16 Eylül 2019 Pazartesi

İZMİR’İN İŞGALİNDEN İLKKURŞUN MUHAREBESİ’NE-1


YOK OLUŞ ya da BİR DİRENİŞİN DOĞUŞU
(BÖLÜM-1) 
8 Eylül 2019
İbrahim Fidanoğlu

İzmir’den Çıkış; Mahmut Celal Bey’in izinde…

Mondros Mütarekesi ertesinde, yaklaşık 4 ay sonra; İzmir’de İttihat Terakki’nin Kâtip-i Mesullüğü görevini yürütmekte olan  Mahmut Celal Bey (Bayar), kendisi için çemberin daralmakta olduğunu hissederek yakın arkadaşlarıyla da konuyu tartışıp İzmir’den ayrılmaya karar verir. O günlerde iktidardaki Hürriyet ve İtilaf Partisi, İtilaf Devletlerinin istekleri doğrultusunda İstanbul’da başlattıkları tutuklamaların bir benzerini İzmir’de de başlatmak üzeredir. İzmir’in İttihatçı Valisi Nurettin Paşa, 14 Mart 1919 tarihinde görevinden alınmış, yerine Celal Bayar’ın deyimiyle Padişah Vahdettin’in en oynak adamlarından ve Tevfik Paşa Kabinesi’nde görev almış eski nazırlardan İzzet Bey (Kambur İzzet), 17. Kolordu Komutanlığı’na da İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali sırasında Yunan kuvvetlerine İstanbul Hükümeti’nin yönlendirmeleri sonucu büyük kolaylıklar sağlayan Ali Nadir Paşa getirilmişti. Bu atamalar, İzmir’de eski İttihatçıların sonunun geldiği anlamına gelmekteydi.

 
20.yy.başlarında"Gavur" İzmir; önde İzmir Rıhtımı; arkada Rumların Aya Fotini Kilisesi'nin ihtişamlı çan kulesi (solda); ortada en arkada Aya Vukla Kilisesi... 

Yağmurlu bir akşam vakti… Karanlığın içinde kaybolmak için uygun bir gece. Akşam yemeği yarıda bırakılmış; her taraf karanlıklar içinde. Oturduğu Küçükyalı’daki evinden annesi ve eşi ile vedalaştı. Cebinde sadece 20 lira vardı; bunun 12 lirasını evdekilere bıraktı. O zamanlar henüz 5-6 yaşlarında olan ikinci oğlu Turgut, arkasından şöyle bağırdı:

-Baba, çabuk gel, karnım çok aç.

O ise şiddetini artırmış bir yağmurun altında, bir meçhule doğru yürümeye başladı. Artık bir İzmir gecesinde yapayalnızdı. Sırılsıklam jandarma tabur komutanlığına ulaştı. Bir zabit kıyafeti geçirdiler üstüne. Üsteğmen Fethi Bey ile beraber İkiçeşmelik’ten Katipoğlu’na doğru atlarını sürdüler.

  
20.yy.başları;  Şimdiki Alsancak sahilinde Sporting Klüp civarı, kafeler, faytonlar ve sabahlara kadar eski limana mal taşıyan tramvay hattı

Katipoğlu’nda Jandarma Yüzbaşısı Edip Bey (Sarı Efe Edip; İzmir Suikasti sanıklarından biri olarak idam edildi) ile buluştular. Sarı Efe Edip Bey, tepeden tırnağa silahlıydı. Edip Bey ile birlikte gelen Emin Fikri Bey, Mahmut Celal Bey için bir mavzer getirmişti. Gece gündüz yol yürüyecekler, kırda bayırda kalacaklar; gerektiği zaman da savaşacaklardı.


 
Göztepe ya da  Rumların deyişiyle Enopi; 20.yy.başları; Susuz Dede, denize ne kadar yakın...

19 Mart 1919 günü; bir şafak vakti atlarına bindiler. Geceki şiddetli yağmurdan sonra pırıl pırıl bir gün başlamıştı. Ama her yer yağmurdan nasibini almış gibiydi. Yollardaki çukurlar suyla doluydu. İşgali bekleyen Rum çetelerinin kol gezdiği Buca’nın arkasındaki bozuk yollardan ilerleyerek Torbalı üzerinden Küçük Menderes Havzası’na ulaştılar.(1)


Buca sırtlarından Körfez'e bakış; 1890'lar...

Küçük Menderes Havzası’nda; Kahrat’ta ve Ödemiş’te…

Ticari kapitalizmin Batı Anadolu’daki gelişme sürecinde giderek güçlenen ayanlar ve zeybekler arasındaki çatışma dinamikleri, Küçük Menderes Havzası’nda ve özellikle Ödemiş’te öne çıkmaktaydı. 19.yy.da İstanbul’a kadar yansıyan ve eşkıyanın hakkından gelinmesi adına yörede sürdürülen takibatlar, özellikle bu bölgede yoğunluk kazanmıştı. Bu sürecin sembol isimlerinden biri olan Çakırcalı Mehmet Efe’nin namı sınırları aşarak Avrupa’da yankılanmaktaydı. Böyle bir atmosferde patlayan 1.Dünya Savaşı sonrasında; artık ülke bu iklimden giderek uzaklaşmış, daha büyük çaresizliklerin ve büyük bir çöküşün içine doğru sürüklenmekteydi. İşte Celal Bayar da İstanbul Hükümeti’nin yöredeki mülki yöneticilere ardı ardına gönderdiği tutuklatma emirleri arasında Batı Anadolu’daki köklü zeybeklik ve isyan geleneğinden yararlanma ve bu geleneği düşmana karşı bir kutsal ateşe dönüştürme arzusuyla Ödemiş’e yönelmişti.


 
Çakırcalı Mehmet Efe; kayınbiraderi Çoban Memet ile birlikte; İzmir'de hapishaneden çıktıktan sonra; tek fotoğrafı...

 
Kuvayı Milliye'nin başlangıcında önemli bir figür; Yörük Ali Efe

  
Celal Bayar'in dostu; can yoldaşı; Çakırcalı Mehmet Efe'nin kızanı ve akrabası Gökçen Hüseyin Efe

Bir gece vakti Ödemiş İstasyonu yakınlarında Sarı Efe Edip’in yakını İnceoğlu Şevket Bey’in evine misafir oldular. Karanlık gecelerde, bu evde Ödemiş Kaymakamı Zühtü Bey ve kasabanın diğer ileri gelen kişileriyle sabahlara kadar toplantılar yapılıyordu. Özellikle Jandarma Tabur Komutanı Yüzbaşı Tahir Bey (Özerk), Mursallı köyünden Alimoğlu İsmail Efe, kardeşi Ali, çocukları Âlim ve Hüseyin Efelerle, Kahrat köyünden Gökçen Hüseyin Efe ile görüşüldü. Bu sırada İstanbul Hükümeti’nin Celal Bey’i tutuklama isteğini yerine getirmeyen Ödemiş Kaymakamı Zühtü Bey görevden alınarak, yerine İzmir-Kemalpaşa’da görevli Erzurumlu Bekir Sami Bey (Baran) Ödemiş’e kaymakam olarak tayin edildi.


  
Mursallılı İsmail Efe
(Kaynak:odemisliefeler.org)

 
Mursallılı İsmail Efe'nin oğlu Alim Efe

“Edip, Mursallı Âlim oğlu İsmail Efe ile görüştü. Beni de tanıştırdı. Efe, eşkıya takibinde Edip’in maiyetinde bulunmuş yiğit bir adamdı. Kardeşi Ali, çocukları Âlim ve Hüseyin Efelerle beraber bizimle aynı maksat uğrunda çalışacağına söz verdi. Ben de ilk fırsatta Kahrat köyünde rençberlikle uğraşan eski zeybek Gökçen Hüseyin Efe ile temasa geçecektim. İki koldan halk arasına girecektik. İnceoğulları Refik ve Hamit Şevket Beyler, esasen Ödemiş aydınları arasında, kararlaştırdığımız tarzda, mukavemet ve teşkilat fikrini yayıyorlardı.”(2)

  
Refik Şevket İnce; Yerelde Kuvayı Millye'nin önemli isimlerinden...

Celal Bey ile Gökçen Hüseyin Efe’nin; onun 1914 yılında yüze indirilme sürecinden bir tanışıklıkları vardı. Tire ve Ödemiş bölgesinde o dönem görev yapan Jandarma Yüzbaşısı Edip Bey de bu süreçte Celal Bey ile birlikte yer almışlardı. Şimdi İzmir’in işgali arifesinde Celal Bey, Batı Anadolu’da Kuvayı Milliye’nin oluşturulması sürecinde bu kez ondan ve diğer zeybeklerden yardım bekliyordu.


  
Sarı Edip Efe (solda oturan) ; zeybeklerle...

Celal Bey’in Gökçen Hüseyin Efe ile temasları

Celal Bey, Ödemiş’ten yine bir gece vakti Gökçen Hüseyin Efe’nin yaşadığı Kahrat’a varışını ve onunla karşılaşmasını anılarında şöyle aktarıyor:


 
Gökçen Efe'nin hatırasına dikilmiş; hayatının çoğunu Tire'de geçirmiş taş ustası Taşçı Rıza'nın yaptığı abide
(Mayıs 2008)

“Küçük Menderes’i geçtikten az sonra Efe’nin köyüne, Kahrat’a vardık. Vakit gece yarısı idi. Köyün ortasındaki küçük meydana geldiğimizde bir kapı açıldı, bir adam bize doğru yürüdü. Kapıdan sızan ışıktan burasının köy kahvesi, gelenin Gökçen Hüseyin Efe olduğunu anladım.
Köy evinin bize ayrılan odasında karşı karşıya idik.

Efe, Bayındır’dan Hacı İlyas köyüne geçtiğimiz günden beri bizi adım adım takip ettiğini, malumat aldığını anlattı; doğruca yanına gelmediğim için sitem etmek istedi.

Arkadaşım olduğunu söylediğim zaman “Edip Bey değil mi? Sen olduktan sonra başım üstünde yeri var” dedi. Edip ile arasının iyi olmadığını bilirdim. Edip’e belki suikast de yapabilirdi. Zeki dağ adamı sözlerimin manasını anlamıştı. Teminat vermekte gecikmedi. “Edip Bey de gelecek mi?” sualimi, “Bir iki gün sonra” cevabıyla karşıladı.

Ertesi sabah yanıma geldiği zaman, kendi evine alamadığı için, özür diledi. Fadime Kadın’ın bize iyi bakacağını temin etti. Sözünü divan-ı harplere ve benim durumuma getirdi, vaziyetime intikal ettirdi, “Hiç böyle zamanda, eski kinler tazelenir mi?” diyerek hükümetin siyasetini hatalı bulduğunu söyledi. Ben dikkatle dinliyordum. Devam etti, son olarak;

-Seni takip ediyorlar, eğer yakalanmış olsalardı kararımı vermiştim. İzmir’e götürürlerken, Çatal İstasyonu’nda treni basacak, seni zorla ellerinden alacaktım.

Efe’ye teşekkür ettim; yalnız hükümetin şerrinden korunmak için buralara gelmediğimi, İzmir’de de gizlenmenin -hatta daha rahat- mümkün olduğunu, kendisi ile anlaşarak çalışmak istediğimi kısaca anlattım.”(3)
 Gökçen Evi ve Çeşme
(Mayıs 2008)

Gökçen (Fata) sırtları
(Mayıs 2008)

Gökçen yollarında...
(Mayıs 2008)


 
15 Mayıs 1919; İzmir Yunanlılar tarafından işgal ediliyor; palikaryalar Punta'dan Konak'a doğru yürüyorlar.

Celal Bey, 15 Mayıs 1919’da İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalini Kahrat’ta Gökçen Efe’den öğrenir. Bu arada Celal Bey, bir gece vakti İzmir’den gelen eşinin yeğeni Jandarma Yüzbaşısı Asaf Bey ile Tire eşrafından Yörükoğlu İbrahim’in evinde buluşur. Evin Rum hizmetçisi Katina üzerindeki zeybek kıyafetleriyle Celal Bey’den şüphelenir ve onu bir anlamda sorularıyla sıkıştırır. Gökçen Efe’nin tüm kızanlarını ve ev sahibi İbrahim Bey’in zeybek dostlarının tümünü yakından tanıyan bu kadın yüzünden, Celal Bey bir anlamda deşifre olmuştur artık. Kahrat’a döndüğünün ertesi günü ise, Gökçen Efe’den başına Tireli yerli Rumlar tarafından 1000 altın ödül konulduğunu öğrenir. Gökçen Efe’nin buradaki söylemi ilginçtir:


 
Tire'de Harlak yolunda eski evler 
( Kasım 2006)

 
Tire'de Askerlik Şubesi binası
(Kasım 2006)

 
Eski Yeni Hamam'dan yukarı doğru...
(Kasım 2006)

 
Zeybek Hoca Evi; Tire...
(Kasım 2006) 

“Gökçen Efe o sabah, adet dışı bize görünmedi. Ancak akşam üzere yanımıza geldi. Bir aralık beni Edip’ten ayırdı; şunları anlattı:

-Şimdi Tire’den geliyorum. Katina, beni sıkı bir sorguya çekti. Senin, Edip Bey’in buralarda olduğunuzu Metropolithanedekilerin bildiklerini, benim yanıma gelirseniz, mutlaka İbrahim Bey’e de uğrayacağınızdan, dikkatli olması için kendisine direktif verildiğini söyledi. Akşam gördüğü kimsenin senden başkası olamayacağını sözlerine ilave etti ve nihayet şu teklifi yaptı:”Efe! Celal Bey’i bize teslim edersen sana bin altın var. Bizimkiler namına söz veriyorum.”

Gökçen Efe gülerek, “Sen ne dersin” manasında yüzüme baktı.
Ben buna ne cevap verebilirdim? Rum cemaatinin bizi ele geçirmek için bütün teşkilatını seferber ettiğini, efeyi de aleyhimize kazanmak istediklerini anlamıştım. Ben de gülerek, “Efe, fena pazarlık değil, ben de hissemi isterim” dedim.”(4)

 
Tire'de zaman
(Aralık 2015) 

 
Tire'de yakın zamanlarda yanan Ahmet Karcı Evi
(Aralık 2015) 

Ödemiş’te Kuvayı Milliye’nin Oluşturulma Çabaları

İzmir, işgal altındaydı artık. Aynı gün akşam vakti İzmir’deki işgal bölgesinden uzaklaşan Binbaşı Aziz Bey (İlkkurşun Cephe Komutanı Yedek Zabit Ali Orhan İlkkurşun’un anılarında Binbaşı İzzet olarak geçmektedir. İF) komutasındaki subay ve erlerden müteşekkil 92 kişilik bir süvari birliği Tire’ye ulaşmıştı. Kasabada; bölgeye yaklaşan Yunan kuvvetlerine karşı bir direnişi örgütleme olasılığını değerlendiren subaylar, yerli Rumların kışkırtması ve teşvikiyle, Tire Müftüsü Hacı Mehmet ve damadı Hacı Hüseyin’in önderliğinde bir yerel direnişle karşılaştılar. Öyle ki; subaylar, kasabada istenmeyen kişiler ilan edilmişlerdi. 18 Mayıs 1919’da Tire Askerlik Şubesi Vekili Yüzbaşı Mehmet ve Belediye Reisi Vekili Abdülkadir’in imzasıyla Aydın’da bulunan 57. Tümen Kumandanlığı’na ayrı ayrı çekilen telgraflarda söz konusu askeri birliğin kasabadan uzaklaştırılması isteği dile getiriliyordu. Bunun üzerine Aydın’daki 57.Tümen Kumandanı Albay Şefik Aker, Binbaşı Aziz Bey’in askerlerini toplayarak Tire’den ayrılıp Aydın’a gelmelerini istedi. Binbaşı Aziz, Aydın’a gidecek, ama emrindeki askerleri ise yollarda dağılacaklardı.(5)

 
Aydın'daki 57.Tümen Komutanı Albay Şefik Aker

 
Yarbay Şefik Aker, yaveriyle; Çanakkale Şavaşları sırasında...

İzmir’in işgaliyle Ödemiş hareketlenmişti. Jandarma Tabur Kumandanı Tahir Bey, sabahın erken vaktinde kapısını acı acı çalan Teğmen Naci’den öğrenmişti işgal haberini. Vasıf Çınar imzasını taşıyan telgraf, acı bir feryat gibiydi. Eşraftan Hacı Mümtaz Efendi ve kasabanın diğer ileri gelenleriyle birlikte yeni atanan hükümet yanlısı Ödemiş Kaymakamı Bekir Sami’yi örgütlenme ve mali / askeri kaynaklara el koyma konusunda iknaya çalıştılar. Ancak Kaymakam Bekir Sami’nin amacı ipe un sermek ve heyeti oyalamaktı. Kaymakamın bu olumsuz tutumu, yurtseverleri üzmüştü. Mütareke sonrası kasabaya dönen yedek subaylar ise, heyecan içinde; Tahir Bey’den görev bekler durumdaydı. Akşam Jandarma Komutanı Tahir Bey’in odasında gizli bir toplantı yapıldı. Bu toplantıya katılanlar Kuran üzerine yemin ettiler ve bazı kararlar aldılar.


 
Ödemiş'te milli direnişin önde gelen isimleri; hep bir arada... 

 
İlkkurşun Cephesi Kumandanı Yedek Zabit Ali Orhan İlkkurşun

Toplantıya katılanlar şunlardı:

1-Jandarma Kumandanı Yüzbaşı Tahir Bey (Özerk),
2-Avukat Refik Şevket (İnce) (İlk Meclis’te Saruhan Milletvekili, Adalet Bakanı),
3-Dr. Mustafa Şevket (Bengisu) (Sonradan Ödemiş Belediye Başkanı, Milletvekili),
4-Eczacı Tevfik (Kocaman) Bey,
5-Eşraftan Hacı Mümtaz, damadı Kazım,
6-Yüzbaşı Hüsamettin,
7-Jandarma Üsteğmeni Ahmet Rifat (Kemerdere)
8-Manifaturacı Kulalı Softaoğlu İbrahim,
9-Hakkı Paşaoğlu Fahri,
10-Adagideli (Ovakent) Hanaylıoğlu Mehmet Emin,
11-Belediye Başkanı Ali Bey,
12-Müderris Hacı Mustafa(6)

Ön sırada oturanlar (soldan sağa): Jandarma Yüzbaşısı Sarı Edip Efe, Mahmut Celal (Bayar) Bey, Avukat Refik Şevket (İnce) Bey, Ödemiş Halkapınar Cephesi'ni kuran Mursallılı İsmail Efe, yanıda ayakta duran İsmail Efe'nin oğlu Hüseyin Efe; arka sırada ayakta duranlar (soldan sağa): Hüseyin Onbaşı, Kasap Recep, Ahmet Çavuş, Durmuş Ali Efe ve bir zeybek
(Kaynak: www.odemis.adalet.gov.tr)

Toplantıda ilçede yönetime ve kasadaki paraya el konması, yedeklerin derhal askere çağrılması, dağlardaki zeybeklerle iletişim kurulmasına, civardaki il ve ilçelerle haberleşme imkânlarının oluşturulmasına ve Ödemiş Jandarma Komutanı Yüzbaşı Tahir Bey’in bölge savunması için oluşturulacak birliğin komutanlığına atanmasına karar verildi. Kararlar doğrultusunda İstanbul Hükümeti tarafından direniş yanlısı eski kaymakamın yerine yakın zamanlarda atanan Ödemiş Kaymakamı Bekir Sami (Baran) ile yapılan görüşmelerde kaymakamın Kuvayı Milliye direnişinin önüne engel çıkarmaya niyetli olduğu ve ipe un serdiği anlaşıldı.



 
Bozdağlar'da Horzum Yaylası
(Temmuz 2014)

 
Tarihi Lübbey köyü
(Temmuz 2014) 

Bunun üzerine 16 Mayıs 1919 günü belediyede halkın da katılımının gerçekleştiği daha geniş çaplı bir toplantı düzenlendi. Belediye binasının içi dışı tıklım tıklım insan doluydu. Yerli Rumlar ise, toplantıyı uzaktan izlemekteydiler. Bu toplantıda Avukat Refik Şevket (İnce), kalabalığa dönük heyecanlı bir konuşma yaptı. Toplantıda yer alan; yıllık iznini Ödemiş’te geçirmekte olan Yarbay Halim Pertev Bey ile topçu subaylığından emekli Iraklı Arap Sait Bey ve bunları destekleyen bir takım bozguncuların “Elimizde top, tüfek yoktur” gibi mazeretlerle moral kırıcı konuşmaları ve itirazları nedeniyle toplantıdan istenilen sonuç alınamadı. İzmir’in işgal edildiği gün Birgi’de Aydınoğlu Mehmet Bey Camisi’nde (Ulu Cami) Belediye Reisi Tevfik Bey’in başkanlığında yapılan bir başka toplantıda ise İtilaf Devletleri temsilcilerine protesto telgrafı çekilmesi, bölgede toplanacak direniş kuvvetlerinin başına toplantıya katılan Poslu Mestan Efe’nin getirilmesi, yedek subaylardan Salih Vecdi Bey’in ise Ödemiş’teki yönetim ile temasa memur edilmesine karar verilmişti.(7)


Poslu Mestan Efe
(Kaynak:odemisliefeler.org)

 
Poslu Mestan Efe'nin Bozdağ girişindeki heykeli
(Eylül 2019)


Hayal Kırıklıkları

16 Mayıs 1919 günü Ödemiş’te istenilen sonuçların alınamadığı toplantı sonrası, akşam Ticaret Odası’nda yapılan toplantıda Yunan işgalinin muhtemel yıkıcı etkilerine karşı ne gibi önlemler alınabileceği üzerine yeniden görüşüldü. Çember daralıyor, giderek yayılan gaflet nedeniyle ümitler kırılıyordu. Bu nedenle İtalyanların çağrılmasını toplantıda dile getirenler oldu. Ancak bu öneri kabul edilmedi ve “daha uzlaşmacı bir olanak olarak Avukat Refik Şevket Bey ile Tire eşrafından Akif Bey’in Kuşadası’nı işgal etmiş olan İtalyanlardan silah ve cephane sağlanması için talepte bulunulması”(8) kararlaştırıldı.

 
Birgi'de Aydınoğlu Mehmet Bey Camisi ya da Ulu Cami
(Eylül 2019)

Kuşadası limanında demirli İtalyan zırhlısı Giyano’nun kumandanı Amiral Ferrera ile yapılan görüşmede İtalyan komutan gelen heyetten görev ve kimliklerine dair resmi dokümanı istemiş; daha sonra da Küçük Menderes Havzası’nın Yunanlılar tarafından Paris Barış Konferansı’nda alınan kararlar çerçevesinde işgal edilmekte olduğunu belirterek yapacak bir şey olmadığı söylemişti.


Bozdağ Yaylası'nda Elmabağ ya da Tekke köyü

Ümitsizce Kuşadası’ndan ayrılan görüşmecilerden Ödemişli Avukat Refik Şevket (İnce) Bey, Aydın’daki genel durumu öğrenmek amacıyla Ortaklar’a geldiğinde istasyondaki Yunan askerleri tarafından gözaltına alındı. Refik Bey’in Kuşadası’na gitmeden önce uğradığı Kahrat’ta Celal Bey’den eşine yollanmak üzere aldığı mektup, günlüğü ve bir takım gizli doküman da üzerinde idi. İzmir’e Yunan mahkemesine sevk edilen İnceoğlu Refik Bey, üzerindeki evrakları bir şekilde yok ederek Yunanlıların elinden kurtulabilmişti.


  
Bozdağ'da Lübbey üstünde yer alan Çamyayla 
(Temmuz 2014)

Ödemiş’te yukarıda sözü edilen toplantılar sürerken bir yandan da öğretmenlerden ve yedek subaylardan oluşan bir gizli yapılanma da oluşturulmaya çalışılıyordu. Bunu haber alan Kaymakam Bekir Sami ise gençleri tutuklamakla tehdit ediyor; her iki taraf arasında yerelde bir sinir harbi de sürüp gidiyordu. Ödemiş Jandarma Komutanı Tahir Bey ile Gökçen Hüseyin Efe ve Celal Bey arasındaki Kahrat’taki son görüşmede Celal Bey, Ödemiş’teki gelişmelerden de yola çıkarak Tahir Bey’in tereddütlü halinden anılarında şöyle söz etmektedir:


Bozdağ'da Gölcük Yaylası
(Eylül 2019)

“Müzakerenin şekli, Tahir Özerk Bey’in sözleri hiç hoşuma gitmemişti. Hükümet memurları arasındaki geçimsizlikleri, fikir ayrılıklarını böyle bir zamanda halk arasına kadar götürüp yaymanın faydası yoktu.

Öteden beri zeybekler arasında birbirini çekememezlik ve kan davaları vardı. Kamalı Efe, Çakırcalı Efe, bilmem ne efe takımlarının bir araya gelmeleri zor bir işti. Bütün iptidai insanlar gibi, bunlar da bu zaafa kendilerini kaptırmışlardı. Yanık Halil Efe’ye fazla güvenir görünmek, ön vermek Gökçen’i işten uzaklaştırabilirdi. Çünkü Yanık İbrahim, Kamalı Kolu’ndan, Gökçen ise Çakırcalı Kolu’ndandı. Bunlar birbirinin rakibi idi. Uzlaştırılmaları lazımdı.

Yunanlılar yerine İtalyanları çağırmak, haşin düşmana sinsi düşmanı üstün görmekti. Ortada müspet denecek bir hareket yoktu. Meseleler, muhitin hazım kabiliyetine göre ortaya atılmış olmuyordu. Aksine olarak çalıştıracağımız insanları, sözlerimiz ve hareketimizle tereddüde düşürüyorduk.
Mukavemet için esas temel olan teşkilattı, belli kimseleri elde bulundurmaktı. Bizim jandarma kumandanı ile (Tahir Özerk kast ediliyor-İF) sözleşmemiz bu idi ve anlatıldığı şekilde değildi. Güvendiğimiz ve bize inanan arkadaşlarla düşmana ilk adımda baskın yapacaktık. Böylelikle Ege’nin işgali silahlı protesto edilmiş olacaktı. Arkasından da teşkilat genişletilecekti.”(9)

 
Beydağ üzerinde Beyköy kahvesi
(Mayıs 2008)

 
Beydağ-Nazilli Kuvayı Milliye yolu üzerindeki küçük şelale
(Mayıs 2008) 

22/23 Mayıs 1919 gecesi Nazilli’deki Kuvayı Milliye kuvvetlerine katılmak üzere Beydağ’dan Nazilli’ye gitmekte olan direniş yanlısı Hakkı Paşazade Fahri Bey, Yanık Halil İbrahim Efe ve Hanaylıoğlu Mehmet Ağa, Beydağ-Nazilli geçişinde; Taşoluk Mevkii’nde eski bir kan davası nedeniyle hasımları olan Dıklaç Koca Mustafa Çetesi tarafından pusuya düşürülerek öldürüldü. Cenazelerinin Ödemiş’e getirilip kaldırılması, halkın üzerinde moral kırıcı bir etki yarattı. 19/20 Mayıs 1919 gecesi Eczacı Tevfik Bey’in evinde yapılan toplantıda da somut bir gelişim sağlanamamış; Ödemiş direnişinin önünü kesen Kaymakam Bekir Sami’nin ortadan kaldırılmasına yönelik tartışmalar da sonuçsuz kalmıştı.


 
Keldağ'dan Ödemiş'e ve Küçük Menderes Havzası'na bakış
(Fotoğraf: A.Aydemir; Haziran 2014)

 
Bozdağ'da Başova Yaylası
(Fotoğraf: A.Aydemir; Haziran 2014)

Ödemiş’i işgal etmeye gelen Yunan kuvvetlerine karşı örgütlü ilk direnişin (İlkkurşun Savaşı) cephe komutanı olan Ali Orhan İlkurşun’a göre “Milli bir mukavemet imkânı sağlayabilmek için geceli gündüzlü çalışmış olan Jandarma Kumandanı Tahir Bey de, 20 Mayıs gününden itibaren yüz seksen derecelik bir dönüşle aksi istikamete vaziyet almıştır. Kendi mıntıkasında herhangi bir milli teşekkül vücuda gelmesine mani olmuştur. Diğer zatlar da bir daha sahnede görünmemişlerdir… Bu şartlar altında gerek Jandarma Kumandanı Tahir Bey, gerek birinci gizli vatan cemiyeti mensubu olan arkadaşları maneviyatlarını kaybetmişlerdi. Artık Ödemiş’te tek bir ümit ışığı kalmamıştı. 19 Mayıs akşamına kadar Jandarma Tabur Komutanı sıfatıyla milli teşkilat için müspet bir unsur teşkil eden Tahir Bey, 25 Mayıs sabahı yatağından bambaşka bir insan olarak kalkmıştı. Evet, yine jandarma tabur kumandanı idi ama bu sefer sıfat ve salahiyetlerini milli teşkilata mani olmak için kullanacak ve bunda korkunç ve utandırıcı bir derecede ısrar edecekti.”(10)

 
Gökçen (Fata)  yakınlarındaki mezarlık
(Mayıs 2008)

  
Mezarlık Mevkii'nde tarihin tanığı ulu çınarlar
(Mayıs 2008) 

Ödemiş merkezli yeni gelişen bu durum karşısında direniş kuvvetlerinin komutanı rolündeki Tahir Bey’in Celal Bey ve Gökçen Efe ile yaptığı son görüşmeye tanıklık eden Jandarma Üsteğmeni Ahmet Rifat (Kemerdereli)’nin hatıratında Celal Bayar’a hitaben bu konuyla ilgili şu aktarım yapılıyor:

“Tahir Bey’in size anlattıkları aşağı yukarı şunlardı: Ödemiş’te milli bir harekete girişmenin şimdilik imkânı yoktur. Müsait bir zamanı beklemek lazımdır. Ödemiş’te yüksek seciyeli ve hamiyetli birçok gençler mevcut ise de, ortaya atılmaya cesaret edemeyenler, böyle bir iş için belli başlı zatı başta görmek isteyenler az değildir.

Her tarafta Rumlar ve Ermeniler göze çarpmaktadır. Bunlar dört gözle bekledikleri Yunan işgal kuvvetlerini karşılamak üzere iken Yunan bayrakları hazırlamaktadırlar. Bizim gibilere “İttihatçı” damgası vuruluyor. Bizler İttihatçıların emellerine hizmet için kan dökmek istiyormuşuz. Velhasıl Ödemiş mukavemet hareketine girişmek bakımında hiçbir suretle elverişli değildir… Siz Nazilli’ye gidiniz. Orada teşkilatınızı kurunuz. Biraz sonra biz de geliriz ve orada hep birlikte çalışırız.”(11)

 
Keldağ'dan Bozdağlar silsilesine bakış
(Fotoğraf: A.Aydemir; Haziran 2014)

 
Ödemiş-Mendegüme-Köşk geçişinde Küre köyü
(Kasım 2016)


 
Mendegüme Vadileri; Aydın Dağları...
(Kasım 2016)

Ahmet Rifat Bey’in hatıratında aktarılan bu bilgilerin yanı sıra Ali Orhan İlkkurşun’un kendi hatıralarını hazırlama sürecinde Ankara’da Celal Bayar ile yaptığı görüşmede ise, Jandarma Kumandanı Tahir Bey ile o gün Kahrat’ta yapılan görüşme sonrasında Gökçen Efe’nin de Küçük Menderes Havzası’nda Yunan işgaline karşı oluşturulmaya çalışılan direnişe karşı kararsızlık içine girdiği anlaşılmaktadır.


Gökçen Efe'nin Yunanlılarla çarpıştığı Üçyol-Aktaş Savaşlarının gerçekleştiği Aktaş  Tepesi'nden Küçük Menderes Havzası'nın görünümü
(Ekim 2016) 

 
Aktaş  Tepesi'nden Bademli-Beydağ yönüne doğru bakış
(Ekim 2016) 

“…Yüzbaşı Hüsamettin ve daha iki kişi olduğu halde Kahrat köyünde yanıma gelen Tahir Bey, kat’i bir ifade ile:
-Mıntıkamda hiçbir milli hareket yaptırmayacağım, dedi.
İşte o zaman her şey alt üst oldu. Gökçen Efe, Torbalı önlerinde-benim de yanlarında bulunmamı şart koşarak seksen doksan kişilik bir kuvvetle Yunanlılarla savaşacağına söz verip dururken, bu defa fikrini birden değiştirdi ve bana hitaben:
-Celal Bey, benim kendi yedi kızanım vardır; onlarla sana her türlü yardımı yapayım, fakat beni mazur gör; ben bu işlerle uğraşmayacağım.”(12)

Kahrat’ta yapılan bu görüşmenin içeriği, daha ileri safhada anlatılacak; düşmana atılan ilk kurşun özelliği de içeren Zincirlikuyu Savaşı’nda Gökçen Efe’nin tereddütlü davranışını da açıklamaktadır. Ama bu tereddüt neredeyse çok pahalıya mal olacaktır.


 
Zincirlikuyu Mevkii'ne adını veren kuyu
(Kasım 2008)

 
Zincirlikuyu Muharebesi'nin gerçekleştiği Zincirlikuyu Mevkii
(Temmuz 2016)

 
Aktaş Cephesi; mevzilerden biri
 (Kasım 2016)

Celal Bey, Küçük Menderes Havzası’ndan Aydın’a doğru ayrılıyor.

Celal Bayar, bu görüşmeden sonra Kahrat’da daha fazla kalamayacağını anlamıştır. Zaten 20 Mayıs’ta da Torbalı, Yunan kuvvetleri tarafından işgal edilmiştir. Yanındaki Sarı Efe Edip ile birlikte önce bir gece vakti Tire-Torbalı yolu üzerindeki Mahmutlar Çiftliği’ne (bugünkü Mahmutlar köyü), daha sonra da Edip ailesinin Darmara Çiftliği’ne (bugünkü Eskioba köyü) geçerler. 25 Mayıs’a kadar Darmara’da kalan Celal Bey, 25 Mayıs 1919 gecesi yanındaki Şerafettin Çavuş ile Darmara Çiftliği’ne dönerken Bayındır’ın işgali sonrasında uzaktan kasabanın ışıklarının fazlalılığına, fener alaylarının ve eğlencelerin gece boyunca devam edişine uzaktan tanıklık eder. Ertesi günün gecesi (26 Mayıs 1919) artık Aydın’a yola çıkma zamanıdır. Celal Bey, gecenin karanlığında; arkadaşı Sarı Efe Edip’in temin ettiği 5 silahlı atlı ve Galip Hoca kılığında Aydın Dağları’na doğru yola çıkar. Hedef Aydın Dağları’nın saklı vadilerinden birinde yer alan Dağyenice köyüdür. (Şimdiki Dağyeniköy…)


 
Galip Hoca kılığında Celal Bey, Aydın yolunda...

 
 Celal Bey,  31 Mart olaylarını bastırmak üzere Bursa'da kurulan müfrezedeki arkadaşlarıyla beraber; 1909 yılı (soldan ikinci)


Celal Bayar, Cumhurbaşkanlığı döneminde, Adnan Menderes ile birlikte bir yurt gezisinde...


Kalabaktepe'den Darmara ya da Eskioba'ya bakış
(Ekim 2011)

 
Eskioba'da Şehitler Abidesi; 1935 yılından kalma...
(Ekim 2011)

Galip Hoca kılığında; Aydın Dağları’nı aşarak Germencik’teki İttihat Terakki’den arkadaşı Germencik Nahiye Müdürü Emin Ulucan’ın yanına sığınan Celal Bayar, yerli Rumların da katkısıyla deşifre olur ve bir gece karanlığında bir öküz arabasının arkasında Büyük Menderes Ovası’nın içerlerine doğru; Reisköy’e kaçırılır. O, oradan Çine’ye ve daha sonra da Nazilli’ye geçecek, Albay Şefik Aker ve Yörük Ali Efe ile Batı Anadolu’da Kuvayı Milliye direnişinin örgütlenmesi için çalışacaktır.


 
Hüseyin Rauf (Orbay) Bey; askeri kıyafetleri içinde...
(Kaynak:İslam Ansiklopedisi)

Rauf Bey’in Ödemiş’e Gelişi

Şimdi yeniden dönelim Ödemiş’e;

Yazının en başlarında sözünü ettiğimiz Küçük Menderes Havzası ve özellikle Ödemiş’teki zeybeklik geleneğinden cesaret alarak düşmana karşı direniş fitilini ateşleme niyetiyle Ödemiş’e gelen bir başka kişi de; Osmanlı’nın meşhur Hamidiye Kahramanı; Harbiye Nazırlığı da yapmış bulunan ve Mondros Mütarekesi’ni Osmanlı Devleti adına imzalayan Rauf (Orbay) Bey’dir. 24 Mayıs 1919’da İstanbul’dan deniz yoluyla yanındaki bir heyet ile Bandırma’ya geçen Rauf Bey, yine kendi gibi Çerkez kökenli bir komutan olan Albay Bekir Sami Bey ile görüşmek için Akhisar’a uğrar, ama onu bulamaz ve oradan hareket ederek Gölmarmara-Salihli yolu üzerinden Bozdağlar’ı aşarak Ödemiş’e ulaşır. 26/27 Mayıs gecesi(13) Osmaniye Oteli’nde ağırlanan Rauf Bey, Ödemiş’te; düşmana direnişe karşı olumsuz bir iklimle karşılaşır. İstanbul’da iken Hamit Şevket Bey’in kendisine Ödemiş’te 40.000 kişilik bir kuvvetin toplandığını, bu kuvvetin kendisi gibi bir kahramanın başlarına geçmesini beklediği sözünü oteldeki toplantıya katılanlara aktaran Rauf Bey’in Jandarma Tabur Komutanı Tahir Bey’den bu kez aldığı yanıt oldukça ümit kırıcıdır:

-Ödemiş’te 40 bin değil, 40 kişilik bile silahlı ve hazır kuvvet yoktur. Sizin Nazilli’ye gitmeniz uygundur.(14)

 
Tire-Yenişehir köyü yakınlarında Koyuncular Yaylası; bir başka Mendegüme geçişi 
(Mayıs 2016)

 
Dağa Kaçtım gezginlerinin Beydağ, Beyköy kahvehanesi hatırası...
(Mayıs 2017) 

 
Koyuncular Yaylası
(Mayıs 2016)

Rauf Bey için de bu durumda yapacak fazla bir şey kalmamıştır Ödemiş’te. Büyük umutlarla geldiği bu kasabada onu ve arkadaşlarını ağırlayanlar, bu heyetin güvenliğini sağlayarak yine bir gece vakti; ama moralleri bozuk bir durumda Beydağ üzerinden Nazilli’ye doğru uğurlarlar.


 
Rauf Bey, Atatürk ile Milli Mücadele yıllarında birlikte..
(Kaynak:https://www.gzt.com/lugat/hamidiye-kahramani-rauf-orbayin-olumu-3422881)

Bundan sonra ne olacaktır? Bayındır ve Tire tek kurşun atılmadan Yunan kuvvetlerine teslim olmuş; Yunan kuvvetlerinin Ödemiş’i işgali artık birkaç günlük mesele halini almış durumdaydı.

Albay Bekir Sami Bey’in Ödemiş’teki Kuvayı Milliye denklemine dâhil oluşu

Ödemiş’in üstüne çöken karabasanı dağıtan ise, Akhisar üzerinden Alaşehir’e ulaşan 17. Kolordu Kumandan Vekili Bekir Sami Bey’in yaveri Yüzbaşı Rasim Bey ile Ödemiş’e elden gönderdiği mektup oldu.


 
Albay Bekir Sami Bey; Milli Mücadele yıllarında Ankara'da Atatürk ile birlikte
 
Albay Bekir Sami ( Günsav) Bey

Albay Bekir Sami Bey, İstanbul’dan Bandırma’ya vapur ile geçerken vapurda tesadüfen Ödemişli avukat Hamit Şevket (İnce) Bey ile karşılaştı. Tanıştılar. Hamit Şevket, Bekir Sami Bey’i Ödemiş’teki durumla ilgili olarak bilgilendirdi. O da kendisinin Anadolu’daki mücadelenin gelişme şekli ve başarıya ancak kan dökülerek ulaşabileceği konusundaki düşüncelerini aktardı. Bandırma’da inince aynı otelde kaldılar. 23 Mayıs günü kafile Manisa’ya trenle hareket etti. Trende Albay Kazım (Özalp) ve İzmir’de öğretmen Vasıf (Çınar) Beylerle tanıştılar. Önce Balıkesir’e, oradan da Akhisar’a gelindi. Oradan Eşme ve Kula’ya geçildi. Buralarda halkın yılgınlığını gördüler. Hamit Şevket Bey, daha fazla zaman kaybetmeden Albay Bekir Sami Bey’den emir ve izin alarak esas çalışma sahası Ödemiş’e doğru gitmek üzere kafileden ayrıldı. Kula’dan Salihli’ye, oradan da bir at kiralayarak Bozdağlar üzerinden Ödemiş’e geçti. Bu yolculuk, dağlarda 24 Mayıs’tan 27 Mayıs’a kadar tam üç gün sürdü.(15)

 
Salihli'den Ödemiş'e; Bozdağlar üzerinden... 
(Eylül 2016)

 
Salihli-Ödemiş geçişlerinden birinde yer alan Çamyayla
(Eylül 2016)

Albay Bekir Sami Bey’in yaveri Yüzbaşı Selahattin’in anlatımıyla “zayıf, kuru çalak bir yüzbaşı” olan Rasim Bey, (daha sonra Korgeneral Rasim Aktuğ) alaydan rapor getirmişti. Albay Bekir Sami Bey, Rasim’in gelişine dünyalar kadar sevinmişti. Rasim Bey’in yanında sekiz kadar binek hayvanlı silahlı topçu eriyle onlara katılımı, Bekir Sami Bey’in içinde bulundukları silahsız ve askersiz durum nedeniyle bu sevincin esas kaynağını oluşturmaktaydı.


 
Üzümlü Yaylası'nın üstünde bir sırta yaslanmış Lübbey köyü 
(Eylül 2016)

Akhisar, Manisa, Salihli civarında hareket halinde olan Albay Bekir Sami Bey, Aydın’daki 57.Tümen’den hiç haber alamıyordu. 29 Mayıs 1919 günü Yüzbaşı Rasim Bey, Albay Bekir Sami Bey’in emriyle tehlikeli geçitlerle dolu Salihli-Bozdağ geçişi üzerinden Ödemiş’e, oradan da Aydın’a gitmek üzere yola çıktı. Yanında her iki yere ulaştırılmak üzere Bekir Sami Bey’in emirlerini içeren mektuplar vardı. Albay Bekir Sami Bey de yaveri Yüzbaşı Selahattin Bey ile birlikte Alaşehir’e hareket etti.(16)

  
Başova Yaylası'nda barbunya tarlaları; Bozdağlar
(Eylül 2016)

Ödemiş’e gönderilen mektupta mealen:

Milli bir hareketin vücuda getirilmesine çalışılması, Yunanlıların kollarını sallayarak Ödemiş’i işgal etmelerine imkân bırakılmaması ordu ve devlete ait silah ve cephane ile teçhizatın düşman eline geçmesine meydan verilmemesi; bu işler yapılmadığı takdirde, büyük mesuliyet ve ağır cezalar verileceği” belirtilmekteydi. Jandarma Tabur Kumandanı Tahir Bey, emri okuduktan sonra vaziyetin büsbütün ciddileştiğini görerek bir toplantı yaptı. Toplantıda Hamit Şevket Bey de dâhil olmak üzere Ödemiş Kaymakamı, Askerlik Şubesi Reisi, Müftü ve ileri gelenlerden bazı kimseler vardı.(17)

 
Birgi evleri
(Ocak 2012)

 
Birgi; genel görünüm
(Ocak 2012)

Hava kararmaya yüz tutarken Jandarma Komutanı Tahir Bey’in odasındaki toplantıdan çıkıp, kaymakamlığa doğru giden Yüzbaşı Rasim ve Hamit Şevket ile yolda karşılaşan yedek subay Ahmet Şükrü (Konuk), Hamit Şevket Bey’e son günlerde olup bitenleri ayaküstü anlattı ve kaymakamın bilinen tavrını özetledi:

Hamit Şevket Bey:

“-Biz örgütlenmek için geldik. Şimdi kaymakamın yanına gidiyoruz. İyilikle olmazsa kendisine mücadeleyi zor kullanarak kabul ettireceğiz. Siz yedek subaylara haber gönderin, hükümet altındaki Osmaniye Oteli kahvesinde toplansınlar” dedi. Her ikisi de kaymakamın hükümet konağındaki odasına girdiler.

 
Bozdağ Kasabası
(Eylül 2016) 

 
Başova'da fasulye ve lahana tarlaları
(Eylül 2016)

Yüzbaşı Rasim Bey ve Hamit Şevket Bey, hükümet konağında kaymakam ile görüşürken; yurtsever gençler, hükümet konağının bitişiğindeki kahvede toplanmaya başladılar.


 
Birgi sokaklarında...
(Mayıs 2014)

Saatler geçiyor, kaymakamın odasındaki toplantıdan bir haber alınamıyordu. Gece yarısına yaklaşılmıştı. Gençlerin kimisi kahvehanede, kimisi de hükümet konağındaki kaymakamlık odasının bulunduğu koridorda bekliyorlardı. Sinirler gergindi. Sonunda kaymakamın odasına buyur edildiler. Onların içinde Ali Orhan İlkkurşun ve Ahmet Rifat Kemerdereli de vardı.
(DEVAM EDECEK)
Dipnotlar:
1.       Celal Bayar, Ben de Yazdım, 5.Cilt; Sabah Kitapları-1997; sayfa:158-159
2.      Celal Bayar, a.g.e; 6.Cilt; sayfa: 5
3.      Celal Bayar, a.g.e; 6.Cilt; sayfa:11
4.      Celal Bayar, a.g.e; 6.Cilt; sayfa:24
5.      Alev Coşkun, Kuvayı Milliye’nin Kuruluşu; Çağdaş Yayınları, 2.Baskı-Şubat 1997; sayfa: 149
6.      Alev Coşkun, a.g.e.; sayfa: 209-210
7.       Celal Bayar, a.g.e.; 6.Cilt; sayfa:73-74-75
8.      Alev Coşkun, a.g.e.; sayfa: 214
9.      Celal Bayar, a.g.e.; 6.Cilt; sayfa:75-76
10.   Ali Orhan İlkkurşun; Ödemişli Bir Özgürlük Savaşçısının Kaleminden İlk Kurşun ve Sonrası, Ali Orhan İlkkurşun’un Anıları; Yayına Hazırlayanlar: Engin Berber, Taner Bulut, Tülay Gül, Ödemiş Belediyesi Yıldız Kent Arşivi ve Müzesi Yayını:4; Mart-2013; sayfa: 67
11.    Ali Orhan İlkkurşun; a.g.e.; sayfa: 69-70
12.   Ali Orhan İlkkurşun; a.g.e.; sayfa: 70
13.   Rauf Orbay’ın Ödemiş’e geliş tarihi, Ali Orhan İlkkurşun’un anılarında Ahmet Rifat Kemerdereli’ye referans verilerek (sayfa: 72) 23/24 Mayıs gecesi olarak belirtilmekte ise de; Alev Coşkun’un Kuvayı Milliye’nin Doğuşu isimli kitabında 26/27 Mayıs gecesi şeklinde (sayfa: 217) belirtilmektedir.
14.   Alev Coşkun, a.g.e.; sayfa: 219; Ali Orhan İlkurşun’un anılarında Ahmet Rifat Kemerdereli’ye dayandırılarak anlatılan bu bölümde Rauf Bey’e Osmaniye Oteli’nde bu sözü söylenenin Bandırma yolculuğunda tanıştığı Avukat Hamit Şevket Bey olduğu belirtilmektedir. Oysaki Alev Coşkun’un Kuvayı Milliye’nin Kuruluşu isimli çalışmasında söz konusu kişi, Ödemiş Jandarma Komutanı Tahir Bey’dir ve hitabeti ve ikna kabiliyeti son derece güçlü Hamit Şevket Bey’in; Rauf Bey Ödemiş’te iken henüz oraya ulaşmadığı; ayrıca ağabeyi Refik Şevket Bey’in de Aydın’da Yunanlılar’ın elinde tutuklu bulunduğu belirtilmekte ve bunun da belki Rauf Bey’in önderliğinde erken bir Ödemiş direnişinin başlatılması şansını yakalamak açısından kaçırılmış bir fırsat olduğu yorumu yapılmaktadır. (sayfa:219)
15.   Alev Coşkun, a.g.e.; sayfa: 221-222
16.   Alev Coşkun, a.g.e.; sayfa: 222-223
17.    Ali Orhan İlkkurşun; a.g.e.; sayfa: 82-83
18.   Fotoğraflar, belirtilenler dışında İ.Fidanoğlu tarafından çekilmiştir. Altlarında kaynak belirtilmeyen fotoğraflar, internet ortamından temin edilmiştir.

Derleyen ve Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC

2 yorum:

  1. Elinize ,emeğinize sağlık.Bir sunumda kullanmak üzere ,bazı fotoğraflarınızdan yararlanabilir miyim?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elbette kullanabilirsiniz. İlginize teşekkürler...İF

      Sil