19 Mayıs 2021 Çarşamba

NEONTEİKHOS; YENİDEN…

27 Mart 2021 
İbrahim Fidanoğlu
Giriş 
Açılma-kapanma şeklinde sürüp giden ve bir sarkacın düzensiz hareketlerini andıran pandemi karantinalarının henüz başlamadığı bir açılma döneminde, Neonteikhos’a uğradık bir kez daha. İzmir-Çanakkale otoyolunun Çandarlı’ya kadar devam eden bölümünün henüz açılmadığı zamanlarda yöreyi birkaç kez dolaşmıştık. Bu ziyaretlerimiz sırasında; hem Yanıkköy’den kente ulaşan döşeme yol aracılığıyla aşağıdan, hem de Çukurköy asfaltından başlayarak ve Dumanlı Dağ’ın eteklerinden aşağıya doğru sarkarak eski bir Aiol yerleşimi olan Neonteikhos ya da Yeni Kale’ye ulaşma fırsatımız olmuştu. Bu kez yeniden ve otoyol geçişi sonrasında özellikle nekropol alanında yapılan düzenlemeleri görmek üzere Yanıkköy üzerinden kente tırmandık. Öğleden sonra 15.30 gibi Yanıkköy’den başladığımız yürüyüşümüzü, saat 18 civarında; yine köyün merkezine yakın bir noktada bıraktığımız arabanın başında sonlandırdık. 
 
Neonteikhos ya da Yeni Kale; Yanıkköy sırtlarından görünümü
(Mart 2021)

Yeni Kale'den Yanıkköy'e bakış
(Şubat 2016)
 
Baharın bütün güzellikleri; sırtları ele geçirmiş haldeki çiriş otlarının rüzgârla birlikte salınışları, yeşillenmeye başlayan Dumanlı Dağ’ın doğal bitki örtüsü meşelikler, henüz uyanmamış ahlatlar, hala çiçekte görebilme şansını elde edebildiğimiz şeytan payamları ve yer yer kırmızı anemonlar günümüze renk kattılar. Bunun yanında Neonteikhos’a dair; nekropol alanında yapılan düzenlemeler, yürümeye ve fotoğraflamaya doyamadığımız döşeme yol ve sonunda yekpare andezit kayalık kütle; Yeni Kale, hepsi tanıklıklarımızdandı. 
 
Yanıkköy'ün üstünde yer alan ve otoyol inşaatı sırasında düzenlenen nekropol alanı; arkada Yeni Kale...
(Mart 2021)

Yanıkköy ve döşeme antik yol
(Mart 2021)
 
Aiol Kalesi Neonteikhos ya da Yeni Kale 
 
Aioller, daha kuzeyden gelen Trakyalı kavimlerin baskısıyla 11.yy.dan başlayarak Orta Yunanistan’dan Batı Anadolu’ya doğru göç ederler. Daha çok hayvancılıkla geçinen ve Yunancayı daha kaba bir lehçeyle konuşan bu halk, ağırlıklı olarak Gediz Nehri ile Bakırçay arasındaki topraklarda kolonize olurlar. Bugünkü rotamızda yer alan Neonteikhos’u kuran Aioller de karaya çıktıkları Kyme önlerinden, bugünkü Buruncuk’un üstünde yer alan Larissa’ya yönelirler. Ancak, o çağda (İ.Ö.8 yy.lar) Larissa’da yaşayan yerli halk Pelasglar ile bir çatışma sürecine sürüklenirler. Bu durumda Aioller, Larissa’yı ele geçirmek amacıyla Buruncuk’tan yaklaşık 6 km. kadar uzaktaki; bugünkü Dumanlı Dağ’ın yamaçlarında yer alan doğal bir kale görünümündeki bir kaya kütlesinin üzerine Neonteikhos’u, yani Yeni Kale’yi inşa ederler. 
 
Neonteikhos döşeme yolu
(Mart 2021)

Döşeme yolun doğusunda yer alan lahitlerden biri
(Mart 2021)
 
İlkçağ’ın ünlü coğrafyacısı Amasyalı Strabon, Larissa’da yaşayan Pelasglar’dan şu şekilde söz eder: 
 
“Pelasgların büyük bir kavim olduğuna tarih tanıklık etmektedir. Elaialı Menekrates, “Kentlerin Kuruluşu” adlı kitabında, Mykale’den(1) başlayarak şimdiki Ionia kıyılarının ve ayrıca civar adalarının, eski zamanlarda Pelasglar tarafından iskân edildiğini söylemektedir. … Fakat daima dolaşan ve çabuk göç eden Pelasg soyu, hızla gelişmiş ve sonra da çabucak yok olmuştur, özellikle Aiollerin ve İonların Asia’ya göçleri sırasında.”(2) 
 
Döşeme yolun batısında bulunan anıtsal mezar yapısı
(Mart 2021)

Kalenin güney ucunda ana kayanın üzerinde yükselen bir savunma burcu
(Şubat 2016)
 

Bugün yükseklerden; iki yanını kuşatan salkım söğütlerle izlenebilen Gediz’in yatağının doğusundaki Yanıkköy ve Doğaköy’ün hemen üzerinde yer alan bu kent, volkanik bir dağ olan Dumanlı Dağ’ın (İlkçağ’da Sardene) andezit ağırlıklı kayalık zemininin üstünde yükselir. Gerek Yanıkköy’den ve gerekse yakın zamanda yenilenen Çukurköy asfaltından bayır aşağı inilerek ulaşılması mümkün olan kalenin çevresinde yer alan seramik döküntülerin yaygınlığı dikkat çekicidir. 
 
Otoyol inşaatı sırasında düzenlenen nekropol alanının doğusu; arka planda Neonteikhos akropolü
 (Mart 2021)

 
Kentin akropolisi niteliğindeki kale, oldukça sarp ve çevredeki topografyaya hâkim bir kayalık üzerine kurulmuştur. Kalenin üzerine oturduğu kayalığın bir uçurumu andıran batı ve güney yüzünde sur duvarları bulunmamaktadır. Buna karşılık bir eski Türkmen mezarlığının da yer aldığı kuzeydoğudaki düzlüğe bakan yüzünde, kalenin tahkim edilmesine yönelik bir eğik düzlemi andıran rampa şeklinde Hellenistik duvarlar dikkat çeker. Bu duvarların hemen üzerinde ise zamanımıza kesikliğe uğramış bir biçimde ulaşsa da farklı zaman dilimlerinde sur sistemine eklenmiş duvarlar yer alır. En üst düzlemde; bir iç kale görünümünde burçlarla güçlendirilmiş harçlı duvar bölümleri, onların Bizans ya da Türk Beylikleri döneminde inşa edilmiş olduklarını düşündürtmektedir. 
 
Neonteikhos Akropolü'nde yer alan Hellenistik ve daha sonra dönemlere ait surlar
(Şubat 2016)
 
Kalenin tabanından itibaren bir eğik düzlem şeklinde yükselen Hellenistik surlar
(Mart 2021)
 
Strabon, Eski Yunan’da yeni sur ya da yeni kale anlamına gelen Neonteikhos kenti hakkında aşağıdaki bilgileri verir: 
 
Söylentiye göre Termopylai’ın üst tarafındaki Lokris’de Phrikios Dağı’ndan hareket eden insanlar, şimdi Kyme’nin bulunduğu yere çıkmışlar ve Troia savaşlarından ötürü kötü durumda olan fakat Kyme’den yetmiş stadia uzaklıktaki Larissa’ya hâkim bulunan Pelasglarla karşılaşmışlar ve halen Neon Teikhos denen kaleyle sınırlarını belirlemişlerdir. Sonra Larissa’yı zapt ederek Kyme’yi kurmuşlar, Pelasglardan az sayıda kalanları da buraya yerleştirmişlerdir. Kyme’ye Lokris Dağları’ndan ötürü Kyme Phrikonis denir, aynı şekilde Larissa’ya da Larissa Phrikonis denmektedir; fakat Larissa şimdi terk edilmiştir.”(3) 
 
Antik dünyada zeytin ya da üzüm sıkmada kullanılan bir trapetum; gezginler Neonteikhos eteklerinde...
(Şubat 2012)

Trapetum
(Şubat 2012)
 
Trapetum yakınlarında yaklaşık 10 yıl önce görüp fotoğrafladığımız bir andezit taşa kazınmış bir üzüm salkımı ve kadeh frizi
(Ocak 2011)
 
Kale’nin hemen altında uzanan eğimli arazideki teraslarda Roma döneminden kalma zeytinyağı işliğine ait olduğu düşünülen ve zeytini ezmeye yarayan trapetum-orbis düzenekleri bulunmaktadır.(4) Kalenin Dumanlı Dağ’a bakan kuzeydoğu yüzündeki düzlükte yer alan küçük bir kulübenin tel örgü ile çevrili bahçesinde ise, ayakla üzüm ezmeye yarayan ve geniş kenarındaki bir oluktan üzüm suyunun akışına izin veren dairesel iki kanallı kocaman bir andezit taş mevcuttur. Buna eşlik eden dibek, düzgün kesme taşlardan bloklar gibi antikitenin varlığı, mevcut taşların dev kütleleri dikkate alındığında bu alanın da bir zeytinyağı ya da üzüm sıkma işliği olarak kullanılmış olabileceğini akla getirmektedir. 
 
Neonteikhos'da kalenin altındaki sırtlarda; bir teras duvarının üzerinde yer alan zeytinyağı işliğinin duvarı ve tonoz
(Ocak 2011)
 
Neonteikhos; döşeme yolun iki yanında yapılan düzenlemelerde ortaya çıkarılan lahit mezarlar
(Mart 2021)
 
Çağında Lidya ve Pers saldırılarına karşı koyamayan kent, Büyük İskender sonrasında; Hellenistik Dönem’de Pergamon Krallığı’nın egemenliği altına girer. Bu dönemde kentin bastığı bronz sikkelerin ön yüzlerinde Athena başı, arka yüzlerinde ise baykuş motifi bulunmaktaymış.(5) 
 

Ön yüzünde Tanrıça Athena başı, arka yüzünde ise baykuş motifi bulunan Neonteikhos bronz sikkesi; İ.Ö. 3.-2. yüzyıllar arası...
 
Neonteikhos'a kuzeydoğudan bakış
 (Şubat 2016)

 
“Kentin Roma egemenliği boyunca iskân görmüş olduğu yüzeydeki yoğun çanak-çömlek buluntularından anlaşılmakta ise de, bu dönemle ilgili antik kaynaklarda adı geçmemektedir. Bizans Dönemi’nde ise Arkhangelos (Baş Melek) adıyla Smyrna’ya bağlı bir piskoposluk merkezi konumunda olan yerleşme, 13.yy.ın sonunda Saruhanoğulları’nın eline geçmiştir. Menemen kazasının kuruluş yıllarında korunaklı surları ile Saruhan Beyliği’nin Menemen bölgesindeki üslerinden biri olan ve Türkler tarafından “Kayacık” olarak adlandırılan kale, 15.yy.ın başında Çelebi Mehmet’in İzmir’e yaptığı sefer sırasında Cüneyt Bey’in elinden kuvvet kullanılarak alınmıştır. Bu tarihten sonra da Osmanlılar tarafından birçok kalenin başına geldiği gibi tahrip edilerek terk edilmiş olmalıdır.”(6) 
 
 
Neonteikhos'da rahmetli Şükrü Tül Hoca'nın elinde bir at kafası seramiği; eski bir hatıra...
(Ocak 2011)
 
Yıl 2011, Ebruli'nin Aiol kentleri gezisinden bir kare; döşemeden Yanıkköy'e dönüş...
(Ocak 2011)
 
Yanıkköy’den Döşeme’ye 
 
Yanıkköy, Dumanlı Dağ’ın Menemen Ovası ile buluştuğu noktada kurulmuş, Menemen’e bağlı eski yerleşimlerden biri. Ersin Doğer’in aktardığı bir bilgiye göre “Yanık” isimli bir köy ile ilgili ilk kayda 1487 tarihli bir Yaya Defteri’nde rastlanmaktadır.(7) Gediz’in artık kir pas içinde de olsa; yaz günleri ovaya hayat veren suyunun ulaştığı kanalların birini aşarak ulaşıyoruz köyün meydanına. Corona salgınından kaynaklanan kısıtlamalar nedeniyle görece sessiz ortalıklar. Köyün kahvehanesi kapalı olsa da, köylülerin bir kısmı yine önünde toplaşmış; köye giren yabancıları süzmekte. Biz ise, kahvehanenin yanından yukarı doğru çıkan sokaklardan birine girerek, köyün içerlerine doğru ilerliyoruz. Zamana direnen koca kapıların ardındaki bahçelerden sokağa doğru sarkmış, baharın habercisi; yeşeren meyve ağaçlarının dalları. II. Abdülhamit döneminden kalma minaresi ile dikkat çeken camiyi ardımızda bırakarak köyün kuzeydoğu sınırını belirleyen Yanıkköy deresine doğru yürüdük. 
 
Yanıkköy sokaklarında...
(Mart 2011)

Yanıkköy'de bir koca kapı; ardında saklı avlu...
(Mart 2021)
 
II. Abdülhamit döneminden kalma minaresi ile dikkat çeken Yanıkköy Camii
(Ocak 2011)
 
Dere, her zamanki gibi pislik içindeydi. Hurda mobilyalara kadar her türlü atık dereye fırlatılıp atılmıştı. Uygun bir yerden kayalardan sekerek dereyi geçtik ve yaklaşık 2600 yıllık bir geçmişe sahip döşeme yolun başlangıcına ulaştık. Dereden uzaklaştıkça moralimiz düzeldi; çevremizde baharın kokusu vardı. Çiriş otlarının yoğun bir şekilde kapladığı sırtlara doğru, döşeme yolu takip ederek tırmanmaya başladık. 
 
Yanıkköy deresi; pislik içinde...
(Mart 2021)

Yanıkköy deresi; kuzeybatı yönü
(Mart 2021)

Döşeme yolun başlangıcındayız.
(Mart 2021)
 
Andezit taşlarla kaplı döşeme yolda yürümek, sanki tarihi adımlamak gibiydi. Yolun bir kıyısı boyunca köylüler tarafından örülmüş derme çatma duvarlar, döşeme yolun bir kenarını neredeyse otoyola dek sınırlıyordu. Bunlar mera sınırı olarak işlev görüyor olmalıydı. Yürümeye devam ettik. Otoyola yaklaşmıştık. Biraz ileride döşeme yolun dokusunun nispeten değiştiği bir noktadaki tanıtım levhasında, 2017 yılında yapımı sürmekte olan İzmir-Çanakkale otoyolu inşaatından etkilenecek olan bölgede sürdürülen sondaj, kurtarma kazıları ve sonuçları hakkında bilgiler yer almaktaydı.
 
Her taraf çiriş otu...
(Mart 2021)
 
Döşeme yoldan Neonteikhos'un akropolüne doğru yürüyoruz; ardımızda Yanıkköy...
(Mart 2021)
 

Döşeme yolun yeniden düzenlenen bölümünün başında bulunan Neonteikhos Antik Yolu ve Mezar Yapıları Rekonstrüksiyon Projesi tanıtım levhası
(Mart 2021)
 
“İzmir Menemen Aliağa Çandarlı Otoyol Projesi’nin Neon Teikhos Antik Kenti eteğinden geçmesi kaçınılmaz olunca, bu alandaki çalışmalar Ulaştırma ve Haberleşme Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı işbirliğiyle yürütülmüştür. İzmir Müze Müdürlüğü’nün başkanlığında gerçekleştirilen kazılar sonrasında, antik yolun otoyol ile kesişen bölümü ve üç anıtsal mezar yapısının taşınmasına karar verilmiş ve projelendirilmiştir. Bu proje; antik yolun doğusunda oluşturulmuş anıtsal mezar yapıları (resimde işaretlenmiş 1, 3 ve 4 numaralı yapılar) antik yolla birlikte yerine konmak üzere taşındı, güzergâhın dışında kalan iki mezar yapısı (5 ve 9 numaralı yapılar) ise yerinde korundu. Antik yolun otoyolla kesiştiği yaklaşık 90 metre uzunluğundaki bölümü ile taşıdığımız mezar yapılarının aynı alana tekrar yerleştirilebilmesi için Karayolları Genel Müdürlüğü’nce bir sanat yapısı (köprü) projesi hazırlandı. Antik yol ile üç mezar yapısının eski kot ve koordinatlarına uygun olarak yeniden yerine konması (rekonstrüksiyon) işi, 27 Kasım 2019-05 Şubat 2020 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Köprü üzerinde topografyaya uygun bir örüntü oluşturmak için bölgeye ait andezit kaya blokları düzenlemede kullanıldı. Nekropolün genel mezar tipolojisini yansıtacak şekilde bazı mezarlar (amphora ve urne(8) kaplarının replikaları) da alana yerleştirildi. Ülkemizde ve dünyada ilk kez gerçekleştirilmesi açısından önemli olan bir uygulama ve süreç deneyimi, ileride başka alanlarda gerçekleştirilebilecek çalışmalara örnek oluşturacak olması sebebiyle de titizlikle sürdürüldü ve belgelendi.”(9) 
 
Otoyol inşaatı nedeniyle yapılan sondaj ve kurtarma kazısı çalışmaları sonucu ortaya çıkarılan ve yeniden düzenlenen nekropol alanı ve döşeme yolun bir bölümü
(Mart 2021)
 
Döşeme yolun doğusunda kalan nekropolde yer alan mezarların bir bölümü
(Mart 2021)

Düzenlenen nekropol alanına konulmuş replika urnelerden biri; kırık vaziyette...
(Mart 2021)

Nekropol alanında izlenebilen bir andezit taşın üzerindeki kabartmada seçebildiğimiz; bir boğa başı ve iki lotus çiçeği, bir de taşın yanındaki damlama sulama borusu...
(Mart 2021)
 
Döşeme yolun yukarıdaki paragrafta anlatıldığı gibi otoyol inşaatı nedeniyle yenilenen bölümünün iki yanında çim örtüsü ile desteklenmiş peyzaj alanı dikkat çekmekteydi. Antik yolun doğu yakasında; rekonstrüksiyonu gerçekleştirenler tarafından anıtsal mezar yapısı olarak tanımlanan üç adet mezar yapısının andezit taşlardan oluşan temelleri; batı yönünde ise, yine poligonal andezit taşlarla çevrili bir temelle ayırt edilen ve orijinal yerinde olduğu belirtilen bir başka mezar yapısı bulunmaktaydı. Döşeme yolun her iki yakasında ise, her ne kadar replika oldukları belirtilmiş olsa da; amphora ya da urne tipi kremasyon artığı ölülerin kalıntılarının saklandığı toprak kapların çoğu kırık vaziyette idi. Oysaki tanıtım levhasına kalırsa; dünyada eşi benzeri olmayan bir uygulama yapılmıştı; ama koruyanı yoktu “yapma” nekropolün… Çim peyzaj için her ne kadar damlama sulama dahi düşünülmüş olsa da, ne yazık ki çim plakaların üzerleri, bir yaz geçirdikten sonra sararmış ve kurumuş durumdaydı. Velhasıl, rekonstrüksiyon sürecinin tamamlanmasının üzerinden neredeyse bir yıl geçmiş ve ortalık darmadağınık hale gelmişti. Zaten Neonteikhos’un akropolüne doğru yürüdükçe; bütün bunlara ilave olarak, daha önceki gelişlerimizde de tanık olduğumuz gibi definecilerin açıp bıraktıkları en az 5’den fazla çukur gördüğümüzü de söylemeliyiz. 
 
Nekropol alanında; döşeme yolun doğusundaki bölümde yer alan anıtsal mezar yapılarından biri
(Mart 2021)

Aynı alanda, üzerinde bir boğa başı yer alan sunak taşı; arkada yeniden düzenlenen döşeme yolun bir kısmı...
(Mart 2021)
 
Neonteikhos nekropolünde yapılan kurtarma kazısı sırasında çıkarılan seramik heykelciklerden bazıları; şimdi İzmir Müzesi'nde...
(Mart 2021; tanıtım levhasından alınmıştır.)
 
Otoyol inşaatı sırasında antik döşeme yolun yeniden düzenlenmesi aşamasında çekilen bir fotoğraf...
 
Döşeme yolun doğu yakasında; bir teras duvarının altında bloklar halinde yığılı, çok sayıda lahit kırığına rastladık. Bunların yanında plastik sepetler içine numaralanıp dizilmiş çok sayıda kırık toprak kap, amphora, toprak kanalizasyon künkleri, üzerinde sanki büyük toprak kapların ağzını örtmek için kullanıldığını düşündüğümüz yine topraktan kapaklar ve diğer toprak malzeme örnekleri vardı. Acaba bunlar antik kentin güneybatısında İ.S. 5.yy.da nekropol alanının sıyrılması ile elde edilmiş olan yaklaşık olarak 3.500 metrekarelik bir alanda, birbirinden sokaklarla ayrıldığı belirtilen 6 farklı bölümden (insula) oluşmuş yamaç yerleşimine(10) ait malzemeler miydi? Bilemedik doğrusu… Ama aklımıza şu soru geldi; Acaba bu kadar çok sayıda antikitenin kırık dökük de olsa her türlü tahribata açık durumda dağın başında bırakılmış olması doğru muydu? Yanıtını bilemezdik elbette; biz kaleye doğru tırmanmaya devam ettik. 
 
Nekropol alanının doğusunda yığılı lahit kapaklarının kırıkları
(Mart 2021)

Bir başka açıdan lahit kapakları yığını
(Mart 2021)

Plastik selelerde seramik malzemeler
(Mart 2021)

Açıkta depolanmış antikiteler
(Mart 2021)
 
Neonteikhos, döşeme yol, nekropol ve Yanıkköy'ün birbirlerine göre konumları
(Google Earth'de işaretlenmiştir.)

Yol boyunca rastladığımz definecilerin açtığı çukurlardan biri
(Mart 2021)
 
Yanıkköy sırtlarında bahar
(Mart 2021)
 

 Döşeme’den Neonteikhos’a 
 
Yürüdükçe açıldı nefesimiz; ufkumuz, dağa kadar göz alabildiğine; çiriş otlarından oluşmuş yeşil-beyaz bir deniz gibiydi sanki. Yeşil ve yemyeşildi dağlar. Meşeler yavaştan hareketlenmişti sırtlarda. Tarım amaçlı olarak teraslandığını düşündüğümüz arazide yürürken, yer yer bu teras duvarlarının temelleri üzerinden geçtik. Neonteikhos karşımızda gösterişli ve yekpare bir andezit kaya kütlesinin üzerinde durmaktaydı ve öylesine bütünleşmişti ki onunla; sanki uzaktan bakıldığında dev bir kayadan ibaretti bütün gördüğümüz. 
 
Pırnarlıklarda şeytan payamları
(Mart 2021)

Şeytan payamlarının çiçekleri hala canlıydı.
(Mart 2021)
 
Dumanlı Dağ'ın anemonları
(Mart 2021)
 

Kuzeydoğuya doğru tırmandıkça, solumuzda bir dere yatağı ile ayrılan sırtlara göre epeyce yükseldiğimiz anlaşılıyordu. Solumuzdaki dere yatağına doğru alçalan sırtlarda, eski bir yerleşimin izleri belirdi az sonra. Taşlarla çevrili ve yazları ağıl olarak kullanıldığını düşündüğümüz sınırları belli avlular, çok sayıda ev yıkıntısı ya da çoban kulübelerinden ibaret yapı kalıntıları, şimdilerde sadece hayvanlar için kullanılıyor olmalıydı. 
 
Neonteikhos yolunda ilerlerken solumuzdaki vadide yer alan eski bir yerleşimden kalanlar
(Mart 2021)

Ağıl olarak belirlenmiş bir alan
(Mart 2021)

Neonteikhos ya da Yeni Kale ve önümüzde teras duvarları
(Mart 2021)

Definecilerin deştiği başka bir çukur
(Mart 2021)

Yol üstünde başka bir açık ağıldan kalanlar
(Mart 2021)
 
Yükseldikçe kalenin gölgesi üstümüze düşmeye başladı. Kuzey yönünde şehrin sınırlarını belirleyen dış sur duvarlarından bazılarını izleyebiliyorduk. Duvar temellerini takip ederek yönümüzü doğuya doğru çevirdik. Bayırda sık geven örtüsü içinden ilerleyerek, kısa bir süre içinde Neonteikhos’un akropolis düzlemine ulaştık. Kalenin kuzey ve batı yönünde andezit kayalıkla bütünleşmiş Hellenistik duvarlar karşımızdaydı şimdi. 
 
Dumanlı Dağ'ın sessiz bekçileri; ağıllar ve çoban kulübeleri
(Mart 2021)

Neonteikhos'un dış surlarından bir bölüm
(Mart 2021)

Gevenler, Neonteikhos ve bir teras duvarının temelleri
(Mart 2021)
 
2016 yılında Çukurköy yönünden Yeni Kale'ye inerken rastladığımız lahitlerden biri...
(Şubat 2016)
 

Ana kayanın üstüne konumlanmış Yeni Kale’nin eteklerinde yer alan farklı dönemlere ait çanak çömlek döküntüsü oldukça dikkate değer; sırlı sırsız çok sayıda seramik kırığı etrafa saçılmış durumdaydı. Daha önceki yıllarda Çukurköy yolundan kaleye doğru inerken eğimin azaldığı bir seviyeden itibaren lahit mezarlara da rastlamıştık. Yerel malzeme olan andezit kesme taşlardan yapılmış mezarların bazısının yanında parçalanmış halde lahit kapakları da durmaktaydı. Anlaşıldığı kadarıyla akropolisin yakınlarında da bir nekropolis yer almaktaydı. Biz bugün daha çok; Yanıkköy’ün üstünde ve kalenin güneybatısındaki nekropolle ilgilenmiştik. 
 
Kamber Ağılları; arkada Dumanlı Dağ
(Şubat 2016)

Dumanlı Dağ'ın göletlerinden biri; Neonteikhos ile belki de yaşıt...
(Şubat 2016)

Gezginler, göletin başında; eski bir hatıra...
(Şubat 2016)

Kaleye varış...
(Mart 2021)

Civardaki köylerde Gediz Ovası’nda yürütülen tarımsal faaliyetlerin yanında, hayvancılık da oldukça yaygın. Volkanik bir yapıdaki Dumanlı Dağ’ın eteklerinde yer alan arazilerde; bu nedenle otlayan koyun sürüleri için çok sayıda gölete rastlamak mümkün. Ama bunlardan en güzeli, anlaşıldığı kadarıyla geçmişi çok eski zamana; belki de İlkçağ’a kadar uzanan ve ana kayanın oyulmasıyla elde edilmiş hemen kalenin kuzeydoğu yüzündeki Türkmen mezarlığının yakınında bulunan gölet. Bu o kadar güzel bir gölet ki, andezit kayalarla kaplı zeminde bir vaha gibi parıldıyor. 
 
Taşlarla çevrili bir avluda Türkmen mezarlığı; arkada Neonteikhos
(Şubat 2016)
 
Sanki toprağa bir kama gibi saplanmış ataların tapusudur bu mezarlar.
(Mart 2016)

Türkmen mezarlığının başındaki melengeçle meşe ağacı...
(Şubat 2016)

Neonteikhos ya da Yeni Kale önündeyiz.
(Mart 2021)
 
Yanında yer alan biri melengeç, diğeri ise yaşlı bir meşe ağacının gölgesinde; yüzlerce yıldır toprak altında uykuya dalmış Türkmen kafilelerinin bölgedeki belki ilk temsilcilerini bağrında taşıyan bu eski mezarlık, taşlarla çevrili zeminden yaklaşık 1 metre yüksekliğinde bir avlunun içinde bulunuyor. Geçen zamana karşın, toprağa saplanmış birer kama gibi duran eski mezar taşlarının birkaçı, dikkatle bakılırsa hala fark edilebiliyor. Ama Dumanlı Dağ’ın başında bu toprağın sanki birer tapusu gibi hala dimdik ayakta; ziyaretçilerini bekleyen bu sessiz ölüler, yine de insanı hüzünlendiriyor. 
 
Kalenin üst düzlemine çıkan kuzey yönündeki merdivenler
(Şubat 2016)
 
Kalenin kuzey yüzünde yer alan bir burç
(Şubat 2016)

Neonteikhos'da ana kayaya oyulmuş ve sunak olduğunu düşündüğümüz kült alanı
(Şubat 2016)

Kült alanına yakından bakış
(Şubat 2016)

Kalenin burçlarla sağlamlaştırılmış üst düzleminde neler var? Kalenin girişi olduğunu düşündüğümüz ve üstünde yer alan harçlı bir duvar parçasıyla önü kapatılmış basamaklı çıkış, kalenin güneybatısına bakıyor. Oradan başlayarak kalenin üstündeki düzlüğe doğru yapılacak bir yürüyüş, en sonunda sizi tepedeki ana kayaya oyulmuş ve bir kült alanı olabileceği düşüncesini akla getiren ana kaya çekirdeğine ulaştırıyor. Kayaların üzerinde yer alan oluklar, delikler ve düzgün konturlu basamağa benzer alanlar, acaba burası bir sunak olabilir mi sorusunu akla getiriyor. O çağlardaki kutsal bir kaya çekirdeğinin üstüne tapınak yapma geleneğinin bir yansıması mıdır bu gördüklerimiz? 
 
Kuzeydeki burcun bir başka görünümü
(Şubat 2016)
 
Neonteikhos yolunda definecilerin açtığı başka bir çukur
(Mart 2021)
 
Neonteikhos surları
(Şubat 2016)
 
Kentin kalıntılarının saçıldığı alanda; yüzey araştırmaları dışında herhangi bir kazı faaliyetinin günümüze dek gerçekleştirilmemiş olması, bilginin toprak altında saklı olduğunu gösteriyor. Ama defineciler asla boş durmuyorlar ve kalenin köye bakan yamaçlarında harıl harıl çalışıyorlar. Çevrede defineciler tarafından açılmış onlarca çukur var. 
 
Tepede bir küçük kulübe; kendi cennetini yaratmış birisi...
(Mart 2021)

Kulübenin avlusunun hemen yanında bir ezme kabı; bir trapetum daha...
(Mart 2021)

Onun yanında; üzerinde sonradan açıldığı anlaşılan bir oluk nedeniyle belki üzüm suyunun akıtıldığı bir lahit kapağı
(Mart 2021)
 
Tepede taşlarla çevrili bir avlunun içinde derme çatma bir kulübe var; o kadar şirin mi şirin… Hemen yakınlarında ise, daha önceki gelişlerimizde Yanıkköy üzerinde gördüğümüz ve zeytin ya da üzüm sıkmada kullanıldığını düşündüğümüz andezit taştan oyulmuş bir sıkma kabı (trapetum) mevcut. Bir de bu sıkma işlemi sonrası, sıvıyı bir kaba akıtmaya yarayan oluğu sonradan modifiye edilmiş eski bir lahit kapağı… Bir de ne var; ağzı 1998 yılında onarım görmüş bir eski su kuyusu; içinde de suyu… 
 
Kulübenin yakınlarında eski bir su kuyusu
(Mart 2021)

Bu dağlarda yaşanmışlıkların delilidir hepsi.
(Mart 2021)
 
Neonteikhos'un Hellenistik surları; arkadakiler Bizans ve daha sonraki dönemlerde yapılan tahkimatlar...
(Şubat 2016)

Köylülerin Kamber Ağılları olarak adlandırdıkları geniş bir alanda iç içe avlu duvarlarıyla çevrilmiş açık koyun ağılları, uzaklardan gelen; dağlarda yayılmış koyunların çıngırak sesleri ve kuzeye doğru birkaç göletten yansıyan ışığın aksi göz kamaştırmakta akşam vakti. Sardene’den üstümüze yansıyan günün son ışıkları altında; İlkçağ’ın çileli hikâyeleri, dağın ötesine berisine saçılmış gibi yüzyıllardan beri. Sanki toprağın dışına zorla çıkartılmış, andezit lahitlerin içindeki sırlar… Kim bilir kimler yaşadı bu kayalık ve susuz tepelerde; ne çileli yaşamlar sürdüler? Bu sessiz kuyulardan kimler su içti; hangi çobanlar sürdü koyunlarını bu yalçın kayalıklara doğru? Dili olsa da anlatsa bize şu ulu Sardene kayalıkları? 
 
Kaleden iniş; kulübe artık çok gerilerde...
(Mart 2021)
 
Neonteikhos da öyle...
(Mart 2021)
 

Kaleye elveda...
(Mart 2021)
 
Döşemeden inerken...
(Mart 2021)
 
Vakit akşamdır gayrı; Neonteikhos’dan Mainomenos(11) düzlüklerine doğru inme zamanıdır. Henüz uyanmamış gevenlerin üstüne basa basa; bazen kaybettiğimiz patikaları yeniden bulduğumuza sevinerek ve yukarılarda beslediğimiz yaşama sevincimizden aldığımız güçle aşağılara doğru bir rüzgâr gibi akarak; önce Döşeme’ye, daha sonra da Yanıkköy’e doğru iniyoruz. Dereden geçmek artık bir çocuk işi; kısa günün kârı ise, çiriş otlarının, kırmızı anemonların ve geç kalmış şeytan payamlarının bahara ve yeni hayata dair içten bir merhabasıdır bizlere. 
 
Çiriş otlarıyla "helalleştik."
(Mart 2021)
 
 
Döşeme yolun dereye kavuştuğu zaman...
(Mart 2021)

Dereyi aştıktan sonra bir şekilde sanki devam ediyordu döşeme...
(Mart 2021)
 
Yanıkköy'ün son yıkıntıları
(Mart 2021)
 
Çocukluğumda Aliağa'ya giderken, sürekli kullandığımız Gediz'in kemerli eski köprüsü; şimdilerde yorgun...
(Mart 2021)
 
Gediz'in üstüne akşam vurmuş.
(Mart 2021)
 
Derenin öte yakasında köyün son yıkık evleri ve meydana inen sokaklardan birine girerek ulaşıyoruz arabamıza. Genç Cumhuriyet’in yüz akı olan bayındırlık eserlerinden biri; çocukluğumda Aliağa’daki anneannemlere giderken kemerlerinin direklerini saymaya doyamadığım; 1935’de işletmeye açılan, ama şimdi çok yorgun eski Gediz Köprüsü’nden geçerek yöneliyoruz İzmir’e doğru. 
 
Dipnotlar:
1.       Ege Denizi’ndeki Sisam (Samos) Adası’na doğru bir dil uzanan bugünkü Dilek Yarımadası 
2.      Strabon, Antik Anadolu Coğrafyası, Çeviren: Prof. Dr. Adnan Pekman, Arkeoloji ve Sanat Yayınları; 3.Baskı-İstanbul 1993; Kitap XIII, Bölüm III, C621; sayfa: 126 
3.      Strabon; a.g.e; sayfa:126, 
4.      Trapetum-Orbis düzeneği ile ilgili olarak bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2012/02/aiol-bolgesinde-kalelerin-izinde.html 
5.      Neonteikhos sikkeleri için bkz. http://www.asiaminorcoins.com/gallery/thumbnails.php?album=11 
6.      Prof. Dr. Ersin Döğer; Menemen ya da Tarhaniyat Tarihi, Sergi Yaynevi, Mart 1998; sayfa:276 
7.       Prof. Dr. Ersin Döğer; a.g.e.; sayfa: 268 
8.      Urne/Urna: Antik çağda, ölülerin yakıldıktan sonra toprağa gömülmek üzere yazıtlı, bezemeli, sade pişmiş toprak ya da metal kaplara verilen ad 
9.      Kaynak: Ören yerinde bulunan “Neon Teikhos Antik Kenti Rekonstrüksiyon Projesi” isimli tanıtım levhası 
10.   Aktüel Arkeoloji; Sayı: 72, Ocak-Şubat 2020; Türkiye’de ve Dünyada bir ilk; Neon Teikhos Antik Kenti Yolu Projesi; Arkeohaber bölümü; sayfa:10-12 
11.    Mainomenos; Ortaçağ’da 13.yüzyılda, İzmir’de Pınarbaşı’nın sırtını dayadığı Kurudağ’ın zirvesinde yer aldığı söylenen Bizans Manastırı Lembos’un kayıtlarında adı geçen Memaniomenos (daha sonraları ise Mainomenos olarak geçmekte) düzlükleri bugünkü Menemen ismine kaynaklık etmektedir. (Bkz. Ersin Doğer; Menemen ya da Tarhaniyat Tarihi; Mart 1998; sayfa: 49) 
12.   Fotoğraflar, belirtilenler dışında gezi sırasında İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir. 
 
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC