2 Haziran 2024 Pazar

İZMİR’İN YANIBAŞINDAKİ CENNET YAYLASINDA; KEMALPAŞA-OVACIK’TA YÜRÜDÜK.

BAHARIN BÜTÜN RENKLERİ; OVACIK’TAN CEVİZLİDERE’YE…
 
2 Mayıs 2024
İbrahim Fidanoğlu
 
Giriş
 
Bugün birçok kez uğradığımız, İzmir’in hemen yanı başında, Kemalpaşa sınırları içindeki cennet köşe; Ovacık Yaylası’ndaydık. Bahar bütün coşkusuyla Ovacık Yaylası’nda en güzel elbiseleriyle karşıladı bizi. Sinancılar Kanyonu’nun Cevizlidere Vadisi boyunca yükselerek Ovacık’ta bir yaylaya dönüştüğü topografyanın girişindeki görünümü benzersizdir. Sabah bizi o noktada oldukça kapalı bir gök ve yağmura eğilimli bir atmosfer karşıladı. Ancak ilerleyen saatlerde durum tamamen değişerek, baharın tüm güzelliklerine tanıklık etme fırsatı verdi bize. Yaklaşık 12 km.lik parkuru avarelik yaparak, 5 saat civarında tamamladık. Buna Cevizlidere kıyısında koyu gölgelikte verdiğimiz yemek molası da dâhildi. Sonuçta bütün günümüzü doğanın bağrında bahar manzaraları seyrederek geçirdik.
 
Ovacık Yaylası'nda; yeşil denizinde...
(Mayıs 2024)
 
Enginarın akrabası; deve dikenleri (kengerler)...
(Mayıs 2024)
 
 Dağa Kaçtım gezginleri; Ovacık Yaylası'nda...
(Mayıs 2024)

Yürüyüşün hikâyesi
 
Sabah 10.30 gibi Kemalpaşa üzerinden Ovacık Yaylası’na giriş yaptık. Ovacık yönünde hava oldukça bulutlu ve sanki yağmura gebe gibiydi. Ancak bir süre sonra bulutlar dağıldı, yerini güneşli ve açık bir havaya terk etti. Adet olduğu üzere her zamanki gibi sabah çaylarını içmek için Ovacık merkezindeki Halil’in kahvesine uğradık. Ancak Halil, kiraz zamanı olduğundan ovadaki bahçelerinde hasada gitmişti. Kahvehane kapalıydı. Yandaki çınarların altında bulunan ve son aylarda bir tadilat ile genişletilen kır lokantasında çaylarımızı içtik. Havuz başındaki çınarlar ve söğüt ağaçları baharla birlikte coşmuştu. Yaşlı söğüt ağacı çiçekteydi. Tozlaşma zamanıydı.
 
Ovacık Yaylası'na girerken; sabah vakti...
(Mayıs 2024)

Ovacık merkezinde; kır lokantası önünde...
(Mayıs 2024)
 
Ovacık'ta Cumhuriyetin ilk İzmir Valilerinden Kazım Dirik zamanından kalma ve Yiğitler-Sinancılar-Kızıloba-Bayındır geçişinin açılması anısına yaptırılan Paşa Çeşmesi
(Mayıs 2024)
 
Söğüt ağacının çiçekleri
(Mayıs 2024)
 
Kır lokantasının avlusu ve havuz...
(Mayıs 2024)

Çayları içtikten sonra Halil’in kahvehanesinin yanından arkadaki Sarıkaya Tepesi’ne doğru ilerleyen bir patikayı takip ederek yürümeye başladık. İlkin deve dikenleri karşıladı bizi; mora çalan göz alıcı çiçekleriyle. Kestane ve ceviz ağaçlarının arasından ilerleyerek bir kirazlığın sınırından yukarıya doğru yöneldik. Ardımızda ise, zirvesinde Batı Anadolu’daki Çaldede makamlarından birinin bulunduğu Dededağ’ın(1) üzerini kaplamış olan yoğun bulut tabakaları yavaş yavaş dağılmaktaydı. İçinden geçtiğimiz kiraz bahçesindeki kirazlar henüz olgunlaşmamıştı; yeşildiler. Normalde Ovacık Yaylası’nda kiraz, Haziran’ın 15’i gibi olgunlaşır. O vakit Karakol Mevkii diye bilinen ve şimdilerde kiraz alım merkezi olarak kullanılan yer, bir panayır yerine dönüşür. Kızıloba’dan, Ovacık Yaylası’nın farklı kesimlerinden sepetli motorlarla taşınan köylünün bir yıllık emeğinin ürünü kasa kasa kirazlar, Karakol Mevkii’ne yıkılır bir anda. Tam bir hengâmedir kiraz alımı. Görülmeye değerdir.
 
Sarıkaya Tepesi'ne doğru; yolun başında karşılaştıklarımız...
(Mayıs 2024)

Deve dikeninin göz alıcı çiçeği; aynı enginarın çiçek hali gibi...
(Mayıs 2024)

Bir kiraz bahçesine açılan bir tahta kapı
(Mayıs 2024)

Ovacık Yaylası'nın kiraz bahçelerinde...
(Mayıs 2024)

Yayla kirazı; Haziran 15'den önce olmaz.
(Mayıs 2024)

Kirazlığın içinden çıktıktan sonra, her iki yanı baharla birlikte yeşile boyanmış Anadolu meşeleriyle kaplı şirin bir patikaya ulaştık. İşte o zaman başladı yeni hayatın simgesi; çiçeklerin resmigeçidi. İlk önce baklagillerden (fabaceae) eflatun-beyaz renkli çiçekleriyle dikkat çeken deniz bezelyesi (lathyrus laxiflorus) ya da mürdümükler (Datça’da çorbaya benzer yerel bir yemeği yapılır)(2), yine eflatun renkli göz alıcı yabani şebboylar (matthiola sp.), bembeyaz papatya (asteraceae sp.) kolonileri çıktı karşımıza. Kimi kurumuş, kimi hala capcanlı saygı duyulası anıt kestanelerin yanından geçtik usulca. Koskoca gövdesini belki dört beş kişi ancak kucaklardı. Böğürtlen çalıları, meşelikler, kestane ve ceviz ağaçları; yer yer karaçam ve kızılçamlar birbirinin içine girmişti sanki. Her biri, uyanan yeni hayatın coşkunluğu içinde kendilerine alan açma mücadelesindeydiler.
 
Yürüdüğümüz yolun her ki yanı meşeliklerle kaplıydı.
(Mayıs 2024)

Mürdümükler
(Mayıs 2024)

Yabani şebboylar
(Mayıs 2024)

Papatyalar
(Mayıs 2024)

Geniş gövdeli anıt kestanelerin yanından geçtik.
(Mayıs 2024)
  
Yürüdüğümüz yol
(Mayıs 2024)

Uzayıp gider göklere; ışığı görmek için sırım gibi kızılçamlar...
(Mayıs 2024)
 
Pembe renkli turnagagaları (geranium’lar) ve Girit ladenleri, eflatun rengi çan çiçekleri (campanulla) ve henüz tüylü tomurcuklar içinde kendini saklayan şakayıklarla devam etti yolculuğumuz. Sarıkaya Tepesi’nin eteklerini yalayarak devam eden patika giderek yükseldi ve yaylaya hâkim bir konuma erişti. Bir süre karşımızdaki Dededağ’ı, yayladaki zengin bitki örtüsünü ve bahçeleri seyrederek geçti zaman.
 
Turnagagaları
(Mayıs 2024)

Henüz tomurcukta şakayıklar
(Mayıs 2024)

Girit ladenleri
(Mayıs 2024)

Yolumuz orman yoludur; Cevizlidere'ye gider.
(Mayıs 2024)

Çan çiçekleri
(Mayıs 2024)

Biraz ilerde rastladığımız baklagiller (fabaceae) ailesinden acı baklalar da (lupinus sp) çiçekteydi. Bu yörede dağlarda yürürken bu mevsimde acı baklalara sıkça rastlıyoruz. Koyu mavi çiçekleriyle göz alıcı acı baklalar aslında tıbbi bitki olarak da kullanılıyor. Toprağın ıslahı ve gübrelenmesi açısından son derece kullanışlı bir bitki olan acı baklalar, hayvan yemi olarak da işlev görüyor.(3) Hemen yakınlarda; kırsalda çocukların balık avlamak için kullandıkları şabla çalıları da sarıya boyanmıştı. Zehirli olan bu bitki suya çırpılarak balıkların sersemleşmesi sağlanıyor; daha sonra da kendinden geçip bayılan balık sudan elle toplanıyordu.
 
Yol düzleminden Kemalpaşa Ovası'na doğru bakış; en arkada Spil...
(Mayıs 2024)
 
Ovacık Yaylası'nda; deve dikenlerinin peşinde...
(Mayıs 2024)
 
Sarı renkli çiçekleriyle zehirli şablalar
(Mayıs 2024)

Acı baklalar
(Mayıs 2024)
 
Deve dikenleri
(Mayıs 2024)

Sağımızda solumuzda boy verip çiçeğe durmuş deve dikeni kolonileri benzersiz manzaralar sunmaktaydı. Papatyagiller (asteraceae) ailesinden; baharda açan mor renkli çiçekleriyle enginarı hatırlatan deve dikenleri, karaciğeri koruyucu etkisi nedeniyle enginar gibi karaciğer dostu bir bitki olarak biliniyor. Meryem dikeni ya da sütlü kenger olarak da anılan deve dikeninin yaprakları üzerindeki beyaz lekeler ise, söylenceye göre Meryem Ana’nın sütünden damlayan bir tek süt damlasından kaynaklanmakta.
 
Siyah göbeği oldukça geniş ve haç şeklinde, açık pembe renkli gelincik
(Mayıs 2024)
  
Bu daha kırmızı...
(Mayıs 2024)
 
Nakıllar (silene sp.)
(Mayıs 2024)

Cevizlidere'ye doğru...
(Mayıs 2024)
 
Yol kıyısında nakıl kolonileri
(Mayıs 2024)
 
Uyuz otu
(Mayıs 2024)
 
Daha ileride yeşil denizinde ilerlerken, gelincikler (papaver) kesti yolumuzu; bir de nakıllar… Gelinciklerin ortasındaki siyah bölgeler haç şeklinde, taç yaprakları beyaza yakın bir pembelikteydi. Mitolojide Hera, Virgil tarafından ölümün kardeşi olarak adlandırılan Somnus (Yunan mitolojisinde Hypnos), doğumun ve iffetin tanrıçası Artemis ya da Roma’daki ismiyle Diana ve elinde bir buğday başağı ile temsil edilen bereket tanrıçası Demeter’in (Roma mitolojisinde Ceres) bitkisi olarak bilinirmiş gelincik. Gelinciğin kırmızı taçyapraklarındaki siyah bölgelerin halüsinasyon, yine bir gelincik türü olan haşhaş bitkisinin kapsülünden elde edilen sütünün ise uyuşturucu etkisi nedeniyle İlkçağ’daki mitolojik figürlerle ilişkilendirilmiş olması oldukça mantıklı geliyor insana. Bir de sıcak yaz günlerinde eskiden misafirliklerde ikram edilen soğuk gelincik şerbetleri vardı; karanfil kokulu… Şimdilerde pek yapanı kalmadı.(4)
 
Gelincikler; hepsi bir arada...
(Mayıs 2024)

Henüz çiçek açmamış bir sığır kuyruğu; o da tıbbi bir bitki...
(Mayıs 2024)
 
Arkamızda bıraktıklarımız...
(Mayıs 2024)

Zehirli sütleğenler
(Mayıs 2024)
 
Sarıkaya'nın eteklerinde...
(Mayıs 2024)

Bir başka tür nakıl daha (silene sp.)
(Mayıs 2024)
 
Dağ başında gezginin yalnızlığı
(Mayıs 2024)

Ovacık Yaylası'nda...
(Mayıs 2024)
 
İlk dönemeçten sonra sapsarı çiçekleriyle bir sütleğen (euphorbia sp.) kolonisi karşıladı bizi. Yukarılardan sızan su, ahşap bir yalağın içine usul usul dökülmekteydi. Sütleğenler de barındırdıkları zehir nedeniyle bir yandan tıbbi bitki özelliği olmasına karşılık, oldukça tehlikeli bir bitki ailesidir. Bu özelliği nedeniyle aynı şablada olduğu gibi kırsalda derelerde balık avlamakta da kullanılıyormuş.
 
Gelincik kırmızısı denir ya...
(Mayıs 2024)

Ormanda bir su yalağı
(Mayıs 2024)

Yükseklerde karaçamlar...
(Mayıs 2024)

Gezginler yürüyor; ileride Sinancılar Boğazı'ndan Kemalpaşa Ovası ve Spil seçiliyor.
(Mayıs 2024)

Peygamber çiçekleri
(Mayıs 2024)

Dağ çayları
(Mayıs 2024)
 
Kemalpaşa ovası yönünde uzun süre Sinancılar Kanyonu’na doğru yürüdük. Batı yönündeki vadi tabanında bütün yaylanın hayat kaynağı Cevizlidere akmaktaydı. Öyle bir yeşil düşünün ki; sayısız tonu olsun ve yemyeşil bitki örtüsünün sıklığı nedeniyle her şeyi saklasın içinde. Öyle benzersiz bir yeşil deniz uzanıyordu solumuzda. Yürüdük yürüdük; ta ki dere yatağına dek…
 
Unutmabeni çiçeği
(Mayıs 2024)
 
Yavşan otu
(Mayıs 2024)

Cevizlidere'ye doğru inerken...
(Mayıs 2024)

Papatyalar
(Mayıs 2024)

Kuzu kulakları çiçekte...
(Mayıs 2024)
 
Cevizlidere
(Mayıs 2024)
 
Dere yatağına doğru alçalırken, mor renkli çiçekleriyle hava cıva otları, masmavi peygamber çiçekleri, dağ çayları ve başkaları selamladı bizi. Bir süre sonra çınarlar altında uzanan koyu gölgelik bir dere yatağına indik. Ayrıldığımız patikayı kuzeye doğru devam etseydik; en sonunda Sinancılar köyüne giden ve daha önceden iki kez yürüdüğümüz; kayalar arasından ve bir uçurumun kıyısından ilerleyen güzelim patikalara ulaşacaktık. Ama bugünkü rotamız başkaydı ve biz bu şekilde Cevizlidere’nin şırıl şırıl akan sularının kıyısına dek ulaşmıştık. Şimdi yemek molası zamanıydı.
 
Cevizlidere yakınlarında şablalar
(Mayıs 2024)
 
Cevizlidere kıyısında; suyun sesini dinledik.
(Mayıs 2024)

Cevizlidere'nin Ovacık yönündeki bölümü
(Mayıs 2024)

Ovacık'ta su düğün çiçekleri
(Mayıs 2024)

Güve kelebeği
(Mayıs 2024)

Yemek sonrasında Cevizlidere vadisinden yukarıya; Ovacık-Bağyurdu asfaltına doğru yürüdük. Asfalt yola ulaştıktan hemen sonra yeniden vadiye doğru dönerek Ovacık yönündeki kır evlerinin bulunduğu bahçeler içine doğru yöneldik. Bu sırada peşimize iki tane av köpeği takıldı; oyuncuydular ve açtılar. Yanımızda yemekten kalan ne varsa hepsini bir ağacın dibinde hallettiler. Bundan sonra neredeyse Ovacık mezarlığına kadar peşimizi bırakmadılar.
 
Ovacık-Bağyurdu asfaltından yeniden dere yatağına doğru ayrıldıktan sonra...
(Mayıs 2024)
 
Vadide yer alan kır evlerinden birinin bahçesinin üzerinden dağlara bakarken...
(Mayıs 2024)
 
Turnagagaları
(Mayıs 2024)
 
Meraklı yol arkadaşlarımızı doyurduktan sonra; yeniden Cevizlidere kıyısında...
(Mayıs 2024)
 
Vadi dibinde sürülmüş tarlaların sınırından geçtik. Ulaştığımız nokta yine Cevizlidere idi. Yeşillikler içinde koyu gölgelik bu alan oldukça konforlu olsa da, sık çalılar arasından kendimize bir çıkış bulamadık. Yeniden asfalt yola ulaşarak Ovacık’a kadar bu yoldan yürüdük.
 
Dönüş yolunda ulu kestanelere bir örnek daha...
(Mayıs 2024)

 Göz alabildiğine papatyalar...
(Mayıs 2024)

Yaban gülleri ya da kuşburnu çiçekleri (rosa canina'lar)
(Mayıs 2024)

Heracleum'lar çiçekte...
(Mayıs 2024)

Hepsi bir arada; Ovacık yolunda heracleum'lar...
(Mayıs 2024)

Hava cıva otları
(Mayıs 2024)

Yol kıyısında şemsiye gibi; kimi tomurcukta, kimisi ise yeni çiçek açmış bembeyaz heracleum’ların, papatya kolonilerinin, kirazlıkların ve ceviz bahçelerinin yanından geçtik. Son durağımız çınarlar altındaki konfor alanı; sabah çay içtiğimiz Ovacık’ın merkezindeki kır lokantası oldu. Akşama doğru içtiğimiz yorgunluk çaylarıyla birlikte, günü ovadaki Bağyurdu’nda (ya da Parsa); merkezdeki kahvehanelerden birinde sonlandırdık. Keyifli ve mütevazı; doğanın içinde geçirdiğimiz bir günü Bağyurdu’nda noktalamıştık. Ne mutlu bize, ne mutlu yürüyenlere…
 
Günün kapanışı, Bağyurdu (Parsa) kahvehanelerinde...
(Mayıs 2024)

Dipnotlar:
(1)     Ovacık-Dededağ yürüyüşü için bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2012/11/kemalpasa-ovacik-yaylasi-dededag.html
(2)    Dağa Kaçtım ekibinden Hasan Doğan Betçe mürdümüğünü şöyle anlatıyor: “Mürdümük ya da Betçe’deki asıl adıyla pava ya da hava, aslında bir tür çorba. Pava ise, son yıllarda Datça pazarlarında sıkça aranılan, ama asla bulunmayan, oldukça da pahalı bir sebze. Mürdümük ya da pava, bezelyegillerden; yabani olarak yetişen, ama yokluk zamanlarında Betçe köylerinde tarımı yapılan bir ürün. Pava ya da hava yemeğine konu olan mürdümük özellikle her türlü toprakta yetişebilen bir sebze. Kısacası kuraklığa ve zor şartlara dayanıklı bir bitki… Betçe’de çorba kıvamındaki yemeği çok seviliyor. Kıraç topraklarda hiçbir şey istemeden, gübresiz de yetişebilen bu bitkinin ziraatı, ne yazık ki şimdilerde sadece Belenköy’de bir kaç aile tarafından sürdürülüyor. Fiyatının sorulmadığı, ama kendisinin talep edildiği bir ürün ben görmedim. Şöyle diyeyim; ben Datça pazarında görsem, fiyattan önce tartıver derim. Ama yok işte… Ben manide söylenen dolmasını bilmiyordum. Ama oluyormuş. Bu arada bir konuyu da hatırlatayım; mürdümük hasadından sonra kabuğunun içindeki taneler değirmende öğütülüyor, bu esnada tanesinin kabuğu özünden ayrılıyor ve sonra pazara getirilip satışa sunuluyor. Yemediğim halde mercimeği andıran, sarı renkli, bu değirmen ürünü küçük tanecikler rahatlıkla sarmalarda kullanılabilir.” Mürdümük çorbası ise Türkiye Kültür Portalı’nda şöyle tarif edilmiş: Malzemeler: - 1,5 su bardağı mürdümük - 1 orta boy kuru soğan - 2 yemek kaşığı salça - 1-2 yemek kaşığı toz kırmızı biber - 3-4 yemek kaşığı zeytinyağı - tuz - 5-6 su bardağı sıcak su Yapılışı: Mürdümükler yıkanır, süzülür. Yarım saat kadar ıslatılırsa daha çabuk pişer. Soğan doğranır, ocağa alınan bir tencerede ısıtılan zeytinyağında sararana kadar kavrulur. Salça, toz kırmızı biber ve mürdümükler de ilave edilip kavrulduktan sonra sıcak su konur, kaynayana kadar karıştırılır. Taneler yumuşayıp suyu ile özleşince çorba hazırdır. Servisi, sıcak yapılır. Yerken üzerine tercihe göre turunç ya da limon sıkılır. Datçalıların “pava” dedikleri ezme ise, soğan ile birlikte haşlanan mürdümüklerin, ezilip krema kıvamına getirildikten sonra üzerine zeytinyağı ve limon suyu, tercihe göre sarımsak ve dereotu ekleyerek yapılır. 
(4)    Gelincik şerbeti; “Gelinciklerin taç yaprakları nazikçe koparılır. Her yaprağın siyah kısmı makasla kesilerek atılır. Bir kaç litre kristal limon tuzu eritilir. Yapraklar bunu içine atılır, bekletilir. Tercihan tahta kaşıkla arada karıştırılır. Güneş görmemesi tavsiye ve tercih edilir. İki gün içinde yaprakların rengi suya geçer ve yapraklar beyazlaşır. Bakteri üretmemesi için renk suya daha çok geçsin diye fazla bekletmemek gerekir. Su süzülür, posa atılır. Suya yeterli şeker konup karıştırılır. İsteyen kuru karanfil de atabilir. Bazen bulursak; annem bu yaprakların arasına rayihalı pembe gül yaprağı da eklerdi. Onların da dibindeki sarısını keserdi. Su artık buzdolabında bekletilmelidir. Yapıldığında hızlı tüketmekte fayda var. Şöyle takribi konuşayım; en az otuz kırk gelincik, 2-3 litre suya… Gelincik daha fazla ise, berrak ve kıpkırmızı şerbet olur. Az ise pembeden daha koyu olur renk. İki litre suya 2-3 çorba kaşığı limon tuzu… Bittiğinde konacak şeker ise kişinin isteğine göre… Şeker tümüne de eklenebilir tek seferde. İçerken bardakta da konabilir. Ben şunu hatırlıyorum; gelincik yaprağı bir aroma katmıyor şerbete. Sadece harika, emsalsiz bir renk veriyor. Ama içine kokulu gül; hele bulursan Isparta gülü, karanfil,çay kaşığı ile bal gibi ilaveler şerbete aroma da sağlıyor. Ozmoz olayını sağlayan ve hızlandıran; suya eritilen limon tuzu…” Tarif, İTÜ Makina 76’dan sınıf arkadaşımız Cemil Cemali’ye ait; onun kaynağı ise sevgili rahmetli anneciği…
(5)    Fotoğraflar, belirtilenler dışında İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
 
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC

4 yorum:

  1. Muhteşem doğa, güzel anlatımınız , bitki rehberliğiniz haritaydı. Sizlerle orada olmak isterdim. Emeğinize, yüreğinize sağlık 💐

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginize ve geri bildiriminize teşekkürler...İF

      Sil
  2. Kelebekler gitseler de videoların hiç bitmesin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eyvallah. Geri bildirimin için teşekkürler...İF

      Sil