30 Ekim 2019 Çarşamba

HARİTANIN EN UZAK KÖŞESİNDE; VAN’DAN HAKKÂRİ’YE BİR YOL HİKAYESİ-5


“HOŞAP KALESİ”
(5.Bölüm)
19-23 Haziran 2019
İbrahim Fidanoğlu
Giriş

Hakkâri’den Van’a dönerken uğradık Hoşap Kalesi’ne. Her ne kadar açılması için yakınlardaki Jandarma karakolundan anahtarı epey beklesek de ve yine her ne kadar yüksek hâkimlerin kaleye yönelik ziyaretleri ile ilgili merkezden gelen bir haberle kesilmek zorunda kalsa da her şey; hem karakol komutanı Aydınlı cevval bir jandarma astsubayının dinleme fırsatını bulduğumuz, büyük bir coşkuyla gerçekleştirdiği anlatımları, hem de Hoşap Kalesi’nin arka dünyasında; ama Urartulardan kalma Dış Kale’nin içindeki bir köyde yaşamakta olan çocukların aydınlatıcı açıklamalarıyla bir bombardımana uğramış gibiydik sanki. Yine de güzeldi her şey… Urartulardan Mahmudi Beyleri’ne; Osmanlı’dan Cumhuriyet’e ne yaşandı; bir bakalım Hoşap’ta ve Hoşap Kalesi’nde…

 
Sanki bir Ortaçağ derebeylik şatosu; işte Hoşap Kalesi...

Kumdan Kaleler Yapmak

Hoşap, Van’a yaklaşık 60 km kadar uzaklıkta, Van-Başkale karayolu üzerinde ve Güzelsu Mevkii olarak adlandırılan bir bölgede yer alıyor. Son derece sarp bir yamaçta kurulmuş bulunan ve Ortaçağ’dan kalma derebeylik şatolarını andıran Hoşap Kalesi aslında bir İç Kale… Onu çepeçevre saran ve ondan çok daha eskilere uzanan Dış Kale ise, bugün hala karşı sırtlarda bir hayalet gibi karşımızda varlığını bir şekilde koruyor. Kumdan bir kaleyi andıran burçları, 2800 yıllık bir geçmişi ile yorgun, ama zamana meydan okuyan bir duruş sergiliyor sanki. Kalenin doğusundaki köyün hemen arkasını çeviren sırtlar boyunca kuzeyden güneye doğru uzanan bu Dış Kale’nin, Urartulardan kaldığı söyleniyor. 

 
Dış Kale


Kale, Anadolu’dan İran’a geçişi kontrol eden bir konumda bulunması nedeniyle, tarih boyunca stratejik bir öneme sahip olmuş. Oldukça sarp bir kayalık üzerine inşa edilmiş olması da ona doğal savunma kolaylığı sağlamış. Hoşap, sözcük anlamı olarak iyi ve tatlı su anlamına geliyormuş. Osmanlı Dönemi’nde bu bölgede yerel güç odakları Mahmudi Beyleri tarafından yeniden yapılan kale, (1643 yılında Sarı Süleyman Bey tarafından yapıldığı kapı üstü kitabesinde yer alıyor) aynı zaman da Mahmudi Kalesi ya da Narin Kale olarak da adlandırılıyor.

 
İç Kale'nin burcu üzerinde yer alan kitabe ve aslan kabartmaları

 
İç Kale'nin ana kaya ile bütünleşik doğu cephesi

 
İç Kale'nin kabaralı yekpare demirden orjinal kapısı

Kalenin en özgün kısmı, batıya bakan girişi ve bu girişte yer alan yekpare demir kapı… Kapının üzerinde 1643 yılındaki yeniden yaptırılması ile ilgili Farsça kitabe ve onun da üzerinde mükemmel aslan kabartmaları yer alıyor.

Kitabenin Farsça metni şöyle;

“Süleyman bi eltâfu fazlı Hüda
Bina kerd in burc-i heybet-nümâ
Çu ocağ-ı ma vey bûd in câygâh
Nuvişte bi tarihine "ocağ-ı ma"
Be serhad siper geşt setti sedîd
Ki geşte bina ez sera ta semâ”

Türkçe çevirisi ise aşağıdaki gibi;

“Süleyman Allah'ın lutufları ve fazlıyla
Bu heybetli kaleyi inşa etti
Bu yer onun ocağı olduğu için
Tarihine "ocağı ma" (1052) yazılmıştır.
Yerden göğe yükselen bina
Sınıra kadar sapasağlam bir set oluşturdu.”(1)


 
Hoşap Kalesi; yukarıdan bakış...
(Kaynak: Star Gazetesi)

Kalenin Tarihçesi

Kaynaklarda Hoşap Kalesi’nin ilk kez Urartular döneminde güneydoğuya açılan Tuşba-Kelişin ordu yolu ile Van-Kotur doğu yolunun kesiştiği kavşak noktasında askeri bir tesis olarak kurulmuş olacağı ileri sürülüyor. Urartulardan sonra Van ve çevresi ile birlikte Hoşap; Persler, Makedonlar, Selevkoslar, Romalılar ve Bizanslılar yönetiminde kalmış. Ortaçağ’da bölgede Abbasilerin himayesinde hüküm süren Ermeni Vaspurakan Krallığı buraları yönetmiş. Türkler ise, 1071’de Malazgirt’te Alparslan’ın Bizans ordularını yenilgiye uğratması sonucunda bu topraklara egemen olmuşlar. Büyük Selçuklu İmparatorluğu ile başlayan bu egemenlik dönemini, Moğolların ardılları İlhanlılar ve daha sonra Karakoyunlular izlemişler. Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf, Mahmudiler olarak adlandırılan Kürt derebeylerini Hoşap’a yerleştirmiş. Mahmudiler, burada yüzlerce yıl yerel otorite olarak hüküm sürmüşler. Osmanlı Dönemi’nde; Osmanlı-Safevi güç savaşlarında Osmanlılar’dan yana tavır koyan Mahmudiler’in bölgede bu egemenlikleri, 1839 Tanzimat Fermanı’na dek sürmüş.

 
İç Kale'nin içinden bir görünüm; solda Mahmudi Sarayı'na ait yapılar sıralanıyor. 

 
İç Kale'nin burcundan bir görünüm

Kalenin Mahmudi Beyleri tarafından yeniden yaptırıldığı 1643 tarihinden önceki varlığını, 1548-49 yıllarında Kanuni Sultan Süleyman’ın İran seferi dönüşünde güzergâh üzerindeki Kale-i Mahmudi olarak söz eden Matrakçı Nasuh’dan öğreniyoruz. Evliya Çelebi de Seyahatname’sinde bugün de varlığını koruyan İç Kale’nin meşhur kapısından Osmanlı ülkesinde kale kapıları hep ağaç üzerine demir kaplı kapılardır ki, ateş etsen ağaç yanar, demirler dökülür. Ama bu Hoşap kalesi kapısının her kanadı üç yüz kantar Nahçıvan demirindendir. Hiç ağaç kısmı yoktur.” şeklinde söz etmiş.(2)

 
Dış Kale ve soldaki tepe üzerinde yer alan kuzeydoğu burcu ile Urartular döneminden kaldığı söylenen doğu surları

Dış Kale

İç Kale’yi batı, kuzey ve doğudan çeviren ve İlkçağ’dan da izler taşıyan Dış Kale’nin surlarının büyük bir kısmı tahrip olmuş olsa da; özellikle kuzey ve doğudaki sırtları aşarak en tepedeki simsiyah renkli bir kütlenin altından, içinde yer alan 30-40 civarı evden oluşan bir köyü hala çepeçevre sarmakta. Matrakçı Nasuh ve Evliya Çelebi gibi kaynaklardan Dış Kale’nin önünde herhangi bir hendeğin bulunmadığı, doğu ve batıda iki girişinin bulunduğu ve kırk kadar kuleyle tahkim edildiğini öğreniyoruz bugün. Karşı sırtları tarayan doğu surlarının 380 metre kadar olduğu söyleniyor. Surların kuzeyden doğuya doğru yöneldiği bir noktada yer alan hâkim bir tepedeki gözetleme kulesinin bir kısmı hala varlığını koruyor. Kuzeye doğru tırmanan surların bir bölümü giderek topografyanın eğimine uygun şekilde teraslanmış ve bir merdiven gibi yükseliyor. Karşıdan bakıldığında yüzlerce yıllık etkilerle aşınmış çürük dişleri andıran surlar, yaklaşık 2 metre yüksekliğe kadar taş örgü, kalan kısmı ise yöre insanının “bat” ismini verdiği bir tür kerpiç malzeme kullanılarak inşa edilmiş(3). Yine de 2800 yıllık bir geçmişe karşılık gelen bu surların yer yer kerpiç bölümlerinin zamanla eriyerek boşluklara dönüş olması bir yana, bir şekilde bugüne kadar varlığını koruyabilmiş olması dahi olağanüstü bir şey…

  
Hoşap Kalesi; uzaktan...

İç Kale

Savunması kolay, oldukça sarp bir kayalık üzerine oturtulmuş; bir kartal yuvasını andıran İç Kale’ye 26 metre çapında ve duvar kalınlığı 4 metreyi bulan bir burçtan giriliyor. Mahmudi Beyleri tarafından yaptırılan burç, son derece düzgün kesme taşlarla örülmüş. Ana kayanın arkasına saklanmış bir kapıdan ulaşılan kalenin girişinde görkemli bir süslemeyle bir taç kapı etkisi yaratılmış. Hemen yanındaki batı yönündeki duvarda ise yine kemerli bir kapı varmış hissi uyanıyor insanda. Ancak vardı da sonradan mı kapatıldı; yoksa bazı kaynaklarda belirtildiği gibi duvara yalancı bir kapı kemeri örgüsü mü gömülmüştü; bunu bakarak anlamak pek olası değil. İç Kale’nin giriş kapısı ve üzerindeki süslemelerle ilgili olarak İslam Ansiklopedisi’nde şu bilgiler aktarılıyor:

 
İç Kale; burç ve giriş kapısı 

“Kalın silme kemerle kuşatılan giriş açıklığının üzerinde onunla aynı büyüklükte dilimli kemerli, kaval silme çerçeveli bir niş içerisinde ortada yörenin mimari tezyinatına has damla motifi, yanlarda karşılıklı ayağa kalkmış iki arslan kabartması ve altta üç satırlık Farsça manzum kitâbe yer almaktadır. Bitki motifleri, zencirek ve mukarnaslarla süslenen kitâbelik, ayrıca sütunçelere yaslanan kademeli kemerler ve kaval silmelerle kuşatılmıştır. Kapı kanatları çok kalın demir kaplamadır. Taç kapının yanına, batıya doğru bastiyon şeklinde çıkıntı yapan sur duvarlarında geniş bir kör kemerle kapı taklidi yapılmıştır. Kuzeydoğu surlarının orta burcunda zorunlu hallerde kaleye geçit veren küçük bir kapı daha bulunmaktadır.”(4)

 
Burcun yanındaki batı duvarı boyunca izlenen kör kemerli kapı taklidi

 
Giriş kapısının üstünde yer alan Mahmudi Beyleri'nin Farsça kitabesi

Taç kapıdan burcun alt katındaki giriş holüne giriliyor. Birbirine kemerlerle bağlanan tonozlu giriş, ana kayaya oyulmuş yaklaşık 30 metre uzunluğunda bir taş merdivene, daha sonra tatlı bir eğimle yükselen ve kalenin ana mekânlarına doğru açılan tonoz örtülü bir yola bağlanıyor.

 
Burcun tonozlu girişinin içeriden görünüşü; birazdan batıya (sağa) dönülecek.

  
Ana kayaya oyulmuş taş merdiven geçişi

Yolcusunu İç Kale'nin içine ulaştıran tonoz örtülü yol


Burcun üst katı askeri eğitim ve gözetleme alanı olarak düzenlenmiş. Burcun güney tarafında bir su sarnıcı mevcut… İç kalenin en yüksek ve manzaraya hâkim noktasına inşa edilen seyir köşkünden başlayarak batıya doğru uzanan yapılar kompleksi, Mahmudi Sarayı’na ait bileşenleri oluşturuyor.

 
Tonoz örtülü yola yukarıdan bakış; tonoz örtü bu açıdan daha iyi anlaşılıyor.

 
Girdiğimiz burcun üst düzlemi

Doğu-batı doğrultusunda uzanan on iki köşeli ve kenar uzunlukları birbirinden farklı yamuk bir plana sahip olan seyir köşküne kuzeybatıdaki kapıdan girilmekte. Yapı, giriş bölümü ile zemine çıkan iki kademeli merdiven boşluğu dışında üç katlı bir görünüme sahip bulunuyor. Zemin katında; güney beden duvarlarına bitiştirilmiş bir hamamla hizmetli odaları olduğu sanılan bazı mekânlar mevcut. Hamamın dışındaki kısımların tamamı yıkıldığından mimarileri ve işlevleri hakkında kesin bir şey söylemek mümkün değil. Diğer iki katta seyir salonları ve odalar yer alıyor. Aynı kaynağa göre; güney beden duvarlarının dışından yükselen piramidal külâhlarla örtülü silindirik kulelerin biri, izlerden varlığı anlaşılan merkezî ısıtma sistemi için baca, diğeri gözetleme kulesi ve güvercinlik olarak değerlendirilmekte.

 
Burcun askeri eğitim ve gözetleme alanı olarak düzenlenen kısmı

 
Sarnıç ve İç Kale

 
Sarnıç

İç Kale’de harem yapısı, seyir köşkünün batısına yerleştirilmiş ve meyilli zemin üzerine oturtulduğundan iki bölüm halinde planlanmış. Doğudaki büyük bölümün yalnızca dış duvarları ayakta kalmış; iç yapısı tamamen yıkılmış.

 
Mahmudi Sarayı; Seyir Köşkü

 
Aynı mekana bir başka bakış... 

Harem, kuzey ve batıdan yüksek duvarlar üzerine iki bölümlü olarak yapılmış. Birinci bölümün oda ve bölüntüleri yıkılmış, iki katlı olduğu anlaşılan ikinci bölüm ise, ortada bir hol ve bunun iki yanında ikişer odadan meydana gelmiş. Odaların pencereleri ve dolap nişleri dikkat çekici… 

 
İç Kale'nin içinden...

 
İç Kale

Bunun kuzeydoğusundaki alanda ise, önceleri fırın olarak nitelenen yapı kalıntısının, kazılar neticesinde hamam olduğu anlaşılmış ve burası Büyük Hamam olarak adlandırılmış. Alt kesimde kalenin beden duvarlarını takip ederek ulaşılan batı tarafta selamlık ve yanında mescit yer almakta. Kare planlı ve kubbeli olduğu değerlendirilen mescidin üst örtüsü tamamen yıkılmış. Uzun bir salonla batısında ona bitişen tek bir odadan oluşan selamlık bölümü iki katlı bir yapı olarak dikkat çekiyor. 

 
Mahmudi Sarayı

 
Hoşap Kalesi'nde; İç Kale önlerindeyiz.

Bunun dışında İç Kale’de iki bölümlü zindan, su ihtiyacı için sarnıç bulunuyor. Sağlam beden duvarları ve burçları dışında içerisinde yapı kalıntılarıyla da dikkat çeken İç Kale ve Urartulara dek uzanan kadim geçmişi ile farklı bir yere konabilecek Dış Kale’den ibaret Hoşap Kalesi, barındırdığı zengin tarihi ve kültürel potansiyeli ile bölge turizmi açısından da önde gelen kültür varlıklarından birini oluşturuyor.(5)

 
Seyir Köşkü'ne son bakış...

Son Söz

Ortaçağ’ın derebeylik izlerini taşıyan ve Hoşap Suyu’nun kıyısında yükselen yalçın kayalıklar üzerine kurulmuş Hoşap Kalesi ile haritanın sağ alt köşesine doğru yaptığımız bir yurt gezisini burada sonlandırıyoruz artık. Anadolu insanının binlerce yıllık tarihsel serüveninde yarattığı kültürel zenginliğin ışığı dimağımızda, Van Havaalanı yolunda zaman darlığı nedeniyle Hakkârili şoförümüz Cemal’in referansı ile aldığımız dürüm kebapların tadı damağımızda, bütün gördüklerimiz ve gezi boyunca dinlediklerimiz, gözümüzün önünden bir film şeridi gibi akıp geçiyor. Ne iyi ettik de geldik buralara. Dostluklar kurduk onlarla; sevinçlerini, hüzünlerini ve konukseverliklerini paylaştık. Dönerken İzmir’e; bir ezgi çınlıyor kulaklarımızda, “koçer”lerin türküsü; hiç dinmeyecek…

 Aynur Doğan söylüyor;  Rewend ya da Göçebe...
(Youtube'tan alınmıştır.)

Dipnotlar:
1.       Yrd. Doç. Dr. Mehmet Top, Hoşap’taki Mahmudi Beylerine ait Mimari Eserler, Van-1996; sayfa: 19 bkz. https://www.academia.edu/30904819/HOŞAPTAKİ_MAHMUDİ_BEYLERİNE_AİT_MİMARİ_ESERLER
2.      Yrd. Doç. Dr. Mehmet Top, Hoşap Kalesi; İlgi Dergisi, Sonbahar-1998, sayı:94; bkz. https://www.academia.edu/21742654/Hoşap_Kalesi
3.      İslam Ansiklopedisi; Hoşap Kalesi maddesi; Müellif: Abdüsselam Uluçam; bkz. https://islamansiklopedisi.org.tr/hosap-kalesi
4.      İslam Ansiklopedisi; a.g.m.
5.      Yrd. Doç. Dr. Mehmet Top; Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü; Hoşap Kalesi Kazısı 2015 Yılı Kazı ve Restorasyon Çalışması; ilgili doküman için bkz. http://www.xxortacag.sakarya.edu.tr/pdf/39mtop.pdf
6.      Fotoğraflar, yazıda belirtilenler dışında gezi sırasında İ.Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.

Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC