SÜLÜKLÜ
GÖL’DEN AYVACIK KÖYÜNE…
9 Mayıs 2024
İbrahim Fidanoğlu
Giriş
Yıllar önce (2012’de) Spil Dağı’nın eteklerine dizilmiş Sancaklı Yörüklerinin sıra sıra
köylerini geçerek, Sancaklı Çeşmebaşı’nın
yukarılarındaki Sülüklü Göl’e, oradan
da Ayvacık’a açılan bir boğaza kadar
yürümüş, sonra tekrar göle dönmüştük.(1)
Bu hafta da Sülüklü Göl’den
başlayarak yıllar önce yarım bıraktığımız Ayvacık
rotasını gerçekleştirdik. Yaklaşık 9 km kadar uzunluktaki bugünkü rotada
oldukça yalçın ve zorlu Ayvacık Boğazı’nı
geçerken biraz zorlansak da genel olarak oldukça keyifli bir gün geçirdik. Ayvacık’a doğru yürürken bütün hayalimiz,
Mayıs ayında açan Manisa lalelerine
tanıklık etmekti. Ama ne yazık ki havaların erken ısınması sonucunda, bu
beklentimiz bir bahçede gördüğümüz birkaç lale dışında gerçekleşmedi. Dönüş
yolunda Ayvacık’tan Sülüklü Göl’e doğru hareket halindeki
bir sürünün başındaki dört köpeğin havlamaları arasında kısa bir telaş yaşamış
olsak da, köpekler ve sürüyle kurduğumuz “sözel” iletişimimiz sayesinde
sorunsuz bir şekilde Sülüklü Göl’e
ulaştık. Gelelim ayrıntılara…
(Mayıs 2024)
(MYC; Mayıs 2024)
(A.Çini; Mayıs 2024)
Yürüyüşün Hikâyesi
Sabah 10’u biraz geçe Kemalpaşa-Yukarı Kızılca ayrımından son
yolcumuzu da aldıktan sonra, Spil’in
eteğindeki Çambel köyünden başlayarak
Sancaklı Yörüklerinin yerleşimleri
olan bir dizi köyü sırayla arkamızda bıraktık. Sülüklü Göl’e 2012’de daha önceki gelişimizde Sancaklı Çeşmebaşı köyüne; bölgedeki en büyük yerleşimlerden Sancaklı Bozköy’ü geçtikten sonra Sancaklı Uzunçınar köyü üzerinden ve yukarıdan
ulaşmıştık. Bu kez dalgınlıkla Bozköy’ün
çıkışında aşağı yolu takip ederek gidince, vardığımız nokta; yine büyük
yerleşimlerden ve eskiden belediyelik olan Karaoğlanlı
oldu.
(Mayıs 2024)
(Mayıs 2024)
Karaoğlanlı’da meydandaki bir ulu çınar ağacının altına
denk gelen bir çay bahçesinde, adet olduğu üzere; sabah çaylarını içerek
başladık güne. Saat 11 civarıydı. Hava nispeten bulutluydu. Hatta bir ara Çobanisa’dan döndükten sonra, Sancaklı Çeşmebaşı yolunda hafif yağmur
çiseledi. Neredeyse göle kadar arabayla gitmek mümkün hale gelmişti. Yolun çoğu
asfalt veya döşeme taşı ile kaplıydı. Gölün kıyısına ulaştığımızda saat 11.30
civarındaydı. Gölün hemen kıyısında üç kişi ayakta çay içip bir şeyler
yiyorlardı. Selamlaştık; onlar da bizi davet ettiler sofralarına. Teşekkür
ettik. İçlerinden biri yerel gazeteciymiş; onun anlatımına göre; gideceğimiz
yönde kurtlar için foto kapanlar vardı, yol çok sarp ve engebeliydi, hatta
yakınlarda bir kişi de bu rotada kaybolmuştu; helikopterler bile aramak için
bölgeye gelmişti; bir de bütün bunların üstüne üstlük hiç yağmura gebe bu
havada yürünür müydü? Ya yıldırım düşerse ne olacaktı? Bir anda gazeteci
arkadaş bizi negatif enerji ile dolduruvermişti durup dururken. Nazikçe gerekli
teçhizatımızın ve deneyimimizin olduğunu söyleyerek hemen yanlarından
ayrılıverdik. Bu arada belirtelim; gün boyu Sancaklı
Çeşmebaşı köyüne yaklaşırken karşılaştığımız hafif yağmuru saymazsak, bir
daha tek damla bile yağmur görmedik. İyi ki gazetecinin aklına uyup geri
dönmemişiz dedik kendi kendimize.
Sülüklü Göl'de bir kaz ailesi
(Mayıs 2024)
(Mayıs 2024)
(Mayıs 2024)
(MYC; Google Earth'de çizilmiştir.)
Sülüklü Göl’de kaz yavruları annelerinin ardından telaşla
suya daldılar. Belli ki anne onlara eğitim vermekteydi. Biz ise, kiraz
bahçelerinin arasından ilerleyen bir toprak yolu takip ederek, kurtlarla ve
bilinmezliklerle yüklü bir coğrafyaya doğru yürümeye başladık. Aştığımız ilk
tepeye doğru kızılçamlar, meşeler ve makilikler arasından ilerleyen bir
patikadan yürüdük. Çalılar arasında bir kızılçam gövdesine bağlı durumdaki bir
foto kapan hemen dikkatimizi çekti. Sülüklü
Göl’de karşılaştığımız gazetecinin kurtlar için kurulduğunu söylediği foto
kapanlardan biri bu olmalıydı.
(MYC; Mayıs 2024)
(Mayıs 2024)
(Mayıs 2024)
(Mayıs 2024)
İzlediğimiz patika, bir
yüksek gerilim hattına paralel bir şekilde önümüzdeki tepelere doğru
ilerliyordu. Patika bir süre sonra neredeyse bir yangın yolu genişliğine erişti
Aştığımız ilk tepe ise, 792 metre yüksekliğindeki Karaçukur Tepesi idi. Önce yükseldik; sonra iki tepe arasındaki bir
düzlüğe doğru alçaldık. Yemyeşil bir çayırı barındıran tepeler arasındaki
düzlük bir mera görünümündeydi. Bu düzlüğün batı yönünde yükselen büyük bir
kireç taşı kütlenin yükseklerinde haritalarda Nurkadın Mağarası olarak işaretlenmiş bir mağara ağzı
bulunmaktaydı. Oldukça yalçın ve sarp kayalığa çıkabilmek bizim için
imkânsızdı. Yola devam ettik.
(Mayıs 2024)
(Mayıs 2024)
(Mayıs 2024)
(Mayıs 2024)
Sarı renkli çiçekleriyle
karahindibalar, su düğün çiçekleri, beyaz renkli çiçekleriyle maydanozgillerden (apiaceae) orlaya (ya da dilkanatanlar),
mor renkli ebegümeci çiçekleri, bir
de lila rengi çiçekleriyle adaçayları (salvia
sp.) bu civarda yürürken bitki örtüsünün karşılaştığımız unsurlarıydı.
Çınarlarla temsil edilen bir dere yatağını geçtik. Dere yatağında koyu griye
çalan renkte kireç taşı döküntüleri her yeri kaplamıştı.
(Mayıs 2024)
(Mayıs 2024)
(Mayıs 2024)
(Mayıs 2024)
Önümüzdeki tepeye doğru
bir sırtın çevresini dolanarak yeniden enerji hattı çizgisine ulaştık. Bundan
sonra yaklaşık 1000 metre yüksekliğindeki önümüzde duran bir tepeye doğru
yürüdük. Doğanın gazabına uğramış kızılçam ölüleri kesti önümüzü. Altından ya
da üstünden geçtik onların; kimisi bir kapıyı andırıyordu. Giderek rampa
dikleşti; nefesler sıklaştı. Neredeyse 1000 metre civarında bir yüksekliğe
erişmiştik. Tepeye kadar durmadan yürüdük. Tepeye vardığımızda yüksek gerilim
hattının direğinin dibinden arkamızda bıraktığımız Karaçukur Tepesi’ne, Turgutlu
Ovası’na ve Sancaklı köylerine
doğru baktık. Hayal meyal seçiliyordu ovadaki yerleşimlerin kimi.
(Mayıs 2024)
(Mayıs 2024)
Bulunduğumuz tepeye göre
güney yönünde yer alan Meryem Taşı kayalığı
ile aramızdaki hırçın vadide akan derenin sesini duyuyorduk. Her yer sık
ormanlık bitki örtüsü ile kaplıydı. Bakir bir görüntüsü vardı vadinin. Tepeden Ayvacık köyüne doğru uzanan patikayı ve
ardındaki vadiyi görebiliyorduk. Dere yatağına doğru keskin bir şekilde alçalan
kayalıklar, bir süre sonra Ayvacık
yönünde ılımlı bir eğimle çınarlar altından usul usul akan bir dere yatağına
dönüşmekteydi.
(Mayıs 2024)
(Mayıs 2024)
Vadiye paralel bir
şekilde Ayvacık yönünde alçalan
topografyada bir süre zahmetsiz ve şirin bir patikadan yürüdük. Bir ara
kızılçamların içinde kaybolan patika, bizi daha sonra bir düzlüğün tam
ortasında vakur bir şekilde yükselen muhteşem bir çınar ağacının yanına dek
taşıdı. Taban suyundan beslenen ulu ağaç, çevresine kol kanat germiş; upuzun
dallarıyla altında soluklanan yolcusuna sıcak yaz günlerinde konforlu bir mekân
hazırlığındaydı sanki.
(Mayıs 2024)
(Mayıs 2024)
(Mayıs 2024)
(Mayıs 2024)
Ayvacık yönünde ilerlerken, yemyeşil düzlüklerde bodur ardıçlar ve sapsarı çiçekleriyle karamuk (kadın tuzluğu) kolonileri (berberis
sp.) başladı. Sarı ve yeşilin kardeşliği içinde sanki koyun koyuna yatar
gibiydiler. Her yerde onlardan vardı çevremizde. Ceviz bahçelerinin yanından
geçip, çınarlar altında Spil’den Meryem Taşı kayalıklarına doğru akmakta
olan dere yatağına ulaştık. Şırıl şırıl akan suyun sesi hepimize iyi geldi; bir
arınma anındaydık sanki çınarların altında. Karatavuklar, ispinozlar ve
baştankaraların şakımaları suyun sesine karışıyordu hep birlikte. Uzun bir süre
dere yatağındaki kayalara oturup suyun ve doğanın sesini dinledik sessizce. Hiç
kalkıp gitmek gelmedi içimizden.
(Mayıs 2024)
(MYC; Mayıs 2024)
Ayvacık'ta çınarlar altında suyun sesini dinliyoruz.
(Mayıs 2024)
Saat 2’ye yaklaşırken Ayvacık’ın girişindeki kilit taşı döşeli
yola ulaştık. Geçen yıl da uğradığımız Ayvacık
yine ıpıssızdı. Sanki kimsecikler yoktu köyde. Ortalıkta huzur ve sükûnet hâkimdi
besbelli ki. Muhtarlığın ve köyün camisinin bulunduğu meydanlığa doğru yürüdük.
Aşağıdaki evlerden birinden hafiften müzik sesleri taşıyordu sokağa. Durmadan
akmakta olan köyün çeşmesinin yanındaki banklara iliştik usulca. Bu öğle yemeği
molasının başladığının işaretiydi bir anlamda.
(Mayıs 2024)
(Mayıs 2024)
(Mayıs 2024)
(Mayıs 2024)
Yemek molası sonrası caminin
altındaki yolu takip ederek köyün girişindeki döşeme yola doğru yürüdük.
Yürüyüşe başlarken görmeyi umduğumuz Manisa lalelerinden birkaçını bahçeler
arasındaki bir evin avlusunda görebildik ancak. Bir anıt çınar ve söğüt de
burada ilgimizi çeken unsurlardan diğerleri idi. Bir süre sonra yoldan
ayrılarak, geldiğimiz cevizliğin bu kez yukarısından ilerleyen bir toprak yolu
takip ederek, uzaktan gördüğümüz yılkı atlarının bulunduğu bir düzlüğe doğru yeniden
yürümeye başladık.
(Mayıs 2024)
(MYC; Mayıs 2024)
(MYC; Mayıs 2024)
(Mayıs 2024)
(Mayıs 2024)
(Mayıs 2024)
Yılkı atları beşerli
altılı gruplar halinde dolaşan iki ayrı öbek halindeydiler. Kısrakların yanında
birkaç tay da vardı. Aygırlar, bizim yaklaşmamızdan rahatsız olarak kişnediler
ve sürüyü daha ileriye doğru sürdüler. Biz de hayvanları daha fazla ürkütmemek
için, onları uzaktan seyrederek yanlarından ayrıldık. Kadın aynalarının ve
karamukların yanından geçtik; Meryem Taşı’na
doğru. Sağ yanımızda derin ve vahşi vadi; önümüzde bizi bekleyen bir tepe;
dönüp arkamıza son defa baktık yemyeşil Ayvacık’a
doğru…
(MYC; Mayıs 2024)
(Mayıs 2024)
(MYC; Mayıs 2024)
Spil'in yılkı atları; Ayvacık çayırlarında...
(Mayıs 2024)
Gelirken aştığımız
tepeleri bu kez geçmek oldukça kolay oldu. Sülüklü
Göl’e doğru tırmandığımız Karaçukur
Tepesi’ni saymazsak hep inişteydik çünkü. Ayvacık’tan beri bizi takip etmekte olan bir keçi sürüsünün
başındaki köpeklerin havlamaları ve keçilerin çıngırak sesleri arkamızdan giderek
yaklaşıyordu. Sürüdeki 4 köpek tedirginlik yaratsa da, sürüyle “yüksek perde”den
kurduğumuz iletişim, zaman zaman sürünün ilerleyişini durdurmaya yetti. Bu
sırada arkadan sürünün çobanı yetişti ve son düzlükteki oyalanışları sayesinde
tepeyi aşmamızı kolaylaştırdı.
Keçi sürüsü, biz yılkı atlarına bakarken yan tarafta otluyorlardı. Sonra peşimize takıldılar. O kadar hızlı iniyorlardı ki; köpeklerle beraber...
(MYC; Mayıs 2024)
Dönüş yolunda keçi sürüsüyle iletişimin fotoğrafıdır. Sesimizle sürüyü durduruyoruz. Keçiler durunca, köpekler de duruyor doğal olarak.
(MYC; Mayıs 2024)
(Mayıs 2024)
(Mayıs 2024)
(MYC; Mayıs 2024)
Sülüklü Göl’e yaklaşmıştık. Göle doğru ilerlediğimiz yolun
kıyındaki bir kiraz bahçesinin çitleri arasından sıyrılıp gelen üç köpek
yavrusu önümüze düşüverdi. Ne oyunbazdılar; ama çok açtılar. Yanımızdaki son
yiyecekler de onlara nasip oldu bu şekilde. Gölün kıyısına vardığımızda, suda
bıraktığımız kaz ailesi yine gölde yüzmekteydiler. Gölün üstü baharla birlikte
hayat bulan bembeyaz babaçelerle kaplıydı. Bir süre göl kıyısında bu güzelliğin
ve huzurun tadını çıkardık. Köpekler çevremizde oynaşıp duruyor; hem korkup
kaçıyor, hem de yanımıza doğru yanaşıp acaba başka yiyecek var mıdır diye bizi
yokluyorlardı. Ama her şeyin sonundaydık artık; yiyeceklerin de, günün de…
Şimdi İzmir’e doğru yola çıkmanın zamanıydı artık.
Sülüklü Göl'e yaklaşırken bizi onlar karşıladı. Karınları açtı. Yanımızda son kalanları onlara verdik.
(Mayıs 2024)
(Mayıs 2024)
Sülüklü Göl'de günü noktalarken...
(Mayıs 2024)
(MYC; Mayıs 2024)
Gölün yanından
ayrıldıktan sonra, dönüşte bu kez Spil’in
eteklerinden ilerleyen bahçeler arasındaki üst yolu kullandık. Önce Sancaklı Uzunçınar üzerinden Sancaklı Bozköy’e; meydanda verdiğimiz
bir çay molası sonrasında da Çambel
yönüne doğru hareket ettik.
Dipnotlar:
(1) Sancaklı Çeşmebaşı-Sülüklü Göl yürüyüşü için bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2012/04/sancakli-cesmebasi-spil-suluklugol.html
(2) Fotoğraflar, belirtilenler
dışında İ. Fidanoğlu tarafından
çekilmiştir.
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC
Bayram hediyesi oldu, teşekkür ederim İbrahim.
YanıtlaSilSağolasın. Geri bildirimin için teşekkürler. Çok naziksin. İF
Sil