BİR “ZENGİNLİĞİN”
HİKÂYESİ
6 Haziran 2020
İbrahim Fidanoğlu
Giriş
Bu yazı, yaz kış demeden
sürekli uğrak yerimiz olmuş; korunaklı doğal liman özelliği, şehrin içindeki
halkın kullanımına uygun plajı, Ortaçağ’da sırtını yasladığı Şaphane Dağı’ndan çıkarılan; o dönem
için stratejik şap madeninin sağladığı imkânlarla Cenevizlilerin Bizans’dan
elde ettikleri kolonizasyon döneminin ve sonrasının izlerini bağrında taşıyan
bir sahil kasabasının tarihi arka planı ile ilgili yansımalarına değinmektedir.
Corona günlerinde Yeni Foça rıhtımı; arkada Fula Dağı...
(Mayıs 2020)
Yeni Foça Arastası'nda eski Özen Kahvehanesi'nin bulunduğu otel yapısı; şimdi kapalı...
(Aralık 2019)
Nea Phokaia: Ortaçağ’da bir Ceneviz Kolonisi…
Yeni Foça, İlkçağ’ın parlak yıldızı Phokaia’nın aksine, Ortaçağ’da bir Ceneviz kolonisi olarak öne çıkar. Batı Anadolu kıyılarında
Cenevizlilerin kolonizasyonu esnasında; İzmir’den başlayarak Sakız ve Midilli adalarında, Çandarlı
(Pitane), Şakran (Gryneion) ve Dikili’ye sahilden giderken; bugünkü Denizköy’ün karşısındaki Corciyo adasında kaleleşme çabalarına
paralel olarak Yeni Foça’da (Nea Phokaia) da bir Ceneviz kalesinin
oluşturulduğunu yazıyor kaynaklar.
Yeni Foça'da denize açılan sokaklardan birinde; önümüzde mavilikler...
(Aralık 2019)
Sahilden Arasta'ya doğru; Girne Caddesi'nin başındayız.
(Aralık 2019)
Bizans yıllarından beri Batı Anadolu kıyılarında ve Ege adalarında
kolonize olan Cenevizliler, o dönemde bölgedeki zengin şap yataklarını kontrol
etmek amacıyla Eski Foça, Şakran (Gryneion) ve Çandarlı’da
eski savunma kalelerini yeniden tahkim ettiler ve Yeni Foça’yı (Nea Phokaia) kurdular.
Yeni Foça; rıhtımda...
(Mayıs 2020)
Ortaçağ’da Yeni
Foça’da Kozbeyli’nin arkasındaki Şap Dağı’ndan şap elde ediliyordu. Şap, o zamanlar dokumacılıkta boya
sabitleyici olarak kullanılan stratejik bir madendi. Bu yatakları kontrol
edenlerin sahip olduğu güç emsalsizdi. Ancak; zamanla gelişen kimya teknolojisi
sayesinde, şapın günümüzde artık herhangi bir ekonomik değeri kalmamış
durumdadır.
Yeni Foça'nın sırtını dayadığı Fula Dağı'ndan Şaphane Dağı'nın görünümü
(Mayıs 2016)
Fula Dağı'ndan Yeni Foça'ya bakış
(Mayıs 2016)
Cenevizlilerin arması; Ortaçağ'daki Cenova Cumhuriyeti'nin simgesi...
(Kaynak:https://en.wikipedia.org/wiki/Republic_of_Genoa#/media/File:Coat_of_arms_of_Republic_of_Genoa.svg)
Ortaçağ’da Batı Anadolu’da gelişen olaylar hakkında bize oldukça ayrıntılı bilgiler aktaran Bizanslı tarihçi Mikhael Doukas, Tarih isimli eserinde Cenevizlilerin devrin stratejik madeni şap ile ilgili prosesi ayrıntılı bir şekilde anlatıyor:
“İonia’daki Phokida (Foça Yöresi)
yakınında bir dağ vardır ki ondan şap cevheri çıkarılır. Kayalıkların uç
bölümünden çıkan bu taşlaşmış madde, önce ateşle sonra da su ile temasa
getirilir ve o zaman çözünüp kum gibi olur. Taştan elde edilen bu kumu, içi su
dolu kazanlara atıp birinci kaynamadan geçirdiklerinde, geriye kalmış olan
madde daha da fazla çözünmüştür, sonuçta o kumun kaynayan eriyik içinde sanki
sütün kesiği gibi kalın ve katı kısmı kalır; kuru ve topraksı kısmını ise işe
yaramaz diye atarlar. Ardından bu eriyiği teknelere akıtıp dört gün geçinceye
kadar bırakırlar; o zaman eriyiğin bulunduğu kapların kenarlarında eriyik
pıhtılaşıp katılaşır ve kristal gibi ışıldamaya başlar. Ayrıca kabın dibi de bu
kristal benzeri zerrelerle dolar. Dört gün geçince geri kalan eriyiği
çıkarırlar ve kazana atıp ona yeniden su katarlar, böylece (eriyikteki kumlar,
eriyikle birlikte) kaynama derecesine gelir ve hemen onu yeniden, yukarıda
anlattığımız gibi teknelere dökerler. Sonunda şap ayrıştıktan sonra uygun
mekânlarda depolarlar. Bu maddeye boya üretimi yapanların mutlak gereksinimi
vardır; işte bu yüzden, doğudan batıya yelken açmış bütün gemiler, ambarlarının
dip bölümünde şap taşımayı gerekli sayar. Fransızlar, Almanlar, İngilizler,
İtalyanlar, İspanyollar, Araplar, Mısırlılar ve Suriyeliler, hepsi o dağdan
çıkma şapı boya sanayinin gereksinmesi için kullanırlar.”(1)
Yeni Foça denizi; karşıda Çandarlı ve Karadağ...
(Mayıs 2020)
Yeni Foça sahilinde el ayak çekilmiş; Covid19 ıssızlığı...
(Mayıs 2020)
Kırım'daki Ceneviz kolonisi; Sudak Kalesi
(Kaynak:https://en.wikipedia.org/wiki/Genoese_colonies#/media/File:Genoese_fortress_in_Sudak.jpg)
Tunus'taki Ceneviz kolonisi; Tabarka Kalesi
(Kaynak:https://en.wikipedia.org/wiki/Genoese_colonies#/media/File:Tabarka1.jpg)
Kitabın yine aynı bölümünde Mikhael Doukas, Cenevizlilerin Bizans Yönetimi’nden şap çıkarma ve Batı Anadolu kıyılarında koloni oluşturma imtiyazını nasıl elde ettiklerini de şöyle ifade etmektedir:
“Palaiologos’lar hanedanının ilk
hükümdarı İmparator Mikhael Palaiologos’un zamanında, ona bazı İtalyanlar
gelip, anlaşma gereğince yıllık ücret ödenmesi karşılığında bu dağın işlenmesi
hakkını kendilerine bırakmasını istediler. Aynı dönemde, Türkler Lydia ve
Asia(İonia kast ediliyor) talan akınları için pusular kurmuşlardı ve
Sardeis’den Manisa’nın kendisine kadar, akınlar yürütmekte idiler. İtalyanlar,
Türklerin akınlarını öğrenince ürktüler ve pek küçük bir kale inşa etmeye
başladılar; bu kale ancak kendi adamlarını, ayrıca da orada çalışan yaklaşık 50
işçiyi korumaya yeterli olacaktı. Menemen Ovası’nda, Manisa’da ve Nymphaion’da
(Kemalpaşa) oturan çevre Rumları, tasarlanan bu girişimi duyunca çıkageldiler
ve çalışmaları şimdiden başlamış buldular. Hemen aralarında anlaşarak
Latinlerle uzlaşma çabasına girdiler ve onlara; kendilerine yardımcı olmayı, o
kalenin inşası için kendileri de çalışmayı ve birlikte iş görmeyi önerdiler. Bu,
sıradan bir kale olmayacaktı; büyük kent hisarı boyutlarında inşa edilecekti.
Karşılık olarak istedikleri, acil zorunluluk durumunda kendilerinin de oraya
yapının inşaatını birlikte yapmış kişiler olarak sığınabilmeleri idi. Her iki
taraf da bu uzlaşmadan hoşnut kaldılar; sonuçta Rumlarla Latinler, bugüne dek
Tanrı’nın koruyacağı, koruyuculuk ettiği Yeni Foça’yı kurmaya başladılar. Kent,
aynı dağın eteğinde, denizin yanı başındadır, doğu tarafında dağ, batı
ilerisinde Lesbos/Midilli Adası, kuzey yanında Elaia(Çandarlı-İF) Körfezi, sırt
tarafında İonia (İzmir) Körfezi bulunur. Bu kentin yukarıda sözü edilen inşa
edicileri, Genoa/Cenova’dan Andreolo Cattaneo ile Giaccomo Cattaneo idiler.
Kente -benim de orada bir evim var- eski Foça’nın dolayısıyla Yeni Foça adını
verdiler.”(2)
Fatih'in dokunmadığı çok katmanlı Eski Foça Kalesi
(Ağustos 2014)
Yeni Foça; Fula Dağı'ndan...
(Mayıs 2016)
Yeni Foça Arastası'nın güneybatı girişinde yer alan Rum evlerinden ikisi...
(Şubat 2019)
Andreolo Cattaneo zamanına ait Ceneviz sikkeleri (1314-1331)
(Kaynak: https://www.kuenker.de/en/archiv/stueck/241876)
Yukarıdaki metinden anlaşıldığı kadarıyla Cenevizliler, civar Rumlarının da teşvikiyle Yeni Foça’da Türk akınlarına karşı tutunabilmek amacıyla büyük çapta bir kale inşa ederler. Yazarın da ifadesine göre bu yeni kurulan kentte bir evi bulunmaktadır. Daha sonraki zamanlarda Saruhan Beyliği’nin batıya doğru genişlemesi sürecinde, civar Rumlarının yaşadığı bütün topraklar Türklerin eline geçer. Cenevizliler bu durumda kentin kapılarına kadar dayanan Saruhan Beyliği ile her yıl 15.000 gümüş akçe karşılığında(3) ticari faaliyetlerini sürdürmek ve Foça ile Çandarlı kıyılarındaki varlıklarını korumak amacıyla bir haraç ödeme anlaşması yaparlar. Bu süreç, bölgede Osmanlıların egemenlik koşullarının ortaya çıkışına kadar, zaman zaman Bizans, Saruhanoğulları ve Aydınoğulları Beylikleri ile Cenevizlilerin; bazen sulh, bazen çatışma dinamiklerinin öne çıktığı aralıklarla devam eder.
Cenevizlilerden kalma bir başka savunma kalesi; Çandarlı Kalesi
(Mart 2018)
Gryneion;
bugünkü Yeni Şakran'da, Temaşalık Mevkii olarak bilinen bu eski antik
yerleşimin üzerinde İlkçağ'da Apollon Tapınağı, Ortaçağ'da ise bir
Ceneviz kalesi vardı. Osmanlı Döneminde burası Çıfıt Kalesi olarak
adlandırılırdı. 19.yy.da İzmir Limanı'na yapıtaşı oldu bu kalenin ve
tapınağın kalıntıları...
Gryneion sahilinde duvar izleri
(Ocak 2015)
(Ocak 2015)
Yeni Foça Sahili'nin panaromik görünümü
(Mayıs 2020)
Yeni Foça’da hüküm süren Cattaneo, Midilli’yi ele geçirince, Bizans İmparatoru III. Andronikos’un tepkisi ile karşılaşır. İmparator donanması ile Yeni Foça’yı kuşatır. Ayrıca Saruhanlı ve Aydınoğulları Beylikleri’nden de yardım ister. Bu sırada Saruhan Bey’in oğlu Süleyman Bey ve arkadaşlarının Cenevizliler tarafından tuzağa
düşürülerek esir edilmeleri ve serbest bırakılmaları karşılığında fidye
istemeleri üzerine, Saruhan Bey,
kendi donanması ile Bizans kuvvetlerine yardım gönderir. Ayrıca Aydınoğlu Umur Bey, Karaburun civarında İmparator III.
Andronikos ile yaptığı bir görüşme sonrasında Foça kuşatmasında Bizanslıların yanında yer almaya karar verir. Bu
şekilde oluşan bağlaşık Bizans ve Türk kuvvetleri, Yeni Foça’yı Cenevizlilerden geri alır.(4)
Yeni Foça Limanı; Corona günlerinde...
(Mayıs 2020)
(Mayıs 2020)
Yeni Foça'da günbatımı
(Ağustos 2018)
Yeni Foça’nın ve Cenevizlilerin Osmanlılarla ilk temasını temsil eden ilginç bir olay da yaşanır bu sıralar. 1356 yılında Osmanlı Devleti’nin ikinci padişahı olan Orhan Bey’in Bizanslı Theodora’dan olma oğlu Halil, İzmit limanındaki bir deniz gezintisi sırasında; Yeni Foçalı Ceneviz korsanları tarafından fidye almak amacıyla yakalanıp Yeni Foça’ya götürülür. Orhan Bey, araya Bizans imparatorunu sokarak oğlunun serbest bırakılmasını ister. Ancak Cenevizliler bu isteği kabul etmez. Bunun üzerine İmparator Yoannis Paleolog, donanması ile kendisine karşı koyan Yeni Foça’daki Ceneviz kalesini kuşatır. Cenevizlilerin müttefiki konumundaki Saruhan oğlu İlyas Bey’i de bir takım vaatlerle kendi yanına çeker. Kuşatma sırasında Cenevizlilere istedikleri fidyeyi ödeyerek, Orhan Bey’in oğlu Halil’i kurtarır; İstanbul’a getirir ve kızıyla nişanlayarak babası Orhan Bey’e teslim eder. Olay, Osmanlı Devleti’nin kuruluş sürecinde; Bizans İmparatorluğu ile ilişkisinin hangi düzeyde sürdürüldüğünü anlamak açısından dikkate değerdir. Bazen dostluk, bazen savaş kıvamında…(5)
Yeni Foça merkezinde bir eski fabrikadan geriye kalan...
(Aralık 2019)
Yeni Foça sahilindeki iyi korunmuş Rum evlerinden biri
(Aralık 2019)
Yeni Foça'ya batıdan bakış
(Mayıs 2020)
Yeni Foça batı sahili
(Mayıs 2020)
1402’de Ankara Savaşı’nda Yıldırım Beyazıt’ı yenilgiye uğratarak Osmanlı’yı bir karanlık sürecin içine sürükleyen Timurlenk, Batı Anadolu’da eski egemenlerin önünü açarak, bölgedeki güç dengesini değiştirir. Yeni Foça’daki Ceneviz Yönetimi, Anadolu’nun bu işgal dönemini Timur’a vergiler ve hediyeler gönderip biat ederek atlatır. Mehmet Çelebi’nin şehzadeler arasındaki sürüp giden iktidar kavgasında öne çıkarak, Osmanlı Devleti’nin birliğini yeniden sağlaması sonrasında, Yeni Foça’daki Cenevizlilerin Osmanlı Devleti ile olan ilişkisi, ağır vergiler karşılığında serbest ticaret hakkının ve Yeni Foça, Çandarlı, Sakız ve Midilli’deki egemenliklerinin sürdürülmesi şeklinde seyreder. Ne zamana kadar; ta ki Fatih Sultan Mehmet’in buraları Osmanlı Devleti’nin topraklarına katmasına dek…
Yeni Foça; batı sahilinden panoramik görünüşü
(Mayıs 2020)
Yeni Foça'nın arka dünyasındaki dağlara batıdan bakış; en arkada Hatundere ve Helvacıköy'ün üstündeki Dumanlı Dağ...
(Mayıs 2020)
Fatih Sultan Mehmet, 1455 yılında Foça ve Çandarlı kıyılarını ele geçirdiğinde; bu
kıyılarda Cenevizlilerin yeniden tutunmasını önlemek amacıyla, kendi savunma
yaklaşımı kapsamında; varlığını koruduğu Eski
Foça ve Çandarlı kaleleri
dışındaki diğer kalelerin tümünü yıktırır. Yeni
Foça Kalesi de bunlardan biridir. Bu tarih, aynı zaman da uzun yıllar
burada bir tür derebeylik yönetimi süren Cenevizli Gattalusi ve Zaccaria
sülalelerinin bölgedeki iktidarının da sonu anlamına gelmektedir.
Maşatlık Kilisesi; doğu yönünden...
(Aralık 2012)
19.yy.Rum mezarlığı içinde yer alan Maşatlık Kilisesi; teknesiyle beraber...
(Aralık 2012)
Yeni Foça'da Maşatlık Kilisesi'nin arkasındaki terk edilmiş şap madeni
(Şubat 2016)
Bugün Yeni Foça’dan Eski Foça’ya doğru, sahile paralel olarak seyreden asfalt yol üzerinde ve kara tarafında; harap durumdaki eski bir şapel kalıntısı bulunur. Yıllardır yanındaki bir kırık dökük kayıkla bütünleşmiş haldeki bu küçük kilise, aslında 19.yy.da buradaki Rum mezarlığının içinde yer alan Maşatlık Şapeli’dir. Kilisenin her türlü atık malzeme ile doldurulmuş ve bir şantiye artığı görünümündeki üst düzleminin arka yüzünde ise, terk edilmiş bir şap ocağı bulunmaktadır. Bu ocak, büyük olasılıkla; Ortaçağ’da tekstil sanayinde boya sabitleyici olarak kullanılan ve son derece stratejik bir önemi olan şap madeninin çıkarımı sırasında açılmış olmalıdır. Bu ocağın arka dünyasında yükselen Şaphane Dağı ise, adı ile anılan madenin esas kaynağını oluşturmaktadır.
Yeni Foça Arastası; şimdilerde kapanmış olan Özen Kıraathanesi'nde eski bir hatıra, Dağa Kaçtım tam tekmil...
(Şubat 2016)
Yeni Foça rıhtımından bir görünüm; yağmurlu bir gün...
(Ocak 2019)
Yeni Foça'da denize paralel uzanan daracık sokaklardan biri; evler sırt sırta vermiş, sanki bir sur duvarı; en arkada ise Yeni Cami...
( Mayıs 2020)
19.yy.da Yeni Foça’da; Rumlar
yeniden…
19.yy.da Mora Ayaklanması sonrasında Kıta
Yunanistanı’ndan ve Ege adalarından Batı Anadolu’ya yönelen Rumların göçü,
geldikleri yerlerde eksikliğini hissettikleri zenginlik ve refahı arama
refleksiyle özellikle Ege kıyısındaki kasabalarda ve şehirlerde tutundu. Öyle
ki; Ortodoks Hıristiyanlar, Anadolu’ya göçmezden önce örneğin Çeşme (Krini) kazasının nüfusu tümüyle Müslüman’dı. Bunu 1670’de Çeşme’nin
katışıksız bir Türk bölgesi olduğunu yazan Evliya Çelebi’den de öğreniyoruz. Bu
demografik gerçek, neredeyse 18.yüzyılın başlarına dek hiç değişmedi.
19.yy.da Rumlar tarafından işletilen taş ocaklarının bulunduğu batıdaki Değirmen Tepe'den Yeni Foça'ya bakış
(Şubat 2016)
Yeni Foça'nın mutlu kedilerinden biri; Yiğit ile Mustafa'nın yeri Tekne'de...
(Eylül 2019)
Aşımıza ortak; Tekne'nin kedileri
(Aralık 2019)
Anadolu’daki 20.yy.ın başlarındaki Rum demografisi hakkında iyi bir kaynak oluşturan Yunan yazar Georgios Nakracas’ın “Anadolu ve Rum Göçmenlerin Kökeni” isimli çalışmasında Batı Anadolu’ya yönelen bu göçün dinamikleri ile ilgili olarak şu savlar ileri sürülüyor:
“1839’da
Tanzimat’ın ilanıyla Osmanlı İmparatorluğu’nda yapılan özgürleştirmenin en
önemli sonuçlarından biri, büyük toprak ağalarının topraklarında çalışan köylüleri
toprak kölesi olarak kullanma haklarının kaldırılması olmuştur. Bu toplumsal
reform, Peloponnesos’tan (Mora), adalardan, Makedonya’dan ve Yunanistan anakarasının öbür bölgelerinden gelen
Ortodoks Hıristiyanların Anadolu’ya göçlerini hızlandırdı. Bu göçmenler özgür
üreticiler olarak yerleşiyor ve toprak ağalarının sömürüsünden kurtulmak için
köylerini terk edip dağlık bölgelere sığınmış Türk toprak kölelerinin yerlerini
alıyorlardı. Bu büyük göç hareketiyle, Anadolu’daki Ortodoks Hıristiyanların sayısı,
yerli Ortodoks Hıristiyanlara mali göçmenler de katılınca, 19.yy.ın sonuna
doğru 2.000.000 kişiye ulaştı. Çağdaş Yunanlı yazarların “Anadolu Hellenleri,
ne Yunanistanlıydılar ne de göçmendiler” diye ileri sürdükleri sav, Yunan
soyunun bu bölgede zaman içinde sürekliliğine ilişkin milliyetçi söylenceye
hizmet etmeyi amaçlamaktadır yalnızca.”(6)
Yeni Foça sahilinde Rum evlerinden biri
(Aralık 2019)
Yunanların Küçük Asya Felaketi olarak adlandırdıkları ve Rumların Anadolu’dan 1922 sonbaharında sökülüp atılmasına kadar gelişen hazin süreci olabildiğince tarafsız bir gözle değerlendiren Georgios Nakracas’ın söz konusu kitabında; Foça ve çevresinde (Eski ve Yeni Foça birlikte-İF) 20.yy. başlarında 10.000 civarında Ortodoks Rum’un yaşadığı belirtiliyor. Yazarın Rum nüfus ile ilgili istatistiklere kaynak olarak gösterdiği Atina Üniversitesi’nden Sotiriadis’in verdiği sayılar, 1.Dünya Savaşı sonrasında Venizelos hükümeti tarafından resmi belge olarak kullanılmış. Bu nedenle de yazar, Sotiriadis’in sayılarının abartılı da olsa yeğlenmiş olmasının nedeni olarak, özellikle Yunanistan kaynaklı kötü niyetli itirazların önünü kesmek şeklinde açıklıyor. Kitaptaki istatistiklere diğer kaynak olarak belirtilen Anagnostopulu’nun sayıları ise, Sotoiriadis’e göre oldukça düşük seviyelerde seyrediyor.(7)
Yeni Foça rıhtımı; batı sahil...
(Mayıs 2020)
Yeni Foça sahilinde iyi korunmuş evlerden biri daha...
(Aralık 2019)
Sahilde hemen sokağa açılan tipik Rum yapılarından biri daha...
(Aralık 2019)
“1912’de Foça
Kazasında Sotiriadis’e göre 22.314 kişilik toplam nüfus içinde 19.514 Hellen
vardı ve Hellenler, sakinlerin % 87,5’ni oluşturuyorlardı.
Anagnostopulu,
yukarıdaki sözü edilen demografik verileri kabul etmeyerek, Foça kazasında
yaklaşık olarak 10.000 kişinin yaşadığını belirtmektedir. Rumlar arasında Rumca
ve Türkçe konuşanlar vardı. Türkçe konuşanlar yerli sakinlerdi; Rumca
konuşanlar ise Midilli ve Sakız adaları gibi Ege adalarıyla İzmir’den
gelmişlerdi.
Yazar, sözü
edilen Rumlardan 4.376’sının Palaia Fokaia (Foça) kazasında, 3.559’unun ise Nea
Fokaia (Yeni Foça) kasabasında 844 Türk ile birlikte yaşadığını yazmaktadır.”(8)
İzmir Caddesi üzerinde eski bir dükkan; şimdi harap durumda...
(Mayıs 2020)
Yeni Foça ile Eski Foça arasında Agios Georgios (Aya Yorgi) Kilisesi
(Şubat 2016)
Kilisenin çalınan kitabesi
(Ocak 2011)
(Ocak 2011)
Kilisenin apsisi
(Ocak 2011)
Batı yönünden kilisenin içine doğru bakış; Aya Yorgi Kilisesi
(Ocak 2011)
Denize çıkar sokaklar; Yeni Foça'da akşama doğru...
(Aralık 2019)
(Aralık 2019)
İzmir Caddesi üzerinde Sakız tipi evlerden biri
(Ocak 2018)
Aynı eve kuzey yönünden bakış
(Kasım 2017)
Evin çevre yapılara göre konumu; İzmir Caddesi üzerinde...
(Kasım 2017)
Evin yüksek zeminli girişine ulaştıran 10 basamaklı orjinal merdiveni; demir kapı da öyle...
(Ocak 2018)
Yeni Foça'nın derinliklerinde daracık bir sokak daha...
(Kasım 2017)
Evler var; sıra sıra...
(Kasım 2017)
Yeni Foça; Bugün…
Son yıllarda yapılan sahil düzenlemesi ve bitmek üzere olan modern yat
limanı ile turizme göz kırpan Ege’nin bu sakin kıyı kasabası, nispeten korunmuş
durumdaki sivil mimari örnekleri ve hemen kasabanın kıyısından rahatlıkla temiz
bir denize girme olanağının varlığıyla öne çıkıyor. Kuzeyindeki rüzgârlı denizi
ile meşhur Çandarlı Körfezi’ne bakan
kasabanın Eski Foça’ya doğru uzanan
bir dizi davetkâr ve sakin koyu, yaz mevsiminde her ne kadar tatilcilerin
istilasına ve bıraktıkları pisliklerin zulmüne maruz kalsa da, yine de
benzersiz güzellikler sunuyor yolcusuna. Bitmeyen kıvrımlarla; denizin içine
doğru inen tortul kayalıkların suyla birleştiği hat üzerinde, her zaman denize
girmek için uygun mekânların varlığı birer armağan gibidir bu yolculukta.
Berrak bir havada Yeni Foça’nın burun
ucundan açıklara doğru baktığınızda, Çandarlı
Körfezi’ne uzanan Midili Adası’nın güneydoğu bölümünü seçebilmek mümkündür.
Belki de 19.yy.ın o eski komşularının torunları, şimdi karşı kıyılardan
atalarının anlattığı eski hikâyeleri hayal ederek Foça’nın gece ışıklarını anlamlandırmaktadırlar.
Yeni Foça'da deniz...
(Şubat 2020)
Yeni Foça plajı; mavi bayraklı...
(Mayıs 2020)
Yeni Foça limanında tekneler...
(Mayıs 2020)
Bugün Yeni Foça’nın içinde
Ceneviz döneminden hemen hemen hiçbir ize rastlanamaz. Bunun en önemli
nedenlerinden biri, Fatih Sultan Mehmet’in
1455’de Foça ve Çandarlı kıyılarını Cenevizlilerden ele geçirdiği dönemde; sadece Eski Foça ve Çandarlı kalelerini savunma amaçlı olarak koruması, bunun dışındaki
Yeni Foça ve Yeni Şakran’daki (Temaşalık
Mevkii) Çıfıt Kaleleri’ni bölgede
yeni kolonizasyon imkânlarına izin vermemek düşüncesiyle tamamen yıktırmış
olmasıdır. Bugün sadece Şaphane Dağı’nın
eteklerinde terk edilmiş şap ocaklarından biri bize o günleri anımsatmaktadır.
Restore edilmeden önce; Foça Belediye Şube binasının eski hali
(Kasım 2005)
Ön cephe; alınlıkta Yunan tapınaklarının esintisi var.
(Kasım 2005)
O yıllarda çatısı çökmüş haldeydi. İçinden bir görünüm...
(Kasım 2005)
Kasabanın içinde oldukça iyi durumda günümüze ulaşmış Rum evlerinde;
neredeyse bir kampanya şeklinde sürdürülen son yıllardaki restorasyon ve tamir
süreçleri, bu yapılara ve Yeni Foça’ya
değer katmış durumdadır. 19.yy.dan kalan bu yapıların içinde en önemlilerinden
biri, kasabanın çıkışına yakın konumda ve binaya giriş cephesindeki tapınak
alınlık mimarisi ile dikkat çeken eski okul binasıdır. Son derece harap
durumdaki bu değerli yapı, Foça Belediyesi
tarafından son yıllarda restore edilerek Yeni
Foça Belediye Şube Binası olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Balcı Hafız Sokak'taki konak
(Aralık 2019)
Evin kemerli giriş kapısı
(Aralık 2019)
Eve batıdan bakış
(Aralık 2019)
Evin ikinci katının balkonu; tabanı yok.
(Aralık 2019)
(Aralık 2019)
Bir diğer göz alıcı yapı da, denize doğru; hemen belediye binasının arkasındaki adalardan birinde ve bir sokak (Balcı Hafız Sokak) arasında yer alır. Yüksek tavanlı ve iki katlı dev yapının
altında bir de bodrum bulunmaktadır. Ön cephesindeki büyük kemerli kapının
görünümü oldukça etkileyicidir. Demir kapının üzerinde yer alan desen ve
figürler ise sanatkârane niteliktedir. Kapının iki kanadının üst bölümlerinde;
kanatları açık durumda iki kartal figürü, alttaki saç bölümde ise, iki adet İzmir
rozeti kabartması yer almaktadır. Evin giriş kapısının tam üstüne denk gelen
yerdeki ferforje süslemeli ve demir parmaklıklı balkonun tabanı çökmüş
durumdadır. Evin ikinci katının üzerindeki pencere alınlık detayları, balkona
açılan kapının iki yanındaki sütun hissini veren bölmeler, binaya benzersiz bir
görünüm katmaktadır. Belli ki zamanının zenginliği, binanın her metrekaresine
yansıtılmış durumdadır. Ancak çöken çatısı, ön cephesinde hissedilen binanın bölümleri
arasındaki ayrışmalar ve görünüşteki harap durumu can yakıcı düzeydedir. Hele
büyük zincirlerle bağlı, gösterişli giriş kapısının içine hapsolmuş hatıralar
için ise, diyecek hiçbir şey kalmamıştır.
Omuz omuza vermiş evler, daracık sokaklar
(Aralık 2019)
Denize paralel uzanan daracık sokaklar
(Aralık 2019)
(Aralık 2019)
Bir küçük meydandan sokaklara doğru...
(Aralık 2019)
Kapı lentolarında kalan tarih; 1875...
(Aralık 2019)
Bir diğeri; ne yazık ki o "haç"lar koruyamadı bu evleri...
(Aralık 2019)
Yeni Foça’nın kalbinde; Ege’deki Yunan adalarında bulunan köylerde sıkça
rastlayabileceğimiz; iki yanındaki taş evlerin sıra sıra dizildiği daracık
sokaklar, bu sokakların aniden açılıverdiği küçük meydanlar, belki de savunma
refleksiyle; taş evlerin bazen sahile paralel şekilde konumlanmış sokaklara bir
kalenin duvarlarını andıran şekilde sırt sırta vermiş halleri bize bir “ada”lı
ve denizci kültürünün ip uçlarını vermektedir sanki. Bugün Yeni Foça’nın derinliklerinde yürürken eskiden kalmış bu konfor
alanlarına rastlamak hala mümkündür.
Yeni Foça; arastadan denize doğru uzanan sokaklardan biri
(Mayıs 2020)
Küçücük meydanlara açılır daracık sokaklar
(Mayıs 2020)
Bir başka sokak
(Mayıs 2020)
Kasabanın çeperlerinde dahi varlığını hala korumakta olan birkaç kule
tipi ev ise, 19.yy.da Yeni Foça’da;
kırsaldaki korkunun izlerini ve savunma refleksini göstermesi açısından
ilginçtir. Bunların en güzel örneklerine Yeni
Foça ve Eski Foça arasındaki Sazlıca Koyu’na bakan bir mezra
görünümündeki küçük Rum köyünde(9)
ve Kartdere Vadisi’nde(10) hala rastlamak
mümkündür. Bilindiği üzere kule evler; alt katları tamamen sağır, üst katında
ise, küçük pencerelerle içeriye ışığı kabul eden ve özellikle 19.yy.da Aydın ve
çevresinde eşkıya baskınları sırasında olduğu gibi savunma açısından yüksek
işleve sahip yapılar olarak dikkat çekiyor. Bunların bugün dahi en güzel
örneklerini Aydın’ın bazı ilçelerinde (Arpaz,
Cihanoğlu, Donduran ve İnebolu
Kuleleri gibi) görmek mümkün… Ne yazık ki Foça kırsalında yer alan bu kule evler, son yıllarda zamanın ve
insanın tahribatına dayanamayarak yıkılıp yok oluyorlar.
Yeni Foça garajı yakınlarındaki benzersiz güzellikteki tipik Foça kulesi
(Kasım 2007)
Aynı kule evin doğu cephesinden görünümü
(Kasım 2007)
Ön cepheye bakış
(Kasım 2007)
Sazlıca koyundaki terk edilmiş Rum köyü
(Şubat 2016)
Sazlıca'da bir kule ev
(Şubat 2016)
Sazlıca'da taş ocakları
(Şubat 2016)
Sazlıca'da eski bir hatıra; Dağa Kaçtım Ekibi
(Şubat 2016)
(Şubat 2016)
Kolay işlenebilen ve Foça taşı olarak adlandırılan yerel malzeme kullanılarak inşa edilmiş Yeni Foça sahilindeki Rum evleri, genel olarak birbirine bitişik nizamda konumlanmışlar. Yeni Foça’nın Eski Foça yönündeki çıkışında; denize doğru alçalan tepelerin üzerinde ve Sazlıca Koyu yakınlarında; bu Foça taşının çıkarıldığı, şimdilerde terk edilmiş durumdaki taş ocaklarını görebilmek hala mümkün. Foça evlerinin önlerinde herhangi bir avlu v.b. mekân bulunmuyor. Evlerin bahçeleri çoğunlukla arkalarında ve yüksek avlu duvarlarının ardında yer alıyor. Doğrudan sokağa açılan evlerin kapılarına genellikle 5-10 civarında basamakla çıkılan merdivenler aracılığı ile ulaşılıyor. Evlerin özellikle üst katlarında ahşap malzeme ağırlıklı olarak kullanılmış. Sokağa ya da denize bakan ön cephelerinde genellikle cumbalı balkonlar mevcut. Bu da yaşam konforunu artıran bir faktör olarak dikkat çekiyor.
İzmir Caddesi; 19.yy.dan kalma Rum evleri, dizi dizi...
(Mayıs 2020)
Karagöz Caddesi üzerinde yeni restore edilmiş bir başka Rum evi
(Mayıs 2020)
Sazlıca'da Vaftizci Yahya Kilisesi; uzun zamandır bir ahır olarak kullanılıyor.
(Şubat 2016)
Kilisenin doğuya bakan duvarı; üç nişten ortadaki apsis görevi görüyor olmalıydı.
(Şubat 2016)
Vaftizci Yahya Kilisesi'nin içi; ahşap çatı hala sağlam...
(Şubat 2016)
Yeni Foça’da Rumlardan kalan yegâne dini yapı, harap da olsa bir
mezarlık şapeli; Maşatlık Kilisesi
olarak biliniyor yörede. Yeni Foça’dan
Eski Foça’ya giden asfalt yol
üzerinde bulunan şapel, 19.yy.da bu bölgedeki bir Rum mezarlığın içinde yer
almaktaydı. Şu anda son derece harap vaziyetteki kilisenin çatı örtüsü ve giriş
kapısının bulunduğu arka duvarı tamamen, kuzey-güney duvarları ise kısmen
yıkılmış durumda. Apsisin bulunduğu doğu duvarı, dikdörtgen formlu kilisenin
dışına taşarak yarım yuvarlak formlu bir yapıda inşa edilmiş. Ancak, doğu
duvarı da üst bölümlerden birkaç sıra örgüsünü kaybetmiş durumda.
Maşatlık Kilisesi; Yeni Foça
(Şubat 2016)
Maşatlık Kilisesi; batıdan bakış
(Şubat 2016)
(Şubat 2016)
Belki eski Rum mezarlığından kalan bir mezar taşının bir parçası...
(Aralık 2012)
Tek nefli kilisenin apsis duvarında biri büyük olmak üzere üç niş var;
bunlardan büyük olanı ana apsis işlevi görüyor. Ana apsisin üzerinde dört
yapraklı yonca formunda bir yuvarlak küçük pencere daha var. Kuzey ve güney
duvarlarında ise ikişer pencere yer alıyor. Kilisenin güneydoğu yönündeki
çukurda yer alan insan kemikleri, bu bölgede mezarlık olduğu fikrini
kuvvetlendiriyor. Bir başka yaklaşım ise bu tonozlu çukurun bir ispitalya
(kemik deposu) olabileceği doğrultusundadır.
Yeni Foça Arastası
(Kasım 2017)
Tarihi arastanın girişinde Rumlardan kalma üçgen formatlı bir yapı
(Kasım 2017)
Aynı yapının yandan görünüşü
(Kasım 2017)
Yeni Foça’da Osmanlı mirası
Fatih Sultan Mehmet’in 15.yy.ın ortalarında Batı Anadolu’nun bu kıyı kasabalarını fethi
sonrasında, bu kuşaktaki Ceneviz kolonilerinin egemenliğinin sonuna gelindi. O
günlerden başlayarak günümüze dek ulaşabilmiş eserlerden bazılarını burada
anmakta yarar var; bunların başında Yeni
Foça’nın iki taş camisi geliyor. Birincisi Yeni Foça’nın tarihi arastasının kuzey-doğu girişinde sayılabilecek
Yeni Cami… Fatih döneminde yaptırılan
cami, 1957’de yeniden yapılmış. Dikdörtgen planlı caminin içinde yeni dönem
İznik çinileriyle bezenmiş mihrabı dikkat çekici... Caminin geniş avlusunda bir
de şadırvan bulunuyor. Ayrıca avlu duvarının dışında bir çeşme mevcut.
Yeni Cami
(Mart 2018)
Yeni Cami; arkadan görünüşü
(Mart 2018)
Yeni Cami; yapım tarihi 1957...
(Kasım 2017)
Diğer cami ise denize daha yakın konumda; çarşıya giden yol üzerinde
bulunan Fatih Sultan Mehmet Valide Camii…
Bu caminin Cenevizliler döneminde kalma eski bir kilisenin üzerine fetih
sonrası Fatih döneminde ve 15.yy.da
inşa edildiği söyleniyor. Kesme taştan yapılmış caminin avlu duvarının dışında,
üzerinde kitabesi olan bir çeşme bulunuyor. Çeşmenin iki yanında 2 hayat ağacı
ve iki lotus çiçeği desenleri, üst bölümünde ise; bir istiridye kabuğu ve
ortasında bir rozet kabartması yer alıyor.
Fatih Sultan Mehmet Valide Camii
(Kasım 2017)
Cami avlusunun hemen dışındaki çeşme
(Kasım 2017)
Yeni Cami civarı; kızılçamlarla kaplı bir sokak
(Ocak 2018)
Her iki camiyi bir birine bağlayan denize paralel sokaklardan birinde,
eski ve yıkık halde bir Osmanlı hamamı mevcut. Moloz taştan örülmüş, üstü
sıvalı ve tavandaki dört ışıklık penceresi halen izlenebilen yıkık durumdaki
hamamın sadece tek kubbesinin bir kısmı günümüze ulaşabilmiş durumda. Bir diğer
hamam da; yakın konumda ve Girne Caddesi
üzerinde bulunuyor. Günümüzde yanındaki binalarla bütünleşmiş konumdaki hamamın,
dışarıdan bakıldığında durumunu anlamak pek mümkün değil. En dikkat çekici
kısmı, batı yönünden erişilebilen bir tonoz-kemerli geçişi ve halen varlığını
koruyan yıkık da olsa kubbesi… Yapı anlaşıldığı kadarıyla; içinde yer alan
büyük bir dut ağacı ile yandaki binaların ortak egemenliğine terk edilmiş
durumda.
Eski hamamlardan biri; şimdiki işlevi çamaşırlık...
(Kasım 2017)
(Kasım 2017)
Hamam ve bulunduğu sokağa göre konumu
(Kasım 2017)
Hamamın köşesinde yer aldığı diğer sokak
(Kasım 2017)
Girne Caddesi üzerinde bulunan Osmanlı dönemi hamamlarından diğeri
(Mayıs 2020)
Hamamın batı yönünde yer alan tonoz kemerli bir geçiş
(Mayıs 2020)
Yeni Cami avlusunda mor salkımlar
(Mart 2018)
Denizden tarihi arastaya doğru girildiğinde; Taş Kahve’yi geçtikten sonra, Yeni Cami yakınlarında ve bir üç yol ağzında Çarşı Çeşmesi olarak da bilinen; gösterişli bir başka Osmanlı çeşmesi daha mevcut. Yarım yuvarlak kemerli bir niş şeklinde düzenlenmiş aynaya sahip çeşme, kesme taştan inşa edilmiş. Onarım görmüş çeşmenin suyunun lezzetli olduğuna dair bilgiler, çeşmenin kitabesinde de yer almakta…
Çarşı Çeşmesi; 17.yy.dan kalma...
(Kasım 2017)
Çeşmenin kitabesi
(Kasım 2017)
“Güya bu çeşme bir şifadır rah-ı
hakka tişne eyler çü çeşmesi
Lulesi anın dihendir su dolu dil
döker her kim olsa ruberu
Önüne kimgelse dir tarih içün ma
Hüseyniyle Hasan aşkına”
Sene 1059 / 1649(11)
Yeni Foça’da bir Cumhuriyet
Hatırası; Kurtuluş Abidesi
1.Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı Devleti’ne dayatılan Mondros Mütarekesi ile Anadolu
toprakları, savaşın galipleri ve onların maşaları arasında bölüşülmeye
başlandı. 15 Mayıs 1919 günü Yunan işgal kuvvetlerinin Körfez’deki İngiliz,
Fransız ve Amerikan zırhlılarının gözetiminde İzmir’i işgal etmesi ile aşağı
yukarı zamandaş bir şekilde Foça da aynı kadere doğru sürüklendi.
Yeni Foça sahili
(Mayıs 2020)
Bu hazin manzarayı Foçalı Araştırmacı-Yazar Cevat Yıldırım’ın zamanın arşiv belgelerinden derleyerek okura
sunduğu satırlarından aktaralım:
“Foça
Tabyalarında (Söğütçük köyü) 14 Mayıs günü Fransız askeri göründü. Galipler
geceden gelmişti. Henüz dört gün geçmeden torpido eşliğinde bir Yunan nakliye
gemisi Foça sularına girdi. Önceden konuşulmuştu. Buradaki toplar ve tabyalar,
Fransızlar tarafından Yunan birliğine teslim edildi. Şair “ağla vatan” dese de
artık Türk’ün kanadı kolu kırıktı. Onu harekete geçirecek gönül ve ruh
âleminden çok uzaktılar. Arkalarında müttefiklerin gücünü hisseden Yunan askeri
birliği ise 18 Mayıs’ta Foça tabyalarına kolay yoldan girdi.
İzmir
gazeteleri, o günün haberini alamadılar. Ahali korkudan ne yapacağını şaşırdı.
Tire, Kula ve Eski Foça kazalarının Vilayet ile haberleşmelerinin kesildiği
bildirildi. Halkın bir kısmı Menemen yönüne doğru yaya, at ve eşekle
ilerlemekteydi. Amaç düşmandan uzakta Dumanlı Dağı civarındaki köylere
sığınmaktı. Türk ve Müslüman ahalinin bazıları kasabayı terk ettiğinden
geceleri karanlıklar artmıştı. Kandillerin yağını kim dolduracaktı? Foça’dan
ayrılanlardan bazıları daha ırak memleketlere mi gidecekti? İnsanlar bir çare
arayışı içindeydi. Yollarda yürüyemeyecek birkaç yaşlı Müslüman kadın
ağlamaklıydı, bazen sessiz, bazen de boğulurcasına… Beyaz örtüleriyle kimisi
Mushaf okurken bilinen âlemin ötesinden gelmiş meleklerini andırır bir huşu
içindeydiler.
Hafta
tamamlanmadan kasaba karakoluna Yunan askeri gelip yerleşti. Türk jandarması
neredeydi? Önceden terk mi etti, terhis mi vardı, bir çatışma mı oldu? Bu
konuda hiç kimse bir şey söylemedi. Kasabanın orta yerindeki geniş taş
binaların biri Yunan neferlerine kışla vazifesi görmekteydi. Takvimler 1919
Mayıs ayının 23’ünü gösteriyordu.”(12)
Yeni Foça kumsalları
(Mayıs 2020)
Foça’daki bu hüzünlü zamanlar, Yunan işgalinin son bulacağı 11 Eylül 1922 tarihine dek devam etti. Foça’da oturan Rumlar, 6 Eylül’den itibaren cephenin bozulduğunu duymuşlardı. Rumların çoğu, Türk kuvvetleri kasabaya girmeden, deniz yoluyla kasabayı Midilli yönünde terk ettiler.
Yeni Foça'da mor salkımlar
(Mart 2018)
Henüz Foça’da bulunan beş altı
kişilik Yunan Jandarması 9 Eylül 1922
günü buharlı küçük bir tekneyle denize açıldı. Jandarmanın ayrılışından sonra
yerli Rum halkında bir panik yaşandı. Tekne bulanlar önceden Midilli’ye varmıştı. Deniz aracı
bulamayanlar ne durumdaydı? Foça’da
kalan Rumlar, çok tasalıydı. Bir kısmı Türk komşularına sığınmıştı.
İzmir Caddesi; Yeni Foça
(Ocak 2018)
İzmir’in Kurtuluşu sonrasında Bergama’ya giden 2. Süvari Tümeni’nden ayrılan on beş er
ve bir subaydan meydana gelen Türk Süvari Birliği, Teğmen Ömer Bey komutasında 11
Eylül 1922 günü kuşluk vakti Foça’ya
girdi. Foça’nın yerlilerinden Muammer Kaptan, bu sıralar eline
tutuşturulan Osmanlı Sancağı’nı göndere çekti. Bu Kurtuluş’un işaretiydi. Gerenköy, Söğütçük ve bugünkü Hacılar Koyu’nda bulunan Rum köyü Vari’den gelen Rumlar ise, panik halinde
limana yığılmıştı. Papazların ellerinde ikonalar, cemaatin önünde saf
tutmuşlardı.(13)
Sazlıca'da badem ağaçları
(Şubat 2016)
Sazlıca'da bir eski kuyu
(Şubat 2016)
1924 yılında iki ülke arasında imzalanan Nüfus Mübadelesi ile her iki halkın yaşadığı bitmek bilmeyen acılara bir anlamda nokta konuldu. Ancak din temelinde gerçekleştirilen bu nüfus değişiminin iki tarafta da yarattığı büyük ayrılıkların hüznü hiç azalmadı. Daha sonraki zamanlarda yaşanan 6-7 Eylül olayları, Batı Trakya’da, Rodos’ta ve İstanköy’de kalan; Nüfus Mübadelesi kapsamı dışındaki Türk azınlığın uğradığı haksızlıklar ve eziyetler hep eski yaraları kaşıdı. Her iki yakada hüznü, hasreti bazen de nefreti işleyen onlarca roman ve hikâye yazıldı cilt cilt. Herkes kendince yorumladı çektiği acıları ve hüznü. Sonunda geldik bugüne…
Şimdi o günleri hatırlatan bir Kurtuluş
Abidesi var; Yeni Foça’da denize
bakan bir parkın ortasında. Göğe doğru yükselen bir süngü gibi yontulmuş
mermerin ön yüzünde şöyle yazıyor:
“Yurt Savaşlarında Can Verenleri Saygıyla Analım-1935”
Yeni Foça Kurtuluş Abidesi
(Mayıs 2020)
Yeni Foça Kurtuluş Abidesi; tarih: 1935...
(Mayıs 2020)
Birçok Ege kasabasında ya da köylerin girişlerinde rastladığımız bir manzaradır bu. İşgalin ve zulmün acısını çekenlerin haykırışıdır bu abideler. Üzerlerine kazınmış tarihlerden anlaşıldığına göre; 1930’lu yıllarda, neredeyse bir kampanya şeklinde; bütün Batı Anadolu’daki işgali yaşayan köylere ve kasabalara bu anıtlar dikilmiş olmalıdır.
Özgürlüğün değerini bilenlere, bu yurt için savaşmayı göze alıp can
verenlere selam olsun.
Dipnotlar:
(1) Mikhael Doukas, Tarih; Anadolu ve Rumeli, 1326-1462; Çeviren: Bilge Umar; Arkeoloji ve Sanat Yayınları; İstanbul-2008; sayfa: 143
(2)
Mikhael Doukas; a.g.e.; sayfa:144
(3)
Mikhael Doukas; a.g.e.; sayfa:145
(4)
Ord. Prof. İsmail Hakkı
Uzunçarşılı; Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu; 1.Cilt, 7.Baskı; sayfa:
74-75
(5) Cevat Yıldırım; FOÇA: Su, Deniz, Gediz; Efe Ofset; Ödemiş-İzmir;
1.Baskı, Nisan 2007; sayfa:56
(6) Dr. Georgios Nakracas; Anadolu ve Rum Göçmenlerin Kökeni, Yunancadan çeviren: İbram
Onsunoğlu, Belge Yayınları, 1.Baskı-Şubat 2003; sayfa:68
(7) Dr. Georgios Nakracas; a.g.e. sayfa: 71
(8) Dr. Georgios Nakracas; a.g.e. sayfa: 94
(9) Sazlıca koyundaki kule evler için bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2016/02/foca-kirsalinda-rum-kiliseleri.html
(10) Kartdere Vadisi’ndeki kule evler için bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2018/01/foca-kartdere-vadisinden-sazlica.html
(11)Çarşı Çeşmesi’nin kitabesinin tercümesi, çeşme üzerinde yer alan çerçeveli tanıtım
levhasından alınmıştır.
(12) Cevat Yıldırım; a.g.e.; sayfa: 286-287
(13) Cevat Yıldırım; a.g.e.; sayfa: 299
(14) Fotoğraflar, belirtilenler
dışında gezi sırasında İ. Fidanoğlu
tarafından çekilmiştir.
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC
Güzel kapsamlı bir çalışma yapmışsınız.
YanıtlaSilEyvallah; sağolasın...İF
YanıtlaSilEmeğinize sağlık. Ege rüzgârları estirdiniz. Keyifle okudum.
YanıtlaSilİlginize teşekürler... Devamlılığı dileğiyle...İF
Silbalcı hafız sokağındaki binanın rum hastanesi olarak biliyorum.fatih camisinin çeşmenin ön yüzünü çekmişsiniz arka yüzünde yazılar var.avlu da lahit var.hamam osmanlı değil selçuklu yapısı.yel değirmenleri yenifoça nın logosu daha çok eklenecekler var emeğinize sağlık.
YanıtlaSilİlginize teşekkürler... Selçuklu hamamı olarak belirttiğiniz hamam hangisidir ve bu bilgiyi hangi kaynağa dayandırıyorsunuz? Referanslarınızı belirtirseniz bilgilenmiş oluruz. Yoksa bu yazılanların sizin de hak vereceğiniz üzere herhangibir kıymeti harbiyesi kalmaz. Geri bildiriminiz için teşekkürler. İF
Sil