BU DAĞLARDA ZEYBEK ATEŞLERİ
HİÇ SÖNMESİN!
HİÇ SÖNMESİN!
(BÖLÜM-2)
8 Eylül
2019
İbrahim
Fidanoğlu
Giriş
İlk bölümün sonunda, Eşme’deki
17.Kolordu Kumandan Vekili Bekir Sami Bey’in
emirleri ve onun arkasında hissedilen; 19
Mayıs 1919’da Samsun’dan başlayıp
23 Nisan 1920’de Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin açılışıyla kristalize olacak
Anadolu’daki bağımsızlık iradesinin gücü sayesinde, Ödemiş’teki yaklaşan Yunan işgaline karşı Kuvayı Milliye Cephesi’nin oluşumu ile ilgili tereddütlerin giderek
dağıldığından söz etmiştik. Bundan sonra işgal altındaki Tire ve Bayındır
üzerinden yaklaşmakta olan düşmana karşı oluşturulacak milli cephe için
atılması gereken adımlar ardı ardına gelmeye başladı. 29 Mayıs’ı 30 Mayıs’a
bağlayan gece yarısına dek uzayan Ödemiş
Hükümet Konağı’nda Kaymakam Bekir
Sami’nin (Baran) odasındaki
toplantıda 17.Kolordu Kumandan Vekili Albay
Bekir Sami (Günsav) Bey’in Ödemiş’e
yaveri Yüzbaşı Rasim Bey ile birlikte
yazılı olarak gönderdiği açık ve net emirlerin ışığında her şey bir anda
değişmişti. Ödemiş’in kaderi de…
Ödemiş'e yaklaşırken Yunan kuvvetlerine karşı Kuvayı Milliye cephesinin oluşturulduğu Hacı İlyas ya da bugünkü ismiyle İlkkurşun Tepesi; batıdan...
(Eylül 2019)
Ödemiş Kuvayı Milliye
Teşkilatı Kuruluyor
Toplantı sonunda mektupta belirtilen zorlu iradeyi görünce Ödemiş Kaymakamı Bekir Sami (Baran),
ikna olmuştu. Tahir ve Hamit Beylerle birlikte Hükümet Konağı’nda
Albay Bekir Sami Bey’in Ödemiş’e gönderdiği Yüzbaşı Rasim Bey’in (daha sonraları Korgeneral Rasim Aktuğ) de yer aldığı ve bir gaz lambasının loş
ışığının aydınlattığı odada Ödemiş Kuvayı
Milliye Teşkilatı’nın kurulması kararı alınmıştı artık. Bu karar, herkesi
rahatlatmış; kararsızlıklar, gelgitler ve ihanetler arasında geçen sıkıntılı
günlerin sonuna gelinmişti. O gece Ödemiş’te
o odada geçici bir hükümet kurulmuş, ulusal çıkarlara aykırı davranışlarda
bulunan İstanbul Hükümeti’ne bir
anlamda isyan başlatılmıştı. 29/30 Mayıs gecesi saat 1’de Ödemiş Kaymakamı’nın
odasında şu kararlar alındı:
Hacı İlyas Cephesi'nde oluşturulan seyyar hastanenin sorumlusu Ödemişli Koca Doktor Mustafa Şevket (Bengisu) Bey ile ilgili Ödemiş'teki Yıldız Kent Müzesi'ndeki panolardan biri
(Mayıs 2013)
“1-Bugünden itibaren Ödemiş’te Yiğit Ordusu adıyla bir milli örgüt
kurulacak ve Kuvayı Milliye komutanlığına Ödemiş Jandarma Komutanı Yüzbaşı
Tahir Fethi Bey, Müşavir ve Emir Subaylığı’na Hamit Şevket Bey, Harekât İşleri
Başkanlığı’na Jandarma Üsteğmen Ahmet Rifat Bey getirilecektir.
2-Bugünden itibaren Ödemiş hükümeti, İzmir ve İstanbul hükümetleriyle her
türlü bağlantısını kesecektir. Ödemiş Hükümet Başkanı Kaymakam Bekir Sami Bey
aynı zamanda cephenin geri hizmet ve ikmal işlerinin reisidir.
3-Askerlik Şubesi Başkanı Yüzbaşı Ali Rıza Bey milli kuvvetlerin levazım
sorumlusudur.
4-Hacı İlyas köyünün batısındaki Hacı İlyas Tepesi denilen sırtlarda milli
bir cephe kurulacak ve Yunan kuvvetlerinin buradan ileriye geçmesi
engellenecektir.
5-Ödemiş ilçesinin kimi köy ve yörelerinde şekavet halinde bulunan
zeybekler düze indirilip silahlandırılacaklar ve cephede
görevlendirileceklerdir.
6-Ödemiş’te bulunan yedek subaylar silah altına alınıp göreve davet
edilecektir.
7-Yeterli silah ve malzeme sağlanıncaya kadar sadece gönüllüler cepheye
gönderilecektir.
8-Adliye, Jandarma ve Askerlik Şubesi depolarında bulunan silah ve
cephaneler, Yiğit Ordusu Komutanı’nın emrine verilecektir.
9-Bir seyyar hastane oluşturulacak ve Dr. Mustafa Şevket (Bengisu) Bey’in
sorumluluğunda cepheye gönderilecektir.
10-Yapılacak milli işler ve hareketlere karşı çıkan kişiler derhal kurşuna
dizilecektir. Bu kararlar el ve duvar ilanları ve tellallar vasıtasıyla bütün
halka duyurulacaktır.
11-Aydın ili ile ilişkiyi temin etmek üzere Mendegüme köyünde 10 kişilik
kızanlarıyla beraber Çolak Yusuf Efe görevlendirilmiştir. Bu şekilde cephe
komutanının emrine girmiş olacaktır.
12-Bu kararlar ivedi olarak Ödemiş ilçesi nahiye ve köylerinde, civar ilçe
ve nahiyelerde ilan edilecektir.”(1)
Dr. Mustafa Şevket (Bengisu) Bey'in hayatı ile ilgili Yıldız Kent Müzesi'nde sergilenen panolardan biri; soyağacı ve hayatından izler...
(Mayıs 2013)
Bu kararlar sonrasında Ödemiş Kaymakamı Bekir Sami (Baran) Bey’in imzası ile hazırlanan bildiriler, İzmir’deki ve İstanbul’daki işgalci devletlerin temsilcilerine protesto telgrafları çekildi. Ayrıca toplantıda alınan kararlar ve gereği ile ilgili Jandarma Komutanı Yüzbaşı Tahir Bey’in hazırladığı halka yönelik bilgilendirmeler, ilanlar ve tellallar aracılığıyla halka duyuruldu.
"Koca Doktor" Mustafa Bengisu
(Kaya Bengisu'nun [Koca Doktor] Mustafa Bengisu isimli kitabının kapağından alınmıştır.)
Hacı İlyas Cephesi’nin
Kurulması
30 Mayıs 1919 sabahı o yıl Ramazan ayının ilk gününe denk gelmişti. Akşamki
toplantıda alınan kararlardan biri de Ali
Orhan İlkkurşun’un Hacı İlyas Cephesi
komutanlığına atanmasıydı. Gece silah depoları açıldı ve 1200 civarı silah
halka dağıtıldı. Silah deposuna el koyan yedek subaylar; Ali Orhan İlkkurşun’un aktarımına göre Selim Kayalar, Selim Örsel, Aziz Kurtcebe, Ali Orhan, Hamdi Akalın,
Muallim Faik ve Nuri Beyler idi. Ali Orhan İlkkurşun’a göre; 30 Mayıs’ta
halkın eline iki bine yakın silah geçmiş olmalıydı. Efeler ve zeybekler
dağlardan kafileler halinde inmekteydiler. Çevre köylerden kasabaya akın eden
gönüllüler silah ve cephane almak için Ödemiş çarşısını doldurmuşlardı.
Meyhane Boğazı; Ödemiş; Kurtuluş'tan sonra...
(Kaynak: Kaya Bengisu; [Koca Doktor] Mustafa Bengisu)
Ali Orhan İlkkurşun’un anılarında 30 Mayıs sabahında Ödemiş çarşısında çizilen bu olumlu resim
yine kendi anlatımına göre; Jandarma
Komutanı Tahir Bey’in, Kuvayı Milliye’nin Ödemiş’te tesisini engelleyen Yarbay Halim Pertev, topçu
yarbaylığından emekli Iraklı Arap Sait
Bey, Yeni Cami imamı Edip Hoca, Hadımlı Lütfi Hoca, Muallim Meyzinin Ahmet, Sabuncu
İsmail, Hürriyet ve İtilaf üyesi Ekmekçinin
Rifat gibi bozguncu kişileri cezalandıracak iradeyi gösterememesi nedeniyle
bu kişilerin kasabadaki bozguncu tutumları Kuvayı
Milliye’nin oluşumu sonrasında da devam etti. Tabii ki bunun yanında Yerli
Rumların ve Ermenilerin Yunan kuvvetlerini kasabaya davet etme yönündeki
girişimleri de mevcuttu.
2 Haziran 1919; Ödemiş Kaymakamlığı önünde Yunan işgal subayları ve en önde işgali kutsayan bir Rum papazı...
(Kaynak: Kaya Bengisu; [Koca Doktor] Mustafa Bengisu)
Bozguncuların halk
arasındaki “Yunanlılar
Padişah’ın emriyle geliyor! Asayiş düzelince çekilip gidecekler. Binaenaleyh
onlara atılacak kurşun, Padişahımız Efendimize atılmış sayılacaktır. Milleti
yeni baştan kana boyamayın. Bu işlerin başına geçenler keselerini doldurmak
isteyen bir takım serserilerdir. Sakın onlara kapılmayın, işinizin gücünüzün
başına dönün.”(2) propagandaları sonrası;
31 Mayıs Cuma günü kuşluk vakti, Ali
Orhan İlkkurşun’un anlatımına göre şöyle bir manzaraya yol açmıştı:
“Tellallar bağırıyor…
Bayraklar çekilmiş… Hükümet önünde milli kuvvetler, grup grup toplanmakta… Şu
var ki; birkaç bin kişinin yığılması beklenirken, ortada sadece 300 kadar silahlı
göze çarpıyor. Dua edecek bir hoca aranıyor… Yok! Nihayet evine dönmekte olan
Rufai Şeyhi İsmail Baba yolundan çevriliyor. O da bir başka türlüsünü
bilmediğinden acayip bir tekke duası yapıyor ve kafile tekbir uğultuları
arasında uğurlanıyor.”(3)
Ödemiş; Mezarbaşı Mevkii; 1920'lerde bir Cumhuriyet kutlaması; kortejde Muallimler Birliği...
Silahlı kuvvetler, Hacı İlyas sırtlarına geldiklerinde; arkalarındaki zeybekler yok olmuşlardı. Ali Orhan İlkkurşun’a göre; zeybeklerden Hacı İlyas Cephesi’ne 100 kişi kadar gönüllü katılmış, cephe kuvveti bunlarla birlikte 300 kişiye ancak ulaşmıştı.
Fransız Mimar Juber'in tasarladığı ve 1932'de İzmir Valisi Kazım Dirik'in katılımıyla açılan Havuzlu Park
Civar köylere postalar
çıkarılmış, eli silah tutanların askeri depolardan silah alarak cepheye ulaşmaları
istenmişti. Bu maksatla Gökçen Efe’ye
iletilmek üzere Tahir Bey tarafından
bir mektup iletildi. Ama o da Kuvayı
Milliye’nin oluşumu öncesinde ortaya çıkan tereddütler nedeniyle olsa gerek,
bu daveti karşılıksız bıraktı. Ancak daha sonra gelen haber şaşırtıcıydı; 31 Mayıs 1919 akşam vakti hava kararırken cephe
kumandanı Ali Orhan Bey’e Tahir Bey’den bir not iletildi; notta Gökçen Efe ile anlaşıldığı, Tire’deki Yunan kuvvetlerine bir
baskının planlandığı, bu amaçla birliğinden 80 kişilik atlı bir kuvvetin Kahrat’a doğru yol çıkarılması
isteniyordu. Gereği yapıldı; Hacı İlyas
sırtlarındaki silahlı savaşçı sayısı neredeyse 100’ün altına düşmüştü artık.
Mustafa Bengisu'nun Ödemiş Belediye Başkanlığı döneminden anlar; Yıldız Kent Müzesi'nden...
(Mayıs 2013)
Zincirlikuyu Muharebesi
Yunanlıların İzmir’i
işgali sonrası Tire, Bayındır ve Ödemiş üzerine ilerleyişlerine karşılık vermek üzere Ödemiş
merkezli örgütlenen Kuvayı Milliye kuvvetleri, İlkkurşun (eski adıyla Hacı
İlyas) Tepesi önlerinde bir cephe hattı oluştururlar. Amaçları bölgedeki
zeybeklerden de destek alarak Bayındır
üzerinden Ödemiş’e trenle gelecek
Yunan kuvvetlerine bir baskın vermektir. Bu cephe hattında tahkimat
faaliyetleri sürerken, bir yandan da Kahrat’ta
bulunan Gökçen Efe’nin de katkısıyla
80 kişilik bir birlikle Tire’deki işgalci Yunan kuvvetlerine karşı bir şafak
baskını düzenlemeyi planlarlar. Bu baskın öncesinde de Ödemiş Jandarma Bölük
Komutanı Mülazım Ahmet Rifat Kemerdere
ve arkadaşı Hamit Şevket Bey, Gökçen Efe ile temasa geçmek ve baskına
katılmasını sağlamak üzere Kahrat’a
(bugünkü Gökçen Kasabası) gider.
Sağlanan mutabakata rağmen Gökçen Efe,
anlaşmaya uymaz ve Kuvvacı güçlere güvenmeyerek, baskın gecesi Yunan işgali
altındaki Güme Dağı’nda bulunan Canbazlı köyüne gider.
Güme Dağı'ndaki Cambazlı köyünden Küçük Menderes ovasına bakış
(Haziran 2014)
Cambazlı sırtlarında gün batımı
(Nisan 2006)
Ali Orhan İlkkurşun, Ödemiş Belediyesi Yıldız Kent Arşivi ve Müzesi Yayınları arasında çıkan “Ödemişli Bir Özgürlük Savaşçısının Kaleminden İlk Kurşun ve Sonrası Ali Orhan İlkkurşun’un Anıları” isimli kitapta bugünkü Gökçen kasabası yakınlarındaki Zincirlikuyu Mevkii’nde gerçekleşen ve Kurtuluş Savaşı’ndaki düşmana ilk kurşunun atıldığı Zincirlikuyu Muharebesi’ni şu şekilde anlatılıyor:
Ali Orhan İlkkurşun'un Anıları; Ödemiş Belediyesi; Yıldız Kent Arşivi ve Müzesi Yayını; No:1 ; Kitap kapağı
“Merkezden
ayırdığımız 80 kişilik kuvvet, birkaç saat Hacı İlyas köyünde bekletildikten
sonra, gecenin geç vaktinde Ahmet Şükrü (Avukat Şükrü Konuk) kumandasında yola
çıkarıldı. Müfreze efradının istenilen yere gecikmeden varmaları lazımdı. Bunun
için giyimli ve tam teçhizatlı olarak nehirden (Küçük Menderes kast ediliyor)
geçtiler.
Zincirlikuyu Mevkii'nde mısır tarlaları
(Temmuz 2016)
Tire’den gelen yol ile Kahrat ve Hacı İlyas
köylerinden gelen yollarının birleştiği noktaya, Zincirlikuyu’ya vardıkları
zaman ortalık ağarıyordu. Müfreze kumandanı Ahmet Şükrü Bey, daha fazla
ilerlemeyi mahzurlu buldu. Vaziyeti bir raporla Kuvayı Milliye Kumandanı Tahir
Bey’e (Mütareke döneminin Ödemiş Jandarma Tabur Komutanı) bildirdi. Tahir Bey,
cevabında baskının ertesi gün yapılacağını ve müfrezeye erzak gönderildiğini
belirtti.
Fata yollarında...
(Mayıs 2008)
-Müsaade ederseniz Tire’ye sokulayım. Yunanlıların
kuvvet ve vaziyetleri hakkında bilgi toplayıp döneyim” dedi.
Tellal Kadri de ona katılmak istedi. Her ikisine de
vazife verildi. Bunlar biraz yol aldıktan sonra önlerinde bir toz toprak
bulutunun peyda olduğunu gördüler. Yunan kuvvetleri geliyordu. Hemen geri
dönerken müfrezenin dikkatini çekmek için iki el silah attılar. Koşarak
müfrezeye katıldılar.
Boynuyoğun köyü yakınlarındaki ağzındaki bilezikte tarihin izlerini taşıyan Zincirlikuyu
(Kasım 2008)
Saat sekizdi. Güneş her yere işliyordu. Saat sekizden beri Gökçen Efe’nin ateş açmasını boş yere beklemişlerdi. Şimdi ise Yunanlılar akın ediyordu. Bu ne demekti?
Müfreze böyle bir vaziyete ihtimal vermemişti. Bir
düşman akını karşısında nasıl davranılacağı nerelere çekilmek suretiyle nasıl
mukabelede bulunulacağı planlanmış değildi. Fakat buna rağmen tereddüt uzun
sürmedi ve asla şaşkınlık ve çözülme halini almadı. Müfrezenin kahraman ve
yetişkin efradı, derhal yolun soluna ve sağına sıçradılar. Hendeklere
mevzilendiler. Hiç birinin maneviyatı zerre kadar bile sarsılmamıştı.
Yakınlardaki Kireli köyü
(Temmuz 2016)
Düşmanın yaklaşıp görülmemesi soğukkanlılıkla
bekleniyordu. Silahlar dolu ve tetikte idi. Birkaç dakika evvel kunduracı
İbrahim ile Tellal Kadri’nin attıkları iki el silah Yunanlıları endişeye
düşürmüş olmalıydı ki, süvari kıtası ileri geçirilmiş ve muharebe nizamını
almıştı. İşte o sırada Ahmet Şükrü Bey’in sert ve yüksek kumandası duyuldu;
“Ateş”.
Tetiklerde sabırsızlanan seksen parmak birden
gerildi. İlk kurşunlar hedeflerini buldu. Savaş başlamıştı! Düşman süvarisinin
bir kısmı yere serilmiş, arta kalan da püskürtülmüştü. Onların yerlerini piyade
almıştı.
Hatmilerin arkasındaki dünya; Aydın Dağları
(Haziran 2016)
Harekete geçmiş bulunan düşman kuvvetlerinin kadrosu şöyle idi: Üç Efzon bölüğü, ata bindirilmiş 200’den fazla yerli Rum, bir makineli tüfek bölüğü… Efzonlar açılıp yayılarak mevziye girdiler. Savaş yakın mesafeden başladı. Biraz sonra makineli tüfekler de ateşe katıldılar ve düşmanın ateş üstünlüğü böyle arttı.
Tire'nin sırtını dayadığı Güme Dağı'ndan ovaya bakış
(Haziran 2016)
Hele sürekli ateş yapan makineli tüfekler,
müdafilerin yerleştirdikleri hendekler üzerindeki otları ve dikenleri orakla
biçilmiş gibi müfreze efradının başlarına boşandırıyorlardı. Düşman bizim en az
on mislimizdi. Kendi sağ kanadına kurşun gelmemesinden cesaret alarak o yandan
çevirme yapmak üzere ilerlemeye başladı. Müfrezemizin gerisi tehlikeye düşmüştü.
Vaziyetin aleyhimize bir çevirme hareketi halinde gelişmekte olduğunu
müfrezedeki genç gönüllüler birden fark edemediler. Yandan ilerleyen o beyaz
gömlekli Efzonları her yıl Orta Anadolu’dan o taraflara gelen orakçılar
zannediyorlardı. Çünkü beyaz dizlik ve beyaz gömlek orakçıların “üniforması”
idi.
Tire-Peşrefli sokaklarında...
(Nisan 2007)
Gönüllüler, savaşın o kızgın dakikalarında bir
yandan düşman ateşine mukabele ederken bir yandan da birbirlerine “şu
orakçılara bak, böyle ana baba gününde tarlalarda çalışmaya gidilir mi?”
diyorlardı.
Fakat “orakçılar” oradan uzaklaşmak bilmiyorlardı.
Yedek subaylara Balkan Harbi’ne katılmış tecrübeli gönüllüler Efzonları teşhis
etmekte gecikmediler. Ama durum geri çekilmek için bile pek öyle elverişli
değildi. Düz ovada vızıldayan düşman mermileri tüm mevzileri yalıyor, yerlere
sürülmüş gibi kazıyordu. Gönüllülerimiz arasından “vuruldum, yandım!” sesler
gelmeye başlamıştı.
Peşrefli altında Küçük Menderes Ovası'nda Beşkavaklar Mevkii'nde...
(Aralık 2013)
(Aralık 2013)
Zincirlikuyu yakınlarında; Beşkavaklar civarında ovada...
(Aralık 2013)
Beşkavaklar
(Aralık 2013)
Hamam mahallesinden, şimdi ziraatla meşgul İbrahim
Saraç’ın elinin üstünden giren kurşun, tüfeğinin dipçiğini de parçalayarak
pazısını delip geçmişti. Yüzbaşıoğlu Akif de –bu çocuk, ileride büyük bir
müfreze teşkil ederek Yunanlılara karşı mühim hareketlerde bulunacak ve daha
sonra Afyon Cephesi muharebesinde şehit düşecektir- ağır surette bacağından
yaralandı.
Zincirlikuyu Muharebesi'ni biz ilk ondan öğrenmiştik; Tireli yaşayan tarih; herkesin hocası ressam ve heykeltraş Seha Gidel Hoca
(Aralık 2013)
Ödemiş-Köşk geçişindeki Mendegüme'de (Hamamköy) Yunan işgali sırasında katledilen 40 Mendegümeli'nin hatırasına dikilen şehitler abidesi
(Ocak 2014)
Savaş artık ölüm-kalım boğuşması haline gelmişti. Müfreze büyük bir gayret sarf ederek en şiddetli mukabelede devam ediyordu. Bir aralık bizi fazla hırpalayan bir düşman makineli tüfeğinin başındaki askerin kollarını havaya kaldırarak yuvarlandığı görüldü. Ancak bunun üzerinedir ki, müfreze çekilmek imkânını bulabildi.
Bir saat kadar süren Zincirlikuyu çarpışması
böylece son buldu. Müfrezenin bir kısmı Ödemiş üzerine, bir kısmı güneydeki
dağlara çekildi.”(4)
Mendegüme geçişinde Koyuncular Yaylası
Ahmet Rifat
Kemerdereli’nin ateşle imtihanı
Bu sırada bir gece vakti Koyuncular
Yaylası’nın arka dünyasında; Mendegüme
yolundan büyük bir çaresizlik içinde, Nazilli’deki
Kuvayı Milliye kuvvetlerine ulaşmak için çaba harcayan iki insanın dramatik
mücadelesi sürmektedir.
Olay,
30-31 Mayıs 1919 gecesi Tire-Kahrat-Boynuyoğun-Zincirlikuyu-Kemerdere ve
Eğridere Vadilerinde gerçekleşir. Yunanlıların İzmir’i işgali sonrası Tire, Bayındır ve Ödemiş üzerine
ilerleyişlerine karşılık vermek üzere Ödemiş
merkezli örgütlenen Kuvayı Milliye
kuvvetleri, İlkkurşun (eski adıyla Hacı İlyas) Tepesi önlerinde bir cephe
hattı oluştururlar. Amaçları bölgedeki zeybeklerden de destek alarak Bayındır
üzerinden Ödemiş’e trenle gelecek Yunan kuvvetlerine bir baskın vermektir. Bu
cephe hattında tahkimat faaliyetleri sürerken, bir yandan da Kahrat’ta bulunan Gökçen Efe’nin de
katkısıyla 80 kişilik bir birlikle Tire’deki işgalci Yunan kuvvetlerine karşı
bir şafak baskını düzenlemeyi planlarlar. Bu baskın öncesinde de Ödemiş
Jandarma Bölük Komutanı Mülazım Ahmet
Rifat Kemerdere ve arkadaşı Hamit
Şevket Bey, Gökçen Efe ile temasa
geçmek ve baskına katılmasını sağlamak üzere Kahrat’a (bugünkü Gökçen
Kasabası) gider. Sağlanan mutabakata rağmen Gökçen
Efe, anlaşmaya uymaz ve Kuvvacı güçlere güvenmeyerek baskın gecesi Yunan
işgali altındaki Güme Dağı’nda
bulunan Canbazlı köyüne gider.
Ahmet Rifat Kemerdere'nin o gece sığındığı vadideki Eğridere köyü
(Mayıs 2016)
(Mayıs 2016)
Bu
olayı Gökçen Efe’nin kızanlarından Hüseyincik, Ödemişli Kuvayı Milliye
kahramanı Ali Orhan İlkkurşun’un
anılarında şöyle anlatır:
“İftar
vakti Gökçen’i ziyarete gelen iki zabitin emrinde 70 kişilik bir kuvvet vardı. Onlar
bu kuvveti köyün dışında bırakarak Efe’nin evine gelmişlerdi. Eğer her
istediklerini kabul eder görünmeseydik bizi öldürebilirlerdi. Çünkü karşılıklı
kuvvet bakımından 7’e karşı 70 idiler.
Bu
sebeple Efemiz Gökçen, onların bütün tekliflerine “peki” dedi. Onlar çekip
gittikten sonra biz doğruca Yunan işgalindeki Canbazlı köyüne çıktık. Gökçen,
bu iş için Yunan kumandanını bizzat görmüş değildir. Fakat köyümüzde çalışan
bahçıvan İlya ile haber yolladı.
Ertesi
sabah yapılan muharebeyi (Zincirlikuyu Muharebesi kast ediliyor) biz, Canbazlı
köyünden seyrettik. Milli kuvvetler geri çekilip Yunan kuvvetleri Ödemiş’e
girince, biz de Kahrat’a döndük.”(5)
Ahmet Rifat Kemerdere'nin o gece çalıkakıcı eşkıyalardan kaçarken atladığı Egridere'nin bugünkü hali; küçücük ve uslu bir dere...
(Mayıs 2012)
Eğridere vadileri
(Mayıs 2012)
Bugün Eğridere'nin üzerine kurulmuş bentlerden birinin ardındaki gölet
(Mayıs 2012)
Hüseyincik’in iki zabit dediği Ahmet Rifat ve Hamit Şevket Beylerdi. Mahiyetlerinde hiçbir kuvvet yoktu; fakat her nedense Efe’ye ve adamlarına öyle gelmişti ve bu şüphesiz iki genç vatanseverin hayatları bakımından hayırlı olmuştu.
Ahmet Rifat Kemerdere'nin Jandarma Genel Komutanlığı tarafından basılan ve o gece yaşadıklarını anlattığı Pusu isimli anılarının kapağı; yıl 1938...
Vatanın
kurtuluşuna adanmış bir insan hayatının bu dramatik anları, Ödemişli Kuvayı
Milliye kahramanı Ali Orhan İlkurşun’un
anılarında şu şekilde aktarılıyor:
“Ahmet
Rifat Bey, ölüm kasırgaları içinde 24 saat çırpınmıştı. Manen ve maddeten
bitkin haldeydi. Kemerdere Yaylası’nın
ıssız dağları arasına girmişti. Mendegüme(6) köyüne varmak için emin
bir yol arıyordu. Nihayet bir siyah kıl çadır gözüne ilişti, o tarafa yöneldi.
Burası Yörük Halil’in çadırı idi.”(7)
Aynı yollarda Dağa Kaçtım ekibi de yürüdük.
(Mayıs 2016)
Koyuncular yolunda çalılar ardında ne saklar?
(Mayıs 2016)
(Mayıs 2016)
Yol boyunca dağda rastladıklarının kuşkulu tavırlarına maruz kalan Ahmet Rifat Kemerdere ve yol arkadaşı Giritli Süvari Mustafa, Yörük Halil’in çadırında da aynı manzarayla karşılaşır. Kısa sürede buradan ayrılan yolcular, Ahmet Rifat Kemerdere’nin ifadesiyle iki taraflarında yükselen kıvrım kıvrım dik sırtların arasında muazzam bir huninin dibine ulaşırlar. Burada karşılarına çıkan Yörük İbrahim ve bir başka Yörük Kara Halil isimli kişilerin onlara haince bir tuzak hazırladıklarını bilmeksizin Mendegüme yolunu onlardan öğrenmeye çalışırlar. Yörük Halil’in; ısrarla “bu gece çadırda kalın, Mendegüme’ye yarın yola çıkarsınız” sözlerine rağmen aldıkları tarif üzerinden Mendegüme’ye doğru yollarına devam ederler. Vakit epey ilerlemiştir, tam o sırada karşıdaki çalıların içinden üzerlerine doğru tüfeklerle bir yaylım ateşi başlar; arkadaşı Süvari Mustafa orada cansız yere devrilir, kendisinin de saçmalardan dolayı bütün vücudu kanlar içinde kalır. Neyse ki yarası arkadaşınınki gibi hayati değildir. Can havliyle bir yarın başından Eğridere’nin derin ve buz gibi sularına atlayan Ahmet Rifat Kemerdere, uzun süre suyla mücadele eder. Eğridere’nin giderek genişleyen vadisinin bir kuytusunda yer alan Eğridere köyüne ulaştığında son bir gayretle köyün muhtarı Yüzbaşıoğlu Mehmet’i bulur. Muhtar, karşılaştığı köylülerin aksine ona yardımcı olur, köyün misafirhanesinde ağırlar, yaralarını sarar. O sırada köyde Zincirlikuyu Muharebesi sonrası köye sığınan ve Ahmet Rifat Kemerdere’nin tanıdığı Kuvvacı zabit arkadaşları da vardır. Hep birlikte Eğridere köyünde bir gece geçirirler. Muhtar, ertesi günü büyük bir cesaret örneği gösterir, oğlunu da rehber olarak Ahmet Rifat Kemerdere’nin yanlarına vererek, onların Mendegüme’ye ulaşmalarını sağlar. Bu onların kurtuluşu ve Kuvvacılar arasına katılmaları anlamına gelmektedir.
Kemerdere'den ötede; Dündarlı altında eski bir köprü
(Mayıs 2016)
(Mayıs 2016)
Yiğit köylülerinden gördüğü yardımı unutmayarak soyadı olarak aldığı Kemerdere'nin vadileri
(Mayıs 2016)
Savaş öncesi Hacı İlyas
Cephesi
30
Mayıs sabahı Hacı İlyas sırtlarında
milli direniş cephesi oluşturulurken, tren yolu eksenli batı ve doğu yönünde
hiç kimsenin geçişine izin verilmemekteydi. Eğer aksi bir durumla
karşılaşılırsa, bu kişiler yakalanarak Cephe Kumandanı Ali Orhan İlkkurşun’un yanına getirilecekti. Bunun ilk örneği
olarak yakalanan bir Ermeni, cephe kumandanının yanına getirildi. Hacı İlyas sırtlarından Türk
kuvvetlerinin onlara yönelik taciz ateşi sonrası yakalanan Ermeni’nin yanında
bulunan bir Rum genci ise kaçmayı başarmıştı. Yapılan sorgu sonrası amaçlarının
milli direniş hakkında Bayındır’da
bulunan Yunan kuvvetlerini bilgilendirmek olduğu ortaya çıktı. Tutuklanarak Ödemiş’e Kuvayı Milliye Kumandanına
gönderilen Ermeni, nedense orada hiçbir takibata uğramaksızın serbest
bırakılmıştı.
Hacı İlyas (İlkkurşun) Tepesi'nden Derebaşı ve Bayındır yönüne bakış
(Eylül 2019)
Ali Orhan İlkkurşun’un Kahrat’a gönderdiği Çerkez atlının Gökçen Hüseyin Efe’den getirdiği yanıt ise şöyleydi:
“Huzuru
âlilerine,
Rıf’atlu
efendim,
Mektubunu
aldım. Biz hazırlıkta bulunuyoruz. Dün Emin Bey’le konuştum. Hiçbir şey yoktur.
Değil ben, yedi yaşından yetmiş yaşına kadar uğraşalım. Yine vermeyelim. Başka
yazacağım yoktur. Bizim kendi silahlarımız vardır. Baki dua.
30
Mayıs 1335
Kahrat
köyünde Gökçen Hüseyin Efe
(Mühür)”(8)
Gökçen Efe, kucağında kızıyla birlikte...
(Kaynak: Sabahattin Burhan)
“Ben Gökçen’in bu kırık dökük mektubunu hem fazla kaypak, hem de dikkate
değer buldum. Bir yandan “uğraşalım” diyordu; bir yandan da vermek istediğimiz
silahlara iltifat etmiyordu. Gökçen Efe, nerede ve nasıl çalışacaktı, bunu
bildirmiyordu. Bu şüpheler üstüne irtibat almak bahanesiyle, Muallim Faik Bey’i
Kahrat köyüne, Efe’nin yanına gönderdim.
Muallim Faik, Hacı İlyas sırtlarına dönüp geldiği zaman, yorgunluktan ve
aşırı asap gerginliğinden yüzü sapsarı idi. Muhakkak bir ölüm tehlikesi
atlatmıştı. Gökçen Efe, kendisini öldürmek istemişti. Ancak etrafındakilerin
mani olmasıyladır ki, Faik Bey bu feci akıbetten kurtulmuştu.”(9)
Gökçen Efe'yi Kuvayı Milliye'ye katılmaya ikna eden kızanı Halil Çöp Efe
(Kaynak:Sabahattin Burhan)
Buradan da anlaşılıyor ki; büyük olasılıkla Gökçen Hüseyin Efe, oluşumu aşamasından itibaren gelgitler ve kararsızlıklar içinde ilerleyen Ödemiş’teki milli cephenin mevcut haline pek güven duymuyor, olayların belli bir olgunluğa ulaşmasını bekliyordu. Zaten Zincirlikuyu Muharebesi’nde aldığı tutum ve daha sonra kızanı Halil Çöp Efe’nin teşvikiyle(10) bu muharebelerin tam göbeğinde yer alışı ve bu uğurda şehit oluşu da bunun bir kanıtı gibidir.
Mütevazı zeybek; küçük dev adam; Halil Çöp Efe; Kurtuluş'tan sonra İstiklal madalyası ile...
(Kaynak: Hasan Doğan Arşivi)
“İlk günlerde böyle bir tavır sergileyen Gökçen Efe, sonraları Kuvayı
Milliye hareketinde büyük yararlılıklar gösterdi. Onun öyküsü kısaca şöyledir:
Yunan birlikleri bütünüyle Ödemiş’i işgal ettikten sonra, Kahrat
karakolundaki Yunan çavuşun, Gökçen Efe’nin yakınlarından bir genç kızın ırzına
geçmesi üzerine, Gökçen Efe kararını verdi. Ödemiş dağlarına çıktı. Yunan
askeri birliklerine baskınlar düzenleyerek, onları tedirgin etti, kan kusturdu.
Ne yazık ki, Kuvayı Milliye’nin henüz başlarında Ödemiş-Kiraz karayolunun
arasında Kısık denilen yerde, bir zeybek grubunun boş bıraktığı alanı düşmana
karşı yalnız başına saatlerce savunan Gökçen Efe, birçok Yunan askerini
öldürdükten sonra şehit oldu. Gökçen Efe için 1970’li yıllarda Ödemiş’in
Kaymakçı beldesinde Maşattepe’de bir anıt mezar yaptırılmıştır.”(11)
Ödemiş-Konaklı (Adagüme) üstünde Aktaş Yaylası; Gökçen Efe'nin Yunan kuvvetlerine direndiği siperler buradaydı.
(Ekim 2016)
Aktaş-Üçyol savaşlarının izlerini aradık.
(Ekim 2016)
Gökçen Efe'nin Kaymakçı'da bulunan mezarı
(Kaynak: www.erolsasmaz.com)
30 Mayıs günü öğle üzeri, Molla Hüseyin Efe ve 60 gönüllü, Hacı İlyas’taki milli kuvvetlere katıldı. Bu sırada Yunan kuvvetlerinin bulunduğu Derebaşı istasyonundan elinde flamalar bulunan bir yerli Rum makasçı, trenle Yunan kuvvetlerinin geldiği haberini iletti. Rum makasçıya cephe kumandanı Ali Orhan Bey, Derebaşı’ndaki Yunan kuvvetlerinin kumandanına iletilmek üzere şu mesajı verdi:
Hacı İlyas Tepesi'nden çevre topografyanın görünümü
(Eylül 2019)
“Telefon ve telgraf hatları kesilmiştir. Şimendifer hattını da trenin
geçemeyeceği bir hale getirdik. Biz Yunan askerlerini kıracağız. Bu arada
trende bulunan sivillerin ve masumların da kanına girmek istemeyiz. Bunu manevi
mesuliyetini omuzlarıma yükleyemem. Sen, Yunan kumandanına bu vaziyeti
anlatacaksın, eğer o da benim gibi düşünür, sivillerin kırılmasını istemezse,
askerlerini vagonlardan indirsin, burada askerce dövüşelim. Aksi halde, asker
ve sivil demeyip bütün trendekileri temizlemeye ahdımız vardır.”(12)
Mahmut Esat Bozkurt ve Ödemişli Şükrü Saraçoğlu milli mücadelede zeybek kıyafetleri içinde...
(Kaynak: Sabahattin Burhan)
Cephe kumandanı Ali Orhan Bey, Molla Hüseyin Efe ve 15 arkadaşını yanında bırakarak diğer gelen gönüllüleri müfrezelere dağıttı. Molla Hüseyin Efe, Çakırcalı Mehmet Efe’nin yanında uzun yıllar çalışmış, yiğitliği ve hakkında anlatılan kahramanlık öyküleriyle efsaneleşmiş, heybetli bir zeybekti. Yurtseverliğinden kaynaklanan nedenlerle, 50 yaşında olmasına rağmen, kendisinin yarı yaşında bir yedek subayın emrine girebilecek kadar da mütevazı ve çelebi bir insandı.
Ödemiş-Adagüme'de (Konaklı) bir sokak
(Mart 2008)
Adagüme'de Rumlardan kalma eski bir konak
(Mart 2008)
Adagüme'de zamana direnen eski bir Türk evi
(Mart 2008)
Adagüme'de bir evin avlusuna açılan bir koca kapı
(Mart 2008)
Hacı İlyas Cephesi’ndekiler, 30 Mayıs günü Ödemiş’ten Kayaköy’deki jandarma karakoluna gelen bir telefonla haberdar oldukları, Bayındır’a; işgali sözde protesto etmeye gidecek olan heyet ile 31 Mayıs sabahı bir kuşluk vakti tren yolunda Ödemiş yönünden gelen bir drezin üzerinde müşerref oldular. Zaten dün akşam Ödemiş’ten gönderilen emirde Bayındır yönüne seyredecek bu heyetin geçişine izin verilmesi isteniyordu. Ama heyetin bileşimine bakıldığında niyetin daha farklı olduğu Ali Orhan İlkkurşun ve arkadaşları tarafından anlaşılmıştı. Heyeti oluşturanların ikisi yerli komitacı Rumlardan, kalanlar ise ne yazık ki Ödemiş’te milli cephenin oluşturulması safhasında sürekli menfi propagandayla halkın direniş azmini zayıflatmaya çalışan yerli hainlerdi. Zaten Bayındır’dan talep edeceklerinin de Ödemiş’in bir an önce “suhuletle” işgali olduğu dönüşlerinde anlaşıldı. Zeybekler diyarı Ödemiş’te yaşanan bu tablo, yüreği vatan sevgisiyle çarpan herkes için son derece hüzün vericiydi.
Restorasyon öncesi eski Bayındır Hükümet Konağı
(Ekim 2008)
Konağın önündeki eski çeşme
(Ekim 2008)
“Heyete dâhil bulunan sarıklı muallim (Ali Orhan İlkkurşun’un anılarında; Kurtuluş sürecinde bütün ihanetlerine
rağmen Cumhuriyet döneminde bir şekilde Ödemiş’te yaşayabilme gücünü ve
cesaretini bulabildiği için ismini anmadan “Vatansız” mahlası ile andığı kişi), işi yanındaki Rumlara bırakmak istemedi. Hemen söze başladı:
-Kumandan bey dedi. Hoş geldiniz; Ödemiş’te Kuvayı Milliye teşekkül etti… Şu
halde Ödemiş’i derhal işgal etmeniz lazım; gün değil, hatta saat bile
geciktirmek büyük hata olacaktır. Zira bunlar bir takım serseriler ise de (Kuvayı Milliyeciler kast ediliyor-İF) süratle çoğalabilirler. Ben, buraya huzurunuza milletimiz namına bunları
bildirmek ve sizi hemen alıp götürmek için geldim.”(13)
Bayındır'da eski bir Türk evi; dağın eteğindeki eski mahallelerde...
(Ocak 2005)
Victoria Dönemi mimarisinin izlerini taşıyan ve İngilizler tarafından 19.yy.da yapılan Bayındır tren istasyonu
(Ekim 2006)
Ödemiş-Bademli'de bir sokak
(Mart 2007)
Bademli'de Kılcı Mehmet Ağa Camii
(Mart 2007)
Kalem işi süslemelerle kaplı Kılcı Mehmet Ağa Camii'nin içinden bir görünüm
(Mart 2007)
Bozdağ'dan Salihli'ye uzanan yollar; Sardes civarı...
(Kasım 2013)
Bozdağ eteklerinde Dabbey'de (Günlüce) bir kurtuluş abidesi
(Kasım 2013)
Bozdağlar'da Subatan Yaylası
(Kasım 2013)
1 Haziran sabahı erken saatlerde bir tabur Yunan askerinin Bayındır yönünden Hacı İlyas sırtlarına doğru ilerlediği tespit edildi. Kayıkçıoğlu Molla Hüseyin Efe’nin
müfrezesi, Yunan avcı hatlarının önüne bir duvar gibi dikilmişti. Yunanlıların
hiç beklemedikleri bu amansız direniş, onları Derebaşı köyündeki çukur alana doğru sevk etti. Kıyafetlerinden
subay oldukları anlaşılan dokuz Yunan atlısı, kurşun yememek için atlarının
eyer kayışlarına yapışmış halde; dörtnala gerisin geri kaçıyorlardı. Bu arada
köylü çocukları ise, Kayıkçı Müfrezesi’ne
cephane ikmali telaşındaydılar. Ortalık bir anda toz duman içinde kalmıştı.
Artık savaş Kayaköy ardındaki yüksek
tepelere doğru sürüklenmekteydi. Ama ne yazık ki bu sırtlarda tutunabilen ancak
200 civarı savaşçımız mevcuttu.
Dağdan Bayındır'a ve Küçük Menderes Ovası'na bakış
(Mayıs 2012)
Dağın eteğindeki Eski Bayındır
(Mayıs 2012)
Bayındır sokaklarında...
(Mayıs 2012)
Derebaşı’ndaki Yunan kuvvetleri, ikiye ayrılarak kuzeydoğu ve doğu yönünde yeniden
saldırıya geçtiler. Milli Cephe’nin
takviye kuvvetlerine ihtiyacı vardı. Kayaköy
dağlarındaki kuvvetlerle iletişimi sağlayacak atlı posta bile mevcut değildi. Ali Orhan Bey, imkânsızlıklar içinde
cepheyi sürekli dürbünle tarayarak Poslu
Mestan Efe müfrezesinin Bozdağ yönünden
yetişmesini umuyordu.
Bozdağ'da Poslu Mestan Efe'nin heykeli
(Eylül 2019)
Poslu Mestan Efe'nin heykel kompozisyonunda yer alan hayatı
(Eylül 2019)
İşte tam bu sıralarda Ödemiş Kuvayı
Milliye Kumandanı Tahir Bey, Hamit
Şevket Bey, Çerkez Hasan çetesiyle birlikte cepheye ulaştılar. Kayıkçı Müfrezesi’nin Derebaşı önlerinde sürdürmekte olduğu
kahramanca direniş onları da heyecanlandırmıştı. Ali Orhan Bey, Tahir Bey’in
Poslu Mestan Efe’yi Ahmetli’ye baskına gönderdiğini
öğrenince sinirlenerek ve önceden hazırlamış oldukları savunma planlarının bir
gereği olarak; Tahir Bey’den Kayaköy
önlerindeki Taşlıtepe’ye kuvvet
kaydırmasını istedi. Tahir Bey, Çerkez Hasan’a oraya gitmesi emrini
verdi. Ancak Çerkez Hasan’ın tepenin
riskli durumu nedeniyle; emre itaatsizliği ve isyankâr tutumu, Hamit Şevket Bey’i de çileden
çıkarmıştı. Çerkez Hasan ile Hamit Şevket Bey arasındaki karşılıklı
söz dalaşı şeklinde süren güç gösterisi, Tahir
Bey’in şimdiye dek Ödemiş’te
uygulaya geldiği basiretsiz yönetiminin bir sonucuydu sanki. Diğerleri silahlarıyla
duruma müdahale edince Çerkez Hasan,
istemeye istemeye Taşlıtepe’ye doğru
yöneldi.
Hacı İlyas Tepesi'nde 1925 yılında İlkkurşun Savaşı'nın hatırasına dikilen İlkkurşun Anıtı
(Eylül 2019)
Ne yazık ki orada fazla kalmadı Çerkez
Hasan. 1 Haziran günü öğleden sonra sayıca ve teçhizat yönünden çok güçlü
olan Yunan kuvvetlerinin ateş baskısı altında Çerkez Hasan cepheyi terk ederek dağlara doğru kaçtı. Ali Orhan Bey’in anlatımına göre; Taşlıtepe’deki kuvvetlerimize kumanda
eden Kara İsmail Efe bir yandan ateş
ediyor, diğer yandan da Çerkez Hasan’a
“kaçma” diye sesleniyordu. Ama ne çare; ne Çerkez
Hasan’ı geri döndürmek, ne de çözülen cepheyi toparlamak mümkün olmadı. Poslu Mestan Efe, daha sonra Birgi
muharebesinde de aynı yüreksizliği gösteren Çerkez
Hasan’ı temizlemekten başka çare bulamamıştı. Kayaköy tarafından cepheye yaklaşan 60’şar kişilik iki zeybek grubu
da savaşın durumuna bakarak köylerine döndüler.(14)
Birgi'den Kiraz'a; Bozdağlar
(Kasım 2015)
Kiraz'a doğru
(Kasım 2015)
Hacı İlyas Cephesi Komutanı Yedek Zabit Ali Orhan İlkkurşun, çaresizlik ve derin bir keder içindeydi. Taşlıtepe’ye çıkan düşman, Hacı İlyas sırtlarını ateş baskısı altına almıştı. Yanında kimseler kalmamıştı Ali Orhan Bey’in. Cephanelerin bulunduğu yere koştu. Amacı onların düşman eline geçmesini engellemekti; ancak onları tutuşturacak bir tutam kuru ot bile bulamadı çevresinde. Kendi çaresizliğine ve yanında ateşleyecek bir tertibat bulundurmayışına içerleyerek Bozdağlar’a doğru atını sürdü, sürdü.
Yılanlı Kale; Bozdağlar
(Kasım 2014)
Bozdağlar; Kadın Deresi'nin yamaçları
(Kasım 2015)
Onun hikâyesi; kâh kaybolarak, kâh karşılaştığı köylülere yol sorarak, geri
çekilme durumunda; geride toplanma bölgesi olarak daha önceden sözleştikleri Gündalanı Yaylası’na dek sürdü. Üzümlü yolunda buluştukları kendi gibi
yedek zabit olan arkadaşları Selim Örsel
ve Şeref Duyan ile Üzümlü yönüne doğru hareket ettiler.
Yolda zeytinlikler arasında telaş içinde bir zeybek grubuyla karşılaştılar.
Bunlar Çolak’ın Osman Efe’nin
adamlarıydı. Zeybeklerden biri, hemen koşarak Osman Efe’ye haber verdi. Osman
Efe, perişan misafirlerini sevgiyle karşıladı.
Üzümlü yolunda...
(Temmuz 2014)
Kemerköy'de eski bir kahvehaneden kalanlar
(Ocak 2013)
Cumhuriyet'in ilk yılları; Ödemiş Cumhuriyet Meydanı
Cumhuriyet'in ilk yılları; Ödemiş Hastane Caddesi
Cumhuriyet'in ilk yılları; Ödemiş Ulus Meydanı
Ovada artık Ödemiş, Yunan işgali
altındaydı. Ödemiş’e girmeden önce Çatal, Hacı İlyas ve Kayaköy’ü yaktılar. Adeta İlkkurşun direnişinin öcünü almak
istiyordu Yunanlılar. Yunan taburu, akşam ezanında Ödemiş’e girdi. Yerli Rumların Yunan askerlerine yönelik çılgınca
karşılama gösterileri arasında Ödemiş’teki
Kışla’ya yerleştiler. Yerli Rumların kışkırtmalarıyla evleri basıp silah
aramaları yaptılar. Kasabanın ileri gelen kişilerini toplayıp onlara işkence
dâhil her türlü eziyeti reva gördüler. Ama hainler işgal süresince hep el
üstünde tutuldular.
Hacı İlyas Tepesi'nde İlkkurşun Anıtı; Batı yönü
(Eylül 2019)
Savaşı örgütleyip Hacı İlyas
sırtlarında Yunan kuvvetlerini gerektiği gibi karşılayan bu kahramanlar,
yurdumuz düşman işgalinden kurtulduktan az sonra; aynı tepeye bu savaşın bir
hatırası olarak bir abide yaptırılmasını sağladılar. Tek bir mermiden ve onun
altındaki kitabeyi de taşıyan mermer kaideden ibaret bu anıt, şimdi Bayındır-Ödemiş karayolu üzerindeki Hacı İlyas Tepesi’nde (artık İlkkurşun ismiyle anılıyor) ve
dalgalanan ay yıldızlı bayrağımızın hemen dibinde meraklı ve unutmayan
nesilleri ağırlıyor.
Hacı İlyas Tepesi'nde İlkkurşun Anıtı; Güney yönü
(Eylül 2019)
Kaidenin üzerindeki yazıtta, Zincirlikuyu
ve İlkkurşun Savaşı’na katılan yedek
zabit; daha sonra avukat Ahmet Şükrü (Konuk)
Bey’in yazdığı şu ifadeler yer almaktadır:
Hacı İlyas Tepesi'nde İlkkurşun Anıtı; Kuzey yönü
(Eylül 2019)
Hacı İlyas Tepesi'nde İlkkurşun Anıtı; Doğu yönü
(Eylül 2019)
Güney yönünde; “BÜYÜK BİR HATIRA,
MUKADDES BİR DERS, ULVİ BİR İŞARET”,
Doğu yönünde, “YUNAN İSTİLASINA KARŞI
TÜRK’ÜN KALBİNDE PARLAYAN GÜNEŞİN ATEŞİ İLK DEFA”
Kuzey yönünde, “BURADA ÖDEMİŞLİ
KAHRAMANLARIN TÜFEKLERİNDEN ÇIKTI, DÜŞMANIN BAĞRINI YAKTI.”
Batı yönünde, 1335 (1919) MAYIS
Yılanlı Kale yolunda, mahzun bir çeşme başındayız.
(Ocak 2013)
Sonuç
“Tedbir ve sonuç ne olursa olsun, vaka bizim için üzerinde takdirle
durulacak kadar önemlidir. İstilacı düşmana karşı koymanın ve milli heyecanın
silahlı ilk tezahürlerinden biridir. ‘Gül ve sümbül’ demetleriyle düşmanı
karşılamaya hazırlananların yanında, büyük bir vatanseverlik örneğidir. Küçük
Menderes bölgesinin duygulu çocukları bu hareketleriyle tarih önünde iftihar
edebilirler.”(15)
Hacı İlyas sırtlarında; özgürlüğün simgesi ay yıldızlı bağımsızlık gülümüz, dalgalanmakta sonsuza kadar...
(Eylül 2019)
Yukarıdaki satırları bir dönem bu savunmanın oluşturulması çabalarının tam ortasında yer alarak emek harcayan Celal Bayar, Ben de Yazdım isimli anılarında dile getirmektedir. İlkkurşun Direnişi’nin yerel sivil önderlerinden Hamit Şevket İnce ise, bu savaşın ve Ödemiş Kuvayı Milliye Teşkilatı’nın kuruluş amacını şu şekilde ifade etmektedir:
“Esasen bizim topluluğumuzun anlamı, Yunanlılara karşı ‘hoşgeldiniz’
dememek ve bilhassa ‘sokulma bu yiğit yuvasına, yakarız seni!’ demekten ibaret
idi ve bir milli kıyam başlangıcı idi.”(16)
Hacı İlyas ya da İlkurşun köyü
(Eylül 2019)
İlkkurşun Savaşı, halkın elindeki kısıtlı olanaklarla düşmanı gerektiği gibi karşılaması ve Hacı İlyas’ta tutuşturulan bağımsızlık ateşinin, tüm Anadolu’ya yayılması açısından bir katalizör rolü oynaması demektir. Bu direniş, Kurtuluş Savaşı sürecinde bu anlamda bir “ilk”tir. Ne mutlu Ödemişlilere, ne mutlu bu uğurda ölümü göze alarak yola çıkan öncülere. Selam olsun. Tüm kurtuluş şehitlerinin ruhu şad olsun.
Dipnotlar:
1.
Alev Coşkun, Kuvayı Milliye’nin
Kuruluşu; Çağdaş Yayınları, 2.Baskı-Şubat 1997; sayfa: 228-229-230
2.
Ali Orhan İlkkurşun; Ödemişli Bir
Özgürlük Savaşçısının Kaleminden İlk Kurşun ve Sonrası, Ali Orhan İlkkurşun’un
Anıları; Yayına Hazırlayanlar: Engin Berber, Taner Bulut, Tülay Gül, Ödemiş
Belediyesi Yıldız Kent Arşivi ve Müzesi Yayını:4; Mart-2013;sayfa: 106
3.
Ali Orhan İlkkurşun; a.g.e.; sayfa: 107
4.
Ali Orhan İlkkurşun; a.g.e.; sayfa: 133-136
5.
Ali Orhan İlkkurşun; a.g.e.; sayfa: 132
6.
Mendegüme, Aydın Dağları’nı kuzeyden güneye
doğru aşan Ödemiş-Köşk geçişinde yer alan, beş köyün birleşiminden oluşan, Roma
Dönemi’nden beri mevcut (o dönemdeki ismi beş köyün birleşimi anlamında Pentakome imiş) önemli bir stratejik
geçiş bölgesinin adıdır. Bugün bu bölgenin merkezinde Hamamköy yer almakta; köyün meydanında ise Yunan işgali sırasında
katledilen Mendegümeli köylülerin anısına bir kitabe bulunmaktadır.
7.
Ali Orhan İlkkurşun; a.g.e.; sayfa: 146-154
8.
Ali Orhan İlkkurşun; a.g.e.; sayfa: 110
9.
Ali Orhan İlkkurşun; a.g.e.; sayfa: 110-111
10. Gökçen Hüseyin Efe ve kızanı Halil Çöp Efe hakkında bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2016/10/derelide-huzun.html
11.
Alev Coşkun, a.g.e.; sayfa: 250; Dipnot:69
12.
Ali Orhan İlkkurşun; a.g.e.; sayfa: 110-111
13.
Ali Orhan İlkkurşun; a.g.e.; sayfa: 119-120
14.
Ali Orhan İlkkurşun; a.g.e.; sayfa: 140-141
15.
Celal Bayar, Ben de Yazdım, 6.Cilt; Sabah Kitapları-1997; sayfa:123
16.
Alev Coşkun, a.g.e.; sayfa: 254
17. Fotoğraflar, belirtilenler
dışında İ.Fidanoğlu tarafından
çekilmiştir.
Derleyen ve Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC
Düzenleyen: MYC
Hepsine minnetarız. Ruhları şâd olsun.
YanıtlaSilBu kapsamlı yazı için teşekkürler. Emeğinize sağlık!
Bloğumuza göstermiş olduğunuz ilginiz nedeniyle biz sizlere teşekkür ederiz. İlginizin devamlılığı dileğiyle...İF
Sil