26 Kasım 2023 Pazar

BİRGİ’DE BİR HAFTA SONU-2

BİRGİ-KİRAZ GEÇİŞİNDE BİR GÖZETLEME KALESİ; YILANLI KALE
 
15 Ekim  2023
İbrahim Fidanoğlu
 
Giriş
 
Bir Birgi sabahına uyanmak; sonra çıkıp erkenden Fatih Mehmet Bey Caddesi’nden iki yandaki kızılçamların arasından yukarılara merkeze doğru yürüyüp bir katmercinin karşısına mevzilenmek… Kahveden bir çay söyleyip içmek… Birgi sokakları, Pazar sabahı erkenden hareketlenmişti. Birgilinin hafta sonu beklediği ziyaretçiler gelecek dört bir yandan birazdan; bir anlamda onun telaşı var ortalıkta. Tezgâhlar kurulurken bir yanda, diğer yanda karşıdaki katmercide arkası arkasına sıcacık katmerler kuyruktaki Birgililere ya da dışarıdan gelenlere servis edilmekte. Hemen biraz yukarıda tatlı maya; tam buğday ekmekleriyle öne çıkan bir fırın var; eski Belediye binasının yan karşısında. Bir yandan ekmekler ambalajlanıp dizilmiş raflara, diğer yandan tatlı maya sabah simitleri… Demek ki güne başlamanın zamanı; Birgi’den Kiraz’a doğru bir yolculuk var sırada. Önce İmam Birgivi’nin makamına uğramak, oradaki havayı solumak ve daha sonra Bozdağlar’a doğru; kestane dünyasına doğru tırmanmak… Ama önce en azından 7 asırlık anıt serviyle vedalaşma zamanıdır artık.
 
Birgi'de 700 yaşındaki serviye veda zamanı
(H.Biriz; Ekim 2023)
 
 Ulu Cami önünden Yılanlı Kale'ye doğru çıkan yolun başlangıcı; tarihi Meydan Kahvehanesi şimdilerde bir restorasyon sürecinde...
(Ocak 2012)

Birgi'de ardımızda bıraktıklarımızdan; Taşpazarı sokaklarında...
(Ocak 2012)

Birgi’den kestane köylerine; Bozdağlar’ın eteklerinde dolaşırken...
 
Sabah kahvaltısını yapıp Aydınoğulları Beyliği ile yaşıt ulu servi ile vedalaştıktan sonra, Ulu Cami’nin karşısındaki Yılanlı Kale yoluna doğru yöneldik. Birgi çıkışındaki Bozdağlar’dan kasabaya zamanında su getiren yıkık su kemerlerini geçip, Yılanlı Kale yolundan Bozdağlar’ın eteklerine sıralanmış kestane köylerine doğru tırmanmaya başladık. İlk durağımız 16.yy.da din bilgisi üzerine ürettiği önemli yapıtlarıyla öne çıkan ve zamanının önemli müderrislerden olan İmam Birgivi’nin makamı ve onun da içinde yer aldığı büyük mezarlıktı. Burası yerel halk tarafından kutsal kabul edilen ve farklı dileklerle gelip ziyaret edilen bir mekân biliniyor.
 
İmam Birgivi Medresesi
(Ocak 2012)
 
İslam Ansiklopedisi’nde hayatı boyunca hurafelere karşı hakikatin ve ahlaki yaklaşımın savunucusu konumunda olan kendisiyle ilgili şu çarpıcı bilgiler aktarılıyor:
 
“Zamanında kabirler üzerine türbe yapılması, buralarda mum yakılması, ücret karşılığında Kur’an okunması gibi bid‘atlar (sonradan türeyen şeyler; rivayetler-İF) ve ayrıca bâtıl itikadlarla, kadılar arasında rüşvetin yaygınlaşması, zengin çocuklarına ücretle ilmî pâyeler verilmesi gibi meşrû olmayan uygulamalara karşı da mücadele etti. Para vakfetmenin câiz olmadığını savunan Birgivî, İmam Züfer’in görüşüne ve örfe dayanarak bu tür vakıfların cevazına fetva veren Şeyhülislâm Ebüssuûd Efendi’ye ve onunla aynı görüşü paylaşan Kadı Bilâlzâde’ye reddiye olarak; İnāü’l-hâlikîn, Îāżü’n-nâʾimîn ve İfhâmü’l-āırîn ve es-Seyfü’-ârim adlı risâleleri yazdı. Ebüssuûd’un, esasen daha önceki Osmanlı ulemâsı arasında da tartışılan, hatta İmâm-ı Âzam’ın öğrencilerinin de farklı görüşler ileri sürdükleri bu konuda halk arasında fitneye yol açmaması hususunda Birgivî’ye nasihatte bulunduğu ve kendi fetvasına gerekçe olarak da hayır işlerinin kesilmesi endişesini dile getirdiği rivayet edilmektedir.
Halkın bid‘atları terk etmesinden ümidini kesen Birgivî, İstanbul’a gidip Bayramiyye tarikatı şeyhi Abdullah Karamânî’ye intisap ederek inzivaya çekildi. Edirne’de kassâm-ı askerî (mirası varislerine taksim edip bölüştüren-İF) iken aldığı paraları defter kayıtlarına göre geri vererek hak sahiplerinden helâllik aldı. Ancak müridinin ders ve irşad faaliyetleri için geri dönmesini isteyen Abdullah Karamânî’nin de tavsiyesi üzerine, Sultan II. Selim’in hocası Birgili Atâullah Efendi’nin Birgi’de yaptırdığı medreseye müderris tayin edildi. İlmî ehliyetiyle kısa zamanda meşhur olan Birgivî’den ders almak isteyen pek çok talebe ülkenin her tarafından buraya akın etmeye başladı. Ömrünün geri kalan kısmını Birgi’de tedrîs, irşad ve telif faaliyetleriyle geçirmiş olması sebebiyle de Birgivî nisbesiyle şöhret buldu.
 
İmam Birgivi'nin makamının da bulunduğu mezarlığın girişi
(Ekim 2023)
 
 
İmam Birgivi'nin kabri
(Ekim 2023)
 
Hakkı söylemekten çekinmeyen Birgivî, ömrünün sonlarına doğru tekrar İstanbul’a giderek, Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa’ya memleketteki adaletsizliklerle mücadele etmesi için tavsiyelerde bulunmuştur. Fıkıhta Hanefî, itikadda Mâtürîdî olan Birgivî Mehmed Efendi’nin biyografisinden bahseden bütün kaynaklar, onun Osmanlılar döneminde yetişmiş seçkin bir âlim olması yanında dinî ve ahlâkî şahsiyeti bakımından da mükemmel bir insan olduğunu belirtir.
...
Birgivî son derece dürüst ve tavizsiz bir ilim adamıdır. Nitekim döneminde çok yaygın olan anlayışa rağmen, hiçbir eserini herhangi bir devlet büyüğüne ithaf etmemiş, aksine devlet ileri gelenleri de dâhil olmak üzere her seviyedeki yöneticilerde ve görevlilerde gördüğü kusurları cesaretle tenkit etmiştir. Özellikle memuriyetlerin rüşvet karşılığı satılması, kadılar, muhtesipler (vergi toplayan-İF) ve diğer görevlilerin rüşvet almaları, ehli olmayanlara ilmî ve idarî rütbeler verilmesi, bu yüzden cehaletin yaygınlaşması ile her türlü bid‘at ve hurafe Birgivî’nin şiddetle karşı çıktığı hususlardır”(1)
 
Bir ulu servinin dibinde yatıyor İmam Birgivi...
(Ekim 2023)
 
Atfedilen bu övgü ve kutsallık, İmam Birgivi’ye öldükten sonra da yakın olma düşüncesinin de halk içinde bir karşılık bulmasına yol açmış. Bu anlamda yaşlı kara servilerin dibinde yatan yüzlerce mevtanın varlığıyla giderek genişleyen gömü alanı, özellikle hafta sonları ziyaretçi akınına uğruyor. Bu durum ister istemez; yeme içme ve yerel ürünlerle muhtelif türden hediyelik eşyanın satışının beslediği bir ekonomi de yaratmış durumda. Sonunda mezarlığın girişinde ve solda üstü kapalı bir holde alışveriş ve yeme içme mekânlarının yer aldığı basit dükkânlar oluşmuş. Ödemiş Belediyesi de bu üstü kapalı alışveriş mekânını tesis ederek bu sürece bir anlamda yardımcı olmuş.
 
İmam Birgivi mezarlığındaki alışveriş mekanlarının bulunduğu hol
(Ekim 2023)
 
Kafeteryada satılan yerel ürünlerden biri de kar helvası idi. Eskiden beri Ege’de sıcak yaz günlerinde bu yiyecek, köklü bir serinleme geleneğinin ürünüdür. Denizli’deki Babadağ ya da Karcı Dağı’nda veya Ödemiş civarında Bozdağ’daki kar kuyularında; kıştan biriktirilen kar, yazın katırlar ya da at sırtında, dağdaki bu yataklarından çuvallara sarılarak aşağıya indirilir; satışa sunulduğu mekânlarda; üstü çuvalla kaplı büyük ahşap kapların içinden kepçeyle alınıp bardaklara doldurulan karı tatlandırmak için; üzerine pekmez, vişne ya da bir başka meyvenin şurubundan konularak kaşıkla yenilir. Bu; özellikle Ege kırsalında ve ovadaki bezdirici yaz sıcağında, dondurmadan bile daha çok tüketilen ve vazgeçilmez bir yaz tatlısı olarak tanınan bir serinlik kaynağıdır. Bayındırlı Hasan kardeşimiz de burada kar helvasını görünce dayanamadı ve çocukluk günlerinden kalma o lezzeti ararcasına, kar helvasına daldırdı kaşığını. Belli ki bir çocukluk hatırasını bu vesileyle yeniden yaşamak onu fazlasıyla mutlu etmişti.
 
Bir çocukluk hatırası için; Hasan kardeşimiz kar helvası yerken...
(Ekim 2023)
 
Bir süre sonra İmam Birgivi’nin makamından ayrılarak Bozdağlar’a doğru yükselmeye başladık. Önce Hacı Hasan, daha sonra ise Kemerköy vardı önümüzde. Hacı Hasan’da yıllar önce bir yürüyüş sırasında yemek molası vermiştik. Bu kez Kemerköy’e kadar durmadan devam ettik. Kemerköy kahvehanesinde kahve molası için durduk. Ne konuksever insanlardı Kemerköylüler; kestane üzerine yaptığımız sohbet sonrası kahveden ayrılırken, kahve paralarını bile ödetmediler bize. Anlattıklarına göre kestanenin bu yıl iklimsel olumsuzluklardan dolayı hem rekoltesi düşüktü, hem de henüz birçok ağaç daha silkelenmemişti bile. Yaklaşık 1 aylık bir gecikme olacaktı kestane hasadında. Bu nedenle Türkiye’nin en kaliteli kestanelerini üreten bu köylerden kestane satın alma ümidimiz suya düşmüştü. Yapacak bir şey yoktu; vedalaşıp Kemerköy’den ayrıldık ve Birgi’nin Bozdağlar’ın eteklerindeki arka dünyasına devam ettik.
 
Bozdağlar'a doğru tırmanırken; ardımızda Birgi...
(Ekim 2023)
 
Sağımızda derin bir vadi, solumuzda Bozdağlar; kıvrıla kıvrıla kestanelikler içinden Yılanlı’ya doğru ilerlemekteydik. Aslında sonbaharın alametleri bile gecikmişti bu yıl. Dere yataklarındaki çınarlar hala yemyeşil yapraklarıyla zamanı durdurmuş gibiydiler. Çok uzaklarda yalçın bir tepenin üzerinde eski bir kale yıkıntısının hayali göründü uzaktan belli belirsiz; işte orası Birgi-Kiraz yolu üzerindeki Yılanlı köyünün üzerine konumlanmış Yılanlı Kale idi. Öğle üzeri; 12 gibi Yılanlı’ya girdik.
 
Karşımızdaki tepede; Yılanlı Kale...
(Ekim 2023)

Yılanlı köyünün bulunduğu düzlemden geldiğimiz yöne doğru bakarken; vadiler ve tepeler arasında...
(Ekim 2023)
 
Kestane ağaçlarının arasından Birgi yönüne doğru bakarken...
(Ekim 2023)
 


Yılanlı Kale
 
Yılanlı Köyü, aynı adla anılan bir Pers dönemi savunma kalesinin de bulunduğu oldukça dik bir tepenin hemen eteklerine kurulmuş. Bölgede buna benzer Pers savunma noktalarına rastlanmakta. Keldağ üzerindeki Kale(2), Tire yakınlarındaki Yörükler Gediği’nde Fesattepe’de yer alan Pers Satrapı Gamersos’un garnizonunun bulunduğu Kale(3) ile yine Tire’nin Hisarlık köyündeki Hisarlık Kalesi(4) bu yapılardan bazıları olarak dikkat çekiyor. Hatta üzerinde yer alan Ana Tanrıça Meter’e adanmış sunak alanlarının yer aldığı Balabanlı(5) ve Peşrefli Kaleleri(6) bile Persler tarafından aynı dönemde stratejik geçişleri kontrol etmek için kullanılmış olabilir. Doğal olarak; aynı hâkim mevkiler, Bizans Dönemi’nde de özellikle 12-13.yy.larda Türk akınlarına karşı bir gözetleme noktası olarak kullanılmış olmalı.
 
Yılanlı Kale
(Ekim 2023)
 
Yılanlı Kale'den Yılanlı köyüne bakış
(Ekim 2023)
  
Yılanlı vadileri
(Ekim 2023)
 
Yılanlı Kale’ye oldukça zorlu bir tırmanış ile köyün içinden başlayan ve köylüler tarafından açılan bir patika ile ulaşmak mümkün. Biraz yükseldikçe patika giderek belirsizleşip ortadan kayboluyor. Oldukça sarp ve şist yapıda kayrak taşlarla kaplı bir yamaçtan gerçekleştirdiğimiz tırmanışımızda, eğim ve kaleye giden düzgün bir patikanın bulunmaması nedeniyle çıkış oldukça zorluyor yolcusunu. Arazinin dik topografyasına uygun olarak güneybatıdan zigzaglar çizerek kaleye yaklaşabilmek en rasyonel yöntem olarak öne çıkıyor.
 
Gezginler, tırmanışın başlangıcında Yılanlı köylülerinin açtığı konforlu patikada yürürken...
(Ekim 2023)

Yılanlı köyünün camisine kestanelerin ardından bakarken...
(Ekim 2023)

Yılanlı Kale'nin güney yönündeki girişinde yer alan iki burcu; düşmeden iniyoruz.
(H.Biriz; Ekim 2023)
 
Gezginin Yılanlı Kale'deki coşkusu
(Ekim 2023)
 
Yaklaşık 1250 metrelik bir yükseklikteki Yılanlı Kale, İlkçağ’da Ephesos-Philadelphia (Alaşehir) geçişine hâkim bir noktada kurulmuş, oldukça iyi bir gözetleme mekânı olarak kabul edilebilir. Kaleden bugün berrak bir havada bakıldığında, önündeki tepelerin ardından Küçük Menderes Ovası ve Beydağ Barajı rahatlıkla seçilebiliyor. Kaleye bugün oldukça harap durumdaki güney yönünde yer alan bir kapıdan giriliyor. Kalenin güneyinde yer alan iki burç, kale girişini kontrol etmekte. Duvarlar yerel malzeme olan kayrak taşlardan ve yer yer tuğla karışımlı olarak yapılmış. Savunma yapısı, iç ve dış kaleden oluşuyor. İç içe iki sıralı duvar temelleri rahatlıkla izlenebiliyor. Kalenin kuzey ve batı yönlerindeki iki burcu ve onları birleştiren sur duvarları günümüze oldukça iyi durumda ulaşmış. Ancak güney ve doğuya bakan duvarlar için aynı şeyi söylemek mümkün değil.
 
İnerken...
(H.Biriz; Ekim 2023)

Yılanlı Kale'de; dostların arasındayız.
(H.Biriz; Ekim 2023)
 
Yılanlı Kale; güney burcu önündeyiz.
(H.Biriz; Ekim 2023)
 
Uzaklardan geldiler; Yılanlı Kale'yi fethettiler.
(H.Biriz; Ekim 2023)
 
Arkeolog Şükrü Tül’e göre ise, kuruluşu Hellenistik Döneme uzanan kale, Bizans Dönemi’nde 7-8.yy.lardan başlayarak 12-13.yy.lara kadar kullanılmıştır. Özellikle biçimlenişi merkezi yönetimin isteği ile değil, dağda yaşayan halkın isteğiyledir. Bu nedenle Bizans vakıf ve öteki resmi kayıtlarında anılmaz. Türk akınları sırasında koyunların saklanması amacını taşıyabilir. Bu yanıyla Ödemiş yakınlarındaki Balabanlı, Fata (bugünkü Gökçen) ve Peşrefli Kalesi gibi kalelerle benzeşen dağ başı güvenlik alanlarından biridir.(7)
 
Yılanlı Kale'den Yılanlı köyüne ve camisine bakış; güney yönündeki bütün topografya ayağımızın altında...
(Ekim 2023)
 
Yılanlı Kale; güney yönünden bakış
(Ekim 2023)

Dış kalenin sur parçaları arasında...
(Ekim 2023)
 

Yılanlı Kale; tırmanışımız ve inişimiz
 
Yılanlı köyünün önündeki asfalt yoldan kalenin konumlandığı tepeye doğru yönelen toprak patikadan başladık tırmanmaya. Köylünün kaleyi görmeye gelen ziyaretçilere daha kolay bir çıkış olanağı sağlamak amacıyla kendi imkânlarıyla açtıkları bu patika bir süre sonra konforunu ve belirginliğini yitirdi. Giderek dikleşen topografyada daha önce iki kez çıkmış olmamıza rağmen, güneybatıya doğru tırmanmamız gerekirken, doğal izleri takip ederek daha zorlu bir rotaya girmiş bulunduk. Elbette her tarafın ayrı hikâyesi vardı; ama İstanbul’dan gelen dostları epey zorlamıştık doğrusu.
 
Tırmanışın başlarında köye doğru bakış
(Ekim 2023)
 
Yolumuzun üstünde, kuru otlar arasında bir peygamber devesi
(Ekim 2023)
 
Teraslarda küçük bahçeler yapılmıştı.
(Ekim 2023)
 
Öküzderesi vadisine doğru; rüzgarla birlikte Yılanlı Kale'nin alametifarikası; ay-yıldızlı bayrağımız salına salına dalgalanmaktaydı.
(Ekim 2023)
 
Patikanın takip ettiği bu zorlu topografyanın kimi yerlerinde; insan eliyle yaratılmış sekilerde, küçük bahçeler ve bu bahçelerde elma, armut ve ceviz ağaçları vardı. Yükseldikçe eğim arttı; neredeyse %40 düzeyinde sert bir eğim vardı. Bazen kayalara tutunarak, bazen çalılardan güç alarak kalenin burçlarından birinin altına doğru ilerledik.
 
Yılanlı Kale'nin moloztaş ile örülmüş surlarına örnekler
(Ekim 2023)
 
Yılanlı Kale'nin kuzey yönündeki vadilere doğru bakış
(Ekim 2023)

İç kalede bir sarnıç; ağzı çalılarla örtülmüş.
(Ekim 2023)
 
Tırmanış sırasında zaman zaman verdiğimiz molalarda dönüp arkamıza baktığımızda benzersiz güzellikteki bir vadi; dağ taş kestanelikler, çınarlar ve kavak ağaçları; geldiğimiz yöndeki virajların kıvrımlarında; güneşin parlattığı asfaltın izleri, ardımızda bıraktığımız Birgi’ye doğru vadinin derinliklerinde kaybolup gidiyordu sanki. Aşağılarda Yılanlı Camii ve onun çevresinde öbeklenmiş birkaç ev; vadinin derinliklerine doğru inen başka patikalar, başka evlerdeki hayatların başlangıcı gibiydiler.
 
Yılanlı Kale'nin güney yönündeki girişi
(Ekim 2023)

Yılanlı Kale'den güneybatıdaki teraslara doğru bakış
(Ekim 2023)
 
Yılanlı Kale; güneybatı surlarındaki bir delikten çevre topografyaya bakış
(Ekim 2023)
 
Kaleye güney yönünden dik bir yamaçtan ulaştık. Tepeye ulaştığımızda bazı duvar yıkıntıları, yer yer tuğla kırıkları ve bir sarnıç ilk gördüğümüz unsurlardı. Kale yaklaşık 1250 metrelik bir yükseklikten bütün çevresindeki topografyaya hâkim bir konumdaydı. Kuzey yönünde bir vadiye doğru alçalan yükseltinin üzerindeki iki kuzey burcu oldukça iyi durumdaydı. Güney yönünde bulunan iki burç ve iç kale ile dış kalenin temel izleri takip edilebilmekteydi. Bir süre tepeden, Birgi’ye doğru uzanan vadinin benzersiz güzelliğini doya doya seyrettik.
 
Güneybatı yönünde iç kale ve dış kale; iç içe...
(Ekim 2023)

Gezginler, iç kalede...
(Ekim 2023)
 
İç kalede yazdan kalan son hatmi
(Ekim 2023)
 
Yılanlı Kale'nin kuzey yönündeki surlarından bir bölüm
(Ekim 2023)
 
Yaklaşık 1 saatlik sürede tırmandığımız kaleden bu kez güneybatı yönündeki terasları ve yer yer izleri görülebilen doğal patikaları izleyerek inmeye başladık. Kaymamak için azami dikkat ve zigzaglar çizerek inmek esastı. Aşağılara doğru yer yer böğürtlen çalıları çıktı önümüze. Her biri ciddi tuzaktı. Altımızda yoğun bir ceviz örtüsü vardı. Cevizlerin altındaki bir köylü, bize cevizlerin altına doğru yönelen bir traktör yolunun başlangıcını gösterdi seslenerek. Onun yanına vardığımızda yanına çöktük; Recep ağabey ile köy ve geçim kaynakları üzerine kısa bir sohbet yaptık. Köy 60 haneydi ve Ödemiş’in Birgi-Kiraz rotasındaki son köyü idi. Köyde 200 civarı insan yaşamaktaydı. Genellikle yaşlılar kalmıştı köyde. Gençler Ödemiş’e ve İzmir’e çalışmaya gitmişlerdi. Ama emekli olup da köylerine dönenler de vardı zamanla. Köyün geçim kaynağı, genellikle kestane, elma ve diğer meyve ağaçlarından elde edilen üründen oluşmaktaydı; bilhassa kestane… Kara aşı ve sarı aşı kestane, bu yörelerin en kaliteli türleriydi. Kebaplık kestanelerdi bunların hepsi.
 
Yılanlı Kale'nin güney yönünde ayakta kalan surlarından bir bölüm
(Ekim 2023)

Yılanlı Kale'de iç kale düzlemindeki bir burcu inceleyen gezginler
(Ekim 2023)
 
Yılanlı Kale'nin surlarının üzerinde...
(Ekim 2023)
 
Yılanlı Kale; güney burcu
(Ekim 2023)
 
Kısa sohbet sırasında epey dinlenmiştik. Vedalaşıp yanından ayrıldık. Recep Ağabey’in bahçesinin içinden geçip önce bir küçük havuza ve daha sonra bizi Birgi-Kiraz asfaltına ulaştıracak düzgün toprak yola ulaştık. Köyün çıkışındaki bir başka aile ile çıkışta sözleşmiştik; bize çay ikram ettiler; vadiye doğru akşam çaylarımızı onların elinden içtik. Gerçekten bize büyük konukseverlik göstermişlerdi Yılanlı köylüleri. Sırtımızda günün armağanı elmalar, yavaş yavaş arabalara doğru hareketlendik. Daha önümüzde Ödemiş kebap etabı vardı. Dolayısıyla Yılanlı’ya veda zamanıydı artık.
 
Yılanlı Kale; güney duvarları
(Ekim 2023)
 
Yılanlı Kale'de dağ karanfilleri
(Ekim 2023)

Yılanlı Kale'de mor çiğdemler
(Ekim 2023)

Recep Ağabey'in cevizliğine doğru inişimiz muhteşem oldu.
(Ekim 2023)
 
Yılanlı köyünden Recep Ağabey anlatıyor.
(Ekim 2023)
 
Dönüş yolunda...
(Ekim 2023)
 
Yılanlı Kale’den Kadın Deresi’ne inerken
 
Batıdan doğuya doğru giderek alçalan bir vadinin kuzey yakasında yer alan Yılanlı Köyü ve diğerleri, Kiraz yakınlarındaki Çatak Barajı’na kadar bu vadinin kuzey yamaçları boyunca inebildikleri kadar aşağılara doğru sarkarak konumlanmışlardı. Yılanlı Köyü’nden Dokuzlar’a doğru ilerlerken, yolun kıyısında birikmiş kestane ve ceviz yapraklarının oluşturduğu manzara görülmeye değerdi. Sessizliğin içinden süzülürken yaprakların ve zaman zaman rastladığımız yol kenarlarındaki çeşmelerden akan suyun sesi dışında doğa bütün sesleri yutmuştu sanki. Bazen bir kuşun ötüşü, bazen yoldan geçen bir traktörün sesiyle bölünen bu sessiz ayin, kaldığı yerden yine devam edecekti birazdan. Dokuzlar Köyü’ne ulaştığımızda karşı tepelerin, yavaştan yavaşa yeşilden kahverengiye dönmekte olan örtüsü karşıladı bizi. Belli ki kestane ağaçlarının egemenliği altındaydı karşı tepeler. Birgi’nin arka dünyasındaki kestane diyarında süren yolculuğumuz, Çatak Köyü yakınlarındaki Kadın Deresi’ne doğru zigzaglar çizen keskin virajlarla devam etti. Yol düzleminden aşağılara doğru bakıldığında altımızdaki Öküzdere Vadisi’nin önünün kesilerek oluşturulduğu anlaşılan Çatak Baraj Göleti’ni görebiliyorduk artık. Ama hala 800-900 metrelerde dolaşmaktaydık henüz. Sürekli “S” çizerek devam eden inişimiz Kadın Deresi’nde son buldu.
 
Yılanlı köyünde; dönüşte...
(Ekim 2023)
 
Recep Ağabey'in bahçesinde; bir havuzun dibinde...
(Ekim 2023)
 
Dönüş yolunda Yılanlı köyünden konuksever bir ailenin evinin önünde bizim için demledikleri yorgunluk çaylarından içtik.
(Ekim 2023)
 
Dağa Kaçtım gezginleri; Yılanlı Kale'ye doğru bitmeyen neşemiz...
(Ekim 2023)
 
Kadın (Çatak) Deresi ile birleşen Öküz Deresi Vadisi’nde yükselen bendin arkasında bu kez hiç su yoktu. Kadın Deresi de cılız bir sızıntı şeklinde Küçük Menderes’e doğru akmaya çalışıyordu. Susuzluk her yanı kavurmuştu bu yaz. Kadın Deresi, aslında İlkçağ’da Kaystros adıyla anılan ve Artemis’e adanmış toprakları geçip Pamucak önlerinden Ege Denizi’ne dökülen Küçük Menderes Irmağı’nın Bozdağlar’dan doğarak gelen ilk orijinal hali olarak biliniyor. Bu dere, İlkçağ’da Kelbos ya da Kilbos adıyla anılırmış. Bugün Kiraz’ın içinden geçerek güneye doğru kıvrılan Kadın Deresi, Kiraz’ın güneyinde Haliller Deresi ile birleşerek Küçük Menderes Irmağı’nı oluşturmakta ve Beydağ Barajı’na doğru akmakta.
 

Unutulmaz anlar; tırmanıştaki çilemiz...
(H.Biriz; Ekim 2023)
 
Yılanlı Kale'den inişte; aman dikkat...
(H.Biriz; Ekim 2023)
 
Yılanlı Kale'ye veda; zafer işaretleriyle...
(H.Biriz; Ekim 2023)
 
Bitirirken…
 
Kadın Deresi’ne paralel olarak ilerleyen yol, Hisarlık üzerinden Kiraz’a ulaştırdı bizi. Bayındır’da bir pidecide yaptırdığımız etli ekmeklerle başlayan Birgi gezimiz, Ödemiş’in merkezinde hükümet konağının arkasındaki bir Ödemiş kebapçısında son buldu. Yörede yağlı diye tanımlanan; kırmızı biberli tereyağına bandırılmış ve kuş başı doğranmış tazecik ekmeğin üstüne yatırılmış ve yine tereyağında pişirilmiş köftelerin domates dilimleri ve kıyılmış maydanozlarla zenginleştirilmiş hali önümüzde durmaktaydı. Çömlek yoğurtlarının eşliğinde lezzetli Ödemiş kebabı ile sonlanmıştı günümüz. Bütün gün Birgi’nin arka dünyasında; Bozdağlar’ın eteklerindeki kestanelikler arasında ve sarp Yılanlı Kale’de dolaşmıştık. Yorulmuştuk; ama doğada geçirdiğimiz bir gün, bizim kazanç hanemize yazılmıştı sonuçta. Gün artık akşama varmıştı; şimdi gezginlerin Ödemiş’e veda zamanıydı. Biz de öyle yapıp yönümüzü İzmir’e doğru çevirdik. Haydi vira…
 
Dipnotlar:
(1)   İmam Birgivi hakında bkz. https://islamansiklopedisi.org.tr/birgivi
(3) Pers Satrapı Gamersos’un Kalesi hakkında bkz. http://dagakactim.blogspot.com/2012/02/pers-satrabi-gamersosun-tire.html
(7)   Artemis Yolu üstünde İlkçağ Kenti HYPAIPA, Arkeolog Şükrü TÜL; Ödemiş Belediyesi Yıldız Kent Arşivi ve Müzesi Yayını:10, Basım: Mart-2014; sayfa:142
(8)  Fotoğraflar, belirtilenler dışında gezi sırasında İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
 
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC

1 yorum: