anımsatan güney kapısındaki
alan, ikinci olasılığın ağırlık kazandığını göstermektedir. Burçlarla takviye
edilmiş büyük bir kuleden ibaret güney kapısı, yerleşme yönünde batı ve güney
kısımlarında oturma sıraları olan ve doğusu bir stoayla çevrilmiş bir alana
açılır. Alanın batı yönündeki sıralar düzgün kesme taşlardan yapılmış,
kuzeyindekiler ise yerli kayanın yontulmasıyla şekillendirilmiştir. Bu sıralar
tahminen 100 kişiye oturma olanağı sağlamaktaydı. Stoanın yerel gnaystan
yapılmış sütun, kaide, başlık ve alınlık gibi yapı elemanlarına ait parçalar,
stoa çevresinde yıkılmış durumda dururlar. Stoa ve kuzey oturma sıraları
arasında kalan geniş bir merdiven akropole çıkar. Bu alana baktığımızda dinsel
tören topluluğunun güneyden buraya doğru yürüyüşünü, kapıdan geçmelerini ve
akropole çıkmadan önce belirli ayinsel edimleri yerine getirmek için buradaki
sıralara oturmalarını gözümüzde çok güzel canlandırabiliriz. Buradaki alanın
hangi tanrı ya da tanrıçaya adandığını kesin olarak bilmiyoruz. Ancak alanın
dağ doruğu yönüne açılması, bu alanın Zeus
Akraios’a adanmış olabileceği düşüncesine sıcak bakmamıza neden olur. Belki
de Bağarcık Kale, Karialıların merkezi toplanma
yerlerinden biriydi ve Karialılar,
burada dinsel ya da siyasi nedenlerden dolayı en yüksek tanrılarının huzurunda
bir araya geliyorlardı.
Güney burcundan sonra duvarlarla çevrili kapalı mekanlar ve bu Dorik sütun ile karşılaştık. Akropole doğru...
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
Burada
sözü edilen savunma yapıları, kimi yerlerde metreler boyu ayakta kalmıştır. Latmos ve Herakleia surlarının benzeri olan buradaki surların yapılış
tekniğine bakılarak bunların en erken İ.Ö. 4.yüzyılda yapıldığı söylenebilir.
Burada bulunan çatı kiremitleri de aynı yüzyıla tarihlenmektedir. Fakat bu
tarihleme, yerleşmenin daha eski olmadığına ilişkin bir kanıt oluşturmaz. Diğer
yandan keramik ve camdan oluşan yüzey buluntuları, bu yerleşmenin Roma Dönemine
kadar süregeldiğine tanıklık etmektedir.”(5)
(İ.Berktaş; Kasım 2023)
(Kasım 2023)
(İ.Berktaş; Kasım 2023)
Kayaların arasından süzüle süzüle ilerledik.
Hellenistik savunma duvarlarıyla tahkim edilmiş güney burcuna; oradan daracık
bir geçitten güneydeki sütun, duvar kalıntıları ve kayalara oyulmuş
merdivenlerle çıkılan akropol alanına ulaştık. Odacık şeklinde kare planlı
birkaç yapı kalıntısı vardı. Biraz ileride mezarlar başladı. Kuzeydoğu yönünde
kayalara oyulmuş merdivenlerle kaplı bir iniş vardı. Bu yolun iki yanında yine
kayalara oyulmuş lahit tipi mezarlar ve hemen hemen hepsinin açılmış lahit
kapakları üzerinde ya da devrilmiş konumda yakınlarında durmaktaydı. Aşağıda
kaleye yaklaşırken geçtiğimiz patikalar fıstık çamlarının altında
seçilmekteydi.
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
Kuzeydoğu yönündeki muntazam merdivenlerin iki yanında yer alan ve kayalara oyulmuş lahit tipi mezarlardan biri
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
Merdiven basamakları o kadar güzel yontulmuş ve
ardı sıra o kadar muntazam bir şekilde sıralanmışlardı ki; inişimiz kaleye
çıkışımıza göre çok daha konforlu bir şekilde gerçekleşmişti. İniş sonrası
dönüp bir de arkamıza baktık; nereden inmiştik buraya? Koskoca grano-gnays kaya
kütlesi arkamızda bir heyula gibi durmaktaydı. Biraz ilerideki düzlükte Ayşe Bacı’nın sözünü ettiği yürüyüş
grupları için hazırlanmış kamp alanı ve seyyar tuvaletler vardı. Yanlarından
geçip gittik.
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
Bağarcık Kale'den aşağıya...
(Kasım 2023)
Biraz ileride Bağarcık Kale’ye yaklaşırken rastladığımız çoban kulübesi göründü. O
da atalarının yaptığı gibi bir ana kaya üstüne bina edilmişti ve terk edilmiş
olsa da hala ayaktaydı. Demek ki doğru yoldaydık. Geldiğimiz patika bu noktadan
sonra genişçe bir toprak yola dönüştü. Bu yolu takip ederek kısa sürede Bağarcık köyünün kuzey yönünden girişine
ulaşmıştık. Köyün meydanında Çörlen Asarı’na
gitmek için en kısa yolu öğrendik köylülerden. Bağarcık köyünün Kızılcabölük
yönündeki çıkışından bir süre sonra soldaki tali asfalt yola sapacaktık. Bu
yol, Bağarcık-Sakarkaya köy yolu idi.
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
Bağarcık-Sakarkaya yolunda arıların zamanı
Bağarcık-Sakarkaya yolunda arıcıların kovanlarının olduğu bir yol
ayrımından Çörlen Asarı’na doğru
giden yola sapacaktık. Köyden aldığımız tarif bu şekildeydi. Ne olduysa
arıcıların orada arabadan indiğimizde oldu. Çevremizdeki kovanlardan dışarıya
fırlamış yüzlerce arı, etrafımızda dönüp durmaya başlamıştı. Asfaltın
kıyısından hızlıca yürüyerek bir an önce yol kıyısından da izlenebilen Çörlen Asarı’nın üzerinde yer aldığı
kaplumbağa şeklindeki dev kaya kütlesine ulaşmak istiyorduk. Ama ne mümkün;
arıların ısrarlı takibi bitmek bilmedi ve sonunda olan oldu; içimizden tam 4
“nefer” birkaç yerinden arıların acımasız saldırısına hedef olmuşlardı. Dere
yatağına doğru uzaklaşırken arılar da artık peşimizi bıraktılar.
Arıların saldırısından
arabaya sığınıp biz Çörlen Asarı’ndan
dönünceye kadar hiç çıkmayan Aybey arkadaşımız arıların gününü şu şekilde
anlatarak Dağa Kaçtım’ın kendi
tarihine küçük bir not düştü:
“Yıllardır dağa kaçarız.
Bizim diyarlarda gitmediğimiz yer, basmadığımız taş kalmadı desek yeridir.
Dünkü gibi bir zayiat vermemiştik hiç. Yedi neferden yaklaşık 4 neferi “gazi”
olarak arılara feda ettik. Diğer neferler ise zor kurtuldu. Bir de üstüne,
geceki dönüş yolundaki trafik tüy dikti.”
(MYC; Kasım 2023)
Çörlen Asarı
Bağarcık Kale’nin güney yönüne düşen Çörlen Asarı bir ortaçağ savunma ve gözetleme kalesi… 7. yüzyılda
güvenli bir dünya olarak örgütlenen Bafa
çevresinde; Milas-Selimiye yönünden
gelip Anadol Geçidi yoluyla Amyzon-Alinda’ya ulaşan bir geçiş
rotasını denetleyen kale, Bafa
manastırları için hayati değerde bir güvenlik noktasıydı. Kalenin yapımı,
dev bir kaplumbağayı andıran yekpare bir gnays kayasının üzerine harçla tuğla
kırıkları ve moloz taşların tutturulması ile sağlanmış. Bu malzemenin o dev
kayaların üzerinden aşırılarak o yüksekliğe nasıl taşındığı ise ayrı bir
bilmece…
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
Çivrilli ve İzmirli gezginler yan yana, Çörlen Asarı'nın moloz taştan örülmüş surlarının girişinde....
(İ.Berktaş; Kasım 2023)
(İ.Berktaş; Kasım 2023)
Bu kalenin modeli ve
yapım tekniği, Bafa’daki Kapıkırı Adası, İkizadalar, Arap Avlusu (Stylos Manastırı), Yediler Manastırı ve Kahveasar
Adası’nda görülen duvar tekniklerine benzer. Bilindiği gibi Bafa ve çevresi, dev kayaların örttüğü
bir saklı dünya olarak; 7.yüzyılda Sina’dan
gelen Hıristiyan keşişlerce iskân edilmiş ve gelirleri biriktirilerek manastır
mülkiyeti yaratılmıştı. Yaklaşık 13.yüzyıla dek görev yapmış olan Çörlen Asarı, bölgeye Türkmenlerin
gelişiyle önemini giderek yitirmiş ve fiziksel varlığını bugüne kadar koruyarak
bölgenin alâmetifarikası haline dönüşmüştür.
(Kasım 2023)
(Kasım 2023)
(MYC; Kasım 2023)
(MYC; Kasım 2023)
Çörlen’in kelime anlamı olarak ne anlama geldiği bilinmiyor. Ama
son yıllarda zamanının çoğunu Datça
yarımadasında geçiren değerli dostumuz Hasan Hoca, çörlen sözcüğü ile ilgili olarak şu katkıyı yapıyor:
“Çörlen, buralarda (Datça’yı
ve özellikle Betçe’yi kast ediyor)
antik kente (Knidos’u kast ediyor) su
taşıyan kiremit borulara verilen bir ad. Bu boruların örneklerini ben gördüm.
Oldukça geniş ve topraktan yapılmış künk borular… Buralarda toprak olan
damların üzerinde biriken suların tahliyesinde de çörlen adı verilen benzer toprak borular kullanılıyor.”
(İ.Berktaş; Kasım 2023)
(Kasım 2023)
Çörlen Asarı’na yanaşmak da ayrı bir meseleydi. Dere
yatağını aştıktan sonra yolu kısaltalım derken, yine dev kayaların arasında
sıkışıp kaldık. Labirent gibi dar geçitlerden geçip, sonunda kalenin üzerine
konumlandığı dev kaya kütlesinin önündeki düzlüğe eriştik. Kabahatin çoğu
bizdeydi; yoldan çıkıp kestirme diye kayaların arasına dalınca başımıza bunlar
gelmişti. Kalenin önündeki düzlükte Denizli-Çivril’den
ağabey-kardeş; iki kişi arazi araçlarıyla gelip kamp kurmuşlardı. Kız kardeş,
elinde telsizi ile kaleye tırmanmış olan öğretmen ağabeyi ile iletişim
halindeydi. Dün gelmişlerdi buraya; doğaya tutkun oldukları belliydi. Ağabey,
yanındaki drone ile çekim yapmaya çıkmıştı Çörlen
Asarı’na.
(Kasım 2023)
Çörlen Asarı’na inip çıkmak neredeyse bir saatimizi almıştı.
Dev büyüklükteki gnays kayaların arasında derin boşluklar vardı. Çıkış için en
uygun yer kalenin oturduğu yekpare kaya kütlesinin güneybatı yönüydü. Moloz
taştan yapılmış bu Bizans Dönemi savunma kalesi, dev bir gnays kayanın üzerine
oturması ve bundan dolayı temelinin bir anlamda sağlam olması nedeniyle
günümüze dek ulaşabilmişti. Saat 17 gibi arı baskısı altında ulaştığımız
arabalarımıza binerek, Çörlen Asarı’ndan
ayrıldık.
(Kasım 2023)
Dağa yaslanmış ve akşam
güneşinin bütün güzelliğiyle aydınlattığı yörenin en büyük yerleşimi Mersin Beleni’ni geçtikten sonra, son
molamızı, yine sabah sisler altındaki Büyük
Menderes ovasına yüksekten baktığımız Çulhalar
köyünde verdik. Yorgunluk çayları eşliğinde günü bir anlamda Çulhalar’da sonlandırdığımızı
sanıyorduk. Oysaki İzmir’e dönüş, Aydın otoyolundaki bir tankerin yola
yakıtını sızdırması nedeniyle neredeyse bir kâbusa dönüşmüştü. Otoyolun bu
nedenle trafiğe kapatılması yüzünden, aynı zamanda yol çalışmasının sürdüğü ve
trafiğin tek şerit üzerinden verildiği eski Aydın-İzmir
devlet karayolundaki cehennemi trafiğin içinde bulduk bir anda kendimizi. Nasıl
bir işkenceydi; anlatılacak gibi değil. Karşıyaka’ya
ulaştığımızda saat 10’a geliyordu. Benzersiz bir coğrafyada kaygısızca
dolaşmış; dev gnays kayaların ve fıstık çamların arasında avarelik etmiş, Karia’nın saklı dünyasında dev kaya
kütleleri üzerine konumlanmış kalelerin, kutsal alanların ve onların benzersiz
hikâyelerinin peşinde koşturmuştuk. Ama gün boyu arılara rağmen Karia’nın kalbinde doğadan aldığımız o
güzelim enerji, dönüş yolunda şehre dönerken bir anda berhava olup uçup gitmişti.
Ne yapalım; bu da böyle bir cennette, cehennemi yaşamanın bedeli olsa gerek… Ne
diyelim; bu da geçer yahu…
Dipnotlar:
(1)
Mazın Kale için bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2013/01/karyanin-sakli-dunyasinda-dolasirken.html
(2)
Latmos’da bir Karia Kenti;
Herakleia; Şehir ve Çevresi; Anneliese Peschlow-Bindokat;
Homer Kitabevi, 1.Basım-2005; Sayfa: 138-139
(3)
Alexander Herda’nın Dağlık Amyzon’daki (Bağarcık Kale) Zeus
Akraios ve Thea Akre Tapınağı ismindeki
makalesi; bkz.
https://www.academia.edu/44930880/Da%C4%9Fl%C4%B1k_Amyzon_daki_Ba%C4%9Farc%C4%B1k_Kale_Zeus_Akraios_ve_Thea_Akre_Tap%C4%B1na%C4%9F%C4%B1_The_Temple_of_Zeus_Akraios_and_Thea_Akre_at_Amyzon_at_the_Rock_Ba%C4%9Farc%C4%B1k_Kale_
(4)
Latmos’da bir Karia Kenti;
Herakleia; Şehir ve Çevresi; Anneliese Peschlow-Bindokat;
Homer Kitabevi, 1.Basım-2005; Sayfa: 143-144-145
(5)
a.g.e.; sayfa:139-143’e dek…
(6) Fotoğraflar, belirtilenler dışında gezi sırasında İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC
Tam bir belgesel olmuş kardeşim.
YanıtlaSilEmeğine sağlık İbrahim arkadaşın.
Ben de o mutlu gezginlerle olsaydım dedim, ama buna da şükür; fotoğraflar ve metinler çok güzel, emeğinize sağlık.
YanıtlaSilOlağanüstü bir coğrafyada, olağanüstü bir gezi oldu bizimkisi. Bazen masalsı, bazen alabildiğine gizemli; her şey o dev grano-gnays kayaların ardında saklıydı sanki. Bulup çıkarmak da ayrı bir emek ve sabır istiyor doğrusunu söylemek gerekirse. Bu anlamda ne mutlu gezenlere ve gezip keşfedenlere...İF
Sil