20 Kasım 2024
İbrahim Fidanoğlu
Bugün Foça coğrafyasında Şap Dağı’nın arka yüzünde; Koca Mehmetler
köyü civarında dolaştık. Ortaçağdan kalma suyollarının, çeşmelerin, antik
taş ocaklarının ve dağdan düzlüğe inen dev kayaların içinde oyuntular
oluşturmuş küçük dereciklerin peşinden gittik sırtlarda, vadilerde.
(Kasım 2024)
Dağa Kaçtım gezginleri, Koca Mehmetler civarında binlerce yıllık su akışının devamlılığının volkanik kayaları nasıl şekillendirdiğini inceliyor.
(Kasım 2024)
Orman içinde rastladığımız bir Foça Tüfü parçası; pembe zemin üzerindeki kuş ayağını andıran izler ilgimizi çekti. Sanki fosil ayak izi gibi...
Orman içinde rastladığımız bir Foça Tüfü parçası; pembe zemin üzerindeki kuş ayağını andıran izler ilgimizi çekti. Sanki fosil ayak izi gibi...
(Kasım 2024)
(MYC; Google Earth'de çizilmiştir.)
Yakın zamanlarda köyün
girişindeki yerleşim yeri civarında ve doğaya olumsuz etkileri bulunan taş
ocaklarına karşı çevreci direnişlerle akla gelen Koca Mehmetler köyüne Yeni
Bağarası üzerinden ulaştık. Sabah 10.30 gibi Foça’dan gelen arkadaşlarla Yeni
Bağarası muhtarlığının hemen yanındaki kahvehanede buluştuk. Sabah
çaylarını kahvehanede yudumladıktan sonra, saat 11 gibi Koca Mehmetler’e, taş ocaklarının yakınlarındaki büyük sitenin
önünden geçerek usulca girdik. Kır evi mi, yazlık site mi; nasıl
tanımlayabileceğimizi bilemediğimiz bu onlarca ev, güneye doğru alçalan bir
tepenin yamacına serpilmişti. Kimisinde halen inşa faaliyetlerinin sürdüğü bu
dizi dizi evlerin hemen yakınlarında ise, taş ocakları yer almaktaydı. Ama bir sessizlik
hâkimdi taş ocaklarında. Herhalde faaliyet bu aralar durmuştu. Bilemedik.
(Kasım 2024)
(Kasım 2024)
Köyün alt sokağından
ovaya paralel ilerleyen bir yolu takip ederek, kuzey çıkışındaki Foça Belediyesi’nin
bir tesisinin de bulunduğu alçak bir tepeliğe doğru yöneldik. Arabaları
buradaki uygun alana park ederek yürümeye başladık. Güneyde Bağarası ve Balabantepe, kuzeyde ise Yeni
Foça’nın sırtındaki Şap Dağı
arasında bir yerdeydik. Karşımızdaki vadiye doğruya indik. Vadinin sırtları
gevenler, kesmik çalıları, pırnar meşeleri ile kaplıydı. Sırttaki makiliklerin
arasından iki domuz sıvıştı gitti.
(Kasım 2024)
(Kasım 2024)
(Kasım 2024)
Bugün Eski Foça’nın sırtlarından ve Yeni Foça’nın hemen arkasından
başlayarak; kuzeyde Kızıldağ, kuzeydoğuda
Şap Dağı, doğuda Yeniköy önlerindeki tepelikler, güneyde ise Bağarası’nın çevresine serpilmiş birkaç tepelik alanın arasında kalan
oldukça geniş bir çöküntü alanı jeologlarca Foça
Kalderası olarak anılıyor.(1)
Bu volkan ağzı ve çevresindeki yüzeyde görülebilecek volkanizma ürünleriyle bugünkü
yürüyüşümüz esnasında sıkça karşılaştık. Jeologlar, yörede Foça Taşı olarak adlandırılan ve yüzeyde beyaz, sarı, pembe renkli
örneklerle karakterize edilen volkanizma ürünü bu yapı taşına Foça Tüfü adını veriyorlar. Foça tüfünün
çıkış merkezini ise, konumunu yukarıda tanımlamaya çalıştığımız Foça Kalderası oluşturuyor. Kırmızı,
kahve, siyah renkli, yer yer yamaç molozu veya alüvyal yelpaze çökelleri şeklinde
düzensiz, kötü boylanmalı, volkanik parçalardan oluşan çakıltaşları, tüf(2), aglomera(3) bazalt(4), andezit(5) ve bunların çakıl ve bloklarından
oluşan birim, Yenifoça formasyonu olarak
adlandırılmış.(1)
Ufalanmış Foça tüfüyle kaplı (aglomera) zeminde gezginler tırmanışta; arkada Foça Kalderası'nın bir bölümü...
(Kasım 2024)
Dağa Kaçtım gezginleri, yürüyüş esnasında rastladıkları volkanizma ürünü muhtelif kayaç parçalarıyla oluşturulmuş bir açık ağılda...
(Kasım 2024)
Beyaz-sarı renkteki bu Foça tüfü, Mordoğan, Foça, Aliağa ve Çandarlı
gibi geniş bir coğrafyada yayılım gösteriyor. Jeologların aktarımına göre; Foça tüfünden elde edilmiş kesin bir
bulgu olmamakla birlikte, bu oluşumların Erken-Orta
Miyosen’de(6)
oluştuğu düşünülüyor.(1)
Köyden ayrıldıktan sonra
makilikler ve ufalanmış tüf malzemeyle (aglomera)
kaplı bir sırttan Kozbeyli’nin arkasındaki
sırtlara doğru tırmanmaya başladık. Geven örtüsü ve pırnar meşeleri sırta hâkimdi.
Çevremizde sağa sola saçılmış halde gördüğümüz bordoya çalan andezit ve siyah
renkteki bazalt kaya parçacıkları yürüdüğümüz coğrafyadaki volkanizma ürünü oluşumlara
işaret etmekteydi.
(MYC; Kasım 2024)
(Kasım 2024)
(Kasım 2024)
Doğuya doğru devam eden
yürüyüşümüz, kızılçam örtüsünün yer yer başladığı bir alanda, beton bir yalakla
temsil edilen bir çeşmenin başına taşıdı bizi. Kuzeydeki sırtlarda yoğun kızılçamlar
ve en yukarılarda ise rüzgârgüllerinin pervaneleri vardı. Sanıyorum; bu tepenin
ardında Kozbeyli bulunmaktaydı.
(Kasım 2024)
(Kasım 2024)
(Kasım 2024)
Yalağın biraz
yukarısında ve kuzey yönünde; pişirilmiş topraktan kırık künk ve kanal şeklinde
içleri oyulmuş taştan suyolu parçalarına rastladık. Bunların Ortaçağ’dan; belki
de Bizans Döneminden günümüze kalmış olabileceğini dair kanaatler vardı. Biraz
daha tırmanınca suyolunun doğuya doğru yay çizdiğini ve ilerideki genişçe
açılmış bir kanalın ucunda bulunan ve küçük bir dehlizi andıran bir gerize
doğru yöneldiğini gördük. Zamanımızda da kullanılan bu eski su kaynağından
çekilen bir plastik hortumla; su, aşağıda gördüğümüz beton yalağa kadar
taşınıyordu.
(Kasım 2024)
(Kasım 2024)
Kocamehmetler köyünün suyu, çevrede nam salmış, içimi oldukça
güzel bir su olarak biliniyor. Hatta dağdaki farklı kaynaklardan çekilen su,
hem bu köydeki, hem de Yeni ve Eski Bağarası’ndaki çeşmeleri besliyor. Foça’da sayfiyeleri bulunan yazlıkçılar
da sıcak yaz günlerinde Foça
civarındaki bu kaynaklar tarafından beslenen çeşmelerden sularını
dolduruyorlar. Özellikle Bağarası, Koca Mehmetler ve dağın öte yüzündeki Kozbeyli çeşmeleri, bu konuda Foça havalisinde oldukça tanınmış
durumda.
(Kasım 2024)
(Kasım 2024)
Gerizin yanından
ayrıldıktan sonra kızılçamlar içinden yürüyerek, dağdan aşağıdaki düzlüğe doğru
yönelen bir dere yatağına doğru ilerledik. Aslında su olsaydı, dere yatağının
görünümü daha da cazip hale gelecekti. Ama yine de binlerce yıldır suyun kayayı
aşındıran devamlılığıyla; volkanizma ürünü dev gibi kaya kütlelerinin üzerinde
taşıdığı oyuntular ve yuvarlaklıklarıyla almış olduğu şekiller, gerçekten
hayranlık uyandıracak düzeydeydi.
(Kasım 2024)
(Kasım 2024)
(Kasım 2024)
(Coşkun Dilme; Kasım 2024)
Dere yatağını doğudan
batıya doğru geçerek, yine kızılçamların içinden bir başka sırta doğru
tırmandık. Kızılçam ormanı içinde yer yer bodur ardıçlar dikkatimizi çekti.
Aşağılarda, çok uzaklarda; Ege Denizi’nin
bulutların ardına saklanmış hayali vardı. Bağarası’nın
tepeliklerini ve onun önündeki belki de Foça
Kalderası’nın bir bölümünü oluşturan çöküntü alanını görmekteydik.
(Kasım 2024)
(Kasım 2024)
(MYC; Kasım 2024)
(Coşkun Dilme; Kasım 2024)
Kızılçamlar arasından
ilerleyerek yine bir küçük dere yatağına ve insan eliyle açıldığı belli olan
bir su kanalına ulaştık. Burası bugün gördüğümüz ikinci su kaynağı idi. Yine benzer
şekilde; tabakalar halinde kütleleşmiş bir kayalığın dibinde açılmış olan su
kaynağı, halen faaldi ve üzeri pislenmesin diye derme çatma çinko örtülerle
kapatılmıştı. Sızıntı halinde aşağıdaki düzlüğe doğru yönelen su, kanal boyunca
ilerlemekteydi. Biz kanalı aşarak yeniden kızılçamlarla kaplı ve batı yönündeki
bir sırta doğru tırmandık. Zemini sanki insan eliyle yapılmış gibi iri taşlarla
döşeliydi. Bir süre bu patikayı takip ederek, kuzeye doğru kıvrıldık.
(Kasım 2024)
(Coşkun Dilme; Kasım 2024)
(Kasım 2024)
(Kasım 2024)
Kızılçamlar ve
makilikler arasında oldukça iri kaya kütleleriyle fark edilen çok eski bir taş
ocağı vardı yukarılarda. Ağır ağır o yöne doğru tırmandık. Taş ocağının çevresi
taşların düzensizce üst üste konmasıyla oluşturulmuş bir duvarla çevriliydi.
Sanki burası aynı zamanda bir ağıl işlevi görmekteydi. Taş avlunun içine
girdiğimizde, bizi; ana kayanın zaman içinde taş alınarak altı oyulmuş olan ocağı
karşıladı.
(Kasım 2024)
(Kasım 2024)
(Kasım 2024)
Tüf kayalıklarının
üzerinde patlatma delikleri vardı. İlkçağ’dan beri kullanılan bu teknikle
koskoca kaya kütleleri ufalanarak, kesme taş ve yapı malzemesi haline dönüştürülmekteydi.
Kayanın üzerinde gördüğümüz iri delikler de bu amaç için açılmış olmalıydı. Dev
kayanın parçalanması sonrası elde edilen malzeme, ihtiyaç duyulan büyüklüklerde
kesme taş haline dönüştürülmekteydi.
(Kasım 2024)
Kayayı parçalamak için çok eski zamanlardan beri kullanılan teknik; murçla açılan patlatma delikleri
(Kasım 2024)
Bulunduğumuz nokta, hem
çevreye hâkim, hem de rüzgârdan azade korunaklı bir yerdi. Yanımızda
getirdiğimiz kumanyalarımızı burada yedik. Yaklaşık yarım saatlik bir mola
sonrasında yavaş yavaş Koca Mehmetler’e
doğru dönüş yoluna vasıl olduk.
(MYC; Kasım 2024)
Koca Mehmetler köyüne bakan bir sırttaki birkaç kır evi ve
zeytinliklerin arasından geçerek köye yöneldik. Hava oldukça kapamıştı, ama
yağmuru yemeden köyün merkezine ulaşmıştık. Yine kimsecikler yoktu ortalıkta;
belki yağmur baskısı ve sert rüzgârdı bunlara sebep. Köyün içinde biraz
oyalandıktan sonra, sabah geldiğimiz yöndeki Yeni Bağarası köyüne doğru hareket ettik.
Yeni Bağarası köy kahvehanesinde çaylar ve Nazım Bey'in elinden çıkmış nefis ayva tatlıları eşliğindeki günün kapanışı
(MYC; Kasım 2024)
Son durağımız ise, sabah
buluşma noktamız olan Yeni Bağarası’ndaki
köy kahvehanesi oldu. Foça’dan Nazım
Bey’in elinden çıkmış nefis kaymaklı ayva tatlıları günün sürpriziydi. Çayların
eşliğinde pek güzel oldu kapanış. Kısa bir yürüyüş olmuştu, ama yeni dostlarla
yürümek, keyifliydi doğrusu. Günü; akşama doğru, Yeni Bağarası’nda sonlandırdık. İzmir
yolcularının gitme zamanıydı artık. Foçalı dostlarla vedalaşarak İzmir yoluna koyulduk.
Dipnotlar:
(1) Batı Anadolu’da yeni bir kaldera; Foça Kalderası; Mustafa Dönmez, Ali Ekber Akçay ve Ahmet Türkecan; Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü Jeoloji Etüt Dairesi; Doğal Kaynaklar
ve Ekonomi Bülteni (2017)-24; sayfa:13-20; bkz. https://www.mta.gov.tr/dosyalar/images/dogalkaynaklar/makaleler/542/tr_20221026102425_542_4_724c376b.pdf
(2) Tüf: Bir volkanik patlama sonucu ortaya çıkan volkanik
küllerden oluşan kaya türüdür.(3) Aglomera: Şekilsiz, yuvarlaklaşmamış, ve birbirlerine
sıcaklık sebebiyle kaynaşmış iri parçalardan oluşan volkanik tüf
(4) Bazalt: Volkanik bir kayaç türüdür; siyah
renkte ve kesif yığınlar halindedir. Doğada kütle, damar ve akıntı halinde
bulunur. Başlıca özelliklerinden birisi, altıgen prizmalar biçiminde, büyük
sütunlar meydana getirmesidir. Bu sütunlar, mağma
akıntılarının soğuyup büzülmesinden ileri gelmiştir. Bunun en güzel
örneklerinden biri Sinop-Boyabat’taki bazalt sütunlarıdır.
(5) Andezit: Bir kayaç türü olan andezit volkanik
hareketlere bağlı olarak tersiyer ve kuvaterner dönemde yer kabuğunun
derinlerinde yer alan magmanın yeryüzüne çıkması sonucu ani soğumasıyla oluşan
bir tür sert kaya türüdür. Bu volkanik kayacın farklı renklerde ve dokularda
örnekleri vardır. Gri, pembe ve kırmızı renklerde andezit türlerine
rastlanmaktadır.
(6) Erken-Orta
Miyosen: Zamanımızdan
yaklaşık 23,3 milyon yıl öncesi ile 12,3 milyon yıl öncesi arasındaki jeolojik
zaman dilimi
(7) Fotoğraflar, belirtilenler dışında gezi sırasında İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC
Her zamanki gibi harika bir yazi. Hosuma gitti. Yaninizda olamadigim icin uzuldum. Kutlarim. Orta sayfalara gelirken Yeiköy diyr bir isim geciyor. Alacali yakinindaki Yeniköy mu oradi. Selam ve sevgilerle...ayrica arayacagim...
YanıtlaSilSağol İsmet ağabey... Yeniköy, Bağarası'na yakın konumda; Gerenköy ile Kozbeyli arasında yer alan ve Derici Yörükleri tarafından kurulmuş olan Foça'nın şirin bir köyü. Çok temiz ve düzenlidir.İF
SilGeziniz ile gezmiş gibi hissettim kendimi, teşekkür ediyorum.
YanıtlaSilİlginize teşekkürler... Size bu duyguyu yaşatabildiysek ne mutlu bize...İF
Sil