KNİDOS’UN FENERİ
18-19 Ekim 2023
Hasan Doğan-İbrahim
Fidanoğlu
KAOS-TAN KOZMOS-A
İki denizin birleştiği yer de bekleyen
deniz feneri...
Yüzünde bir kelin yalnızlığı ile...
Meraktayım;
Sabah uyanmalarında kime günaydın der bekçisi?
Hep mavi ile yıkar bedenini.
Oysa özlemi; kırmızı kır çiçekleri.
Kaos-tan Kozmos-a
Tin-ten arası umarsız yolun yolcusu,
Israrla geçmek ister;
Boşluğun ortasında asılı duran
beyaz kapıdan.
Duran Ş. Şahin
23 Aralık 2023
Knidos Feneri’ne doğru…
Betçe’deki ikinci günümüzde önünde Akdeniz ile Ege Denizi’nin sularının
birbirine karıştığı Tekir Burnu’nda
bulunan Knidos Feneri’ne yürüdük. Sabah
11 civarında bir önceki gün olduğu gibi Knidos’a
doğru Yazıköy üzerinden yola çıktık.
Hava açık, oldukça güneşli ve sıcaktı. Ama Knidos
Feneri’nin dibine vardığımızda denizden gelen rüzgârın esintisi benzersizdi.
Bağlar Özü, Gıyrap ve Kargıcak koylarını
arkamızda bıraktıktan sonra, Knidos
ören yerinin girişinde arabayı park ederek ana karaya dar bir kıstakla bağlı
durumdaki Knidos Feneri’nin bulunduğu
tepeye doğru kıyıdan yürümeye başladık.
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
Burada sözü Betçe sevdalısı Hasan Doğan’a bırakalım:
“Biz Betçeliler, Knidos Feneri’ni Tekir’deki
Fener ya da Tekir’in Feneri
olarak bilir ve söyleriz. Tekir,
aslında yarımadanın belli bir bölgesine verilmiş ve yarımadada bu bölgenin geçerli
olan ismi. Yarımadada son yerleşim yeri Yazıköy’den
batıya doğru yol aldığınızda, Bali Belen
adlı bir konfor alanından geçiyorsunuz. Bu bölge mükemmel seyir yeridir. Bağlar Özü koyu ve karşı adalar
ayaklarınızın altındadır. Güzel havalarda Tilos,
Nisiros ve İlleki adaları oldukça
temiz bir görüntü verirler. Bu konfor alanından sonra Bağlar Özü’ne sapılan
noktadan yolunuza batıya doğru devam ettiğinizde de, bu kez karşınıza; solda
bir ev ve sağda da çeşme gelir. Bu bölgeye su kaynağı olmasından dolayı Kargıcak diyorlar. İşte bu yer, Tekir dediğimiz bölgenin başlangıç
sınırıdır. Aynı zamanda da bu bölge, Knidos
antik kentine ait şehir duvarlarının başladığı yerdir. Bundan sonrası artık Tekir...”
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
Gevenler ve sakı çalıları arasından
yürüdüğümüz dar patika yürüdükçe dikleşti. Topografyanın yükselişine paralel
olarak çevremizdeki Knidos ve denizin
kardeşliğindeki manzaralar daha da belirginleşti. Görüş açımıza girenler arasında
Ege’ye açılan kuzey limanının ağzında; zamanında limanın güvenliğini denetleyen
kuleler, arkamızda bıraktığımız Knidos’un
sütunlu caddesi, Diyonisos
teraslarına doğru çıkan merdivenler, agora, son yıllarda restore edilen Boulakrates Çeşmesi ve en arkada
vinçlerle desteklenmiş restorasyon sürecindeki küçük Knidos Tiyatrosu vardı. Güney yönünde ise Akdeniz’e doğru uzanan güney limanı, kazı evi ve kıyıdaki restoran
görünüyordu.Sevcan Abla’nın “hoş geldin” çiçekleri ya da ada soğanları bu dik yamaçta da karşıladı
bizleri sevecenlikle. Sağımız bir anlamda uçurumdu; denize doğru. Aslında
fenere çıkış patikası solumuzdaki şehir duvarlarını yalayarak ilerleyen ve
yukarıya tesisat kablolarının taşındığı bir boruyla izlenebilen daha konforlu
bir rotaydı. Ama biz baştan deniz kıyısından yürümeyi tercih ederek bu zorlu
rotayı seçmiştik. Neyse ki, patikanın iyice dikleşip daraldığı bir noktada
yukarıda sözünü ettiğimiz konforlu esas patikaya kavuştuk. Bundan sonrası
kolaydı; boruyu takip ederek kısa sürede Knidos
Feneri’ne gelivermiştik hemen. Fener, anakaraya dar bir kıstakla bağlanmış bu
küçük adacığın tam kuzeyine yerleştirilmişti. İki denizin birleştiği noktada
önünden gelip geçen gemilerin en büyük rehberi olan bu fener, bu tepede
yıllardır yapayalnız işlevini yerine getirmekteydi; onu ateşleyen, zor
zamanlarda bu tepeyi inip çıkan bir anlamda bu fenere hayat veren emektar
fenercileriyle birlikte.
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
Fener, bir birkaç
basamak merdivenle erişilen bir beton platformun üzerinde gemilere yol gösteren
fener ve hemen onun yanındaki tek katlı bir kulübeden oluşmaktaydı. Denize
doğru bakan duvarında ise beyaz zemin üzerine resmedilmiş ay yıldızlı al bayrağımız
yer almaktaydı. Bayrak, sanki gelen geçene bu toprakların sahibini fısıldar
gibiydi kulaklara; Akdeniz’den Ege’ye dek.
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
Knidos Feneri; Deve Boynu Feneri
Hasan Doğan anlatıyor:
“Cumhuriyetimizin henüz yeni kurulduğu
yıllar. İlk on yıl bile dolmadan Yarımadaya dahi uzanan bir el söz konusu
hayret. Cumhuriyetin o ilk yılları aynı zamanda büyük atılımlara gebe yıllar.
Bir yandan Osmanlı’dan kalan borçlar diğer yandan yokluk ve tükenmişlik.
İstiklal uğruna her şeyini kaybetmiş ve küllerinden var olmaya çalışan bir
millet. Genç nüfus deyim yerinde ise kırılmış yok olmuş. İşte bu şartlarda bu
genç cumhuriyet Anadolu’nun en batı ucundaki bu ücra köşeye dört başı mamur bir
Fener ve evi için Fransızlarla anlaşıyor. Sene 1931. Fransızlar tam 20 yıl bu
feneri çalıştırdıktan sonra, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne teslim ediyorlar.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti de Bodrum ilçesinden bir aileyi fenerci olarak
atıyor. Bu aile yıllardır babadan oğula fenercilik yapıyorlar Bodrum’da. Knidos’a atanan ilk fenerci de bu aileye mensup Veli Bora…
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
Cumhuriyet kurulalı on yıl bile olmamış.
Adanın tam kuzey ucuna konan bu muhteşem yapı, Akdeniz’den Ege’ye geçenlere
selam çakmaktadır. Bodrum’dan gece
çıkan bir kaptanın deyimiyle; yolumuzu öncelikle İstanköy’deki fenerle buluruz. Onu geçince de hemen karşımıza Knidos Feneri çıkar. O çok güçlü bir
fenerdir. Onun sayesinde Tekir Burnu’nu
geçeriz. Bu sefer de karşımıza Datça İnce Burun Feneri çıkar. O fenerle de
Datça’ya ulaşırız.
(Ekim 2023)
(Hasan Doğan Arşivi)
(Ekim 2023)
Son fener ustası Yazıköy’den Yaşar Akbaş,
bizlere Türkiye’de, Sinop İnce Burun’dan
Mersin’e kadar toplam 580 fenerin
olduğunu söyledi. Ayrıca her fenerin çakma sistemi kendine özgü imiş. Örneğin Knidos Feneri 5 saniyede çakıyor ise,
başka bir fener ise 10 saniyede çakıyormuş. Buna göre kaptanlar, gece
seyahatlerinde karşılarına çıkan fenerin çakma sürelerine bakarak nerede
olduklarını bilirlermiş. Knidos Feneri,
aynı zamanda diğer fenerlerden farklı olarak rota belirleme feneri imiş. Çünkü
fenerin bulunduğu bu nokta, Akdeniz ile Ege Denizi’nin birbirine kavuştuğu
nokta olduğu için, fenere yaklaşan kaptanlar Ege’ye gidiyorsa ona göre rota,
Akdeniz’e gidiyorsa da on göre rotasını değiştirirmiş.
(kaynak: Gökçer Karaağaç)
(kaynak: datçadetay.com)
(H.Doğan; Ekim 2023)
Ben burada görev alan fenercilerden Veli Bora oğlu Mehmet Bora’yı tanıyordum. Kendisi, yıllarca fenerin ışıklarını
yakan kişi idi. Bu arada iyi bir keman ustası olduğunu da işitmiştim. Hatta
Yakaköylü Celal Amca’nın bozulan kemanını bile onardığı söylenirdi. Bu
yarımadada ummadığımız insanların örneğin bir bakkalın ya da bir çiftçinin
keman ya da cümbüş gibi zor müzik aletlerini çaldıklarını bende biliyorum.
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
Düşünün bir kere; fenerci her akşam
fenerin yolunu tutup feneri yakıyor sabah da söndürüyor. Gerçi sonradan
öğrendiğime göre; Fenerci, akşamdan fenerin yolunu tutup feneri yaktıktan sonra
orada kalırmış. Zira orada aynı zamanda lojman olarak kullanılan bir bölüm
varmış. Ayrıca küçük bir mutfak bölümü olduğunu da söylediler. Demek ki Fenerci,
akşamdan gidip sabah dönüyormuş. Bu arada Fenerci Mehmet Amca, teknoloji
konusunda çok maharetli bir insan olarak biliniyor; tüm yarımada onun el
becerisinden söz eder. Her türlü teçhizatı tamir etmede yarımadada üstüne kimse
yoktur derler.
(H.Doğan; Ekim 2023)
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
Türkiye’de fenercilik babadan oğula geçen
bir meslek. Ben bu bilgiyi burada yaşayan büyüğüm Yaşar Çuhadar abiden
öğrendim. O da zaten Fenerci’nin çok yakın arkadaşı idi. Fenerci Mehmet Bora’nın babası Veli
Bora, aslen Bodrumlu imiş. Knidos Feneri’nin
kuruluşunda ilk görevlisi olmuş. Sonra o emekli olunca, Mehmet Bora, babasından görevi devralmış. Bu defa Mehmet Amca
emekli olunca, onun iki oğlu Adnan ve Altan Bora kardeşler göreve talip
olmayınca, bu kez Mehmet Amca’nın
kardeşi Birol Bora görevi devralmış. Birol Bora, emekli olduğunda kimseye
haber vermeden ayrılmış gitmiş. Fener bu kez yapayalnız kalmış. Feneri kontrole
gelenler bu yalnızlığı görünce Yazıköy’den
tesadüfen eli çekiç tutan Yaşar Akbaş’a
görev vermişler.
Knidos Feneri'nden dönerken...
(H.Doğan; Ekim 2023)
(Ekim 2023)
Yaşar, o yıllarda yarımadada bulunan toplam on
bir fenere bakıyormuş. Datça’da İnce Burun Feneri, Ata Adası Feneri, arka taraftaki Körmen tarafında iki adet fener ve diğer fenerler, Yaşar Akbaş’ın kontrolünden geçermiş. Yaşar’ın anlatımına göre; Knidos Feneri’nin boyu 9 metre ve denizden
yüksekliği ise 104 metre imiş. Yaşar da
emekli olduktan sonra, artık Knidos
Feneri, otomatik olarak çalıştırılmaya başlanmış. Oysa ilk yıllarda Bodrum ilçesinden motorlu bir sandal ile
getirilen gaz yağı, fenere yakın bir koyda karaya bidonlara aktarılıp, oradan
da bir eşeğe yüklenerek fenere taşınırmış. Palamut
Bükü sakinlerinden Yaşar Çuhadar Ağabeyim,
eşeğin katır gibi büyük, dayanıklı ve güçlü olduğunu söylemişti.
(H.Doğan; Ekim 2023)
Knidos Feneri'nden dönüş yolunda takip ettiğimiz doğru patika ve kenarındaki "kılavuz" boru...
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
Bu arada gazla çalışan Knidos Feneri’nin ışığı çok güçlü imiş. Yazıköylüler, fenerin bu ışıltısını
tarif etmek için şöyle bir tanımlama yaparlarmış; “bu fener sayesinde kaybolan
keçilerimizi gece Gocadağ’da bulurduk.” Sonraları tüpe dönünce, fenerin ışığı
fark edilir derecede azalmış. O yıllarda Yazıköy
muhtarı olan Cengiz Ayaydın, fenerin
çalışma sistemini kabaca şöyle tanımlıyor: “Ortada sabit bir ışık kaynağı ve
onun etrafında sürekli dönen ve cıva içinde yüzen merceklerin yansıttığı ışık
sayesinde her taraf aydınlanırmış.” O yıllarda Fenerci Amca, bu eşekle aynı
zamanda en yakın köy olan Yazı’ya
ihtiyaçlarını almak için gidermiş. Sonraları gaz yağı ile çalıştırılan fener bu
kez bildiğimiz büyük tüp ile çalıştırılmaya başlanmış. Sanayi tipi büyük tüpler,
fenere kadar oradaki birkaç insanla birlikte bu dik patikalardan fenere kadar çıkarılırmış.
Artık bugün Knidos Feneri, otomatik
olarak kendi kendine çalışmakta...”
(Hasan Doğan Arşivi)
(Hasan Doğan Arşivi)
Knidos Feneri’nde sürreal bir beyaz kapı
Knidos Feneri’ne çıktığınızda fenerin batı kısmında yere
sabitlenmiş bir kapı ile karşılaşırsınız. Boşluğa ve maviliklere doğru açılır
kapı; ama aslında hep kapalıdır. Tuhaf bir görüntü sergiler kapı yalnız başına,
fenerin dibinde sürreal bir heykel gibi. Kapı ile ilgili olarak buralarda
anlatılan şöyle bir söylence var; aktaralım.
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
Bir heykeltıraş karşı
adadan bir kıza âşık olmuş. Daha sonra da ayrılıkla biten nihayetsiz bir aşk
yani… Bizim heykeltıraş, bu ayrılıktan çok etkilenmiş ve kapıyı buraya
sabitledikten sonra da bir daha ortalıklarda görünmemiş. Bu söylencenin ne
kadar doğru olduğunu elbette bilmek mümkün değil ama son fenerci Yaşar Akbaş’ın başka bir açıklaması var;
yaşanmışlık içeriyor.
Halk, bir karşılıksız aşkın kapanan kapısı olduğuna inanıyor; ama son fenerci Yaşar Akbaş'ın anlatımına göre ise aslında asetilen tüplerinin deposunun kapısı...
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
Fenerin bulunduğu tepelik,
zaman zaman yıldırım çeken bir bölgede yer almaktaymış. Bu yüzden fener zarar
da görmüş yıllar boyunca. En son yıldırım düştüğünde ise, yangın çıkmış ve çok
zor söndürülmüş. Hatta bir yangında fenercinin kızının elleri, ayakları dahi yanmış.
Bütün bu yangınların nedeni ise, bina içinde bulunan ve fitili ateşlemede
kullanılan asetilen tüplerinden kaynaklanmaktaymış. Yıldırım düştüğünde, ilk
önce bu tüpler tutuşuyormuş. Buna bir çare aramışlar ve bu ateşleme tüplerini
dışarıya almışlar. İşte bu kapı asetilen tüplerinin korunduğu deponun kapısı
imiş. Depo gitmiş, ama kapısı kalmış yadigâr. Halk da bu kapıya zaman içinde böyle
bir “Diyonizyak” söylenceyi uygun
görmüş olmalı. Oysaki her zaman olduğu gibi bu “Diyonizyak” açıklamanın da aslında “Apollonik” bir tercüme-i hali elbette varmış. Onu da son fenerci Yaşar Akbaş yukarıda aktarıldığı şekilde
anlatmış Hasan Hoca’ya.
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
Fenerde olmak; nasıl bir duygu?
Yaklaşık 1 saatlik bir tırmanış
sonrası fenere ulaşmıştık. Şimdi kuzey güney doğrultusunda uzanan adanın kuzey
ucundaydık. Yaklaşık 100 metre yüksekliğindeki bulunduğumuz tepeden; İstanköy adası, karşısındaki Bodrum yarımadası, İstanköy’ün batısında ise Nisiros
ve Tilos adaları çok iyi bir şekilde
gözlemlenebiliyordu. Nisiros ile Tilos adaları arasında bir de yerleşim
olmayan ve kum ocağı olarak kullanılan Yalı
adası var. Bu adaların devamında ise, İlleki
(Halki) adası, güneye doğru sarkmış.
Bu adalar Ege Denizi’nden Akdeniz’e doğru birer tespih tanesi gibi
dizilmişler sanki. Tespihin en sonunda ise Rodos
var.
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
Fenerin batı tarafından
ayakta durup yönünüzü batıya doğru çevirdiğinizde; solunuzda Akdeniz, sağınızda ise Ege Denizi uzanıyor. Suları tam bu
fenerin hemen önünde karışıyor birbirine. Başka hiçbir yerde olmayan bir
görüntü var sanki karşımızda. Bir yanda Akdeniz’in
mavisi, diğer yanda Halikarnas Balıkçısı’nın
deyimi ile denizlerin en güzeli; Arşipel;
koyun koyuna yatarlar; sarmaş dolaş. Oynaşır suları birbirinin içinde,
girdaplar boyunca; bin yıllardır hep böyle. Kim değiştirebilir ki?
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
Ayaklarımızın altındaki
maviliklerden tekneler süzülüyor güneyden kuzeye, kuzeyden güneye; enginlere
doğru akıp giden… Rüzgârlar şişiriyor yelkenlileri; tam yol ileri. Bir motor
sesi geliyor uzaklardan; balıkçı motorları… Sesi bir müzik gibi; rüzgâra
takılıp tırmanıveriyor fenere doğru. Bir de buna eşlik eden dalgaların sesi;
birbirine karışıyor; şıkır şıkır… Gözlerimiz takılıyor enginlere; derin
maviliklere doğru.
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
Hasan Doğan anlatıyor:
“Denizin sesi, balıkçı motorlarının sesine
karışıyor; sanki iki ses birlikte el ele vermiş gibi maviliklerde çırpınıp
durur. Bu sesle birlikte deniz, yukarılardan bakan beni kucaklıyor, sarıyor
sarmalıyor. İçine alıp ruhuma bir huzur katıyor. Tekne, Akdeniz’i terk edip, Arşipel’e
doğru yol alırken, sanki yağın üzerinde kayarak hareket eden bir zeytin
tanesini anımsatıyor. Bir an için derin maviliklere dalıp gitmişken, kendimden
geçmiş vaziyette alargaya açılıyorum. O balıkçı motorunun sesinin peşinden
sürüklenir gibiyim sanki Arşipel’den Akdeniz’e doğru… Sessiz sakin… Bir balık,
hatta bir yunus gibi… Şarkılar mırıldanarak süzülüyorum enginlere. O an için
içimden fenerci olmak geliyor birden. Kendinle baş başa ve her daim enginlere
doğru bir bakış. Tek başına... Yapayalnız… Bu duygularla fenerden baktım
uzaklara. Fenerci Mehmet Bora’nın bu yokluk ve kıtlık yıllarında el
becerisindeki o müthiş kabiliyetinin kaynağı denizden aldığı ilham olabilir mi?
Beynimde karma karışık düşünceler, türlü türlü duygular; sarıp sarmaladı beni.
Senede bir kere gelmeli buraya, ruhumuzu tımar etmeli diye de geçirdim içimden.
Bu arada istemeyerek de olsa elveda demenin zamanı geldi çattı. Birisi tuttu
kolumdan, tam uçmaya hazırlanırken. Sahi bir mimar vardı; Mısır-İskenderiye’de bir adaya, fener modeli çizen bir mimar.
Knidoslu idi o. O anda adı aklıma gelmedi. Dünyanın yedi harikasından birisiydi
eseri. Pharos adasına kondurulmuştu
bu fener; İskenderiye Feneri... O fenerin
yaratıcısı; Sostratus, bu topraklarda
doğmuştu. Ben bu dünyadan çok uzaklara doğru gitmişken, bir el beni sertçe
kendine çekti. İşte şimdi gerçekler ile yüz yüzeydim. Hayat beni aldı çekti
uçurumun kenarından. Uçmanın zamanı da değildi. Bu meşakkatli dünyada
yapacağımız bir sürü işler vardı daha.”
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
Knidos fenercisinin eski evi; şimdilerde restore edilerek Knidos kazı evi olarak kullanılıyor.
(Ekim 2023)
İnerken boruları takip
ederek güvenli bir şekilde Knidos’un
adaya doğru uzanan batı yönündeki surlarına doğru alçaldık. Knidos’un kuzey ve güney limanları hemen
altımızda uzanmaktaydı. Gerçekten İlkçağ’ın yıldızı Knidos kenti, fenerin bulunduğu tepeden eşsiz bir görünüme sahipti.
Mermerden kent aşağıda yeniden ayağa kaldırılma heyecanı içindeydi; yüzyıllık
talana rağmen. Güney limanının kıyısında tekneler vardı; irili ufaklı; kuzeyde
de balıkçı tekneleri… Restoranda; akşama hazırlık telaşı… Bize ise, gitmek
düşerdi gayrı; Betçe’nin
derinliklerine doğru… Dönüşte Çeşmeköy’ün
bakkalından aldık nevalelerimizi; çevirdik yönümüzü Marin’e; Çaylayık’a doğru…
Bin yıllık Marin’de hiç su yoktu; Çaylayık’ta ise, gerizden bir sızıntı
halinde gelmekteydi ab-ı hayat. Kırık dökük bir çardağın altında yüzlerce şarap
şişesinden oluşan bir tepeciğin dibinde güz narlarının tadına baktık sonra; Betçe yarenliklerinin yüzü suyu
hürmetine… Yaşanmışlıklara helal olsun dedik. En kıymetlimizdi onlar.
(Ekim 2023)
(Ekim 2023)
Dipnotlar:
(1) Fotoğraflar, belirtilenler dışında gezi sırasında İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
Yazan: Hasan Doğan-İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC
Yazınızla gezdirdiniz, teşekkür ederim. Ayrıca uygun bir zamanda ‘Dağa Kaçtım’ planlı bir gezi ile yerinde görmek isterim. İzzet Berktaş
YanıtlaSilTeşekkürler dostum.IF
SilKaleminize sağlık bizde sizinle beraber yürüdük sanki çok güzel anlatmışsınız.insan böyle gezi yazılarına okumayı seviyor.ufkumuzu açıyor.devamını bekleriz
YanıtlaSilİlginize ve geri bildiriminize teşekkürler... Devamlılığı dileğiyle...İF
SilHasan Doğan'a ve İbrahim Fidan'a Sağlıklı yillar dilerim
YanıtlaSilGüzel bir yeni yıl anlatımi olmuş
Sevgilerimle
Cevat YILDIRIM
Sağol geri bildirimin için Cevat Hocam. Size de iyi yıllar. İF
Sil