ZUGDİDİ’DEN BATUM’A
(SAMEGRELO ve ACARA BÖLGESİNDE
DOLAŞIRKEN)
(4.BÖLÜM)
9-16 Temmuz 2018
İbrahim Fidanoğlu
Giriş
Yukarı Svaneti’de; Büyük Kafkas Dağları’nın eteklerinde
geçirdiğimiz 5 gün sonrasında bir sabah vakti masalsı Mestia’dan ayrılarak yeniden güneye; Megrellerin yurdu Samegrelo
bölgesine yöneldik. O destansı dağlar, akşamdan kalan yağmur bulutların ardına
saklanmıştı sanki. 5 gün önce Mestia’ya
geldiğimiz gibi yine yolun kıyısındaki derin vadide çılgınca akan Enguri’yi takip ederek, bitmek bilmeyen
virajları birer birer aştık ve Jvari
kasabasının yakınlarında Enguri Barajı’na
ulaştık. Seyir platformunun bulunduğu düzlemden aşağılara doğru baktığımızda,
Karadeniz’e uzanan yemyeşil topraklar ve sisli bir ufuk çizgisinden başka bir
şey yoktu ortalıkta. Yol üstünde birkaç köy ve Svaneti’nin lezzetli ballarından satan birkaç satıcı dışında
ortalık oldukça sakindi.
Svaneti'nin yemyeşil çayırları, masalsı kuleler çok uzaklarda şimdi...
Mestia'ya elveda..
Jvari; iki ırmağın birleştiği yerde...
(http://www.gotocaucasus.com/Jvari/Jvari.html)
Enguri Barajı
Mavinin ve yeşilin
birbirine karıştığı Enguri Baraj Gölü,
271,5 metre yüksekliğindeki Avrupa’nın en yüksek ikinci baraj gövdesiyle çılgın
Enguri’nin önünün kesilmesi sonucunda
oluşmuş. Sisli dağ yamaçlarından aşağılara doğru; kıvrım kıvrım büklerle su
düzleminde nihayet bulan göz alıcı topografya karşısında hayran olmamak mümkün
değil. Aslında bir enerji santralı işlevi gören tesis, dev ölçekli yapısı ve
yukarıda sözü edilen benzersiz coğrafyası ile son yıllarda turizme de açılmış.
Gelen geçen turist kafileleri, bu rota üzerinde Enguri Barajı’nı ve çevresindeki topografyayı seyir platformundan
izlemeden ayrılmıyor.
Enguri Barajı
Enguri; Zugdidi'ye, düzlüklere doğru akarken...
Enguri Baraj Gölü
Enguri Barajı’nın inşaatına 1961 yılında Sovyetler Birliği
döneminde; Kruşçev zamanında
başlanılmış. 1987’de tam kapasiteyle üretime geçen barajın 1994 yılında yapılan
tetkiklerinde bakımsızlıktan risk oluşturduğu tespit edilince, Avrupa Birliği
ve Japonya’dan sağlanan fonlar kullanılarak barajın ıslahı ve modernizasyonu
gerçekleştirilmiş. İşin ilginç yanı; barajın ana gövdesi Gürcistan’ın Yukarı Svaneti bölgesinde yer alırken,
hidrolektrik santralının güç üniteleri ise 1990’lı yıllardan beri Gürcistan’dan
ayrılmış bulunan Abhazya’nın Gali bölgesinde bulunuyormuş.
Enguri Barajı'na doğru...
Enguri Barajı
Enguri Barajı; batı yamaçları
Enguri Barajı’ndaki kısa ziyaretimiz sonrası hedefimiz, artık
Zugdidi ve onun merkezinde yer alan
ve Megrelya’yı bir dönem yönetmiş
olan Dadiani ailesine ait Dadiani Sarayı idi. Bu amaçla yaklaşık
600 metre yüksekliğindeki bir yayladan Enguri
ırmağının güney batısına doğru uzanan yemyeşil düzlüklere doğru indik.
Karadeniz’e doğru alçalan bu zengin topografyada Büyük Kafkasya Dağları’nın
buzulları ile beslenen onlarca ırmağın ve onların kollarının üzerinden geçerken,
hangisinin hangisiyle irtibatlı olduğunu bir an için karıştırmamak imkânsızdı.
Maviyle yeşilin kucaklaştığı bu coğrafyada ulaştığımız son nokta, Karadeniz’in
kıyı çizgisinde yer alan birkaç sayfiye kasabası, Poti yolu üstünde rastladığımız gösterişli iki katlı bakımlı
evleri, şehrin merkezinde yer alan Sovyetler döneminden kalma çok katlı, yorgun
sosyal konutları, parklarda eyleşen işsiz ve donuk suratlı insanlarıyla dikkat
çeken Zugdidi oldu.
Zugdidi; 1930'lu yıllar
(Kaynak:https://georgiaabout.com/2014/03/11/photographs-of-zugdidi-in-the-1930s/)
Zugdidi; Dadiani Sarayı yakınları...
Zugdidi; Sovyet Dönemi'nden kalma çok katlı apartmanlar
Zugdidi
Fonetiği; söylenirken
bize ilginç gelen Zugdidi sözcüğü, büyük tepe anlamına geliyormuş. Kentin
ortalama yüksekliği ise bu isimle pek de uyuşmuyor; yaklaşık 100 metre
civarında… Rusların Transkafkasya’da
egemenliğini tesis ettikleri 19.yy.ın ikinci yarısına dek Zugdidi, otonom bir prenslik olarak Megrelya’nın başkenti işlevini görmüş. 1867 yılında bu özerk
yapısını yitiren ve Hıristiyan Lazların (Megreller)
yurdu olarak bilinen Samegrelo
bölgesinin bu en önemli şehri Zugdidi,
Karadeniz kıyısında yer alan sayfiye kasabası Anaklia önlerinde Karadeniz’e kavuşan çılgın Enguri’nin burada neredeyse bir boğaza dönüşen geniş yatağının iki
yakasını birleştiren gösterişli köprüsü ile de dikkat çekiyor.
Zugdidi; şehir merkezi
Yağmurda Zugdidi; parklarından biri
Anaklia-Gammukhuri Köprüsü
(Kaynak:http://wikimapia.org/24716509/Anaklia-bridge)
İsmi Zugdidi ile anılan önemli simalardan
biri de Sovyetler Birliği sonrası dönemde Gürcistan’ın ilk cumhurbaşkanı olan Zviad Gamsakhurdia… Zugdidi, Gamsakhurdia’nın
aynı zamanda doğduğu yer olarak biliniyor. 1992 yılında Abhazya Savaşı sırasında Gamsakhurdia,
bir süre Zugdidi’de saklanmış ve
iktidarı ele geçiren Rus yanlısı kuvvetlere karşı bu bölgede direnmiş. Ama ne
olursa olsun; Zugdidi deyince ilk
akla gelen mekân ise, şehrin neredeyse merkezinde yer alan ve şimdi bir müze
işlevi gören Dadiani Sarayı…
Zugdidi; parklar...
Yağmur altında Dadiani Sarayı'na yürürken...
Zugdidi; Dadiani Sarayı
Dadiani Sarayı; Megrellerin yurdu Samegrelo
bölgesini 12.yy.dan beri yöneten meşhur Megrel
hanedanı Dadianilerin saltanatının
simgesi olan bu önemli yapının ilk kez ne zaman yapıldığına dair kesin bir
bilgi olmamakla birlikte; 17.yy.da bölgeyi dolaşan gezginlerin gezi notlarında Dadiani Sarayı’ndan söz etmeleri
nedeniyle en azından bu yüzyıl itibariyle varlığından haberdarız.(1) 19.yy.ın başlarında Rus
Çarlığı’nın etki alanına giren bölgede Dadiani
hanedanının varlığının 1802 yılından itibaren Rus egemenliği altında bir yerel
otorite olarak sürdürüldüğünü yine tarihi kaynaklardan öğreniyoruz.(2) Bölge Kırım Savaşı sırasında (1853-1856) bir
dönem Osmanlı yönetiminde kalmış; bölgeyi kontrol eden Ömer Paşa, Dadiani Sarayı’nı
Kırım Savaşı sırasında hastane olarak
kullanmış. 1840 yılında önemli bir koleksiyoner olarak da bilinen David Dadiani tarafından Tarih ve Mimarlık Müzesi’ne dönüştürülen
yapı, çevresinde yer alan ve 19.yy.da oluşturulmuş bulunan Botanik Bahçesi ve Bakire
Meryem Kilisesi ile birlikte bir kompleks işlevi görmüş.
Dadiani Sarayı, Bakire Meryem Kilisesi ve arkada Zugdidi Botanik Bahçesi
Zugdidi, Dadiani Sarayı
Dadiani Sarayı; ikinci kat kemerli pencereleri
Dadiani Sarayı; kapıda kuyruk var.
Bugün iki katlı sarayda;
19.yy.da yürütülen kazılarda oraya çıkarılan Archaeopolis ya da bugünkü ismiyle Nokalakevi köyünden elde edilen nümizmatik malzemesi, Dadiani ailesinin biriktirdiği
koleksiyon içinde yer alan Ortaçağ Avrupası kaynaklı zırh, silah, etnografik
nesneler ile resim ve heykel sanatının nadide örnekleri, dönemin mobilyaları ve
hanedanı temsil eden tablolar sergileniyor. Ayrıca; aynı mekânda İ.Ö. 1.yy.dan
19.yy.a dek geniş bir zaman aralığını temsil eden ikonalar, Hıristiyanlığın
kutsal kabul edilen dini objeleri, David
Dadiani’nin damadı (kızı Salome
Dadiani ile evlenen) ve Napoleon
Bonaparte’nin kız kardeşi Carolina’nın
torunu olan Aşil (Achille) Murat’ın
Fransa’dan getirdiği Napoleon’a ait yüz maskı da sergileniyor. (3)(4)
Dadiani Sarayı'nda bir Gürcü papazın gözetiminde giriş için bekliyoruz.
Sarayın merdivenlerinden çıkarken Dadiani Ailesi'nin mensuplarının tabloları karşıladı bizi. En son bu noktada fotoğraf çekebildik.
Sarayda yer alan David Dadiani'nin bir tablosu
(Kaynak:http://georgianmuseums.ge/?lang=eng&id=1_1&sec_id=11&th_id=243)
Dadiani Sarayı; ikinci kat...
(Kaynak: http://georgianmuseums.ge/?lang=eng&id=1_1&sec_id=11&th_id=243)
Sarayda yer alan Megrel Prensi David Dadiani'nin eşi Prenses Ekaterina Chavcavadze-Dadiani'nin tablosu
(Kaynak:http://georgianmuseums.ge/?lang=eng&id=1_1&sec_id=11&th_id=243)
Dadiani Sarayı'nda Napoleon Bonaparte'nin bronz maskının sergilendiği oda
(Kaynak: http://georgianmuseums.ge/?lang=eng&id=1_1&sec_id=11&th_id=243)
Gezinin Zugdidi bölümü; leziz yemekleriyle meşhur,
şehrin merkezindeki Meunargia Caddesi’nde
bulunan Diaroni Lokantası’nda
sonlandı. Son derece lezzetli dana şişleriyle hatırlayacağımız Zugdidi’nin bu seçkin lokantasından söz
etmişken, biraz da Gürcü mutfağından ve 8 günlük Gürcistan gezimiz sırasında
tattığımız yerel lezzetlere değinelim:
Diaroni Lokantası; Zugdidi
Diaroni Lokantası; içi
Diaroni'nin dana şişleri; basit ama çook leziz...
Megrel haçapurisi
Gürcistan Mutfağı’ndan esintiler
Gürcistan yemeklerinin
vazgeçilmez unsurları bence onların kinzi
dedikleri kişniş ve bir tür bileşik
bir baharat olan Svan tuzu… Neredeyse
her yemeğin içine sinmiş bu tada alışık olmayanlar için süreç biraz zorlu…
Özellikle bizim gibi kişnişi çiğ olarak tüketmeye pek alışık olmayanlar için…
Görünüşte maydanozu andıran bu bitki, bilindiği üzere özellikle Hint ve
Uzakdoğu mutfağında çok yaygın olarak kullanılıyor.
Batum Halk Pazarı'nda kişniş tezgahları
Baharatlar ve türlü türlü ceviz sucukları ya da "churchkhela"
Gürcistan’ın en bilinen
lezzetlerinden ikisi hiç şüphesiz haçapuri
ve hinkali… Bir tür pide olan haçapuri, Gürcistan’da meşhur peynirleri
sulguni kullanılarak yapılıyor. Sulguni, Gürcülerin vazgeçilmez başka
bir lezzeti ve kültürel mirasın önemli bir unsuru olarak kabul ediliyor. Batum
pazarından aldığımız sulguni peyniri
satıcının da dediği gibi oldukça tazeydi. Tuzu çok az, oldukça yumuşak; bizim
taze köy peynirlerini andırıyor lezzeti. Gürcüler; özellikle Svaneti bölgesinde yaşayan Svanlar, peynir yerine satırla kıyılmış
eti, Svan tuzu diye adlandırdıkları
çok özel bir baharatla çeşnilendirerek pidenin içine koyuyorlar. Bir tür haçapuri olan bu tip pide ise gubdari ismiyle anılıyor. Haçapurinin pikhali dedikleri otlu ve lobio
dedikleri haşlanmış fasulye ezmeli türevleri de mevcut; bunlar sırasıyla pikliani ve lobiani adlarıyla anılıyor.
Acara haçapurisi; Batum'dan; farkı açık ve yumurtalı...
Svanların meşhur pidesi; Svan tuzu ile çeşnilendirilmiş bir tür etli haçapuri; kubdari
(kaynak: https://georgiastartshere.com/top-12-things-to-do-in-svaneti/)
Gürcü mantısı; hinkali, Batum'da...
Gürcülerin mantıya
verdikleri isim ise hinkali… İçine soğan,
kıyma ve baharat karışımı (tabii ki kişniş de var) konulmuş ve bir bohçayı
andıran hamurun sıcak suda haşlanması ile elde ediliyor hinkali… En önemli özelliklerinden biri de mantıların bir bohçayı
andırır tarzda ve son derece iri yapılmaları. Üzerinize suyunu damlatmadan
yemeniz ise ayrı bir mahareti gerektiriyor. Bu nedenle bir ucundan açtığınız delikten;
önce suyunu içinize çekerek bu tehlikeyi savuşturduktan sonra, mantının
kalanını afiyetle yemeniz kolaylaşıyor.
Ajepsandali; bir tür patlıcan yemeği
(kaynak:https://georgiastartshere.com/top-10-vegan-dishes/)
Patlıcan ve cevizle yapılan badrijani
(kaynak: https://georgiastartshere.com/top-10-vegan-dishes/)
Gezimiz sırasında
tattığımız bir diğer Gürcü yemeği ağırlıklı olarak patlıcanla yapılan ajepsandali… Bu yemeğin temel girdileri;
patlıcan, domates, sarımsak, bazen patates ve özellikle kişniş ile Svan tuzu olarak biliniyor. Hepsinin bir
tavada birlikte pişirilmesi ile kompozit bir lezzetin yakalandığı ajepsandali, Svaneti bölgesinde sıkça önümüze gelen yemeklerden biriydi. Bir
diğer patlıcan yemeği ise badrijani
ismi ile anılıyor. Uzun uzun kesilmiş patlıcan dilimlerinin önce kızartılması,
daha sonra dövülmüş ceviz, sarımsak ve kişniş karışımından oluşan bir iç
malzemesi ile rulo şeklinde sarılması ve yan yana dizilerek servise hazır hale
getirilmesinden ibaret bu yemek de yaz aylarında Gürcistan’da sıkça tüketilen
bir başka yemek olarak dikkat çekiyor.
akhali kartopili; patates topları
(kaynak:https://georgiastartshere.com/top-10-vegan-dishes/)
Samegrelo bölgesine has; peynir ve nane ile yapılan, haydari benzeri bir tür başlangıç yemeği; gebjalia
(kaynak: https://georgiastartshere.com/9-meals-to-try-in-samegrelo-region/)
Akhali kartopili ismiyle bilinen ve patates ve peynir
karışımından oluşan küresel formlu, üzeri dereotu ya da kişnişle kaplı atıştırmalıklar,
bizim haydariyi andıran; yumuşak peynir ve nane ile birlikte yapılan gebjalia, bizim Karadeniz’in tipik
yemeği mıhlamayı andıran; mısır unu ve sulguni
peynirinin birlikteliğinden oluşan elarji
de Gürcistan Mutfağı’nda diğer iştah
açıcılar olarak dikkat çekiyor.
tütsülenmiş sulguni peynirleri
(kaynak: https://georgiastartshere.com/top-10-authentic-very-georgian-food/)
Gürcü lemonadeleri; bir tür gazlı içecek
(kaynak: https://www.straus.md/ro/product/natakhtari/)
Batum'da; bir şarap tadım yerinde...
Şarapların stoklandığı şarap evinin mahzeninden bir görünüm...
Gürcistan’da elbette
şarabın ayrı yeri var. Kakheti ve İmereti bölgesinin farklı lezzetteki
üzümlerinden elde edilen şarapları dünyaca pek meşhur. Gürcistan’da 500’den
fazla yerel üzüm türü bulunmaktaymış. Müthiş bir çeşitlilik… Özellikle Kakheti bölgesinin Saperavi, Alexandrouli ve Mujuretuli
ismiyle anılan üzümlerden yapılan kırmızı şarapları yurt içinde ve yurt dışında
büyük rağbet görmekteymiş. İmereti
bölgesinde yetişen Krakhuna, Tsolikuori,
Tsitska türleri de beyaz şarap yapımında yaygın olarak kullanılan üzümler
olarak öne çıkıyormuş.(5)(6)
Gürcistan’da ev şarapçılığı da oldukça yaygın; geleneksel yöntemlerle herkes
kendi şarabını kendi evinde üretiyor ve kendisi tüketiyor. Kısacası Gürcistan’da
binlerce yıllık geçmişi olan derin bir şarap kültürü mevcut.
Batum Limanı; 19.yy. sonları
(kaynak:http://www.wikiwand.com/en/History_of_Batumi)
21.yy.da Batum sahilinde beş benzemezler; solda Saakaşvili zamanında üniversite niyetiyle yapılıp ne olacağına karar verilemeyen sivri kuleli gökdelen; sağda üzerinde Gürcü harflerinin dizili olduğu Alfabe Kulesi...
Ben giderim Batum’a; Batum’un “batağına”…
Türkülerimizde yaşayan
bir dönemin ortak tarihi, kökleri bu kentle anılan bir hayli insanımızın
varlığı, Sovyetler Birliği’nin çöküşü sonrasında Karadeniz kıyılarında kurulan Rus
pazarlarına yönelik en önemli lojistik geçiş noktası, kentin yorgun binalarında
saklı; geçmiş hayatın hüzünlü izleri, bugünlerde Batı’ya öykünme telaşındaki Batum’un, olsa olsa bir Körfez
metropolünün parlatılmış kopyasından ileriye gidememe gibi bir potansiyeli
içinde taşımasına yol açıyor.
Batum Limanı; 20.yy. başları
(kaynak:http://world.nailizakon.com/page/georgia/batumi/batumi.html)
Anuria Tepesi'nden modern Batum'a bakış
Batum Sahili'nde gece; Londra'daki London Eye taklidi Dönme Dolap
Batum Bulvarı ya da Sahil Parkı; gecenin karanlığında ışık ve su oyunları
Batum Bulvarı; bir Pisa Kulesi öykünmesi
Batum kıyısında Hotel Belle Vue; şimdikilerle kıyas kabul etmez.
(kaynak:http://world.nailizakon.com/page/georgia/batumi/batumi.html)
Gürcistan’ın Batı
dünyasında kendisine yer açma hayaliyle ivmelenen Batum’daki hayat, bugün görgüsüzce yükselen çok katlı binalar, Pisa Kulesi, Londra’daki Dönme Dolap gibi Avrupa kentlerindeki
önemli anıtsal yapıların kötü kopyaları, gündüzle gecenin ahlaki olarak birbirine
karşıt duruşu; kumarhaneler, masaj salonları, fuhuş mekânları ve Batum Pazarı’nda yoksulların hayata
tutunma çabasıyla temsil edilen ve artık tükenmiş kendinden bir Dubai yaratma
sevdası gibi duruyor; orada havada bir yerde…
Batum Bulvarı'na açılan göz alıcı, renkli ışıklı caddeler
İlk kez 1881'de Fransız botanikçi ve bahçe uzmanı Michael D'Alfons tarafından oluşturulan Batumi Bulvarı ya da Sahil Parkı; en arkadaki evlendirme dairesi
Hotel London (1889); şimdi Divan Otel olarak hizmet veriyor.
Hotel London plakası
1910'lar; Batum Erkek Lisesi
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)
1920-1930 yılları arasında sokağın ismi Lenin Sokağı imiş; şimdi Gamsakhurdia Sokağı...
Lenin Sokağı yıllarına ait bir fotoğraf; aynı sokakta çektik.
Batum Deniz İskelesi yakınlarında İzmir Saat Kulesi'ni andıran Chacha Kulesi
Tarihten bir yaprak; Batum Bulvarı; 20.yy.ın başları
( kaynak: https://commons.wikimedia.org)
Alfabe Kulesi; Batum Sahili, Mucize Parkı
Ali-Nino Aşk Heykeli; birleşmiş halleri
Gemicilerin azizi; Aziz Nikolas Kilisesi, Batum
Karadeniz kıyısında yaklaşık 20 yıldır yeni bir kentin inşası sürüyor durup dinlenmeden. Batı’ya büyük bir öykünme içinde ve keza Batı’nın bizzat merkezinde yer aldığı derin bir hamleyle; kâh onu taklit ederek; kâh görgüsüzce ve ne anlama geldiği bile pek anlaşılamayan “çılgın” projelerle şehrin kıyı şeridinin altı üstüne getiriliyor gibi. Beş benzemez yapılar hepsi yan yana Batum’da; bir Azeri yazarın romanından esinlenerek yapılan aşk anıtı; Ali-Nino; hemen dibinde bir lunapark; onun hemen yakınlarında Londra’daki “Dönme Dolap” London Eye ile Pisa Kulesi’nin replikaları, kardeş şehir olma özelliğinden olsa gerek; bir de diğerlerine göre çok daha küçük boyutlarda İzmir Saat Kulesi’nın kötü bir kopyası olan Chacha Kulesi; bir de Sovyet Dönemi sonrası Tiflis’ten görece bağımsız bir tavır koyan Acara’nın modern derebeyi Abaşidze’nin kıyıdaki saray-evi… Bütün bunlara bakıldığında ve sadeleştirildiğinde ortada kalan, Gürcistan’ın Batum üzerinden de fark edilen çaresiz kafa karışıklığı ve Sovyet sonrası tüm diğer cumhuriyetlerde olduğu gibi yeni bir toplum ve yeni bir “resmi” tarih yaratma telaşından ibaret.
Tiyatro Meydanı'nda Posedion Çeşmesi
Tiyatro Meydanı'nda bir Batum gecesi; arka planda Drama Tiyatrosu
Avrupa Meydanı ve Altın Post / Medeia Heykeli
Avrupa Meydanı
Tiyatro Meydanı ve Poseidon Çeşmesi; gündüz...
(Kaynak: Ebruli Arşivi)
Kendisini Avrupa’nın bir
parçası olarak kabul eden ve onun köklerini temsil eden Antik Yunan’daki Arganaut’lar efsanesinin önemli
simalarından Kolkhis Kralı Aietes’in
büyücülükte ve zehir hazırlamada uzman kızı Medeia’yı
elindeki altın postla upuzun bir kulenin üstünde betimleyen modern Gürcü
yaklaşımı, aslında tamamen yeniden yapılmış neo klasik tarzda yapılarla çevrili
Avrupa (Europa) Meydanı’nda
billurlaşıyor. Aynı yaklaşım, Batum Drama
Tiyatrosu’nun da bulunduğu meydanın tam ortasında yer alan ve denizle
bütünleşmiş bir hayatın yaşandığı Batum’a
yakıştırılan Poseidon Çeşmesi’nde de
saklı… Bütün bu anıtların hepsinin, Sovyetler sonrası dönemde yapıldığını
söylemeye gerek var mı?
Denize çıkar bütün sokaklar; Batum'da...
Batum Limanı
Batum; teleferik hattı ve meydan
Batum'da duvar resimleri ne bir örnek...
(Fotoğraf: Nilüfer Keyvanklıoğlu)
Bir başka örnek daha...
(Fotoğraf: Nilüfer Keyvanklıoğlu)
(Fotoğraf: Nilüfer Keyvanklıoğlu)
Eski ve Yeni Batum'un ayrıldığı hatlar
Batum Halk Pazarı'na teleferikten bakış
Eski Batum’a gelecek
olursak; Batum Halk Pazarı’na
giderken, pazarda bizzat dolaşırken ve teleferikle Anuria Tepesi’ne doğru yükselirken şehrin sosyolojisine dair yaptığımız
bütün gözlemler, aynı kapıya çıkıyor gibi. Batum’un son çay bahçeleri tepenin
sırtlarına çekilmiş artık. Tepenin eteklerindeki eski Batum’un iki ya da üç katlı yorgun evleri; yıkık dökük, ama
bahçeli; düzlükteki yeşili savunan bahçelerin hepsi burada sanki. Halk pazarı
ise tam bir panayır görünümünde… Askılara asılı bir sıra domuz, kişnişin ve
diğer yeşilliklerin envai çeşidi, Gürcülerin olmazsa olmaz gıdası türlü türlü
patatesler, domatesten bibere her çeşit yaz sebzesi, şeftaliler, armutlar,
erikler, taze sulguni peynirleri,
ahşap el işlemesi ürünler, Svan tuzu
ve diğer baharatlar, iplere asılı rengârenk; her çeşit meyve şerbeti ile
tatlandırılmış türlü türlü ceviz ve fındık sucukları; Gürcülerin günü kurtarma
telaşı içinde pazara sürdükleri ürünlerden bazılarını oluşturuyor.
Batum Halk Pazarı
Halk pazarında satışa sunulmuş tavuklar
Halk pazarında yeşillikler
Batum Halk Pazarı'nda "askıda" domuzlar
Ceviz sucukları ya da churchkhela
Batum pazarında; genel bakış...
Gürcistan’ın ikinci
büyük şehri olan Batum’un nüfusu 200
bin civarında. İ.Ö. 2.binlerde ortaya çıkan Kolkhis
Krallığı ile birlikte tarihteki görünürlüğüne kavuşan Batum, o eski zamanın hatıralarını yukarılarda belirttiğimiz gibi
bugün şehrin önemli meydanlarına taşımış gibi.
Batum çevresinde çay plantasyonları; 20.yy.başları
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)
Batum; 20.yy. başları, Batum Aleksandr Nevsky Katedrali
(kaynak:http://world.nailizakon.com/page/georgia/batumi/batumi.html)
Batum civarının betimleyen ve Osmanlı Dönemi'ne ait Ebubekir Efendi'nin hazırlamış olduğu 1740 tarihini taşıyan bir harita
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)
Bir Batum panoraması
Anuria Tepesi'nden Batum kıyısına doğru bakış
Roma İmparatoru Hadrianus döneminde (İ.S. 2.yy) bugünkü Batum kentinin yerinde askeri bir
garnizon bulunmaktaymış. Batum Kalesi’nin
çevresi, daha sonraki yıllarda dahi köye özgü yerleşim özelliğine sahipmiş. Batum, 13.yy.ın sonlarından 14.yy.ın
başlarına kadar Odişi (Laz)
prenslerinin yönetiminde kalır. 15.yy.da Gürcistan, krallıklar ve prenslikler
olarak parçalandıktan sonra Batum, Guria
Prensliği içinde yer alır. Bu yıllarda zaman zaman Osmanlılar tarafından
yağmalanan şehir, Kanuni Sultan Süleyman
tarafından 1564 yılında Osmanlı topraklarına katılır. 1877-1878 Osmanlı-Rus
Savaşı sonrasında Ayastefanos Antlaşması
ile Rus Çarlığı’nın yönetimine geçen şehir, 1883 yılında demiryoluyla Baku’ya bağlanır. 1900 yılında ise Baku’nun petrolünü Karadeniz’e taşıyacak
olan boru hattı tamamlanır. Bu yeni durum, Batum’un
bir liman şehri olarak önemini bir kat daha artırır. Bu yıllar, Batum’da Türk nüfusunun Anadolu’ya
yönelik göçlerle azaldığı; bunun karşılığında petrolün bölgede yarattığı ticari
imkânlar nedeniyle Ermeni ve Gürcü nüfusun giderek arttığı bir dönem olarak
dikkat çeker.
14 Ocak 1878'de Osmanlı buhar gemisi İntibah'ın Batum önlerinde Rus gemisi Grand Dük Konstantin'in torpedo botları tarafından batırılmasını betimleyen tablo; Rus Ressam Lev Lagorio
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)
Tamara yakınlarında Batum demiryolu köprüsü; 1910
Batum'da soğuk su satıcısı; 1910
Osmanlı Dönemi'nde Batum kıyıları; 19.yy.
Batum Sahili'nde Cafe Fantasy ya da Octopus; mozaik sanatının en güzel örneklerinden biri
(kaynak: https://georgiaabout.com/2015/09/16/about-sights-the-cafe-fantasy-also-called-the-octopus-in-batumi/)
Batum; Cafe Fantasy'de mozaik dekorasyonu
(kaynak: https://georgiaabout.com/2015/09/16/about-sights-the-cafe-fantasy-also-called-the-octopus-in-batumi/)
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)
Batum'da soğuk su satıcısı; 1910
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)
Osmanlı Dönemi'nde Batum kıyıları; 19.yy.
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)
Batum Sahili'nde Cafe Fantasy ya da Octopus; mozaik sanatının en güzel örneklerinden biri
(kaynak: https://georgiaabout.com/2015/09/16/about-sights-the-cafe-fantasy-also-called-the-octopus-in-batumi/)
Batum; Cafe Fantasy'de mozaik dekorasyonu
(kaynak: https://georgiaabout.com/2015/09/16/about-sights-the-cafe-fantasy-also-called-the-octopus-in-batumi/)
1905 yılı Rusya’nın
iliklerine dek sarsıldığı devrim ve kalkışma yıllarının başlangıcıdır. 1900’lü
yılların başlarında Batum, Transkafkasya’da Joseph Stalin’in de göbeğinde yer aldığı; Çarlık yönetimine karşı
sosyalist hareketlerin ve işçi eylemlerinin yoğunlaştığı bir merkez olarak öne
çıkar. 10 Mart 1902 tarihinde Batum’da
Stalin’in önderlik ettiği Rothschild Rafinerisi’ndeki grev ve
protesto eylemleri, Çarlık polisi ile şiddetli çatışmalara dönüşür. Sokak
çatışmalarında 15 işçi öldürülür, 54 kişi ise yaralanır. Birçok kişi hapse
atılır.(7) 1905 Devrimi
öncesinde Çarlık Rusyası’nın birçok
önemli kenti gibi Batum da yukarıda
anılan benzeri olaylarla büyük bir kargaşa içine sürüklenir.
Batum'da 1917 gösterileri
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)
Teleferik'den Batum; Eski ve Yeni Batum yan yana...
Batum Deniz Feneri; 20.yy.başları
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)
Anuria'dan Batum'a; yeşilden maviye bakış...
1905 Devrimi’nin
Gürcistan’daki önemli isimleri, isyanın başarısızlığa uğraması sonrası Batum üzerinden Osmanlı topraklarına
kaçarlar. 1. Dünya Savaşı sırasında 1917 Büyük Ekim Devrimi nedeniyle Rusya’nın
bölgeden çekilmesiyle şehir, Brestlitovsk
Antlaşması gereğince yeniden Osmanlı Devleti’ne bırakılır. 30 Ekim 1918’de
imzalanan Mondros Mütarekesi
sonrasında ise Batum, önce
İngilizler’e, daha sonra yeni kurulmuş bulunan Gürcistan Cumhuriyeti’ne bırakılır.
19.yy.da Batum'da Osmanlı birlikleri; Batum'a sevkedilen Aydınlı bir Türk taburu, tabur imamının duasını dinliyor.
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)
Enver Paşa Batum'da; 1918
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)
Batum'da 20.yy.başlarında Aziziye Camisi; şimdi yok.
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)
Tarihin derinliklerinde kalmış Aziziye Camisi
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)
Batum'da; Anuria Tepesi'nde...
Batum'dan; saat kulesi
(Ebruli Arşivi)
Misak-ı Milli sınırları içinde kabul edilen Batum’dan 23 Nisan 1920’de kurulan
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Akif
Sümer, Ahmet Fevzi Erdem, Ali Rıza Acara, İmamzade Edip Dinç ve Hahutzade Ahmet Nuri Efendi Batum’u temsilen milletvekili olarak
katılırlar. Bu süreçte bir yandan Anadolu’da Kurtuluş Savaşı sürerken diğer yandan da Kızıl Ordu birlikleri Bolşevik
Devrimi’ni tüm Rusya topraklarına doğru yaygınlaştırma çabası içindedir.
Sovyet karşıtı Gürcistan birlikleri ile Kızıl Ordu birlikleri arasında süren
savaşı Gürcüler kaybederler ve bu süreçte Ankara’ya elçi göndermiş bulunan
Gürcü Hükümeti, Artvin ve Ardahan’ı TBMM Hükümeti’ne bırakarak Tiflis’e
çekilir. Türk birlikleri 7 Mart 1921’de Batum’a
yeniden girer. 16 Mart 1921’de ise, TBMM Hükümeti ile Sovyet Hükümeti arasında Moskova Antlaşması imzalanır ve Batum, Sovyetler’e bırakılır. Bu sırada Kızılordu birlikleri Tiflis’i ele geçirmiş, ama cephe hattına
Moskova Antlaşması’nın bilgisi
ulaştırılamamıştır. Bu nedenle Batum’daki
Türk birlikleri ile Kızıl Ordu
birlikleri karşı karşıya gelirler. 20 Mart 1921’de Kızıl Ordu’ya bağlı süvari
birlikleri, TBMM Ordusu birliklerine saldırır ve bir kısmını esir alır. 16
Temmuz 1921’de ise, yeni kurulan Acara
Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin yönetim merkezi olarak tanımlanan Batum, Moskova Antlaşması’nın teyidi niteliği taşıyan 13 Ekim 1921 Kars Antlaşması ile Kars ve Ardahan
Türkiye’de kalır; Batum ise,
Sovyetler Birliği’nin 15 cumhuriyetinden biri olan Gürcistan’a bırakılır. Acara bölgesinin bir özerk cumhuriyet
olarak devamlılığı konusundaki Türkiye’nin garantörlük hakkı da bu antlaşma ile
tanınır. Bugün Batum’da mafiosi ekonominin
önemli dinamiklerinden biri haline gelen ve giderek artan Türk nüfusu, bu
anlamda Gürcülerin zihinlerinin bir köşesinde bir riski, bir korkuyu saklamakta
mıdır; bilinmez?
Yağmurda Batum Botanik Parkı; merdivenler
Botanik Parkı'ndan...
Göğe yükselen dev sarı çam ağaçları; Botanik Parkı
Batum Botanik Parkı; 20.yüzyılın başları
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)
Tarihten bir kartpostal; Batum Botanik Parkı
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)
Batum Botanik Parkı; Japon Bahçesi
Bahçeden bir başka görünüm
Tropik bir jungle gibi; Batum Botanik Bahçesi
Yerdeki bir gövdeden gelişen yeni hayatlar; Batum Botanik Bahçesi
Aynı kökten iki gövde; ağaçların kardeşliği
Batum Botanik Parkı'nda sağnak yağmurdan ıslanmış bir halde Ebruli gezginleri, demli çayı beklerken...
(Ebruli Arşivi)
Batum’un en göz alıcı mekânlarından birisi, 19.yy.da Çarlık Rusyası egemenliğinde
oluşturulmuş olan Botanik Bahçesi. Batum’un 9 km. kadar kuzey doğusunda ve
Karadeniz kıyısında yer alan bu eşsiz bahçenin ilk oluşum fikri, Osmanlı
Devleti’nin yönetiminde iken buraları ziyaret eden Fransız ve Rus gezginleri
tarafından dillendirilmiş. Ama bütünleşik bir botanik bahçesi fikrini ilk
ortaya atan kişi olarak Rus gezgin ve coğrafyacı Pavel Tatarinov öne çıkıyor. Tatarinov,
1892’de bu fikrini hayata geçirmek üzere Yukarı
Park olarak adlandırılan bölgede 10 hektarlık bir alanda ilk botanik
bahçesini oluşturmuş. Botanik Bahçesi’nin
1912 yılında kurumsal olarak tesisine öncülük eden kişi ise yine bir Rus
coğrafyacı, botanikçi ve gezgin olan Kharkov Üniversitesi profesörlerinden Andrei Krasnov… Bahçe; Uzak Asya,
Himalaya, Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Amerika, Kuzey Amerika, Meksika,
Akdeniz Bölgesi ve Transkafkasya bölümlerinden oluşuyor. Yüzyıllık bir geçmişe
sahip parklarıyla dikkat çeken Botanik
Bahçesi’nin içinde türlü subtropikal bitki örtüsünün örnekleri;
sukulentler, palmiyeler, güller kamelyalar, narenciye çeşitleri, bambular, 125
yıllık manolyalar, türlü türlü çam ağaçları, akçaağaç, yaprak dökmeyen
sekoyalar ve ayrıca saklı Japon bahçeleri, envai çeşit çiçeklerle bezenmiş
bahçeler, yürüyüş parkurları ve benzersiz bir peyzaj mimarisi yer alıyor.
Sağnak yağış altında dolaştığımız, ama ayrılmaya bir türlü razı olmadığımız;
kısacası görülmeye değer bir mekân Batum
Botanik Bahçesi…
Batum Botanik Parkı'nda yağmurdan kaçarken; çay keyfi
(Ebruli Arşivi)
Batum'da eski bir sivil yapı; önündeki çeşme bir dükkana dönüştürülmüş.
Batum sokaklarından biri
Batum Teleferiği
Anuria sırtlarında çay tarlaları
Piazza
(Ebruli Arşivi)
Batum Şehir Planı; 1914
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)
Batum Sahili
(Fotoğraf: Nilüfer Keyvanklıoğlu)
Batum Bulvarı; 20.yy.başları, bir küçük kızın silik hatırası
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)
Yaklaşık 7 km
uzunluğundaki Batum Kordonu ise,
şehirdeki en önemli çekim merkezlerinden… Kıyıya paralel konumlanmış sıra sıra
restoranlar ve eğlence mekânları, Batum plajları, yüksek oteller, Gürcü
harflerinin DNA molekülüne benzer tarzda dizili olduğu Alfabe Kulesi, hareketli ve metalden müteşekkil Ali-Nino aşk heykeli, Amerikancı sabık
cumhurbaşkanı Mikhail Saakaşvili zamanında inşa edilen ve bir üniversite olarak
planlanmış, ama hayata geçirilememiş ve ne olacağına henüz karar verilememiş;
Amerika’daki benzerlerine öykünülmüş bir gökdelen kopyası, Radisson Oteli, onun
arkasındaki Anuria Tepesi’ne çıkan ve
Batum’un panoramik olarak
izlenebildiği Teleferik’in kalkış
istasyonu, içerideki meydanlara doğru ilerleyen geniş caddeler; “görkemli” ve
yüksek yüksek binalar…
Batum Sahili'nden Anuria Tepesi'ne yolcusunu taşıyan teleferik hattı
Ali-Nino heykeli; Batum Mucize Parkı, Batum Sahili
(Fotoğraf: Nilüfer Keyvanklıoğlu)
Ali Nino heykeli; ayrılmış halde...
(Fotoğraf: Nilüfer Keyvanklıoğlu)
(Fotoğraf: Nilüfer Keyvanklıoğlu)
Ali-Nino heykeli; başka bir konumda...
(Fotoğraf: Nilüfer Keyvanklıoğlu)
(Fotoğraf: Nilüfer Keyvanklıoğlu)
Batum; Orta Cami
Batum; Orta Cami
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)
Gündüz ve gece Batum’da farklı iki hayat var; kafası
çok karışık kent, Batum’da. Gündüz Batum, geceye göre nispeten masum ve
mazbut… Kiliselerden yükselen Ortodoksi çan sesleriyle, dev gökdelenlerin
arasına sıkışmış haldeki Osmanlı’dan kalan tek hatırası Orta Camisi’yle, birbirini dik kesen sokak köşelerindeki rengârenk
ortanca çiçekleri satan sokak satıcılarıyla, kıyıya paralel ve dik uzanan
caddelerde dolup taşan lokantaları, süslü ve gösterişli alışveriş mağazaları,
otellerin lobilerini ele geçirmiş peçeli, peçesiz ve tümü görgüsüz Arap
turistleriyle Batum’un gündüzüdür
görünen göze. Ama gecesi öyle mi ya?
Batum'da bir sokağın köşesinde ortanca çiçeği satan bir çiçekçi
Anuria eteklerinde bir manastır
Batum Bölgesi'nde Çoruh Nehri'nde Artvin tipi kayıkla seyahat; 20.yy.başları
(kaynak: https://commons.wikimedia.org)
Batum; teleferikten...
Denizden içerilere doğru
giren caddelerde ve onlara dik sokaklarda yanıp sönen rengârenk ışıklı reklam
levhalarının her biri müşterilerine göz kırpmakta geceleri... Alkol duvarının
sabaha doğru aşıldığı; dizi dizi barlar, Batıyı taklit eden; sokağa taşan
yüksek sesli müziği ve seksapel dansçı kızlarıyla insanın aklını başından alan
barlar, masaj salonları, kumarhaneler, lüks otellerin kapılarında dikilen
ayakçı takımı; mafiosi tipler sarmış her yanı. Herkesin ağzının suyunu akıtan;
biteviye garip geceler var Batum’da.
Gündüz insan, gece hırt; kepazeliğin türlüsü turizm olmuş zavallı Batum’da. Bir anlamda Batum’un ırzına geçilmiş bir sabaha
karşı… Ama atı alan çoktan geçmiş Batum’u;
bizim türküdeki gibi Batum olmuş
şimdi bir “batakhane”…
Son Söz
Bakir tepeler sizleri
bekler Gürcü Macahela’sında… Dağlara
doğru sarar tık nefes bir minibüs; yeşilden bir deniz, Karadeniz’e doğru
telaşlı Çoruh’un köpük köpük akan
suları, kemerli taş köprüler; Batum’a
göre daha bir gerçek sanki buralar. Belki bir başka bahara, bir başka yaza;
görmediğimiz Gürcistan; gitmediğimiz Tiflis, Gori, Kazbegi, Kakhate ve ötekiler kalmasın geride. Hayde hayde…
Dipnotlar:
(2) House of Dadiani maddesi; bkz. Wikipedia
(3) Napoleon Bonaparte ve Dadiani ailesinin bağlantısı
ile ilgili olarak bkz. Wikipedia;
Dadiani Palace maddesi
(4) Dadiani Sarayı Müzesi’nde sergilenen unsurlar için bkz. http://www.georgianmuseums.ge/?lang=eng&id=1_1&sec_id=11&th_id=243
(5) İmereti bölgesi şarapçılığı hakkında bkz. http://www.visitkutaisi.com/en/discover-imereti/imeretianwine
(6) Batı Gürcistan şarapçılığı hakkında bkz. https://georgiastartshere.com/discover-wines-of-western-georgia/
(7) History of Batumi maddesi; Bkz. Wkipedia
(8) Fotoğraflar, yazıda belirtilenler
dışında, gezi sırasında İ. Fidanoğlu/N. Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder