28 Ocak 2016
İbrahim Fidanoğlu
Giriş
Erken çöken akşamlar, bu aralar bizi İzmir civarında dolaştırıyor. Bu
hafta da Bornova’nın yukarılarında yer alan; 700 metre rakımda Kayadibi
köyünden İzmir’in kuruluş efsanelerine karışan Bornova Çayı yada Homeros
Vadisi’nin üst düzlemindeki İkizgöller’e doğru yürüdük. Birkaç
gün önceki dehşetli soğuğu henüz üzerinden atamamış doğa, Yamanlar sırtlarında
bizi kar örtüsü ile karşıladı. Hayvan sulamak amacıyla yapılmış birçok göletin
bulunduğu bu havzada, bu göletler ve hedefimiz olan İkizgöller de donmuştu. Bu durum, İzmir için pek de sık rastladığımız
bir manzara değildi.
Karaçam-Kayadibi yolu üstündeki sulama göletinin 28 Ocak 2016 tarihindeki buz tutmuş hali
Göletin kıyısında buzun üstüne ismimizi yazdık.
Yamanlar yolunda Karaçam Göleti
Yürüyüş rotaları 7.7 km ve 2.7 km
(Google Earth'de çizilmiştir. by MYC)
Yürüyüş rotaları 7.7 km ve 2.7 km
(Google Earth'de çizilmiştir. by MYC)
Önceki yıllarda Çamiçi
üzerinden iki kez yürüdüğümüz İkizgöller’e
bu kez Kayadibi köyünün çıkışından
itibaren düzgün şose yollarla başlayıp, birkaç kilometre sonra ona eklemlenen
nefis bir patikadan ulaşmayı denedik. İkizgöller’den
dönüş yolunda ise, 19.yy.dan kalma bir değirmen setinin duvar parçaları
arasından geçerek ulaştığımız; güneydoğu yönündeki bir sırtı takip eden patika,
sonunda bizi yine başladığımız noktaya; Kayadibi köyünün çıkışına kadar
ulaştırdı.
İkizgöller'in Kayadibi köyünden yürüdüğümüz patikadan görünümü
Tantalos Meselesi ve
İkizgöller
İkizgöller, İzmir’in kadim tarihi ile ilgili türlü söylenceye konu olmuş bir yer
aslında. Tarihle söylencenin bu şekilde iç içe geçtiği az yer vardır herhalde. Bugün
birbirine daralan bir boğazla bağlanan bu iki göl, bazı yerlerde Kız Gölü olarak da adlandırılıyor. Göllerin;
Bornova Çayı’nın doğu yamaçlarını oluşturan büyük kil katmanlarının çay
yatağına doğru kaymasıyla oluşmuş yüksek bir seki üzerindeki heyelan gölü
yapısında olduğu belirtiliyor.(1)
Gezginler, Kayadibi-İkizgöller yolunda
Lidya-Frigya dünyasında Sipylos’da
hükümdarlık eden; adı Smyrna’nın
kurucu ataları arasında anıldığı için(2)
İzmir’in kadim geçmişiyle bir şekilde kesişen Tantalos’la ilgili Yunan Mitolojisi’nden beslenen söylence ise
şöyle:
Zeus ile Plouto’nun oğlu ölümlü Tantalos, bu özelliğinden dolayı
tanrılar tarafından çok sevilmekte, tanrıların sofralarında yer bulmakta ve
onları kendi sofrasında ağırlamaktadır. Pelops
ve Niobe isminde iki çocuğu vardır.
Bunlardan Pelops, Tantalos’un tanrılar tarafından
lanetlenmesine konu olan olayın bir anlamda malzemesidir. Daha sonra göç ettiği
Peloponnes’e (Kıta Yunanistanı’nın
Mora Yarımadası) ismini verecektir. Kız çocuğu Niobe ise, çocuklarının sayısının azlığı üzerine; anneleri Leto ile alay ettiği için, Artemis ve Apollon tarafından çocukları öldürülür; Zeus da Niobe’yi taşa
çevirir; taştan bir pınar akmaya başlar o anda. İşte o akan, anne Niobe’nin; Olympos tanrılarının
katlettiği evlatlarının gözyaşlarıdır.
Çamiçi'nden gelen yol tam karşımızda; aşağıda İkizgöller civarındaki tarımsal alanlar
“Soyu sopuyla lanete uğramasını gerektiren suçun ya da suçların ne
olduğunu efsaneler açıkça dile getirmez: Tantalos,
Sipylos (Manisa) Dağı’nda krallık
kurmuş, çok güçlü ve zengin bir adammış. Asıl suçunun bu üstünlüğü, tanrıların
kendisine bağışladığı nimetlerden gurur duyması, şımarıp ölçüyü kaçırması
olduğu ileri sürülür. Gerçek neden başka olsa gerek: Tantalos da öbür Anadolulu tanrı ve kahramanlar gibi,
Olymposluların düzenine aykırı düşen bir din ve efsane çemberinin kişileridir.
Anaerkil bir düzeni, Ana Tanrıça’nın egemen olduğu bir din görüşünü
simgelerler. Sipylos yamaçlarında
kayaya oyulmuş bir Kybele heykelinin
bulunması, Niobe efsanesinin bu dağın
eteğindeki Sardes’e yerleştirilmesi
buna kanıttır. Başka bir din ve düzen adına başkaldırdıkları içindir ki cezaya
çarpılmışlar, lanete uğramışlardır.”(3)
İkizgöller'e doğru karlı patikalardan geçtik.
Karagöl yönünde ilerleyen patika; birazdan bu rotadan güneye doğru ayrılacağız.
İkizgöller'e üst düzlemden bakış
Tantalos, bir söylentiye göre Hermes’e
Zeus’un köpeğini vermemek için yalan
yere yemin etmiş, Zeus’un öfkesi bu
yüzdenmiş. Bir başka rivayete göre tanrıların sofrasına çağrıldığında tanık
olduğu tanrıların sırlarını ölümlülere duyurarak onları açığa vurmuş; tanrılara
has yiyecekler olan tanrı balıyla (nektar)
şarabı (ambrosia) aşırarak onları
insanlara sunmuş. Ama ona yüklenen esas suç hepsinden betermiş. Tantalos, tanrıları denemek için oğlu Pelops’u doğrayıp tanrıların önüne yemek
diye çıkarmış. Sonuçta bu tezgâhı, tanrılar yutmamış ve cinayeti anlayarak Pelops’u yeniden diriltmişler. Ama Tantalos, bu yaptığından ötürü
tanrıların gazabından asla kurtulamamış ve tüm ölümlülere ibret olsun diye Hades’in Ülkesi’nde örnek bir cezaya
çarptırılmış. Söylencede Tantalos
İşkencesi olarak da adlandırılan bu cezayı, hemşerimiz İzmirli ozan Homeros, Odysseia’da şöyle anlatmış:
“Tantalos’u
gördüm korkunç işkenceler çekerken:
Duruyordu bir gölün içinde,
ayakta
yüksele yüksele çıkıyordu su
çenesine kadar,
ama içmek için davrandı mıydı,
damlasını alamıyordu suyun,
ihtiyar adam eğiliyor, eğiliyor,
eğiliyordu,
su da çekiliyor, çekiliyor, yok
oluyordu emen toprakta,
ve bir çamur peyda oluyordu
ayaklarının dibinde, kapkara,
o saat bir tanrı kurutuveriyordu
gölü.
Yemişler sarkıyordu başının
önünde dallı budaklı ağaçlardan,
armutlar, narlar, pırıl pırıl
elmalar,
ballı incirler, tombul zeytinler
sarkıyordu,
ama ihtiyar adam, koparayım diye
ellerini uzattı mıydı,
bir yel geliyor, savuruyordu
onları kara bulutlara.”(4)
İkizgöller, buz örtüsü altında...
İkizgöller
İlkçağda yaşamış bazı
tarihçi ve coğrafyacıların referans olarak verdikleri büyük Sipylos depremi ile yerle bir olan ve
bir yarıktan içeri kaçan Tantalis kentinin yerinde oluştuğu ileri sürülen antik
Saloe Gölü acaba bu İkiz Göller
miydi? Tarihçi Pilinius ve Pausanias’ın sözünü ettikleri Sipylos Dağı üzerindeki batık kentler ve
yerlerinde oluşan göl sorunsalı, 18. ve 19.yy.da bölgeyi ziyaret eden gezgin ve
araştırmacıların aradıkları yerlerden birisi olmuştur.
Kar örtüsü altında İkizgöller civarındaki yerleşim izleri
Bu araştırmacılar; gerek
Tantalos’un Mezarı, Tantalos’un oğlu Pelops’un Tahtı ve gerekse Tantalis
kentinin de peşine düşmüşlerdi. 1835 yılında İzmir’e gelen Charles Texier, Eski İzmir Tepekule
höyüğünün yukarısındaki Bayraklı tepelerinde tespit ettiği eski Smyrna mezarlığında en gösterişli mezarı
Tantalos’a mal etmiştir. Şimdi bu
mezar Bayraklı tepelerindeki gecekondular arasında kaybolmuş bir konumdadır.
İkizgöller havzasının doğu yamaçları
İkizgöller kıyısında
Bir başka gezgin
arkeolog George Bean ise Yamanlar
Dağı’ndaki Karagöl’ü mitolojik Saloe Gölü
olarak tanımlamıştı. Bir başka görüşe göre ise; İkizgöller’in bulunduğu havza bugün dahi sahip olduğu özellikler
dolayısıyla pekâlâ Antik Dönem yazarlarının adını andıkları Tantalos ile ilişkili Saloe Gölü olabilir. Bu görüşe temel
teşkil eden yaklaşım ise, bu göllerin çevresindeki İ.Ö. 2.bin yıllarına ait
tarımsal izlerin ve çanak çömlek parçalarının bulunmuş olması nedeniyle Batı
Anadolu’ya yönelik Helen göçünden daha önceki bir zaman dilimine (Geç Tunç
Çağı) ait yaşam izlerinin varlığının bulunmasıdır.
Bornova Çayı vadisinin sol yakasında yer alan 19.yy.dan kalma setlerin duvar parçaları
20.yy.dan kalma şimdi kullanılmayan eski bir su deposu
Prof. Dr. Ersin Döğer’in İzmir’in Smyrna’sı isimli
kitabında İkizgöller’in bulunduğu
sekinin çevresinde antik dönemlerde iskânın bulunduğuna dair kanıtların
varlığından söz ediliyor. Ersin Döğer’e
göre; “yaklaşık 500 dönümlük bir tarım arazisinin ortasında, pınarlar ve yağmur
sularıyla beslenen ve 30 dönümlük bir alanı kaplayan İkizgöl’ün çevresindeki düzlüklerin İ.Ö.2.binden beri işlendiğine
dair kanıtlar mevcuttur. Bornova Çayı’nın tabanından yaklaşık 30 metre
yüksekliğindeki kil katmanların oluşturduğu sekinin batıya bakan ve halen çaya
doğru kayan gevşek yamaçları üzerinde İ.Ö. 2.bine tarihli Geometrik ve Arkaik Dönemlere
ait çanak çömlek, gölün çevresindeki yamaçlara sıralanmış Geç Roma Dönemi iskânları
tespit edilmiştir. Dolayısıyla, bu tür bir mitosun oluşması için tüm koşullar
(deprem-heyelan, göl ve bir Geç Tunç Çağı iskânı) İkizgöl ve çevresinde bulunmaktadır.”(5)
İkizgöller'in Kayadibi'nden yürüdüğümüz patikadan görünümü
İkizgöller çevresinde
yürürken
Ortasında hayat bulmuş derin sazlıklarla bezeli bu iki küçük göl, Kayadibi’nden ulaştığımız makilikler
arasındaki karla kaplı patikadan geçerken görüş alanımıza girdi. Hafta sonunda
bölgeyi ele geçiren soğuk hava dalgasının izleri yerlerdeydi. Göller donmuş;
patika, bugün 15 dereceye varan hava sıcaklığına rağmen güneş görmeyen
bölgelerde yer yer kar örtüsüyle kaplıydı. İki yanı insan boyunu aşan sık
çalılarla kaplı patika, kıvrıla kıvrıla Karagöl
yönünde bir sırta kadar götürdü bizi. Daha önce aynı patikadan karşıdaki beli
aşarak Karagöl’e kadar yürümüştük.
Bugün İkizgöller’in de yer aldığı
altımızdaki düzlükte yer alan tarımsal alanlar, kadim zamanlardan günümüze
kadar devam eden bir yaşam serüveninin tanığı gibiydiler.
İkizgöller'ün bulunduğu sekiyi çeviren yamaçlardaki düzgün teraslar
Kilit altına alınmış kapılarıyla özel araziler, bahçeler içinde derme
çatma evler, uzaktan köpeklerin havlama sesleri, doğanın kışla birlikte
büründüğü çırılçıplak gerçeği altımızdaki düzlüğe inerken, çevremizde göze
çarpan ayrıntılardı. Çamiçi’nden
gelen yolun karşı yamaçlarında; düzlüğe kadar inen ve yassı taşlarla tahkim
edilmiş düzgün teraslar dikkat çekiciydi. Terasların altındaki merada umarsızca
otlayan koyunların hali bir kartpostal manzarası gibiydi.
Karlarla kaplı zirvesiyle Spil Dağı'nın Kayadibi köyünden görünümü
Çamiçi’nden gelen yolla birleşene dek, bahçelere doğru giden bir iki sapağı
geçtik. Bunlardan biri daha önce Çamiçi’nden
Karagöl’e doğru yürüdüğümüz rota
olmalıydı. İkizgöller, güneş
ışınlarının buzun yüzeyinden yansımalarıyla gümüşi bir renge bürünmüştü sanki. İkizgöller’i daha önceden hiç bu kadar etkileyici
görmemiştik. Üstelik bu kez çevresi temizlik açısından, hiç de fena değildi. Bu
durum, biraz da olsa içimizi ferahlattı. Gölün içinden fışkıran; şimdi yapraklarından
arınmış çıplak salkım söğütler, özellikle orta bölgede yoğunlaşmış kirli sarı
sazlıklar ve gölün kenar çizgisi boyunca kar gibi beyaz tabakasıyla ayırt
edilen kalınca bir buz örtüsü, gölün 28 Ocak 2016 manzarasının ana
unsurlarıydı. Yanımızdaki hayıt çalılarının dibinden iki de bir korkarak ileri
atılıp, çimenleri dişleyen küçücük bir tarla faresinden başka etrafta bir hayat
belirtisi yoktu. Tabii ki, gölün dibindeki balıkları ve arada bir uçuşan
kuşları saymazsak… Göl kıyısındaki bir ağaç kütüğünün üstüne ilişerek bir süre
doğanın sesini dinledik. O an, benzersiz bir farkındalıktı.
İkizgöller kıyısındayız.
Gezginlerin göl kıyısındaki yemek telaşı
İkizgöller, suya/buza yatmış ağaçlar
Göl kıyısında 1,5 saati bulan yemek molası ve dinlenme sonrasında İlkçağ
yerleşim izlerinin de bulunduğu güneydoğu yönündeki küçük tepecikleri aşarak, İkizgöller’in yer aldığı sekinin Bornova Çayı’na doğru alçalmaya
başladığı noktadan itibaren Kayadibi’ne
doğru yürümeye başladık. Arazide çömlek kırıntıları, topraklarla örtülü
tümseklerin altından fark edilebilecek düzeyde duvar izleri ve biraz ilerde;
vadinin derinliklerine doğru alçalan 19.yy. yapısı setlerinden kalan duvar
parçaları vardı. Büyük olasılıkla bu setlerden dökülen sular, ovaya varıncaya
kadar; zamanında onlarca değirmeni çalıştırmaktaydı.
Homeros Vadisi'nde yer alan yapay göletlerden biri
Bornova Çayı, Homeros Vadisi'nde akmaya devam ediyor.
Homeros Vadisi
Bornova Çayı, yakın tarihte bile ovadaki yaşamı tehdit eden sellerin taşıyıcısı
olmuş. Cumhuriyet döneminde köylülerin sözünü ettiği büyük bir sel felaketi sonucu,
bugünkü Kızılay mahallesine adını
veren bir afet bölgesi oluşturulmuş. İkizgöller
havzası ve çevresinde yer alan küçük pınarlar, bugün de Bornova Çayı’nın ana beslenme kaynaklarını oluşturuyor. Çayın serüveni
ise; İkizgöller civarını, İzmir’in
ilk kurulduğu yer olarak birinci sayarsak; ikinci kez kurulduğu Tepekule’de Smyrna’nın sur duvarlarını yalayarak Bayraklı önlerinden İzmir Körfezi’ne
kavuşarak son buluyor.
Homeros Mağaraları'ndan Bornova Çayı'nın aktığı Homeros Vadisi'ne bakış
Gezginler, Homeros Mağaraları'nın önünde...
Homeros ile ilişkilendirlen mağaraların bulunduğu kireç taşı kayalık
Homeros Mağaraları'ndan biri
Doğa dostu bir rekreasyon çalışması; Homeros Vadisi-4.piknik alanı
Bugün de Homeros Vadisi olarak
anılan Bornova Çayı’nın aktığı bu
vadide, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yakın zamanlarda yaptırdığı setler ve
onların önündeki havuzlar yer alıyor. Olası selleri önleyici bir işlevi olan bu
setler ve havuzların yanı sıra, ayrıca bir rekreasyon alanı olarak düzenlenen vadi,
İzmirli ozan Homeros’un inzivaya
çekildiği rivayet edilen mağaraların çevresinin de düzenlenmesiyle bir çekim
alanı haline gelmiş. Mağaraların çevresinde rastlanan çömlek artıkları bu
bölgede eski zamanlardan kalma yaşam izlerinin bulunduğuna işaret etmekte.
Gezginler, Homeros Vadisi'nde; 4.piknik alanında...
Homeros Mağaraları'nın diğer ikisi
Homeros Mağarası'nın içinden...
Mağaralara çıkan taş merdivenlerin başında yer alan belediyenin levhası
Bornova Çayı’nın aktığı vadinin konturlarını izleyen ve Kayadibi’ne doğru tatlı bir meyille
yükselen patikadan ağır ağır ilerledik. Karşımızda Çamiçi köyü, onu örten duman ve sis karışımının ardından bir hayal
gibi belirdi. Küçük bir döşeme yol parçasını da aştıktan sonra günün sürprizi
diyebileceğimiz bir gerizin başına ulaştık. Kayaların arasından usul usul
akmakta olan suyun önündeki küçük havuzcuğa dökülüşü benzersizdi. Kayrak
taşlardan insan eliyle tahkim edilerek koruma altına alınmış suyun kaynağından
tertemiz bir su geliyordu. Biraz sonra ise kökleri taşa dolanarak göğe doğru
yükselen bir mazı çalısı karşıladı bizi. Değme heykeltıraş veremezdi bu yaşama
tutunma hissini. Sessizce eğildik; bu mucizevî manzara karşısında.
Homeros Vadisi; 4.piknik alanında yer alan gölet
Kayadibi köyüne dönüş yolunda rastladığımız muhteşem geriz
mucizenin resmi
İkizgöller’den çıkalı neredeyse 1 saat olmuştu. Son rampayı tırmanınca
Kayadibi’nin evleri gözüktü uzaktan. Köyün Yamanlar Dağı yönündeki girişine
yakın bir bölgede İZSU ekipleri bir artezyen kuyusunun başında çalışma
yapıyorlardı. Sonradan anladık ki, motor yanmıştı. İzmir Büyük Şehir
Belediyesi, kentin giderek artan su ihtiyacını karşılamak için muhtelif
alanlarda bu türden artezyen kuyuları da açmıştı. İkizgöller’e doğru yürürken
bir su kaynağının da İZSU tarafından zapturapt altına alındığını aşağıdaki
vadide görmüştük.
İkizgöller'den Kayadibi'ne doğru; arkamızda bıraktığımız Çamiçi yolundaki volkanik kayalık
Kayadibi yolunda mazılar
Köyün girişindeki evlerden biri muhtarındı. Geçerken selamlaştık; eve
davet ettiler. Birkaç kişi kapı başında oturuyorlardı. Hemen bize yer
gösterdiler. Evin hanımı, bize o daracık zamanda hemen çay demleyiverdi.
Çaylar, yürüyüşün üstüne ilaç gibi geldi. Kısa sohbetten sonrası evdekilere
veda edip ayrıldık.
İkizgöller-Kayadibi patika yolundan bir görünüm
Gün boyu İkizgöller ve Homeros Vadisi’nde yaklaşık 11 km. kadar
yürümüş; kar, buz, güneş derken, günün neredeyse tamamını doldurmuştuk. Artık
dönme vaktiydi; Homeros Vadisi
üzerinden Çamiçi ve Eğridere köylerine uğrayarak Bornova
sırtlarına vasıl olduk.
Dipnotlar
(1) İzmir’in Smyrna’sı, Ersin DÖĞER; İletişim Yayınları, 1.Baskı-2006; sayfa:58
(2) “Romalı yazar Tacitus’a göre,
İ.S.26’da İzmirlilerin Roma Senatosu önünde kentlerinin kurucuları arasında Amazonlar
ve Theseus ile birlikte Tantalos’u da saydıklarını söylemektedir.” bkz. Ersin
Döğer; a.g.e; sayfa:54
(3) Mitoloji Sözlüğü, Azra Erhat, Remzi Kitabevi, 11.Basım-Kasım-2002; sayfa:278
(4) Azra Erhat; a.g.e; Tantalis maddesi, sayfa:278
(5) Ersin Döğer; a.g.e; sayfa:58
(6) Fotoğraflar, gezi sırasında İF ve MYC tarafından çekilmiştir.
Yazan : İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC
Düzenleyen: MYC
Çamiçi köyünde doğmuş büyümüş biri olarak bu yazıyı bu kadar geç fark ettiğim için üzüldüm. Diğer yandan yazınızı ilgiyle okudum ellerinize emeğinize sağlık..
YanıtlaSilİlginize teşkkürler...İF
SilBiyoloji bölümü öğrencisi olarak ekoturizm ile ilgili yaptığım bir araştırma sonucu buraya rastladım. Verdiğiniz değerli bilgiler ve fotoğraflarınız için teşekkürler. İzmirli biri olarak da bu değerli yerleri görmediğim için de biraz üzüldüm. En kısa sürede ben de hazırlıklarımı yaparak yola koyulacağım. Elinize emeğinize sağlık.
YanıtlaSilİlginize ve geri bildiriminize teşekkürler... Evet; İzmir gibi bir metropolün bile hemen yakınlarında böyle nefes alınabilecek cennet gibi doğa köşeleri var. Her ne kadar buralarda zaman geçirmeye gelip de, o cennete hoyratça davrananlara karşın... İlginizin devamlılığı dileğiyle...İF
Sil