Bir haftadır yoğunlaşan
yağmur potansiyeli nedeniyle bir iki gündür ertelediğimiz yürüyüşü yine
yağmurlu bir günde gerçekleştirdik. Bornova’ya bağlı Eğridere ve Çamiçi köyünü
geçtikten sonra arabayı Çamiçi çıkışından Karagöl’e giden orman yolunun
girişinde bırakıp saat 12’de yürüyüşe başladık. Hedefimiz İzmir’in kadim
yerleşim yerlerinden Tantalis’in efsaneleşen kurucu atalarından Tantalos’un kentinin olası yerlerinden
birisi olan İkiz Göller mevkisi idi.
İkizgöller vadisine
Karagöl yönünden bakış (Sonbaharda)
İlkçağda yaşamış bazı
tarihçi ve coğrafyacıların referans olarak verdikleri büyük Sipylos depremi ile yerle bir olan ve
bir yarıktan içeri kaçan Tantalis kentinin yerinde oluştuğu ileri sürülen antik
Saloe Gölü acaba bu İkiz Göller
miydi? Tarihçi Pilinius ve Pausanias’ın sözünü ettikleri Sipylos Dağı üzerindeki batık kentler ve yerlerinde oluşan göl
sorunsalı, 18. ve 19.yy.da bölgeyi ziyaret eden gezgin ve araştırmacıların
aradıkları yerlerden birisi olmuştur. Bu araştırmacılar; gerek Tantalos’un
Mezarı, Tantalos’un oğlu Pelops’un Tahtı ve gerekse Tantalis kentinin de peşine
düşmüşlerdi. 1835 yılında İzmir’e gelen Charles Texier, Eski İzmir Tepekule
höyüğünün yukarısındaki Bayraklı tepelerinde tespit ettiği eski Smyrna
mezarlığında en gösterişli mezarı Tantalos’a mal etmiştir. Şimdi bu mezar
Bayraklı teperindeki gecekondular arasında kaybolmuş bir konumdadır. Bir başka
gezgin arkeolog George Bean ise, Yamanlar Dağı’ndaki Karagöl’ü mitolojik Saloe Gölü olarak tanımlamıştı. Bir
başka yaklaşım ise Ersin Döğer, Şükrü Tül gibi bir dizi arkeolog bilim adamı
tarafından ileri sürülmektedir. Bu görüşe temel teşkil eden yaklaşım, bu
göllerin çevresindeki İ.Ö. 2.bin yıllarına ait tarımsal izlerin ve çanak çömlek
parçalarının bulunmuş olması nedeniyle, İkiz Göller civarında; Batı Anadolu’ya yönelik Helen göçünden
daha önceki bir zaman dilimine (Geç Tunç Çağı) ait yaşam izlerinin varlığının
olmasıdır.
İkizgöller ve söğüt
ağaçları
Bugün Çamiçi köyünün
hemen çıkışından bir toprak yol Karagöl’e doğru ayrılır. Araba geçişlerini
engellemek için yapılan demir kapı geçildikten sonra, volkanik püskürtü ile dolu
taşlık bir tepenin sağından ilerleyerek bir çeşmeye gelinir. Sağda giderek
derinleşen Homeros Vadisi’nden sürekli akan derenin sesi size eşlik eder.
Homeros vadisinden akan Bornova çayı
Buradan Homeros Vadisi'ne doğru kıvrılarak güneye doğru yöneldik. Bu civarda tarım yapılan bahçeler içinde kurulmuş; birkaç çiftlik evinin yanından geçtik. Dar bir patikadan ve pırnar meşelerinin arasından yaklaşık 1 saat sonra İkiz Göller’e ulaştık. Geçen sonbaharda buraya yine gelmiştik. Ne yazıkki; o günden bu yana çevre kirliliği anlamında farklı bir durumla karşılaşmadık. Buraya; bu güzelliği paylaşmaya gelen insan diyemeyeceğimiz zavallılar, acımadan bu cennet yeri kirletip atıklarını da buralara bırakıp gitmişlerdi.
Eski yaşam izlerine
dair
Yağmur, göl kıyısında
azığımızı atıştırırken başladı. Suyun içinden yükselen söğüt ağaçları, ilerde
gölün karşı kıyısını çepeçevre saran sazların arasından sürgün vermiş; yeşil saz
yaprakları, suyun içinde sürekli kırpışan balık yavrularının çırpıntıları, bir
senfonik orkestra gibi hep bir ağızdan yüzlerce kurbağanın çıkardığı sesler
doğanın kucağında bir çanak içinde olduğumuzu hatırlattı bize. Bir süre bu
kaotik manzarayı seyrettik ve daha sonra çevredeki eski yerleşim izlerini
aramak için arazide dolaştık.
Toprak üstünde çok sayıda döküntü malzemeye, höyük şeklinde öbeklenmiş yıkıntı topluluklarına ve vadinin derin bir uçurumla sonlandığı set üstünün bittiği noktada dere yatağını dik kesen ve 19.yy.da harçla yapıldığı izlenimi veren, selleri önlemeye dönük bent kalıntılarına rastladık.
19.yy. bentlerinden günümüze kalanlar
Yazan: İ.F
alıntı yapmak isterim
YanıtlaSilYapabilirsiniz. Kaynak gösterirseniz memnun oluruz. İlginize teşekkürler...İF
Sil