4 Nisan 2020 Cumartesi

YAMANLAR DAĞI’NDA BAHARI KARŞILARKEN…


"Ey birgün
Çiçek açmak birgün
Dağlara dağlara birer birer dağlara"
Turgut Uyar

21 Mart 2020
İbrahim Fidanoğlu

Bugün 21 Mart… Baharın başlangıcı; NevruzKarşıyaka’yı kuzey rüzgârlarından koruyan volkanik Yamanlar Dağı kütlesinin vadilerinden birinde dolaştık azıcık; insandan azade ve sessizliğin ortasında, kuşlarla rüzgârın eşliğinde… Batıdan doğuya doğru; Yamanlar Dağı ve Spil Dağı’nın güney etekleri boyunca konumlanmış Sancaklı Yörüklerinin yüzlerce yıl önce yerleştiği köylerden biri olan Yamanlar köyünün hemen altındaki vadilerden biriydi yürüdüğümüz. Çocukluğumuzun pazaryerlerinde küfelere yüklenmiş beygirlerle taşınan lezzetli domatesleriyle hatırladığımız başı tartamaklı Yamanlar köylüleri artık çok gerilerde kaldı.

 
Yamanlar'a çıkarken beyaza boyanmıştı ahlatlar.

 
Yamanlar köyünün altındaki vadilerde; en arkada Sancaklı Kalesi... 

Antik çağlardan günümüze dek uzanan bir zaman ekseninde; bu dağların son sahipleri Sancaklı Yörükleri, bugün sağda solda çevrilmiş, parsellenmiş araziler; onların içinde dikilen malikâne görünümlü görgüsüz yapılarla kuşatılmış durumda. 1980’li yıllardan sonra tüketim ekonomisinin ele geçirdiği ülkede dağlara doğru çekilen alıçların, melengeçlerin, ahlat armutlarının, şeytan payamlarının, domuz eriklerinin, salep otlarının düşmanı onlar; şimdi dünyayı esir alan Covid19 virüsünün tasallutu altında kalmış zavallı insanlığın bu süreçten nasıl bir dünyaya doğru evrileceğine dair türlü teori ve kestirimler uçuşuyor havada. Kimse kendisini sorgulamıyor; herkes bugüne dek bütün yaptıklarında haklı; burnundan kıl bile aldırmıyor kimsecik. Gelinen nokta itibariyle; bu çılgın “histeri”de insanlık ya Covid19 sopasıyla doğanın bir parçası olduğunun farkına varacak; ya da milyonlarca yıllık bir serüvenin ardında bıraktığı on binlerce canlı türünden biri olarak yok olup gidecek tarihin çöplüğüne. Başka bir yolu yok bu gidişin.

 
Yamanlar sırtlarından puslu Körfez'e doğru bakış

Yamanlar'a çıkarken şeytan payamları

Yamanlar Dağı’nın bağrında saklı geçmiş

Volkanik bir yükselti olan Yamanlar Dağı’nın krater ağzı, deniz tarafından bakanlar için, zirveye göre merkezden oldukça kaçıktır. Sıra dışı bir şekilde zirvede olması beklenen volkanın konisi, Yamanlar Dağı’nda doğu-batı doğrultulu ve Karşıyaka’ya doğru alçalan, hilal formundaki bir sırtta (yapımı sürmekte olan Şehir hastanesinin uzak arkasındaki sırtlar) yer alır. Bundan dolayı da aslında bir heyelan gölü olan Karagöl, çoğunlukla yanlış olarak; Yamanlar Dağı’nın krater ağzı olarak bilinir. 

 
Sancaklı Kalesi'nden Yamanlar Dağı'na bakış
( Ocak 2011)

 
Bir zeytin ve sekisinin ardından Körfez'e doğru bakış 

 
Yamanlar Dağı'nın en güzel ahlatları

Andezit ve trahit kaya kütlelerinin, binlerce yıllık serüveninde; ufalanarak körfeze doğru akan Laka, Naldöken ve Bostanlı dereleriyle Karşıyaka önlerine taşınması sonrasında, bugünkü Karşıyaka’nın üstüne oturduğu düzlem oluşmuş. Hatta Naldöken ya da Rumların verdiği isimle Petrota, tam da bu toprak dokusunu anlatmak için konmuş gibidir sanki. Karşıdan baktığımızda kupkuru bir dağ profili çizen Yamanlar, içine girdikçe kaya kütlelerinin ilginç görünümleri, aniden derinleşen vadileri, usul usul akıp da birden irtifa kaybederek bir küçük şelaleye dönüşen saklı dereleriyle bir bilinmez dünya gibidir. İlkçağ’dan beri insan yaşamlarına mekân olmuş bu coğrafyanın keyfi baharda bir başkadır tabii.
 
Yamanlar volkanik kütlesinin volkan ağzına yakın bölgede lav akıntıları
(Ekim 2010)

  
Gezginlerin Karagöl yolunda eski bir yürüyüş hatırası; bir çeşme başı molası
 (Nisan 2012)

 
Yamanlar-Karagöl
(Nisan 2012)

“Zirvenin Karşıyaka’ya bakan yamaçlarında, çukur sahanın ortasında aşınmadan kısmen kurtulmuş volkanik tüflerden tepeler görülür. Zirve ve dağın yüksek kısımları ile güney ve batı yamaçlarında renkleri kırmızımsı, sarımsı kahverengi, kahverengimsi-gri andezit ve trahit lavlardan oluşan yuvarlak sırtlı tepeler körfeze doğru inerler. Karşıyaka’nın hemen kuzeyindeki Küçük Yamanlar Tepesi ile doğusundaki Bayraklı Tepeleri arasındaki kayalık sırtlar doğrudan denize inerek (Naldöken sırtları ya da Rumların adlandırışıyla Petrota) Bornova Ovası’na karadan geçişi zorlaştırırlar. Karşıyaka Düzlüğü, zaman içinde kısmen Gediz Irmağı’nın ve daha çok Yamanlar Dağı’nın güney yamaçlarındaki volkan konisini aşındıran derelerin (Laka, Naldöken ve Bostanlı dereleri gibi) taşıdıkları ile oluşmuştur.”(1)

 
Ahlat çiçekleri; Yamanlar köyü yolunda...

 
Yamanlar Dağı ve sağda Karatepe zirvesinde antenler

 
"Ahlat Ağacı"

İlkçağ’da İ.Ö. 7.yy.daki Kimmer akınlarıyla sarsılan Palaia Smynra’sındaki (Tepekule Höyüğü) silinmeyen korkunun izleri, kenti bekleyen potansiyel saldırılara karşı Bayraklı ve Karşıyaka’nın sırtlarında konumlanmış; körfezin kuzey-güney geçişine egemen Smyrna’nın ileri karakollarında hayat bulmuş olmalı. Doğançay’ın üstünde; Yamanlar Dağı’nın farklı köşelerinde o günlerden kalma olduğu düşünülen izlere bugün de rastlamak mümkün. İ.Ö. 7.yy. civarında Yamanlar sırtlarında barınan Aiol yerleşimleri, Yamanlar Dağı’nın körfeze egemen; bir anlamda bu stratejik konumu itibariyle hafızalarda yer etmiş Kimmer akınlarının kötücül etkisine karşı Smryna’yı kollayan birer ileri karakol işlevi görmüşler. İ.Ö.6.yy.da Tepekule Smyrna’sının yakılıp yıkılmasıyla sonlanan Pers istilası sonrasında, Yamanlar Dağı’nın iki yakasında yine savunma ve gözetleme amaçlı küçük kaleler ve yerleşimler bulunmaktaydı. Dağın kuzey yüzündeki Emirâlem’e (Herakleia) bakan Gökkaya’daki Melanpagos(2), güney yüzüne bakan Doğançay’ın üstündeki Mormonda köyleri, Sancaklı köyünün üstünde yer alan Sancaklı Kalesi(3), şimdi Karşıyaka’ya tepeden bakan İzmir’in Akropolü Büyük Kale(4), Doğançay’ın yukarılarında Çobanpınarı, Yamanlar-Karagöl yolunda gömüye kapalı Örnekköy Mezarlığı’nın hemen alt düzleminde yer alan Yamanlar Yolu Kalesi ve bugünkü Gümüşpala-Bayraklı geçişinde kıyıdaki İzmir-Çanakkale karayolunu tarayan Felswarte (Nezaret Yeri)(4) bunların bazılarını oluşturuyor.

 
Sancaklı Kalesi'nin güney yüzünde yer alan poligonal duvarlar
(Ocak 2011)

  
Sancaklı Kalesi'nin içinde yer alan düzgün konturlu bir sarnıç duvarı
(Ocak 2011)

 
Sancaklı Kalesi'nde bir eski hatıra; Cengiz Arkadaşım'a dostlukla...
(Ocak 2011) 

Aiol bölgesinde yıllarca yürüttüğü araştırmalarla tanınan ve bölgeyi en iyi yorumlayan bilim adamlarından Prof. Dr. Ersin Döğer, Yamanlar Dağı’ndaki dolaşmaları sırasında elde ettiği bilgiler ve 19.yy.daki gezginlerin tespit ettiği üç sınır taşından hareket ederek aşağıdaki sonuçlara ulaşıyor:

  
Yamanlar köyünün altındaki Çardakalanı Sırtı'ndan Yamanlar Dağı'na ve sanatoryuma doğru bakış; yamaçlarda yapılaşmalar... 

 
Çardakalanı Sırtı'ndan vadi tabanına doğru inerken; karşıda Kale Kayası...

 
Zeytin sekileri 

 
Süsenler çiçek açmıştı bile. 


Üçü bir yerde; süsenler...

“Söz konusu sınır taşlarından isimlerini öğrendiğimiz üç iskânın(5) dışında Yamanlar Dağı’nın üzerinde tarafımızdan yapılan yüzey araştırmalarında hemen hemen benzer buluntular (çatı kiremitleri, basit ve kaba çanak çömlek parçaları, silindirik öğütme taşları) veren, 10 dönüm ile 100 dönüm arasında değişen tarım arazisine bitişik, çevresi ormanlık veya meralık yamaçlarla çevrili, yaklaşık elliye yakın iskan harabesi bulunmaktadır. Yamanlar Dağı üzerinde su kaynaklarının daha yoğun bulunduğu kuzey yamaçlar üzerinde ve Karagöl çevresinde yoğunlaşan bu iskânların, temelden çatıya tümüyle çamur harçlı taş duvarlı oldukları, çöktüklerinde üzerlerini örtecek kerpiç duvarlara sahip olmamaları nedeniyle harabelerin taş yığınlarından oluştuğu, genellikle bir pınarın yakınlarına açtıkları göletlerde biriktirdikleri yağmur sularıyla muhtemelen hayvanlarını suladıkları anlaşılmaktadır. Yeraltı suları bakımından fakir olan neojen kireç taşı oluşumlarına sahip Kurudere, Sarnıç, Karaçam köylerinin çevrelerinde saptanan Geç Antikçağ iskânları ise, su sorunlarını toprağın altına inşa ettikleri sarnıçlarla çözmüş görünmektedirler. Tüm bu iskânların iç mekân organizasyonlarının daha ayrıntılı anlaşılması için en az bir örnek seçilerek sistematik kazılarının yapılması gerekmektedir. Ancak bu kazılardan sonra bu harabelerin tarım ve hayvancılık yapan özgür köylülerin oturduğu bağımsız konutlardan oluşan köylere mi, 5. ve 6. yüzyıllarda Roma dünyasının her tarafına yayılmış küçük ve yoksul manastırlara mı veya çiftlik yapılarına mı ait oldukları ortaya çıkacaktır.”(6)

 
Baharın habercisi çiriş otları ve arkasında zeytinlikler

 
Yamanlar köylülerinin sabırla dizdiği andezit taşlarla ördüğü muntazam zeytin sekileri

 
Sanatoryum altındaki Sivrikaya; İlkçağ'da bir diğer gözetleme noktası
(Mart 2019)

 
Dağa Kaçtım gezginleri, 2019 yılında Sancaklı-Sivrikaya yürüyüşü sırasında şelale yakınlarında...
(Mart 2019)

 
Sivrikaya yolunda Şelale; 2019 hali
(Mart 2019)

 
Aynı şelale; 2020 hali
(Mart 2020)

Yamanlar köyünün aşağılarında

Volkanik kütle Yamanlar’a uzaktan bakıldığında; bu dağ, birçok kişiye belki de sıradan bir dağ olarak görünebilir. Ama onun andezit ve trahit püskürtüleri ve derinliklerinde aniden karşınıza çıkıveren dev büyüklükteki kaya kütleleriyle kaplı derin vadileri yolcusuna sürprizlerle karşılık verir. Cumhuriyet’in Karşıyaka’ya armağan ettiği; bir zamanların deva ve nefes alma mekânı eski sanatoryumun harap yapılarının hemen altındaki İlkçağ’ın gözetleme noktası Sivrikaya, Sancaklı’dan Sivrikaya’ya doğru yürürken; vadilere doğru inip çıkan patikaların soluklandığı bir bayırda karşınıza çıkıveren andezit kayalıklar, İlkçağ’daki Aiol yerleşimi Sancaklı Kalesi’nin üzerinde konumlandığı Kale Kayası, biraz berideki Adatepe ve diğerleri bu dev andezit kaya kütlelerinin bazılarıdır. 

 
Yamanlar köyünün aşağı vadilerinde...
(Önemli noktalar, Google Earth'de işaretlenmiştir.)

 
Çardakalanı Sırtı'ndan aşağılara doğru iniyoruz.

Bir zeytin sekisi daha...

Örnekköy’den Karagöl’e doğru ilerleyen asfaltın biteviye devam eden virajlarından birinde; yol üstündeki ilk iki çeşmeyi geçtikten sonra ve Yamanlar köyüne gelmeden önce; vadiye ve doğuya doğru yönelen geniş bir patika, zengin yürüme seçenekleriyle dolu bir pencere açar yolcusuna. Bir dere yatağına doğru alçalan yolun çevresinde andezit taşlardan muntazaman örülmüş zeytin sekileri, alıp götürür sizi aşağılara. Bir de bahara merhaba diyen çiriş otları… Hepsi sanki farklı fazdadır; kimi henüz tomurcuklanmış, kimi ha açtı ha açacak gibi; çoğu da uçuk pembeye çalan, ortası çizgili; beyaz renkli taç yapraklarıyla göz alıcı çiçekleri; hepsi bir resmigeçittedir sanki.

 
Çiriş otları açarken...

 
Arkeolog Şükrü Tül'e saygıyla; Sancaklı Kalesi'ne tırmanırken...
(Ocak 2011)

 
Çirişlerin güzelliği; ne kadar anlatsak azdır.

 
Çirişlerin ardında arı kovanları; sevmez mi burayı onlar?

Çiriş otlarının baharın habercisi olmaktan gayrı ne işe yaradıkları konusunda ilk bilgiyi, yıllarca birlikte dolaştığımız rahmetli Arkeolog Şükrü Tül’den öğrenmiştim. Onun anlatımına göre; bitkinin toprağın içindeki soğanları, kimyasal yapıştırıcıların bulunmadığı eski zamanlarda kurutulup ezildikten sonra, un kıvamına getirilip yeterli miktarda suyla karıştırılarak ayakkabı imalatında yapıştırıcı olarak kullanılırmış. Özellikle Doğu Anadolu’da yiyecek olarak tüketilen farklı bir türü de aynı adla anılıyor bildiğim kadarıyla. Böreği ve yemeği yapılıyormuş oralarda. Gulik ismi ile de bilinirmiş bu ot.

Vadinin yamaçlarında...

Ah o patikalar, patikalar nasıl çeker kendine yolcusunu.

 
Her yerden Sancaklı Kalesi...

Ilık geçen Ege kışlarının Şubat’a erdiği zamanlarda; çiriş otları hiç beklemez, toprağın içinden uzatıverir başlarını hemen dışarıya doğru; nergisi andıran yaprakları dik dik olur önce; sonra giderek büyür ve ortasından bir zıpkın gibi göğe yükselir ana gövdesi. Çevresinde iki yana yatmış yapraklarına yaslanarak, bazen uzar da uzar gövde yukarı ve en sonunda bir tomurcuk belirir ucunda; sanki eliptik bir top gibi, irice. Ve sonra yavaş yavaş açılır çiçek; tomur tomur taç yaprakları patlar yavaşça bir sabah ve çiçek bahara merhaba der o an.


 
Çardakalanı Sırtı'nda çiriş otları; bahara merhaba derken...  

Bir çiriş otu kolonisi

Çiriş otları; Çardakalanı sırtlarında...

 

Kızılçamlar arasında...

Biraz yürüdükten sonra bir kamu kuruluşundan emekli Yamanlar köyünden bir köylüyle karşılaştık yol üstü. Başında tartamağı, elinde arıları, kovanlardan uzaklaştırmak için kullandığı tütsü; yol kıyısına dizili kovanların bakımı ile uğraşmaktaydı. Tütsüyle kovanları terk eden arıların baskısı altında ayaküstü sohbet ettik kendisiyle. Bir çuval şekeri bir teneke bal ile karıştırıp arılar için kek hazırladığını söyledi. Bu işin ne kadar zahmetli olduğundan; özellikle bu mevsim gün boyu kovanların bakımı ile uğraşmanın zorluklarından söz etti. Çevremizde vızıldayan arılardan rahat yoktu; vedalaşıp dere yatağına doğru inmeye devam ettik.

  
Yine zeytin sekileri...

 
Yolda rastladığımız arı kovanları

 
Yamanlar köyünden bir köylüye ait arı kovanları

Yamaçlarda badem ve ahlatların beyazı; toprağın rengini değiştiren çimen yeşili ve çiriş otları; çevremizdeki bu göz alıcı manzara eşliğinde doğuya doğru alçaldık. Tam karşımızda vadinin öte yakasında; Sancaklı Kalesi’nin üstüne konumlandığı Kale Kayası’nın silueti uzaktan seçilmekteydi. Sanatoryumun altında yer alan Sivrikaya ile haberleşen konumdaki Sancaklı Kale, İ.Ö. 7.yy.da Smyrna’yı sarsan Kimmer akınlarından sonra; Aiollerin kuzeyden gelecek yeni saldırılara karşı kenti korumak için, Yamanlar Dağı’nda aldığı savunma önlemlerinden biriydi. Dağın her iki yüzünde bu saldırılara yönelik başka savunma ve gözetleme noktaları da bulunmaktaydı.

  
Ahlat ağaçları çiçekte...

 
Yamanlar'da şeytan payamları

 
Kale Kayası ve Sancaklı Kalesi
(Ocak 2011)

Aşağılara doğru, belki de en az yüz yıllık sekilerle koruma altına alınmış zeytin ağaçlarının yerini kızılçamlar aldı. Yürüdükçe her yöne giden başka patikalarla karşılaştık; bu vadi tabanına doğru rota seçeneklerinin zenginleştiğini göstermekteydi. Dere yatağından gelen suyun sesi, rüzgâra uymuş, kızılçamların uğultusuna karışıp gitmişti sanki. Vadi tabanına ulaştığımızda, cılız bir derecikle karşılaştık. Yol, Sancaklı yönünde dereyi aşarak doğuya doğru devam ediyordu. Orman içindeki bu yolların üzerinde, yakın zamanda çalışılmış olduğunu gösteren taze izler mevcuttu. Yollar yeni mi açılmıştı; yoksa yapılan sadece bir düzeltme işlemi miydi; doğrusu anlayamadık. Ama bildiğimiz kadarıyla bazen yapılaşma, bazen maden arama faaliyetleri nedeniyle Yamanlar Dağı’nın ötesi berisi, son yıllarda epey hırpalanmış; gözden ırak, saklı vadileri neredeyse delik deşik edilmişti. Önceki yıllarda da Yamanlar Dağı’nın her iki yüzünde dolaşmalarımız sırasında, bu duruma sıkça tanıklık ettiğimiz olmuştu zaten.

 
Vadi tabanındaki küçük derecik

  
Dere yatağının diğer tarafı

Dere yatağında bu yılki yağışların azlığı nedeniyle su miktarı oldukça azdı. Ama yine de usul usul da olsa dereciğin akışı sürmekteydi hala. Kurbağaların sesleri duyulduğuna göre, hayatı besleyen yeterince su vardı derede. Havada ise bahar…

 
Sancaklı Kalesi

  
Yamanlar anemonları; kırmızısından...

Corona günlerinde insan izinden uzaklarda, bir nefes alma imkânıydı bizimkisi. Zeytin sekilerinin mükemmelliğine şaşarak ve Aydın-Çakırbeyli’nin üstünde bu yıl Şubat ayında tanıklık ettiğimiz başka zeytin sekilerini hatırlayarak vadiden yukarı doğru çıktık. Nevruz, bu yıl Covid19’un gölgesinde gelmişti. Bu bize doğanın bir oyunuydu sanki; anlayana tabii ki…

Dipnotlar:
(1)   Ersin Döğer, İzmir’in Smyrna’sı, İletişim Yayınları, 1.Baskı-2006; sayfa:16
(5)  19.yy.da A.E.Kontoleon ve A.Fontrier tarafından Karatepe’nin güney ve batı eteklerinde keşfedilen üç sınır taşından ilki, Doğançay’ın 3 km. kadar kuzeyinde yer alan Kocabahçe Mevkii’ndeki Mormonda ile Küçük Mormonda adlı iki köy sınırını, Karatepe’nin güneyinde bulunan ikincisi Mormonda ile Helos (Çayırlı) adlı iki köy sınırını, Karatepe’nin kuzey yamacında bulunan ve Geç Bizans Dönemine tarihlenen üçüncü taş ise Sykameinon (İncirli) köyünün sınırını tanımladığı düşünülmektedir. (Prof.Ersin Döğer;a.g.e; sayfa:125-126)
(6)  Prof. Dr. Ersin Döğer, a.g.e.; sayfa:126-127
(7)     Fotoğraflar, belirtilenler dışında yürüyüş sırasında İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.

Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC

4 yorum:

  1. Yazınızla, fotoğraflarınızla gezmiş kadar oldum. İstanbul yağmurlu, İstanbul kalabalık, İstanbul fazlasıyla virüslü:)
    Doğa ve insan dengesinin lâyıkıyla kurulacağı günlerin temennisini taşıyoruz. Sağlıkla kalın!

    YanıtlaSil
  2. Temenninize katılmamak mümkün değil. Umarım o günler yakındadır. Bloğumuza göstermiş olduğunuz ilginiz nedeniyle ayrıca teşekkürler. Devamlılığı dileğiyle...İF

    YanıtlaSil
  3. Baharın tazeliğinde Yamanlar'ın temiz havasını soludum, tarihin saklı sayfalarında dolaştım sanki. Bir tarih öğrencisi olarak sizi daha önce keşfedememiş olduğum için esef etsem de; yazılarınızın gerek tarihi, gerek coğrafi, gerek mimari ve gerekse botanik için eşsiz birer kaynak teşkil ettiğini söyleyebilirim. İhtiyaç durumunda kaynak belirterek kullanmamıza izin vardır umarım :) Yazılarınız ve resimlerinizin samimiyeti ve açıklayıcılığı ile, adeta sizinle beraber gezip, keşfedip, öğrenip, tadını çıkarıyoruz. Artık yakından takipçinizim ve etrafıma da şiddetle yönlendirmede bulunacağım :) Sizler de bizim için gezip keşfetmeye, göstermeye, öğretmeye devam edin lütfen. Teşekkürler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değerli takipçimiz; bloğumuza göstermiş olduğunuz ilginiz ve teşvik edici geri bildiriminiz için çok teşekkürler. Bizimkisi biraz avarelik dağlarda, biraz da bildiğimiz ve tanıklık ettiğimiz her şeyi paylaşmak. Çünkü paylaştıkça değer buluyor yazdıklarımız. Elbette referans göstermek kaydıyla her şekilde kullanabilirsiniz. İlginize tekrar teşekkürler. İF

      Sil