BOZDAĞLAR’A DOĞRU; ÖREN’DEN GİRMEK İÇERİ…
3 Nisan 2020
İbrahim Fidanoğlu
Giriş
Baharı karşıladığımız şu
günlerde Covid19 nedeniyle içimiz buruk da olsa, yine de yaşamın bizim irademiz
dışında ve ne olursa olsun yeniden uyanışına kayıtsız kalmak ne mümkün. Her
şeye rağmen bu topyekûn yaşama sevincini, içinden geçmekte olduğumuz çetin
koşulların el verdiği ölçüde duyumsamak ve onun içindeki bir bileşen olarak
"yaşamak" gerek. Yaptığımız da budur aslında. Bu ana hedeften yola çıkarak, Armutlu Vadisi’nin yukarılarında; Pomak
köylerinden Bayramlı’ya yakın konumda
suyu lezzetli bir çeşmeden su doldurma vesilesiyle yaşadığımız bahar karşılamalarının
bir yansıması olacaktır bu defaki yazımız.
Ören yolunda şeftali bahçeleri
(Mart 2020)
Hayata merhaba derken şeftali çiçekleri...
(Mart 2019)
Erkenci baharın habercileri; badem ağaçları, Ören'de...
(Mart 2020)
Bozdağlar’ın başlangıcında; Ören’den girmek içerilere…
Bilindiği üzere Bozdağlar;
aslında hemen Kemalpaşa’nın arkasındaki
sırtlardan başlayarak Bayındır, Ödemiş ve Kiraz ilçelerinin üzerinden Manisa’nın
ilçeleri Turgutlu, Salihli, Alaşehir ve Sarıgöl ile Denizli’nin ilçesi Buldan’a kadar uzanan geniş bir coğrafyayı kapsar. İlkçağ’da Tmolos ismi ile anılan bu sıradağların
İzmir sınırları içinde kalan ve yayladaki Bozdağ
kasabasının hemen sırtında yükselen en yüksek zirvesi (Bozdağ) 2159 metre yüksekliğindedir.
Bozdağlar üzerinde...
(Eylül 2016)
Bozdağ; Lübbey üstünde Başova Yaylası
(Eylül 2016)
Ören'de kiraz bahçeleri; bir sabah vakti, henüz ayaz var.
(Mart 2020)
Bu başlangıcın adı Nif Dağı ve
zirvesi Nif Karlığı, devamındaki
diğer zirvenin adı ise Mahmut Dağı’dır.
Cumhuriyet döneminde açılan modern İzmir-Ankara asfaltına paralel olarak
çalışan eski Ankara yolu ise, aslında bu dağ silsilesinin eteklerindeki bir
dizi köy ve kasabanın hemen kıyısından geçerek Kemalpaşa’dan Turgutlu’ya
doğru devam ederdi.
Ovacık Yaylası'nda üzüm bağları
(Eylül 2019)
Mahmut Dağı; Yukarı Kızılca'dan bakarken...
(Şubat 2020)
Nif Dağı; batıdan bakış
(Ekim 2010)
Dereler akar; dağlardan Kemalpaşa Ovası'na doğru...
(Aralık 2009)
Nif (Nymphaion) Dağı ile Mahmut (Drakon) Dağı arasındaki Karabel Geçidi ise, Bozdağlar silsilesini kuzeyden güneye doğru aşıp Nif (Kryos) Çayı’nın suladığı bereketli Kemalpaşa Ovası’nı, Kaystros (Küçük Menderes) Irmağı tarafından sulanan İlkçağ’ın Tanrıça Artemis’e adanmış kutsal toprakları Küçük Menderes (Kaystros) Ovası’na bağlar.
Kar topuna benzer kiraz çiçekleri
(Mart 2020)
Ören'de kiraz bahçeleri
(Mart 2020)
Bir sabah erkenden patlar çiçekleri; kiraz bahçelerinde...
(Mart 2020)
Şeftali bahçelerinde; Ören'de...
(Mart 2019)
Baharın başlangıcında
bereketli Kemalpaşa Ovası ile Bozdağlar’ın uzantıları Kartaltepe ya da Keltepe’nin eteklerinde uzanan Ören
bahçelerinden içerilere doğru nüfuz etmek, her zaman iyi bir seçenektir.
Çünkü kiraz ve şeftali bahçelerinin arasından kıvrılarak ilerleyen yolda
seyrederken, yeni hayatı selamlayan pespembe şeftali çiçekleriyle, birer
kartopu yumağını andıran kiraz çiçekleri birlikte karşılar sizi. Bahçeler
arasından kıvrıla kıvrıla ilerleyen yol, bir süre sonra yıllarca harap
vaziyette ve mahzun bir bekleyiş içinde kaderine tutunmuş; Osmanlı döneminden
kalma eski mezar taşlarını da içeren Ören
mezarlığının tam ortasından geçip gider kasabanın kalbine doğru. Birkaç büyük
adaya yayılmış bu büyük mezarlık, neyse ki son yıllarda İzmir Büyük Şehir Belediyesi’nin yerinde müdahaleleriyle beton bir
duvarla nispeten koruma alına alınmış durumda.
Tarlaların sınırlarını belirler badem ağaçları.
"Erkenci baharın naif şövalyeleri"; badem ağaçları...
(Mart 2020)
Ören'de; ovada badem ağaçları
(Mart 2020)
Ankara asfaltından Ören’e doğru ilerlerken badem ağaçları
da bu mevsimde bembeyaz çiçekleriyle göz kırpar yolcusuna mutlaka. Ama onların
nefesleri, tarlaların sınırlarını belirlemekten öteye geçmez buralarda. Kimse elini sürmez meyvelerine, toplamazlar bile; yoldan geçen birkaç meraklısından
gayrı. Şu gerçek bilinmelidir ki; zamanında toplanmayan bademler, baharda çiçek
zamanı; o ağaç için büyük bir yüktür artık. Ama zavallı ve cefakâr badem ağacı,
her zaman olduğu gibi genetiğinin kodlarını çalıştırır ve her yıl bütün
üstündeki yüke rağmen yine de açar çiçeklerini.
Kasabaya doğru; kiraz bahçelerinde...
(Mart 2020)
Kiraz çiçekleri; Ören'den...
(Mart 2020)
Ören Parkı; çınar altında çay bahçeleri dizi dizi...
(Ekim 2017)
Kasabanın kıyısından Bağyurdu ya da eski ismiyle Parsa’ya doğru ilerleyen Kemalpaşa-Turgutlu asfaltı, Ören’de; içerilere doğru giderek
daralacak olan bir vadinin ağzında yer alan asırlık çınar ağaçlarının konforlu
gölgesindeki Ören Parkı’nın önünden
geçer. Bu park, kasabanın simgesi gibidir sanki. Yaz aylarında altından geçen Ören deresinin sularından beslenerek
serpilip gelişmiş bilge çınarların gölgesinde, hala kalmışsa; bir tahta
sandalyeye ilişip oturmanın ve bir yorgunluk çayı içmenin keyfi benzersizdir.
Ören Kurtuluş Abidesi; yapım tarihi 1935...
(Ekim 2017)
Her şey "Devrim için"; en altta ve sağda küçük puntolarla "Taşçı Necati -Rıza" yazmakta...
(Ekim 2017)
Parkta yorgun
zamanlarını öldürmekte olan genç-yaşlı Örenlilerin kaçı farkındadır acaba;
serinliğiyle içimizi bir nebze olsun ferahlatan büyük havuzun hemen arkasındaki
Kurtuluş Abidesi’nin dibindeki
isimleri… Hayatını Tire’de taşa şekil vererek tüketmiş; eski bir taş ustası ve
heykeltıraş olan Taşçı Rıza’yı(1) ve onun arkadaşı Necati Usta’yı kim hatırlar? Düşman
işgalinden kurtuluşun unutulmaması için; gelecek nesillere bırakılacak birer
miras gibi birçok Ege kasabasında dikilen kurtuluş abidelerinin bir benzeri de 1935
yılında Ören’de parkın tam ortasına dikilmiştir.
Abidenin arka yüzünde "Devrim"in mottosu yazıyor sanki; "Bilgiye Gerçeğe"...
(Ekim 2017)
Hayatının büyük bir bölümünü Tire'de geçiren taş ustası ve sanatkar Taşçı Rıza
(Hasan Doğan Arşivi)
Üç kademeli mermerden
bir kaide üstünde; göğe doğru yükselen bir kamayı andıran abidenin genel
görünüşü son derece sadedir. Kamanın ucu, sürdürülen kurtuluş mücadelesinin
şiddetini anımsatan bir kırılganlık ve törpülenmişlik içindedir. Tümüyle beyaz
mermerden yontulmuş Ören Kurtuluş Abidesi’nin
kalın kaidesinin caddeye doğru bakan ön yüzünde “Devrim İçin”, arka yüzünde ise “Bilgiye
Gerçeğe” ifadeleri iri puntolarla yazmaktadır. Mermer kaidenin “Devrim İçin” yazan ön yüzünde; en altta
ve köşede ise, oldukça küçük ve uzaktan zor okunabilecek nitelikte abideyi
yontan taşçı ustaların isimleri yer alır. “Taşçı
Necati ve Rıza Usta”…
Ören Merkez Çarşı Camisi; son cemaat yeri, eski bölüm...
(Kaynak:http://erolsasmaz.com/?oku=1286)
Son cemaat yerindeki mihrap ve iki yanındaki kalem işi süslemeler
(Kaynak:http://erolsasmaz.com/?oku=1286)
Kürsü ve duvardaki vazo ve çiçek desenleri
(Kaynak:http://erolsasmaz.com/?oku=1286)
Çınar ağaçlarının
ardındaki vadi boşluğuna oturmuş bir diğer önemli yapı ise, Ören Merkez Çarşı Camii’dir. Son
yıllarda yeniden yapılmış ve cami mimarisiyle pek de uyuşmayan abartılı
şadırvanın arkasında kalmış tarihi caminin dış duvarında yer alan Hicri 1217
(Miladi 1802) tarihi, yapım zamanı olarak kabul görmektedir. Cami iç mekân
açısından oldukça ilginçtir ve iki bölümden oluşur; bugün bir son cemaat yeri
işlevi gören eski bölüm ve son cemaat yerinden bir kapı ile geçilen; 20.yy.ın
ortalarında (1955 yılında) inşa edilmiş yeni bölüm…
Ören Merkez Çarşı Camii'nin yeni bölümü; harim...
(Kaynak:http://erolsasmaz.com/?oku=1286)
Harim bölümündeki tavana gömülü gizli kubbe ve ahşap sütunlar
(Kaynak:http://erolsasmaz.com/?oku=1286)
Yol düzleminden merdivenlerle erişilen son cemaat yeri, caminin birinci
bölümünü oluşturur ve kapıyla geçilen harim bölümünden bağımsız olarak bir
mihraba ve imamın vaaz verebileceği bir kürsüye sahiptir. Bu anlamda başlı
başına eksiksiz bir cami gibi donanmıştır. Kemerli kirişlerle birleştirilmiş üç
adet ahşap sütunun ardında kalan mihrabın üstünde ve iki yanında dört adet vazo
içinde kalem işi çiçek süslemeleri resmedilmiştir. Bir camekânlı kapı ile ulaşılan ikinci bölüm ise, 20.yy.ın ortalarında
yöre halkının yardımları ile yaptırılan ve şimdi harim olarak işlev gören
caminin yeni bölümüdür. Bu bölümün en ilginç yönü, düz tavanın içine gömülü
şekilde konumlanmış küçük ve gizli kubbesidir. Cami dıştan bakıldığında
kubbesiz ve dikdörtgen planlı bir yapı olarak tasarlanmıştır. Harim bölümünde
de yine ahşap sütunlar, mihrabın alçı süslemeleri ve duvarlarda yer alan kalem
işi bitki desenleri dikkat çekicidir. Caminin ayrıca yan sokağa bakan dış
duvarlarında da kalem işi bitki desenleri bulunmaktadır.
Mihrap ve minber
(Kaynak:http://erolsasmaz.com/?oku=1286)
Ahşap sütunlar ve üzerinde yer alan alçı süslemeler
(Kaynak:http://erolsasmaz.com/?oku=1286)
Ören’in kalbi ve eski mahalleleri, artık bu noktadan sonra dere yatağının iki yakasına doğru kendini hissettirir. Biraz daha arkalarda ve derenin yeryüzüne çıkıp kendini gösterdiği bir noktada eski bir şaraphaneden kalanlar vardır. Şaraphanenin sağında yer alan sokaklar boyunca Rumlardan kalan ama değişikliğe uğramış birkaç eski yapı, çok sayıda beyaz badanalı kısmen kırık dökük eski köy evleri ve daha yukarılarda ise, mesire yeri olarak da bilinen ve derenin daha yukarılarına doğru uzanan bir vadinin arka dünyası yer alır.
Ören Deresi boyunca; mesire yerinde...
(Ekim 2015)
Ören Deresi
(Ekim 2015)
Dere yatağına paralel, Ören Kalesi’nin
kalıntılarının bulunduğu Kaletepe’nin
etekleri boyunca ilerlendiğinde, son yıllarda İzmir Büyük Şehir Belediyesi tarafından bir mesire yeri olarak
düzenlenen yine çınar ağaçlarıyla kaplı bir konfor alanına ulaşılır. Kuşların,
ovaya doğru şırıl şırıl akan bir derenin ve özellikle sonbaharda ayaklarınızın
altında ezilip ufalanan çınar yapraklarının seslerinden oluşan doğanın armonisi
benzersizdir.
Kıvrılır gider patikalar; dağlara doğru...
(Ekim 2015)
Çınar yapraklarına basa basa; çınarların altında yürüdük. Ören'de...
(Ekim 2015)
Ulu çınarlara saygıyla; dosta selamla...
(Aralık 2009)
Ovada kiraz, erik, şeftali ağaçları bir de göz alabildiğine üzüm bağları;
dağlarda ise zeytin, ceviz ve kestane; doğanın sunduğu bu zengin ürün
çeşitliliği; hasat mevsimlerinin hareketliliğinde görmelisiniz Kemalpaşa’nın
köy ve kasabalarını… Durup dinlenmeden akıp gider dağlardan ovalara doğru;
sepetli motosikletlerin üzerinde telaşlı köylüler, kamyonlar dolusu ürün sevk
edilir dağlardan ve ovadan; İstanbul’a ve Anadolu’ya… Bitmeyen bir trafik,
bitmeyen bir çaba ve bir yıllık emeğin, alın terinin ürünü bir bereket… Bizim
yolumuz ise, Ören’den Armutlu’ya doğru…
Dipnotlar:
(1) Taşçı Rıza hakkında bkz. http://dagakactim.blogspot.com/2017/12/tireden-unutulmus-simalar.html
(2) Fotoğraflar, belirtilenler
dışında gezi sırasında İ. Fidanoğlu
tarafından çekilmiştir.
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder