PANIONION, GÜZELÇAMLI, KALAMAKİ KOYLARI VE
OLUKLU KANYON
30 Ekim 2015
İbrahim Fidanoğlu
Son yıllarda yürüyüş günlerimizin en az birini Dilek Yarımadası’na
ayırıyoruz. Bu yıl da yeni sezonun ilk yürüyüşünü Dilek Yarımadası’nda
gerçekleştirdik. Biraz eklektik bir gezi olsa da; günümüz doğa ve tarih
birlikteliğinde yine oldukça keyifli geçti. Hava sıcaklığı 25 derece civarında,
deniz sütliman, doğa benzersizdi. Sezona biraz hafif bir giriş yapalım derken,
neredeyse gün boyunca 15 km kadar yürümüştük. Ne diyelim; bu da bu günün
kazancıdır diyelim.
Belevi Kasabası'nın meydanında bir 29 Ekim Gecesi'nden ertesi sabaha kalanlar
Sabah Tire yolcularıyla buluştuğumuz Belevi’de yaptığımız sabah
kahvaltısı sonrası, Dağa Kaçtım Ekibi
olarak yönümüzü Kuşadası üzerinden Dilek Yarımadası’nın kuzey yüzüne doğru
çevirdik. Hedef Güzelçamlı
Kasabasıydı.
Kurşunlu Manastırı'ndan Güzelçamlı'ya bakış (2015 Mayıs)
Batı Anadolu’da burnunun dibindeki Sisam (Samos) Adası’na doğru sivri bir kama gibi uzanan Dilek
Yarımadası’nın kuzey yüzündeki Güzelçamlı,
19.yy.da Rum sakinlerinden ötürü Gavurçamlı
diye anılırmış. Şimdi neredeyse yüzerek geçilebilecek uzaklıktaki Sisam bu kıyılardan ölüm yolculuklarına
çıkan Suriyeli mültecilerin ulaşmak istedikleri bir önemli hedef noktası haline
gelmiş durumda. Bugün siyasi coğrafya açısından her ne kadar ayrı düşmüş de
olsa, Batı Anadolu kıyılarından yaklaşık 7 km. uzaklıktaki Sisam Adası’nın tarihi kaderi de ana karayla biçilmiş gibi. Karina sırtlarında kızılçamlar içinde
şimdi kaybolmuş bir küçük bir yerleşim olan Thebai’yi
de İlkçağ’da Samoslular kurmuştu.
Dilek Yarımadası Milli Parkı (Zeus Mağarası girişi)
Panionion; İonların
tarihteki ikinci toplanma yeri
Sabahın erken saatlerinde Davutlar
Kasabası üzerinden ulaştığımız Güzelçamlı
girişinde Panionion levhasından Samson Dağı’na doğru ilerleyen bir
toprak yola girdik. Yaklaşık 1 km. kadar sonra İonların tarihte ikinci toplanma
yeri ve kutsal alanı olan Panionion’a
gelmiştik bile. Samson Dağı’nın ta
tepesinde; Söke’ye bakan yüzündeki bir düzlükte yer alan İ.Ö.7.yy.dan kalma ilk
toplanma yeri Poseidon Helike
Tapınağı ve kutsal alanı ise, belki de Anadolu’daki bütün Yunan tapınaklarının
ilk esin kaynağı olarak bugün bile önemini korumaktadır.
Panionion Toplanma Yeri - İ.Ö. 5.yy.lar; Güzelçamlı
Oturma sıraları ana kayaya oyularak yapılmış İonia’nın toplanma yeri,
bugün arkasındaki sırta doğru yükselen 11 sıradan oluşuyor. Toplanma yeri,
İonlar için neden önemliydi? İ.Ö. 11.yy.dan başlayarak Ege adaları üzerinden
Batı Anadolu’ya doğru yönelen ve bu kıyılarda tutunarak koloniler oluşturan
İonlar, kurdukları şehir devletlerini bir federatif birlik içinde
birleştirdiler. Bu birliği temsil eden yer de bugünkü Panionion olarak bilinen Güzelçamlı sırtlarındaki kızılçamlar arasındaki
bir düzlükte yer almaktaydı. Burası, İonialılar döneminde; İonia şehir
devletlerinin toplantı yeriydi. Ege Denizi’ndeki Kiklad Adaları üzerinden Batı Anadolu’ya geçen bu denizci halkın
kendilerine deniz tanrısı Poseidon’u
bir anlamda rehber ve inanç odağı olarak seçmeleri de rastlantı olmamalıdır.
Bugün Samson Dağı’nın yüksek
zirvelerinde yer alan ilk Panionion
Tapınağı’nın Poseidon Heliconios
kültü merkezli gelişimi bu açıdan da ayrı bir anlam taşımaktadır.
Panionion; ana kayaya oyulmuş oturma sıraları
“Panionion, Panionium ve İonia Birliği
olarak geçen bu birlik, on iki İon kentini içinde toplamıştır. Epigrafik
malzeme, birliğin adının en eski şekliyle Panionion olarak vermektedir. Panionia Birliği, Mykale Dağı’nın (bugünkü Samson
yada Samsun Dağı) kuzey sahilinde
Poseidon Heliconios tapınımında
merkezlenmiştir ve birliğe katılan her kent tamamen otonomdur.”(2)
Panionion
“Herodotos, Apaturia festivalinin(3)
ve Poseidon Helikonios kültünün hem Atina’da
hem de İonia toprakları üzerinde olduğunu ifade etmiştir. Yerleşimcilerin etnik
şuurlarını korumayı başardıklarına ve ulus bilincinin Poseidon Heliconios (Helike) kültünde dinsel bir ifade bulunduğuna
hiç şüphe yoktur. Bu bilincin zaman içinde varlığını koruyarak, daha geniş bir
alana yayılmış olması ise, İonların Mykale
bölgesindeki üstünlüğünü koruduğunu ve politik bir kararlılığa sahip olduğunu
göstermektedir.”(4)
Panionion'da karınca kaleleri
“Herodotos, üye kentlerin Panionia Festivali’ni kutlamak amacıyla Panionion’da bir araya geldiklerinden
bahsetmektedir. Herodotos’un; bu etkinliği, birliğin kuruluş amacı ve temel
görevi olarak gördüğü anlaşılmaktadır. Birliğe üye kentlerin vatandaşlarının
ulusal tanrıları Poseidon Helikonios
onuruna bir festival kutlamak amacıyla düzenli olarak toplandıklarını düşünmek
mümkündür. Festival kendilerini İon olarak adlandıran grupların dini bir çatı
altında toplandığı bir etkinlik olmuştur.”(5)
Panionion; genel görünüş
İ.Ö.7.yy.da Poseidon Helike
Tapınağı’nın ilk kurulduğu yer olan Arkaik Panionion’da ilk kez oluşturulan bu toplantı mekanizması
çerçevesinde, İon şehir devletlerinin temsilcileri, Panionion’da belirli zamanlarda toplanarak önemli siyasi ve askeri
kararları almaktaydılar. Federasyonun geleceğini ve gücünü artırması
bakımından, bazı önemli savaş kararları da tarihte burada alınmıştır. Perslerin
Anadolu’yu işgal ettikleri ve bir silindir gibi ezip geçtikleri dönemde Panioion Birliği, Batı Anadolu’daki
direnişin örgütlenmesinde de önemli yer tutar. Perslerin Batı Anadolu’dan
çıkarılmasında önemli kilometre taşlarından olan İ.Ö. 479 yılındaki Mykale Deniz Savaşı da; tarihte bugünkü Güzelçamlı önlerinde gerçekleşmiş ve
İonların zaferiyle sonuçlanmıştı. Son savaş ise, bugün artık karayla bitişmiş
vaziyetteki; Balat önlerinde bulunan Lade
Adası açıklarında gerçekleşen İ.Ö.494 yılındaki Lade Deniz Savaşı’dır.
Panionion'a arka sırttan bakış
İlkçağ’ın önemli gezginlerinden Coğrafyacı Strabon ise Panionion’dan
şöyle söz etmektedir:
“Mykale Dağı’nın yakınından, Samos boğazından geçerek Ephesos’a deniz yoluyla giderken; sağda,
Ephesosluların kıyısına gelinir. Bu deniz kıyısının bir kısmı, Samosluların
elindedir. Kıyıda önce, denizden üç stadia içerde olan Panionion bulunur. Burası, Pan-İonia
denen birliğin bulunduğu yerdir ve burada her yıl, İonialıların geleneksel
festivali yapılır. Helikonia Poseidon’un
onuruna kurbanlar sunarlar ve Prieneliler bu törenlerde rahip olarak hizmet
ederler.”(6)
Panionion'da İon kolonilerinden sonra daha büyük bir karınca kolonisi
Bugün gezdiğimiz toplanma alanında Poseidon
kültünü M.Ö. 5.yy.da yaşanan büyük bir yangın sonrası Otomatik Tepe’de yer alan Arkaik Panionion’dan Güzelçamlı sırtlarına taşıyan iradenin bu toplanma
yeri çevresinde bir tapınağı da oluşturmuş olması kuvvetle muhtemeldir. Ne
yazık ki, kızılçamlar arasında yaptığımız kısa yürüyüşte bunu belgeleyecek bir
ize rastlayamadık.
Güzelçamlı Kasabası
Panionion’u dolaştıktan sonra bugün yazlık sitelerin boğduğu Güzelçamlı Kasabası’nın merkezine çıktık. Atatürk Heykeli’nin de
bulunduğu meydanda; kahvelerin birinde sabah kahvesi için kısa bir mola verdik.
19.yy.da çoğunlukla Rumların yaşadığı ve Rum
Çamlısı yada Gavurçamlı olarak
anılan köy, Kurtuluş Savaşı’nın ardından; Rumların burayı Sisam üzerinden terk
etmeleri sonrasında(7)
1924’de Kavala Mübadilleri gelinceye değin; bu havali, yaklaşık 2 yıl kadar boş
kalmış. Kavala’nın Leftere Köyü’nden göç eden 80 hane
civarındaki Türk mübadiller, buraya yerleştirilmiş ve yöreye de Güzelçamlı
adı verilmiş. Uzun yıllar tütüncülükle uğraşan yöre halkı, geçimini artık
turizm ve onu besleyen tarımsal faaliyetlerle karşılıyor.
Güzelçamlı Kasabası Demokrasi Meydanı; 29 Ekim'den kalan...
Dilek Yarımadası Milli Parkı’nın hemen girişine yakın bir noktada yer
alan bu şirin köy, zaman içinde yazlık sitelerin istilasına uğrayarak neredeyse
küçük bir Kuşadası haline gelmiş ve betona boğularak bütün özelliğini de bir
anlamda yitirmiş. Güzelçamlı Köyü’nün
merkezi konumundaki meydanın çevresinde gelişen kasaba, bugün artık bütün
çarpıklığıyla apartmanlar ve işyerlerine boğulmuş ve küçük bir kenti
aratmayacak görünümde… Geçen haftalarda yağan şiddetli bir yağmurun Güzelçamlı Deresi’ni taşırması ve çamura
bulanan araba görüntüleriyle bir sel manzarasına yol açması da bütün bu çarpık
gelişmenin bir sonucu olsa gerek.
Zeus'un Poseidon'un gazabından kaçıp saklandığı yer; Zeus Mağarası
Zeus Mağarası
Dilek Yarımadası Milli Parkı’nın girişine çok yakın bir konumda Samson Dağı’ndan gelen suyun erittiği
kalker tabakalarının boşalttığı oyuğa hücum etmesiyle oluşmuş bir mağara
içindeki dingin bir havuzu andırıyor Zeus Mağarası… Maviyle yeşil rengin,
denizden gelen tuzlu suyla, dağdan gelen tatlı suyun karıştığı son derece
berrak ve temiz bir görünüme sahip mağaranın içi, yazın bu bölgenin bunaltıcı
sıcağında kurtarıcı bir mekân olmalı. Mağaraya neden Zeus isminin verildiği elbette bir tevatür olsa da, yaygın olarak
bu coğrafyanın kültü Poseidon’la ilişkilendirilmiş
bir hikâyesi de var:
Zeus Mağarası
Suyun geldiği mağaranın ağzı; maviyle yeşilin birleştiği yer-Zeus Mağarası
Mitolojiye göre, Gök Tanrısı Zeus,
kardeşi Denizler Tanrısı Poseidon’u
kızdırdığında, onun gazabından korunmak için son derece korunaklı bu mağaraya
sığınırmış. Poseidon’un üç kollu
yabasını savurarak kabarttığı dalgaların öfkesi geçinceye kadar, Zeus bu doğal
havuzda oyalanır, dinlenir ve suya girermiş. Bugün de denizin dalgalı olduğu
zamanlarda; turistlerin yüzmek için tercih ettikleri emin bir liman gibidir Zeus Mağarası…
Gezginler, Güzelçamlı kıyısında...
Maviyle yeşilin kardeşliği; Dilek Yarımadası'nın Sisam'a bakan güzelim bükleri
Botanik Yolu ve Olukdere
Kanyonu
Bugün Dilek Yarımadası Mili Parkı’nda Botanik Yolu ve Oluklu Kanyon’da
yaklaşık 15 km. kadar yürüdük. Hava o kadar güzeldi ki; masmavi deniz, bizi
kıyısına doğru çekti. Dilek Yarımadası, ziyaretçi girişinden itibaren Aydınlık, Kavaklıburun ve Karasu
koyları ziyarete açık alanlar olarak tanımlanmış. İki manastır yıkıntısının da
bulunduğu daha içerilere girmek için herhalde özel izin almak gerekiyor. Karasu
Koyu çıkışındaki Askeri Bölge’nin girişindeki uyarıcı levhada görevlilerden
başka diğer kişilere girişin yasak olduğuna dair bir açıklama yer alıyor. Oluklu Kanyon ise, Milli Park içindeki
asfalt yol üzerindeki girişten itibaren yaklaşık 15 km.lik bir yürüyüş parkuru
sonrası Eski Doğanbey (Domatia)
Köyü’ne dek ulaşıyor. Biz daha önceki yürüyüşlerimizden birinde Domatia Köyü’nden başlayarak Karakol Geçidi’ni aşmış ve Dilek
Yarımadası’nın kuzey yüzüne doğru dönerek, 9 km. levhasına kadar yürümüştük. Bu
kez Kalamaki’den başlayarak kanyonun
içinden geçip 1.havuzun bulunduğu 6 km. levhasına kadar yürüyebildik.
Gezginler, Botanik Yolu'nda...
Botanik Yolu
Kalamaki'de güzün hüznü; terk edilmiş plajlar...
Her iki parkurda da Dilek Yarımadası’nın kendine özgü florası dikkat
çekiciydi. Kızılçamlar, doğu çınarı, kermes meşesi, menengiç, sandal ağacı;
onun kardeşi koca yemiş yada dağ çileği, defne, keçi boynuzu, ilkbahardaki eflatun
rengi çiçekleriyle erguvan ağaçları ve zakkumlar, akçakesme, böğürtlen ve sakız
çalıları, ayı fındığı, baharda sapsarı çiçekleriyle göz alan katırtırnakları, dişbudak,
alıç, Finike ardıcı, mersin, asma, orman sarmaşığı ve tavşan memesi bu florayı
oluşturan temel bileşenlerdi. Botanik Yolu
ve Oluklu Kanyon’da belli aralıklarla
bu ağaçları tanımlayan etiketler mevcuttu. Bunları izleyerek uzun süre yürüyüş güzergâhının
keyfini sürdük. Kavaklıburun’dan Karasu Plajı’na kadar 2 km. boyunca
devam eden parkur sonunda, Sisam Adası’nın tam karşısında; plajdaki
piknik masalarından birine iliştik.
Gezginler, plajdaki bir çeşme başındalar.
Karasu Plajı'na doğru; Botanik Yolu
Kalamaki siklamenleri
Gezginler, Botanik Yolu'nda...
Kavaklıburun Plajı'na doğru inen bir küçük suyolu
Doğu Çınarı (platanus orientalis)
kermes meşesi
defne
koca yemiş
Karasu Plajı
İyot kokusunu derin derin içimize çektik. Karşıda Sisam Boğazı’nın ötesinde elimizi uzatsak değecekmişçesine
uzaklıktaki Sisam’ı çıplak gözle seyrettik. Biraz ilerimizdeki denize doğru
uzanan kayalıkların üzerinde balık tutan birkaç amatör balıkçı ve kıyıda
güneşlenen birkaç turist ailesi vardı. Adanın Çeşme Yarımadası’na bir orak gibi
uzanan kuzeydoğu yönündeki bölümünün en tepesindeki sarp yamaçlarından birine (Rabaidoni Dağı) konumlanmış bir manastır
yapısı dikkat çekiciydi. Ağaçlıklar arasında kolaylıkla seçilen bu büyük yapı, Keşiş Dorotheus tarafından 1756 yılında inşa
ettirilmiş olan Zoogohos Pigi Manastırı
idi. Uzaktan fotoğrafladık.
Karasu Plajı'ndan Sisam'a bakarken...
Karasu Plajı'ndan Sisam Adası'nın Rabaidoni Dağı'ndaki Zoogohos Pigi Manastırı'nın görünümü
Zoogohos Pigi Manastırı(8)
Botanik Yolu’nda aynı güzergâhı izleyerek geriye döndük ve Oluklu Kanyon’a girdik. Kanyonun girişinde tanıtıcı levhalarda yürüyüş
parkuru ve flora hakkında ayrıntılı bilgi mevcuttu. Kireçtaşından kayaçların milyonlarca
yılda suyun etkisiyle eriyerek oluştuğu söylenen bu derin kanyon, yaklaşık 5
km. kadar içeri doğru devam ediyordu. Biz de neredeyse bu yolun tümünü bugünkü yürüyüş
sırasında kat etmiş olduk. Giriş kısmındaki açıklık alan geçildikten sonra
giderek daralan ve Olukdere boyunca
bir duvar gibi her iki yanımızda yükselen topografya oldukça etkileyiciydi.
Oluklu Kanyon girişi
Oluklu Kanyon
Oluklu Kanyon'da; doğanın kucağında...
Oluklu Kanyon; kayalardan fışkıran yaşam
Oluklu Kanyon'un iki yanında bir duvar gibi yükselen sarp kayalıklar
Oluklu Kanyon'un duvarları
Her ne kadar sonbaharda suyu azalsa da; Oluklu Kanyon'a hayat veren Olukdere
Oluklu Kanyon'da Sonbahar
Oluklu Kanyon'da orman sarmaşıkları tarafından esir alınmış yaşlı bir çınar gövdesi kimbilir neler anlatır bizlere?
Olukdere'yi besleyen küçük dereciklerden biri
Oluklu Kanyon'a veda zamanı
Tepedeki Karakol Geçidi’nde Samson Dağı’nın güney yüzüne dönen
toprak yol; Eski Rum Köyü Domatia, Eski
Osmanlı Gümrük Binası’nın yer aldığı Karina
sırtları ve Söke-Güllübahçe yönüne olmak üzere üç ayrı güzergâha ayrılır. Bu
anlamda Karakol Geçidi, Samson Dağı’nın iki yakasını birbirine
bağlaması açısından önemli bir kilometre taşı niteliğindedir. 1.havuza kadar devam
eden bugünkü yürüyüşümüz ise, gün içerisindeki diğer uğrak noktalarımız nedeniyle
daha fazla ileriye gidemedi. Akşam olmak üzereydi. Karanlık basmadan kanyondan ayrılmak zorundaydık. Oluklu
Kanyon’da, 6 km. levhasından geri dönerek aynı güzergâhtan başlangıç
noktamıza ulaştık.
Güzelçamlı Gölü
Dilek Yarımadası Milli Parkı’ndan ayrıldıktan sonra Güzelçamlı’da son uğrak noktamız, yazlık siteler arasında sıkışıp
kalmış olan ve denize bir küçük kanalla bağlanan sazlıklar içindeki küçük göl
oldu. Biz ona Güzelçamlı Gölü dedik
ve fotoğrafladık. Yazın buranın sivrisinekler açısından bulunmaz bir yatak
olduğunu düşündük ve yazlık siteler adına hayıflandık. Artık, Güzelçamlı’dan ayrılma zamanıydı; günü
dolu dolu yaşamanın verdiği keyifle yönümüze İzmir’e çevirdik.
Dipnotlar
(1) Dilek
Yarımadası ile ilgili diğer yazılarımız için bkz. http://dagakactim.blogspot.com/2015/09/dilek-yarimadasinda-dolasirken-2.html
ve http://dagakactim.blogspot.com/2014/12/dilek-yarimadasi-milli-parkinda.html
(2) Panionia Birliği; Yrd. Doç. Dr. Hülya Boyana,
Ankara Üniversitesi DTCF Tarih Bölümü; sayfa:17; http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/18/1627/17444.pdf
adresinden alınmıştır.
(3) Apaturia Bayramı: 3 gün süren bir bayram olup, o
yıl içinde doğan çocukların meşru olup olmadığının araştırılması sonucunda
çocuk kardeşlik kütüğüne kaydedilirdi. Efes ve Kolophon hariç öteki kentler kutluyordu.
Atina’da Ekim – Kasım aylarında kutlanırdı.
(4) a.g.e. sayfa:17
(5) a.g.e. sayfa:18
(6) Strabon, Antik Anadolu Coğrafyası (Geographika:XII-XIII-XIV); Arkeoloji
ve Sanat Yayınları; Çev. Prof.Dr. Adnan Pekman, 3.Baskı-1993; sayfa: 155
(7) Rumlar, Türk kuvvetlerinin bölgeye yönelik son taarruzu öncesinde; 7
Eylül 1922’de Sisam Adası’na sandallarla kaçmışlar.
(8) Pigi Manastırı fotoğrafı, http://www.in-samos.com/tr/zoodohos-pigi-manastiri/
adresinden alınmıştır.
(9) Fotoğraflar, yazıda belirtilenler dışında; yürüyüş sırasında
Aydın Aydemir tarafından
çekilmiştir.
Yazan : İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: M.YC
Düzenleyen: M.YC
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder