14 Haziran 2024 Cuma

BAHARDA SPİL DAĞI’NIN ETEKLERİNDE…

SÜLÜKLÜ GÖL’DEN AYVACIK KÖYÜNE…
 
9 Mayıs 2024
İbrahim Fidanoğlu
 
Giriş
 
Yıllar önce (2012’de) Spil Dağı’nın eteklerine dizilmiş Sancaklı Yörüklerinin sıra sıra köylerini geçerek, Sancaklı Çeşmebaşı’nın yukarılarındaki Sülüklü Göl’e, oradan da Ayvacık’a açılan bir boğaza kadar yürümüş, sonra tekrar göle dönmüştük.(1) Bu hafta da Sülüklü Göl’den başlayarak yıllar önce yarım bıraktığımız Ayvacık rotasını gerçekleştirdik. Yaklaşık 9 km kadar uzunluktaki bugünkü rotada oldukça yalçın ve zorlu Ayvacık Boğazı’nı geçerken biraz zorlansak da genel olarak oldukça keyifli bir gün geçirdik. Ayvacık’a doğru yürürken bütün hayalimiz, Mayıs ayında açan Manisa lalelerine tanıklık etmekti. Ama ne yazık ki havaların erken ısınması sonucunda, bu beklentimiz bir bahçede gördüğümüz birkaç lale dışında gerçekleşmedi. Dönüş yolunda Ayvacık’tan Sülüklü Göl’e doğru hareket halindeki bir sürünün başındaki dört köpeğin havlamaları arasında kısa bir telaş yaşamış olsak da, köpekler ve sürüyle kurduğumuz “sözel” iletişimimiz sayesinde sorunsuz bir şekilde Sülüklü Göl’e ulaştık. Gelelim ayrıntılara…
 
Sülüklü Göl'de sabah vakti...
(Mayıs 2024)

Karaçukur Tepesi'nden Sülüklü Göl'e bakış
(MYC; Mayıs 2024)

Dağa Kaçtım gezginleri, Ayvacık yolunda...
(A.Çini; Mayıs 2024)
  
Yürüyüşün Hikâyesi
 
Sabah 10’u biraz geçe Kemalpaşa-Yukarı Kızılca ayrımından son yolcumuzu da aldıktan sonra, Spil’in eteğindeki Çambel köyünden başlayarak Sancaklı Yörüklerinin yerleşimleri olan bir dizi köyü sırayla arkamızda bıraktık. Sülüklü Göl’e 2012’de daha önceki gelişimizde Sancaklı Çeşmebaşı köyüne; bölgedeki en büyük yerleşimlerden Sancaklı Bozköy’ü geçtikten sonra Sancaklı Uzunçınar köyü üzerinden ve yukarıdan ulaşmıştık. Bu kez dalgınlıkla Bozköy’ün çıkışında aşağı yolu takip ederek gidince, vardığımız nokta; yine büyük yerleşimlerden ve eskiden belediyelik olan Karaoğlanlı oldu.
 
Karaoğlanlı Kasabası
(Mayıs 2024)
 
Karaoğlanlı'da; meydanda...
(MYC; Mayıs 2024)
 
Sülüklü Göl'ün kıyısında...
(Mayıs 2024)
 
Karaoğlanlı’da meydandaki bir ulu çınar ağacının altına denk gelen bir çay bahçesinde, adet olduğu üzere; sabah çaylarını içerek başladık güne. Saat 11 civarıydı. Hava nispeten bulutluydu. Hatta bir ara Çobanisa’dan döndükten sonra, Sancaklı Çeşmebaşı yolunda hafif yağmur çiseledi. Neredeyse göle kadar arabayla gitmek mümkün hale gelmişti. Yolun çoğu asfalt veya döşeme taşı ile kaplıydı. Gölün kıyısına ulaştığımızda saat 11.30 civarındaydı. Gölün hemen kıyısında üç kişi ayakta çay içip bir şeyler yiyorlardı. Selamlaştık; onlar da bizi davet ettiler sofralarına. Teşekkür ettik. İçlerinden biri yerel gazeteciymiş; onun anlatımına göre; gideceğimiz yönde kurtlar için foto kapanlar vardı, yol çok sarp ve engebeliydi, hatta yakınlarda bir kişi de bu rotada kaybolmuştu; helikopterler bile aramak için bölgeye gelmişti; bir de bütün bunların üstüne üstlük hiç yağmura gebe bu havada yürünür müydü? Ya yıldırım düşerse ne olacaktı? Bir anda gazeteci arkadaş bizi negatif enerji ile dolduruvermişti durup dururken. Nazikçe gerekli teçhizatımızın ve deneyimimizin olduğunu söyleyerek hemen yanlarından ayrılıverdik. Bu arada belirtelim; gün boyu Sancaklı Çeşmebaşı köyüne yaklaşırken karşılaştığımız hafif yağmuru saymazsak, bir daha tek damla bile yağmur görmedik. İyi ki gazetecinin aklına uyup geri dönmemişiz dedik kendi kendimize.
 
Sülüklü Göl'de; bulutlar altında...
(Mayıs 2024)

Sülüklü Göl'de bir kaz ailesi
(Mayıs 2024)

Ayvacık yolunun başındayız.
(Mayıs 2024)

Sülüklü Göl civarında gelincikler
(Mayıs 2024)

(MYC; Google Earth'de çizilmiştir.)

Sülüklü Göl’de kaz yavruları annelerinin ardından telaşla suya daldılar. Belli ki anne onlara eğitim vermekteydi. Biz ise, kiraz bahçelerinin arasından ilerleyen bir toprak yolu takip ederek, kurtlarla ve bilinmezliklerle yüklü bir coğrafyaya doğru yürümeye başladık. Aştığımız ilk tepeye doğru kızılçamlar, meşeler ve makilikler arasından ilerleyen bir patikadan yürüdük. Çalılar arasında bir kızılçam gövdesine bağlı durumdaki bir foto kapan hemen dikkatimizi çekti. Sülüklü Göl’de karşılaştığımız gazetecinin kurtlar için kurulduğunu söylediği foto kapanlardan biri bu olmalıydı.
 
Sülüklü Göl'den Ayvacık'a doğru; patikalar boyunca...
(MYC; Mayıs 2024)

Sülüklü Göl civarında kiraz bahçeleri
(Mayıs 2024)
 
Karaçukur Tepesi'nden önümüzdeki tepelere doğru bakış
(Mayıs 2024)
 
İndiğimiz tepe; birinden inip diğerine tırmanıyoruz. Şimdi yemyeşil bir düzlükteyiz.
(Mayıs 2024)
 
Sağımızda yükselen kireç taşı kütlede Nurkadın Mağarası'nın girişi vardı.
(Mayıs 2024)
 
İzlediğimiz patika, bir yüksek gerilim hattına paralel bir şekilde önümüzdeki tepelere doğru ilerliyordu. Patika bir süre sonra neredeyse bir yangın yolu genişliğine erişti Aştığımız ilk tepe ise, 792 metre yüksekliğindeki Karaçukur Tepesi idi. Önce yükseldik; sonra iki tepe arasındaki bir düzlüğe doğru alçaldık. Yemyeşil bir çayırı barındıran tepeler arasındaki düzlük bir mera görünümündeydi. Bu düzlüğün batı yönünde yükselen büyük bir kireç taşı kütlenin yükseklerinde haritalarda Nurkadın Mağarası olarak işaretlenmiş bir mağara ağzı bulunmaktaydı. Oldukça yalçın ve sarp kayalığa çıkabilmek bizim için imkânsızdı. Yola devam ettik.
 
Ebegümeci çiçekleri
(Mayıs 2024)

Su düğün çiçekleri
(Mayıs 2024)

Maydanozgillerden orlaya ya da dilkanatanlar
(Mayıs 2024)
 
Adaçayları
(Mayıs 2024)
 
Sarı renkli çiçekleriyle karahindibalar, su düğün çiçekleri, beyaz renkli çiçekleriyle maydanozgillerden (apiaceae) orlaya (ya da dilkanatanlar), mor renkli ebegümeci çiçekleri, bir de lila rengi çiçekleriyle adaçayları (salvia sp.) bu civarda yürürken bitki örtüsünün karşılaştığımız unsurlarıydı. Çınarlarla temsil edilen bir dere yatağını geçtik. Dere yatağında koyu griye çalan renkte kireç taşı döküntüleri her yeri kaplamıştı.
 
Kuru dere yatağında çınarlar vardı.
(Mayıs 2024)

Ayvacık Boğazı'na doğru tırmanıyoruz.
(Mayıs 2024)
 
1000 metre rakıma doğru; bir mola anı...
(Mayıs 2024)
 
Kızılçamlar arasından Turgutlu yönüne bakış
(Mayıs 2024)
 
Önümüzdeki tepeye doğru bir sırtın çevresini dolanarak yeniden enerji hattı çizgisine ulaştık. Bundan sonra yaklaşık 1000 metre yüksekliğindeki önümüzde duran bir tepeye doğru yürüdük. Doğanın gazabına uğramış kızılçam ölüleri kesti önümüzü. Altından ya da üstünden geçtik onların; kimisi bir kapıyı andırıyordu. Giderek rampa dikleşti; nefesler sıklaştı. Neredeyse 1000 metre civarında bir yüksekliğe erişmiştik. Tepeye kadar durmadan yürüdük. Tepeye vardığımızda yüksek gerilim hattının direğinin dibinden arkamızda bıraktığımız Karaçukur Tepesi’ne, Turgutlu Ovası’na ve Sancaklı köylerine doğru baktık. Hayal meyal seçiliyordu ovadaki yerleşimlerin kimi.
 
Orman içinde patikalarda tırmanış anı
(Mayıs 2024)

Ayvacık'a doğru...
(Mayıs 2024)

Kapılardan geçtik; aslında ağaç ölüleriydi.
(Mayıs 2024)

1000 metredeyiz. Son tepeye tırmandık.
(Mayıs 2024)
 
Bulunduğumuz tepeye göre güney yönünde yer alan Meryem Taşı kayalığı ile aramızdaki hırçın vadide akan derenin sesini duyuyorduk. Her yer sık ormanlık bitki örtüsü ile kaplıydı. Bakir bir görüntüsü vardı vadinin. Tepeden Ayvacık köyüne doğru uzanan patikayı ve ardındaki vadiyi görebiliyorduk. Dere yatağına doğru keskin bir şekilde alçalan kayalıklar, bir süre sonra Ayvacık yönünde ılımlı bir eğimle çınarlar altından usul usul akan bir dere yatağına dönüşmekteydi.
 
Meryem Taşı kayalıkları ve sık bitki örtüsüyle dikkat çeken hırçın vadi
(Mayıs 2024)

Ayvacık Vadisi'ne kavuştuk. İşte önümüzdeki patika; en arkada Ayvacık'ın evleri...
(Mayıs 2024)

1000 metreden panoramik bakış; geldiğimiz yol solda; Ayvacık'a gideceğimiz patika ise sağda...
(Mayıs 2024)

 Ayvacık yollarında...
(Mayıs 2024)

Ayvacık düzlüğünde bu ulu çınara rastladık.
(Mayıs 2024)

 Vadiye paralel bir şekilde Ayvacık yönünde alçalan topografyada bir süre zahmetsiz ve şirin bir patikadan yürüdük. Bir ara kızılçamların içinde kaybolan patika, bizi daha sonra bir düzlüğün tam ortasında vakur bir şekilde yükselen muhteşem bir çınar ağacının yanına dek taşıdı. Taban suyundan beslenen ulu ağaç, çevresine kol kanat germiş; upuzun dallarıyla altında soluklanan yolcusuna sıcak yaz günlerinde konforlu bir mekân hazırlığındaydı sanki.
 
Ulu çınar; saygıyı hak ediyor.
(Mayıs 2024)

Karamuklar
(Mayıs 2024)
 
Gezgin, bodur ardıçlar ve karamuk kolonileri  bir arada...
(Mayıs 2024)
 
Ayvacık'a doğru; her yerde ardıçlar...
(Mayıs 2024)
 
Ayvacık yönünde ilerlerken, yemyeşil düzlüklerde bodur ardıçlar ve sapsarı çiçekleriyle karamuk (kadın tuzluğu) kolonileri (berberis sp.) başladı. Sarı ve yeşilin kardeşliği içinde sanki koyun koyuna yatar gibiydiler. Her yerde onlardan vardı çevremizde. Ceviz bahçelerinin yanından geçip, çınarlar altında Spil’den Meryem Taşı kayalıklarına doğru akmakta olan dere yatağına ulaştık. Şırıl şırıl akan suyun sesi hepimize iyi geldi; bir arınma anındaydık sanki çınarların altında. Karatavuklar, ispinozlar ve baştankaraların şakımaları suyun sesine karışıyordu hep birlikte. Uzun bir süre dere yatağındaki kayalara oturup suyun ve doğanın sesini dinledik sessizce. Hiç kalkıp gitmek gelmedi içimizden.
 
Çınarlarla kaplı bir dere yatağındayız.
(Mayıs 2024)
 
Dağa Kaçtım gezginleri, Ayvacık yakınlarında çınar ağaçları ile örtülü bir dere yatağında...
(MYC; Mayıs 2024)

Ayvacık'ta çınarlar altında suyun sesini dinliyoruz.
(Mayıs 2024)

Sarı ve dikenli; işte karamuklar
(Mayıs 2024)
 
Saat 2’ye yaklaşırken Ayvacık’ın girişindeki kilit taşı döşeli yola ulaştık. Geçen yıl da uğradığımız Ayvacık yine ıpıssızdı. Sanki kimsecikler yoktu köyde. Ortalıkta huzur ve sükûnet hâkimdi besbelli ki. Muhtarlığın ve köyün camisinin bulunduğu meydanlığa doğru yürüdük. Aşağıdaki evlerden birinden hafiften müzik sesleri taşıyordu sokağa. Durmadan akmakta olan köyün çeşmesinin yanındaki banklara iliştik usulca. Bu öğle yemeği molasının başladığının işaretiydi bir anlamda.
 
Ayvacık yolunda bodur ardıç
(Mayıs 2024)

Ayvacık köyüne doğru bir cevizliğin ve ardıç ağaçlarının yanından geçtik.
(Mayıs 2024)
 
Karamuk kolonileri
(Mayıs 2024)

Ayvacık köyünün girişindeyiz.
(Mayıs 2024)
 
Yemek molası sonrası caminin altındaki yolu takip ederek köyün girişindeki döşeme yola doğru yürüdük. Yürüyüşe başlarken görmeyi umduğumuz Manisa lalelerinden birkaçını bahçeler arasındaki bir evin avlusunda görebildik ancak. Bir anıt çınar ve söğüt de burada ilgimizi çeken unsurlardan diğerleri idi. Bir süre sonra yoldan ayrılarak, geldiğimiz cevizliğin bu kez yukarısından ilerleyen bir toprak yolu takip ederek, uzaktan gördüğümüz yılkı atlarının bulunduğu bir düzlüğe doğru yeniden yürümeye başladık.

Köy meydanına doğru; muhtarlık ve çeşmenin de bulunduğu çınar altı...
(Mayıs 2024)

Çeşme ve çınar; Ayvacık meydanında...
(Mayıs 2024)

Ayvacık köyünün camii
(MYC; Mayıs 2024)

Yemek molasından sonra yürüdüğümüz yol
(MYC; Mayıs 2024)

Ayvacık köyünde anıt çınar ağacı; doğu çınarı (platanus orientalis), 118 yaşında...
(Mayıs 2024)

Ve o muhteşem söğüt ağacı; bizce o da anıtsal nitelikte...
(Mayıs 2024)

Bir evin bahçesinde gördüğümüz pembe ve sarı laleler
(Mayıs 2024)

Yılkı atları beşerli altılı gruplar halinde dolaşan iki ayrı öbek halindeydiler. Kısrakların yanında birkaç tay da vardı. Aygırlar, bizim yaklaşmamızdan rahatsız olarak kişnediler ve sürüyü daha ileriye doğru sürdüler. Biz de hayvanları daha fazla ürkütmemek için, onları uzaktan seyrederek yanlarından ayrıldık. Kadın aynalarının ve karamukların yanından geçtik; Meryem Taşı’na doğru. Sağ yanımızda derin ve vahşi vadi; önümüzde bizi bekleyen bir tepe; dönüp arkamıza son defa baktık yemyeşil Ayvacık’a doğru…
 
Yılkı atlarından bir grup
(MYC; Mayıs 2024)
 
Ayvacık'ta; dönüş yolunda...
(Mayıs 2024)
 
Ardıç ağacının güzelliği
(Mayıs 2024)
 
Yılkı atları; Ayvacık'ın yemyeşil çayırlarında onlar da mutlu olmalı...
(MYC; Mayıs 2024)

Spil'in yılkı atları; Ayvacık çayırlarında...
(Mayıs 2024)
 
Gelirken aştığımız tepeleri bu kez geçmek oldukça kolay oldu. Sülüklü Göl’e doğru tırmandığımız Karaçukur Tepesi’ni saymazsak hep inişteydik çünkü. Ayvacık’tan beri bizi takip etmekte olan bir keçi sürüsünün başındaki köpeklerin havlamaları ve keçilerin çıngırak sesleri arkamızdan giderek yaklaşıyordu. Sürüdeki 4 köpek tedirginlik yaratsa da, sürüyle “yüksek perde”den kurduğumuz iletişim, zaman zaman sürünün ilerleyişini durdurmaya yetti. Bu sırada arkadan sürünün çobanı yetişti ve son düzlükteki oyalanışları sayesinde tepeyi aşmamızı kolaylaştırdı.
 
Keçi sürüsü, biz yılkı atlarına bakarken yan tarafta otluyorlardı. Sonra peşimize takıldılar. O kadar hızlı iniyorlardı ki; köpeklerle beraber...
(MYC; Mayıs 2024)
 
Dönüş yolunda keçi sürüsüyle iletişimin fotoğrafıdır. Sesimizle sürüyü durduruyoruz. Keçiler durunca, köpekler de duruyor doğal olarak.
(MYC; Mayıs 2024)
  
Gelirken yanına uğradığımız çınar ağacının bu kez  biraz uzağından geçtik.
(Mayıs 2024)

Meryem Taşı kayalıkları
(Mayıs 2024)
 
Spil'in kadın aynaları
(Mayıs 2024)
 
 
Sülüklü Göl'e doğru inişte...
(MYC; Mayıs 2024)
 
Sülüklü Göl’e yaklaşmıştık. Göle doğru ilerlediğimiz yolun kıyındaki bir kiraz bahçesinin çitleri arasından sıyrılıp gelen üç köpek yavrusu önümüze düşüverdi. Ne oyunbazdılar; ama çok açtılar. Yanımızdaki son yiyecekler de onlara nasip oldu bu şekilde. Gölün kıyısına vardığımızda, suda bıraktığımız kaz ailesi yine gölde yüzmekteydiler. Gölün üstü baharla birlikte hayat bulan bembeyaz babaçelerle kaplıydı. Bir süre göl kıyısında bu güzelliğin ve huzurun tadını çıkardık. Köpekler çevremizde oynaşıp duruyor; hem korkup kaçıyor, hem de yanımıza doğru yanaşıp acaba başka yiyecek var mıdır diye bizi yokluyorlardı. Ama her şeyin sonundaydık artık; yiyeceklerin de, günün de… Şimdi İzmir’e doğru yola çıkmanın zamanıydı artık.
 
Yeniden Sülüklü Göl'de; su yüzeyinde hayat bulmuş babaçeler ve kazlar...
(Mayıs 2024)

Sülüklü Göl'e yaklaşırken bizi onlar karşıladı. Karınları açtı. Yanımızda son kalanları onlara verdik.
(Mayıs 2024)

Sülüklü Göl'de akşam sefası
(Mayıs 2024)

Sülüklü Göl'de günü noktalarken...
(Mayıs 2024)
 
Sülüklü Göl'den ayrılırken yolda rastladık yaban güllerine (rosa canina'lar)...
(MYC; Mayıs 2024)
 
Gölün yanından ayrıldıktan sonra, dönüşte bu kez Spil’in eteklerinden ilerleyen bahçeler arasındaki üst yolu kullandık. Önce Sancaklı Uzunçınar üzerinden Sancaklı Bozköy’e; meydanda verdiğimiz bir çay molası sonrasında da Çambel yönüne doğru hareket ettik.

Dipnotlar:
(1)     Sancaklı Çeşmebaşı-Sülüklü Göl yürüyüşü için bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2012/04/sancakli-cesmebasi-spil-suluklugol.html
(2)    Fotoğraflar, belirtilenler dışında İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
 
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC

2 yorum:

  1. Bayram hediyesi oldu, teşekkür ederim İbrahim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağolasın. Geri bildirimin için teşekkürler. Çok naziksin. İF

      Sil