Ruhunu
taşa kazıyan adam;
Taşçı Rıza
Usta
27 Aralık 2017
Hasan Doğan-İbrahim
Fidanoğlu
Batı Anadolu’da
dolaştığımız kasabalarda rastlarız onun yontularına. Belki bir parkta veya
meydanda; Cumhuriyet’in erdemli sözleriyle kutsanmış Gazi’nin büstlerinde ya da kurtuluş abidelerinde, dağ başında
utkuyla açılmış bir yolun kıyısında; bu işin hatırasını anmaya adanmış
çeşmelerde, mezarlarda; mermer sandukalara kazınmış nakış nakış işlemelerde…
Anıtın ya da çeşmenin en görünmez yerine imzasını atmıştır usta; en mütevazı
tavrıyla Taşçı Rıza Saygın…
Taşçı Rıza Saygın
(1890-1973)
(Kaynak: Tire'de İz Bırakanlar-Yılmaz Göçmen)
Bu yazı, Cumhuriyet’in
kuruluş döneminde ardında bıraktığı eserleriyle Batı Anadolu’da iz bırakan bir
taş ustasının hüzünlü, ama bize göre değerli yaşamından derlenmiş bölük pörçük
hikâyelerden oluşmaktadır. Aslında onun yaşamına dair çok az şey bilmekteyiz.
Eserlerine Batı Anadolu’nun birçok kasabasında rastlansa da onun yaşamı bizim
için sisler ardında kalmış gibi. Onunla vakit geçirmiş, onun meşk ortamlarında
bulunmuş insanlar dahi çok az şey aktarıyor günümüze. Anlatılanların çoğu
yanında çıraklık yapan; birlikte çalıştığı mermer ustalarına ait… Bunların
arasında mermer işlemeciliğini onun yanında öğrenen Tireli mermer ustaları İbrahim Şimşek ve Mehmet Şevket Öztürk var. Tire’deki yaşamı boyunca sıkça yanına
uğradığı Saatçi Şemsi Usta’nın o
yıllardaki çırağı Saatçi Mehmet (Devrimci) Tire’nin Cumhuriyet
dönemindeki yaşamına tanıklık etmiş; herkesin öğretmeni Seha Gidel Hoca ve onun öğrencisi biyoloji öğretmeni Hasan Doğan da onun hakkındaki bazı
bilgileri aktaran kişiler arasında yer alıyor. Tireli araştırmacı yazar Yılmaz Göçmen’in Tire’de İz Bırakanlar isimli kitabında da Taşçı Rıza Usta’ya ayrı bir bölüm ayrılmış. Sonuçta anlatılanların
hepsinin belli bir öznelliği mevcut belki; ama istedik ki bir taşra kasabasında
hayatını geçirmiş bu değerli insanı sözünü ettiğimiz kaynaklardan
derleyebildiğimiz bilgilerle bir şekilde anlatalım. Bu gök kubbede bir tını
kalsın ondan…
Taşçı Rıza'nın eseri; Tire-İncirliova yolunun açılışı hatırasına yaptırılan Paşa Çeşmesi
Kemalpaşa Ovacık Yaylası'nda bulunan Paşa çeşmesi
(Kasım-2012)
Cumhuriyet’in ilk
yılları; İzmir’den taşrada bir kasabaya bir adam gelir; yalnız; yapayalnız… Geldiği
kasaba İzmir’in ilçesi Tire’dir. Aslında
o bir muhacir ailesine mensuptur. Ailesi Selanik’ten İzmir’e göçmüştür. 19.yy.
sonlarına doğru (bir rivayete göre 1890’da) İzmir’de dünyaya gelir Taşçı Rıza. İlkokulu ve rüştiyeyi
İzmir’de bitirir. Yaz tatillerinde İzmir’de bir mermer atölyesinde çıraklık
yapar. Büyük olasılıkla taşa ve mermere şekil veren el yatkınlığını o yıllarda
kazanmış olmalıdır. Taşa şekil vermedeki yetkinliği yanında, sesinin güzelliği
nedeniyle diğer bir uğraşı alanı ise mevlithanlıktır. O yıllarda çoğu
mevlithanın izlediği yolu takip ederek aynı zamanda bir gazelhan olarak da
yetiştirir kendini. İzmir’den neden Tire
gibi küçük bir kasabaya gelip yerleştiğine dair net bir bilgi yok elimizde. Selanik’e
çok benzeyen İzmir’de yaşamaktansa, Taşçı
Rıza bir şekilde Tire’de yaşamayı yeğlemiş. Kendisinin yonttuğu ve Güme Dağı’ndan getirilmiş bir taşın
üzerindeki yazıya bakılırsa; ana dedesi Baladur İzmirli Ahmet Ağa’nın mezarını sağlığında
İzmir’den Tire’ye taşımasının da bir anlamı olmalı. Tireli araştırmacı yazar Yılmaz Göçmen’in Tire’de İz Bırakanlar isimli kitabındaki anlatıma göre ise “arkadaşlarının tavsiyesiyle camisi çok olan
tarihi Tire’ye gelir.” Bir başka yaklaşıma göre ise; Cumhuriyet’in ilk
yıllarında Tire’de bir yandan
azınlıkların (Rumlar ve Yahudiler) varlığı hala sürmektedir. Ayrıca Tire’nin mütedeyyin atmosferi ve türlü
tarikatın (Mevlevilikten Halvetiliğe kadar uzanan geniş bir yelpaze) kök
salmasıyla pekişen çok katmanlı bir kültürün varlığı da bu derinlikli adamı
Tire’ye çekmiş olabilir.
Ula'da Belediye Meydanı'nda yer alan Taşçı Rıza'nın yaptığı Atatürk büstü ve mermer kaidesi (Üzerinde Taşçı Rıza'nın ismi ve 1933 tarihi yer alıyor.)
(Eylül-2015)
(Eylül-2015)
Aynı büstün yandan görünüşü; Tire Rıza ismi rahatlıkla okunuyor.
(Eylül-2015)
Taşçı Rıza’nın Ege kasabalarının parklarında ve
meydanlarında ya da dağ yollarındaki çeşmelerinde gözlediğimiz ortak bir taraf
var; hemen hemen hepsi Cumhuriyet’in kuruluş yıllarındaki halka ulaşmaya
çalışan o büyük kampanya zamanlarına denk geliyor. 1930’lu-1940’lı yıllardan
söz ediyoruz. Devrimin ruhunun yukarıdan aşağıya doğru yansıtılmaya çalışıldığı
dönemler o yıllar. Bir yandan mermere kattığı sanatçı ruhuyla; diğer yandan
güzel sesinde hayat bulan mevlithan ve gazelhan kimliğiyle Cumhuriyet
Tire’sinde yer açar kendine Taşçı Rıza.
Ali Efe Hanı
(Kasım-2005)
Ali Efe Hanı
(Aralık-2017)
Taşçı Rıza, Tire'de uzun yıllar Ali Efe Hanı'nda üst kattaki bu odalardan birinde kalmıştı.
(Aralık-2017)
Ali Efe Hanı'nın iç avlusundan genel görünüş
(Aralık-2017)
Tire Çıra Pazarı ya da eski Tavuk Pazarı
(Fotoğraf: Hasan Doğan; Aralık-2017)
Tire'de Arasta'da kurulan Salı Pazarı
(Aralık-2015)
Kemalpaşa Ovacık Yaylası'nda Paşa Çeşmesi ve çevresindeki çınarlarla süslü mekan
(Kasım-2012)
Kemalpaşa Ören'de bir parkta yer alan Taşçı Rıza'nın eseri "Devrim İçin" abidesi
(Ekim-2017)
Kemalpaşa-Ören abidesinin arka yüzü
(Ekim-2017)
Taşçı Rıza ve Necati ustaların kaidenin dibinde yer alan isimleri
(Ekim-2017)
Taşçı Rıza Usta’nın kimliğinin bir önemli yönü de mevlithan ve
gazelhan özelliğidir. Kendisi bu konuda oldukça iyi bir öğretmendir. Yılmaz Göçmen’in Tire’de İz Bırakanlar isimli kitabında yetiştirdiği mevlithanlar
arasında Fikret Karahan, Ali Sertdemir,
Hafız Vasıf ve Ulvi Pazaroğlu
sayılmaktadır. Yine aynı kaynağa göre; ünü Tire
sınırlarını aşan Taşçı Rıza ve
öğrencisi mevlithanlarla İstanbul’dan tanışmaya gelen ülkenin ünlü
mevlithanlarından Hafız Mecit Efendi,
onu ve öğrencilerini dinledikten sonra onlara hayran olur ve kendilerini
İstanbul’a davet eder.
Yalınayak Hamamı'nın yukarılarında yer alan Küçük Havuzlu Kahve
(Fotoğraf: Hasan Doğan; Aralık-2017)
Büyük Havuzlu Kahveden bugüne kalan; bir kara servi ve dibindeki büyük havuzun kalıntıları
(Fotoğraf:Hasan Doğan; Aralık-2017)
Aynı dere yatağına bakan bir başka kahveden görünüm
(Fotoğraf: Hasan Doğan; Aralık-2017)
O yıllarda
mevlithanların aynı zamanda iyi bir gazelhan olduğu bilinen bir gerçektir. Bu
durum Tire’de yaşayan Taşçı Rıza ve öğrencileri için de
geçerlidir. Yalınayak Hamamı’nın
yukarılarında bulunan Küçük ve Büyük Havuzlu Kahveler, onların meşk
akşamlarının en önemli mekânlarıdır. Bugün her ne kadar yerlerinde yeller esse
de bu mekânların hatıraları ve söylenen gazeller, hatırlayanlar için bu kubbede
birer hoş tını olarak kalmış gibidir. Tire’nin yaşlıları, İzmir’den gelen ünlü
bestekâr ve Hisar Camii Vaizi Rakım
Erkutlu ile ses sanatçısı Perihan
Altındağ Sözeri’nin Havuzlu Kahveler’de
verdiği konseri hala hatırlamaktadırlar.
Tire'de eski bir sokak; sağda bir tulumba...
(Hasan Doğan Arşivi)
Lütfi Paşa Hanı
(Kasım-2007)
Tire Bedesteni, ön cephe; restorasyon sonrası
(Aralık-2017)
Tire’de herkesin öğretmeni olarak bilinen Seha Gidel Hocamızın anlattığı bir diğer hatıraya göre ise; Tire’ye bir gün ülke çapında tanınmış;
meşhur gazelhan Hafız Burhan konser
vermeye gelir. Konser, bugün Tire Kız
Meslek Lisesi’nin bahçesi olan Belediye Parkı’nda gerçekleştirilir. Bundan
sonrasını Yılmaz Göçmen’in Tire’de İz Bırakanlar isimli kitabından
aktaralım:
Yıldız Çeşmesi'nin önünde bir geçit töreni
(Hasan Doğan Arşivi)
Tire Belediye Parkı
(Hasan Doğan Arşivi)
Eski bir Tire fotoğrafı; Toptepe'ye bakış
(Hasan Doğan Arşivi)
“O gün bahçeye bir sahne kurulur.
Sahnenin etrafına dörder kişilik masalar yerleştirilir. Yine o yıllarda
Belediye Parkı olarak işletilen bahçenin işletmecisi Nizamettin Güner, akşama hazırlıklar yapar; masalarda neler yoktur
ki? O devrin meşhur Bomonti Birası ile Tirelilere ilk sosis ve salamın ikram
olarak o gece sunulduğu anlatılmaktadır.
Akşam olur, herkes bahçede yerini alır.
Dinleyicilerin arasında kaymakam, belediye başkanı ve şehrin ileri gelenleri
ile (…) Taşçı Rıza ve kemancı Fikret Karahan da vardır. Önce bir ut, bir kanun,
bir keman ve bir darbukadan oluşan saz heyeti yerini alır. Saz heyetinin giriş
faslını tamamlamasından sonra o muazzam gövdesiyle Hafız Burhan Efendi özel
arabasıyla gelerek sahneye çıkar ve sahnede yerini alır. Göbeği çok büyük
olduğu için önüne koyduğu tahta sandalyenin arkalığına göbeğini dayayarak (…)
her zaman yaptığı gibi meşhur giriş parçasıyla konserine başlar.
Kuş sesleri ovalara yayılır.
İnsan buna hayran olur bayılır.
Yeşillenmiş ağaçlarda yapraklar,
Mis kokuyor amber gibi topraklar.”(1)
Tire-Eski Belediye önü park alanı; 980'lı yıllar
(Hasan Doğan Arşivi)
Konserin ilerleyen ilk
bölümünde; konsere bir süre sonra ara verilir. Hafız Burhan, dinleyicilere dönerek, konsere verilen arada “yetenekli gençlerden isteyen varsa buyursun
bir gazel de o söylesin” diyerek onları sahneye davet eder. Bunun üzerine
tanıyanların da teşviki ve alkışlarıyla Taşçı
Rıza sahneye çıkarak Hafız Burhan’ın
“Müptela-i dert olup derdime biri çare
bulundu mu?” isimli meşhur gazelini söyler (1). Gazelin bitiminde dinleyicilerin alkışları arasında
Hafız Burhan, Taşçı Rıza’dan sahnede övgüyle bahseder ve Taşçı Rıza’yı, sesinin güzelliği ve onu kullanmasındaki ustalığı
nedeniyle tebrik eder. Bu sahne, yaşayanlar için Taşçı Rıza’nın artık unutulmaz bir hatıraya dönüştüğü andır.
Taşçı Rıza'nın bir dönem yaşadığı Abalı Çıkmazı
(Fotoğraf: Hasan Doğan; Aralık-2017)
Abalı Mescidi'nin avlusu; merdivenle çıkılan ezanın okunduğu yer
(Fotoğraf:Hasan Doğan; Aralık-2017)
Bu arada Ali Efe Hanı’nda geçirilen yalnız
geceler birbirine eklenir. Onu bu yalnızlığa ve kendine mahkûm eden; gerçekte
nedir, bilinmez; ama günün birinde ona piyangodan 1000 TL ikramiye çıkar. Mor
binliklerin saltanatının olduğu zamanlardır o günler. Büyük paradır kısacası
bin lira. Taşçı Rıza, paranın 500 lirasını
ihtiyaç sahiplerine dağıtır; kalan 500 lirasıyla ise, bugün Atatürk İlkokulu’nun arkasında; Abalı Çıkmazı’nda yer alan Abalı Mescidi yakınlarında mütevazı bir
ev satın alır. Bu mekân, artık onun ölümüne dek yaşadığı yer olacaktır.
Gökçen Kasabası'nda bulunan Taşçı Rıza'nın Kurtuluş Abidesi
(Mayıs-2008)
Abidenin bir başka görünüşü
(Mayıs-2008)
Abidenin kaidesinde yer alan "Tire Taşçı Rıza" yazısı
(Mayıs-2008)
Hasan Hoca; Taşçı Rıza'nın ilk eseri olan ve şu anda Tire Lisesi'nde bulunan Atatürk büstü önünde...
(Fotoğraf:Hacı Sezen; Aralık-2017)
Büstün yandan görünüşü
(Fotoğraf: Hasan Doğan; Aralık-2017)
Tire Yıldız Çeşmesi; eski yerinde...
(Hasan Doğan Arşivi)
Tire Yıldız Çeşmesi
(Hasan Doğan Arşivi)
İzmir-Karaburun yolu üzerindeki Paşa Çeşmesi
(Kasım-2009)
Selçuk-Efes arasındaki ağaçlı yolda yer alan Atatürk Abidesi
(Ocak-2010)
Selçuk'taki Atatürk büstü; yakından...
(Ocak-2010)
Büstün yan tarafındaki Taşçı Rıza imzası
(Ocak-2010)
Taşçı Rıza’nın mermer işlemeciliği üstüne uğraş verdiği
alanlardan birisi de mezar yapımıdır. Bunlardan biri de şu
anda İzmir’de Kokluca mezarlığında
yer alan bir mermer lahittir. Kendi kalfası Tireli İbrahim Şimşek’in oğlu mermerci Hasan
Şimşek’in anlatımına göre bu lahdin öyküsü şöyle gelişir:
Taşçı Rıza ve kalfası İbrahim Şimşek Hamalbaşı Lahdi üzerinde çalışırken...
(Fotoğraf, oğlu Hasan Şimşek'ten alınmıştır.)
“Bir gün İzmir’in çok zengin ailelerinden
birine mensup olan Hamalbaşı ölür. Oğulları da ona mermerden lahit
yaptırmak ister. Marmara adasından gemi ile getirilen mermer blok İzmir’e
indirilir. Oradan da Tire’ye getirilir. Mermer blok en az 3 ton ağırlığındadır.
Taşçı Rıza Usta, İbrahim Şimşek Usta,
bir de şu anda hayatta olan, ama arıcılıkla geçimini sürdüren Mehmet Usta aylarca
çalışarak antik dönem lahitlerine taş çıkartacak eseri bitirirler. Hasan
Şimşek, bu çalışmanın karşılığı olarak Rıza Usta ve arkadaşlarının 16 000 lira
aldıklarını ve babasının bu parayla en az dört evin alınabileceğini
anlattığını, şu anda sözü geçen lahdin İzmir’de, Altındağ’daki Kokluca
mezarlığında olduğunu, hatta antika sanılarak hırsızlar tarafından çalınmak
istendiğini, ancak suçluların suçüstü yakalandığını belirtmiştir. Mermere şekil
verme sanatının çok ince bir iş olduğunu söyleyen Hasan Şimşek şu anda böyle
bir ustalığın kalmadığını söylemektedir.”(2)
Bayındır-Arıkbaşı tren istasyonunda yer alan Şehitler Abidesi; kaidenin en altında Necati-Taşçı Rıza yazıyor.
(Fotoğraf: M.Yavuzcezzar; Mart-2017)
Arıkbaşı Şehitler Abidesi'nin parktaki konumu
(Fotoğraf: M.Yavuzcezzar; Mart-2017)
“1965 senesinde İzmir Devlet Hastanesi
baştabibi ölmüştür. Ailesi ona özel bir mezar taşı yaptırmak istemektedir.
Yuvarlak kalın bir mermerin üzerine birbirine dolanmış iki yılan figürü
yapılacaktır. Aile İzmir’de araştırma yapar. Bütün mermerci ve heykeltıraşlar
böyle bir şeyi yapamayacaklarını söylerler. Bunun üzerine doktorun yakınları,
Tire’de olduğunu duydukları mermer ustası Taşçı
Rıza’ya gelirler. Taşçı Rıza sadece çekiç ve keski ile mermer üzerindeki
yılan motiflerini on günde yapar.”(3)
Bu da onun ustalığının
bir başka örneği olmalıdır.
Taşçı Rıza’nın Tire’de
oldukça geniş bir sosyal çevre içinde; ama yapayalnız geçen hayatı 83 yaşına
dek sürer. Hüzün dolu hayatının 1973 yılındaki son durağı Manisa Akıl Hastanesi’dir. Esas mesleği terzilik olan; ama
mevlithanlık konusunda Taşçı Rıza’nın
öğrencisi olarak yetişen Ali Sertdemir,
oğlu Süleyman ile birlikte Manisa Akıl
Hastanesi’nin bir odasında tükenmiş ve yapayalnız bir şekilde hayatını
kaybeden Taşçı Rıza’nın cenazesini
almaya Manisa’ya giderler. Yanlarında başka kimsecik yoktur. Kendi anlatımına
göre; defin işlemleri az kişiyle gerçekleştirilir. Vasiyeti gereği ölmeden önce
Güme Dağı’ndan getirtilip kendisinin
işlediği bir kaya konur üstüne. Tire Asri
Mezarlığı’nda; daha önce İzmir’den naklettiği ana dedesinin mezarının
üzerine gömülür Taşçı Rıza Usta.
Taşçı Rıza'nın Tire Asri Mezarlığı'ndaki mezarı
(Ocak-2004)
Yalınayak Hamamı’ndan Hacı
Kalfa’ya çıkan bayırın bir yerinde Küçük
ve Büyük Havuzlu Kahvelerden ne
kaldıysa bugüne; bir kara servinin dibinde kırık dökük bir havuz, hemen
yakınında yapraklarını dökmüş bir çınarın (Tire’de kavak derler) sahanlığında bir başka yuvarlak ama küçük bir havuz.
Suya yansıyan silik simalar ve o gazeller burada söylendi mi hiç? Yaz
akşamlarının bitmeyen terennümleri; uzaklarda Tire’nin kırpışıp duran ışıkları,
şimdi kim hatırlar elleri patlayıncaya kadar alkışladıkları o güzelim gazelleri
söyleyenleri… İşte yok oldu gitti hayat.
Dipnotlar:
(1) Yılmaz Göçmen, Tire’de İz Bırakanlar; sayfa: 354-355
(2) Tireli mermer ustası Hasan Şimşek’in Dağa Kaçtım gezgini Hasan Doğan’a anlatımından alınmıştır.
(3) Yılmaz Göçmen, Tire’de İz Bırakanlar; sayfa: 357
(4) Fotoğraflar, belirtilenler
dışında İ.Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
Yazan: Hasan Doğan - İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC
Merhaba, iki adet resim bence yanlış adlandırılmış; 1. Eski Bedesten değil Lütfüpaşa Hanı 2. '980 li yıllar Ortapark ı değil, Eski Belediye Önü Park Alanı olacaktı. Bunların dışında her zamanki gibi okumaktan zevk aldığım bir yazı olmuş, teşekkürler...
YanıtlaSilİlginiz ve hassasiyetiniz için teşekkür ederim. İzmir'den bazen hata yapabiliyoruz. Kusurumuza bakmayın lütfen...Uyarılarınız doğrultusunda gerekli düzeltmeleri yaptım. Bloğumuza olan ilginizin sürekliliğini dilerim. İbrahim Fidanoğlu
SilTeşekkürler, bu güzel çalışmaların devamını merakla bekliyorum...
SilTarihimizi, ATAMIZI, bazı kültür özelliklerimizi taşlarda kalıcılaştırmış bu saygın ustayı, Taşçı Rıza yı sayenizde tanıdık. sağ olun var olun sevgili gezgin Dostlarım.
YanıtlaSilBiz de sizin değerli ilginize teşekkür ederiz.İF
SilUmarım Tire Belediyesi bir caddede bir park da veya ustaya layık bir mekanda ismini yaşatıyordur.
YanıtlaSilNe yazık ki şimdilik yok; umarız ki ilerde olur. İF
SilHerzamanki gibi ilginç konular, mükemmel bilgiler, fotoraflar. Emeğinize sağlık. Taşçı Rıza'yı Paşa çeşmelerinden- Kemalpaşa devrim anıtlarından biliyordum ama sizin anlattığınız manada tanımıyormuşum Sağolun Değerli ustanın ruhu şad olsun. Selam ve sevgiler....
YanıtlaSilErol Şaşmaz
Erol Bey ilginize teşekkürler...İF
Sil