24 Mart 2018
İbrahim Fidanoğlu
Giriş
Havada huysuz bir lodos,
bazen bulutların ardına saklanan bir güneş ve alerjik bünyelileri zorlayacak
denli tozlaşmaya başlamış nebat eşliğinde bugün kuzeye; Çandarlı’ya doğru uzandık. Amacımız Şakran’a uğrayıp Aşağı Şakran
yolundaki bir fabrikadan zeytinyağı almak, oradan da biraz ötedeki ayarsız
denizi ile meşhur Çandarlı kıyısında
baharın alametlerine bakmaktı.
Pitane’den Çandarlı’ya
Bugünkü Çandarlı, adıyla anılan körfezin
kıyısında ve halen oldukça diri bir fay hattının üzerindeki bir yarımadada yer
almaktadır. Söz konusu yarımada, kuzeyden güneye doğru denize sanki bir dil
gibi uzanmaktadır. Şehir, eski Aiol
yerleşimi Pitane’nin neredeyse tam
üzerinde kurulmuştur. Öyle ki, Ortaçağ’dan kalma Ceneviz kalesinin ve yer yer
denize doğru akan sokaklardaki bazı evlerin temellerinde İlkçağ’dan kalma kesme
taşlardan birkaç sıra duvar izine bile rastlanabilmektedir.
Cenevizlilerden kalma Çandarlı Kalesi
Osman Hamdi Bey tarafından ilk kez kazılan Pitane’de, Cumhuriyet döneminde; 1958 kışında, yarımadanın
kıstağına yakın bir bölgedeki kentin nekropolünde köylülerin Arkaik döneme ait
bir Kuros heykeli bulması sonucunda,
1959 yılından 1965 yılına dek yine ağırlıklı olarak nekropolis civarında Ord.
Prof. Ekrem Akurgal tarafından bir dizi kazı gerçekleştirilmiş. Bu
kazılarda yoğun olarak İ.Ö. 6.yy.a tarihlenen mezarlara,
çeşitli keramiklere, vazolara, kadehlere, kylixlere (açık ağızlı ve ayaklı içki kapları) ve ölü külü kaplarına rastlanılmış.
Buluntuların çoğu bugün İstanbul ve İzmir
Arkeoloji Müzeleri’nde sergileniyor. Bu kazıya neden olan Arkaik Kuros heykeli ise, Bergama Müzesi’nde bulunuyor.
Şimdi Bergama Müzesi'nde sergilenen, 1958 kışında Pitane nekropolünde köylülerin bulduğu Arkaik Kuros heykeli
(Kaynak:http://arkeodenemeler.blogspot.com.tr/2012/09/pitane-pitana-antik-kenti-ii-izmir.html)
Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal, kendisinin yürüttüğü Pitane Nekropolis kazılarıyla ilgili olarak; 1960 yılında Arkeoloji Dergisi’nde yayımlanan Pitane Kazı Raporu’nda şu bilgileri aktarıyor:
Çandarlı yarımadasının batı sahili
“Arkaik
heykelin Çandarlı yarımadasının berzahında bulunmuş olması ve civarında vazo
kırıklarının ele geçmiş olması, buluntu mahallinin bir eski İon mezarlığı
olduğu kanaatini veriyordu. Anadolu’da şimdiye kadar yeri belli arkaik
mezarları sayısı pek az olduğundan Çandarlı kazısının önemi, daha işe
başlamadan kendisini göstermekte idi… Çandarlı Nekropolisi, Arkaik Çağ Anadolu
ölüm gömme adetleri hakkında mükemmel ve sarih bilgi vermektedir. Cesetler
(6.asırın ilk yarısında) yakılmakta ve yakma ameliyesi mezarlıkta
yapılmaktadır. Yer yer koyu yangın izleri tespit edildiği gibi birçok vazolar
da sarih yangın izleri göstermektedir… Ölünün cesedi yakıldıktan sonra, çeşitli
büyüklüklerdeki adi küplere hediyelik vazolarla birlikte konmakta ve ağzı bazen
muntazam bir şekilde düzeltilmiş, bazen de kabaca bir şekilde sokulmuş olan
taşlarla örtülmekte idi. Küp ağızlarının veya içindeki iskeletlerin muayyen bir
istikamete tevcih edilmemiş oldukları anlaşılmaktadır. İnce uzun kaplar yere
yatırılmakta, geniş kaplar ise kaideleri üzerine oturtulmaktadır. Birçok mezar
küpleri, etrafı kaba taşlarla çevrili 3-5 metre kutrunda daire şekilli bir aile
mezarlığı içinde yer almaktadır. Böylece bir aileye mensup kimselerin taşla
çevrili bir mahalli, hususi mezarlıkları olarak kullandıkları ve toprak üstüne
koydukları işaretler yardımıyla vefat vukuunda ölülerini kendi mezarlıklarına
gömdükleri anlaşılmaktadır. Hediye vazolar, mezar küplerinin içinde ve bilhassa
yanı başlarında bulunmuşlardır.”(1)
Çandarlı'da bir inşaat alanında gördüklerimiz; Pitane'ye ait temel izleri
Ancak, birçok ören yerindeki gibi Pitane’nin şansızlığı olarak değerlendirilebilecek modern yerleşimin tam da bu İlkçağ kentinin üzerine kurulmuş olması nedeniyle kentin içinde herhangi bir kazı faaliyeti gerçekleştirilememiş. Ancak zaman zaman yapılan inşaat faaliyetleri öncesinde bir takım kurtarma kazıları yürütülmüş. Biz de bugün Çandarlı’da dolaşırken, eski Ceneviz kalesine yakın bir konumda bir yerde böyle bir kazı faaliyetinde ortaya çıkarılan açmalara ve Pitane’nin toprak altındaki izlerine rastladık. Bugünün en büyük sürprizi bizim için buydu.
Bir döşeme yol ve daha üst tabakalarda başka şeyler...
Baharın gelişiyle
birlikte Çandarlı’da hayat
hareketlenmişti bile. Kıyıdaki kafeteryalar kendini deniz kenarına atmış
insanlarla doluydu. Yarımadanın batı kıyısında da durum farklı değildi. Kalenin
yakınlarındaki bütün tesisler yaza hazırlanmaktaydılar. Birçoğu da zaten hiç
kapanmamıştı ki. Plajda insanlar şezlonglarını yanlarında getirmişler; bir nevi
kıyıda piknik yapar gibiydiler. Çarşı ise, yine en hareketli mekândı. Yalı Çamisi’nden ötede balıkçıların başı
her zamanki gibi kalabalıktı. Yazlıkçılar, havanın da güzelliğini fırsat
bilerek Çandarlı’nın sahillerine
atmışlardı kendilerini. Biz ise, günün sürprizlerine hazır bir halde; epeydir
uğramadığımız Çandarlı’nın kale
çevresindeki sokaklarına bıraktık kendimizi.
Çandarlı Kalesi'nin önünden batıdaki denize bakış
Pitane, İlkçağ’da Orta Yunanistan’dan Trakya yoluyla Batı
Anadolu’ya inen çoban halk Aiollerin
yaşadığı bir kent olarak biliniyor. Osman
Hamdi Bey tarafından geçen yüzyılın başlarında yapılan kazılarda elde
edilen bulgulara göre kentin İ.Ö. 2 binli yıllara dayanan bir geçmişe sahip
olduğu belirtiliyor kaynaklarda.
Çandarlı Kalesi yakınlarında bir sokakta bahar filizleniyor.
İlkçağ’ın önemli
coğrafyacısı ve gezgin Strabon,
meşhur Geographika isimli eserinde Pitane’den şöyle söz ediyor:
“Buradan sonra (Dikili’deki Atarneus kast ediliyor-İF), çifte limanlı bir Aiol
kenti olan Pitane’ye ve Eunos nehrine gelinir; bu nehir, kentten
Adramyttionluların yapmış olduğu su yoluna ulaşır. Zenon’la birlikte,
Polemon’un öğrencisi olan akademisyen Arkesilaos Pitane doğumludur. Pitane’de
kıyıda, Eleussa adası (Çandarlı’nın
karşısında yer alan Karaada) hizasında “Pitane’nin
altındaki Atarneus” denen bir yer vardır. (Prof. Dr. Bilge Umar, Aiolis isimli kitabında Pitane maddesinde bu
yerin Karaada’nın karşısındaki Karagöl Mahallesi olduğunu belirtiyor; yani
Çandarlı’nın doğu yakasının karşı kıyısı-İF) Pitane’de tuğlalar suyun
üstünde yüzmektedir. Tyrrhenia’da da, bir cins toprak nedeniyle aynı şey söz
konusudur, çünkü bu toprak aynı hacimdeki sudan daha hafif olduğu için yüzer.
Poseidonios, İberia’da kile benzer bir topraktan, kalıp halinde tuğlalar
gördüğünü, bununla gümüş temizlendiğini ve bunların su üzerinde yüzdüklerini
söyler. Pitane’den sonra Kaikos nehrine (Bakırçay-İF)
gelinir. Bu nehir, otuz stadia ötede Elaitikos körfezine (bugünkü Çandarlı Körfezi-İF) dökülür. Kaikos’un karşı kıyısında,
nehirden on iki stadia ötede bir Aiol kenti olan Elaia (bugünkü Kazıkbağları Mevkii-İF)(2)
bulunur. Pergamon’dan yüz yirmi stadia uzaklıkta bulunmasından ötürü burası
Pergamonluların limanıdır.”(3)
Çandarlı yarımadasının batı kıyısında yer alan ve 19.yy.dan kalma eski zeytinyağı fabrikası
Bugün Dikili Kültür Evi olarak işlev gören zeytinyağı fabrikasına kuzey yönünden bakış
Aynı fabrikanın restorasyon öncesi hali
(Şubat-2004)
Çandarlı'nın sırtını dayadığı volkanik Karadağ'ın krater gölü Karagöl'de baharın alametleri; çiriş otları
(Şubat-2010)
(Şubat-2010)
“Çandarlı’nın yanı başındaki Atarna
gölcüğünün adı, Sandarla (Sanda-Arla, Sanda’nın Gölü) biçiminde de
söyleniyordu. Böyle –a bitişli Anadolulu adların o bitişi, İlkçağ’ın geç
döneminde eta harfiyle yazılmış ve harfin gösterdiği ses önce e, sonra i
değerini almıştır: Smyrna, Smyrne, Zmirni… Burada da Sandarla’nın Sandarli,
Tsandarli’ye döndüğü anlaşılıyor: gerçekten son dönemde Rumlar Tsantarli adını
kullanıyorlardı… Tsandarli adı, elbette ki, Türk ağzında Çandarlı edilir.”(4)
Cenevizlilerin eski bir İlkçağ yapısı üzerine bina ettikleri Çandalı Kalesi
Çandarlı Kalesi'nden bir başka görünüm
Çandarlı, Orta Çağ’da Ege kıyılarında o zamanların stratejik hammaddesi şap ticareti ile uğraşan Cenevizli ailelerin kolonizasyonuna tabi olmuş yerlerden biri olarak dikkat çeker. Bizans’dan aldıkları imtiyazlarla Foça, Yeni Foça, Şakran (Temaşalık ya da eski Gryneion(5)) ve Denizköy önlerindeki Corciyo adası (ya da Büyük Ada) gibi önemli noktalarda bu zenginliği elde tutmak ve ticaretini yönlendirmek amacıyla kaleler oluşturmuşlardır. İlkçağ’dan kalma bir yapının üzerine bina edilmiş Çandarlı Kalesi, bu çağda Cenevizliler tarafından bir savunma yapısı haline getirilmiş, daha sonra da kapısının üstündeki tuğradan da anlaşılacağı üzere II. Mahmut döneminde onarılarak bugünkü hüviyetine kazandırılmıştır.
İlkçağ surlarından bir bölümü denizin içinde; batı sahilinde...
Çandarlı yarımadasında zamanın
tahribatına direnen birkaç ev ve kule dışında eskiden günümüze kalan tek yapı Çandarlı Kalesi’dir. Zamanın güçlü
elleri sadece kaleyi yerinden oynatamamış durumdadır. Kale; yakın geçmişte,
bazı eski Türk filmlerine doğal plato görevi de görmüş bulunmaktadır.
Cenevizlilerin yaptığı kale, beş burcuyla yarımadanın ortasında sapasağlam göğe
uzanmaktadır. Kalenin kapısında II. Mahmut’un tuğrası yer almakta ve kalenin son aldığı biçiminin
tanıklığını yapmaktadır. Kargaşalardan ve eşkıya saldırılarından yorulmuş bu
topraklara huzur ve düzen getirmeyi amaçlayan Padişah II. Mahmut,
hapishane olarak kullanma düşüncesiyle kalenin yeniden onarımını yaptırmıştır.
Çandarlı Kalesi'nin kapısı
(Nisan-2008)
(Nisan-2008)
Çandarlı Kalesi'nin kapısının üstünde yer alan II. Mahmut döneminde gerçekleştirilen onarımla ilgili kitabesi ve padişahın tuğrası
(Nisan-2008)
(Nisan-2008)
Çandarlı Kalesi’nin kapısı
orijinaldir. Kapının arkasındaki küçük avlunun duvarlarında yer alan alttan üç
dört sıra düzgün yontulmuş taşlar, burada bir ilk çağ yapısının olduğuna işaret
etmektedir. Bu yapının bir ilk çağ kalesi ya da agora duvarı olabileceğine dair
yaklaşımlar bulunmaktadır. Kale, bu ilk çağ duvarlarının üstüne, Yeni Foça’yı kuran ve buradaki şap
madenlerini işleten Andreola
Domenico Cattaneo adlı Cenevizli bir reisin adamları tarafından
körfezin güvenliği için 13. yy.da inşa ettirilmiştir. O dönemde Yeni Foça’da Kozbeyli’nin arkasındaki Şaphane
Dağı’ndan şap elde ediliyordu. Şap, o zamanlar dokumacılıkta boya
sabitleyici olarak kullanılan stratejik bir madendi. Bu yatakları kontrol
edenlerin sahip olduğu güç emsalsizdi. Ancak; zamanla gelişen kimya teknolojisi
sayesinde, şapın günümüzde artık herhangi bir ekonomik değeri kalmamış
durumdadır.
Çandarlı Kalesi'nde bulunan ve düşmana kızgın yağ dökmek ya da gülle atmak amacıyla kullanılan seng-i endaz örneği
(Nisan-2008)
Çandarlı'daki Rum evlerinden birine örnek
(Eylül-2008)
(Eylül-2008)
Bir başka evin giriş kapısı
(Nisan-2008)
(Nisan-2008)
Aynı evin genel görünümü
(Nisan-2008)
Doğu sahiline açılan bir sokak
Eski bir Çandarlı evi daha; Pitane yapı taşlarının kullanıldığı aşikar...
Koçanlı Konağı; restorasyon öncesi
(Eylül-2007)
Koçanlı Konağı'nın giriş kapısı
(Eylül-2007)
Kapı üstündeki demir ferforjedeki yapımı tarihi 1859 ve anlamını bilemediğimiz N,A ve P (R) harfleri; büyük olasılıkla Helen alfabesiyle yazılmış.
(Eylül-2007)
Kule evin yan sokağa bakan pencereleri
(Eylül-2007)
Evin üst katına çıkan orjinal merdivenlerin restorasyon öncesi hali
(Eylül-2007)
Çandarlı'da zaman; Rumlardan kalan ama onların yaşattığı korkunun izlerini taşıyan Çandarlı'nın sembol yapısı; Koçanlı Konağı
(Şubat-2004)
Çandarlı'da Ellema Sokağı yakınlarında yer alan kule tipi ev
Kule evin geçişe kapalı sokağa bakan yan duvarı
Aynı evin 2004 yılındaki hali
(Şubat-2004)
Şehir içindeki; Çandarlı Baskını ile ilişkilendirilebilecek
bir diğer yapı ise, yarımadanın doğu yakasındaki sahile paralel sokaklardan
biri olan Ellema Sokağı’nda yer alan
düzgün kesme taştan yapılmış ve görünürde tamamen sağır olan kule tipi evdir.
Evin üstünde ilave bir kat var mıydı; zamanla bu kat yıkıldı mı; tam olarak
anlaşılmasa da bu yapı da savunma güdüleriyle bir evden daha çok bir kale
burcunu andırmaktadır. Bergamalı yerel tarih araştırmacısı ve Bergama Kermesi’nin fikir babası Osman Bayatlı’nın Bergama’da Yakın Tarih Olayları – XVIII. – XIX. Yüzyıl Olayları isimli
kitabında anlattığı Çandarlı Baskını
ile ilgili bölümde bir gece yarısı Rum eşkıyalar tarafından gerçekleştirilen
baskın sırasında sadece Çandarlı Kalesi,
zamanın Çandarlı Voyvodası Kırantaoğlu Mehmet Ağa’nın Kulesi (şimdiki
çarşıdaki caminin arka yönünde yer alıyordu) ve Ziynet Hoca Kulesi (artık
yok) gibi savunmaya elverişli yerlerden piştovlarla karşı konulduğunu
aktarmaktadır(7). Kesin
olarak bilinmez, ama belki de o geceki Rum kapetanlara karşı direniş
noktalarından birisi de bu eski kule evdir. Çevresindeki modern evlerle
kuşatılmış olan bu yapının üzerinde yer alan derin çatlaklar, yapının gelecek
zamanlara taşınması olasılığını giderek zayıflatmaktadır.
Eski bir gezinin hatırası; Karagöl'de baharı karşılarken...
(Şubat-2010)
(Şubat-2010)
Karagöl'de erkenci katırtırnakları
(Şubat-2010)
Karagöl'de baharın alametleri; ahlatlar çiçekte
(Şubat-2010)
Çandarlı’da bahar, sırtını dayadığı Karadağ’ın kuytu köşelerine usul usul gelir. Denizköy’e doğru alçalan kütlenin volkan ağzı, bugün Karagöl diye anılan ve Merdivenli’den güney batıya doğru eski
bir Türkmen mezarlığının yanından geçilerek ulaşılan rota üzerinde yer alır. Karadağ’ın volkan ağzı da Yamanlar Dağı’nın volkan ağzı gibi en
yüksek zirvesinde değil, güneye ve batıya doğru alçalan bir sırtında bulunmaktadır.
Bu anlamda her iki dağın kraterlerinin alçalan sırtlarda yer alması gezgini bazen
şaşırtsa da, onları arayıp bulmanın da ayrı bir keyfi vardır şüphesiz.
Meşelerle kaplı Karadağ, göle doğru
alçalırken baharın bütün izlerini önünüze serer. Çiriş otlarından bayır
güllerine, katırtırnaklarından sarmaşıklara, yabani kuşkonmazlara ve daha
nicelerine…
Çandarlı'da batı sahilindeyiz.
Çandarlı sahilinden Karadağ'a bakarken...
Oysa deniz, Karadağ’a göre daha önce karşılar
baharı. Her ne kadar Çandarlı Körfezi’nin
rüzgârı ayarsız olsa da, baharın alametleri deniz kıyısındaki çay bahçelerinde
filizlenir. Yaz kış Çandarlı’yı terk
etmeyen emekli yazlıkçılar, Çandarlı’nın
yerlileri ve çevreden gelenlerle şenlenir bahçeler, çarşı içi ve dükkânların
hepsi. Yavaştan hareketlenir sokaklar; kışın sokak aralarına dek nüfuz eden o
sert rüzgârdan giderek eser kalmaz. Hafif bir esintiye dönüşür; Çandarlı sahil boylarında antik
zamanlardan beri esen Aiolos rüzgârı…
Bir evin duvarının dibinde; Pitane'den kalan...
(Nisan-2008)
Çandarlı Yalı Camisi
Yalı Camisi
Çandarlı'da bir kurtarma kazısından...
Pitane'nin su künkleri
Aynı alanda bir başka açmadan görünüm
Kazı alanının arka alanı; en arkada Merkez Camisi'nin minaresi görünüyor.
Çandarlı Merkez Camisi; çarşı içi
Bugün de yarımadanın
neredeyse tümünü yürüyerek dolaştık. Doğudan batıya doğru geçerken Çandarlı Kalesi’nin beş burcuyla göğe
doğru yükselişine bir kez daha şapka çıkardık. Kale çevresindeki sokaklardan
birindeki bir inşaat alanında Pitane’nin
izlerini saklayan açmalar vardı; onlara tanıklık ettik. Bir döşeme yol parçası,
yapı temelleri, andezit kesme taştan yapı elemanları, kanalizasyon künkleri,
döşeme yol parçalarının daha üstündeki bir tabakada onlara dik planda devam
eden oluk şeklinde geçişler; farklı zamanda farklı amaçla kullanılmış
mekânların hepsi oldukça ilginçti. Anladığımız kadarıyla bir kurtarma kazısı
gibi duruyordu.
Kale yakınlarındaki kazı alanından bir başka görünüm
Pitane yerleşim planı
(Kaynak: http://ermensenan.blogspot.com.tr/2010/01/bir-aiol-antik-kentipitanecandarl.html)
1805 yılında Emine Hanım tarafından babası Müslihü'd-dinzade Yakub için yaptırılan Çandarlı çarşısındaki tarihi şadırvan
(Nisan-2008)
Ellema Sokağı
Çandarlı burun ucuna doğru denizin içinde sur duvarının yapı taşları
(Nisan-2008)
Çandarlı doğu sahili
(Kaynak: http://ermensenan.blogspot.com.tr/2010/01/bir-aiol-antik-kentipitanecandarl.html)
1805 yılında Emine Hanım tarafından babası Müslihü'd-dinzade Yakub için yaptırılan Çandarlı çarşısındaki tarihi şadırvan
(Nisan-2008)
Ellema Sokağı
Çandarlı burun ucuna doğru denizin içinde sur duvarının yapı taşları
(Nisan-2008)
Çandarlı doğu sahili
Pitane’nin tüm sırları, bugünkü modern şehrin altında yatmaktaydı.
Bu gördüklerimiz bile bunun bir kanıtı gibiydi. Pitane’nin doğu kıyısındaki tiyatrosu, burun ucuna yakın bir
konumdaki stadyumu ve batı kıyısında bugün de yer yer izlenebilen sur duvarları
ile kıstaktaki nekropolisi kentin bilinen ana unsurları içinde yer alıyor. Ama
ne yazık ki, çağlar boyunca modern şehrin inşasında yapı malzemesi olarak
kullanılması nedeniyle, bugün bunların çoğunun yerini dahi tespit etmek pek
mümkün değil. Sadece eski zaman fotoğraflarından bazılarının delilleri mevcut…
Ama yine de Pitane’nin bütün sırrı, hala
Çandarlı’nın altında yatıyor.
Dipnotlar:
(1) Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal, Çandarlı (Pitane) Kazısı, Arkeoloji Dergisi, Sayı-10-1,
Ankara 1960, Milli Eğitim Basımevi; sayfa:5-6; bkz. www.kulturvarliklari.gov.tr/sempozyum_pdf/turk_arkeoloji/10_1.turk.arkeoloji.pdf
(2) Elaia için bkz. http://dagakactim.blogspot.com/2012/03/pergamonun-limani-elaia-yada-kazik.html
(3) Strabon, Antik Anadolu Coğrafyası (Geographika: XII-XIII-XIV), Çeviren: Prof.
Dr. Adnan Pekman, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 3.Baskı; İstanbul 1993; sayfa:
117
(4) Prof. Dr. Bilge Umar, Aiolis, Bir
tarihsel coğrafya araştırması ve gezi rehberi, 2002, İnkılâp Kitabevi; sayfa:
124
(6) Çandarlı Baskını ve etkileri ile ilgili olarak bkz. http://dagakactim.blogspot.com/2013/04/pitaneden-candarliya.html
(7) Osman BAYATLI, Bergama’da Yakın Tarih Olayları – XVIII. – XIX. Yüzyıl
Olayları, 1957 Baskısı; Sahife:45–46
(8) Fotoğraflar, belirtilenler
dışında İ.Fidanoğlu tarafından çekilmiştir.
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Sizce Eski Foça'daki yeldeğrimenlerini Cenevizliler mi işletiyordu?
YanıtlaSilBildiğim kadarıyla bugün Eski Foça'nın girişinde Top Dağı üzerinde yer alan tarihi yel değirmenleri daha yakın zamana ait olmalı. Büyük olasılıkla 19.yy.da Rumların işlettiği un değirmenleri olabilir. Foça'da 1914'den önce çok ciddi bir Rum nüfus vardı; Ayvalık'da olduğu gibi... Cenevizliler, Bizans döneminde Eski ve Yeni Foça'da, bugünkü Şakran'da ve Çandarlı'da şap ticaretini kontrol etmek için kolonize olmuşlar ve buralarda kaleler kurmuşlardı. Dolayısıyla Ortaçağ'da Batı Anadolu kıyılarının egemeni gibiydiler. O zaman da benzer amaçla yel değirmenleri kurmuş olmaları bence olasıdır. Ama bugünküler 18-19.yy.dan ve Rumlardan kalma... İlginizin sürekliliği dileğiyle...İF
SilÇoğu zaman okuyorum. Bunu sorma nedenim hikayeler yazıyorum. Tarihle de örtüşsün istiyorum. Teşekkür ederim. Selamlar. 😇
YanıtlaSilEmeğine sağlık dostum
YanıtlaSilMuhteşem bir emek..kutluyorum...
YanıtlaSilİlginize ve geri bildiriminize çok teşekkürler...İF
SilEmeğinize sağlık
YanıtlaSil