2 Mart 2023
İbrahim Fidanoğlu
Giriş
2021
baharında pandemi hala sürerken, çiçeklerin açtığı bir vakit; bir günün
yarısında Karabel Hitit Kabartması’nın(1) üst düzleminden Mahmut Dağı’na doğru tırmanan düzgün bir
rotada bir kez daha yürümüştük. O gün; zaman, Mahmut Dağı’na dek ulaşmak açısından yeterli değildi; yaklaşık
yürüyüş parkurunun yarısını kat etmek, bize yetmişti. İki yıl sonra bu kez yine
Karabel’den başlayarak Mahmut Dağı’nın zirvesinin altındaki Kocaçam
Düzlüğü’ne kadar yürüdük. 10 yıl önceki yürüyüş performansımıza göre nispeten
bu uzun rota bizi biraz yormuş olsa da, yine de her şey keyifliydi.
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
Mahmut Dağı
Mahmut Dağı, batıdan doğuya; İzmir’den Denizli’ye dek uzanan geniş bir coğrafyada, Batı Anadolu’nun önemli
bir dağ silsilesi olan Bozdağlar’ın Nif Dağı ile birlikte en batıda yer alan
iki zirvesinden biri.
Bilindiği üzere Bozdağlar;
aslında Kemalpaşa’nın arka
dünyasından başlayarak Bayındır, Ödemiş ve Kiraz ilçelerinin üzerinden Manisa’nın
ilçeleri Turgutlu, Salihli, Alaşehir ve Sarıgöl ile Denizli’nin ilçesi Buldan’a kadar uzanan geniş bir coğrafyayı kapsar. İlkçağ’da Tmolos ismi ile anılan bu sıradağların
İzmir sınırları içinde kalan ve yayladaki Bozdağ
kasabasının hemen sırtında yükselen en yüksek zirvesi (Bozdağ) 2159 metre yüksekliğindedir. Bu dağ, İzmir’in en yüksek;
Ege Bölgesi’nin ise Honaz’dan sonra
ikinci yüksek zirvesini oluşturur. Bugün Bozdağ
ve çevresindeki yüksek yaylalar, Akdeniz ikliminin etkisindeki kavurucu yaz
aylarında; özellikle Ödemiş ve Salihli civarında yaşayanların
serinlemek için hayati öneme sahip konfor alanlarıdır. Tarih boyunca adından
söz edilen su kaynakları ve oksijen yönünden zengin ve tertemiz havası ile Bozdağlar, bölgenin bir anlamda nefes
alıp verdiği alanlardır.
Karakızlar yönünden Mahmut Dağı'na ve karla kaplı zirvesine bakış
(Şubat 2023)
Aşağı Vişneli yönünden Mahmut Dağı'na ve çevresindeki tepelere bakış; önümüzdeki köy; Yukarı Vişneli...
(Aralık 2009)
(Ocak 2015)
Mahmut Dağı ise bu dağ sırası içinde,
Kemalpaşa’nın Yukarı ve Aşağı Kızılca, Armutlu, Dereköy, Gökyaka, Cumalı gibi
bir dizi yerleşiminin eteklerine saçıldığı kireçtaşından mücerret dev bir
kütleyi andırıyor. 1350 metre yüksekliğe sahip bu dağın zirvesinde dağa adını
veren bir eren babanın mezarı ile bir yangın kulesi yer alıyor. Küçük Menderes ovasını güneybatıdan
sınırlayan Aydın Dağları’nın
eteklerine yaslanmış Tire
taraflarından bile fark edilebilecek denli heybetli bir görünüme sahip Mahmut Dağı’na çevre yerleşimlerden ulaşan
bir hayli rota mevcut. Geçmiş yıllarda bizler batıdan Dereköy’den ve kuzeyden ise Yukarı
Kızılca’dan başlayan rotaları izleyerek Mahmut
Dağı’na farklı zamanlarda ulaşmıştık.(2)(3)
(Aralık 2011)
(Aralık 2011)
(Şubat 2012)
Karabel Geçidi ve Karabel Hitit Savaşçısı
Kabartması
Karabel Geçidi, Bozdağlar’ın en batıdaki iki zirvesi Nif Dağı ile Mahmut Dağı
arasında Kemalpaşa dünyası ile Torbalı ovasını birbirine bağlayan bir
anahtar gibidir. Bozdağlar’ın batıya
doğru son uzantıları olan Nif Dağı
ile Mahmut Dağı’nı birbirinden ayıran
Karabel Geçidi, tarih boyunca
kuzeyden ya da doğudan gelerek denize ya da güneye doğru ulaşmayı
hedefleyenlerin geçiş yolu olmuştur. Hitit Kralı II. Murşili’nin, Puranda
(bir yaklaşıma göre bugünkü Bademgediği
Kalesi’nin bulunduğu yer) önlerinde Arzawa
Krallığı ile yaptığı savaşı kazanarak, Arzawa
Krallığı’nın bugünkü Selçuk Kalesi’nin
bulunduğu tepede bulunan başkenti Aphasa’yı
ele geçirmesi sonrasında; bölgede oluşturduğu Hattuşaş’a bağımlı vasal beylikler eliyle Batı Anadolu’yu yönetmeye
başlar. İşte o dönemde bölgede Hititler
adına egemenlik tesis eden Mira-Kuwaliya
Beyliği’nin bir anlamda sınırlarını belirleyen bir kaya kabartması da, bu
geçide bakan bir kaya kütlesinin üzerinde kendisine yönelik tahribatlar
nedeniyle sancılı bir şekilde de olsa, günümüze dek varlığını sürdürebilmiştir.
(Kasım 2014)
(Aralık 2020)
Arzawa Krallığı’nın II.
Murşili tarafından ortadan kaldırılması sonrasında bölgenin yeni hâkimi
olarak İ.Ö. 13. ve 12. yy.larda Mira
Beyliği ortaya çıkar. Mira Beyliği,
II. Murşili’nin Batı Anadolu’da Arzawa Krallığı’nın ortadan kaldırılması
sonrasında oluşturduğu üç bağlı beylikten birisidir. Bugünkü Milas’a dek uzanan
Kuwaliya topraklarının da
katılmasıyla ismi Mira-Kuwaliya Krallığı
olarak anılır. Güneybatıda Bafa Gölü
civarında; Beşparmaklar’a doğru
tırmanan yılan gibi bir yolla ulaşılan Sakarkaya’daki
Kral Kupanta Kurinta’nın mührünün
bulunduğu bir sınır taşıyla belirlenen bu beyliğin güney sınırı; Bafa Gölü’nü doğu yönünden sınırlayan Beşparmak Dağları’dır. Kuzey sınırı ise,
Torbalı-Kemalpaşa arasındaki Karabel Geçidi’nde yer alan ve halk
arasında Hitit Baba Kabartması olarak
da bilinen Karabel Hitit Savaşçısı Kabartmasıdır. Bu da beyliğin Bozdağlar tarafından sınırlanan kuzey
sınırını işaretlemektedir.
(Kasım 2006)
Karabel Anıtı'nın hemen ilerisindeki kayalığın üzerindeki seyir terasından Kemalpaşa'dan Karabel'e doğru giden karayolunun Kemalpaşa yönündeki bölümü
(Mart 2023)
Prof. Dr. Ersin Doğer; İzmir’in
Smyrna’sı isimli kitabının Ekler
bölümünde Karabel Geçidi’ndeki anıt
ile ilgili olarak resim altı yazısında, söz konusu Hitit Kabartması ile ilgili olarak şu bilgileri veriyor:
“Bozdağlar’ın
batı uzantısı Mahmut Dağı ile Nif Dağı arasında, Gediz Vadisi’ni Küçük
Menderes Vadisi’ne bağlayan Karabel
Geçidi, Antikçağ’da da bölgenin en önemli stratejik noktası olarak kabul
edilmekteydi. Büyük İskender’in
ordusu da Sardeis’ten Ephesos’a giderken buradan geçmiş
olmalıdır. Geçidin her iki yanında bulunan sınır yazıtları ve anıtlar, Herodotos (İ.Ö. 5. yüzyıl) döneminden
beri bilinmektedir. Tarihçi, o günkü bilgileri ile anıtın Mısır Kralı Sesotris tarafından bölgenin fethi
sırasında yapıldığını zannetmekteydi ve “anıt,
Ethiopia Kralı Memnon’a aittir” diyenleri de küçümsemekteydi. Son yıllarda
karayolunun genişletilmesi sırasında Hititlerin
de kullandığı hiyeroglifle Luvi
dilinde yazılmış sınır taşlarını ve diğer kabartmayı kaybeden geçitte tek
korunan anıt, doğu yamaçtaki Hitit üslubunda
savaşçı kabartmasıdır. Son yıllarda savaşçının başı ve mızrağı arasında oldukça
silik olan hiyeroglif yazıtı okumayı başaran J.D.Hawkins’e göre anıt, Hititlerin bölgedeki vasalı (uydusu-İF)
Mira Beyliği’nin kralı Targasnawa’ya aittir. Kral, Mira Beyliği ile Seha Nehri Beyliği (Gediz Vadisi’nden
Bakırçay Vadisi’ne ve onun arka alanına dek uzanan topraklar; eski Assuwa
Ülkesi toprakları-İF)
arasında sınır oluşturan Karabel Geçidi’ne
oydurduğu bu anıt ile tüm geçidin kendisi tarafından korunduğunu anlatmış
olmalıdır. (İ.Ö. 13. yüzyıl) Mira
Krallığı, Kral Targasnawa’dan üç
kuşak önce Hitit Kralı II. Murşili’nin
Batı Anadolu’daki Arzawa Krallığı’nı
yenip ortadan kaldırmasından sonra Arzawa’nın
topraklarına (Büyük ve Küçük Menderes Vadileri) yayılmış bir beylik olarak Hititlerin desteği ile varlığını
sürdürmüştü.”(4)
19.yy.dan kalma bir Karabel Hitit Savaşçısı Kabartması gravürü; yakın zamanlardaki kabartma üzerindeki tahribatı anlamak için çok iyi bir kanıt...
(Ocak 2020)
(Ocak 2020)
(Nisan 2021)
Karabel Hitit Savaşçısı Kabartması'nın yürüyüş yolu üzerinde yer alan ve anıt üzerindeki kabartmanın tıpkı basımını gösteren pano
(Nisan 2021)
Definecilerin
defalarca insafsızca saldırısına maruz kalan insanlık mirası bu değerli
kabartmada, bugün bu tahribatın izlerini görmek mümkündür. Umarız; son yıllarda
Orman Genel Müdürlüğü tarafından Nazarköy
Ekoturizm Alanı olarak çevresi yeniden düzenlenen Karabel Hitit Baba Anıtı’ndan Mahmut
Dağı’na dek uzanan yürüyüş rotası sayesinde, belki bu değerli kültür
varlığı da bir nebze olsun daha iyi korunur ve sevgili halkımızda da bu tür
benzersiz doğal ya da kültürel varlıklara karşı koruma bilincinin gelişimine
yardımcı olur.
(MYC; Mart 2023)
Karabel'den Mahmut Dağı'na doğru çıkan rotanın başındayız; Orman Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan Nazarköy Ekoturizm Alanı'nın haritası
(MYC; Mart 2023)
(MYC; Mart 2023)
(MYC; Mart 2023)
2 yıl sonra; Karabel’den Mahmut Dağı’na
Sabah Bornova’dan Kemalpaşa’ya doğru yola çıktık. Kemalpaşa-Yukarı
Kızılca’dan, arkadaşımız Aybey ile köpeği Fındık katıldı aramıza. Fındık’ın
heyecanı görülmeye değerdi gerçekten. Saat 10’u biraz geçe Karabel Geçidi’ne ulaşmıştık bile. Arabamızı Karabel’den Mahmut Dağı’na
doğru çıkan toprak yolun başındaki uygun bir yere park ederek hemen yürüyüşe
başladık.
(Mart 2023)
(MYC; Mart 2023)
(MYC; Mart 2023)
Hava
sıcaklığı gün boyu 17-18 derece civarında seyretti, ama görüş mesafesi ve
fotoğraf kalitesi açısından oldukça kötü ve puslu bir hava vardı bugün Kemalpaşa’da. Tabii ki bu asla sorun
değildi; her hava koşulunun ayrı bir keyfi vardı bizim için.
(Mart 2023)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
Karabel Hitit Baba Kabartması’nın
hemen üstünden geçtik biraz sonra. Yekpare kireç taşından bir dev kütlenin
üzerine, yaklaşık olarak zamanımızdan 3300 yıl önceki bir estetik anlayış ile
kazınmış bu yorgun kabartma anıtı, kızılçamların ardından bize bütün
çaresizliği içinde bakar gibiydi. Yürüyüş rotası üzerinde son çevre
düzenlemeleriyle yapılmış olan bir seyir terası, anıtla ilgili bir tıpkıbasım
grafik ve kabartma ile ilgili bir açıklama metni panolarda yer almaktaydı.
(MYC; Mart 2023)
İki yıl
önceki yürüyüşümüzde rota boyunca gördüğümüz Orman Genel Müdürlüğü’nün yörenin
flora ve faunası ile ilgili yürüyüş yolu üzerine koyduğu açıklama panoları, yol
ve kilometre bilgisi veren yönlendirici levhalar aynen durmaktaydı. Doğa, henüz
bu yüksekliklerde yeterince uyanmamış ve nebatın çiçeklenmesi bir önceki
yürüyüşümüzde gözlediğimiz düzeyde değildi. Çiçek namına görebildiğimiz, yükseklere
doğru çiğdemlerdi. Akkaya yakınlarındaki çeşmeden daha
yukarılarda; özellikle güneş gören kesimlerde yer yer sarı ve beyaz renkte çiğdem çiçekleri topraktan baş vermiş;
kimi tomurcuk, kimi çiçeklenmiş halleri ile baharın gelişini sevinçle karşılar
gibiydiler.
(MYC; Mart 2023)
(MYC; Mart 2023)
(MYC; Mart 2023)
Yükseldikçe
arkamızda bıraktığımız Nif Dağı’ndan Manisa yönündeki Spil’e dek; topografyanın bütün yükseltileri bir sis perdesi
ardında hayal meyal görünmeye başladılar. Karabel
Anıtı’ndan biraz ilerde, Karabel
Geçidi’ne ve çevre topografyaya hâkim bir kayalığa doğru giden, kayrak
taşlardan yapılmış güzel bir patika vardı. Bu patikadan kayalığa doğru yürüdük.
Kayalığın üzerine kondurulmuş bir seyir terasından çevreyi açık ve temiz bir
havada izlemenin keyfi bir başka olmalıydı.
(MYC; Mart 2023)
(MYC; Mart 2023)
(MYC; Mart 2023)
Akkaya yönünde yürümeye devam
ettik. Karabel’den Mahmut Dağı’na dek; Yukarı Kızılca köyüne doğru yönelen Akkaya’ya kadar üç, Akkaya’dan
sonra da bir sapağı geçtik. Yürüdüğümüz yol, zirvenin hemen altındaki asırlık
karaçamlarla kaplı Kocaçam Düzlüğü’ne
yaklaşırken, Dereköy’den gelen ve
daha önce karlı bir havada yürüdüğümüz orman yoluyla buluşuyordu. Karabel-Mahmut Dağı rotası, yaklaşık 11
km uzunluğunda idi. Bu rotanın Akkaya’ya
yakın konumda ve yaklaşık ortalarına denk gelen; çeşmenin de bulunduğu düzlük
mola alanı, başlangıçtan yaklaşık 5,5 km uzaklıktaydı.
(Mart 2023)
Akkaya yakınlarındaki çeşmenin hem buz gibi suyundan içtik kana kana, hem de sesini dinledik doya doya.
(Mart 2023)
Bu yıl
yağmurların son derece yetersiz düzeyde olması nedeniyle, dağdan Karabel vadisine doğru yönelen sel
yataklarının hemen hemen hepsi kupkuruydu. Neyse ki, Akkaya yakınlarındaki çeşme hala akmaktaydı. Bu bile; dinlenmek ve
sularımızı tazelemek için kısa bir mola verdiğimiz Akkaya yakınlarındaki düzlükte bizi sevindirmeye yetmişti.
(Mart 2023)
(Mart 2023)
Yekpare
bir kireç taşı kütleden oluşmuş, hemen Yukarı
Kızılca köyünün ardında yükselen Akkaya
ihtişamlı görünüşü ile yine oldukça etkileyici idi. Daha önceki geçişlerimizde
bu kayalık üzerinde helikopter eğitimi verildiğine tanık olmuştuk. Helikopter
defalarca bu kayanın üzerindeki nispeten alçalabileceği bir zemin üzerine
yaklaşarak alçalma ve yükselme denemeleri yapıyordu. O zaman bu eğitim uçuşunu
epeyce izlemiştik. Şimdi ortalık sessizdi. Kuşlardan ve zaman zaman esen hafif
lodostan başka bir ses yoktu çevremizde.
(MYC; Mart 2023)
(Mart 2023)
Kocaçam Düzlüğü'nde artık o da susamıştı; doya doya içti suyundan.
(Mart 2023)
(Mart 2023)
Bugün
bizimle birlikte yürümekte olan Fındık’ın sevinci ise görülmeye değerdi. Bazen
bizden hızla uzaklaşıyor, önüne ne kadar nebat çıkarsa her birini koklayarak
tanımaya çalışıyor; bazen yol kıyısındaki uçurumun kenarına dek yanaşarak,
aşağıdaki vadileri merakla izliyordu. Sonra birden geriye dönüp bizim onu takip
edip etmediğimizi kontrol ederek, yanımıza neşe içinde koştura koştura
dönüyordu. Aybey’in ona yönelik sevgi dolu sözcüklerini anlar gibi dinliyor; onun
onayını aldıktan sonra ise, kendince rotamız üzerindeki yeni bilinmezliklere
doğru yine koştura koştura uzaklaşıyordu. Bu bütün yürüyüş boyunca böyle devam
etti. Çeşme başında verdiğimiz molada ve Kocaçam
Düzlüğü’ndeki yemek molasında bizim gibi o da susuzluğunu giderdi.
(Şubat 2015)
(Mart 2023)
(Mart 2023)
Akkaya yakınlarındaki çeşme
başındaki molayı kısa tuttuk. Yürüyüş boyunca hâkim bitki örtüsü olan
kızılçamlar, bundan sonra da Kocaçam
Düzlüğü’ne dek varlığını sürdürdü. Solumuzda zaman zaman kızılçamların
arasından seçebildiğimiz Kemalpaşa
ovası ve ilerideki Yukarı Kızılca köyü
puslu görüntüye rağmen varlığını hissettirdi.
Ardımızda Kemalpaşa dünyası; hayal meyal...
(MYC; Mart 2023)
Dereköy sapağına doğru, yürüyüş
yolunun kıyısında köşesinde, topraktan baş vermiş yüzlerce çiğdem karşıladığı bizi. Yolumuzun üstüne çıkan kimisi sarı, kimisi
beyaz çiğdemler, baharın henüz bütün
coşkusuyla kendini hissettiremediği böyle bir zaman diliminde, içimizde bir
yaşam coşkusunun filizlenmesine sebep oldu; depremlerle ve başka şeylerle sarsılan
bu zavallı ülkemizde.
(MYC; Mart 2023)
(Şubat 2015)
Ayaklarımızın
altında ufalanmış kireç taşının bozgunluğu, zaman zaman baştankaraların,
ispinozların sevinçli haykırışları ve vadiden yukarılara doğru yükselen
ıssızlığın sesi; önümüzde Kocaçam Düzlüğü’ne
ne kalmıştı ki? Artık Torbalı ve Küçük Menderes düzlüklerine doğru açılan
bir başka dünyanın önümüzde uzanan hayali üzerinde yükseliyorduk sanki. Biraz
sonra Bozdağlar’ın en batıdaki iki
zirvesinden biri olan Mahmut Dağı
heybetli zirvesiyle karşımızda göründü.
(Şubat 2012)
Yine karlı bir gün; o gün zirvesine kadar ulaşmıştık Mahmut Dağı'nın. Yukarı Kızılca'dan Mahmut Dağı'na doğru; az sonra Kocaçam Düzlüğü...
(Şubat 2015)
"Yedi kardeşten biri olan Mahmut Dede'nin ruhuna Fatiha" yazıyordu zirvedeki mezar taşında. Mahmut Dağı'na adını vermiş bir ölümlü; Mahmut Dede...
(Şubat 2015)
Yüce
dağların peşinde sabahtan beri yürüyorduk. Biraz sonra ileride “Mahmut Dağı-1 km” levhası göründü.
Kararımız Kocaçam Düzlüğü’nde kalmak;
yemek molasını orada vermek ve bir süre dinlenerek dönüşe geçmek yönündeydi. Öyle
de oldu. Kocaçam Düzlüğü, tüm rota
boyunca bize eşlik eden kızılçam örtüsünün dışında ağırlıklı olarak asırlık
karaçamlarla kaplıydı. Düzlüğün çevresinde ve Yukarı Kızılca yönünde ağırlık kazanan karaçamlar (pinus nigra), ihtişamlı ve griye çalan gövdeleri,
kızılçamlardan (pinus brutia) daha koyu
yeşil ve daha toplu, çanağı andıran iğne yaprak gruplarının varlığıyla farklı
bir yapıya sahipler. Kozalak yapıları da farklı olan karaçamlar, kızılçamlardan
boyları ve heybetli görünümleriyle de ayrılıyorlar.
(Mart 2023)
(MYC; Mart 2023)
(MYC; Mart 2023)
Kocaçam Düzlüğü’nde karaçamların
altında; ortalığa saçılmış birkaç kayanın üzerine konumlanarak soframızı kurduk
ve yanımızda getirdiğimiz yiyeceklerimizi sıcak çayların eşliğinde afiyetle
indirdik midelere. Elbette karaçamların altındaki bu mütevazı soframızdan
Fındık da nasibini almıştı. Yemek boyunca Mahmut
Dağı’nın zirvesi hemen karşımızda; üzerindeki yangın kulesiyle yegâne
manzaramız oldu. Güneşin sıcaklığı, belki de günün ortasını geçmiş olmanın da
etkisiyle oldukça hissedilir düzeydeydi. Tırmanış boyunca kızılçamların
gölgesinde ve dağın kuzeye bakan eteklerinde dolaşarak yükseldiğimizden güneşin
sıcaklığını fazla hissedememiştik.
(Kaynak: Wikipedia Türkçe)
(Kaynak: Wikipedia) Türkçe
Florya kuşunun benzersiz ötüşü
(Kaynak: https://www.google.com/search?q=florya+ku%C5%9Fu+%C3%B6t%C3%BC%C5%9F%C3%BC#fpstate=ive&vld=cid:66d4cdb7,vid:spiAcMX4FJI)
Yemek
sonrası yorgunluğun da etkisiyle bir rehavet çöktü üzerimize; her ne kadar Mahmut Dağı’nın zirvesine yaklaşık 1 km
kadar kalmış olsa da, yerde yatan kesilmiş bir ağaç gövdesini yastık yaparak
güneşin içimizi ısıtan sıcaklığında yeni yeşermiş çimenlerin üzerine uzanmak
daha cazip geldi doğrusu. Bir süre zirvenin hemen altında toprağa doyasıya
dokunduk kısacası. Ne elektrik, ne de stres… Varsa yoksa doğanın kucağında
yaşanan bahtiyarlık… Tam o sırada ötüşü farklı bir kuş coşkuyla döktürmeye
başladı. Önce bir toplu şakıma; arkasından onu takip eden ve ilkinden daha ince
tonda süreklilik arz ederek sonlanan bir ötüş demeti… Kuş uzmanımız Aybey hemen
bu florya (ya da florjin) kuşu dedi. Yıllar önce Kemeraltı’nda
yine Aybey ile dolaşırken girdiğimiz bir kuşçu dükkânındaki yaşlı kuş
sevdalılarından işitmiştim ismini ilk kez. Onlar florjin demişlerdi bu kuş için. Dükkândan ayrıldıktan sonra Aybey, Karşıyaka’da çocukluğunda; bahçeler
arasında bu kuşun sesini çok dinlediğini anlatmıştı bana. Florjinin sesini duymak ise, ne hikmetse Mahmut Dağı’nda nasip olmuştu bizlere. Bir karaçam tomruğu üzerinde
çimenlerde yatarken, doya doya dinletti sesini bize florjin. Unutulmaz bir andı.
(Mart 2023)
(Nisan 2021)
(MYC; Mart 2023)
Saati
neredeyse 3 yapmıştık. Kocaçam Düzlüğü’nde
karnımızı doyurmuş, bir çam gövdesinin üzerinde yeterince dinlenmiş ve doğanın
sesini dinleyerek bir anlamda ruhumuzu arındırmıştık. Artık aşağıya doğru inme
ve dönüşe geçme zamanı gelmişti. Mahmut
Dağı’nın zirvesine Kocaçam Düzlüğü’nden
bir selam göndererek dönüş yoluna vasıl olduk.
(Nisan 2023)
Aynı
yolu izleyerek çeşme başına kadar indik. Akkaya’nın
heybetli gölgesine sığınmış çeşme başında yine su ikmali yaparak yeniden
yürüyüşe devam ettik. Fındık bazen önde, bazen yanımızda; Karabel’deki başlangıç noktasına dek bıkmadan usanmadan koşturarak
yine bize eşlik etti. Batıya doğru devrilmiş güneş, Akkaya ve Kemalpaşa
ovasına doğru vuran ışığıyla görüş kalitesini oldukça artırmıştı. İki mahmuz
gibi göğe yükselen Savanda kayalıkları
ve Nif Dağı, Manisa’ya doğru ise efsaneleriyle yüklü Spil Dağı heybetli görünümleriyle karşımızdaydı. Seyrede seyrede
indik aşağı.
(MYC; Mart 2023)
Karabel’e ulaştığımızda oldukça
yorulmuştuk artık. Gün boyu yaklaşık 5,5 saat kadar yürümüş; Kocaçam Düzlüğü’nde yaklaşık 1 saat
kadar yemek ve dinlenme molası vermiştik. Neredeyse bütün güne yayılan
etkinliğimiz, oldukça verimli geçmiş ve tertemiz bir doğanın içinde dolu dolu
bir gün yaşamıştık. Bundan sonra yapacak tek şey kalmıştı; şehrin akşam
trafiğinde düğüm olmadan, bir an önce İzmir yoluna koyulmak… Biz de öyle yaptık
ve doğada yürüyerek geçirilmiş keyifli bir günü ardımızda bırakarak, İzmir’e
doğru hareket ettik. Bu yaşta; ne mutlu bize…
Dipnotlar:
1. Karabel Hitit Kabartması hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2021/04/karabelden-mahmut-dagina.html
2.
Dereköy-Mahmut Dağı yürüyüşü için bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2011/12/kemalpasa-derekoy-mahmut-dagi-yuruyusu.html
3.
Yukarı Kızılca-Mahmut Dağı yürüyüşü için bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2015/02/yukari-kizilcadan-mahmut-dagina.html
4. Prof. Dr. Ersin Doğer, İzmir’in Smyrna’sı; İletişim Yayınları, 1.Baskı,
2006-İstanbul; Ekler bölümü; sayfa:168
5.
Fotoğraflar, belirtilenler dışında gezi sırasında İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC
Ayaklarınıza sağlık. Sizinle yürümedim, yazınızı okurken adımladım. Birlikte bir başka güzergahta buluşmayı diliyorum.
YanıtlaSilFotoğraflarınız ve yürüyüş hikayeniz harika, emeğinize sağlık.
YanıtlaSil