25 Nisan 2022 Pazartesi

DENİZKÖY’DEN BADEMLİ’YE; BİR BAHAR YOLCULUĞU…

10 Nisan 2022
İbrahim Fidanoğlu
  
 
Giriş 
 
Denizköy; Çandarlı’dan Dikili’ye doğru sahile paralel bir yoldan ilerlerken volkanik kütle Karadağ’ın eteklerinin dik bir şekilde denize doğru alçaldığı bir noktada ve Bademli’den önce konumlanmış eski bir balıkçı köyü… Yıllar önce Karadağ’ın volkan konisi Karagöl’e doğru bir yürüyüş sırasında; Yörük yerleşimleriyle kaplı bu dağın batı yüzünden ilerleyerek, Merdivenli’den Denizköy’ün üst düzlemine kadar ulaşmış ve bugünkü gibi baharın başlangıç günlerinde Karadağ’ın eteklerindeki yeni hayatın uyanışına tanıklık etmiştik.(1) Bugün ise, daha aşağılarda bir eski Ceneviz gözetleme kulesinin de yer aldığı Corciyo (Georgio) adasının karşısındaki sahilden Denizköy’e doğru yürüdük. Denizköy’ün içinde ve Bademli’de avarelik ettik. Yüksek yamaçlardan denize doğru sarkan melengeçlerin baş vermiş taze filizlerini toplamak, Denizköy’ün üstündeki sekilerden adalara doğru bakmak, Denizköy’de yeni sayfiye sezonuna hazırlanma sürecinde; köyün eski hallerini bilen biri olarak her yana saçılmış derbeder hallere şaşa kalmak ve Bademli’de eski zaman hikâyelerini zamana yorgun düşmüş yıkık dökük Rum evlerinde ya da bir fırının üzerinde yıllardır duran bir eski kitabede aramak bu avareliklerin bazılarıydı. Günü ise Dikili sahilinde denize bakan kahvehanelerden birinde sonlandırdık. 
 
Denizköy ve arkasında Corciyo adası
(Nisan 2022)
 
Denizköy kumsalından Corciyo adasına bakış
(Nisan 2022)
 
Çandarlı kıyısında...
(Haziran 2013)
 
Denizköy’e doğru… 
 
Çandarlı’dan Dikili'ye deniz kıyısından ilerleyen karayolu izlenirse yaklaşık 18 km. sonra Dikili’ye ulaşılır. Bu yol denize doğru uzanan zeytinlikleri ve bakir plajlarıyla benzersiz görünümler sunar. Ancak son yıllarda yoğunlaşan yazlık sayfiye yapılaşmaları, ne yazık ki her yerde olduğu gibi artık buralarda da doğayı tehdit eder düzeyde… Deniz seviyesinden oldukça yüksekten seyreden yol boyunca Dikili’ye kadar manzarayı izlerken, Corciyo adasını geçince, yamaçta bir üzüm salkımı gibi asılı duran beyaz badanalı yazlıkçı evlerin civarında, yukarıdan kıyıda güzel bir balıkçı köyü seçiliyor. İşte Denizköy burası. Eski yıllarda son derece bakir ve tenha bir balıkçı köyü görünümünde olan Denizköy, son yıllarda ülkedeki genel eğilim çerçevesinde; giderek daha fazla betona boğuldu. Eskiden kıyıda yer alan bir iki kır kahvesi, geniş ve temiz kumsalı ile dikkat çeken sakin köy, şimdilerde bir dizi yazlık sitenin hücumuna uğramış durumda. Artık sezonda köyün o eski huzur veren, dingin havasını bulmak pek mümkün değil. 
 
Çandarlı sahilinde...
(Nisan 2022)
 
Denizköy kumsalı; arkada bir kamu kuruluşunun tesisleri, yamaçlarda salkım salkım yazlıklar...
(Nisan 2022)

Denizköy'ün eskilerinden kalan; bir balıkçı kulübesi belki de...
(Nisan 2022)
 
Köyün eski camisine ek olarak; girişte ve biraz daha yukarıda son yıllarda bir başka cami daha yapılmış durumda. Yine köyün girişinde hemen dikkat çeken ve bazalt taşlardan yapılmış tek tip birkaç villa ise, diğer yazlıkçı evlerine göre farklılık arz ediyor. Kumsala doğru sağda, bir kamu kuruluşuna ait konaklama tesisi (İl Özel İdaresi) bulunmakta. 
 
Karadağ'ın volkan konisi; Karagöl...
(Şubat 2010)
 
Karadağ'dan Corciyo adasının ve diğerlerinin görünümü
(Şubat 2010)
 
Anadolu’daki 7 kutsal kilisenin izini süren Rahip Arundel’in anılarında bu bölgeden de geçtiği ve buralarda Bademli’ye doğru; Makaroni Çiftliği diye bir yerde konakladığı yazılı. (Arkeolog Şükrü Tül aktarımı) Zamanında bu civarda; Denizköy’den Bademli’ye doğru; eski Fransız Başbakanlarından Eduard Balladur’un ailesine ait geniş çiftlik arazileri varmış. Bilindiği gibi Balladurlar, köken olarak İzmirli bir Levanten ailesi... 
 
Denizköy-Bademli arasında 19.yy.dan kalma bir çiftliğe ait yapılar
(Mart 2012)

Çifliğin zamanında depolama amaçlı kullanılan binalarından biri
(Mart 2012)

Acaba Balladur çiftliği burası mıydı?
 (Mart 2012)

 
1862’de Osmanlı’nın; Türkmen göçerleri yerleşik hayata zorlayan baskı ve yaptırımları, bu ahaliyi Çandarlı – Dikili arasında yer alan bu koyaklara sıkıştırmış. Açık ve bulutsuz bir havada Denizköy’den güneye doğru bakıldığında eski zamanların stratejik Sakız – Çeşme Boğazı’nı ve hatta Sakız’ın hemen kuzey batısında yer alan Psara (İpsala) adasını bile seçmek mümkün. 
 
Kale gibi köy; Sakız adasında Nea Moni Manastırı yakınlarında sarp bir kayalığın üstünde konumlanmış Anavatos...
(Şubat 2017)

Kanaris ve arkadaşlarının üslendiği Anavatos köyü
(Şubat 2017)

Anavatos'un daracık geçitleri
(Şubat 2017)

 Psara adası taşlık ve bir bakkaliye deposu olarak kullanılan ve halkının genellikle ticaretle uğraştığı bir ada olarak biliniyor. 19.yy.da adada konaklayan ve burasını bir üs gibi kullanan Rum kapetanlar, Osmanlı’ya karşı 1821 yılında gerçekleşen Mora İsyanı sonrasında isyan ateşini adalardan ana karaya doğru taşımaya çalışmışlar; kıyıdaki kasabalara baskınlar düzenlemişler. Samos (Sisam) ve Sakız’ın kuzey batısında yer alan Psara adalarından yola çıkıp Sakız adasındaki dağların arasına gizlenmiş Anavatos köyünde üstlenen Kanaris ve arkadaşları, Osmanlı Devleti’ne karşı tezgâhladıkları isyanı buralardan yönlendirmişler. Ateş gemileri adını verdikleri korsan gemileriyle Osmanlı donanmasına yanaşan bu Rum kapetanlar, gemileri ateşe vererek Osmanlı kuvvetlerine büyük kayıplar verdirmişler. 
 
 II.Mahmut döneminin kaptan-ı deryalarından Nasuhzade Ali Paşa'nın katili;
Yunanistan'ın milli kahramanlarından Psaralı kapetan Kanaris'in Sakız'da Halk Bahçesi'ndeki heykeli
(Şubat 2017)

Sakız Kalesi'nde Türk mahallesinde yer alan Türk mezarlığı; arkadaki gösterişli mezar Kaptan-ı Derya Nasuhzade Ali Paşa'ya ait...
(Şubat 2022)
 
Kanaris tarafından şehit edilen Osmanlı Kaptan-ı Derya Nasuhzade Ali Paşa
(Kaynak: Wikipedia)
 
Bunların içinde en önemlisi bugün Sakız Kalesi’nin içinde; Osmanlı Mezarlığı’nda yatmakta olan zamanın Kaptan-ı Deryası Nasuhzade Ali Paşa ya da Rumların ifadesiyle Kara Ali Paşa… Osmanlı’nın amiral gemisinin saldırıya uğraması ve Kaptan-ı Derya Nasuhzade Ali Paşa’nın şehit edilmesi ise, daha sonra Batı dünyasında resimlere ve şiirlere konu olacak Sakız Kıyımı diye adlandırılan süreci tetikler. Rum kapetanların Batı Anadolu’daki kıyı kasabası Çandarlı’ya yönelik bir seher baskınının düzenlenmesi sonrasında; Sakız İsyanı, Osmanlı Yönetimi tarafından kanlı bir şekilde bastırılarak sonlandırılır.(1822) 
 
Osmanlı’nın Çandarlı Baskını'nın intikamını almak için Sakız adasındaki isyancılara yönelik düzenlediği karşı saldırıyı konu alan Fransız ressam Delacroix'in Sakız'da Mecidiye Camii'nde asılı  Sakız Katliamı tablosunun replikası 
(Ocak 2012)
 
Sakız'da Mecidiye Camii'nin bahçesindeki Osmanlı çeşmesi
(Ocak 2012)
 
 Mora İsyanı sırasında Ada Rumlarının baskınlarından biri de Çandarlı’ya yapılmıştır. 1822 (Hicri 1239) yılında, Sakız, Sisam ve Psara (İpsala) adalarından kalkan korsan gemileri, gece yarısı Çandarlı’yı basarlar. Gece yarısı gerçekleşen bu baskın sırasında haydutlar, çoluk çocuk ayırımı yapmaksızın evlere saldırıp her şeyi talan ederler. Sadece Çandarlı Kalesi, zamanın Çandarlı Voyvodası Kırantaoğlu Mehmet Ağa’nın Kulesi (şimdiki çarşıdaki caminin arka yönünde yer alıyordu) ve Ziynet Hoca Kulesi (yok olmuş) gibi savunmaya elverişli yerlerden piştovlarla karşı konulur. Rum haydutlar, kaledeki şiddetli direnişi kırmak için kalenin dibindeki Taşlı Cami’yi ateşe verirler. Daha sonra ele geçirdikleri esirleri gemilere sürüklerler, direnenleri ise öldürürler. Çatışma sonrası şafak sökerken 90 civarı tekneyle denize açılan haydutlar arkalarında büyük bir vahşetin iniltisini ve 100’den fazla masum insanın ölüsünü bırakmışlardır. Rum çetecilerin arkalarında bıraktıkları kıyım öylesine büyüktür ki; Bergama’ya ancak sabah vakti haber ulaştırılabilir. Ağalardan ve eşraftan 20–30 kişi atlarına atlayarak Çandarlı’ya geldiklerinde karşılaştıkları tablo dehşet vericidir. Ölülerin sayılmasının ardından 130 kadar çocuk ve kadının kaçırıldığı anlaşılır. Ölüler, Çandarlı’nın o zamanki şehitliğine gömülür. Bugün Çandarlı Büyük Mezarlığı’nda bulunan Halimağa oğlu şühedadan Molla Mehmed’in 1239 Hicri tarihli mezar taşı bu olayın tek şahidi olarak durmaktadır. (Şehitlik ise, 1930 yılında kaldırılmış bulunmaktadır.) 
 
Çandarlı doğu sahilinde yer alan ve Çandarlı Baskını sonrasında (1859) inşa edilmiş; bu baskının korkusunun izlerini taşıyan Koçanlı Konağı
(Eylül 2007)
 
Konağın yan sokağa bakan üst katının pencereleri savunma refleksi ile demir parmaklıklarla korunmuş; alt kat ise, bir tür kule ev izlenimi yaratacak denli sağır olarak inşa edilmiş.
(Eylül 2007)
 
Koçanlı Konağı
(Eylül 2007) 
 
Çandarlı çarşı içindeki Osmanlı çeşmesi
 (Nisan 2008)
 
Baskının ardından konu İstanbul’a; Saraya bildirilir. Serdar Ömer Paşa ve Konya Ereğlisi derebeyi Davaslıoğlu Hasan Bey adalardan intikam almakla görevlendirilir. Ayvalık ve Sakız adasına yapılan baskınlarla intikam alınır. Oradan getirilen kız ve erkek çocukları zengin ailelerine evlatlık verilir. Bunların tümü Müslüman olurlar. Midilli adasının ayanı olan Kulaksızoğlu, adalara kaçırılan Türk çocuklarından 30 kadarının, 32’şer altından diyetini ödeyerek Çandarlı’ya geri dönmelerini sağlar.”(2) 
 
Çandarlı Kalesi'nden Karadağ'a bakış
(Şubat 2022)

Çandarlı Kalesi'nin burçlarından birinin içinden görünüm
(Şubat 2022)
 
Denizköy ve Corciyo adası
(Nisan 2022)
 
Bimeyko evlerinin arasından denize doğru inen kesme taş kaplı yolu izleyerek ulaştığımız sahil, neredeyse tamamen yazlık sitelerin baskısı altındaydı. Birçok yerden denize dahi ulaşmak imkânsızdı artık. Sitelerin arasından birkaç dere yatağı ve patikayı takip ederek ancak denize ulaşmak mümkündü. Biz de bir kamu kuruluşunun kapattığı sahile yakın bir düzlükte arabamızı bıraktık ve bir dere yatağını takip ederek denize ulaşabildik. Denizköy’de Corciyo adasını karşıdan gören bir sahilde uzun süre yürüdük. Corciyo adasının anakaraya bakan bir koyunda yer alan balık çiftliklerine gidip gelen tekneler vardı denizde. Kıyıda ise balık çiftliklerine lojistik destek sağlayan ve teknelerin yanaşabildiği büyük bir iskelesi de bulunan bir istasyon bulunmaktaydı. Kumsal boyunca güzel bahar havasının tadını çıkaran amatör balıkçılar, bir yandan piknik ateşlerini yakmış ve yemeğe hazırlanırlarken, diğer yandan da oltalarına takılacak balıkların bekleyişi içindeydiler. Denizden karaya doğru esen sert rüzgâra rağmen kıyıda bir süre oturduk ve Corciyo adasıyla arkasında bir hayal gibi uzanan Midilli’nin siluetini izledik. 
 
Denizköy sahilindeyiz.
(Nisan 2022)
 
Denizköy sahilinden Karadağ'ın yamaçlarına doğru bakış
(Nisan 2022)
 
Denizköy sahilinde pire otu ya da sarı düğme çiçekleri (tanacetum vulgare)
(Nisan 2022)
 
Midilli adası, Denizköy’ün kuzey batı yönünde yer alıyor. Karaburun yarımadasından kuzeye doğru Çanakkale açıklarına dek uzanan bu büyük adayı, Foça, Dikili, Ayvalık ve Babakale kıyılarından gözlemlemek mümkün. Midilli ile ilgili olarak zamanında Arkeolog Şükrü Tül’den dinlediğimiz bir eski söylenceyi de yeri gelmişken burada analım; Midilli ile Anadolu anakarası arasında bir Kum Nili varmış. Hızır Aleyhisselam; kendisini kovalayan haydutlardan kaçarken bir yandan da eteğine kum doldurmuş, bu doldurduğu kumları serpe serpe Midilli’ye doğru ilerliyormuş. Önden kumları serpiyor, kendi de üstlerine basa basa suyun üstünde yürüyormuş, Hz. Musa gibi... Arkasından gelen haydutlar da Hızır’ın suyun üstündeki kumların üzerinde ilerlediğini görünce, bu görüntüye aldanıp, onlar da arkasından gitmişler; ancak hepsi suya gömülerek boğulup yok olmuşlar. 
 
Karadağ eteklerinden Foça'ya doğru bakış
(Nisan 2022)
 
Denizköy kumsalını okşuyor kuzeyli rüzgarlar; karşıda Corciyo adası...
(Nisan 2022) 
 
Denizköy plajları
(Haziran 2013) 
 
Denizköy’de sahilde sezon öncesi hummalı bir çalışma vardı. Her yer her taraftaydı aslında. Kıyıdaki kahvehanelerde henüz hayat başlamamıştı. Kahvehanelerden ilki en uygunuydu; oraya oturduk. Batıdan esen hafif bir esintinin etkisi altındaydı deniz. Kumsala uzanmış güneşlenen birkaç kış kaçkını aile, güneşin tadını çıkarmakla meşguldü. Arka arkaya devirdiğimiz birkaç kupa çayın eşliğinde yanımızda getirdiklerimizi burada yedik. Bu civarda dağ tepe melengeçlerle doluydu ve şimdi taze filizlerinden toplayıp limon, bol zeytinyağı, sarımsak ve biraz da tuzla tatlandırılmış melengeç salatası yapmanın tam zamanındı. Aradığımız taze melengeç filizlerine Denizköy’ün hemen üst düzleminde; ziyaretçisine benzersiz bir konfor alanı sunan bir sekide rastladık. 
 
Denizköy sırtlarında rastladığımız bu yaşlı melengeç en taze filizlerini sundu bize.
(Nisan 2022)
 
Denizköy'ün üst düzleminde taze filizlerini topladığımız yaşlı melengeçten ötede bir ağıl eskisi vardı.
 (Nisan 2022)

Zeytinlerin ardındaydı derin mavilikler.
(Nisan 2022)
 
Gövdesi oldukça geniş, çevresine sıcak ve bunaltıcı Ege yazlarında yeterince gölge verebilecek bir potansiyele sahip yaşlı ve bilge melengeç ağacı, beklediğimiz taze filizlerini bize cömertçe sundu. Hemen kuzey yönünde denize doğru alçalan yamaçta bir ağıl ve daha aşağılarda otlamakta olan bir sürünün bağırışları duyulmaktaydı. Ben biraz aşağıya indim; işte o anda solumdaki o eşsiz görünümüyle; bana doğanın bir armağanı olan zeytin ağacının altındaki konforlu gölgeliği gördüm. Etkilenmemek imkânsızdı. Karşımda Ege’nin masmavi derinlikleri, çevremde uyanmakta olan yeni hayatın bin bir alameti ve denizden karaya doğru esen tatlı bir imbat; yaşayıp da böyle bir “mucize”ye tanık olmanın sıradan farkındalığı ve heyecanı kapladı içimi o an. 
 
Denizköy'ün üstündeki bir sekide rastladığımız o muhteşem zeytin ağacı
(Nisan 2022)
 
Kutsal zeytinin yanındayız; arkamızda Denizköy ve Ege'nin mavilikleri
 (Nisan 2022)

Bulunduğumuz sekiden Denizköy'ün genel görünümü
(Nisan 2022)
 
Biraz önce Denizköy-Dikili asfaltından melengeç ağacına doğru inerken, çevreye acımasızca atılmış onlarca plastik ve cam şişe atığının arasından geçmiş ve inanın çok üzülmüştük. Doğaya karşı bu hoyrat davranışı bin kez ve umursamazcasına yapabilecek bir kötülük potansiyelini içinde taşıyan bu yaratıklar neslinin çaresizliğine işte o an bu zeytin ağacının gölgesinde bir kez daha yandım. Dünyaya sadece tüketmek ve yok etmek için gelen bu neslin de sonu aynı davranış sistematiğine sahip öncekiler gibi hüsran ve yok oluş idi. Bu anlatılamaz ve kaçınılmaz bir gerçekti. Bu yaratıklara hiç kızmadım; o an derin maviliklere doğru bakarak sadece zeytin ağacının sessizliğine ortak oldum. O an benim için sanki bir tapınımdı. 
 
O zeytin ağacının gölgesinin altındayız. Karşımızda Denizköy sahili ve hemen arkasında Corciyo adası...
(Nisan 2022)
 
Ağıl ve sekinin genel görünümü
(Nisan 2022)
 
Sekiye son bakış
(Nisan 2022)
Corciyo Adası 
 
Çandarlı’dan Denizköy’e doğru kıyıdan karayolunu takip ederken, Çandarlı Körfezi girişinde, şimdiki Bimeyko kooperatif arsalarının bulunduğu mevkide; solda denizde, üzerinde bir gözetleme kulesinin de yer aldığı bir adalar kümesi ile karşılaşılır. Bunlardan en büyüğü yerel halk dilinde Corciyo adası olarak adlandırılmaktadır. Piri Reis, üzerinde yer alan kaleden dolayı aynı adayı Burgazlı / Bergazlı Ada olarak anmaktadır. 19.yy.da birkaç çiftçi, adaya çıkarak yamaçlara teraslar yapmışlar ve adanın ortasındaki düzlemde tarla açmışlar ve hububat tarımı yapmışlar. Şu anda adada herhangi bir tarımsal faaliyet bulunmamakta… Ancak adanın ana karaya bakan kıyılarında bir balık çiftliği ekonomik faaliyetini sürdürüyor. 
 
Corciyo adasının konumu
(Google Earth'de işaretlenmiştir)
 
Üzerinde Ortaçağ'da Ege'deki deniz trafiğini denetlemek amacıyla Cenevizlilerin yaptığı bir gözetleme kulesinin  bulunduğu Corciyo adası
(Nisan 2022)
 
Bimeyko'dan aşağıya sahile doğru inerken; karşımızda Corciyo adası
(Nisan 2022)
 
Denizköy sahilinden Corciyo adasını seyrediyoruz. Dalgalar köpük köpük...
(Nisan 2022)
 
Ada, uzun yıllar boyunca Çandarlı körfezinin ağzında, Ege denizindeki deniz trafiğini kontrol eden bir konumda olduğundan, stratejik öneme sahipti. Ada; bir yandan Aliağa, Yeni Foça ve Karaburun yarımadasının kıyılarını ve Sakız adasını görürken, diğer yandan Midilli adası ve Edremit körfezini gözetleyebilecek bir pozisyonda konumlanmıştı. Bugün bile yüksek kulesi körfezin birçok yerinden fark edilebilmektedir. Yeni Foça’daki Cenevizlilerin pamuklu kumaşların boyanmasında son derece önemli bir hammadde olan şapın üretimini ve şap madenlerini güven altında tutabilmek kaygısı ile o dönemde İlkçağ’da Apollon’a adanmış bir tapınağın da yer aldığı Şakran’daki Temaşalık Mevkii’nde Çıfıtkale (Gryneion), Çandarlı’daki Çandarlı Kalesi ile Yeni Foça ve Karaburun yarımadasında da bu amaçla kaleler ve gözetleme kuleleri yaptırdıkları biliniyor. Andreola Caattaneo döneminde Yeni Foça’ya yerleşerek bir kale inşa eden(3), Eski Foça ve Çandarlı’da da hatırı sayılı savunma hisarları yaptırtan Cenevizliler, dış sulardan gelecek akınlara karşı böyle bir savunma düzeni oluşturmuşlardı. 
 
Eski Foça'da günümüze ulaşan Ceneviz Kalesi
(Ağustos 2020)
 
Çandarlı'daki Ceneviz Kalesi'nin içi
(Şubat 2022)

Çandarlı Kalesi
(Şubat 2022)
 
Çandarlı Kalesi'nin burçlarından biri
(Şubat 2022) 
 
“Bu adadaki kule de bu dönemde aynı amaçla Cenevizliler tarafından yapılmıştır. Kule, kare planlı ve 15,70*14,90 mt. (Şükrü TÜL Hoca, Ege TV çekimleri sırasında ölçmüş) ölçülerinde bir yapıdır. Devşirme taşlar ve tuğla ile yapılmış. Tuğlaları düzgün görünümlerine bakılırsa, yapı inşası sırasında üretilmiş olabilirler. Devşirme malzeme içinde lahit kapakları gibi kızıl renkli trahitten örneklere rastlanıyor. Kulenin dıştan girişi asma merdivenle sağlanıyordu. Tepe noktasındaki çapraz tonozlu odalarda gözetleme işiyle görevli askerler kısıtlı bir yaşam sürmüş olmalılar. Tonozlu üst kat günümüzde yıkılma sürecinde. Defineciler kuzey yüzde hatırı sayılır bir oyuk açmışlar. Güney sırtlara düşmüş bir mermer üstündeki yazıt, Bizans karakterli. Yapıya ilişkin olup olmadığı belli değil. 5,5 cm. yüksekliğinde harflerden oluşan iki satırdan arta kalanlarla anlam çıkarmak olanaksız.” (Şükrü TÜL anlatımı) 
 
Çandarlı Kalesi; genel görünüş
(Şubat 2022)

Şakran, Gryneion'da Çıfıt Kalesi'nden kalanlar...
(Ocak 2015)

Çandarlı Kalesi'nde savunma amaçlı mazgal delikleri
(Şubat 2022)

Bu adanın konumlanması bahsinde Midilli’de saltanat süren Cenevizli Gattilusio hanedanından da söz etmek gerek. Ege adalarını ve Anadolu’nun kıyı kentlerini Venediklilere ve Türklere karşı koruyamayan, artık bir donanma yaşatacak gücü de bulunmayan Bizans İmparatorluğu bölgenin güvenliğini sağlamak amacıyla bu yerleri Cenevizlilere emanet ediyor. Ceneviz derebeyleri, bu dönemde Amasra, Enez ve Foça limanlarına hâkim oluyorlar. Midilli adası da İmparator İoannes Palaiologos tarafından 1355 yılında kızkardeşi Maria’nın çeyizi olarak, Ceneviz soylusu Francesco Gattilusio’ya veriliyor. Gattilusio hanedanının Midilli adasındaki egemenliği 1462 yılında Fatih Sultan Mehmet’in adayı fethine kadar devam ediyor. Hanedan, Fatih zamanında donanma komutanı Mahmut Paşa’nın 1456’daki adayı almak için çıktığı seferde Osmanlı’ya vermekte oldukları 3000 Duka altını tutarındaki haracı arttırarak kurtuluyor ancak, bu geçici kurtuluş 1462’de Fatih’in adayı fethi ile son buluyor. Bu hanedanın adada hüküm sürdüğü dönem, alt alta ikişerli dört adet “B” harfinden oluşan bir amblemle temsil ediliyor. Bu dört “B” harfinin anlamı ise şu: “Krallara hükmeden Kralların Kralı” (Basilleus) 
 

Üzerinde Basilleus sembolünü taşıyan; Francesco Gattilusio dönemine ait bir sikke
(Kaynak: Wikipedia) 
 
Midilli Kalesi
(Mayıs 2015)
 
Midilli'de rıhtım ve Midilli Kalesi
(Mayıs 2015)
 
Denizköy’den Bademli’ye doğru devam ettik seyrimize… Hayıtlı Bükü de beton lobisi tarafından hal edilmişti. Sağlık olsun be; kalmasın deniz, yok olsun yamaçlardaki yeşil… Su mu dediniz; zor bulursunuz onu da bu kargaşa ve yok oluş “davamız”da… 
 
Denizköy ile Bademli arasında yer alan cennet gibi Hayıtlı Bükü; ama sağdaki yamaçlara geçerken bakmayın. Çünkü beton beyazı...
(Nisan 2022)
 
Hayıtlı Bükü; arkada solda Kalem adası ve onun batısında ise Garip adaları...
(Nisan 2022)
 
Denizköy hatmileri
(Haziran 2008)
 
Sonra ıssızlığın ortasında bir su kıyısında Kanai’ye ulaştık. Toprak altında uyuyup kalmış eski bir Aiol yerleşimi KanaiKaradağ’ın eteklerinden güç bulup “kalem” gibi bir adaya atmış kendini. Şimdi derbeder ve oldukça bitkin bir balıkçı barınağındaki balıkçı karılarına karşı kıyıdan bakar; yırtık ağları yeniden ve yeniden örerken ötekiler. Anakaranın barınağa açılan yol çatısının hemen köşesine konumlanmış eski bir Rum yapısı (19.yy.da gümrük binası olarak kullanılmış); taştan söveleri ve yaralı lentosu ile kaçıncı restorasyonunu bekler gölgesizler diyarının gölgelerinden. İlerde dalyanın kıvrımlarından birinde; bir eski taş yapıda hayat bulmuş balıkçı lokantası; belki bugün belki yarın; ya açılır ya da hiç açılmaz. Şarkılar çalınmaz; susmuştur Kanai, sayfiyeye bulanmış yalnızlıklarında...
 
Bademli İskelesi yakınlarında 19.yy.dan kalma eski gümrük yapısı
 (Nisan 2022)
 
Bademli'de bir sokak
(Nisan 2022)
 
Denizköy sahilinde; papatyagillerden...
(Nisan 2022)

Kanai ya da Bademli 
 
Kanai, adını; Çandarlı – Dikili arasında yer alan Karadağ’dan (İlkçağ’da Karadağ’ın Kane ya da Kanai ismiyle anıldığını Strabon’dan öğreniyoruz) alan Aiolis yerleşimlerinden biri... Bugün bu yerleşimin üzerinde Bademli köyü yer alıyor. Bademli, mübadele öncesi Rum nüfusun yoğun olarak yaşadığı bir balıkçı köyü olarak biliniyor. Bugün eski bir fırının üzerinde; burada Rumların yaşadığı dönemde kahvehane işleten bir Rum’a ait mermer bir plaka yer alıyor. Levhada 1880 Ağustos tarihi ile kahvehanenin sahibi Rum Emmanuel Karaoğlu’nun ismi bulunmakta. Bademli’nin en önemli miraslarından birisi ise; İstanbul’da, Sütlüce’deki Rahmi Koç Sanayi Müzesi’nde yer alan zeytinyağı sıkım tesisi. 1928 yılında Bademli köyünde buharlı makinalarla imalata başlamış olan Araser Zeytinyağı Fabrikası, bir anlamda Rahmi Koç Müzesi’nde yeniden hayat bulmuş. 
 
İstanbul Sütlüce'deki Rahmi Koç Müzesi'nde yeniden hayat bulan Bademli Araser zeytinyağı işliği
 
Dikili-Bademli Araser zeytinyağı fabrikasında kullanılan muhtelif teçhizat ve malzeme

Bademli zeytinyağı fabrikasının enkazı, bu yüksek duvarların ardında...
(Nisan 2022)

Asma kilitli kapısının aralığından gördüğümüz mengenesi
(Nisan 2022)

Bademli’ye Denizköy yönünden ulaşılabileceği gibi, Çandarlı – Dikili yolu üzerinden Esentepe köyünden sola sapılarak yaklaşık 20 km. sonra Katıralanı ve Merdivenli köyleri üzerinden de gelmek mümkün. Solumuzda uzanan Karadağ sönmüş volkanının üzerindeki krater gölünü de (Karagöl) aklımızın bir köşesine koyarak denize doğru Bademli’ye muhteşem bir topoğrafyayı izleyerek ulaşılabilir. 
 
Merdivenli'den Karadağ'ın volkan konisi; Karagöl'e doğru; bir eski hatıra
(Şubat 2010)
 
Karagöl yolunda eski bir Türkmen mezarlığının yanından geçmiştik.
(Şubat 2010)
 
Bademli'nin eşiğinde...
(Nisan 2022)

 
Bademli kahvelerine doğru...
 (Nisan 2022)
 
Halk arasında Kalem Adası diye bilinen, kireç taşı oluşumlarından (45 derece eğimle oluşmuş) ibaret ıssız adanın biraz ötesinde ve Bademli ana karasına ince bir kıstak ile bağlanan bir yarımadanın üzerinde yer alan Kanai kentine dair her hangi bir yer üstü kalıntısına rastlanmıyor. 
 
Bademli'deki eski Rum yapılarından biri; kırık dökük bir kapı, pencereler örülmüş. Saçak altındaki ve köşedeki alçı süslemelerin zarifliğine bakın.
(Nisan 2022)

Bu da bir diğeri; ama 100 yılda şekilden çıkmış gayri...
 (Nisan 2022)

 
Bademli'de kahveler önü; yazları koruk şerbeti meşhurdur.
(Nisan 2022)
 
Pitane’den Elaia’ya; oradan da daha kuzeye doğru uzanan bir rotada; Kanai ile ilgili olarak Strabon, Geographika isimli yapıtında şu bilgileri aktarıyor: 
 
“Sonra 100 stadia ötede (Elaia’dan sonra-İF), Kane’ye ulaşılır. Burası Lekton’un (bugünkü Baba Burnu-İF) karşı tarafında yükselen bir burundur ve Elaitikos (bugünkü Çandarlı-İF) körfezini de içine alan Adramyttenos (bugünkü Edremit-İF) körfezini oluşturur. Kanai, Kynos’dan (Yunanistan’da Lokris bölgesinde bir kent-İF) gelmiş olan Lokrislilere ait küçük bir kasabadır ve Lesbos’un (Midilli-İF) en güney ucunun karşısındaki Karialıların topraklarında bulunur. Bu topraklar, Arginussai adaları (Kalem adası ve karşısında yer alan bugünkü Garip adaları-İF) ve üst tarafındaki burna kadar uzanır. Bazıları bu burna hayvanın ismine dayanarak Aiga (Keçi Burnu-İF) demektedir… Şimdi Kane veya Kanai denen dağın (şimdiki Karadağ-İF) tümüne eskiden Aiga denirdi. Dağ, güney ve batıda denizle, doğusunda daha aşağıda Kaikos (şimdiki Bakırçay-İF) ovası ile ve kuzeyde Elaia topraklarıyla kuşatılmıştır. Bu dağlar, kitle halinde Aigaion (Ege-İF) denizine doğru meylettiklerinden, onun adını almışlardır. Daha sonra Sappho’da (İlkçağ’da yaşamış Midillili kadın ozan-İF) geçtiği gibi burnun kendisine Aiga denmiş, geri kalan kısım Kane veya Kanai olarak adlandırılmıştır.”(4) 
 
Kanai; tarihi liman mendireğinin bulunduğu Killik Burnu'nun en ucundaki Tuzla kayalıkları; karşıda Midilli adası
 
Kanai; Killik Burnu'ndaki İlkçağ limanı ve mendireğine ait duvar izleri
 
Kanai; İlkçağ'da Selevkoslara karşı Bergama Krallığı'nın bağlaşığı Roma donanmasının konakladığı Killik Burnu ve plajı
(
Erkmen Senan: Kanai Antik Kenti, Dikili/Bademli/Killik)
 
Köy içinden plaj yönüne dönünce; kıstağı geçtikten sonra, sola doğru toprak yoldan kıyı boyunca devam edilirse, dalyana paralel adayı güzel bir kumsala (yazın plaj olarak kullanılıyor) kadar dolaşmak mümkün. Kıstağı takiben sağdaki asfalt yol, bizi Killik Kumsalı’na götürüyor. En uçta bir jandarma karakolu bulunmakta… Buradan tekrar sağa ve kuzeye ayrılan bir başka yol ise, halk arasında Yahudi Kalesi olarak da bilinen bir ören yerine ulaştırıyor yolcusunu. Kanai kenti, varlığının hiçbir döneminde gelişmiş, bayındır, önemlice bir kent durumunda olmamış. Yukarıdaki metinde de belirtildiği gibi Strabon; çağında Kanai’yi küçük bir kasaba olarak tanımlıyor. İ.Ö. 191 – 190 kışında Roma donanması, Selevkos Kralı III. Antiokhos’a karşı sürdürülen savaş sırasında bağlaşık Bergama Krallığı’nın sınırları içinde yer alan bu kentin limanında (şimdiki Killik Kumsalı) konaklamıştı. 
 
 
Bademli'de zaman direnen eski bir Rum evi daha...
(Nisan 2022) 
 
Akşama doğru; Dikili sahilinde günü noktalarken...
(Nisan 2022)
 
Akşama doğru Dikili’de… 
 
Dikili’de akşama doğru denize döndük yüzümüzü. Sahildeki kahvehaneler ve diğer mekânlar, oldukça kalabalıktı. Bir yorgunluk çayı, belki güneşin batışı; ama daha fazla bir şey yok ortalıkta… Baharın getirdiği doğadaki uyanış; gün boyu esas gözlemimizdi. Ne olursa olsun; ister savaş, ister kriz ve isterse başka bir şey; o uyanışı kimsenin durdurma imkânı yoktu. Yeni hayat yeniden ve her zaman ölümün bıraktığı yerden filizlenecekti; Kanai’den Bademli’ye; Pitane’den Çandarlı’ya ve Elaia’dan Zeytindağ’a; işte böyle…
 
Akşam diyordun; işte oldu akşam...
(Kasım 2016)
 
Dipnotlar:
(1)   Çandarlı Karadağ Karagöl yürüyüşü için bkz. http://dagakactim.blogspot.com/2011/04/candarli-karadag-karagol-yuruyusu.html 
(2)  Bergama’da Yakın Tarih Olayları – XVIII. – XIX. Yüzyıl Olayları, Osman BAYATLI; 1957 Baskısı; Sahife:45–46’dan yararlanılmıştır. 
(3)  Nea Phokaia’dan Yeni Foça’ya” yazımız için bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2020/06/nea-phokaiadan-yeni-focaya.html 
(4)  Strabon; Antik Anadolu Coğrafyası, (Geographika: XII-XIII-XIV); Çeviren: Prof. Dr. Adnan PEKMAN; Arkeoloji ve Sanat Yayınları; 3.Baskı, İstanbul 1993; sayfa: 118, C615-68) 
(5)  Fotoğraflar, belirtilenler dışında İ.Fidanoğlu tarafından çekilmiştir. 
 

Yazan: İbrahim Fidanoğlu

Düzenleyen: MYC

7 yorum:

  1. gezilerinizi beğenerek izliyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginize teşekkürler... Devamlılığı dileğiyle...İF

      Sil
  2. Geliştirerek yayınladığın yazılarını ve fotoğraflarını ilgiyle takip ediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kim olduğunuzu çıkaramadım, ama ilginize teşekkürler... Devamlılığı dileğiyle...İF

      Sil
  3. "Bademli'de zamana direnen eski rum evi" ile önündeki değişik markalara ait bira kasaları. ve tam karşıda bir dondurma markasının adını taşıyan buzdolabı.... Bir tarihte o evde yaşayanlarla o bira kasaları ve dondurma markası arasındaki arasındaki ilişkiyi düşündüm, karmakarışık düşünceler geçti aklımdan....

    YanıtlaSil
  4. Sonra o mezarlık, bir çoğunun taşlarında okunur bir isim bile yok. Oysa tarihin bir anında çocuktular ,gençtiler,anne veya baba idiler. Her birinin bir ismi bir yaşamı vardı.... Bilmem kaç yüz yıl sonra bizde bilinmez bir mezar taşı olacağız ama bu günden bileceğiz, "aslolan hayattır"

    YanıtlaSil
  5. Çok teşekkür ederim. Bugün gezdiyim bu yerleri araşdırırken yazınıza rastlaşdım ve bir daha etkilendim. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil