Aybey Çini
Bu günkü yürüyüş rotamızı Sancaklı Çeşmebaşı - Sülüklügöl olarak
belirledikten sonra, sabah saat 8'de Bornova’dan hareket ederek Spil Dağı’nın
güney eteklerinde yer alan Çambel köyüne vardık. Köy, ağırlıklı olarak hayvancılık
ve arıcılıkla geçimini sürdürüyor. Köyde meşhur Çambel balını titiz
üretimleriyle öne çıkaran bu işin sevdalıları var. Köy girişindeki bir sekide
yer alan kahvehanede kahvaltımızı iştahla yaparken; peşi sıra gelen çaylar, bir
hafta sonra tekrar bir beraberliği oluşturmanın heyecanını artırıyordu. Karşı
yakada heybetiyle bize selam duran Mahmut Dağı’na göz kırpıp; Sancaklı Yörüklerinin
yaşadığı Spil Dağı’nın güney yamacına bir gerdanlık gibi dizilmiş Sancaklı
köylerini teker teker ardımızda bırakarak Sancaklı Çeşmebaşı köyüne ulaştık.
Sancaklı Yörükleri; Manisa ve çevresindeki bu köylere 1844-1845
yıllarında yerleştirilmiş. Bu yıllara ait temettüat defterlerindeki kayıtlara
göre; Saruhan Sancağı’nın Manisa ve Nif (bugünkü Kemalpaşa) kazalarında
yerleştirilen aşiretler arasında Sancaklı aşireti mensupları da yer alıyor.
Sancaklı Yörüklerinin yerleştirildiği bu köyler şunlar: Sancaklı Bozköy, Sancaklı
Budak, Sancaklı Çeşmebaşı, Sancaklı İğdecik, Sancaklı Kayadibi, Sancaklı Köseler,
Sancaklı Tepeköy ve Sancaklı Uzunçınar. Nif kazasında Sancaklı aşiretinin
yerleştirildiği yerler ise; Nif, Ansızca, Kızılca, Ören ve Ulucak olarak
veriliyor. (kaynak: Nejdet Bilgi; XX. yüzyılın ilk yarısında Manisa Kazası).
Sancaklı Çeşmebaşı
Biz başlangıç noktamız olan Çeşmebaşı’nda aracımızı güvenli bir yere
bırakıp, Sülüklügöl yönünde yol almaya başladık. Etrafta bahçe düzenlemesi
yapılmış, yeni hasat dönemini heyecanla bekleyen kiraz ağaçlarını görünce
iştahımız kabardı. Bahar ayının bütün coşkusu ayağımızın değdiği, gözümüzün görebildiği
bütün çevrede fazlasıyla hissediliyordu. Böyle bir zamanda bu güzergâhı tercih
etmemiz, bütün ekibi mutlu kıldı.
Çeşme
Yol boyu karşımıza çıkan çeşmelerden serinleyip sıcağın etkisini azalttık.
Yaklaşık 1,5 saatlik bir yürüyüş sonunda Sülüklügöl’e vardık. Yaklaşık olarak
20 dönümlük bir alanı kaplayan bir daire şeklindeki göl oldukça hoş bir manzara
çiziyordu. Bol miktarda kurbağa ve küçük balıkları yüzeyde gözlemledik. Gölde
iri sazan balıkları olduğunu biz oradayken balık avlayan çevredeki gençlerden
öğrendik.
Ayvacık yolundan Sülüklügöl
Göldeki eşsiz manzaranın keyfi kursağımızda kaldı dersek yalan olmaz.
Çünkü yakın zamanda göl civarına gelen piknikçilerden kalma her türlü atık,
olduğu gibi orada bırakılmıştı. Rüzgârın savurduğu kâğıt mendiller makiler üzerinde
açan kirlilik çiçekleri gibiydiler. Göle umarsızsa savrulmuş bir plastik
tabağın üzerine çıkmış kurbağa bu insanlara inat, yaşama tutunacaklarını
anlatmak istercesine anlayan gözlere bir mesaj veriyordu. Gönlümüz elvermedi;
bir süre durduk ve toplayabilir miyiz diye düşündük. Atıklar, o kadar çoktu ki;
bir küme yapıp yakmaya karar verdik. Hiç olmazsa yeni gelenlere edinilmiş
davranış imkânı bırakmak istemedik. Bu süre 15-20 dakikamızı aldı. Ateşi
kontrol altına alıp sönmüş olduğundan iyice emin olduktan sonra göl kıyısından
ayrıldık. Biraz ilerde başka bir yığın tekrar önümüze çıktı.
Bu şartlarda insanın mücadele azmi kırılıyor. Dağa kaçmak anlamını
yitiriyor. Her şeyi sorguluyoruz, sinirlerimiz alt üst oluyor. Etrafta
gördüğünüz herkes sizin için potansiyel bir aday oluyor. Anlamlı gözlerle “neden,
neden” diye sessizce bağırmak geliyor içimizden. Orada yaşayan çevre köylülere
sorsanız, gelen piknikçileri işaret edecekler. Ama biz daha kötüsünü gördük, çevre
bahçelerden göle fırlatılmış boş zirai ilaç şişeleri bu kirlilikte en tehlikeli
olanıydılar.
Amacımız Sülüklügöl’den dağın ardında konumlanmış Ayvacık köyüne doğru
yürümekti. Mola yerine kadar yaklaşık yarım saatlik bir dik çıkış neticesinde
insan yerleşiminden uzakta mera benzeri, kireç taşı kayalıklarının ve Spil Dağı’nın
iyice eteğinde bir yerde mola verdik. Buraya kadar olan mesafe yaklaşık 7
kilometre, yükseklik ise 695 metre idi. Karşımızda duran çok kısa, fakat
oldukça dik bir yokuş Ayvacık köyüne giden yoldu. Biz burada konaklamayı daha uygun
bulduk. Yemeklerimize uzaklardan gelen guguk kuşunun düzenli yankıları ve
kayalıkların tepelerinde uçan alıcı kuşların sesleri eşlik etti. Mola yerinde
her zamankinden daha fazla kalarak zamanın ve doğanın tadını çıkardık ve iyice
dinlendik.
Mola yeri
Dönüş yolunda sürekli iniş, yürüyüş temposunun sarsılmasına izin vermedi.
Toplamda yaklaşık 15 km.lik bir yürüyüş sonrası Çeşmebaşı köyüne yaklaşırken;
bir yürüyüşü daha bitirmenin mutluluğu ve yeni yerler görmenin heyecanı
içerisinde bilgi dağarcığımızı ve bilincimizi pozitif enerjiyle doldurmanın
keyfiyle bu haftaki yürüyüşümüzü de sonlandırdık.
Yazan: Aybey Çini
Düzenleyen: MYC
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder