SARNIÇ’TAN
GÖKÇELER’E; BİR KISA YOLCULUK
Şehirler
bana bir tuzak
İnsan
sohbetleri yasak
Uzak olun,
benden uzak
Benim
meskenim dağlardır.
Sabahattin Ali
20 Mayıs 2020
İbrahim Fidanoğlu
Giriş
Karantina günlerinde
bugün yine dağlardayız. Sokağa çıkma yasaklarıyla daralan hayat dağlara olan
özlemimizi artırıyor. Bu dürtüyle bugün de Türk edebiyatının yüz akı, Sabahattin Ali’nin dediği gibi; “meskenimiz dağlardır” deyip açıldık yine
Yamanlar’ın doğu eteklerine doğru. Karaçam ve Kayadibi üzerinden ulaştığımız düzlemde sırasıyla Sarnıç, Kurudere ve Gökçeler köylerine uğradık; kimisine yukarıdan baktık; kimisinin
ise kalbine kadar girdik içeri; ama esas güzellik Yamanlar Dağı’nın yoğun olarak kireç taşı kayaçlardan oluşan doğu
eteklerinde Gökçeler’den Manisa yönüne doğru uzanan kanyona doğru
kızılçamlar altında yaptığımız yürüyüşte saklıydı. Her ne kadar faaliyeti bir
günü kaplayacak denli geniş bir zamana yayamadıysak ve bu yüzden kanyonun
tabanına kadar inemediysek de, şehirden dağlara doğru yaptığımız bu kaçamak
dahi bizim için bir nefes alma olanağıydı.
Sarnıç köyünün üst düzleminden vadiye bakarken...
(Nisan 2020)
Gökçeler köyünün panoramik görünümü
(Mayıs 2020)
Kayadibi’nden öteye köyler; Sarnıç, Kurudere ve Gökçeler
Kayadibi’ne adını veren yekpare andezit kayalığın ardındaki düzlemde
köyün son evleri yer alır. Bu evlerin önünden kuzeydoğuya doğru ilerleyen bozuk
asfalt yol, köşesinde bir çoban çeşmesinin bulunduğu İkizgöl sapağını geçtikten sonra Sarnıç’a doğru yönelir. Sarnıç,
Sabuncubeli Vadisi’ne yaklaşık olarak
625 metre rakımdaki bir yamaçtan bakan; şehre verilen göçlerle zayıflamış
orijinal çekirdeği ve onun vadiye doğru alçalan yamaçlarına serpilmiş çok
sayıda çiftlik evleriyle öne çıkan bir küçük yerleşim. Baharın coşkusunun
yansıdığı bu yamaçlarda bugün yeşilin türlü tonuna tanıklık etmek mümkün…
Vadiye hâkim; köyün üstündeki bir tepecikten, bu benzersiz manzarayı ve
renklerin türlüsünü, içilen çayların eşliğinde seyretmenin keyfini bilmem
anlatmaya gerek var mı? O tepecikte sert bir poyraza denk gelmiş olsak da o
gün; yine de bu manzaraya tanıklık edilmesi şarttır.
Kayadibi köyü ve hemen üzerinde yer alan yekpare kaya
(MYC, Mart 2018)
Kayadibi'nin üzerinde andezit kayalar arasından keçilerin geçişi
(Nisan 2020)
Sarnıç köyü ve çevresindeki yamaca serpilmiş çiftlik evleri
(Mayıs 2020)
Biraz ileride bozuk
asfalt yol çatallanır; köyün içine doğru sapan kilit taşı döşeli yol,
İzmir-Manisa asfaltına doğru çiftlik evlerinin bahçeleri arasından dolanarak
iner. Diğer kol ise, Gökçeler yönüne
doğru devam eder. Yol üzerindeki Sarnıç köy
mezarlığını geçtikten sonra; güneybatı yönündeki bir sapak levhası, Kurudere köyünü işaret eder. Yamanlar Dağı’nın eteklerine doğru nüfuz
etmiş bir vadinin tam dibinde yer alan Kurudere
köyü de küçüklüğü ve terk edilmişliği açısından Sarnıç’tan farksızdır. Ama yine Sarnıç’ta
olduğu gibi bu vadinin yamaçlarına doğru yaslanmış birkaç şehirli evi de köyün
yeni sakinlerine dikkat çeker. Köyün merkezinde yer alan avlu duvarları sarı
boyalı cami ise, meydandaki bu yalnızlığın içinde göze çarpan yegâne yapıyı
oluşturur. Vadinin derinliklerinde yer alan köyün en belirgin özelliği, her
zaman el ayak çekilmiş hissini veren bu sessizliğidir. Kuşların ötüşleri ve
poyrazın savurduğu ağaçların yapraklarından çıkan seslerden gayrı ortalıkta başka
da ses seda yoktur.
Kurudere köyünün camisi
(Mayıs 2020)
(Mayıs 2020)
Kurudere köy meydanından bir görünüm
(Mayıs 2020)
Bir Mayıs günü bir tepeden Sarnıç köyüne baktık.
(Mayıs 2020)
Sarnıç yolunun devamında kızılçamlar başlar. Bir bayırdan vadiye doğru alçalan asfalt yolun sol tarafında Gökçeler Kanyonu’nun kireç taşından müteşekkil batı duvarı kendini belli eder aşağılarda. Yol üzerinde kalmış ormancıların yakın zamanda gerçekleştirdikleri kesim artıkları üzerinden geçer araba; Gökçeler sapağından sert bir meyille tırmanarak kuzeye doğru yönelir daha sonra.
Sarnıç'dan Gökçeler'e doğru ilerlerken geçtiğimiz yol, artık arkamızda kalmıştı.
(Mayıs 2020)
Gökçeler yolundan Nif Dağı'nın görünümü
(Mayıs 2020)
Gökçeler'in girişindeki asırlık çınar ağacı ve altında bir yol arkadaşı...
(Mayıs 2020)
Köyün girişindeki muhtarlık binasının avlusunda bulunan konforlu ceviz altı...
(Mayıs 2020)
Gökçeler'in merkezine doğru inen kilit taşı döşeli yol
(Mayıs 2020)
Gökçeler’den kanyona doğru
Köye doğru inen yoldan
camiye doğru yürüdük. Köydeki evlerin çoğu oldukça yeniydi. Eski tip köy evleri
az sayıdaydı. Köy, adıyla anılan kanyona hâkim bir yamaçta kurulmuştu.
Gökçeler'de bir anıt ceviz ağacı, kanyona doğru bakar.
(Mayıs 2020)
Ceviz ağacı ve inekler...
(Mayıs 2020)
Camiye giden yolun sol
tarafındaki yamaçta iki tane oldukça büyük ve anıtsal görünümlü ceviz ağacı
vardı. Altında birkaç inek, avarelik etmekteydiler. Poyrazla birlikte ceviz
ağacının türlü sesler çıkaran yaprakları, o anda bana Tire’de bir eski Bektaşi tekkesinin kalıntılarının bulunduğu Güme Dağı’nın yamaçlarındaki Arappınarı Mevkii’nde yaşadığımız bir anı
hatırlattı.
Seha Gidel Hoca ile Tire'de Güme Dağı'nın üstünde yer alan Arappınarı'ndayız. Arkamızda "kutsal" ceviz ağaçları...
(Haziran 2013)
Arappınarı'nın kara servileri
(Haziran 2013)
Ceviz ağacının dibine
kadar yaklaştım; uzandım ve birkaç yaprak kopardım ağaçtan. Ellerimle ovuşturarak
yaprağın içinde saklı o salgının kokusunu hissetmekti amacım. Çünkü sihir onun
içindeydi. O gün de aynı şeyi yapmıştık; Güme
Dağı’nda bir huzur yuvası olarak adlandırdığımız Arappınarı’nda; 2013 yılında…(1)
Arappınarı'nda bir eski hatıra; rahmetli Seha Hoca ile ceviz ağaçlarına doğru yürürken...
(Haziran 2013)
(Haziran 2013)
Bilge adam anlatıyor; biz dinliyoruz; Arappınarı'nda...
(Haziran 2013)
Seha Gidel Hoca ile Arappınarı'ndan Tire'yi seyrederken; şimdi sadece bir hatıra...
(Haziran 2013)
Arappınarı'ndaki Bektaşi Tekkesi; o zaman restorasyon süreci devam ediyordu.
(Haziran 2013)
(Haziran 2013)
Heyet, Arappınarı'nda tekke restorasyonunu tetkik ediyor; eski Belediye Başkanı Tayfur Çiçek, Seha Hoca ve bizler...
(Haziran 2013)
Seha Hoca, çeşmenin önünde mimarisi ile ilgili değerlendirmelerini anlatıyor; dinliyoruz.
(Haziran 2013)
Kopardığım ceviz yapraklarını hocamız, iki eline
aldı; uzun uzun ovuşturdu ve daha sonra kokusunu derin derin içine çekti. Bu
koku belli ki onu gençlik yıllarına götürmüştü. Doğaya tutkun, onunla barışık
bir insan, ancak birkaç ceviz yaprağının ovuşturulması ile çevreye yayılan bu
kokudan bu denli mutlu olabilirdi. O gün Arappınarı’nda;
Seha Hoca’nın ne kadar doğa dostu
olduğuna ve doğaya ne derin bir saygıyla bağlandığına bizzat tanıklık etmiştik.
Onun, yaprakları özenle önce ovuşturup, daha sonra büyük bir sevgiyle burnuna
doğru götürüşü ve derin derin kokusunu içine çekişi anlatılır gibi değildi. Anısı
önünde saygıyla eğiliyoruz; nur içinde yat, rahat uyu Seha
Hoca…
Yolun iki yanına dağılmış Gökçeler köyünün evleri
(Mayıs 2020)
Gökçeler köyünün camisi
(Mayıs 2020)
Caminin altından geçen yoldan camiye ve avlusuna bakış
(Mayıs 2020)
Köyün camisi, modern
çizgilere sahip mimarisi ile normal bir köy camisinden oldukça farklıydı. Üzerindeki
yapım tarihi 1981 olarak belirtilen Gökçeler
Camisi, köye İzmir’den ve Manisa’dan şehir yaşantısının boğucu etkisi
nedeniyle kaçarak bu vadinin dinginliğine sığınan yeni sakinleri tarafından yaptırılmış
olmalıydı. Caminin arkasında yükselen sırta yayılmış bahçeler içinde çok sayıda
kır evi vardı. Caminin karşısındaki sokaktan bayır aşağı kireçtaşından dev bir
kaya kütlesine dek yürüdük. Kaya, Gökçeler’den
Gürle’ye dek uzanan kanyonu yukarıdan
izlemek için oldukça uygun bir yerdi. Manisa yönündeki giderek genişleyen ve
ovayla buluşan ağzı bile seçilebiliyordu.
Camiden kayalığa doğru inen sevimli yol
(Mayıs 2020)
(Mayıs 2020)
Kayalığın bulunduğu düzlemden Gökçeler Kanyonu'na bakış; Gürle yönündeki kanyon çıkışı dahi görülebiliyor.
(Mayıs 2020)
Kayalığın üzerinden Gökçeler köyünün genel görünümü
(Mayıs 2020)
Gökçeler mezarlığı
(Mayıs 2020)
Gökçeler köyü; genel görünüş
(Mayıs 2020)
Caminin altındaki düzlemde bulunan kireçtaşı kayalık
(Mayıs 2020)
Ceviz ağacının boşta kalan kökleri
(Mayıs 2020)
Bir evin avlusundan bize bakarken yakaladık onları...
(Mayıs 2020)
Mezarlığı arkamızda bıraktıktan sonra, kanyona doğru yönelen bir patikaya saptık. Kavşaktan ayrılan diğer bir yol ise, kuzeydoğuya ve o yöndeki bahçelere doğru gidiyordu. Yürüdüğümüz patikanın solunda yoğun kızılçam ormanları yer alıyordu. Rüzgârın sesine ayak uydurmuş ormandan, doğanın kendine has diliyle bir ezgi yayılmaktaydı sanki. Aşağılara doğru kıvrılarak ilerleyen toprak yol, bir süre sonra çatallandı; biz sürekli olarak, soldaki sapaklara doğru yöneldik. Sonunda vardığımız yer, melengiç, pırnar meşeleri ve tohumlama için bırakıldığını düşündüğümüz birkaç yaşlı kızılçamın bulunduğu bir kesim alanıydı. Burada kızılçamların çoğu kesilmiş ve seyreltilmişti. Ama orman, kanyonun derinliklerine doğru bütün yoğunluğuyla devam etmekteydi.
Gökçeler'de dolaşırken...
(Mayıs 2020)
(Mayıs 2020)
Kanyonun köy çıkışından itibaren yürüdüğümüz yoldan görünüşü
(Mayıs 2020)
Gökçeler çıkışındaki yol
(Mayıs 2020)
Kanyona doğru saptığımız patika
(Mayıs 2020)
Kesim yapılmış alan; en arkada kanyonun ovaya açılan ağzı
(Mayıs 2020)
Kanyona doğru iniyoruz.
(Mayıs 2020)
Sırtta yer alan yaban gülleri (rosa canina) ya da kuşburnu çiçekleri
(Mayıs 2020)
Yaban güllerinin ardındaki sırtlar; Gökçeler Kanyonu'na doğru...
(Mayıs 2020)
Yıllarca önce, belki
2010’da; Gökçeler’den Gürle’ye doğru üç arkadaş yürümüştük. Bugün
yürüdüğümüz güzergâh ise, doğrudan kanyona inen bir patikayı izliyordu ve
kanyona dikti. O günkü rotamız ise, kanyonun üst düzleminden ilerleyen ve ona
paralel bir rotaydı; Gürle’ye kadar.
Kıvrıla kıvrıla ilerleyen patikamızda yeşilin her tonu vardı.
(Mayıs 2020)
Girit Ladenleri; beyaz-krem çiçekleriyle...
(Mayıs 2020)
Kesim alanının civarında rastladık bu çiçeklere; kadın aynasına benzettik ama...
(Mayıs 2020)
Kanyona doğru indikçe
yalnızlığımız giderek daha da arttı; ıssızlığın ortasında yapayalnız…
Kızılçamların arasından sızan ışığın etkisi de öyle. Vakit ise, akşama iyice
yaklaşmıştı. Bu işin bir de Gökçeler’e
ve oradan da İzmir’e dönüşü vardı. Her ne kadar vadi tabanına iyice
yaklaştığımızı hissetsek de, biraz ilerideki bitmek bilmeyen dönemeçlerin
birinden dönüşe geçtik.
Kanyona doğru; kızılçamlar arasında...
(Mayıs 2020)
Arada bir kanyon göz kırpıyordu bize; kızılçamlar ardından...
(Mayıs 2020)
Doğadaki yalnızlığımız; yemyeşil patikalarda yürürken...
(Mayıs 2020)
Vadinin tabanı hala görünmüyordu.
(Mayıs 2020)
(Mayıs 2020)
Dönüş yolunda...
(Mayıs 2020)
Aynı yoldan daha önce
kesim artığı makilikler ve az sayıda kızılçamın bulunduğu alana gelince, henüz yeni
yeni baş vermekte olan taze melengiç filizlerinden toplamak amacıyla kısa bir
mola verdik. Daha yeni açmıştı filizler; hepsi tazecikti, çıtır çıtır… Makilikler
arasından ilerleyen toprak rampanın ucunda mavi bir gök ve bembeyaz bulutlar
belirdi biraz sonra. Yürüdükçe ufkumuz genişledi; karşıda Sabuncubeli Vadisi’nin doğu yakasındaki Beşyol köyünün silueti çıktı ortaya. Melengiç filizi toplamak için
verdiğimiz molayı telafi etmek için, sık basarak bir an önce ulaşmalıydık
menzile. Kanyondan yol çatısına kadar, yaklaşık 1 saat yürümüştük. Buradan
itibaren yol, Gökçeler’e dek bir
düzlemde seyreden tabiattaydı. Köyün girişindeki çınarlar ve ceviz ağaçlarıyla
kaplı geniş gölgeli alana geldiğimizde saat 7’yi geçiyordu.
Taptaze melengiç filizleri
(Mayıs 2020)
Melengiç filizlerini topladığımız makilik bitki örtüsü
(Mayıs 2020)
(Mayıs 2020)
Taptaze pırnar meşeleri yeni sürgünler vermekte...
(Mayıs 2020)
Mavi göğe ve bulutlara doğru yürüdüğümüz an...
(Mayıs 2020)
Bir akşam vakti Gökçeler'e girerken...
(Mayıs 2020)
Kısıtlı zamanlarda
buralara kadar uzanabilmiş, uyanan doğanın bağrında yaklaşık 5 km.lik bir
yürüyüş yapmıştık. Bu da kısa günün kazancıydı doğrusu. Gökçeler köyüne veda ederek, kısa sürede Manisa-İzmir asfaltına vasıl
olduk. Kayadibi’nden Gökçeler’e dek uzanan bir hatta bir
öğleden sonrayı verimli bir şekilde değerlendirmiştik. Geriye kalan sadece
yaşanan o andı.
Dipnotlar:
(1) Arappınarı ile ilgili yazımız için bkz. https://dagakactim.blogspot.com/2013/07/gume-daginda-bir-huzur-yuvasi-arappinari.html
(2)
Fotoğraflar, belirtilenler dışında gezi sırasında İ. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC
Emeğine sağlık gidemesekte bizim için hoş bir yazı ve resimler.
YanıtlaSilEmeğinize sağlık. Artık, sizin dağa kaçmanız,bezler için beklenen bir kaçma oldu. Keşke daha çok kaçabilseniz.
YanıtlaSil