24 Şubat 2021 Çarşamba

ZEMHERİ’DE; ARMUTLU VADİSİ’NDE…

20 Şubat 2021

İbrahim Fidanoğlu

Bu yıl kış geç geldi İzmir’e. Bahar dalları, badem ağaçları daha kış gelmeden çiçeklendi dağlarda ve ovada. Ama Zemheri’yle birlikte bir anda değişti her şey İzmir’de. Baraj rezervlerinin dibe vurduğu bir mevsimin ertesinde; Ocak ve Şubat aylarında giderek artan yağışlar, Şubat başında yakın zamanların benzersiz bir düzeyine ulaştı desek yeridir. İzmir’in merkezinden kırsalına genişleyen bir çemberin içine giren her yerde sel baskınlarıyla alt üst oldu hayat. Çılgın yağışların önünden ardından gelen Arktik soğuk dalgaları ise, bu tür darbelere alışık olmayan İzmirlinin çektiği çilenin üstüne koydukça koydu. Kimi gün bahar, kim gün günün en yüksek sıcaklığının 3-4 derece düzeyinde seyrettiği zamanlar ve metrekareye bir günde 129 kg. yağışın düştüğü bir gece vakti; sabaha karşı yaşanan kâbus anları; hepsi neredeyse 15-20 güne sıkıştı İzmir’de bu yıl. Şimdi ise cemreler zamanı; bahar kaldığı yerden kaldırdı başını yine. Yeni bir hayat uyanıyor dağlarda; usuldan usula.

Armutlu Vadisi'nde buzdan kılıçlar
(Ocak 2021)

İzmir-Karşıyaka'da sel zamanı; metrekareye 129 kg yağışın düştüğü gece; sabaha karşı...
(2 Şubat 2021)

Soğukkuyu'da bir sokak; suyla kaplı ve geçilmez.
(Şubat 2021)

Sonbaharda Armutlu Vadisi’nden yukarılara su doldurma amacıyla tırmanırken, derenin hali acınacak haldeydi henüz. Su fakiri dere, su yerine yüklendiği alabildiğine pislik ve kiriyle gidemezken aşağılara doğru, o büyük yağmurlardan ve kardan sonra; bir yanda bembeyaz sırtlar, kayalara yapışmış gibi duran buzdan sarkıtları ve önüne ne kattıysa çağlaya çağlaya akarak ovaya doğru; işte bu arada Armutlu Deresi yeniden hayat buldu.

Sonbaharda cılız dere, susuz dere; Armutlu Deresi
(Ekim 2020) 
 
Sonbaharda Bayramlı...
(Ekim 2020)

Bayramlı sırtlarından Armutlu Vadisi'ne bakış
(Ekim 2020)

Armutlu Vadisi'nde su doldurduğumuz bizim çeşme
(Şubat 2021)

Armutlu Deresi’ne paralel olarak sürekli bir tırmanışla yaklaşık 900 metrelere kadar yükselen güzergâhta Bayramlı ve Çınardibi (Kavakalanı) köylerine varıncaya dek sayısız çeşme var yol boyunca. Kandil Tepe’nin batı yamacındaki kaynaklar besler bu çeşmelerin çoğunu. Kandil Tepe’nin ardı ise, farklı bir dünyadır; Şimdilerde bir baraj inşaatı ile alt üst olmuş bu vadide topografya; Kamberler, Kurudere derken, Ören’e ve Yiğitler’e doğru alçalarak ulaşır ovaya. Bu yol üstü çeşmelerinden Bayramlı köyüne oldukça yakın konumda bulunan birinin suyu şerbet gibi desek yeridir; analizi dahi yapılmış ve çay suyunda asla kireç tortusu bırakmamasıyla tarafımızca da defalarca denenmiş bulunmaktadır.

Çınardibi köy meydanında Engin'in kahvehanesi...
(Ekim 2020)

Bayramlı; Aralık'ta sisler altında...
(Aralık 2020)

Bir sabah vakti, Armutlu Vadisi'nde; ışık doğudan yükselirken...
(Aralık 2020)

Buzun ve karın vadiye egemen olduğu günlerden birinde; sabah mahmurluğu dağılmadan önce girdik Bayramlı köyüne. Bayramlı, vadi boyunca 19.yy.ın başında Balkanlar’daki büyük siyasi kargaşa sonrasında anayurtlarını geride bırakarak, Anadolu’ya göç eden çileli halklardan Pomakların yerleşmiş olduğu civardaki köylerden biri. Bir diğeri ise biraz daha yukarıda ve idari olarak Torbalı’ya bağlı olan Çınardibi köyü…(1) Bu Pomak köylerinden diğer ikisi ise, daha doğudaki Yiğitler Vadisi’nde yer alıyor. Şimdi o vadi, Kemalpaşa belediyesinin son seçimlerde el değiştirmesiyle birlikte sürüncemede kalmış bir baraj inşaatı nedeniyle topografyasının alt üst edildiği bir durumda kaderini beklemekte.

Zemheri'de Armutlu Vadisi'nde...
(Ocak 2021)
 
Bayramlı'ya doğru; Armutlu Deresi ovaya doğru akarken...
(Ocak 2021)

Armutlu-Bayramlı asfaltında buzdan bir duvardı sanki.
(Ocak 2021)

Armutlu Deresi’nin belki de binlerce yıldır aşındırarak neredeyse bir kanyona çevirdiği hırçın vadinin bazı yerlerinde hemen dikleşerek dere tabanına doğru inen bir topografyaya sahip olduğuna tanıklık ediyorsunuz vadi boyunca ilerlerken. Bozdağlar’ın batıya doğru uzantıları olarak kabul edilebilecek bu yükseltiler içinde, elbette en dikkat çekeni, hemen Armutlu ile Kızılca vadilerinin arkasından sert bir şekilde yükselen Mahmut DağıArmutlu Deresi’nin tabanından aktığı vadi, işte bu Mahmut Dağı’nın doğu ve güneydoğusunda yer alıyor.

Bayramlı ve giderek eriyen kar örtüsü...
(Ocak 2021) 
 
Kar suyu ile beslenmiş Armutlu Deresi'nin son hali
(Ocak 2021)

Bayramlı yolunda bir başka çeşme; ama şimdi akmıyor.
(Ocak 2021)

Bayramlı’nın bacaları tütüyor; köydeki yegâne hayat belirtisi dumanlar… Köyün kimi yorgun evlerinde kırılgan kayrak taşlarıyla kaplı çatı örtüleri hala mevcudiyetini koruyor. Ancak giderek bu geleneksel çatı örtüsü, yerini çatı kiremitlerine devrediyor gün be gün. Köyün batı sırtlarında yükselen rüzgâr santrallerinin pervanelerinden kimi dönüyor; kimi ise beklemede… Dağın öte yüzünde ise Cumalı ve Yeşilköy saklı.

Bayramlı yolunda buzdan sarkıtlar
(Ocak 2021) 
 
Armutlu Deresi; Bayramlı yakınlarında...
(Ocak 2021)

Armutlu Vadisi'nde Şubat karları
(Şubat 2021)

Yol kıyısındaki kayalardan aşağıya; suyun süzülme anında donup kalan, dizi dizi buzdan sarkıtların önünden geçtik gittik, yukarılara doğru. Sanki buzdan salkımlar gibiydi öbek öbek kayaçlarda. Yoldan aşağıda; vadinin derinliklerindeki Armutlu Deresi’nin ovaya doğru hızla ve çağıldayarak akışı görülmeye değerdi. Yağmursuz geçen aylardan sonra doğa, suya ve berekete doymuş gibiydi bir anda.

Armutlu Vadisi'nde; Bayramlı yolunda...
(Ocak 2021)

Çınardibi'ne doğru yürürken, altımızda akıyordu Armutlu Deresi...
(Ocak 2021) 

Bayramlı köyünün beyazlar içindeki sessizliğini ardımızda bırakarak Çınardibi’ne doğru devam ettik. Derenin kavis yaptığı bir noktada yer alan bir başka çeşme başında, kısa bir mola verdik. Kirazlıklar, kar örtüsü altındaydı yaylada. Dağa doğru tırmanan bir patikayı takip ederek Çınardibi’ne doğru yürümeye başladık. Asfalt ve dere, biz yükseldikçe aşağılarda kaldı. Çırılçıplak çınarların ve dağdan inen sel yataklarının yanından geçtik. Altımızda başka bahçeler, sessizlik ve hüzün vardı. Ne kuşlardan, ne de bir başka canlıdan haber yoktu ortalıklarda. Sadece Armutlu Deresi’nin çağıldayan akışı ve rüzgârın sesiydi işittiğimiz.

Bayramlı'dan Çınardibi'ne...
(Aralık 2020)

Vadiye doğru boyun eğmiş çıplak çınar dalları
(Aralık 2020)


Arkamızda Mahmut Dağı; Çınardibi'ne doğru...
(Aralık 2020)

Çınardibi’ne doğru son virajı döndükten sonra köyün evleri göründü uzaktan. Hava sıcaklığı neredeyse sıfıra yakındı. Uzaktan hızar sesleri geliyordu zaman zaman. Bir de birkaç köpek havlaması… İçlerinde sessiz ve kapalı evleriyle birkaç kiraz bahçesinin daha yanından geçtik. Biraz daha yürüsek, köyün girişine varacaktık. Ama arabayı almak üzere geri dönmek zorundaydık. Bu nedenle aynı rotayı takip ederek arabayı bıraktığımız çeşme başına yeniden döndük. Bu kısa yürüyüş, hayatın daraldığı bu günlerde bize günün küçük bir armağanı gibiydi sanki.

Armutlu Deresi'nin üst düzleminde yer alan sevimli bahçe duvarları
(Aralık 2020)

Bayramlı'dan Çınardibi'ne; Armutlu Vadisi'nin derinliklerinde...
(Aralık 2020)

Armutlu Vadisi'nde...
(Ocak 2021)
Kaldığımız yerden Çınardibi’ne doğru hareket ettik. Biraz önce yürüdüğümüz sırttaki patika, artık yolun solunda kalmıştı. Bir süre ona paralel seyrettik. Daha sonra Armutlu Vadisi’nin, köye doğru giderek bir yayla formuna dönüşmesiyle birlikte, içinden geçmekte olduğumuz topografya düzleşti; dağlar ve yürüdüğümüz sırt, bizden ötelere doğru uzaklaşmıştı artık. Kısa süre sonra Çınardibi’nin girişine ulaştık; ama girmedik köye. Bayındır yönüne doğru kızılçamlar içinden ilerleyen asfaltı takip ederek vedalaştık Çınardibi’yle. 
 
Çınardibi'nden sonra kızılçamlar arasında...
(Şubat 2021) 
 
Çınardibi yakınlarında kızılçam korusu içinde küçük bir sel yatağı
(Şubat 2021)

Körpe çam fidanları; kar örtüsü altında...
(Şubat 2021)

Armutlu Deresi, bizden uzaklarda kalmıştı. Takip edebildiğimiz son noktada köyün içine doğru yönelen dere yatağı, Osmanlar köyü yönünde gözden kaybolmuştu. Biz ise güneybatıyı tercih ederek Torbalı-Dağteke yönünde; kızılçamlar arasından kıvrılarak alçalan bir bayırdan Dağteke köyüne doğru inmeye başladık. Karın ve soğuğun etkisi girdiğimiz vadide ortadan kaybolmuştu nerdeyse. Böbreklere iyi geldiği söylenen şifalı suyuyla isim yapmış köyün girişinde kimi küçük ahşap tezgâhların, kimi ise yere serili örtülerin üstündeki ürünleriyle bekleşen köylüler karşıladı bizleri. Belki de kışın etkisiyle fazla bir canlılık yoktu ortalıkta.

Dağteke köy meydanında yerel ürünlerini satan Dağtekeli köylüler
(Şubat 2021)

Dağteke köy meydanı
(Şubat 2021)

Meydanda yer alan Dağteke'nin şifalı suyunun doldurulduğu çeşmeleri
(Şubat 2021)
Dağteke-Helvacı arasında; Torbalı ovasına karşı...
(Ocak 2021)
Helvacı sırtlarında; bir yangın yolunda mola verdik. Kıştan eser yoktu güneyde.
(Şubat 2021)

Dağteke ile Helvacı arasında; Torbalı düzlüklerine hâkim bir sırtta bir kahve molası verdik az sonra. Aşağıya doğru giderek alçalan ve kızılçamları koruma kaygısıyla açılmış bir yangın yolunu mekân seçmiştik bu kez molamızda. Sağımızda Helvacı köyü, önümüzde Torbalı ovası, ardımızdaki tepelerde dönen rüzgâr gülleri ve ovaya doğru göz alabildiğine uzanan genç kızılçam ormanları… Aşağıda köyler vardı; ormanın arkasında saklanmışlardı birer birer; Arıkbaşı, Taşkesik, Düverlik, Karakuyu, Dirmil ve diğerleri; güneyden batıya doğru…

İki yanı genç kızılçamlarla kaplı yangın yolundayız.
(Şubat 2021)

Havanın izin verdiği ölçüdeki bir görüş mesafesi içinde neler yoktu ki önümüzde; Alaman Dağı, ufuk çizgisine doğru dağın üzerindeki Keçi Kalesi’nin hayali sanki ve daha güneyde Aydın Dağları’nın en batıdaki uzantıları; ovada ışık oyunları, seralardan yansıyan göz aldanmaları; ayaklarımızın altında uzanan nefis bir topografya…

Önde badem ağaçları; arkasında Helvacı
(Şubat 2021)

Bir başka açıdan; Helvacı daha belirgin...
(Şubat 2021)

Helvacı’nın girişindeki vadiye bakan iki badem ağacı hala bembeyazdı. Hafta başından beri İzmir’i kasıp kavuran soğuklardan pek nasibini almış gibi durmuyordu bademler. Helvacı’nın dik yokuşundan inerken köyün kapalı kahvehanesinin önüne konumlanmış birkaç tartamaklı köylünün meraklı bakışları, bizlere eşlik etti geçerken. Yerel malzemeden yapılmış taş evlerin her biri, sivil mimarinin nadide örnekleri gibiydi. Köyü ardımızda bırakarak Ormanköy ve Dirmil’e doğru devam ettik.

Cumalı sırtlarından Nif Dağı'nın görünümü
(Ocak 2020)
Vişneli sırtlarından Mahmut Dağı'nın görünümü
(Ocak 2012)

Helvacı’dan Ormanköy’e doğru ilerlerken sırtlardaki karnabaharı andıran fıstık çamları ve kayrak taşlardan oluşturulmuş bahçe duvarlarıyla sınırlı zeytinlikler bitki örtüsünün en önemli unsurlarıdır. Yol, bunların arasından kıvrılarak pastoral bir tonda Ormanköy’e doğru alçalır. Solda köyün mezarlığı ve sağda; ılımlı bir şekilde yükselen sırtta ise, köyün öbekleştiği kimi boş, kimi dolu; ama yaşam izi taşıyan yorgun evleri dikkat çeker. Karşı tepedeki yangın kulesi, daha ileriye bir hamle için tam bir kerteriz noktası sunar yolcusuna. Bu tepenin sağından; bir vadiye doğru alçalan yol, sizi Torbalı-Kemalpaşa arasında uzanan ve Bozdağlar’ın en batıdaki uzantıları; Nif Dağı ile Mahmut Dağı tarafından sınırlandırılmış bir havzaya ulaştırır. Karakaya ve Mahmut Dağı’nın etekleri boyunca; bu rotada Karakızlar ile başlayan köylerin resmigeçidi, Hitit Baba kabartmasıyla öne çıkan Karabel Geçidi’ne dek; Karaot, Yeşilova, Cumalı, Gökyaka ve Dereköy ile devam eder. Karabel Geçidi, tarih boyunca denizden içerilere doğru; Küçük Menderes Havzası ile Gediz Vadisi’ni birbirine birleştiren ve Anadolu Platosu’nun kilidi konumundaki önemli bir geçittir.

Karakuyu köyüne adını veren kuyu
(Eylül 2015)
Karakuyu'da kuyunun yanında bir zeytinyağı sıkma taşı
(Eylül 2015)

Karakuyu'dan bir başka köşe; bir çınar altında Emiroğlu Tulumbası
(Eylül 2015)

Ormanköy’de bıraktığımız yangın kulesinin bulunduğu tepenin solundan; kızılçamlar arasında kıvrılarak ilerleyen diğer yol seçeneği ise, yolcusunu önce Dirmil’e, daha sonra ise bölgedeki en büyük ve en eski yerleşimlerden biri olan Karakuyu’ya ulaştırır. Karakuyu, İ.Ö. 2.binde Aphasa ya da Apasas (daha sonraları Ephesos; bugünkü Selçuk Kalesi’nin bulunduğu tepe) merkezli Arzawa Krallığı sınırları içinde yer alan ve bu krallığın bir anlamda egemenlik sınırını belirleyen Karabel Geçidi’nde Hitit Savaşçısı kabartmasına çok benzeyen bir başka savaşçı kabartması parçasının yıllar önce (2007’de) bulunduğu bir yerleşim olarak da dikkat çeker. Söz konusu savaşçı kabartması, bugün İzmir Müzesi’nde bulunmaktadır. Karakuyu’dan Karakızlar’a giden tali yol üzerindeki kadim su kuyusundan ismini alan modern yerleşim, günümüzde büyük olasılıkla; İlkçağ’da Arzawa Krallığı dönemine dek uzanan bir eski hikâyenin üzerinde hayat sürmektedir.(2)

2007 yılında Karakuyu'da bulunan Karabel Hitit Baba Kabartması benzeri kabartma parçası; şimdi İzmir Müzesi'nde bulunuyor.
(https: //www.hititmonuments.com/torbali/index-t.htm)
Karabel Hitit Baba Kabartması, 2014 hali...
(Kasım 2014)

Karabel Hitit Baba Kabartması, 2020 hali; 2-3 değil, daha fazla tahribat deliği...
(Ocak 2020)

Karakuyu çıkışından itibaren Torbalı yol ayrımına dek bir dizi sanayi kuruluşunun ele geçirdiği topraklarda filizlenmiş bir başka hayatla devam eder ova. Düverlik-Karakuyu kavşağından kuzeye doğru kıvrılan yol, Nif Dağı’ndan doğarak Küçük Menderes’e doğru akan Fetrek Çayı’nı aşar ve sonunda Torbalı-Kemalpaşa asfaltına kavuşarak o da yönünü Anadolu’nun batıdaki kilidi Karabel Geçidi’ne doğru çevirir. Sonunda bütün yollar, Zemheri’de dahi Anadolu’ya çıkar.

Dipnotlar:

(1)     Pomaklar ve İzmir civarındaki Pomak köyleri ile ilgili olarak bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2016/12/kemalpasa-yigitler-vadisinde-pomak.html ve https://dagakactim.blogspot.com/2020/02/bayramlidan-kavakalanina.html

(2)    Arzawa Krallığı ve Karabel Geçidi hakkında bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2018/01/diryandadan-ayrancilara.html ve https://dagakactim.blogspot.com/2020/02/derekoyden-cumaliya.html

(3)    Fotoğraflar, belirtilenler dışında gezi sırasında İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.

 

Yazan: İbrahim Fidanoğlu

Düzenleyen: MYC