6 Kasım 2018 Salı

KAFKASYA'NIN KİLİDİ; GÜRCİSTAN-4

ZUGDİDİ’DEN BATUM’A
(SAMEGRELO ve ACARA BÖLGESİNDE DOLAŞIRKEN)
(4.BÖLÜM)
9-16 Temmuz 2018
İbrahim Fidanoğlu
Giriş

Yukarı Svaneti’de; Büyük Kafkas Dağları’nın eteklerinde geçirdiğimiz 5 gün sonrasında bir sabah vakti masalsı Mestia’dan ayrılarak yeniden güneye; Megrellerin yurdu Samegrelo bölgesine yöneldik. O destansı dağlar, akşamdan kalan yağmur bulutların ardına saklanmıştı sanki. 5 gün önce Mestia’ya geldiğimiz gibi yine yolun kıyısındaki derin vadide çılgınca akan Enguri’yi takip ederek, bitmek bilmeyen virajları birer birer aştık ve Jvari kasabasının yakınlarında Enguri Barajı’na ulaştık. Seyir platformunun bulunduğu düzlemden aşağılara doğru baktığımızda, Karadeniz’e uzanan yemyeşil topraklar ve sisli bir ufuk çizgisinden başka bir şey yoktu ortalıkta. Yol üstünde birkaç köy ve Svaneti’nin lezzetli ballarından satan birkaç satıcı dışında ortalık oldukça sakindi.

 
Svaneti'nin yemyeşil çayırları, masalsı kuleler çok uzaklarda şimdi...

 
Mestia'ya elveda..

 
Jvari; iki ırmağın birleştiği yerde...
(http://www.gotocaucasus.com/Jvari/Jvari.html)

Enguri Barajı

Mavinin ve yeşilin birbirine karıştığı Enguri Baraj Gölü, 271,5 metre yüksekliğindeki Avrupa’nın en yüksek ikinci baraj gövdesiyle çılgın Enguri’nin önünün kesilmesi sonucunda oluşmuş. Sisli dağ yamaçlarından aşağılara doğru; kıvrım kıvrım büklerle su düzleminde nihayet bulan göz alıcı topografya karşısında hayran olmamak mümkün değil. Aslında bir enerji santralı işlevi gören tesis, dev ölçekli yapısı ve yukarıda sözü edilen benzersiz coğrafyası ile son yıllarda turizme de açılmış. Gelen geçen turist kafileleri, bu rota üzerinde Enguri Barajı’nı ve çevresindeki topografyayı seyir platformundan izlemeden ayrılmıyor.

 
Enguri Barajı

  
Enguri; Zugdidi'ye, düzlüklere doğru akarken...

 
Enguri Baraj Gölü 

Enguri Barajı’nın inşaatına 1961 yılında Sovyetler Birliği döneminde; Kruşçev zamanında başlanılmış. 1987’de tam kapasiteyle üretime geçen barajın 1994 yılında yapılan tetkiklerinde bakımsızlıktan risk oluşturduğu tespit edilince, Avrupa Birliği ve Japonya’dan sağlanan fonlar kullanılarak barajın ıslahı ve modernizasyonu gerçekleştirilmiş. İşin ilginç yanı; barajın ana gövdesi Gürcistan’ın Yukarı Svaneti bölgesinde yer alırken, hidrolektrik santralının güç üniteleri ise 1990’lı yıllardan beri Gürcistan’dan ayrılmış bulunan Abhazya’nın Gali bölgesinde bulunuyormuş.

 
 Enguri Barajı'na doğru...

Enguri Barajı

 
Enguri Barajı; batı yamaçları

Enguri Barajı’ndaki kısa ziyaretimiz sonrası hedefimiz, artık Zugdidi ve onun merkezinde yer alan ve Megrelya’yı bir dönem yönetmiş olan Dadiani ailesine ait Dadiani Sarayı idi. Bu amaçla yaklaşık 600 metre yüksekliğindeki bir yayladan Enguri ırmağının güney batısına doğru uzanan yemyeşil düzlüklere doğru indik. Karadeniz’e doğru alçalan bu zengin topografyada Büyük Kafkasya Dağları’nın buzulları ile beslenen onlarca ırmağın ve onların kollarının üzerinden geçerken, hangisinin hangisiyle irtibatlı olduğunu bir an için karıştırmamak imkânsızdı. Maviyle yeşilin kucaklaştığı bu coğrafyada ulaştığımız son nokta, Karadeniz’in kıyı çizgisinde yer alan birkaç sayfiye kasabası, Poti yolu üstünde rastladığımız gösterişli iki katlı bakımlı evleri, şehrin merkezinde yer alan Sovyetler döneminden kalma çok katlı, yorgun sosyal konutları, parklarda eyleşen işsiz ve donuk suratlı insanlarıyla dikkat çeken Zugdidi oldu.

 
Zugdidi; 1930'lu yıllar
(Kaynak:https://georgiaabout.com/2014/03/11/photographs-of-zugdidi-in-the-1930s/)

 
Zugdidi;  Dadiani Sarayı yakınları...

 
Zugdidi; Sovyet Dönemi'nden kalma çok katlı apartmanlar

Zugdidi

Fonetiği; söylenirken bize ilginç gelen Zugdidi sözcüğü, büyük tepe anlamına geliyormuş. Kentin ortalama yüksekliği ise bu isimle pek de uyuşmuyor; yaklaşık 100 metre civarında… Rusların Transkafkasya’da egemenliğini tesis ettikleri 19.yy.ın ikinci yarısına dek Zugdidi, otonom bir prenslik olarak Megrelya’nın başkenti işlevini görmüş. 1867 yılında bu özerk yapısını yitiren ve Hıristiyan Lazların (Megreller) yurdu olarak bilinen Samegrelo bölgesinin bu en önemli şehri Zugdidi, Karadeniz kıyısında yer alan sayfiye kasabası Anaklia önlerinde Karadeniz’e kavuşan çılgın Enguri’nin burada neredeyse bir boğaza dönüşen geniş yatağının iki yakasını birleştiren gösterişli köprüsü ile de dikkat çekiyor.

 
Zugdidi; şehir merkezi

 
Yağmurda Zugdidi; parklarından biri

 
 Anaklia-Gammukhuri Köprüsü
(Kaynak:http://wikimapia.org/24716509/Anaklia-bridge)

İsmi Zugdidi ile anılan önemli simalardan biri de Sovyetler Birliği sonrası dönemde Gürcistan’ın ilk cumhurbaşkanı olan Zviad Gamsakhurdia… Zugdidi, Gamsakhurdia’nın aynı zamanda doğduğu yer olarak biliniyor. 1992 yılında Abhazya Savaşı sırasında Gamsakhurdia, bir süre Zugdidi’de saklanmış ve iktidarı ele geçiren Rus yanlısı kuvvetlere karşı bu bölgede direnmiş. Ama ne olursa olsun; Zugdidi deyince ilk akla gelen mekân ise, şehrin neredeyse merkezinde yer alan ve şimdi bir müze işlevi gören Dadiani Sarayı

 
Zugdidi; parklar...

 
Yağmur altında Dadiani Sarayı'na yürürken...

 
Zugdidi; Dadiani Sarayı

Dadiani Sarayı; Megrellerin yurdu Samegrelo bölgesini 12.yy.dan beri yöneten meşhur Megrel hanedanı Dadianilerin saltanatının simgesi olan bu önemli yapının ilk kez ne zaman yapıldığına dair kesin bir bilgi olmamakla birlikte; 17.yy.da bölgeyi dolaşan gezginlerin gezi notlarında Dadiani Sarayı’ndan söz etmeleri nedeniyle en azından bu yüzyıl itibariyle varlığından haberdarız.(1) 19.yy.ın başlarında Rus Çarlığı’nın etki alanına giren bölgede Dadiani hanedanının varlığının 1802 yılından itibaren Rus egemenliği altında bir yerel otorite olarak sürdürüldüğünü yine tarihi kaynaklardan öğreniyoruz.(2) Bölge Kırım Savaşı sırasında (1853-1856) bir dönem Osmanlı yönetiminde kalmış; bölgeyi kontrol eden Ömer Paşa, Dadiani Sarayı’nı Kırım Savaşı sırasında hastane olarak kullanmış. 1840 yılında önemli bir koleksiyoner olarak da bilinen David Dadiani tarafından Tarih ve Mimarlık Müzesi’ne dönüştürülen yapı, çevresinde yer alan ve 19.yy.da oluşturulmuş bulunan Botanik Bahçesi ve Bakire Meryem Kilisesi ile birlikte bir kompleks işlevi görmüş.

 
Dadiani Sarayı, Bakire Meryem Kilisesi ve arkada Zugdidi Botanik Bahçesi

 
Zugdidi, Dadiani Sarayı

 
Dadiani Sarayı; ikinci kat kemerli pencereleri

 
Dadiani Sarayı; kapıda kuyruk var. 

Bugün iki katlı sarayda; 19.yy.da yürütülen kazılarda oraya çıkarılan Archaeopolis ya da bugünkü ismiyle Nokalakevi köyünden elde edilen nümizmatik malzemesi, Dadiani ailesinin biriktirdiği koleksiyon içinde yer alan Ortaçağ Avrupası kaynaklı zırh, silah, etnografik nesneler ile resim ve heykel sanatının nadide örnekleri, dönemin mobilyaları ve hanedanı temsil eden tablolar sergileniyor. Ayrıca; aynı mekânda İ.Ö. 1.yy.dan 19.yy.a dek geniş bir zaman aralığını temsil eden ikonalar, Hıristiyanlığın kutsal kabul edilen dini objeleri, David Dadiani’nin damadı (kızı Salome Dadiani ile evlenen) ve Napoleon Bonaparte’nin kız kardeşi Carolina’nın torunu olan Aşil (Achille) Murat’ın Fransa’dan getirdiği Napoleon’a ait yüz maskı da sergileniyor. (3)(4)

 
Dadiani Sarayı'nda bir Gürcü papazın gözetiminde giriş için bekliyoruz.

 
Sarayın merdivenlerinden çıkarken Dadiani Ailesi'nin mensuplarının tabloları karşıladı bizi. En son bu noktada fotoğraf çekebildik.

 
Sarayda yer alan David Dadiani'nin bir tablosu
(Kaynak:http://georgianmuseums.ge/?lang=eng&id=1_1&sec_id=11&th_id=243)

 
Dadiani Sarayı; ikinci kat...
(Kaynak: http://georgianmuseums.ge/?lang=eng&id=1_1&sec_id=11&th_id=243)

 
 Sarayda yer alan Megrel Prensi David Dadiani'nin eşi Prenses Ekaterina Chavcavadze-Dadiani'nin tablosu
(Kaynak:http://georgianmuseums.ge/?lang=eng&id=1_1&sec_id=11&th_id=243)

 
Dadiani Sarayı'nda Napoleon Bonaparte'nin bronz maskının sergilendiği oda
(Kaynak: http://georgianmuseums.ge/?lang=eng&id=1_1&sec_id=11&th_id=243)

Gezinin Zugdidi bölümü; leziz yemekleriyle meşhur, şehrin merkezindeki Meunargia Caddesi’nde bulunan Diaroni Lokantası’nda sonlandı. Son derece lezzetli dana şişleriyle hatırlayacağımız Zugdidi’nin bu seçkin lokantasından söz etmişken, biraz da Gürcü mutfağından ve 8 günlük Gürcistan gezimiz sırasında tattığımız yerel lezzetlere değinelim:

 
Diaroni Lokantası; Zugdidi

 Diaroni Lokantası; içi

Diaroni'nin dana şişleri; basit ama çook leziz...

 
Megrel haçapurisi

Gürcistan Mutfağı’ndan esintiler

Gürcistan yemeklerinin vazgeçilmez unsurları bence onların kinzi dedikleri kişniş ve bir tür bileşik bir baharat olan Svan tuzu… Neredeyse her yemeğin içine sinmiş bu tada alışık olmayanlar için süreç biraz zorlu… Özellikle bizim gibi kişnişi çiğ olarak tüketmeye pek alışık olmayanlar için… Görünüşte maydanozu andıran bu bitki, bilindiği üzere özellikle Hint ve Uzakdoğu mutfağında çok yaygın olarak kullanılıyor.

 
Batum Halk Pazarı'nda kişniş tezgahları

 
Baharatlar ve türlü türlü ceviz sucukları ya da "churchkhela"

Gürcistan’ın en bilinen lezzetlerinden ikisi hiç şüphesiz haçapuri ve hinkali… Bir tür pide olan haçapuri, Gürcistan’da meşhur peynirleri sulguni kullanılarak yapılıyor. Sulguni, Gürcülerin vazgeçilmez başka bir lezzeti ve kültürel mirasın önemli bir unsuru olarak kabul ediliyor. Batum pazarından aldığımız sulguni peyniri satıcının da dediği gibi oldukça tazeydi. Tuzu çok az, oldukça yumuşak; bizim taze köy peynirlerini andırıyor lezzeti. Gürcüler; özellikle Svaneti bölgesinde yaşayan Svanlar, peynir yerine satırla kıyılmış eti, Svan tuzu diye adlandırdıkları çok özel bir baharatla çeşnilendirerek pidenin içine koyuyorlar. Bir tür haçapuri olan bu tip pide ise gubdari ismiyle anılıyor. Haçapurinin pikhali dedikleri otlu ve lobio dedikleri haşlanmış fasulye ezmeli türevleri de mevcut; bunlar sırasıyla pikliani ve lobiani adlarıyla anılıyor.

 
Acara haçapurisi; Batum'dan; farkı açık ve yumurtalı...

 
Svanların meşhur pidesi; Svan tuzu ile çeşnilendirilmiş bir tür etli haçapuri; kubdari
(kaynak: https://georgiastartshere.com/top-12-things-to-do-in-svaneti/)

Gürcü mantısı; hinkali, Batum'da...

Gürcülerin mantıya verdikleri isim ise hinkali… İçine soğan, kıyma ve baharat karışımı (tabii ki kişniş de var) konulmuş ve bir bohçayı andıran hamurun sıcak suda haşlanması ile elde ediliyor hinkali… En önemli özelliklerinden biri de mantıların bir bohçayı andırır tarzda ve son derece iri yapılmaları. Üzerinize suyunu damlatmadan yemeniz ise ayrı bir mahareti gerektiriyor. Bu nedenle bir ucundan açtığınız delikten; önce suyunu içinize çekerek bu tehlikeyi savuşturduktan sonra, mantının kalanını afiyetle yemeniz kolaylaşıyor.

 
Ajepsandali; bir tür patlıcan yemeği 
(kaynak:https://georgiastartshere.com/top-10-vegan-dishes/)

 
Patlıcan ve cevizle yapılan badrijani
(kaynak: https://georgiastartshere.com/top-10-vegan-dishes/)

Gezimiz sırasında tattığımız bir diğer Gürcü yemeği ağırlıklı olarak patlıcanla yapılan ajepsandali… Bu yemeğin temel girdileri; patlıcan, domates, sarımsak, bazen patates ve özellikle kişniş ile Svan tuzu olarak biliniyor. Hepsinin bir tavada birlikte pişirilmesi ile kompozit bir lezzetin yakalandığı ajepsandali, Svaneti bölgesinde sıkça önümüze gelen yemeklerden biriydi. Bir diğer patlıcan yemeği ise badrijani ismi ile anılıyor. Uzun uzun kesilmiş patlıcan dilimlerinin önce kızartılması, daha sonra dövülmüş ceviz, sarımsak ve kişniş karışımından oluşan bir iç malzemesi ile rulo şeklinde sarılması ve yan yana dizilerek servise hazır hale getirilmesinden ibaret bu yemek de yaz aylarında Gürcistan’da sıkça tüketilen bir başka yemek olarak dikkat çekiyor.

  
akhali kartopili; patates topları
(kaynak:https://georgiastartshere.com/top-10-vegan-dishes/)

 
Samegrelo bölgesine has; peynir ve nane  ile yapılan, haydari benzeri bir tür başlangıç yemeği; gebjalia
(kaynak: https://georgiastartshere.com/9-meals-to-try-in-samegrelo-region/)

Akhali kartopili ismiyle bilinen ve patates ve peynir karışımından oluşan küresel formlu, üzeri dereotu ya da kişnişle kaplı atıştırmalıklar, bizim haydariyi andıran; yumuşak peynir ve nane ile birlikte yapılan gebjalia, bizim Karadeniz’in tipik yemeği mıhlamayı andıran; mısır unu ve sulguni peynirinin birlikteliğinden oluşan elarji de Gürcistan Mutfağı’nda diğer iştah açıcılar olarak dikkat çekiyor.

  
tütsülenmiş sulguni peynirleri
(kaynak: https://georgiastartshere.com/top-10-authentic-very-georgian-food/)
 Gürcü lemonadeleri; bir tür gazlı içecek
(kaynak: https://www.straus.md/ro/product/natakhtari/)

Gürcistan’da lemonada ismini verdikleri meyveli ve gazlı bir içecek, oldukça şekerli de olsa; özellikle yaz aylarında çok miktarda tüketiliyor. Bunun muhtelif çeşitleri var; ama en sevilenleri armut ve tarhun otu aromalı olanları… Bunun yanında vişneli, limonlu ve üzüm şurubuyla yapılanları da mevcut.

 
Batum'da; bir şarap tadım yerinde...

 
Şarapların stoklandığı şarap evinin mahzeninden bir görünüm...

Gürcistan’da elbette şarabın ayrı yeri var. Kakheti ve İmereti bölgesinin farklı lezzetteki üzümlerinden elde edilen şarapları dünyaca pek meşhur. Gürcistan’da 500’den fazla yerel üzüm türü bulunmaktaymış. Müthiş bir çeşitlilik… Özellikle Kakheti bölgesinin Saperavi, Alexandrouli ve Mujuretuli ismiyle anılan üzümlerden yapılan kırmızı şarapları yurt içinde ve yurt dışında büyük rağbet görmekteymiş. İmereti bölgesinde yetişen Krakhuna, Tsolikuori, Tsitska türleri de beyaz şarap yapımında yaygın olarak kullanılan üzümler olarak öne çıkıyormuş.(5)(6) Gürcistan’da ev şarapçılığı da oldukça yaygın; geleneksel yöntemlerle herkes kendi şarabını kendi evinde üretiyor ve kendisi tüketiyor. Kısacası Gürcistan’da binlerce yıllık geçmişi olan derin bir şarap kültürü mevcut.

  
Batum Limanı; 19.yy. sonları
(kaynak:http://www.wikiwand.com/en/History_of_Batumi)


21.yy.da Batum sahilinde beş benzemezler; solda Saakaşvili zamanında üniversite niyetiyle yapılıp ne olacağına karar verilemeyen sivri kuleli gökdelen; sağda üzerinde Gürcü harflerinin dizili olduğu Alfabe Kulesi...

Ben giderim Batum’a; Batum’un “batağına”…

Türkülerimizde yaşayan bir dönemin ortak tarihi, kökleri bu kentle anılan bir hayli insanımızın varlığı, Sovyetler Birliği’nin çöküşü sonrasında Karadeniz kıyılarında kurulan Rus pazarlarına yönelik en önemli lojistik geçiş noktası, kentin yorgun binalarında saklı; geçmiş hayatın hüzünlü izleri, bugünlerde Batı’ya öykünme telaşındaki Batum’un, olsa olsa bir Körfez metropolünün parlatılmış kopyasından ileriye gidememe gibi bir potansiyeli içinde taşımasına yol açıyor.


 Batum Limanı; 20.yy. başları
(kaynak:http://world.nailizakon.com/page/georgia/batumi/batumi.html)


 Anuria Tepesi'nden modern Batum'a bakış

 
Batum Sahili'nde gece; Londra'daki London Eye taklidi Dönme Dolap

Ona Sovyetler Birliği döneminde Sovyetler’in Rivierası derlermiş. Belki de Politbüro’nun önde gelen isimlerinin yazlarını geçirdikleri bir sayfiye yeriydi Batumi, bir zamanlar. Bugün Batumi’yi anlamak için, ona iyice bir bakmak gerek; kıyıdan başlayarak şehrin üstüne rastgele atılıvermiş göz alıcı “altın yaldızlı” örtüleri, katman katman sıyırarak bakmak gerek ve onların altında yatan; Batum’un bağrında saklı hüznü fark etmek gerek.

 
Batum Bulvarı ya da Sahil Parkı; gecenin karanlığında ışık ve su oyunları

 
Batum Bulvarı; bir Pisa Kulesi öykünmesi

  
Batum kıyısında Hotel Belle Vue; şimdikilerle kıyas kabul etmez.
(kaynak:http://world.nailizakon.com/page/georgia/batumi/batumi.html)

Gürcistan’ın Batı dünyasında kendisine yer açma hayaliyle ivmelenen Batum’daki hayat, bugün görgüsüzce yükselen çok katlı binalar, Pisa Kulesi, Londra’daki Dönme Dolap gibi Avrupa kentlerindeki önemli anıtsal yapıların kötü kopyaları, gündüzle gecenin ahlaki olarak birbirine karşıt duruşu; kumarhaneler, masaj salonları, fuhuş mekânları ve Batum Pazarı’nda yoksulların hayata tutunma çabasıyla temsil edilen ve artık tükenmiş kendinden bir Dubai yaratma sevdası gibi duruyor; orada havada bir yerde…

 
Batum Bulvarı'na açılan göz alıcı, renkli ışıklı caddeler

 
İlk kez 1881'de Fransız botanikçi ve bahçe uzmanı  Michael D'Alfons tarafından oluşturulan Batumi Bulvarı ya da Sahil Parkı; en arkadaki evlendirme dairesi

Hotel London (1889); şimdi Divan Otel olarak hizmet veriyor.

 
Hotel London plakası

 
1910'lar; Batum Erkek Lisesi
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)

 
1920-1930 yılları arasında sokağın ismi Lenin Sokağı imiş; şimdi Gamsakhurdia Sokağı...

 
Lenin Sokağı yıllarına ait bir fotoğraf; aynı sokakta çektik.

Zugdidi’den Batum’a doğru yemyeşil bir coğrafyanın içinde ilerliyoruz. Batum ile birlikte Gürcistan’ın en önemli limanı olan Poti’nin dış mahallelerinden geçiyoruz. Sovyet Döneminin izlerini taşıyan geniş bahçeli iki katlı evler caddenin her iki yanında uzanıyor. Bazen yeşil çayırlar, bazen sökülmüş çay bahçeleri bize eşlik ediyor. Batum’a; şehrin gece hayatını domine eden bir dizi uluslar arası zincire ait; gökdelen görünümlü otellerin önünden geçerek giriyoruz. Şehrin kıyıya yakın bölümü ile bir teleferikle ulaşılabilen Anuria Tepesi’nin eteklerinde yer alan, zamana yenilmiş Eski Batum’un yoksul ve yorgun mahalleleri, hem fiziksel görünümü itibariyle; hem de sosyolojisiyle birbirinden bıçakla kesilmiş gibi ayrılıyor.

 
Batum Deniz İskelesi yakınlarında İzmir Saat Kulesi'ni andıran Chacha Kulesi

 
Tarihten bir yaprak; Batum Bulvarı; 20.yy.ın başları
( kaynak: https://commons.wikimedia.org)

 
Alfabe Kulesi; Batum Sahili, Mucize Parkı

 
Ali-Nino Aşk Heykeli; birleşmiş halleri

 
Gemicilerin azizi; Aziz Nikolas Kilisesi, Batum

Karadeniz kıyısında yaklaşık 20 yıldır yeni bir kentin inşası sürüyor durup dinlenmeden. Batı’ya büyük bir öykünme içinde ve keza Batı’nın bizzat merkezinde yer aldığı derin bir hamleyle; kâh onu taklit ederek; kâh görgüsüzce ve ne anlama geldiği bile pek anlaşılamayan “çılgın” projelerle şehrin kıyı şeridinin altı üstüne getiriliyor gibi. Beş benzemez yapılar hepsi yan yana Batum’da; bir Azeri yazarın romanından esinlenerek yapılan aşk anıtı; Ali-Nino; hemen dibinde bir lunapark; onun hemen yakınlarında Londra’daki “Dönme Dolap” London Eye ile Pisa Kulesi’nin replikaları, kardeş şehir olma özelliğinden olsa gerek; bir de diğerlerine göre çok daha küçük boyutlarda İzmir Saat Kulesi’nın kötü bir kopyası olan Chacha Kulesi; bir de Sovyet Dönemi sonrası Tiflis’ten görece bağımsız bir tavır koyan Acara’nın modern derebeyi Abaşidze’nin kıyıdaki saray-evi… Bütün bunlara bakıldığında ve sadeleştirildiğinde ortada kalan, Gürcistan’ın Batum üzerinden de fark edilen çaresiz kafa karışıklığı ve Sovyet sonrası tüm diğer cumhuriyetlerde olduğu gibi yeni bir toplum ve yeni bir “resmi” tarih yaratma telaşından ibaret.

 
Tiyatro Meydanı'nda Posedion Çeşmesi

  
Tiyatro Meydanı'nda bir Batum gecesi; arka planda Drama Tiyatrosu

Avrupa Meydanı ve Altın Post / Medeia Heykeli

Avrupa Meydanı

Tiyatro Meydanı ve Poseidon Çeşmesi; gündüz...
(Kaynak: Ebruli Arşivi)


Tiyatro Meydanı'na bakan renkli binalar
(Fotoğraf: Nilüfer Keyvanklıoğlu)

Kendisini Avrupa’nın bir parçası olarak kabul eden ve onun köklerini temsil eden Antik Yunan’daki Arganaut’lar efsanesinin önemli simalarından Kolkhis Kralı Aietes’in büyücülükte ve zehir hazırlamada uzman kızı Medeia’yı elindeki altın postla upuzun bir kulenin üstünde betimleyen modern Gürcü yaklaşımı, aslında tamamen yeniden yapılmış neo klasik tarzda yapılarla çevrili Avrupa (Europa) Meydanı’nda billurlaşıyor. Aynı yaklaşım, Batum Drama Tiyatrosu’nun da bulunduğu meydanın tam ortasında yer alan ve denizle bütünleşmiş bir hayatın yaşandığı Batum’a yakıştırılan Poseidon Çeşmesi’nde de saklı… Bütün bu anıtların hepsinin, Sovyetler sonrası dönemde yapıldığını söylemeye gerek var mı?

 
Denize çıkar bütün sokaklar; Batum'da...

 
Batum Limanı

 
Batum; teleferik hattı ve meydan

 
Batum'da duvar resimleri ne bir örnek...
(Fotoğraf: Nilüfer Keyvanklıoğlu)

Bir başka örnek daha...
(Fotoğraf: Nilüfer Keyvanklıoğlu)

 
Eski ve Yeni Batum'un ayrıldığı hatlar

 
Batum Halk Pazarı'na teleferikten bakış

Eski Batum’a gelecek olursak; Batum Halk Pazarı’na giderken, pazarda bizzat dolaşırken ve teleferikle Anuria Tepesi’ne doğru yükselirken şehrin sosyolojisine dair yaptığımız bütün gözlemler, aynı kapıya çıkıyor gibi. Batum’un son çay bahçeleri tepenin sırtlarına çekilmiş artık. Tepenin eteklerindeki eski Batum’un iki ya da üç katlı yorgun evleri; yıkık dökük, ama bahçeli; düzlükteki yeşili savunan bahçelerin hepsi burada sanki. Halk pazarı ise tam bir panayır görünümünde… Askılara asılı bir sıra domuz, kişnişin ve diğer yeşilliklerin envai çeşidi, Gürcülerin olmazsa olmaz gıdası türlü türlü patatesler, domatesten bibere her çeşit yaz sebzesi, şeftaliler, armutlar, erikler, taze sulguni peynirleri, ahşap el işlemesi ürünler, Svan tuzu ve diğer baharatlar, iplere asılı rengârenk; her çeşit meyve şerbeti ile tatlandırılmış türlü türlü ceviz ve fındık sucukları; Gürcülerin günü kurtarma telaşı içinde pazara sürdükleri ürünlerden bazılarını oluşturuyor.

 
Batum Halk Pazarı

 
Halk pazarında satışa sunulmuş tavuklar

 
Halk pazarında yeşillikler

 
Batum Halk Pazarı'nda "askıda" domuzlar

 
Ceviz sucukları ya da churchkhela

 
Batum pazarında; genel bakış...

Gürcistan’ın ikinci büyük şehri olan Batum’un nüfusu 200 bin civarında. İ.Ö. 2.binlerde ortaya çıkan Kolkhis Krallığı ile birlikte tarihteki görünürlüğüne kavuşan Batum, o eski zamanın hatıralarını yukarılarda belirttiğimiz gibi bugün şehrin önemli meydanlarına taşımış gibi.

 
Batum çevresinde çay plantasyonları; 20.yy.başları
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)


Batum; 20.yy. başları, Batum Aleksandr Nevsky Katedrali
(kaynak:http://world.nailizakon.com/page/georgia/batumi/batumi.html)


Batum civarının betimleyen ve Osmanlı Dönemi'ne ait Ebubekir Efendi'nin hazırlamış olduğu 1740 tarihini taşıyan bir harita
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)

 
Bir Batum panoraması

 
Anuria Tepesi'nden Batum kıyısına doğru bakış

Roma İmparatoru Hadrianus döneminde (İ.S. 2.yy) bugünkü Batum kentinin yerinde askeri bir garnizon bulunmaktaymış. Batum Kalesi’nin çevresi, daha sonraki yıllarda dahi köye özgü yerleşim özelliğine sahipmiş. Batum, 13.yy.ın sonlarından 14.yy.ın başlarına kadar Odişi (Laz) prenslerinin yönetiminde kalır. 15.yy.da Gürcistan, krallıklar ve prenslikler olarak parçalandıktan sonra Batum, Guria Prensliği içinde yer alır. Bu yıllarda zaman zaman Osmanlılar tarafından yağmalanan şehir, Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1564 yılında Osmanlı topraklarına katılır. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında Ayastefanos Antlaşması ile Rus Çarlığı’nın yönetimine geçen şehir, 1883 yılında demiryoluyla Baku’ya bağlanır. 1900 yılında ise Baku’nun petrolünü Karadeniz’e taşıyacak olan boru hattı tamamlanır. Bu yeni durum, Batum’un bir liman şehri olarak önemini bir kat daha artırır. Bu yıllar, Batum’da Türk nüfusunun Anadolu’ya yönelik göçlerle azaldığı; bunun karşılığında petrolün bölgede yarattığı ticari imkânlar nedeniyle Ermeni ve Gürcü nüfusun giderek arttığı bir dönem olarak dikkat çeker.

 
14 Ocak 1878'de Osmanlı buhar gemisi İntibah'ın Batum önlerinde Rus gemisi Grand Dük Konstantin'in torpedo botları tarafından batırılmasını betimleyen tablo; Rus Ressam Lev Lagorio
(kaynak: https://commons.wikimedia.org) 

Tamara yakınlarında Batum demiryolu köprüsü; 1910
(kaynak: https://commons.wikimedia.org) 


Batum'da soğuk su satıcısı; 1910
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)

  
Osmanlı Dönemi'nde Batum kıyıları; 19.yy.
(kaynak: https://commons.wikimedia.org) 

 
Batum Sahili'nde Cafe Fantasy ya da Octopus;  mozaik sanatının en güzel örneklerinden biri
(kaynak: https://georgiaabout.com/2015/09/16/about-sights-the-cafe-fantasy-also-called-the-octopus-in-batumi/)

 
Batum;  Cafe Fantasy'de mozaik dekorasyonu
(kaynak: https://georgiaabout.com/2015/09/16/about-sights-the-cafe-fantasy-also-called-the-octopus-in-batumi/) 

1905 yılı Rusya’nın iliklerine dek sarsıldığı devrim ve kalkışma yıllarının başlangıcıdır. 1900’lü yılların başlarında Batum, Transkafkasya’da Joseph Stalin’in de göbeğinde yer aldığı; Çarlık yönetimine karşı sosyalist hareketlerin ve işçi eylemlerinin yoğunlaştığı bir merkez olarak öne çıkar. 10 Mart 1902 tarihinde Batum’da Stalin’in önderlik ettiği Rothschild Rafinerisi’ndeki grev ve protesto eylemleri, Çarlık polisi ile şiddetli çatışmalara dönüşür. Sokak çatışmalarında 15 işçi öldürülür, 54 kişi ise yaralanır. Birçok kişi hapse atılır.(7) 1905 Devrimi öncesinde Çarlık Rusyası’nın birçok önemli kenti gibi Batum da yukarıda anılan benzeri olaylarla büyük bir kargaşa içine sürüklenir.

 
Batum'da 1917 gösterileri
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)

 
Teleferik'den Batum; Eski ve Yeni Batum yan yana...

 
Batum Deniz Feneri; 20.yy.başları
(kaynak: https://commons.wikimedia.org) 
Anuria'dan Batum'a; yeşilden maviye bakış...

1905 Devrimi’nin Gürcistan’daki önemli isimleri, isyanın başarısızlığa uğraması sonrası Batum üzerinden Osmanlı topraklarına kaçarlar. 1. Dünya Savaşı sırasında 1917 Büyük Ekim Devrimi nedeniyle Rusya’nın bölgeden çekilmesiyle şehir, Brestlitovsk Antlaşması gereğince yeniden Osmanlı Devleti’ne bırakılır. 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi sonrasında ise Batum, önce İngilizler’e, daha sonra yeni kurulmuş bulunan Gürcistan Cumhuriyeti’ne bırakılır.

 
19.yy.da Batum'da Osmanlı birlikleri; Batum'a sevkedilen Aydınlı bir Türk taburu, tabur imamının duasını dinliyor.
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)

 
Enver Paşa Batum'da; 1918
(kaynak: https://commons.wikimedia.org) 

 
Batum'da 20.yy.başlarında Aziziye Camisi; şimdi yok.
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)

 
Tarihin derinliklerinde kalmış Aziziye Camisi
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)

 
Batum'da; Anuria Tepesi'nde...

  
Batum'dan; saat kulesi
(Ebruli Arşivi)

Misak-ı Milli sınırları içinde kabul edilen Batum’dan 23 Nisan 1920’de kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Akif Sümer, Ahmet Fevzi Erdem, Ali Rıza Acara, İmamzade Edip Dinç ve Hahutzade Ahmet Nuri Efendi Batum’u temsilen milletvekili olarak katılırlar. Bu süreçte bir yandan Anadolu’da Kurtuluş Savaşı sürerken diğer yandan da Kızıl Ordu birlikleri Bolşevik Devrimi’ni tüm Rusya topraklarına doğru yaygınlaştırma çabası içindedir. Sovyet karşıtı Gürcistan birlikleri ile Kızıl Ordu birlikleri arasında süren savaşı Gürcüler kaybederler ve bu süreçte Ankara’ya elçi göndermiş bulunan Gürcü Hükümeti, Artvin ve Ardahan’ı TBMM Hükümeti’ne bırakarak Tiflis’e çekilir. Türk birlikleri 7 Mart 1921’de Batum’a yeniden girer. 16 Mart 1921’de ise, TBMM Hükümeti ile Sovyet Hükümeti arasında Moskova Antlaşması imzalanır ve Batum, Sovyetler’e bırakılır. Bu sırada Kızılordu birlikleri Tiflis’i ele geçirmiş, ama cephe hattına Moskova Antlaşması’nın bilgisi ulaştırılamamıştır. Bu nedenle Batum’daki Türk birlikleri ile Kızıl Ordu birlikleri karşı karşıya gelirler. 20 Mart 1921’de Kızıl Ordu’ya bağlı süvari birlikleri, TBMM Ordusu birliklerine saldırır ve bir kısmını esir alır. 16 Temmuz 1921’de ise, yeni kurulan Acara Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin yönetim merkezi olarak tanımlanan Batum, Moskova Antlaşması’nın teyidi niteliği taşıyan 13 Ekim 1921 Kars Antlaşması ile Kars ve Ardahan Türkiye’de kalır; Batum ise, Sovyetler Birliği’nin 15 cumhuriyetinden biri olan Gürcistan’a bırakılır. Acara bölgesinin bir özerk cumhuriyet olarak devamlılığı konusundaki Türkiye’nin garantörlük hakkı da bu antlaşma ile tanınır. Bugün Batum’da mafiosi ekonominin önemli dinamiklerinden biri haline gelen ve giderek artan Türk nüfusu, bu anlamda Gürcülerin zihinlerinin bir köşesinde bir riski, bir korkuyu saklamakta mıdır; bilinmez?

Yağmurda Batum Botanik Parkı; merdivenler

Botanik Parkı'ndan...

 
Göğe yükselen dev sarı çam ağaçları; Botanik Parkı

 
Batum Botanik Parkı; 20.yüzyılın başları
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)
  
Tarihten bir kartpostal; Batum Botanik Parkı
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)

 
Batum Botanik Parkı; Japon Bahçesi

Bahçeden bir başka görünüm

Tropik bir jungle gibi; Batum Botanik Bahçesi

Yerdeki bir gövdeden gelişen yeni hayatlar; Batum Botanik Bahçesi

 
Aynı kökten iki gövde; ağaçların kardeşliği

Batum Botanik Parkı'nda sağnak yağmurdan ıslanmış bir halde Ebruli gezginleri, demli çayı beklerken...
(Ebruli Arşivi)

Batum’un en göz alıcı mekânlarından birisi, 19.yy.da Çarlık Rusyası egemenliğinde oluşturulmuş olan Botanik Bahçesi. Batum’un 9 km. kadar kuzey doğusunda ve Karadeniz kıyısında yer alan bu eşsiz bahçenin ilk oluşum fikri, Osmanlı Devleti’nin yönetiminde iken buraları ziyaret eden Fransız ve Rus gezginleri tarafından dillendirilmiş. Ama bütünleşik bir botanik bahçesi fikrini ilk ortaya atan kişi olarak Rus gezgin ve coğrafyacı Pavel Tatarinov öne çıkıyor. Tatarinov, 1892’de bu fikrini hayata geçirmek üzere Yukarı Park olarak adlandırılan bölgede 10 hektarlık bir alanda ilk botanik bahçesini oluşturmuş. Botanik Bahçesi’nin 1912 yılında kurumsal olarak tesisine öncülük eden kişi ise yine bir Rus coğrafyacı, botanikçi ve gezgin olan Kharkov Üniversitesi profesörlerinden Andrei Krasnov… Bahçe; Uzak Asya, Himalaya, Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Amerika, Kuzey Amerika, Meksika, Akdeniz Bölgesi ve Transkafkasya bölümlerinden oluşuyor. Yüzyıllık bir geçmişe sahip parklarıyla dikkat çeken Botanik Bahçesi’nin içinde türlü subtropikal bitki örtüsünün örnekleri; sukulentler, palmiyeler, güller kamelyalar, narenciye çeşitleri, bambular, 125 yıllık manolyalar, türlü türlü çam ağaçları, akçaağaç, yaprak dökmeyen sekoyalar ve ayrıca saklı Japon bahçeleri, envai çeşit çiçeklerle bezenmiş bahçeler, yürüyüş parkurları ve benzersiz bir peyzaj mimarisi yer alıyor. Sağnak yağış altında dolaştığımız, ama ayrılmaya bir türlü razı olmadığımız; kısacası görülmeye değer bir mekân Batum Botanik Bahçesi

 
Batum Botanik Parkı'nda yağmurdan kaçarken; çay keyfi
(Ebruli Arşivi)

 
Batum'da eski bir sivil yapı; önündeki çeşme bir dükkana dönüştürülmüş.

 
Batum sokaklarından biri

 
Batum Teleferiği

 
Anuria sırtlarında çay tarlaları

Batum’da kıyıya yakın bölgede üç önemli meydan var; şehrin nabzının attığı mekânlar burası. Medeia heykelinin bulunduğu Avrupa Meydanı, Poseidon ya da Neptün Çeşmesi’nin ve Drama Tiyatrosu’nun bulunduğu Tiyatro Meydanı ve bir de son olarak isminden tasarımına dek bütünüyle İtalya’daki benzerlerine öykünülerek oluşturulmuş ve çeperlerinde çok sayıda kafeteryanın yer aldığı Piazza

 
Piazza
(Ebruli Arşivi)

 
Batum Şehir Planı; 1914
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)

  
Batum Sahili
(Fotoğraf: Nilüfer Keyvanklıoğlu)


Batum Bulvarı; 20.yy.başları, bir küçük kızın silik hatırası
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)

Yaklaşık 7 km uzunluğundaki Batum Kordonu ise, şehirdeki en önemli çekim merkezlerinden… Kıyıya paralel konumlanmış sıra sıra restoranlar ve eğlence mekânları, Batum plajları, yüksek oteller, Gürcü harflerinin DNA molekülüne benzer tarzda dizili olduğu Alfabe Kulesi, hareketli ve metalden müteşekkil Ali-Nino aşk heykeli, Amerikancı sabık cumhurbaşkanı Mikhail Saakaşvili zamanında inşa edilen ve bir üniversite olarak planlanmış, ama hayata geçirilememiş ve ne olacağına henüz karar verilememiş; Amerika’daki benzerlerine öykünülmüş bir gökdelen kopyası, Radisson Oteli, onun arkasındaki Anuria Tepesi’ne çıkan ve Batum’un panoramik olarak izlenebildiği Teleferik’in kalkış istasyonu, içerideki meydanlara doğru ilerleyen geniş caddeler; “görkemli” ve yüksek yüksek binalar…

Batum Sahili'nden Anuria Tepesi'ne yolcusunu taşıyan teleferik hattı

 
Ali-Nino heykeli; Batum Mucize Parkı, Batum Sahili
(Fotoğraf: Nilüfer Keyvanklıoğlu)

 
Ali Nino heykeli; ayrılmış halde...
(Fotoğraf: Nilüfer Keyvanklıoğlu)

 
Ali-Nino heykeli; başka bir konumda...
(Fotoğraf: Nilüfer Keyvanklıoğlu)

 
Batum; Orta Cami

 
Batum; Orta Cami
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)


Batum'da 1911 kışı
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)  

Gündüz ve gece Batum’da farklı iki hayat var; kafası çok karışık kent, Batum’da. Gündüz Batum, geceye göre nispeten masum ve mazbut… Kiliselerden yükselen Ortodoksi çan sesleriyle, dev gökdelenlerin arasına sıkışmış haldeki Osmanlı’dan kalan tek hatırası Orta Camisi’yle, birbirini dik kesen sokak köşelerindeki rengârenk ortanca çiçekleri satan sokak satıcılarıyla, kıyıya paralel ve dik uzanan caddelerde dolup taşan lokantaları, süslü ve gösterişli alışveriş mağazaları, otellerin lobilerini ele geçirmiş peçeli, peçesiz ve tümü görgüsüz Arap turistleriyle Batum’un gündüzüdür görünen göze. Ama gecesi öyle mi ya?

 
Batum'da bir sokağın köşesinde ortanca çiçeği satan bir çiçekçi

 
Anuria eteklerinde bir manastır

 
Batum Bölgesi'nde Çoruh Nehri'nde Artvin tipi kayıkla seyahat; 20.yy.başları
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)

 
Batum; teleferikten... 

Denizden içerilere doğru giren caddelerde ve onlara dik sokaklarda yanıp sönen rengârenk ışıklı reklam levhalarının her biri müşterilerine göz kırpmakta geceleri... Alkol duvarının sabaha doğru aşıldığı; dizi dizi barlar, Batıyı taklit eden; sokağa taşan yüksek sesli müziği ve seksapel dansçı kızlarıyla insanın aklını başından alan barlar, masaj salonları, kumarhaneler, lüks otellerin kapılarında dikilen ayakçı takımı; mafiosi tipler sarmış her yanı. Herkesin ağzının suyunu akıtan; biteviye garip geceler var Batum’da. Gündüz insan, gece hırt; kepazeliğin türlüsü turizm olmuş zavallı Batum’da. Bir anlamda Batum’un ırzına geçilmiş bir sabaha karşı… Ama atı alan çoktan geçmiş Batum’u; bizim türküdeki gibi Batum olmuş şimdi bir “batakhane”…

Son Söz

Bakir tepeler sizleri bekler Gürcü Macahela’sında… Dağlara doğru sarar tık nefes bir minibüs; yeşilden bir deniz, Karadeniz’e doğru telaşlı Çoruh’un köpük köpük akan suları, kemerli taş köprüler; Batum’a göre daha bir gerçek sanki buralar. Belki bir başka bahara, bir başka yaza; görmediğimiz Gürcistan; gitmediğimiz Tiflis, Gori, Kazbegi, Kakhate ve ötekiler kalmasın geride. Hayde hayde…


Dipnotlar:

(1)     Dadiani Sarayı’nın tarihçesi ile ilgili olarak bkz. http://ozhanozturk.com/2018/01/16/poti/
(2)    House of Dadiani maddesi; bkz. Wikipedia
(3)    Napoleon Bonaparte ve Dadiani ailesinin bağlantısı ile ilgili olarak bkz. Wikipedia; Dadiani Palace maddesi
(4)    Dadiani Sarayı Müzesi’nde sergilenen unsurlar için bkz. http://www.georgianmuseums.ge/?lang=eng&id=1_1&sec_id=11&th_id=243  
(5)    İmereti bölgesi şarapçılığı hakkında bkz. http://www.visitkutaisi.com/en/discover-imereti/imeretianwine
(6)    Batı Gürcistan şarapçılığı hakkında bkz. https://georgiastartshere.com/discover-wines-of-western-georgia/
(7)     History of Batumi maddesi; Bkz. Wkipedia
(8)    Fotoğraflar, yazıda belirtilenler dışında, gezi sırasında İ. Fidanoğlu/N. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.

Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder