15 Mart 2018(1)
İbrahim Fidanoğlu
Giriş
Bu hafta değerli
öğretmenimiz Arkeolog Şükrü Tül’ün
aramızdan ayrılışının üçüncü seneyi devriyesi. 13 Mart 2015’de her şeyi ardında bırakarak bilgi yüklü, irfan yüklü
o dev gibi adam aramızdan uçup gitti sonsuzluğa. Birlikte yaptığımız her gezi
rotasını bizim için unutulmaz kıldı Şükrü Hoca. O öyle kendine özgü; eskilerin
nevi şahsına münhasır dediği türden bir insandı ki; arkada bıraktığı izler
ondan uzaklaştıkça daha bir keskinleşiyor, belirginleşiyor ve Şükrü Tül’ün çileler, belki de kavgalarla
geçen o hayatını bizim daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor. O kısacık hayatında
kendince inandığı doğrular çerçevesinde üretti, yaşadı ve mücadele etti;
ardında da onu sevenlerine ve anlayanlarına bir kucak dolusu kitap, sevgi ve
aydınlık umutlar bıraktı. İyi ki onu tanıdık ve iyi ki yıllarca onunla şehirde
ve dağlarda gezdik. Ne mutlu bize… Bu haftaki yazımızı onunla 2005 yılında Buca’da yaptığımız bir geziye ayırdık.
Bu yazıda yer alan bilgilerin çoğu, o gün Şükrü Tül’ün bize anlattıklarına
dairdir.
Şükrü Tül, 8 Ocak 2011 günü İzmir Kaleleri gezisinde Yamanlar Dağı'nda Sancakkale'de...
Buca'dan İzmir Körfezi'ne bakış; 19.yy.
(Kaynak: internet ortamı)
Suyollarının kesiştiği
yer; İzmir’in yükseklerinde Buca’da…
Buca, tarih boyunca hem Nif Dağı’nın
eteklerindeki Karapınar’dan şehre
taşınan suyollarının kesiştiği ve hem de kendi iç bölgesinde yer alan sulak
alanların varlığı ile öne çıkmış bir coğrafyada yer alıyor. Bir tarafta; belki
de şehre su sağlayan kaynakları işaret eden Kaynaklar
köyü ile Altındağ – Işıkkent
istikametinde giderek yükselen ve Tıngırtepe’den
sonra Belediye’nin yaptırdığı Evka toplu konut alanını aşarak birden dik bir
şekilde Altındağ’a doğru alçalan topografya
arasında kalan Buca yaygın olarak kireç taşı ve marn çökelti alanlarından oluşuyor.
Kaynaklar sırtlarından Kaynaklar köyüne ve Buca'ya doğru bakış
(Nisan-2011)
Kaynaklar sırtlarında Karapınar'a doğru Porta geçişi
(Nisan-2011)
"Garabunar"ın suları Arap Deresi'nden Kaynaklar'a doğru akar.
(Nisan-2011)
Kaynaklar ve Buca arasında güneye doğru uzanan otoyol, Romalılar döneminde şehrin su ihtiyacını karşılamak için Nif Dağı’nın eteklerinden getirilen suyu taşımak amacıyla yapılan kemerlerle aşılıyordu. (9 Eylül Üniversitesi Tınaztepe Kampusü’nün kuzeyinde yer alan ve Kemerçay adıyla anılan vadinin varlığı) Antik dönemde, bu vadinin ve Nif Dağı’nın güvenliğini sağlamak amacıyla iki kale vardı. Bu kalelerin önemi Pers işgaline ve Büyük İskender dönemine kadar sürdü. İskender’in İzmir’i bugünkü Kadifekale’deki Pagos tepesinde yeniden kurdurması ile Nif Dağı’ndan gelen su, şehir için daha önemli bir hale geldi. Kemer ve sifon sistemleri ile Kadifekale’ye kadar taşınan su, buradan tüm kente veriliyordu. Bir başka kaynak ise, Karabağlar istikametinden gelen kimilerinin Melez (Bu Melez, Halkapınar Gölü'nden doğup gelen Meles değildir), kimilerinin Kızılçullu deresi ya da Yeşildere ismini verdiği çay idi. Bu sistemin günümüze ulaşan en bariz örnekleri Kızılçullu Su Kemerleri’ne ait kalıntılardır.
Eski bir İzmir kartpostalından; Romalılardan kalma Kızılçullu su kemerleri
(Kaynak: internet ortamı)
Kızılçullu su kemerleri; 1920'ler...
(Kaynak: internet ortamı)
Buca'da bir su dağıtım noktası; Dokuzçeşmeler'de bir su terazisi...
(Mart-2009)
Yeşildere Vadisi'nde yer alan Aziz İlyas Manastırı
(Kaynak: internet ortamı)
Bugün Yeşildere geçişinde yol kıyısında ve tel örgülerin arkasında bulunan; Cumhuriyet döneminde bir süre askeri hapishane olarak da kullanılmış olan Aziz İlyas Manastırı'nın bugünkü hali
(Şubat-2011)
Yeşildere’den Karabağlar’a doğru ilerleyen vadiyi (Aya Anna Vadisi) takiben ilerlerken, Buca’ya doğru saptığımızda, Kızılçullu Su Kemerleri’ne ulaşırız. Kemerler, bugün NATO tesislerinin yer aldığı arazinin hemen altında Melez ya da Yeşildere'nin üzerinde yer alıyor. Kızılçullu Su Kemerleri; Roma dönemi su yapıları olup, yapım tarihi İmparator Avgustus dönemine kadar uzanıyor. Kemerler, üzerinde yüzyıllar boyunca taşınan suyun içindeki kalkerin çökelmesi ile oluşan köfeki kayaların bulunduğu bölgeler, Roma döneminden kalan izlerdir. Oval kemerler; Roma, sivri kemerler ise Osmanlı döneminden kalmadır. Yüzyıllar boyunca şehre su getirmek için kullanılan kemerler, tarih boyunca defalarca onarılmıştır. Osmanlı dönemi onarımları Girit’in fethedildiği döneme denk düşen bir onarım da Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa zamanında yaptırılmış ve sadrazama atfen bir süre kemer sistemi ile şehre taşınan bu su Vezir Suyu olarak anılmıştır.
Buca'da üzüm bağları; arkadaki tepede Forbes Köşkü seçiliyor. 1910 yılları...
(Kaynak: internet ortamı)
Roma çağında Buca’nın tepeleri üstünde küçük villalar
ya da çiftlik evlerinin bulunduğu, bugün Forbes
Köşkü civarında yapılan kazılarda elde edilen sikke ve terra sigillatalar sayesinde anlaşılmaktadır. Arkeolojik bulgu
olarak; Buca’nın kuzeyinde, arkadaki Pınarbaşı – Bornova ovasına bakan
yüzdeki bir mağaradan Kybele kabartması
bulunmuş ve yerinden sökülerek British
Museum’a götürülmüştür. (Kaynak: Arkeolog
Şükrü TÜL; 30 Ocak 2005)
Cumhuriyet döneminden bir eski Buca fotoğrafı; arkada Tıngırtepe...
(Kaynak: internet ortamı)
Buca'nın arka dünyası; Nif'e doğru...
(Nisan-2011)
Antik dönemde de Buca arazisi bağlık bahçelik bir yer
olarak biliniyordu. (Lembos Manastırı
kayıtları, Pınarbaşı üzerindeki
kayalık) Helene Arweiller, Roma
döneminde İzmir’in bu güney bölgesine Psithyra
dendiğini belirtmektedir. Roma döneminde bir çiftlik sahibinin isminden
hareketle bu yörede çıkan yeşil renkli kalkerlere Theodoteion adı verildiği bilinmektedir. Şimdi Buca ile Karabağlar –
Sevdiköy hattı arasında izleyebileceğimiz bu yeşil tabakalar bize o döneme
ait izler sunmaktadır. (Oto Sanayi Sitesi)
Buca ismi, bir rivayete göre; yine Lembos Manastırı kayıtlarında geçen Rouze (kırmızı, kızıl topraklar)
isminden gelmektedir. Buca’da bu tür
kırmızı toprak oluşumlarına rastlanmaktadır.
19.yy.da Buca;
Levantenlerin Sayfiyesi
Buca, tarih boyunca 20 yy.a kadar hep bağlar ve bahçeler
diyarı, yeşilin ve sulak alanların egemen olduğu bir bölge olarak
bilinmektedir. 18 ve 19.yy.da bu özelliği, İzmir’in ekonomik yaşamına damgasını
vuran Levanten ailelerin yaşadığı, malikâneler ve köşklerle bezenmiş
çiftliklerin yer aldığı bir yerleşim yeri haline gelmiştir. 19 yy.da Rum, Türk
mahalleleri ve Levanten malikâneleri, Buca’nın
toplumsal hayatına damgasını vurmuştur.
19.yy.da özellikle meyankökü ticaretini elinde bulunduran Forbes ailesinin malikanesi; Forbes Köşkü; eski bir İzmir kartpostalından...
(Kaynak: internet ortamı)
Osmanlı döneminde Buca’nın ilk yerleşim çekirdeğini Rumlar
oluşturmuş. Yöredeki bağların varlığı, Rumların bu alanda sosyolojik olarak
tutunmalarına yardımcı olmuş. İzmir’de ticaretle uğraşan İngiliz, Fransız,
İtalyan ve Hollandalı aileler, Buca’nın
sayfiye görünümüne sahip atmosferine vurularak yöreye büyük ölçekli köşkler
yaptırmışlar. 1805 yılında Vaftizci Yahya
Kilisesi’nin yaptırılması, burada Katolik nüfusun artışına neden olmuş;
daha sonraki yıllarda (1838’den itibaren) Protestan topluluklar da Buca’ya yerleşmeye başlamışlar. 1865’de
aralarında topladıkları paralarla Protestan cemaat, Buca’ya Azizler Kilisesi
diye bilinen Protestan St. Mary Kilisesi’ni
yaptırmışlar. Ayrıca 1884 yılında İtalyan
Kapucinler tarafından; şimdi Kız
Yetiştirme Yurdu olarak kullanılan bir manastır kurulmuş. Bu manastırın
ismi Kapucinler Manastırı olarak
biliniyor.
Buca'da Vaftizci Yahya Kilisesi ya da DOM Kilisesi
(Kaynak: www.levantineheritage.com/house36.htm)
Vaftizci Yahya Kilisesi'nin içi
(Kaynak: www.levantineheritage.com/house36.htm)
İtalyanların 1884'de kurduğu Kapucinler Manastırı; şimdi Kız Yetiştirme Yurdu...
(kaynak: http://www.levantineheritage.com/house9.htm)
Kapucinler Manastırı
(kaynak: http://www.levantineheritage.com/house9.htm)
Daha yakın zamana ait bir fotoğraf; Kapucinler Manastırı
(http://www.levantineheritage.com/house9.htm)
Rumların Ortodoks
kiliseleri yukarı mahallede Atadan Caddesi’nin (ya da Uğur Mumcu Caddesi) üst tarafında yer alan;
şimdiki Dumlupınar mahallesinde
bulunmaktaydı. Bu kiliseler; Timios Prodromos
ile Agios İoannis ve Evangelistria kiliseleridir. O günlerden
bu güne kalan tek iz; sadece Evangelistria
kilisesinin bulunduğu yere yapılan caminin avlu kapısıdır.
Yukarı Mahalle'deki Evangelistria Kilisesi
(Şubat-2011)
Şükrü Hoca anlatıyor; Evangelistria Kilisesi'nin önündeyiz.
(Şubat-2011)
Müjdeci (Prodromos) Yahya Rum Ortodoks Kilisesi'nin o günden kalan yegane unsuru; avlu kapısı; şimdi yerinde Muradiye Camisi var. Yanık Kahveler'e doğru...
(Ocak-2005)
Müjdeci Yahya Kilisesi'nin avlusunun diğer kapısı; orijinal...
(Şubat-2011)
Müjdeci Yahya Kilisesi'nin avlusundan bir başka görünüm
(Şubat-2011)
Muradiye Camisi'nin avlusunda rastladığımız bir su dağıtıcısı
(Şubat-2011)
Türklerin Buca’da ilk yerleştikleri mahalleler ise, Tıngırtepe ve Dokuzçeşmeler civarıdır. Tıngırtepe’de 19.yy.da büyük bir havuz bulunmaktaydı. Kaynaklar’dan şehre taşınan su, bu havuza gelmekte; buradan bir kısmı Buca’ya verilmekteydi. Bu dağıtım sistemi içinde yer alan su terazilerinden ikisi Dokuzçeşmeler’de bugün de birer kule görünümünde varlığını korumaktadır. Bunlardan kırmızı tuğla ile örülmüş birisi Dokuzçeşmeler’de tam kavşakta, diğeri ise biraz ilerde bahçe içinde ve daha kötü durumda yer almaktadır.
Dokuzçeşmeler'de 19.yy.dan kalma bir su terazisi
(Mart-2009)
19.yy.da Buca'ya uzanan tren yolu ve Buca İstasyonu
(Kaynak:www.levantineheritage.com/station.htm)
Rees ailesinin Pasaport'ta halen varlığını koruyan ofis binaları
(Kaynak:www.levantineheritage.com)
Rees ailesinin de içinde bulunduğu birçok Levanten ailesinin iş yerlerinin bulunduğu İzmir Rıhtımı
(Kaynak: internet ortamı)
Pasaport; İzmir iş hayatının kalbinin attığı yer; 19.yy.
(Kaynak: internet ortamı)
Sultan Abdülaziz’in Mısır yolculuğu dönüşünde 24
Nisan 1863’de Buca’ya gelişi
nedeniyle açılan ve Yunan işgali sırasında ıslah edilen Komnenos Bulvarı’nın (daha sonra bu yolu onartan Ispartalı Ermenilerden Ispartalıyan ailesine atfen Ispartalı Caddesi, şimdi Atadan Caddesi) iki yanında uzanan ve
Buca tren istasyonuna yakın bir pozisyonda konumlandırılmış Levanten
köşklerinde yaşayan Buca’nın zengin
sakinleri, demiryolu hattı ile akşamları Alsancak’ta,
Pasaport’ta yer alan işyerlerinden
kısa bir süre içinde evlerine ulaşabiliyorlardı. Ayrıca şehrin tempolu
yaşamından uzaklaşarak bu sayfiye banliyösünde yaşam kalitesini de yükseltmişlerdi.
Demiryolu sayesinde mesafe o kadar kısalmıştı ki; öğleden sonra siestaya gelenleri bile vardı içlerinde.
Buca Hipodromu; 1930'lu yıllar
(Kaynak: internet ortamı)
Eski bir İzmir kartpostalından; Buca hipodromu önünde limonata satıcıları ve kebapçılar
(Kaynak: internet ortamı)
Forbes, Whittall, Rees, Giraud, Balladur, Baltazzi, Farkoh, Borghese,
Aliberti, Maltass, Sponza, Missir aileleri Buca’nın 19.yy. Levanten yaşamına
damgasını vuran en önemli isimlerdi. Levanten aileleri, Buca’daki sosyal yaşamlarında birbirleriyle akrabalık ilişkileri
kurdular. Çiftliklerinde at yetiştiriciliği ile uğraştılar. At yarışları,
özellikle Forbes ve Rees ailelerinin özel bir ilgi alanı
idi. Bu amaçla Padişah’ın da desteğini alarak bugünkü Şirinyer’de (o zaman Paradiso;
daha sonra Kızılçullu) bir hipodrom
yaptırdılar. Buralarda at yarışları düzenlediler. Buca’nın at yarışları geleneği o yıllarda tesis edildi. 1849
yılında İzmir’i ziyaret eden Sultan
Abdülmecit’in şerefine at yarışları düzenlenmişti. İzmirli Levanten tüccar Whittall’ın çabalarıyla gerçekleştirilen
yarışları izleyen Sultan Abdülmecit, koşuları çok beğenmiş. Bu günün şerefine
İzmir’deki atçılık camiası, Sultan için İstanbul’a biri İngiliz, diğeri Arap
olmak üzere iki tay göndermişler.
Baltazzi Köşkü; yakın zamanlar...
(Kaynak: Buca Belediyesi Web Sitesi)
Vaftizci Yahya Kilisesi'nin arkaları; Dutlu Sokak civarı; eski bir köşkün bahçesindeyiz.
(Ocak-2005)
Köşkün kendisi
(Ocak-2005)
Köşkün harap olmuş merdivenleri
(Ocak-2005)
Aynı köşkün tavan korniş süslemeleri
(Ocak-2005)
Buca Azizler Kilisesi
(Ocak-2005)
Bugün bu Levanten
ailelerinin birçok mensubu Azizler
Kilisesi’nin bahçesindeki mezarlıkta yatmaktadır. Buca Azizler Kilisesi;
Levanten nüfus, Buca’yı terk ettikten sonra uzun yıllar Belediye’nin kontrolünde
kalmış, daha sonraları yapılan tamiratla kültür merkezi hüviyetine sokulmuş, en
son olarak İzmir’de yakın geçmişte giderek artan misyoner faaliyetlerinin de
etkisi ile oluşan Türk Protestan cemaatinin talebi ve mülki makamların izni ile
Protestan cemaatinin ibadetine teslim edilmiş.
Buca Protestan Azizler Kilisesi
(Ocak-2005)
Kilisenin orgu
(Ocak-2005)
Kilisede yer alan ve Padişah Abdülaziz'in kilisenin kuruluşuna dair yayınladığı fermanın Türkçe metni
(Ocak-2005)
Kilisenin bahçesindeki Levanten mezarlığı
(Kaynak: www.ebruliturizm.com.tr/buca-album158.html)
İzmir-Aydın Demiryolu Şirketi'nin genel müdürü olan İngiliz Edward Purser'in kilise bahçesindeki mezarı
(Ocak-2005)
Edward Purser'in karısı Sofia'nın mezarı
(Ocak-2005)
Rees aile üyelerine ait bir mezar taşı
(Ocak-2005)
John Langdon Rees'in mezar taşı
(Ocak-2005)
William George Maltass'a ait mezar taşı; hepsi taş işçiliğinin birer nadide örneği
(Ocak-2005)
Mezar taşının yazıtı
(Ocak-2005)
Mezarlıkta; Buca’nın Levanten döneminden kalma Forbes (George King Forbes; 1838 – 1884), Whittall, Rees (Thomas Langdon Rees; 1860-1891), Borghese, Sponza, Giraud, De Jong gibi tanınmış ailelerinin mensuplarının mezarları yanında İzmir’in diğer Hıristiyan mezarlıklarında göze çarpan Birinci Dünya Savaşı’nda ölen İngiliz askerlerine ait mezar taşları da bulunmaktaydı. Mezarların birçoğu, zamanın zengin Levanten aileleri tarafından mermerden birer sanat eseri duyarlılığı ile yaptırılırken, bazılarının üstüne Mısır’dan getirtilen granit mermerler konulmuştu. İlginç mezarlardan birisi de; Dublinli Edward Purser’in mezarıydı. Bu kişi 16.12.1821 ile 26.10.1906 tarihleri arasında yaşamış, İngilizlerin Osmanlı Aydın Demiryolu Şirketi’nin Genel Müdür ve Başmühendisi idi. Yaşamı İzmir’de sonlanmış ve burada ebediyete intikal etmişti. Sakızlı ikinci eşi de yanında gömülü imiş, ancak biz ziyaretimiz esnasında mezar taşına rastlayamadık. Aynı zamanda arkeolojiye de düşkün birsi olan Mr. Purser; demiryolu inşaatı sırasında özellikle Tralleis – Efes hattında epey faaliyet göstermiş olsa gerek.
Kilisenin bahçesinde William Griffitt'e ait bir başka mezar; mermerin dile gelişi...
(Ocak-2005)
Yontu sanatının en güzel örneklerinden biri; Azizler Kilisesi avlusunda bir melek şeklinde tasvir edilmiş.
(Ocak-2005)
Levanten köşklerinden; Uğur Mumcu Caddesi üzerindeki Davut Farkoh Köşkü; bugün Buca Belediyesi kültür amaçlı kullanıyor.
(Kaynak:www.levantineheritage.com/house10.htm)
Levanten Dönemden İzler;
Levanten Köşkleri
Levanten ailelerden Forbes’lerin
köşkü, Buca- İzmir demiryoluna yakın
bir konumda bir tepede yer alıyordu. Buca’daki
Levanten köşklerinin en büyüğüydü. Köşk, aslında bir çiftlik içindeydi. Forbes ailesi, İzmir’in en zengin ailelerinden biriydi. Meyan kökü
yetiştiriciliği ve ihracatı ile uğraşıyorlardı. Söke – Tire ekseninde, Aydın’da
ve Küçük Menderes ovasında geniş arazileri vardı. Buralardan kaldırdıkları
meyankökünü, işlenmeden İzmir Limanı’ndan İngiltere ve Amerika’ya ihraç
ediyorlardı. Bu ürünün işlenip ihraç edilmesi ise, ABD’nin yüzyılın başında
işlettiği sömürgeci kanunlarla engelleniyordu. Bu şekilde elde edilen
zenginlikler, Buca’da köşklere,
çiftliklere ve at haralarına harcanıyordu. Forbes
ailesi, at yetiştiriciliğine çok meraklıydı. Bu amaçla çiftliğinin eteklerinde
yer alan düzlüklerde; ahırları ve atların yayıldığı çayırlar mevcuttu. Forbes’ler, diğer Levanten aileler ile
birlikte şimdiki Şirinyer’de (o zaman
ismi Paradiso idi) atları yarıştırmak
amacıyla bir de hipodrom yaptırdılar. Buca’da
hala varlığını koruyan bu gelenek, o günlerden kalmadır.
Buca'daki Forbes Köşkü; yakın zamanlar...
(Kaynak: www.levantineheritage.com/house4.htm)
Forbes Köşkü'nden bir başka görünüm
(Kaynak: www.levantineheritage.com/house4.htm)
Forbes Köşkü; dış cephe süslemeleri
(Kaynak: www.levantineheritage.com/house4.htm)
Forbes Köşkü, 1908 yılında yaptırılmış, 1909’da evin baş hizmetkarı ve kıskanç
metresinin sebep olduğu rivayet edilen yangın sonrası 1910’da tekrar
yaptırılmıştır. Bu tarihleri bugün de binanın güney tarafında yer alan yan
kapısının üstünde görmek mümkündür. Alt alta binanın girişinin üstünde aynen
şöyle yazıyor: “GRACE ME GUIDE”; “BUILT BURNT REBUILT”; “1908 1909 1910”
Binanın girişindeki yazı; "zerafet rehberim olsun"
(Kaynak: www.levantineheritage.com/house4.htm)
Köşkün bahçesinde yer alan sarnıç
(Kaynak: www.levantineheritage.com/house4.htm)
(Kaynak: www.levantineheritage.com/house4.htm)
Forbes Köşkü'nün 19.yy.daki hali; bir başka İzmir kartpostalından...
(Kaynak: internet ortamı)
Bina ilgili bir diğer rivayet de; demiryolunun yapımı sırasında; Forbes ailesinin nüfuzunu kullanarak çiftliğin olduğu mevkide yol köşke yakın olsun diye kavis verdirdiği iddiasıdır. Oysaki demiryolu 1870’de, köşk ise 1908’de yaptırılmıştır. Forbes ailesi, meyankökü ticareti ile 1920’lere kadar İzmir’de uğraştılar ve zenginliklerine zenginlik kattılar. Ancak Yunan işgali sonrası, onlar da işlerini ve evlerini Atina’ya taşıdılar. Forbes’lerin ayrılması sonrası; evde, 1942 -1952 yılları arasında Albert – Agnes Whitthall çifti yaşadı. Daha sonra devlete satılan bina, Sanatoryum ve bahçesinde inşa edilen Sosyal Sigorta Hastanesi’nin lojmanı olarak işlev gördü. Şu anda hastane bahçesinde metruk halde yaşamını sürdürmeye çalışan bina, Kültür Bakanlığı tarafından sürdürülen ve bitmek bilmeyen bir restorasyon sürecini yaşıyor. Binaya ait ilginç noktalardan biri de, girişte basamakların iki yanında yer alan mermer sütunların üzerindeki mermerden yapılmış; biri yılan diğeri kurbağa kabartmaları... Ne yazık ki; ilk yapılışından beri birilerinin hasetini çeken binanın kaderi olsa gerek; bu mermer kabartmalar da tahrip edilmiş durumda.
Rees Köşkü; eski bir kartpostaldan kalan...
(Kaynak: internet ortamı)
Rees Köşkü; bugün Eğitim Fakültesi'nin dekanlık binası olarak kullanılıyor.
(Kaynak:http://www.levantineheritage.com/house5.htm)
Köşkün içinden görünüm
(Kaynak:http://www.levantineheritage.com/house5.htm)
(Kaynak:http://www.levantineheritage.com/house5.htm)
Rees Köşkü'nün alt balkon korkuluğunda yer alan girland süslemeleri
(Kaynak:http://www.levantineheritage.com/house5.htm)
Köşkün salonunda yer alan tavan süslemeleri
(Kaynak:http://www.levantineheritage.com/house5.htm)
Köşkün ön cephesinde yer alan bir balkonun taşıyıcı konsolları
(Kaynak:http://www.levantineheritage.com/house5.htm)
Rees Köşkü'nün şömineli salonu
(Kaynak:http://www.levantineheritage.com/house5.htm)
Rees Köşkü'nün üst kata çıkan trabzanlı ahşap merdivenleri
(Kaynak:http://www.levantineheritage.com/house5.htm)
Salondaki şömine
(Kaynak:http://www.levantineheritage.com/house5.htm)
Balkondaki svastika desenleri
(Kaynak:http://www.levantineheritage.com/house5.htm)
Manoli Otel
(Ocak-2005)
Manoli Otel'in giriş kapısı ve üstündeki 1838 tarihi
(Ocak-2005)
Davut Farkoh Kökü'nün üst kata çıkan merdivenleri
(Kaynak:www.levantineheritage.com/house10.htm)
Bir diğer önemli köşk de Hacı Davut
Farkoh’a ait olan köşk idi. Atadan Caddesi
üzerinde yer alan, bahçesinde demirden yapılmış bir kameriyesi (Gazebo) ve ana binanın arkasında mevcut
müştemilat içinde mevcut hamamı ile dikkat çeken bu binanın üçe bölünmüş ön
cephesinde, üç kolonlu bir giriş mevcut. Arkasında ise orijinal durumundan
ayrıca bir takım ilaveler yapılmış. Binanın yapım tarihi 1889 yılı olup; 1952
-2000 yılları arasında Buca Belediye Binası olarak kullanılmış. Şu anda Buca
Belediyesi Kültür Merkezi olarak hizmet veriyor. Hacı Davut Farkoh; Suriyeli Hristiyan bir iş adamı imiş. 1898 –
1914 yılları arasında İzmir Ticaret Odası Başkanlığı görevinde bulunmuş. 20.
yy.ın başında Ege ve Akdeniz’de deniz taşımacılığı ile uğraşan Hacı Davut Farkoh’un vapurları; Ege ya da
Akdeniz sahillerindeki her iskeleye uğrayıp yük ve yolcu alırmış. Yükleme
bitinceye kadar iskelede bekleyen ve bu nedenle haftalarca süren yolculuklar
nedeniyle dura kalka yük ve yolcu taşıyan bu vapurlara atfen dilimize “Hacı Davut Vapuru gibi...” deyimi
yerleşmiş. Zavallı insancıklar; kabotaj hakkının yabancıların elinde olması ve
de başka bir ulaşım imkânının da olmaması nedeniyle bu feribot şirketlerinin
vapurlarına mahkûm olmuşlar.
De Jong Malikanesi; yakın zamanlar...
(Kaynak:www.levantineheritage.com/house2.htm)
De Jong Malikanesi; 19.yy.
(Kaynak:www.levantineheritage.com/house2.htm)
Evin içinin eski hali; 19.yy.
(Kaynak:www.levantineheritage.com/house2.htm)
Evin içinin yakın zamanlardaki hali
(Kaynak:www.levantineheritage.com/house2.htm)
De Jong Evi; üst kata çıkış ve üst kat tavanı
(Kaynak:www.levantineheritage.com/house2.htm)
Bir başka köşk, şimdilerde SSK’nın malı olduğu söylenen ve Buca’da Atatürk Heykeli’ne yakın konumda bulunan De Jong Malikânesi’dir. Edward
De Jong; İngiliz asıllı olup, Buca doğmuş bir kişiydi. Fethiye’deki krom yataklarını işleten ve bu işten büyük servet
yapan İskoç asıllı Paterson ailesi
ile akrabalık ilişkileri vardı. 1800'lü yıllarda yapıldığı tahmin
edilen malikâne 20.yy.ın başlarında De
Jongh ailesinin Buca'dan
ayrılmasından sonra bir İtalyan iş adamına satılmış, daha sonraları tenis
kulübü ve sanatoryum olarak hizmet vermiş. Ardından Sağlık Meslek Lisesi olarak
yıllarca kullanılan bina bu okulun kapatılmasından beri boş duruyor.
Baltazzi Evi; şimdi Buca Fen Lisesi
(Ocak-2005)
Bir zamanlar bahçesinde yer alan; şimdi 9 Eylül Üniversitesi Edebiyet Fakültesi'nin girişine taşınan Venüs heykeli
(Ocak-2005)
Baltazzi Köşkü bahçesinde yer alan heykellerden biri daha
(Ocak-2005)
Köşkün içinden bir görünüm
(Ocak-2005)
(Ocak-2005)
Baltazzi Köşkü'nden bir başka görünüm
(Kaynak: Buca Belediyesi Web Sitesi)
Baltazzi Köşkü'nün bahçesinden...
(Ocak-2005)
Baltazzi Köşkü; bahçeden bir görünüm
(Ocak-2005)
Demonstene Baltazzi’nın köşkü; o yıllarda Buca’nın
en göze çarpan yapılarından biriydi. Padişah
Abdülaziz bile 24 Nisan 1863’de Buca’ya
geldiğinde Baltazzi ailesinin bu
köşkünde kalmıştı. Abdülaziz’in köşke
girdiği bahçe kapısı bir daha açılmamak üzere sembolik olarak Demonstene Baltazzi tarafından duvar
ördürülerek kapatılmıştır. Köşk, iki katlı ve önünde yonca yaprağı şeklinde
havuzlu bahçeye sahiptir. Havuzun ortasında yer alan mermer kaidenin üstünde
son yıllara kadar Ermeni heykeltıraş
Papazyan tarafından yapılan bir Venüs heykeli vardı. Heykel, şimdi 9 Eylül Üniversitesi’nin Tınaztepe Kampüsü’nde yer alan Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nde
Arkeolog Şükrü TÜL tarafından
oluşturulan müzenin bahçesine İzmir
Valiliği izniyle taşınmış bulunuyor. (Ocak
2005)
Baltazzi Köşkü; ön cepheye yandan bakış
(Ocak-2005)
Baltazzi Köşkü ya da burada kalması nedeniyle Atatürk'den esinlenerek Gazi Paşa Konağı
(Kaynak:http://www.levantineheritage.com/house6.htm)
Baltazzi evi, 1890’larda; Ermeni asıllı Ispartalıyan
ailesi’ne geçmiş. Bu ailenin mensuplarından Tekvor Ispartalıyan bu köşkte yaşamış. Bu aile zamanında Komnenos Bulvarı onarılmış ve bu nedenle
de şimdi Atatürk heykelinden istasyona giden ve Atadan Caddesi diye anılan bulvar; bir süre Ispartalı Bulvarı olarak adlandırılmış. Yunan işgali sırasında Yunan Milli Bankası tarafından satın
alınan bina, bir süre öksüzler yurdu olarak; Yunanlılar’ın Batı Anadolu’yu terk
etmesi sonrası ise, Amerikalılar tarafından mübadelede Yunanistan’a gönderilecek
insanların tutulduğu geçici bir barınak olarak kullanıldı. Cumhuriyet döneminde
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin mülkü haline gelen ve Atatürk’ün de kalması
nedeniyle Gazi Paşa Konağı (resimdeki Osmanlıca yazı da bu ifade
yazıyor.)olarak da anılan köşk; daha sonra Buca Lisesi olarak hizmet verdi. Halen Buca Lisesi’nin ek binası olarak kullanılmaktadır.
Aliberti Evi
(kaynak:http://www.levantineheritage.com/house53.htm)
Azizler Kilisesi karşısında yer alan Blackler Evi'nin avlu giriş kapısı
(Ocak-2005)
Aynı kapının eski hali
(Kaynak:http://www.levantineheritage.com/house15.htm)
Blackler Evi; 1910 yılları...
(Kaynak:http://www.levantineheritage.com/house15.htm)
Buca’daki Levanten kökşlerinin bir kısmında imzası bulunan zamanın ünlü bir
mimarı vardır: Mimar Vafiyadis… Bu
Rum mimarın kendine özgü mimari stili ile yaptığı yapılardan bazıları, hala
zamanın yıkıcı etkisine karşılık bugün Buca
ve Bayraklı’da günümüze kadar
ulaşabilmiştir. Bunlardan biri de Buca’daki
yanda resmi görülen Yunanlı Costa Gavrili
Konağı’dır. Zemin
ve üst katların yüzey dokularının kesin ayrımı, yapıyı dört yüzünde çeviren
tuğla friz, pencere üzerindeki yarım daire kemer ve alınlıkları, pencere
altlarındaki rozet motifler, tümüyle bu yapıya ait özelliklerdir. 1922 sonrası
bina Pengelley ailesine geçen bina;
şimdilerde Yapı Kredi Bankası’nın
misafirhanesi olarak hizmet vermektedir.
Pengelley ailesi ise 1930’ların
ortalarında Kenya’da bir çiftlik işletmek üzere Türkiye’den ayrılmışlar. Mimar Vafiyadis’e ait Buca’daki binalardan diğer örnekler
olarak; zamanında İzmir – Aydın Demiryolu
Şirketi’nde görevli mühendislerin kaldığı misafirhane binası (Guest House) ile şimdi İzmir Valiliği
tarafından restore edilerek Ekin Kız
Öğrenci Yurdu haline getirilen Dokuzçeşmeler’deki
bina verilebilir. (Prof. Feyyaz ERPİ;
Buca’da Konut Mimarisi; ODTÜ Yayınları)
Mimar Vafiyadis saçaklarıyla meşhur evlerden biri; İzmir-Aydın demiryolu inşaatında çalışan mühendislerin misafirhanesi ya da Guest House
(Kaynak:www.levantineheritage.com/house25.htm)
Vafiyadis saçaklarıyla meşhur Costa Gavrili (1922'ye kadar) ya da Pengelley Evi (1930'larda)
(Kaynak:www.levantineheritage.com/house11.htm)
Gabriel Russo Evi
(Kaynak: www.levantineheritage.com/house3.htm)
Kız Kulesi
(Kaynak:http://www.levantineheritage.com/house1.htm)
Kule ile ilgili değişik söylenceler vardır. Bunlardan birine göre; bu
kulenin aşağı yukarı tam karşısına düşen ve SSK hastanesinin yakınlarında şimdi
tinercilerin uğrak yeri haline gelmiş bulunan harap vaziyetteki değirmen
kulesinde bulunan bir papaz ile buradaki bir papaz geceleri ışıkla haberleşmektedirler.
Bu işgal dönemine denk düşen bir hikâye midir? Bilinmez..
Kız Kulesi
(Kaynak: www.ebruliturizm.com.tr/buca-album158.html)
Bir başka hikâyeye göre ise; kule eski zamanlarda cüzamlıların kapatıldığı bir yer olarak geçmektedir. Yine bir başka rivayete göre; Hacı Andoniyadis öldükten sonra sahipsiz kalan bu kule, gençlerin buluşma yeri halini gelir. Hafta sonlarında yörenin evlilik çağına gelmiş kızları kulede, erkekleri ise etrafında toplanırlarmış. Bundan dolayı da Kız Kulesi dendiği söylenmektedir.
Eski Amerikan Koleji; Kızılçullu Köy Enstitüsü; 1940'lı yıllar
(Kaynak: internet ortamı)
Amerikan Koleji inşa aşamasında; 1912
(Kaynak: internet ortamı)
Buca’da 1869 yıllarında yapılan Amerikan
Koleji, Levanten azınlıkların çocuklarını gönderdikleri bir okul özelliği
taşıması açısından önemli idi. Bugün Şirinyer’deki
NATO tesisleri içinde yer alan bu kolejde Lübnan asıllı yazar Amin Maooluf’un babası da öğretmenlik
yapmıştı. Yunan işgali sonrası Cumhuriyet hükümetinin yönetimine devredilen
bina, bir süre Kızılçullu Köy Enstitüsü
olarak kullanıldı. 1953’de Türkiye’nin NATO’ya girişi ile bina NATO yönetimine
devredildi.
Dutlu Sokak; eski Buca evleriyle kaplı hala...
(Ocak-2005)
Dutlu Sokak'ta bir başka Buca evi
(Ocak-2005)
Dutlu Sokak'ta bir evin kapısı
(Ocak-2005)
Kapıdan detay...
(Ocak-2005)
Aynı adada zamana direnen bir başka metruk ev
(Ocak-2005)
Buca’da Atadan Caddesi ile Hasanağa Bahçesi arasında kalan adada
sokaklarda dolaşırken çok sayıda eski evi görmek mümkün… Bunların en tipik
örnekleri şimdilerde gençlerin el sanatlarını sergiledikleri bir açık pazar
haline gelen Dutlu Sokak’ta yer
alıyor. Bu sokaklardaki bazı evlerin kapılarında (Vaftizci Yahya Kilisesi’nin manastırının arkasındaki sokakta) bu
evin Londra’daki Lancashire Fire
sigorta şirketine yangına karşı sigortalandığını belirten bir plaka çakılmış;
üzerindeki yazı asla çıkmayacak kabara usulü ile işlenmiş. Yazı aynen şöyle; “LONDON LANCASHIRE FIRE 1865”
Nicola Aliotti Evi
(Ocak-2005)
Hanson Evi; Uğur Mumcu Caddesi üzerinde...
(Kaynak: http://www.levantineheritage.com/house54.htm)
Marcel Balladur Evi
(Kaynak:http://www.levantineheritage.com/house47.htm)
Russo Evi
(Kaynak: www.levantineheritage.com/house8.htm)
Hasan Ağa Parkı; eski zamanlar
(Kaynak: Buca Belediyesi Web Sitesi)
Hasan Ağa Parkı'nda bir eski köprü
(Kaynak: www.ebruliturizm.com.tr/buca-album158.html)
Aliotti'lerden bahçeyi satın alarak adını veren Ödemiş eşrafından Sarıgöllü Hasan Ağa'nın Buca Mezarlığı'ndaki mezarı
(Kaynak: www.ebruliturizm.com.tr/buca-album158.html)
(Kaynak: www.ebruliturizm.com.tr/buca-album158.html)
Bahçede bulunan Aliotti’lerin köşkü 1930’larda çıkan bir yangında tamamen yanmış, günümüze sadece verandasına çıkan merdivenlerin bir sütun parçacığı kalmış. Bahçede o günlerden kalma; Scarlattit’li Grotto havuzlar bulunmaktadır. Her ne kadar bugün üzeri yeşil renkli badana ile boyanmışsa da yapı orijinalmiş. Serviler olduğu gibi duruyor; ip gibi dizilmiş iki sıra servi bir yürüyüş koridoru oluşturuyor. Şükrü Hoca’yı yağmurlu bir havada burada oturarak içilecek bir çayda kolonyal düşlere sürükleyen Demonstene Baltazzi dinlenme evi de o günlerden bugüne ulaşan Hasanağa Bahçesi yapılarından bir diğeri… Bir de içinde bir takım kuşlar ve diğer ufak tefek hayvanların yer aldığı orijinal demir işçiliği ile dikkat çeken bir kafes de o zamandan kalma imiş.
İzmir Valisi Rahmi Bey
(Kaynak: internet ortamı)
Buca’da 20.yy. başında yaşamış önemli kişilerden birisi de İttihat Terakki
dönemi İzmir valilerinden Rahmi Bey’dir
(Rahmi Evrenos). Rahmi Bey; valilik yaptığı dönemde bugünkü İzmir Kız Lisesi’nden
başlayıp Bahribaba Parkı (Maşatlık diye bilinirdi) boyunca devam
ederek Mezarlıkbaşı’na kadar uzanan
Yahudi ve Müslüman mezarlıklarını şehrin içinden kaldıran yönetici olarak
bilinmektedir. Ayrıca 20.yy.ın başında Rahmi Bey’in oğlunun kaçırılması da
İzmir’de çalkantı yaratan önemli bir olay olarak dikkat çeker. Hollandalı bir
çiftlik sahibinin çiftliğini haraç amaçlı basması nedeniyle Rahmi Bey
tarafından takibata uğrayan Çerkez Ethem ve arkadaşları, bunun intikamını almak
amacıyla 1919’da fidye almak için Rahmi Bey’in oğlu Alpaslan’ı Bornova’da
okuduğu bir Levanten mektebinden kaçırırlar ve yine bir başka önde gelen
İttihatçının; Kuşçubaşı Eşref’in bağ kulesinde saklarlar. O yıllarda
İttihatçılar iktidardan düşmüş, Rahmi Bey ise Bekirağa Bölüğü’nde tutuklu
bulunmaktadır. Oğlu Alpaslan’ı Çerkez Ethem’in elinden kurtarmak için, Rahmi
Bey’in İzmir’deki Giraud ailesinin de içinde bulunduğu eski tanıdıkları devreye
girer ve 53.000 Reşat altını karşılığında Alpaslan’ın serbest bırakılmasını
sağlarlar. Rahmi Bey, Cumhuriyet döneminde İzmir’e yerleşmiş, burada Rees’lerin
eski evine yerleşmiş, öldüğü tarih olan 1947’e kadar bu evde yaşamış. Oğlunun
isminden dolayı Alpaslan Evi olarak da
bilinen bu evde Vali Rahmi Bey’in ünlü İtalyan ressamı Zonaro tarafından yapılan bir portre resminin olduğunu Şükrü TÜL
hocadan öğrendik. Dökülmüş boya ve sıvaları, uzun zamandır hiç açılmamış
izlenimi veren alt kattaki yıpranmış tahta kepenkler nedeniyle dıştan oldukça
harap durumda olduğu izlenimini aldığımız evde şimdilerde Rahmi Bey’in kızı
Esma Hanım yaşıyormuş. (Bu bilgi 2005 yılı için geçerlidir.)
Yanıkkahveler, körüklü çizme ve Şükrü Hoca; aynı karedeler...
(Kaynak: www.ebruliturizm.com.tr/buca-album158.html)
Buca’nın göçmen
mahalleleri; Yanıkkahveler
Buca’nın toplumsal hayatında etkin olan sadece Levantenler midir? Elbette ki
değil… 93 harbi ve Balkan savaşları ile başlayan Osmanlı’nın çöküş süreci
Rumeli ve Kafkasya’daki Müslüman ve Türk azınlıkların bu topraklardan
koparılarak Anadolu’ya savrulmalarına neden oldu. Bu mülteci ve mübadil
göçlerinin insanları savurduğu yerlerden biri de Buca’dır. Tarihin akışı içinde Buca’nın
muhtelif mahalleleri ve civardaki köyler bu insanların gelip sığındıkları
yerler oldu. Bugün Dumlupınar Mahallesi
sınırları içinde; Atadan Caddesi ile Hasanağa Bahçesi arasında kalan adada; Buca Lisesi ve Baltazzi Köşkü’nden sonra yer alan göçmen mahalleleri Yanık Kahveler diye anılır. Burada
Giritli ve Selanikli mübadillerin, Boşnak ve Arnavut göçmenlerin çocukları
yaşarlar. Şimdi oldukça yoksul ve derbeder bir görünüme sahip sokaklarda o günlerden
kalma klasik İzmir evlerine rastlamak pek mümkündür. Burada Girit’ten gelip
hala el yapımı ayakkabılar yapan iki ustayı anmak gerek… Bir zamanların oldukça
fazla sayıdaki kundura imalatçıları şimdilerde iki kişi kalmışlar. Bir de bir
köşe başındaki mahalleye adını veren kahvehaneyi; yani Yanık Kahve’yi…
Dipnotlar:
(1) Bu yazıda anlatılanların çoğu, 2005
yılında Ebruli Turizm’in kent
kültürü gezileri kapsamında düzenlediği Buca
gezisi esnasında rahmetli hocamız Arkeolog
Şükrü Tül’ün anlatımların yola çıkılarak hazırlanmıştır. Ayrıca yazı, başka
eklentileri de içermektedir.
(2) Fotoğraflar, belirtilenler
dışında İ.Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
Derleyip yazan: İbrahim Fidanoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder