KONYA ve KARAMAN ÇEVRESİNDE HİTİT İZLERİ
29-30 Nisan 2017
İbrahim Fidanoğlu
Giriş
Konya ve Karaman civarında yer alan bazı hiyeroglif yazıtlar; su
kaynaklarının kıyısındaki anıtsal yapılar ve kayalara kazınmış ellerinde mızraklarıyla
savaşçı formatlı kral kabartmaları bu topraklardaki Hitit izlerinin bir
habercisi gibidirler. Hitit İmparatorluğu’nun son yıllarına tarihlenen bu
izler, özellikle Hitit Kralı II.
Muwatalli’nin tanrı heykelleriyle birlikte İ.Ö. 13 yüzyılın sonlarına
doğru; başkenti Hattuşa’dan Tarhuntašša’ya taşıdığı zaman dilimine ve sonrasına denk
düşer. Bugün her ne kadar yeri tam olarak bilinmese de Tarhuntašša isimli bir başkentten ve yine aynı isimle anılan
bir bölgeden söz etmektedir Hitit tabletleri.
İvriz
Kaya Kabartması
(Fotoğraf:İF; Aralık-2008)
(Fotoğraf:İF; Aralık-2008)
Tarhuntašša; Hititlerin kayıp başkenti
II. Muwatalli, babası II. Murşili’nin ölümünden
sonra Hitit tahtına çıkar. Ölümü sonrasında; çocuklarının saltanatını takiben
tahta çıkacak olan kardeşi III. Hattuşili,
onun iktidarı döneminde başkenti Hattuşa’dan
yeri henüz kesin olarak saptanamayan ama Konya-Karaman coğrafyasında bir yerde
olduğu tahmin edilen Tarhuntašša’ya
taşıdığını biraz da memnuniyetsiz bir ifadeyle yazdırdığı bir metinde şöyle
aktarmaktadır:
“Kardeşim Muwatalli Hatti’nin tanrılarını, Arinna’nın
tanrılarını ve Sedir tanrılarını aldı. Onları Tarhuntašša’ya götürdü ve
Tarhuntašša’yı kendine büyük yer (=başkent/rezidans) yaptı.”(1)
Adana; Eski Misis-Ceyhan karayolu üzerindeki Sirkeli köyü yakınlarında bulunan II. Muwatalli kaya kabartması
(https://www.hittitemonuments.com/sirkeli/sirkeli04.jpg)
II. Muwatalli kaya kabartmasının sağındaki hiyeroglif yazıtta şu ifadeler yer alıyor:
"Büyük Kral, Kahraman Muwatalli; Büyük Kral, Kahraman Murşili'nin oğlu"
(https://www.hittitemonuments.com/sirkeli/sirkeli02.jpg)
"Büyük Kral, Kahraman Muwatalli; Büyük Kral, Kahraman Murşili'nin oğlu"
(https://www.hittitemonuments.com/sirkeli/sirkeli02.jpg)
II. Muwatalli ve kardeşi III. Hattuşili arasında hiç bitmeyen rekabet, Muwatalli’nin Hattuşili’yi önce Hitit Ülkesi’nin kuzeyine ordu komutanı olarak göndermesi; daha sonra da başkenti ve Hatti tanrılarının heykellerini Tarhuntašša’ya taşımasından sonra Hattuşa’nın yönetimini ona teslim etmesi ile sürer. Tarhuntašša’ya taşınma fikri, II. Muwatalli’nin tahtını kardeşinden koruma refleksi midir, yoksa Suriye’nin egemenliği üstüne Mısır ile girişeceği büyük karşılaşma (Kadeş Savaşı) öncesi bölgeyi kontrol altında tutmak üzere bir stratejik hamle midir bilinmez; ama sonuçta bir şekilde Hitit Ülkesi’nin başkenti, Orta Anadolu’nun kuzeyinden güneyine doğru taşınır.
II. Muwatalli kaya kabartması
(https://www.hittitemonuments.com/sirkeli/sirkeli01.jpg)
(https://www.hittitemonuments.com/sirkeli/sirkeli01.jpg)
II. Muwatalli’nin ölümünden sonra onun yerine oğlu Urhi-Teşup geçer. Bu süreçte amcasının desteğini alan Urhi-Teşup, önce başkenti yeniden Hattuşa’ya taşır ve daha sonraları da amcası Hattuşili’ye kötü davranmaya başlar. Bu durumdan rahatsız olan amca, sonunda yeğenini bir saray darbesiyle tahtından uzaklaşır. Urhi-Teşup da can korkusuyla kaçarak Mısır’a sığınır. Tahtı ele geçiren amca III. Hattuşili adıyla Hitit Kralı olur.
Hititler'in kadim başkenti; Hattuşa, Yukarı Şehir'in kapılarından biri; güneydeki Aslanlı Kapı
(Fotoğraf:İF; Kasım-2015)
(Fotoğraf:İF; Kasım-2015)
Hattuşili’nin yeğeni Urhi-Teşup ile giriştiği iktidar mücadelesinde en büyük destekçisi ise Urhi-Teşup’un kardeşi; Hurrice’de adı Ulmi-Teşup olan Kurunta olur. Bu ittifak; III. Hattuşili’nin hükümdarlığı döneminde Kurunta’nın Tarhuntašša bölgesinin yerel otoritesi; belki de bir tür yerel kral olması sonucunu doğurur. Bugün Konya yakınlarındaki Hatip’te; bir alabalık çiftliğini de besleyen suyun doğduğu kayalıklar, belki de suyun kutsallığının da verdiği bir güçle; bugün dahi Kral Kurunta’nın kayalar üzerine kazınmış hayalini taşır.
Kahraman Kral Kurunta'nın Hatip kayalıklarına yansıyan hayali
III. Hattuşili ile kardeşi II.
Muwatalli ve daha sonra da yeğeni Urhi-Teşup
arasındaki rekabet dolu ilişkiler başka bir kaynakta şu şekilde ifade
edilmektedir:
“II. Muwatalli
dönemi hakkında fikir sahibi olabilmemiz çoğu zaman, daha sonra tahta çıkan
kardeşi III. Hattuşili’nin (MÖ
1275-1250) belgeleri sayesinde olabilmektedir. Ancak, iki kardeş arasında daimi
bir güç mücadelesi olduğundan, Hattuşili
belgelerinin gerçeği ne kadar yansıttığı, ağabeyi Muwatalli’nin icraatlarını ne kadar doğru anlattığı, dikkat
edilmesi gereken bir husustur. Belki de Hattuşili’nin,
olayları kendi bakış açısı ile anlattığını söylemek yanlış olmaz. Çünkü Hattuşili, krallık hakkı olmadığı halde,
yeğeni III. Murşili’yi (=Urhi-Teşup) (MÖ 1282-1275) tahttan
indirerek başa geçmiştir. Böylece krallık soyunun II. Muwatalli’den, kendisine geçmesini sağlamıştır. Hattuşili yazdırdığı savunma metninde (apologya) yaptıklarını daima haklı
göstermeye çalışmış ve kendi bakış açısı ile önceki dönem hakkında bilgiler
vermiştir. Hattuşili; apologyasında
yeğeninin, krallıkta yedi yıl kaldığını şu cümlelerle ifade eder: “Urhi-Teşup beni kıskandı ve bana kötülük
yapmaya çalıştı. … Benim tekrar iskân ettirdiğim ülkelerin hepsini benden aldı
ve beni küçük düşürdü. … Kardeşime (=II.
Muwatalli’ye) olan saygımdan dolayı ona herhangi bir kötülük yapmadım ve
yedi yıl katlandım.”(2)
Hititler döneminde Anadolu
(kaynak:internet ortamı)
“Hitit imparatorları
listesinde adı bulunmayan ancak son yıllarda yapılan araştırmalar sonunda “Kahraman Kurunta” adlı yeni bir Hitit
kralı saptanmıştır. 1986 yılında Hattuşa’daki
Yerkapı’da yapılan kazılar sırasında
bulunan ve Ankara’da Anadolu
Medeniyetleri Müzesi’nde yer alan çivi yazılı bronz levhada, Büyük Hitit Kralı IV. Tuthaliya ile Tarhuntassa
Kralı Kurunta arasında yapılan bir antlaşmadan söz ediliyor ve yazıtta, “Büyük Kral, Kahraman Muwatalli’nin oğlu
Büyük Kral Kahraman Kurunta” yazısı geçiyor. Büyük Kral Muwatalli’nin Urhi-Teşup
ve Ulmi-Teşup adlı iki oğlu vardı. Muwatalli’nin ölümünden sonra Urhi-Teşup tahta geçer; ancak onu, zayıf
kişilikli ve başarısız gören amcası III.
Hattuşili, tahttan uzaklaştırarak kendini Hitit kralı ilan eder. Muwatalli ile III. Hattuşili aynı zamanda kardeştirler. III. Hattuşili yeğeni Kurunta’yı
koruyan bir kişi idi. Daha sonra III. Hattuşili, yeğeni Kurunta’yı “yerel kral olarak” tahta geçirir.
Konunun uzmanları Kral Kurunta’nın olasılıkla İ.Ö. 1220 tarihlerinde Hitit
kralı olarak beş yıl tahtta kaldığını belirtmektedirler.”(3)
Karadağ üzerindeki Değle'den Kızıldağ'a bakış
“Tüm araştırmalara rağmen, Tarhuntašša kentinin yeri bugüne kadar kesin olarak saptanamamıştır. Hitit çivi yazılı belgelerden bildiğimiz kadarıyla, aynı adı taşıyan bir ülkenin sınırları içerisinde yer almaktadır. Bu ülkenin sınırları konusunda ise, 1986 yılında Hattuša kazılarında bulunan Bronz Tablet (yukarıda sözü edilen tablet) bilgi vermektedir. Bronz tablet, Hitit Kralı IV. Tuthaliya ve Tarhuntašša Kralı Kurunta arasında yapılmış bir antlaşma metnini içerir. Bu metne göre Tarhuntašša’nın batı sınırını kesin olarak saptamak mümkün olmaktadır. Tablette Tarhuntašša Ülkesi’ni batıdaki Lukka Ülkesi’nden, Kaštaraya Nehri’nin (=Kestros/Aksu Irmağı) ayırdığı yazılıdır. Metinde, nehrin batısında, Lukka Ülkesi’ne ait olduğu belirtilen Parha Kenti de yine hem adı, hem de yeri bakımından Klasik Dönemin Perge’si ile eşitlenmektedir. Kaštaraya Nehri, kuzeyde Hatti Ülkesi’nde kalan Pedašša’ya (yaklaşık olarak Klasik Dönemdeki Pisidia Bölgesi) kadar çıkar. Buradan başlayarak saat yönünde sayılan yer adları ile sınır, doğuya doğru ilerlemektedir. Bu yer adları arasında “Arimmatta’nın Pınar Havuzu”, Beyşehir Gölü kıyısındaki Eflâtunpınar ile eşitlenmesi mümkündür. Aynı şekilde tablette özel bir “pınar havuzu” olduğu anlaşılan yer ile Meke Gölü lokalize edilmiştir. Bronz tablete göre, kuzeydoğu sınırında Šaliya Bölgesi ve “yüksek dağ” vardır. Šaliya Bölgesi, Ulukışla-Pozantı ile “yüksek dağ” ise bölgedeki Bolkar Dağı ile eşitlenmiştir. Tarhuntašša Ülkesi’nin doğu sınırı bu dağın eteklerinden güneye inmektedir. Tablette doğu sınırının güney ucunda yer aldığı belirtilen Šaranduwa’nın da, Klasik Dönemdeki Kelenderis (=Mersin- Gilindire) olması muhtemeldir.
Hattuşa, Yukarı Şehir'in güney sınırını belirleyen yığma set Yerkapı ve onun altında yer alan 70 metre uzunluğundaki tünelin girişi
(Fotoğraf:İF; Kasım-2015)
Bronz tabletteki anlatıma göre, Tarhuntašša’nın tüm güney sınırı denizdir. O halde Šaranduwa’dan sonra güney boyunca sınır Akdeniz’dir. Bu sınırlar içindeki bölgede, Hotamış Gölü yanındaki volkanik bir kayalık olan Kızıldağ, ovaya ve göle egemen yüksek yapısı ve içerdiği filolojik ve arkeolojik buluntularla, Tarhuntašša Ülkesi’nin idari merkezi olma özelliklerini yansıtır. Kızıldağ tepesi (Kızılkale/ Kızılkule), Konya-Karaman yolunun doğusunda bulunan Tuz Gölü’nün güney doğu ucunda yer alır. Karadağ’ın ise 12 km kuzey batısında yer alır. Bir başkentin, ülkenin her yerine kolayca ulaşılabilecek ve bölgeyi kontrol edebilecek bir konumda olması gerektiği göz önünde tutulduğunda Kızıldağ’ın, Tarhuntašša’nın idari merkezi olma olasılığı çok yüksektir.”(5)
Sonuç olarak bugün yeri tam olarak kestirilemese de
Karaman ve Konya coğrafyası, bugün dahi İlkçağ’da Anadolu’nun önemli bir zaman
dilimine damga vuran Hitit uygarlığının izlerini taşımaktadır.
Şimdi farklı zamanlarda görmüş olsak da onların
bazılarına değinelim.
Konya-Hatip’de Tarhuntassa Kralı Kurunta’nın Kaya Kabartması:
Hatip, bugün Konya’nın yaklaşık 10 km kadar güney
batısında yer alan ve artık mahalle olarak anılan bir yerleşim. Hatip içinden geçerek sırtını dayadığı
kayalıkların dibinde yer alan bir alabalık çiftliğine ulaştığınızda sizi
kayalara kazınmış; Hititler’in son dönemlerine denk düşen bir hayal karşılıyor;
Hitit Kralı II. Muwatalli’nin Hitit
kralı olamayan ancak; amcası III.
Hattuşili’nin desteği ile Tarhuntašša Ülkesi’ne bir yerel yönetici olarak atanan Tarhuntašša’nın Kahraman Kralı Kurunta’nın
kaya kabartması…
Konya-Hatip'te bulunan Kurunta Kabartması
Kurunta’nın öyküsünden yukarıda söz etmiştik; kardeşi Urhi-Teşup ile olan çekişmesi; iktidar
mücadelelerinde amcası III.Hattuşili’nin
yanında yer alması; ancak bir türlü Hitit
Ülkesi’ne kral olamayışı; amcası III.
Hattuşili’nin ölümünden sonra onun yerine geçen kuzeni IV. Tuthaliya ile yaşandığı anlaşılan ihtilaflı dönem sonrasında
imzalanan bir antlaşma metni; işte II.
Muwatalli’nin Hitit tahtına oturamayan bu kadersiz oğlu Kurunta (Ulmi-Teşup), sonuç olarak Tarhuntašša’nın yöneticiliğiyle yetinmek zorunda kalmış.
Kurunta Kabartması'nın çizimi
(Horts Ehringhaus)
(https://www.hittitemonuments.com/hatip/hatip05.jpg)
(Horts Ehringhaus)
(https://www.hittitemonuments.com/hatip/hatip05.jpg)
Hatip’te bir alabalık çiftliğinin hemen yanında yükselen kayalıkların üzerinin düzlenmesi ile elde edilmiş yüzeye kazınmış Kurunta Kabartması, ilk olarak 1996’da Ali Dinçol tarafından duyurulmuş. Kabartmada temsil edilen figürün kafasındaki konik başlığın ön tarafında bulunan boynuzlar nedeniyle bu kaya kabartmasının bir kraldan daha çok bir tanrıya ait olabileceği yaklaşımı da yine Ali Dinçol’a ait. Kabartma yaklaşık 5*2 metre boyutlarında bir yüzeye kazınmış. Kabartmada figür, birçok Hitit anıtında olduğu gibi sağa doğru adımını atmış vaziyette; öne doğru uzattığı elinde bir mızrakla, başında uzun konik bir başlık, omzunda yay kemerine takılı bir kılıç ve uçları kıvrık ayakkabılarıyla temsil edilmiş. Kabartmanın 1 metre kadar solunda yer alan hiyeroglif yazıtta şu ifadeler yer alıyor:
“Kurunta, Büyük Kral, Kahraman,
Muwatalli’nin oğlu, Büyük Kral, Kahraman”
Kayalıkların dibinden gelmekte olan ve aynı zamanda
hemen kıyısındaki alabalık çiftliğini de besleyen suyun varlığı, ihtimaldir ki;
bu kaya anıtının buraya yapılmasının rastlantı olmadığını gösteriyor. Birçok
uygarlığın kültüründe yer alan kutsal su kavramı, büyük ihtimalle Hititler için
de geçerliydi.
Dibinden yakınlarındaki alabalık çiftliğini de besleyen suyun kaynadığı Hatip Kayalıkları
“Hitit inanç sisteminde tanrıların yaşadığı veya
bulunduğu bazı kutsal yerler vardır. Bu yerler; tapınaklar, dağlar ve kutsal
korular (orman) olabildiği gibi, Kaybolan Tanrı Telepinu Mitosu’ndan öğrendiğimiz üzere su kaynakları ve nehirler de
olabilir.
Hititler, yeryüzünde açılan delikleri, yeraltı
dünyasıyla olan bağlantısından dolayı kutsal olarak görmüşlerdir. Bu doğrultuda
yeraltından veya dağdan çıkan sular da kutsal kabul edilmiştir. Buradan elde
edilen sular ritüellerde, ritüel objesi veya suların bulunduğu/aktığı yerin, ritüelin yapıldığı kutsal mekân olarak kullanıldığını görmekteyiz.”(6)
Kahraman Kral Kurunta Kabartması
Yarım saate yakın kayalara bakıp da; “şaşı bak şaşır” türü, gazetelerin hafta sonu eklerinde verilen meraklı görsel bulmacalara benzeyen kabartmayı gördüğümüzde çocuklar gibi sevindik doğrusu. Adım adım tanrı ya da kralın bütün sınırları ayan beyan ortaya çıkıverdi. Karşımızdaki kaya kabartması neresinden baksak zamanımızdan yaklaşık 3300 yıl öncesine aitti ve salt bu nedenle dahi saygıyı ve korunmayı hak ediyordu.
İzmir-Kemalpaşa, Karabel Geçidi'nde yer alan Hitit Baba Kabartması
(Fotoğraf:İF; Kasım-2014)
(Fotoğraf:İF; Kasım-2014)
Ne yazık ki; İzmir Kemalpaşa Hitit Baba kabartmalarının 1980’li yıllardaki yol genişletme çalışmaları ve defineci tayfasının zulmü sonucu gördüğü tahribatlar; Konya Ereğli yakınlarındaki İvriz Kabartması’na yönelik yine defineci tayfasının acımasızca saldırıları, uygarlığın beşiği olan Anadolu yarımadasında bugün yaşayanların; bu mirası ve bu toprakları ne denli hak edip etmedikleri yönünde zihnimizde güçlü soru işaretleri doğurmakta… Allah bu nesli ıslah etsin!
Eflatunpınarı Anıtı:
Eflatunpınarı, Konya-Beyşehir’e 22 km kadar uzaklıkta ve
Beyşehir Gölü’nün kuzeybatısında konumlanmış; Hititler’den kalma su temalı bir
anıt olarak biliniyor. Kendisi, bir anlamda Tarhuntašša’nın ve Hitit Ülkesi’nin Arzawa
ile en batıdaki sınırlarını belirleyen bir anıt gibidir. Bazı araştırmacılar,
anıtın Arzawa’nın doğu sınırını
belirlediğini söyleseler de; sonuçta Hitit ve onun vassal krallıkları arasında hayat
bulmuş bir su anıtıdır diyebiliriz.
Eflatunpınarı Anıtı
(kaynak:internet ortamı)
Eflatunpınarı Anıtı, Beyşehir Gölü’ne akan bir su kaynağının başına inşa edilmiş. Alt
kaide kesiminde görülen figürler dağ tanrılarını betimliyor. Bunların üstünde
ise ikili güneş kursu, devasa kanatlarıyla gösterilmiş. Alttaki ikili dikey
figürün üstteki dikili taşlardaki figürlere benzediği anlaşılmaktadır. Buna
göre anıtın üstünde biri dişi (Güneş
Tanrıçası), ötekisi erkek(Fırtına
Tanrısı) tanrı/tanrıça figürleri bulunmaktadır. Geleneksel Hitit
anıtlarında olduğu gibi figürler boğa taşıyıcılar üstüne yerleştirilmişlerdir. Toplu
olarak kabartma, kozmik bir betimlemeyi ifade etmektedir. Tanrılar ve mitolojik
yaratıklar, dünyayı temsil eden dağ tanrıları üzerinde durmakta ve gökyüzünü
temsil eden güneş kurslarını utumaktadır. Genel olarak anıt M.Ö. 13.yüzyılın
ikinci yarısına tarihlendirilmekte. Yine Beyşehir
yakınlarındaki Fasıllar’da bulunan ve
tamamlanmamış durumdaki anıt dikilitaşın Eflatunpınar’a
getirilirken yolda terk edildiği sanılmaktadır. Kabartmaların bulunduğu bu
duvarın hem cephe uzunluğu hem de tabandan yüksekliği 7 metre kadardır.
Üzerlerinde tanrı/tanrıça betimlemeleriyle Eflatunpınarı Anıtı
(kaynak:internet ortamı)
“Bilindiği üzere Hititler, su kaynaklarını yeraltı dünyası ile olan bağlantısından dolayı, su kültü ile ilişkili kutsal mekân olarak kabul etmişlerdir. Eflatunpınar anıtının yakınında, yan yana iki adet su kaynağı bulunmaktadır. Anıtın bulunduğu bölgede yapılan araştırmalarda, on iki adet başsız boğa heykeli ve havuzun dibinde pişmiş topraktan yapılan adak tabakçıkları bulunmuştur. Ayrıca Hitit İmparatorluk Dönemi’ne tarihlendirilen bir metinde, iki su kaynağının tanımlaması yapılmış ve Güneş Tanrıçası’nın su kaynağının tanımında geçen ifadelerle, Eflatunpınar arasında bağlantı kurulmuştur. Söz konusu metinde şu ifadeler yer almaktadır: “Güneş tanrıçasının bir kaynağı fışkırmaktaydı ve şimdi (nasıl yapılmış?) aşağısı (ve) yukarısı taştan yapılmış… kaplı … onu leopar koruyor. Suyu {}bir havuz (dan) akıyor. Çakıl taşları büyük kral Labarnayı korusun. Ve o güneş tanrıçasının demiri olsun.” [Haas 2002, 442]. Eflatunpınar Hitit havuzu çevresinde bulunan leopar heykelleri ve Güneş Tanrıçası tasviri ile metinde geçen Güneş Tanrıçası ve leopar ifadelerinden hareketle, Eflatunpınar Hitit havuzu ile bağlantı kurulmuştur.”(7)
Eflatunpınarı; genel bakış
(kaynak:internet ortamı)
İvriz
Kabartması:
İvriz Kabartması da bir su kaynağının yakınlarına
yapılmış; dolayısıyla bize Hitiler’deki su kültünü anımsatan bir başka anıtsal
kaya kabartmasıdır. Konya’nın Ereğli
ilçesine 12 km uzaklıktaki İvriz
köyünde bulunan kaya kabartmasında imparatorluk sonrası dönemde hayatiyetini
yerel krallıklarla sürdüren Hitit kültürünün bölgedeki temsilcilerinden Tuwana Kralı Warpalawa; bir elinde
buğday başakları, diğer elinde ise üzüm salkımı tutan Tanrı Tarhunsa’ya tapınırken betimlenmiştir.
(Bkz. yazının başındaki ilk fotoğraf)
“Tanrının başındaki boynuzlu başlık ilahiliği
temsil eder. Tanrı Tarhunsa
figüründen oldukça küçük olan kral figürü özenle işlenmiş giysisi ile tapınma
pozisyonundadır. Tuwana Kralı Warpalawa
Asur kaynaklarından Urballa olarak
bilinmektedir. Bu kaynaklara göre en azından M.Ö. 738-710 yılları arasında
hüküm sürmüştür ve dolayısıyla anıt M.Ö. 8. yy.’ın ikinci yarısına tarihlenir.
Tanrı
Tarhunsa’nın
önündeki Luvi hiyeroglifi ile yazılmış 3 satırlık yazıt Hawkins tarafından
"Bu, Warpalawa’nın büyük
Tarhunza’sı(dır). Onun için onu/onları uzun(?) Sahana(?) etsin" şeklinde,
kralın arkasındaki 3 satırlık yazıt ise "Bu, Kahraman Warpalawa’nın
görüntüsü(dür)…" şeklinde tercüme edilmiştir.
Tek satırlık üçüncü yazıt ise, kabartmanın
bulunduğu kayanın dibinde, daha önce su ile kaplı olan bir yerdedir. "Tiyamartu Warpalawa'nın sev[diği? ... ] bunu
oydu ..." olarak okunmuştur ve rölyefi yapan ustanın imzası olduğu
anlaşılmaktadır.
İvriz Kabartması; daha yakından...
Dağa doğru,
Ambar deresi civarında İvriz
rölyefinin kopyası olan ikinci bir kabartma daha vardır. Yaklaşık aynı
büyüklükte, daha az detaylı ve büyük ihtimalle bitirilmemiştir. İvriz
rölyefinden farklı olarak bunun üzerinde herhangibir yazıt yoktur.
Üçüncü bir rölyef 1972 yılında köylüler
tarafından derenin yukarısına doğru İvriz
rölyefine yaklaşık 25-30 m. mesafede, yoldan 10 m. yukarıda bulunmuştur.
Düz ve yaklaşık 1 cm. derinlikte oyulmuş olan kabartma, kısa etekli, sağ
tarafında bir hayvan bulunan, uzun bir tünik giymiş diğer bir kişiyi izleyen
bir kişiyi gösterir. Öndeki uzun giysili kişinin üst bölümü kopmuş ve
kaybolmuştur. Rölyefteki hayvan, at veya köpek de olabilir, ancak bunun bir
kurban sahnesi olduğu düşünülürse daha büyük olasılıkla bir boğadır. Kenar
bölümlerinin bir raf gibi düz oyulmuş olması ve yanında oyulmuş basamakların
bulunması burasının bir ayin yeri olduğunu akla getirir. Biçimsel olarak İvriz rölyefinden daha eski bir döneme
işaret eder. Ereğli Müzesi’nin
bahçesinde sergilenmektedir.
İvriz su kaynakları
1986 yılında İvriz
rölyefinin 75 m. kadar yukarısında, sulama kanalı yapımı sırasında bir stel
parçası ile devasa bir heykel başı bulunmuştur. Stelin sadece alt bölümü
kalmıştır ve ön yüzünde bir rölyef, arka ve sağ yan yüzlerinde Luvi hiyeroglifi
ile yazılmış bir yazıt, sol yan yüzünde ise Fenikece bir yazıt bulunur. Bu
yazıt da Kral Warpalawa’dan bahseder.
Her iki parça da Ereğli Müzesi’ndedir.”(10)
İvriz su kaynakları ve İvriz Çayı’nın bulunduğu bölgede yer
alan ve Demir Çağı’na tarihlendirilen
kabartmalarda tarımsal ürünlerin betimlenmesi, bölgenin Hitit su kültü ile olan
ilişkisini ortaya koymaktadır. Hititler dini hayatlarında, kendileri için
yaşamsal öneme sahip olan birçok nehir ve su kaynağına kutsallık
atfetmişlerdir. Bu doğrultuda, bölge tarımı için oldukça önemli bir konumda
olan su kaynağı ve İvriz Çayı’nın, Demir Çağı’ndan önce de Hititler
tarafından kutsal bir yer olarak görüldüğü ve burasının kutsal olma özelliğini Demir
Çağı’nda da devam ettirdiği söylenebilir.(11)
İvriz Kabartması; 2017 yılı
Bugün İvriz Kaya Kabartması’nın bulunduğu alan bir mesire yeri şeklinde düzenlenmiş. Alanın girişindeki panolarda belediye başkanının siyasilerle verdiği pozlar karşılıyor ziyaretçiyi. Başkanın halka ne kadar iyi hizmet ettiğinin ölçütü bunlar olsa gerek. Gerçi bu manzaralarla Türkiye’nin her yerinde karşılaşmak mümkün artık. Halkın parasıyla halka boş propaganda yapıyorlar; bunun da adı halkla ilişkiler; "PR" filan oluyor.
İvriz su kaynaklarının bulunduğu bölgede yapılan rekreasyon çalışmaları
İvriz çayı
Buraya gelip vakit geçirenler, bu tarihsel
hazinenin ne kadar farkındadır; tartışılır. Çünkü geçmiş yıllarda anıtın silah
talimi yapmak için bile kullanıldığına dair basında çıkmış haberler var.
Ayrıca; kabartmanın bugünkü haline baktığımızda tasvirin yüzeyine yansımış
tahribatı görmemek için kör olmak gerek. İvriz Kabartması’nın koruma altına
alındığı söyleniyor yerel kaynaklarca. Bu ne kadar doğrudur zaman gösterecek?
Kızıldağ
Çumra’dan Karaman’a
doğru; bozkırın ortasından fışkıran volkanik dağ kütleleri Karadağ ve Kızıldağ, hem
topografyası hem de Hitit ve Erken Bizans Dönemi’ne dair barındırdığı
kalıntılarla dikkat çeken bir bölge. Karadağ’ın
üzerinde yer alan Binbirkilise ve Madenşehir bu anlamda Erken Bizans
Dönemi kilise ve yapılarıyla oldukça zengin bir bölge olarak biliniyor. Ayrıca Aziz Pavlus’un Roma’ya kadar uzanan bir
inancı yayma yolundaki misyonerlik yolculuğunun bu topraklardan geçerek
gelişmiş olduğu gerçeği de Hıristiyanlık tarihi açısından ayrı bir önem
taşıyor. Ancak bu volkanik bölgenin son yıllarda yapılan araştırmalarla Geç
Hitit Dönemi açısından da önemli izler barındırdığı; bu bölgeye Erken Bizans
Dönemi’nden çok önceleri de belli bir kutsallık atfedildiği gerçeği ortaya
çıkarılmış.
Kızıldağ-Hartapu yazıtları
(https://www.hittitemonuments.com/kizildag/kizildag14.jpg)
Kızıldağ yazıtları; yakından...
(https://www.hittitemonuments.com/kizildag/kizildag15.jpg)
Kızıldağ-Hartapu rölyefi
(https://www.hittitemonuments.com/kizildag/kizildag04.jpg)
Kızıldağ-Kral Hartapu Kabartması'nın E. Rossner tarafından yapılan çizimi
(https://www.hittitemonuments.com/kizildag/kizildag07.jpg)
(DEVAM EDECEK)
Dipnotlar
(1) Anadolu’nun Kayıp Başkenti Tarhuntassa; Yrd. Doç Dr. Meltem Doğan Alparslan; İstanbul Üniversitesi, Eski
Çağ Dilleri ve Kültürleri Bölümü, Hititoloji Ana Bilim Dalı; Aktüel Arkeoloji
Dergisi, Mayıs-Haziran 2011-sayı:21; sayfa: 46
(2) Yrd. Doç Dr. Meltem Doğan Alparslan; a.g.m.; sayfa:50
(3) Hitit Uygarlığı İzinde Anadolu; Ali Kılıçkaya-Erdal Yazıcı; Uranus Fotoğraf Ajansı ve Yayıncılık;
2011-İstanbul; sayfa:43
(4) Tarhuntassa’daki Su Kültü Mekânları; Araş. Gör. Murat Turgut,
Selçuk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü; yazı için bkz.
http://www.tarihinpesinde.com/dergimiz/sayi14/M14_13.pdf
(5) Yrd. Doç Dr. Meltem Doğan Alparslan; a.g.m.; sayfa:53 ve 56
(6) Araş. Gör. Murat Turgut; a.g.m.; sayfa:339; bkz. http://www.tarihinpesinde.com/dergimiz/sayi14/M14_13.pdf
(7) Araş. Gör. Murat Turgut; a.g.m.; sayfa:343; bkz. http://www.tarihinpesinde.com/dergimiz/sayi14/M14_13.pdf
(8) Ortostat: İlkçağ’da (Asur, Hitit ya da Yunan Mimarisi’nde) anıtsal yapıların
cephelerinin alt kısımlarını tahkim etmek amacıyla kullanılan; bazen üzerinde
rölyefler yer alan dev boyutlu taş blok ve levhalar
(11)Araş. Gör. Murat Turgut; a.g.m.; sayfa:345; bkz. http://www.tarihinpesinde.com/dergimiz/sayi14/M14_13.pdf
(12) Yrd. Doç Dr. Meltem Doğan Alparslan; a.g.m.; sayfa:57
(13) Fotoğraflar yazıda
belirtilenler dışında gezi sırasında İF tarafından çekilmiştir.
Yazan: İbrahim Fidanoğlu
Düzenleyen: MYC
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder