BAFA GÖLÜ’NÜN ARKA DÜNYASINDA BİR YOLCULUK
LATMOS HERAKLEİA’SINDAN ARAP AVLUSU’NA DOĞRU
19 Mart 2014
İbrahim Fidanoğlu
Bahar aylarının klasiği; bir Bafa yürüyüşü yapmazsak olmazdı. Bu kez
geçen yıllarda kısa bir bölümünde yürüdüğümüz Latmos Herakleia’sının antik
döşeme yol ağlarından biri olan ve Bafa Gölü kıyısından başlayarak Karakaya
Köyü yönündeki Arap Avlusu’na doğru yönelen Herakleia’nın antik döşeme yolunda
bitmek bilmeyen vadilerle sürüp giden rotada yürüdük. Yaklaşık 19 km.lik toplam
yürüyüşümüz sabah 10.30’da başladı ve akşamüstü saat 18’de göl kıyısında
sonlandı. Arada; bir derecik kıyısında verdiğimiz yarım saatlik yemek molasını
çıkarırsak, toplamda 7 saat boyunca binbir şekilde karşımıza çıkan dev grano-gnays kayalar, kayaların dibinden sızarak çoğalan küçücük su yolları ile
rengârenk anemonlar ve Beşparmaklar’ın zengin florasının diğer unsurlarıyla
bezenmiş benzersiz bir coğrafyada keyifli bir doğa yürüyüşü yaptık.
Döşeme yola doğru ilerlerken ilk yükseltiden Bafa Gölü'ne bakış
Bafa'nın karabaş otları bahar coşkusu içinde
Karya Dünyası’nın önemli yerleşimlerinden Latmos Herakleia’sı rafine bir
kent aslında. Pers Satrapı Mausolos’un zamanının en önemli mimar ve
heykeltraşlarını Pers travması sonrasında derin bir sessizliğe gömülen Yunan
anakarasından getirterek Karya’da antik dönemin rönesansını yarattığı üzerine
çok hikâye anlatılır. Halikarnasoss’daki İlkçağ’ın dünyanın yedi harikasından
biri olan ve kendisi için yaptırtmaya başladığı anıt mezarda taçlanan bu
sıçrama hamlesi, Beşparmaklar’ın yükseklerinden, o günlerde Ege’ye açılan ve
dağdaki eski kentin adıyla anılan Latmos Körfezi’nin kıyısına taşınan Herakleia’nın
da doğuşuna ebelik eder aynı zamanda. Ancak, Karya’nın ve Mausolos’un da mensup
olduğu Hekatemnos Hanedanlığı’nın tarihine paralel bir hikayeye sahip Herakleia
Antik Kenti’nin kendisi bugünkü rotamızın ve konumuzun dışında kalmaktadır.
Bugünkü rotamızda yer alan Herakleia’yı çevre kalelere ve İlkçağ yerleşimlerine
bağlayan dağlardaki antik döşeme yolları nedeniyle ilgilendiğimiz zaman dilimi,
M.Ö. 4 yy.dan sonraki Helenistik Dönem olmalıdır.
Beşparmaklar'ın renk cümbüşü
Beşparmaklar dağ silsilesi üzerinde yürüdüğümüz rota
Döşeme yolun ilk parçası
Latmos Herakleia’sı ve Beşparmaklar üzerinde uzun yıllar yürüttüğü yüzey
araştırmalarından ismini tanıdığımız Alman arkeolog Anneliese
Peschlow-Bindokat’ın işaret ettiği gibi(1)
Büyük İskender sonrasında halefleri arasındaki egemenlik kavgaları sonunda
Karya’nın büyük bölümüne Makedon Komutan Pleistarkhos
egemen olur. Kaynaklarda; kentin Beşparmaklar coğrafyasındaki önemli noktalarla
bağlantısını sağlayan döşeme yol şebekesinin de bu dönemde yapıldığı
belirtiliyor. Herakleia’nın hinterlandı ile kurduğu ilişki ağının temelinde ise,
haberleşme ve asker sevkiyatı ile ilgili ihtiyacın yattığını söylemek herhalde
yanlış olmaz.
Beşparmaklar'ın çılgın anemonları
Bafa'da baharla birlikte yeniden canlanan gnays kayaların yosunları
Bafa'nın göz alıcı anemonu
Makedon Komutan Pleistarkhos'un inşa ettirdiği Kral Yolu
Döşeme yolun bir başka bölümü
Gezginler Kral Yolu'nda
Dev gnays kayalarla kaplı derin vadilerin ardından göle bakış
Bizim yürüdüğümüz rota da bu yol şebekesinde yer alan döşeme yollardan
biri… Göl kıyısındaki düzlükten bir inek çiftliğinin duvarlarını yalayarak
sırta tırmanan patika, yükseldikçe yaklaşık 2300 yıl önce gnays kayalardan
yontularak elde edilmiş döşeme taşlardan oluşan antik yolla buluşuyor. Yol
başlarda nerdeyse kesiksiz bir şekilde virajları dönerek ilerlerken, ilk geçidi
geçtikten sonra bazen kayboluyor.
Güzergahtaki "geçici" yol arkadaşlarımız
Pleistarkhos'un miğferi mi ne?
Üç sıra örgü taşlarla tahkim edilmiş döşeme yola yandan bakış
Vadileri sınırlayan çit kapılarından geçtik.
Döşeme yol, bazen kesikliğe uğrasa da bizi hiç yalnız bırakmadı.
Bafa'nın kaya yosunları
Bafa'nın arka dünyasındaki vadiler içindeki daracık patikalardan yürüdük.
Beşparmaklar'dan süzülüp gelen derelerden geçtik.
Bir derecikten su içen gezgin
Beşparmaklar'ın sarı papatyaları
Bir tür çiğdem olmalı; ama hayata dair ne kadar güzel bir merhaba...
Papatyaların arasında o güzelim çiçek...
Saygı duyulası bu dev kayaların yanında eğildik.
Arka arkaya başlayıp biten Bafa’nın arka dünyaları diyebileceğimiz gnays
kayalarla kaplı derin vadiler, birbirinden ağaç dalları ile yapılmış eğreti
kapılarla ayrılıyor. Bir yandan vadilerde otlayan ineklerin diğer alana
geçişini engellemeye, bir yandan da engebeli arazinin sınırlarını belirlemeye
dönük bu çitten kapıları, dağın bir kuralı olarak; geçtikten sonra mutlaka
kapamak ve yine çatal şeklindeki ağaçtan kilitlerini de çit tahtalarına
iliştirmek gerekiyor.
Defne çiçeklerinin insanı sarhoş eden kokularını derin derin içimize çektik.
Gezginler, döşeme yoldan Beşparmaklar'a tırmanıyor.
Yükseldikçe arkamızda uzaklaşan göle yeniden baktık.
Döşeme yolun muntazamlığı
Beşparmaklar'ın derin vadilerine doğru açılan daracık geçitlerden geçtik.
Yeniden Bafa Gölü; vadilerden ötede...
Yürüyüşümüz boyunca bize aslında rehberlik eden bir tek şey vardı:
kayalar üstüne yağlı boya ile çizilmiş; yolu belirleyen kırmızı beyaz
şeritlerdi. Bunlar, Kapıkırı Köyü’nde turizmle uğraşan ve bu coğrafyada yürüyüş
rotalarında rehberlik yapan pansiyonların bir hizmetidir diye düşünüyoruz. Ama
gerçekten birbirine o kadar benzeyen ve kaybolmak için ideal bir topografya
olan Beşparmaklar coğrafyasında bu işaretlerin ne kadar hayati olduğunu anlamak
için bir kez bu dağlarda yürümek gerekiyor. Bu anlamda bu basit işaretleme
yöntemini kayalara kazıyan dost insanlara teşekkürlerimizi bu vesileyle
iletiyoruz.
Yekpare bir kaya kütlesi daha...
Döşeme yolun muntazam örgüsü
Beşparmaklar
Yolun son derece engebeli bir topografyada bu kadar geniş bir alana
yayıldığını düşünürsek, o çağda hem yapılışı ve finansmanı açısından da
güçlükleri göz önüne almak gerekir. Yine Anneliese Peschlow’un yaklaşımlarına
göre, Büyük İskender’in Anadolu’yu ele geçirişi sonrasında Perslerden elde
edilen savaş ganimetlerinin bu projenin gerçekleştirilmesinde kullanıldığı
düşünülebilir. Döşeme yolun üzerinde bugüne ulaşabilmiş tekerlek izlerinin
olmaması, yolun atlılar ve yayalar tarafından kullanıldığını düşündürtüyor.
Yapım esnasında malzeme naklinin son derece zor olduğu düşünülürse, döşeme
taşların yerinde yontulduğu ve taş ustaları tarafından bu işlemin yol güzergâhında
gerçekleştirildiği anlaşılıyor.
Döşeme yolun kesikliğe uğradığı noktalarda işaretleri izleyerek patikalardan ilerledik.
Gezginler yürüyor.
Kırsalda derelerde balık avlamakta da kullanılan zehirli şelbeler
Döşeme yolun başlangıçtan itibaren birkaç vadi geçtikten sonra zaman
zaman kesikliğe uğradığını, bazen de tamamen izlenebilirliğinin kaybolduğunu
gözledik. Yöre köylülerinin zaman içinde yapı ve yol malzemesi, mezar taşı yada
tarla duvarı olarak bu gnays taşlardan yararlandıkları anlaşılıyor.
Döşeme yolun bir başka parçası
Geçtiğimiz derelerden biri daha
Suyun geldiği kaya
Döşeme yolun çalılar içinde kaybolan bir bölümü
Yolda modern anlamda sanat yapıları içinde değerlendirilen küçük dere
yataklarının üzerinde yer alan menfezler, ya dere yatağının iki yanına taş
yığarak ve suyun aktığı bölümde küçük bir ark bırakarak aşılmış yada menfez
yapılara benzer şekilde küçük köprülerle dere yatakları aşılmış.
Bir dere geçişi
Dev kaya kütlesinin üzerine doğanın attığı çizikler
Yol üstünde karşımıza çıkan bir yapının izleri
Bir vadinin derinlerine doğru karışan döşeme yolun parçaları
Güzergâhta ilerlerken işaretlere dikkatle uyulmazsa her zaman rotadan
sapma ve vadiler içinde kaybolma olasılığı her zaman var. Bu nedenle kayalar
üstüne vurulmuş kırmızı-beyaz şeritlere harfiyen uymak gerekiyor. Döşeme yol,
çağlar boyu doğanın ve yöre insanının tahribatı sonucunda zaman zaman yolcuyu
çıkmaz noktalara sürükleyebiliyor. Aslında işaretlemeleri yapan arkadaşlar,
bunu da girilmez anlamında; “X” işareti ile vurgulamışlar; ancak biraz
dikkatsizlik, rota üzerinde ilk kez yürüyenler için riskler taşıyor.
Güzergahta bir kaya kütlesinin üstünde yığma yapı izleri
İç içe vadiler ve en arkada Bafa Gölü
Beşparmaklar'dan Samson Dağı'na bakış
Gezginler Kral Yolu üzerinde...
(Fotoğraf: M.YC)
Kral Yolu'nun güzelliği
(Fotoğraf: A. Aydemir)
Yörede Karakaya ve Kovanalanı Geçitleri bu rota üzerinde yer alıyor.
Herakleia kentinin hemen dışından başlayan bu rota çok daha ilerilerde
Amyzon’dan Beşparmaklar’ın arka dünyasına ulaşan daha uzak noktalara, diğer
yandan da Myus yönünden ve Karakaya Köyü üzerinden ulaşan ve 5000 yıllık kaya
resimleriyle dolu vadileri aşan başka döşeme antik yollarla kesişiyor.
Meraklı yol arkadaşlarımız; yılkı eşekleri
(Fotoğraf: A. Aydemir)
(Fotoğraf: A. Aydemir)
Bafa Kırsalı'nda vadileri birbirinden ayıran çit kapılardan geçtikten sonra kapıyı kapatmak esastır.
(Fotoğraf: A. Aydemir)
Bir derecik daha...
(Fotoğraf: A. Aydemir)
İki vadiyi ayıran bir geçidin başında üç tane sahipsiz eşekle karşılaştık.
Hayvanlar, merakla bizi izliyorlardı. Geçidin çıkışından kayboluncaya kadar
bizi gözleriyle takip ettiler. Dönüş yolunda yine aynı yerde aynı manzarayla
yeniden karşılaştık. Kapıyı kapatmasak, arkamızdan onlar da geleceklerdi.
Beşparmaklar'ın bir ıssız vadisinde karşılaştığımız yılkı eşekleri
Kapıyı kapatmasak arkamızdan geleceklerdi.
Bu da kaplumbağa dostumuz...
(Fotoğraf: A. Aydemir)
"Vadim o kadar yeşildi ki..."
(Fotoğraf: A. Aydemir)
Gezgin çıkmış dağlara
(Fotoğraf: A. Aydemir)
Kazıkaya Geçidi yakınlarında dört sıra taşlarla tahkim edilmiş antik
yolun araziyi düzlemek amaçlı teraslar şeklinde geçişlerine rastladık. Buna
benzer gnays kaya parçalarıyla güçlendirilmiş benzer yol geçişlerine birkaç
yerde daha rastladık. Birkaç geçiş noktasında kayaların dibinden gelen sularla
beslenen dere yatakları üstünden geçtik. Karakaya Köyü’nü uzaktan gördüğümüz
bir noktada; yine böyle usul usul akan bir dereceğin kenarında öğle yemeğimizi
yedik.
Bafa Gölü, ışıklar altında parıldıyor.
Yekpare bir kaya kütlesi daha...
Bitmeyen döşeme yolun parçalarından biri daha...
Kayaların arasından ilerleyen Kral Yolu
Yemek faslını bitirdiğimizde saat 14.30 civarındaydı. Başlangıçtan mola
yerine dek yaklaşık 3,5 saat kadar yürümüştük. Ancak Karakaya Köyü’nün çok uzaktan görünen birkaç evi ve vadiler
arasında kıvrılıp giden bir şose dışında görüş alanımızda başka bir şey yoktu.
Gnays kayalar ve uzaklarda çok uzaklarda Menderes’in ağzını kapatan Söke
Ovası’nın alametleri ve onun üzerindeki rüzgârgülleri; Serçin yönünde önümüzde
seçebildiğimiz manzaranın diğer unsurlarıydı. Ama hedeflediğimiz Bizans Dönemi Stylos
Manastırı(2) yada bilinen adıyla Arap Avlusu’na doğru daha
epey mesafemiz olmalıydı. Kapıkırı Köyü’nden aldığımız bilgi, köyden Arap Avlusu’na yaklaşık 6 saatlik bir
yürüyüş ile varılacağı yönündeydi. Ama bugünkü kat etiğimiz yol toplamı, hedefe
ulaşmaya yetecek gibi görünmüyordu. Stylos
Manastırı’na ulaşmayı, başka bir yürüyüşte Karakaya Köyü’nden ulaşmayı deneyecektik. Bu nedenle bu noktadan başlangıç
noktamıza dönmeye karar verdik.
Vadilerin arkasından Bafa Gölü
Kıvrılıp giden döşeme yol
Bafa Dünyası'nda Dağa Kaçtım Selfie'si
(Fotoğraf: M.YC)
Bafa süsenleri
Bafa'nın muhteşem güzelliği
Kaya yosunları
Latmos Herakleia'sının Beşparmaklar üzerinde yer alan sur parçaları ve kuleler
Döşeme yola son bakış
Yürüdüğümüz topografya, dev kayalarla kaplı, birbirine geçitlerle
bağlanan saklı vadilerle kaplıydı. Belki de yürüdüğümüz rotada ilk kez yanından
geçtiğimiz bir kayanın arkasında bir figüratif resim, manastırlar dünyasından
kalma belki bir inziva hücresi yada bir döşeme yol parçası daha vardı. Buralar,
gez gez bitecek gibi değildi ve her an sürprizlere açıktı bu coğrafya.(3)
Latmos'un Kuleleri
(Fotoğraf: A. Aydemir)
Gezginler Beşparmaklar önünde bir soluklanma anında...
(Fotoğraf: A. Aydemir)
(Fotoğraf: A. Aydemir)
Alman uzmanların tespitlerine göre, Kapıkırı Köyü'nün Latmos Herakleia'sı günlerinden kalma 2500 yıllık bilge zeytin ağacı (Fotoğraf: A. Aydemir)
Aklımız Latmos'da kaldı; biraz da Arap Avlusu'nda...
(Fotoğraf: A. Aydemir)
Kahveasar önlerinde gün batımı
(Fotoğraf: A. Aydemir)
Göl kıyısına indiğimizde saat neredeyse 18 olmuştu. Güneş nerdeyse karşı
dağların üstünden devrilmek üzereydi. Kahveasarı
önlerindeki gelenekselleşmiş son mola için hemen yola çıkma zamanıydı. Arabaya
binip yola çıktık. Yaklaşık 7 saatlik sürekli yürüyüşün verdiği tatlı
yorgunlukla Bafa çıkışındaki Bizans gözetleme mevkii Kadı Kalesi önünden; önce
Kahveasarı, daha sonra da İzmir yönüne doğru yönlendik. Bu günün de hakkını
vermiştik. Ne mutlu bize; ne mutlu doğaseverlere…
Dipnotlar
(1)
Latmos’ta bir Karya Kenti; Herakleia, Şehir ve
Çevresi; Anneliese Peschlow-Bindokat; Homer Kitabevi; 1.Basım-2005; sayfa:
128-136
(2)
Stylos Manastırı / Aziz Paulos Manastırı: Beşparmak (Latmos) Dağı’nın arka
yüzündeki Zeus Akraios Kutsal Alanı’na giden yol üzerinde yer alan ve bugün
yörüklerin Arap Avlusu adını verdikleri manastır, Elaialı Aziz Paulos
tarafından kurulmuştur. Bu Paulos’u baş havarilerden olan Tarsuslu St.
Paulos’dan ayırmak için Genç Paulos adı verilmiştir. Bir dönem hacılardan
sıkılıp Samos’a sığınan Aziz Paulos, daha sonra yeniden Latmos’a dönerek
manastırının başına geçmiş İ.S. 955 yılında ölmüştür ve takipçileri tarafından
bu manastıra gömülmüştür. Manastırın en önemli mekanı Aziz Paulos’un
çilehanesidir. Manastır ve çilehane 19.yy.da Thedore Wiegand tarafından
bulunmuştur. Günümüzde Arap Avlusu adıyla bilinen bu yerdeki yapılar, dağ
doruğunun altında, 740mt. yükseklikte, doğuya doğru yükselen, ulaşılması zor
sarp kayalıklar üstüne kurulmuştur.
(3)
Bafa ve Beşparmaklar coğrafyasındaki diğer
yürüyüşler ile ilgili yazılar için; http://dagakactim.blogspot.com/2013/10/sonbaharda-bafa-cevresi.html,
http://dagakactim.blogspot.com/2012/04/latmos-daginan-bafaya-baktik.html,
http://dagakactim.blogspot.com/2012/04/latmos-daginan-bafaya-baktik.html,
(4) Belirtilenler
dışında tüm fotoğraflar, yürüyüş esnasında İ.
Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
Yazan ve Fotoğraflayan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: M.YC
Fotoğraflar çok güzel. Yaşlı zeytin ağacı etkileyici. Keşke anıt ağaç olarak tescillense ve yanına bir tabela dikilse, cinsi ,eni -boyu yaşı yazılsa...
YanıtlaSilEvet; çok haklısınız. Keşke... Zaten bu anıt ağacın tanınması da; Bafa Havalisinde yıllardır yüzey araştırmaları yapan Alman arkeolog Anneliese Peschlow-Bindokat sayesinde olmuş. Kadın, bir anlamda hayatını bu bölgeye ve buradaki kültürel ve doğal zenginliklere adamış. Biz de ne yazık ki; her şeyi ondan ve onun gibilerden öğreniyoruz. Bu aziz ağaçla ilgili yaş ölçümünün yapılmasını da büyük olasılıkla o kadıncağız sağlamış. Ne diyelim; söyleyecek daha fazla söze de gerek yok.
Silmerhabalar.
YanıtlaSilyazılarınızı hayranlıkla ve zevkle okuyorum. yazılarınızdan yararlanıp bir çok yer gördük. biz arkadaşlarımızla nisan ayında bu rotada yürümek istiyoruz. öncelikle yürüyüşü gidiş geliş 18 km mi sürüyor yoksa sadece gidiş mi :) ayrıca bu rota üzerinde kamp kurup gece kalabileceğimiz yerler mevcut mudur?
müsait olur cevap verebilirseniz çok seviniriz. teşekkürler.
Bizden de merhabalar... Yanıt verebilmek ne demek; doğa dostlarına gönül kapımız ardına kadar açıktır. Dolayısıyla sorularınızı zevkle yanıtlayabilirim. Nisan ayı bu rota için idealdir; özellikle bitki örtüsü açısından. Yalnız anemonları kaçırmak istemezseniz şimdilerde yürümeniz gerekir. Oralarda erken açar anemonlar. Bu yıl biraz da ılıman gidiyor havalar bildiğiniz üzere. Rota gidiş dönüş 18 km.dir. Kamp kurabileceğiniz ideal düzlükler mevcuttur. Yalnız size bu yolculuğa çıkmadan önce bir rehber kitap önereceğim. Beşparmak Dağları'nı yıllardır karış karış gezen bir Alman arkeolog var; ismi Annalisa Peshlow... Bu kadının yayınladığı Homeros Yayınları'ndan çıkan Latmos'da bir Karia kenti:Herakleia isimli bir kitap var. Bu kitapla bu yolculuğunuzu gerçekleştirirseniz daha büyük keyif alacağınızdan eminim. Kitabın arka kapağının içinde yer alan bir harita var; orada önemli kültür varlıkları işaretlenmiş. Dolayısıyla size bu bilgiler yol gösterecektir. Gezinize kadar kitabı da kabaca okursanız rotaya daha da hakim olursunuz. Bu rotanın ilerisinde Bafa Gölü'nün güney-doğüusuna düşen bir yönde Karakaya diye bir köy var. Bu köyün üstünde de Bizans döneminden kalma çok önemli bir manastır kalıntısı; Arap Avlusu var. Biraz uzak, ama kamp yapıp geceleyeceğinizi düşünerek bunu öneriyorum. Yoksa günü birlik gidilecek bir uzaklıkta değil. Oraya da sabırla ulaşarak gezebilirsiniz. Şimdilik bu kadar. Sevgiyle kalın. İF
Silmerhabalar
YanıtlaSilSize de merhabalar... Devamı nasıl gelecek acaba bu merhabanın? İF
YanıtlaSilBilgileriniz için çok teşekkürler. www.bim-aktuel.site
YanıtlaSilElinize sağlık .. Çok güzel bir paylaşım olmuş ..
YanıtlaSilHarika bir bilgilendirme yazısı. Sanki sizinle birlikte yürüdüm ben de yolu. Kaleminize sağlık
YanıtlaSilİlginize ve geri bildiriminize teşekkürler... Devamlılığı dileğiyle...İF
Sil