21 Mart 2023 Salı

TİRELİ RAŞİT USTA; ÇARŞININ YAZILMAMIŞ KURALLARININ YAŞAYAN BİLGESİ

Hasan Doğan-İbrahim Fidanoğlu
 20 Mart 2023
 
Tire, öyle bir coğrafya ki; binlerce yıllık kadim geçmişi, Orta Asya’dan Anadolu’nun en batısına dek taşınmış Türkmen Kültürü ve ata yurdunda bırakılıp gelinen Gök Tengri kültünden İslam’a evrilen yeni inanç sistemi, bir çamura şekil verir gibi biçimlendirmiş bu toprağın insanını. Bu kadim topraklara sinmiş binlerce yıllık bu ruhu, dağda ve şehirde bugün dahi dolaşırken kolaylıkla hissedebilirsiniz. Öyle ki; sırtını dayadığı Güme Dağı’nın yüksek zirvelerine çekilmiş o büyük göçün önderlerinin sırları, bazen dağlarda; hala mahyalarda hayat bulan o pür-i pak güzelim Anadolu insanının hiç silinmeyecek hafızasında, Salı Pazarı’nda Tire minarelerinden okunan Pazar duasının nidalarında ya da dağ köylerinden ürününü hayvanının sırtında indirip, Tire Çarşısı’nın neredeyse tüm sokaklarına nüfuz eden pazar tezgâhlarının başındaki kadınlı erkekli; tertemiz Yörüklerin bakışlarında saklıdır.
 
Derekahve sırtlarından Tire'ye bakış
(İF; Mayıs 2016)
  
Toptepe eteklerinden bakış; Şehr-i Muazzama, taht-ı kadim şehir Tire...
(İF; Nisan 2004)

Aydın Dağları'nın zirvelerinden biri; Çaldede Mahyası'nın halen düzenlenebildiği bir eren babanın makam mezarının bulunduğu Çaldede...
(A. Aydemir; Mayıs 2015)
 
Zirvedeki Çaldede'nin makamı
 (A.Aydemir; Mayıs 2015)
 
Çarşı demek; edep demektir, ahlak demektir, adalet demektir, güven demektir. Bu da binlerce yıllık bir yaşam biçiminin izlerinin hala Anadolu’nun en batı ucundaki bir kasabada bir şekilde hala devam ettiğini hissettirir bizlere. Bu da az şey değildir; bizim için, çağımız için… 
 
Tire Salı Pazarı'nda sabah duası

 (İF; Hziran 2013)

Tire'de sabah; Salı Pazarı açılırken...
(Haziran 2013)

Tahtakale'de bayram alışverişi
(İF; Aralık 2006)

Hüsamettin Camii; biraz ileriden Kahveci Bekir'in kahvehanesinden sola saparsanız bu daracık yol Raşit Usta'nın dükkanına götürür sizi.
(İF; Aralık 2015)

Tire, tarihi boyunca çarşıları ile ün salmış önemli bir yerleşim yeridir. Örneğin Kapalı Çarşı, Uzun Çarşı, Sahaflar Çarşısı, Tahtakale Çarşısı, daha sonraları şehir dışına taşınan; Raşit Usta’nın mekânının doğusunda; kuzey ve güney doğrultusunda uzanan Demirciler Çarşısı, El Sanatları Çarşısı ve içinde yer aldığımız Ayakkabıcılar Çarşısı benim ilk aklıma geliverenlerdendir. Ayrıca bu çarşıların içinde; çeşitli iş kollarının ürünlerinin satıldığı pazarlar da mevcuttu bir zamanlar. Bunlara da örnek olarak Hasır Pazarı, Peştemal Pazarı, Bardak Pazarı, Gök Bezi Pazarı, Soğan Pazarı, Portakal Pazarı, Tavuk Pazarı ve daha niceleri verilebilir.
 
Çarşının kıdemlisi; Tire Çarşısı'nın yegane şemsiye tamircisi Raşit Usta
(İF; Aralık 2022)
 
Bu girizgâhtan sonra gelelim esas konumuza. Her ne kadar yazının başlığını Raşit Usta diye atsak da, aslında çarşımızın “Raşit Abisi”dir o. Ona herkes hitap ederken “abi” der. Bu hitap onun gösterdiği samimiyet ve aşırı iyi niyetlilikten kaynaklanır. Ustalığı da, alın teri ve el emeği ile söke söke kazanılmış ve alnına yazılmış bir nişan gibidir. Her ne kadar yeni kuşaklar, onun bu sevecen ve cana yakın tavırlarından dolayı abiliği ona daha çok yakıştırsa da, o bugün artık çarşımızın en eski ustalarındandır. Yıllar yıllar önce abisi Baki Taşer ile başladıkları yolculukta, zamanı geldiğinde; aileleri çoğalıp büyüyünce Baki Abisi, bu işten feragat ederek ve kendisine yeni bir ekmek kapısı aramıştır.
 
 
Raşit Abi ile son ziyaretlerimizden birinde; 2022 Aralık ayı...
(İF; Aralık 2022)
  
Raşit Usta’nın mekânı, Yeni Mahalle, Gön Pazarı Geçidi’nde ve kuzeye bakan iki dükkândan doğu yönünde olanıdır. Yanındaki diğer dükkân ise, Terzi Kenan ağabeyindir. Başka bir tarifle; Kara Mülazım Caddesi’nden Hasır Pazarı sokağına girerseniz eğer, sağınızda Hüsamettin Camisi ve solunuzda eskiden Kara Mülazım Hanı olmak üzere, karşınızda Çınarlı Çeşme merdivenlerine tırmanmadan, sola dönerseniz Raşit Abi’nin dükkânının önünden geçersiniz. Kapısı kuzeye açılan ve oldukça küçük dükkânın önünde çoğunlukla bir ahşap sandalyeye oturmuş, bilge kişi edası ile sizi karşılayan adamdır o. Çarşının bütün bilgileri, onun beyninde saklıdır. Evet; bu çarşının deyim yerinde ise kara kutusudur o. Henüz seksenlere varmamış yaşına rağmen, canlı, dipdiri görüntüsü ve çekici duruşu ile gelenleri kendisine bağlamasını bilir. Gelenin o andaki ruh hali ile ayrıldığındaki ruh hali oldukça farklıdır.
 
Raşit Abi anlatıyor.
(Hasan Doğan Arşivi)
 
Bir arkadaşım söylemişti; kasaba insanları bazen insanı çok şaşırtabiliyor. Raşit Abi, çarşıdan çok şeyler öğrenmiş ve bu öğrendiklerini de gelecek kuşaklara aktarmasını bilen bir kişidir. Eğer gelen misafir ona ne sormasını biliyorsa, Raşit Abi de soruyu sorana saatlerce doyurucu bilgiler aktarabilecek bir kapasite ve yeteneğe sahiptir. Çarşıda özellikle usta, kalfa ve çırak ilişkisi üzerine yazılmamış pek çok kuralları ondan öğrenebilirsiniz. Raşit Usta için daha çok şeyler yazılır çizilir de, biz yine de başa dönüp, onun hayatının akışı ile ilgili bilgileri aktarmaya devam edelim.
 
Raşit Taşer ve Hasan Doğan bir sohbet anında...
(Nisan 2011)
 
Raşit Usta, yıllardır hayatını gömdüğü bu dükkânda, önceleri abisi Baki Taşer ile teneke soba, sobanın altlığı ve borularını üretirler. Fakat özellikle 1980’den sonra ülkenin ekonomik yapısında gerçekleşen önemli değişiklikler nedeniyle, çarşıda da her şey bu yapısal değişiklerden etkilenir doğal olarak. Özellikle ülkenin ekonomisinin dışarıya açıldığı seksenli yıllardan sonra artık “kullan at, yenisini al” dönemi başlamıştır. Ülkenin gümrük kapıları sonuna kadar açılmış, ithalat kolaylaştırılmış ve içerideki üretici bir anlamda ölüme terk edilmiştir. Bunların sonucunda da, ne yazık ki ülke hızla tüketim ekonomisi çılgınlığına savrulmuştur. Bu durum çarşımızı da alt üst etmiştir.
 
Önde Gazazhane Camii, arka planda ise Yeni Camii...
(İF; Şubat 2004)

Alihan Dede Türbesi; yaşamla iç içe...
(Şubat 2004)
 
Yeni Cami'nin son cemaat yerinin kubbe süslemeleri
(İF; Şubat 2004)
 
Seksenlerden sonra üretime yönelik olan dükkânların çoğu, bu dönüşüme ayak uyduramaz ve mekânlarına bir bir kilit vurulur. Yüzlerce terzi dükkânı, ayakkabıcı dükkânı daha niceleri büyük ölçekli üretim tarzlarına karşı rekabet edemez hale gelip birer birer kapanırlar. Köylerde, mahallelerde bulunan küçük üreticiler bu üretim alanlarından çekilirler. İşte bu ortamda çarşımızda tenekeci dükkânları da vardı. Sabahlara kadar çalışıp, soba ve aparatlarını üretirlerdi. Onlar da artık kalmadı. Ülkenin bu alt üst oluş döneminde Raşit Usta da soba imalatını terk ederek dükkânında kendisine başka bir ekmek kapısı bulmak zorunda idi.
 
Raşit Abi anlatıyor.
 (Hasan Doğan Arşivi)
 
Şemsiye tamirciliği gibi zor ve dikkat isteyen bu alan artık kendisi için yeni ekmek kapısıydı. Tire halkının ellerinde bulunan ve oldukça da sağlam olan bu şemsiyeler, Raşit Usta sayesinde yıllarca tamir edilmiş ve kullanıla gelmiştir. Her ne kadar ucuz ve kullan at türü şemsiyeler piyasaya sürülmüş olsa da; Raşit Usta, oldukça makul bedeller karşılığında bu eski şemsiyeleri tamir etmiş ve insanları kendisine bağlamayı bilmişti. Günümüzün geçerli olan köşe dönmecilik, yani emek harcamadan zengin olma hayali, Raşit Usta’ya çok yabancıdır. O yüzden bu günün neslinin değerlendirmesiyle O, oldukça geri kafalıdır. Raşit Usta, ekmek kapısı olan dükkânında asla zengin olmayı düşünmemiştir. Gerçekten ülkemizde sistemin gereği herkesin birbirine çelme atmaya çalıştığı, zenginleşme uğruna pek çok insani değerin feda edildiği günümüzde, o paraya değer vermemiş ve evine götürdüğü ekmek ile yetinmesini bilmiştir. Kişiliği ve bilgi birikimi ile dürüstlüğünden ve değerlerinden ödün vermeden yürümüştür. Ona baktığınızda bu çarşının yüz yıl öncesinin o muhteşem yazılmamış kurallarının geçerli olduğu ortamı görebilirsiniz.
 
Raşit Abi, her zamanki gibi dükkanının kapısında; yıkılmaz bir dağ gibi...
(İF; Nisan 2011)
 
Oturması bile belli bir karaktere sahiptir Raşit Abi’nin; yıllarca hiç de gocunmadan bir ahşap sandalye üzerinde, önce sağ ayağını sandalyenin üzerine kıvırıp, sonra da bu ayağının üstüne müthiş bir rahatlık içinde ama abartmadan oturabilen bir kimliktir kendisi. Her şeyinde hiç bir abartının olmadığı, oldukça sade bir hayattır onunki. Hayatta iki çocuğu ve eşi ile birlikte bu küçük kentin kalbinde olgunlaşmış bir bireydir.
 
Raşit Abi'nin dükkanının yakınlarındaki Hüsamettin Camii
(İF; Nisan 2011)
 
Yalınayak Camii
(İF; Kasım 2006)
 
Yeşil İmaret Camii
 (İF; Ağustos 2006)
 
Raşit Usta soba imalatçılığından şemsiye tamirciliğine doğru evrilen dükkanında zaman içinde hiçbir şeyi atmamış ve tüm aletlerini çok iyi muhafaza etmeyi de bilmiştir. Bu satırların yazarı, özellikle bu dükkânın Tireli yerel yöneticiler tarafından koruma altına alınarak gelecek kuşaklara devrini arzulamaktadır. Raşit Usta’nın bu mekânı küçük bir düzenleme ile pekâlâ bir müzeye dönüştürülebilir. Onun elinde şemsiyenin ilk örneklerinin bile iskeletleri mevcuttur. Yine soba üretimi ile ilgili her türlü araç gereç de dükkânda vardır. Kendisi her ne kadar yaşatılmaya çalışılan eski meslekler konusunda ödüllendirilmiş olsa da, bana göre bu kişilerin mutlaka koruma ve kollanmaları gerektiği görüşündeyim.
 
Ali Efe Hanı
(İF; Kasım 2005)
 
Ali Efe Hanı; içerden görünüm
 (İF; Kasım 2005)

Ali Efe Hanı'nın içi
(İF; Kasım 2005)
   
Raşit Usta, bu çarşının en az 70 yılının tanığıdır. Ona baktığınızda Terzi Sadık Akıner Usta’nın kibarlığını görebilirsiniz. Keza körüklü çizme denince ilk akla isimlerden bir İrfan Kahya’yı kim unutabilir? Yine ona baktığınızda Tire arastasında ayakkabının duayeni sayılan Zihni Güngören Usta’nın bu çarşıda gördüğü saygıya da tanık olabilirsiniz. O, bu çarşının ez az yüz yıllık belleğini taşımaktadır. Bilimsel kariyer yapacak genç kardeşlerime açık davetimdir. Bu kişi üzerinden bir ahi kenti olan Tire’yi anlayabilir, algılayabilir ve yorumlayabilirsiniz. O her türlü olumlu anlamdaki davranışlarını çarşıdan almış ve bunları gelecek kuşaklara ve onu anlayanlara taşımasını bilmiştir.
 
Tahtakale Çarşısı; bir pazar gününün sakinliği...
(İF; Kasım 2005)
 
Raşit Abi'nin dükkanının hemen arkasına denk düşen sahanlıktaki Çınarlı Çeşme'deyiz.
 (İF; Kasım 2005)
 
Restorasyon öncesi Kutu Han'ın arkasında yer alan Kapalı Çarşı
 (İF; Kasım 2005)
 
Bu satırların yazarı, kendisi ile 1969 yılında komşu olmuş ve uzun sürecek dostluğu ve beraberliği o yıllarda başlamıştır. Babam ya da Raşit Usta’nın Bekir Amcası, onu hemen tanımış sevmiş ve güvenmiştir. Babam Kahveci Bekir, Peşrefli’den göç ederek geldiği için, senenin iki ayında köyündeki zeytinleri toplamak için dönmekte ve kahvehanesini de çırağına devretmektedir. Bu sırada kahvenin ihtiyacı olan kömür, şeker ve çay için evin anahtarını ise, Raşit Usta’ya bırakmıştır. O da bu kendisine gösterilen bu güveni zaman zaman gururla anlatır gelenlere.
 
Raşit Abi anlatıyor.
(Hasan Doğan Arşivi)
 
Raşit Usta, köken olarak Balkanlar’dan göç etmiş olan bir ailenin çocuğudur. Baba Adem Taşer ile anne Fadime Teyze, küçük yaşlarda Balkanlar’dan gelmiş ve önceleri Kurşak köyüne yerleşmişler. Sonraları Tire’ye göç edip, Ketenci mahallesinde yaşamaya başlamışlar. Amcaları da aynı çarşıda tenekecilik yaparlarmış. Raşit Usta’nın göçle gelen atalarının hafızası, onu öylesine etkilemiştir ki; yanına oturduğunuzda size zaman zaman Arnavutlara ve Bektaşiliğe dair hikâyeler anlatır. İlginç olan, anlatılan bu hikâyeler hep ders verici niteliktedir. Hani çok seyrek de olsa, muhatabı ile olabilecek bir anlaşmazlıkta bile Raşit Usta, belleğindeki bu hikâyeleri, karşısındaki kişiyi soğutma, sakinleştirme anlamında ustaca kullanmayı iyi bilir. Kavgayı asla tercih etmez. Gösteriş ile yapılan hareketleri asla onaylamaz.
 
Kara Kadı Necmettin Camii
 (İF; Ocak 2007)

 Çatal Çeşme
(İF; Ocak 2007)

Hafsa Hatun Külliyesi'nin minaresi
(İF; Ocak 2007)
  
O, en başta ibadet olmak üzere pek çok davranışı gizli yapar. Zaman zaman ona yönelik yaptığım esprileri dahi büyük bir olgunluk ve sabırla karşılar, alınmaz ve darılmaz. Büyükle büyük, küçükle küçük olmasını çok iyi bilir. Onun geniş hoşgörü alanı içerisinde, ben de kendimi çok rahat hissederim. Şunu itiraf etmeliyim ki; bu çelebi ruhlu, hoşgörü donanımlı bu tür kişiliklerin neredeyse sonuna geldiğimizin farkındayım. Hepsi birer birer ve sessizce aramızdan çekip gidiyorlar. Ve biz bu eksiliğin ne kadar farkındayız; o konuda inanın, emin değilim. Bu kentin bir zamanlar bir esnaf kenti olduğunu hatırlayıp, bu konudaki yüzlerce yıllık birikimlerini acaba nereden bulup da toparlayabileceğiz?
 
Raşit Abi anlatıyor.
(Kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=q6E2fDLL8D8)
 
Tire’nin tarihte bu güçlü yapısı sayesinde dışarıdan çok nitelikli göçler aldığını hep beraber gördük ve yaşadı. Özellikle Balkanlar’dan Anadolu’ya olan göç akınında Tire’nin bundan aslan payını aldığını söyleyebiliriz. Bunun ispatı çok kolay aslında. Fakat konumuz bu değil. Ama dibimizde bir Hilal Eczanesi ve Sefarad kökenli Sami Günel amcamız vardı. Yıllarca nazımızı çekti, bizlere baktı. Doktora gitmedik sayesinde. Her türlü ilaç terkibini yapar ve bizleri iyileştirirdi. Ne yazık ki öyle bir değeri de kaybettik. Elimizden uçtu gitti ama sağken ona ait hiçbir bilgiyi edinemedik kendisinden.
 
Raşit Abi anlatıyor.
(Kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=42tpJsioBHI)
 
İşte Raşit Usta da bu hayat denen hengâmenin içinde yer alan ailesi ile birlikte; Tire’ye hem çok şey katmışlar hem de Tire’den çok şeyler almışlardır. Sadece tüketim objesi haline getirilen insanların dünyasında, artık bu tür değerlerin yeri kalmadı. Ne yazık ki, cebindeki paranın miktarıyla; değerim artıyor veya azalıyor mantığı içinde olan ve giydiği pahalı giysiler ile kendisini konumlandıran bir toplumsal güruh yaratıldı. Gösterişi mükemmel, ama içi bomboş insan tipleri etrafımızı sarmışken böyle bir adamın yeri kalmadı bu dünyada.
 
Raşit Abi anlatıyor.
(Kaynak:https://www.youtube.com/watch?v=mEoQxexhgms)
 
Oysa Raşit Usta, ben bildim bileli kışları ayağında aynı bot, yazları da deri bir kundura; yine bildim bileli ayağındadır. O, ustalığını ve bilgeliğini dişiyle, tırnağıyla kazandı. Dile kolay çarşıda bir 70 yıl... Bu rakamın yarısı kadar yaşa sahip olan bazılarını biliyorum ve onlar tercih olarak süslendiler, püslendiler ve bir şekle büründüler. Efendilerinin hizmetinde yürüdüler ve kısa zamanda büyük servetlere sahip oldular. O ise, hala benim saatim en iyi saat, benim arabam en iyi araba, benim eşim en iyi yemek yapar mutfakta deyip mevcut durumu ile yetinen ve kendi dünyası ile barışık bir yaşamı tercih etmiş bir kişilik. Bütün bunlardan dolayı yeni kuşaklara söyleyecek çok sözü var onun. Dinlemesini bilene…
 
Ustalar ölmez; bin yıl yaşasa onlar. Eserleri hiç ölmez. Aynen Hafsa Hatun Çeşmesi'nin İlkçağ'dan kalma eski bir lahitten bozma mermer teknesi gibi..
(Ocak 2007)
 
Yansa da yıkılsa da izleri kalacaktır Tire yaşanmışlıklarında; Dere mahallesinde zamana meydan okuyan bu eski ev gibi...
(İF; Kasım 2006)
 
Tire'de; şimdi yok olmuş eski bir yapının hatırası; Ahmet Karcı Evi; bir yangına kurban edildi. Ama asla unutulmaz.
(Ağustos 2006)
 
O günkü ziyaretimiz sırasında Ahmet Karcı Evi'nin kapı girişindeki duvarda 19.yy.dan kalma bir sigorta şirketinin mührü bile vardı. Ama yangından o bile koruyamadı bu sessiz yapıyı. Ne kadar ironik... Ama ne olursa olsun; o izler, o yaşanmışlıklar bir yerde kayıtlı; silinmiyor hiç bir şekilde...
(Ağustos 2006)
 
İyilik eninde sonunda mutlaka kazanır. Asla unutulmaz. Raşit Ustalara selam olsun.
(İF; Aralık 2022)
 
İşte o sözlerden bazıları; çarşımızın yazılmamış kuralları;
  1. Ustanın iş bıraktırdığı çırak, başka bir usta tarafından işe alınmaz.
  2. Dükkânın kapısı önüne ters sandalye konduğunda ya da kepenk önüne demir indirildiğinde, o dükkân kapalı sayılır ve asla içeriye adım atılmaz, girilmez.
  3. Ustaya gelen müşteri, eğer usta yoksa ya da hasta ise, asla başka bir dükkân tarafından davet edilmez. Gerekirse ustanın izni varsa, onun adına, onun dükkânında işlem yapılabilir.
  4. Akşam olduğunda kepenkler aynı anda indirilir. Herkes bu kurala uyar ve zamanı geldiğinde, herkes işine son verir ve aynı saatte dükkânlar kapatılır.
  5. Çarşının en yaşlı ustası sabah dükkânına gelirken, dükkânlarından herkes dışarı çıkar ve onu selamlar. Saygı ve hürmet gösterir.
  6. Sabah dükkâna uğrayan ilk müşterinin verdiği para bereketli olması dileği ile yere bırakılır, yerden alınıp öpülür ve başa konulur. Bereket okunur ve kasaya konur.
  7. Sabah karşılaşmalarında herkes birbirine hayırlı işler diler.
  8. Çırak dükkâna geç kalırsa, ceza olarak çevreye 25 adet çay ısmarlatırlarmış.
  9. Alacağım yok, borcum yok, param da yok. Şikâyetim de zaten yok.
  10. Söz verdiysen mutlaka yerine getiririm. Şemsiye tamiri için parça bulamazsam eğer, yeni şemsiye alır, parçalar, onun parçalarını kullanırım.
 
 Yazan: Hasan Doğan
 Düzenleyen: İbrahim Fidanoğlu


11 yorum:

  1. Elinize emeginize sağlık çok güzel bir yazı olmuş

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel akıcı bir dille anlatılmış artık bu ustalar son örnekler malesef bu ustalardan sonra bazı meslekler yok olmaya mahkum

    YanıtlaSil
  3. Emeğinize yüreğinize sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağolun. Geri bildiriminiz için ayrıca teşekkürler.IF

      Sil
  4. Raşit ustalara selam olsun!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet onlara bin selam... Hayatın imbiğinden süzülüp gelmiş simalar onlar. Sessizce dolaşırlar aramızda. Çoğumuz fark etmeyiz bile. Ama o bilgelikleri yok mu? Anlatılmaz. Değerini bilmeliyiz o güzel insanların.İF

      Sil
  5. Emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  6. Sağolun,varolun.Ğüzel akıcı,bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O güzel insanı 21 Mayıs 2023 tarıhınde kaybettik ne yazık ki... Bir süredir rahatsızdı. Bu dünyadan bir Raşit Abi geçti. Nur içinde yatsın. Rahat uyu Raşit Abi...

      Sil
    2. Dağ gibi adam; adam gibi adam; hakka yürüdü. Nur içinde yatsın. Tire onu asla unutmasın. İF

      Sil
  7. TİRE çarşısına sembol olan büyük değerini kaybetti.

    YanıtlaSil