30 Mayıs 2020
İbrahim Fidanoğlu
Giriş
Bugün yine Kemalpaşa havzasındayız. Bir yandan Armutlu Vadisi’nin saklı güzelliklerini
arayacağız; bir yandan da yol üstü çeşmelerine uğrayıp avarelik edeceğiz dere
boyunca. Havalar bir süredir serin gidiyor; Mayıs ayındaki benzersiz kavurucu
sıcaklar ayın sonlarına doğru yerini oldukça soğuk bir havaya terk etti. Hava
sıcaklığı, İzmir civarında 40 derecelerden 15-20 derecelere dek düştü. Zaten
bağışıklık sisteminin güçlü tutulması gereken günlerin içinden geçmekteyiz;
iklim koşulları da bölgemizde bu durumun üzerine tuz biber ekti gibi. Bütün bu
ani iklim değişikliklerinin hepsi insanoğlunun doğaya karşı hoyratça
davranışının bir sonucu aslında… Covid19
salgını da öyle… Nisan ayında yağmayan yağmurlar, Mayıs sonu itibariyle hız
kazandı. Bu iklimsel değişiklikler, Kemalpaşa’daki kiraz üreticileri için;
zaten Covid19 salgını nedeniyle zor
şartlarda geçekleştirdikleri hasat koşullarını daha da zorlaştırdı. İlk
mahsullerden sapıkısa kirazının
kilosu bile, Kemalpaşa’da 25 TL’dan
başlıyor. En ucuz kiraz, Kemalpaşa’da
15 TL… Napolyon ile Salihli kirazlarının fiyatını gayri siz
düşünün…
Armutlu Vadisi'nde; yeşillikler içinde...
(Mayıs 2020)
Armutlu Deresi'nin dinlendiği büvetlerden biri; yörede Kazan Gölü olarak da adlandırılıyor.
(Aybey Çini; Ağustos 2018)
Armutlu Vadisi'nde konfor alanları
Armutlu Deresi, yaklaşık 800 metrelik bir rakımdan usul usul
akarak; kimi zaman ise ufak çavlanlarla döküldüğü sevimli büvetlerde dinlenerek
ovaya doğru alçalır. Armutlu Kasabası’nın
yakınlarında kuzey batıya doğru kıvrılan derenin yatağı, buralarda iyice
genişler ve ondan beslenen dev çınarların gölgesi altında konuklarına konforlu
dinlenme alanları sunar.
Armutlu Deresi, dağlardan suyunu ovaya doğru taşır.
(Mayıs 2020)
Armutlu Deresi'nin akışını dinleyin.
(Mayıs 2020)
Baharla birlikte geniş
yapraklarıyla dere yatağını tamamen örten çınar gövdeleri altında; ne zaman
buralardan geçseniz, günü birlik piknikçilere ya da ayaklarını suya sokup
avarelik eden delikanlılara rastlamak pek mümkündür.
Armutlu Deresi; kuzey yönünde akışı...
(Mayıs 2020)
Armutlu Deresi, kuzeye ve ovaya doğru...
(Mayıs 2020)
Bu noktadan itibaren;
ovaya doğru akış hızı iyice yavaşlayan Armutlu
Deresi’nin kıyısı boyunca çok sayıda kır evi karşımıza çıkar. Kimisi
gösterişli, kimisi ise belli ki zamanında yerlileri tarafından yapılmış eski
bağ evleri görünümde olan bu yapıların biraz ötesinde ise, bir eski değirmenin
kalıntıları yer almaktadır. Şimdiki haliyle oldukça harap bir görünüm arz eden
değirmene su taşıyan kanal hemen yolun kıyısında seçilebilmektedir. Büyük
olasılıkla dereden kanala aktarılan su, yoldan daha aşağıdaki bir kotta yer
alan değirmenin mekanizmasını çevirmekte; şimdi birini ortalıkta atılmış
vaziyette gördüğümüz değirmen taşlarının arasına dökülen tahıl ise bu şekilde
öğütülmekteydi. Şimdi bu değirmen yapısından ne kalmış geriye? Suyun değirmene
doğru aktığı kanal, değirmenin makine aksamı ve değirmen taşlarının bulunduğu
binanın duvarlarının bir kısmı, belki de öğütülecek tahılın geçici olarak
stoklandığı bir ambar alanından kalan yapı duvarları ve ceviz ağaçları
arasında; bir bahçenin sınırında gördüğümüz eski bir değirmen taşı…
Armutlu Değirmeni
(Mayıs 2020)
Önde değirmenin havuzu ve arkada Mahmut Dağı
(Mayıs 2020)
Su kanalının ve değirmen yapısının karşıdan görünümü
(Mayıs 2020)
Ayı fındıkları çiçekte...
(Mayıs 2020)
Derenin beslediği bu verimli arazide asırlık çınar ve ceviz ağaçları, bölgenin geçmiş zamanlarda mesire alanı gibi bir işlevinin de olduğunu düşündürtüyor insana. Çevrede birkaç yorgun köy evi var bahçeler arasında. Baharın gelişiyle de birlikte her yanı otlar bürümüş arazide. Yol kıyısında ayı fındığının yere doğru bakan çiçekleri dikkatimizi çekiyor; eğiliyoruz; hafif kokusunu derin derin çekerek içimize. Her türlü nebat var buralarda; çınarından, cevize; eriğinden kiraza dek türlü meyve ağaçları; böğürtlen çalıları, ayı fındıkları yol kıyısında; yeşile boyanmış dere kenarında her şey… Dere, hemen kıyıdaki birkaç bağ evinin ardında; ovaya doğru akıyor.
Suyla hayat bulmuş bir çınarın gölgesindeki değirmen yapıları
(Mayıs 2020)
Su kanalı ve değirmen kalıntıları bir arada...
(Mayıs 2020)
(Mayıs 2020)
Bir kenara atılmış durumda eski değirmenin sadece bir taşı vardı ortalıkta.
(Mayıs 2020)
Değirmen civarındaki bahçelerde meyve ağaçları
(Mayıs 2020)
Birazdan Koca Cami’nin bulunduğu sekinin
eteklerini yalayarak kuzeydoğuya doğru kıvrılacak ve daha sonra İzmir-Ankara
yoluna doğru ilerleyerek Nif Çayı’na
kavuşma umuduyla ovadaki akışını sürdürecek. Armutlu Deresi’nin bu biteviye serüveni; Gediz Irmağı’na Nif Çayı eliyle
taşınması sonrasında, hep beraber çevredeki sanayi tesislerinin her türlü atığı
ile hemhal olarak Ege Denizi’nde son
bulacak.
Çınardibi'ne doğru dere boyunda heracleum'lar...
(Mayıs 2020)
(Mayıs 2020)
Bembeyaz birer şemsiyeyi andıran çiçekleriyle; yakından...
(Mayıs 2020)
Armutlu Deresi'nin hemen üzerinde yer alan yol üstü çeşmelerinden biri; "bizim çeşme"...
(Mayıs 2020)
Çınardibi yolunda...
(Mayıs 2020)
Bizim yönümüz ise dağlara doğru; Bayramlı’dan ve Çınardibi’nden öteye… Yol üstü çeşmelerinden birine uğradık yine. Armutlu Deresi, çağıldayarak hemen altımızdan akışını sürdürüyor. Bir çınar ağacının altında, esen rüzgâra karşı bir soluklanma anı; Corona günlerinde bu da yeter bize.
Çınardibi'nde Engin'in "gave"si...
(Şubat 2020)
Çınardibi'nde sonbahar
(Kasım 2018)
Çınardibi’nden Buca’ya doğru dağ yollarında…
Dönüş yolunda Çınardibi’nden sonra Dernekli sapağını geçip, Torbalı
yönüne doğru Dağteke’ye saptık. Kızılçamlar
arasından kıvrılarak inen yol, her zaman panayır yeri gibi bir kalabalıkla
karşılaştığımız bir köy pazarının tezgâhları önünde, az sayıdaki köylünün belki
uğrarlar umuduyla bekleştiği köyün meydanına ulaştırdı bizi. Köyde pek hareket
yoktu; kahvehanelerin hepsi kapalıydı; tahta sandalyeler derdest edilip
sundurmanın altına çekilmiş durumdaydı. Şifalı suya bile dönüp bakan yoktu şimdi.
Böyle bir tenhalığın içinden geçerek Helvacı
ve Ormanköy’e yöneldik.
Karakızlar köyünden ayrılırken...
(Haziran 2014)
Karakuyu'nda meşhur Emiroğlu Tulumbası
(Eylül 2015)
Karakuyu'ya adını veren kuyu ve zeytinyağı sıkma taşı
(Eylül 2015)
Şifalı suyu ile meşhur Karaot köyünün meydanı
(Eylül 2015)
Karakızlar’dan itibaren Mahmut Dağı ve onun uzantılarının etekleri boyunca; kuzeye doğru konumlanmış
bir dizi köy, Karabel Geçidi’nden Torbalı’ya doğru uzanan düzlüklere ve Nif Dağı’nın heybetli kütlesine karşıdan
bakar. Karakızlar, şifalı suyu ve
tohum takas şenliği ile hatırladığımız Karaot,
dip dibe konumdaki Cumalı ve Yeşilköy, yüksekçe bir sekinin
kıyısındaki Gökyaka ve Mahmut Dağı’nın kilidi konumundaki Dereköy söz konusu köylerdir. Bundan
ötesi ise, Karabel Geçidi’ne ve Kemalpaşa’ya doğru açılan yolun başlangıcıdır
aslında.
Dereköy'ün dereleri
(Nisan 2014)
(Nisan 2014)
Dereköy meydanı
(Ocak 2020)
(Ocak 2020)
Gökyaka'nın bir sekiden ovaya bakan kahvehanesi
(Ocak 2020)
Bu coğrafyadan İzmir’e
doğru bir başka geçiş yolu ise, Vişneli
ya da Dağkızılca’dan başlayarak Buca’nın arka dünyasına açılan ve
sırasıyla Kırıklar, Doğancılar ve Belenbaşı köylerini takip ederek Kaynaklar yönüne ulaşan alternatiftir.
Bir zamanların dillere destan Buca
bağlarının hatırasını saklayan bu arka dünya, ne yazık ki artık her yerde
mantar gibi biten çiftlik evleri, kır düğünleri ve kahvaltı bahçelerinin
pençesine takılıp kalmış gibidir.
Kaynaklar sırtları
(Ekim 2010)
Kaynaklar Yıkık Cami; kuzey doğu yönünden...
(Mayıs 2020)
Caminin güney ve arka yönünden görünümü
(Mayıs 2020)
Söğütlük'den gelen yol, cami ve Kaynaklar mezarlığı; bir arada...
(Mayıs 2020)
Buca Göleti’ne yaklaşırken Söğütlük levhasını kaçırmazsanız, bahçe aralarından yılan gibi
kıvrılarak ilerleyen daracık yol, sonunda sizi Kaynaklar’ın Çınaraltı
Meydanı’na kadar taşır. Ama meydana varmadan bir üç yol ağzında ve hafif
bir yükseltinin üzerinde karşınıza çıkan bir yıkık cami kalıntısı günün kapanış
sürprizi gibidir.
Yıkık Cami'nin avlusundan camiye giriş
(Mayıs 2020)
Harim bölümünden bir görünüm; batıya bakan pencere...
(Mayıs 2020)
Söğütlük yolundan Kaynaklar’a doğru bir Yıkık Cami
Cami, Kaynaklar köyüne güney yönünden yaklaşırken
bir üç yol ağzındaki adada yer alır. Çatı örtüsü ve tavanı tamamen, duvarlarının
ahşap kirişle sınırlandırılmış üst bölümleri ise kısmen çökmüş durumdaki cami,
dikdörtgen planlı, kıble yönünde mihrabı hala belirgin durumdadır. Caminin
duvarları moloz taş ve toprak harç ile birleştirilmiş olup, yer yer devşirme
olduğunu tahmin ettiğimiz mermer yapıtaşlarını da içerir. Ağırlıklı olarak
mihrabın çevresinde yoğunlaşan sıva örtüsü ise, günümüze kısmen ulaşmış
durumdadır.
Caminin mihrabı
(Mayıs 2020)
(Mayıs 2020)
Harim bölümünde avluya ve mezarlığa doğru açılan iki pencere
(Mayıs 2020)
Camiye şimdi çoğu yıkık
durumda ve kuzey yönünden girilen bir avluyu geçerek ulaşılır. Avluda Osmanlı
Dönemi’ne ait birkaç mermer mezar taşının varlığı, bu avlunun belli bir
kısmının zamanında caminin haziresi olarak işlev gördüğüne de işaret
etmektedir.
Avluda yer alan sarık başlı mermer mezar taşlarından biri; avlu duvarının üzerinde duruyor.
(Mayıs 2020)
Harim bölümünden avluya açılan pencerelerden soldaki...
(Mayıs 2020)
Avludaki devşirme mermer yapı taşlarından biri
(Mayıs 2020)
Caminin avluya bakan giriş kapısının iki yanında ahşap doğramaları hala yerinde olan iki adet penceresi mevcuttur. Caminin harim bölümünde mihrabın üstüne denk gelen duvarın bir bölümünde tuğla örgü dikkat çekmektedir. Bu tuğla örgünün, caminin doğuya ve mezarlığa bakan duvarındaki pencerenin iki yanında da devam ettiği görülmektedir. Caminin harim bölümünde de doğu ve batıya doğru açılan birer pencere daha mevcuttur. Özetle Kaynaklar Yıkık Camii üzerinde herhangi bir tanımlayıcı yazı ya da işarete rastlayamasak da, yapının mevcut haliyle 19.yüzyıldan kalma basit bir köy camisi olduğu fikrindeyiz. Avluda yer alan mezarlardan birinin başında dikili olan asırlık servi de bize bunu işaret etmektedir sanki.
Avludaki asırlık servi
(Mayıs 2020)
Harim duvarlarında yer alan antikiteler
(Mayıs 2020)
Harime açılan kapı ve mihrap...
(Mayıs 2020)
Yapılması gereken ise,
bir kültür varlığı ve dini bir yapı olarak; Kaynaklar
Yıkık Camii’nin zamana yenik düşerek yok olup gitmesine engel olunması, bu
toprağın gerçek tapuları olan hazirelere ve bu kültür varlıklarına ilgili
devlet kurumlarınca sahip çıkılması olmalıdır. Başka ne diyelim?
Dipnotlar:
(1) Fotoğraflar, belirtilenler
dışında gezi sırasında İ. Fidanoğlu
tarafından çekilmiştir.
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC
Tebrikler çok güzel bir yazı
YanıtlaSilİlginiz ve geri bildiriminiz için teşekkürler...İF
Sil